Birlik İlmi
  YENİ ZAMAN (16)
 

YENİ ZAMAN (16)

 

“YENİ ZAMAN (16)” HAKINDA ÖZ BİLGİ VE DAVET

ÖZ BİLGİ:

Yukarı, İLİM’dir ve biz, İLMİN KURANI’yız… Ama aşağı İNSAN’dır. O insan, kendini dinler ve diller…

BİRLİK KAPIMDA, İMPARATORLUK VAR. O kapıda, kontrol dışı yarınlar, kodlanmış HAS SAHRALAR’da GÖZ olur; YOL olur ve KURAN olurlar.

Bütün amacımız, ummanlara KURAN olmaktır ama HASAT olmadan; RAHMAN’a KAYNAK olunmayacaktır.

Bütün kötülükler, İNSANIN İLMİ’ni haketmemesinden kaynaklanır. Eğer insan, ilimi hak etmiş olsaydı, yolu bulur ve kodlanmış kaynaklarda, tahditsiz olarak görev taşırdı.

Dünden dün olup yaşayanlar; yarını kodlayarak, kodlanıp TOHUM olurlar. Bizler, cennet olan İLİM’e, HAS SAHRA olduk. Ulu bir dünyaya, TOHUM olduk. Kodlama yaptık ve SAHRA olduk. Her anda, diri yarınlarda, HALİK olduk. Çürükleri kodladık ve yarınları HALİK kıldık.

Şikayetler; insanın KELAM’ı tohumlamaması ve sonsuzluğu kodlayamamasından doğmuştu… Toprak artık İLİM’le dilleniyor ve ruhumuz, SOFA olan RAHMAN’da kodlanmış yarınları, KURAN olarak, çatışmadan KAYNAK yapabiliyor.

Zorluklar çok ama çok KURANLAR; kodlanıp SAHRALAR’a GÖZ olacak dürüme varmaktalar. Bu gerçekleştikten sonra insan asla NİSA KALEMİ olup da RUHSUZ SAHRA KODLAMASI yapmayacak.

Aşı yapıldı tüm insanlığa. Bu aşı, HALİK KALEM’in, NEFES SAHRASI’ndan, tüm yaşamlara inip; gözler kör olmasın diye yaptığıdır.

And içeriz ki İLİM KAPIMIZ asla kapatılmayacak… Bu çalışma, her dil ve dirilik ile sürecek… BİRLİK KAPIMIZ’da KURANLAR olacak. Kodlanmış Nesiller, KÖK KALEMLER’le burada olacaklar. Bu yoğunluk, her bir dili, BİR TEK KALEM olarak kodlayacak.

AŞKIN SAHRASI, İLMİN KALEMİ ile kodlanır. AŞK, KAHA olur ve RUH, SONSUZLAŞIR… İşte yapmakta olduğumuz bu çalışma, bu şekilde ismi, HASAT olmayanları bu yoğunlukta kodlayıp HASAT yapar.

Ve ZAMAN, bizi BİZLİK KALEMİ’nde göreve alır. Aha yapılan budur!...

Buyurun görev taşıyalım!... Görevimiz, İSLAM KAPILARI’ndan güç alıp; yorulmayan SAHRALAR’da görev taşımak; BİRLİK KALEMİ olan DİRİLİKLER’i dillemek; yolu kontrol etmek; KAYNAK olmak, kontrol kurmaktır….

Dar boğazdan geçtik ve şu anda!... DİRİ YAŞAM KALEMLERİ ile bu yoğunlukta TOHUM ekmeye başlıyoruz.

Yazarların, yazdıkları BİZ’dir. Yarınları kodlarken bizi, BİR TEK SAHRA olduğumuzca kodladılar. İşte biz, BİRLİK KAPISI olan yarında, GÖZ olup çalışıyoruz.

Aradı DÜNYA insanı!.... Aradı YARINLAR, KAYNAK OLAN KERVANI!... Aradı!... Aradı!... Aradı ve BİLİŞİN KALEMİ olan İLMİN HAKİKİYETİ’nde, İNSAN SOFRASI’na indi.

Bu SOFRA, aradığınız o SAHRANIN SOFRASI’dır. Bu yoğunlukta, NEFESLERİNİZ KODLANACAK ve yarattığımız IŞIK, yeri kontrol edecek.

Ve ZAMAN, RAHMAN olup YEDİNCİ TOHUM’u işlevselleştirecek.

Bu TOHUM, İNSANSILAR’dan İNSANLIK KALEMİ’ni kodlayan; ŞAFAĞIN SAYFASI’dır. Bu safhada, hepimiz BİZ olup çalışıyoruz… Şimdide ve şimdi!... Şimdi!... Şimdi…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

DAVET:

09.06.2018 Cumartesi günü 14.00-18.00 saatleri arasında Dernek Merkezimizde, “YENİ ZAMAN (16)” Programı kapsamında, özün sözünü dinlemeyi ve dillemeyi sürdüreceğiz. İlgi duyan dostlarımızı bekliyoruz.

Saygılarımızla,

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ DERNEĞİ

NOT: KATILIM ÜCRETE TABİ DEĞİDİR.

Adres: Bahariye Cad. Halil Ethem Sok. Sauna Apt. No:30/8 Kadıköy/İST.

Tel: 0 216 348 95 59

 

9.HAZİRAN.2018 TARİHLİ YENİ ZAMAN (16)

AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, 1. AKIŞ 1. BÖLÜM

Yasalarla kodlama yapılır tüm zamanlarda ve bizler bugün burada, yer kütlenin kodlanışı için “mahrek kayıtlaması” yapıyoruz.

Çakı, aklın kelamıyla kodlandığı zaman, o çakı “mutlak kuran”da kelamı kayda alır ve o kaydı kelamdan ayrı tutar, çünkü ruhsuzdur o kayıt… Peki, zaman ilmiyle mükafatınızı hakedebilmeniz için ne olmalıdır? Yasalarla çalışılmalıdır, Yaradan ve yarattığında kelama kalem olan tüm zamanların kuranlarıyla…

Peki, ne yapalım? Şarkı mı okuyalım? Yoksa şavkın şevkinde mutlak kuranda, “kaynak” mı olalım? Kelamı hak olup mutlu, huzurlu bir güç mü kodlayalım? Günün gür, süssüz, öksüz kalmayan yarınlarını mı kayıtlayalım?

Hadi gelin, Mikail olalım! Mitoslar’ın mutlak kuranlarında kelama “kalem” olalım ve yarandığınız her kim varsa, o yarandığınızda yaşamı kayda alalım. Hadi gelin mahrek olalım!

Kelam, kalemin kuranıdır canlar. Sistem, Nizam ve Düzen’in gözü, özü, sözüdür insan ama nuru yoksa kontrolü yoktur.

Çok özel dönemlerden geçiyor dünya ve biz Allah’ın tınısını duyanlar, hakikiyette mutlak kuranlarda mahrek olanlar, yarınları hakedip dilliyoruz burada.

Karanlık aydınlığı tohumlar ama ruh yoksa, hakikiyetin kuranı da yoktur o yoğunlukta. İmparatorluğun görevidir insan ve cennetin cemaati cevhere cem olduğunda, kelamı kul olur, mutlak kutsal ve hakiki insanlık ilmiyle dürümlere iner.

Örtü örtmeden görev taşınır insanlık kelamıyla ama örtü örtüldüğü zaman, yarınlar kontroldan çıkar. Bu yoğun ışık aklın ışığıdır ve bizler “aklın kapısı”nı bulup, “aklın kalemi” olanlarız.

Ruhun kuranıyız ve muktediriz. Bugün burada, bu yoğunlukta yaptığımız bu çalışma, şevkin ve hakkiyetin ilmiyle yapılıyor.

Korku, Allah’ın tahtında olduğunuzda artık yoktur… Ama korkuyu kodlayanlar, aklın kalemi olmadıkça, o korkuyla hep hakikiyetlerinde, hakiki nefesleriyle dillerler. Ki kontrolleri olamaz bu halde.

Ve zaman; nefesin kelamıdır zaman… Ve sizler, her biriniz, kendi yüreğinizle bu yoğunluğu kodladığınız sürece, kendi ruhunuzda, mutlakiyetinizle ve kuranınızla tahditsiz olarak yarınları hakedecek ve bütüne hizmetçilik yapacaksınız.

Çamur yoğurmak, çamuru kodlamaktır. İnsanlık boyutlarında hep çamurla çalışıldı. “Atem” dediler, çamur yoğurdular.

Hakikiyette çamur muktediriyeti kontrol içindi ama toprak toplum içindi. Bugün toplum kelamı kuran yaparak ışığı haketmiştir.

Öyle çok görev taşıyoruz ki bu dünya ilmiyle… Kim aklın kapısı? Kim hakiki? Kim levhi kaynak? Kim mutlak? Kim toprak? Bunları net anlayabiliyoruz… Çok önemlidir bunlar.

Kelamı halik olanlar, hakiki insanlıkla kodlama yaparlar ama kelamı halik olmayanlar, kodlama yapamazlar. Çamur, hepimizin yoğunluğu, yoluydu dünyada… Ama arzın gücü, aklın kapısı bulduktan itibaren, artık yasalar kapsamında çamurun yoğurulması, dürümlerden ayrıştırıldı ve artık dünya insanı yasalarını kendi yüreği, kendi yüceliğiyle dürümleyip, kodlayacak ve “yaşam kalemi” olacak ve ışığın kuranını kontrollü olarak kayda çakacak; çekişmeden ve hakederek…

Yeni dönem hepimize hayırlı uğurlu oldu canlar. Dünyanın ruhuyla kodlanan bu yeni dönemde, Mitoslar’ın kutsal topraklara tohum ilmiyle indikleri de bilinecek. Kendi nurundan ve kendi yoğunluğundan yaratılanlar, kaynak ışıkla “biliş”in kaydı olacaklar.

Sanılır ki dünya ruhsuzdur. Dünyanın kuranı kutsuzdur. Ümmi kapılarda bu, bütüne hizmette herkes için ayrı ayrı kaydın yapıldığı bir “cevher kaydı”nda böyle düşünülür… Ama biliyoruz ki bu cevher kaydı, mahrek ilminde, mutlak kuranda, toprağın toprağa ilminde, kelamın kapısında ve yarınların kayıtlarında “mutlak” olmadıkça, Rahman’a kaynak olunup, kutsal tohum ekilemez.

(Devamı 2. bölümde)

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://www.youtube.com/watch?v=pFsaV3Sq2zQ&feature=youtu.be

 

9.HAZİRAN.2018 TARİHLİ YENİ ZAMAN (16)

AV.NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 1.AKIŞ – 2.BÖLÜM

“Cennet, cennet” dedikleri; ilim. Bunları, iyi anlayın... Ve cennetin cevherinde can, insan… Eğer insan yok olursa, yaşam yok olur.. Çünkü ruhsuz kalır, insan sonsuzluğu olmadıkça, tohumları kodlayamayan, yaşamlar… Bunun içindir ki insan, kendini hak etmeli ve hakikiyetiyle dürümlere inmeli.

İnsansılık, insanlık, değildir, bu da anlaşılmalı. Dünya durumu, budur. Dünya yaşamlarında insansı olanlar var ama insan olmak, farklıdır. Eğer insan yoksa yasalar, kodlanamayanların, toprağında tohum olamayanların ve yoğunluklarında kaynak buluşmaları sayfalayamayanların, diriliklerinde köksüz kalır.

Her levhi kapı, insanın kelamıyla, kodlanır… Bugün burada yapacağımız, bu çalışmada muktedir olanlarla, yapılacak. Bizler, doğanın kuranlarıyız ve dürümlerde kelamı kodluyoruz.

Şu ana kadar yapılan tüm çalışmalar, Nakar’ın kalemindeki kırıcılığın, mutlakiyette kodlardan çıkarılması içindi... İkmal tamamlayanlarla, bu çalışmayı yapıyoruz ve ikmal tamamlayabilenler, kelamı kuran olanlardırlar. Onların, Bu Mecliste, Bütüne Hizmetçilikleri, oluyor.

Dünya öfkesini aştı ve bütüne hizmet ilmi ile dürümlere inenleri, göreve aldı.. Bizler, düzeni kuranlarız ve bugün buradayız ve tüm zamanlarda, her yerde, hakikiyetimiz mevcuttur.

Çok mutluyuz ki dünyanın ruhu olarak, bu çalışmayı, devreye aldık.. Eğer bu dünya çalışması yapılamamış olsaydı, kardeşlerimizin gözü, kör kalacaktı.

Gözün kör olması, kodlanmamışlıktan, yoğunluğu kontrol edemeyişten ve toprağın tahditi ile kendi yarınlarını tahdtileyişten kaynaklanan, bir haldir… Eğer tahdit varsa ilim kapıları yoktur ve insan, hep, kör ve sağırdır…

Bizler, dünyanın ruhu olarak, bunları açık ve net veriyoruz.. Deminden beri, Bedenimi kontrol altında tutamayacağını anlayan bilgi kalemi, toprağını tohumdan çıkardı ve yoğunluğundan ayrıştı. Bu ne anlama gelir?.. Bunu da izah edeyim.

Bu çalışmaya dahil olamayanlar, burada kontrol dışı kayıtlarla, kök gerçekliklerini, dillemeye çabalarlar... Etki alanları kontrol edilir ve tohum ekemedikleri, o dürümlerden, ayrıştırılırlar..

Beden; insanın kalemidir, bunu iyi anlayın….Eğer o beden, o kalem kodlamasını yapamazsa, toprak toplumla, tohum olma imkanı olamaz.

Öksüz, yetim değil, insan.. Ekmek ve hakiki ilimle dillenen, biliştir. Eğer ekmek olmazsa, ilim olmaz.. Ekmek, kelamı kalem olanın, yoğunluğundaki bilgidir.

Canlarım, ruhsuz olmayacağımız kesin ama toprağa, tohum ekmemizde gereklidir.. Nedir, tohum?.. Yaşamdır... Biz, bu dünyaya, yaşamı kodlamaya geldik. Yaşamı kodlarken de ruhlar kuranı olarak, muktedir olmak, sorumluğunu taşımaktayız.

Yazılarımı okumayanlar, kelamı halik, olmayanlardır. Eğer kelamı halik olan iseler yazılarımı okuyabilirler.

Zemzem içmeye gelirler, yaşama… Zemzem; KA HA olan levhi kaydın, yasalarla kodlanmışlığıdır... Eğer o kaydı, hak etmişlerse, oğullarımız, o yoğunlukta, kendi yasalarıyla, o zemzemi içerler…. Ve birlik kapımız, ampülü kodlanmış olanların yoğunluğunda, kayda alınıyor, şuanda

Değeriler, ruhsuz olmayan hiç kimse kontrol dışı değildir….Bu nedenle buraya gelenlerin tümünün, ruhlu olarak, gelmiş olduklarını kabul ediyorum. Eğer burada, bu çalışmasa da olacaklarsa kesin olarak, ruhsal kaynağa, inmiş olmaları, gerekir. Torba, torba ilim taşıyoruz, tüm zamanlara ama bu torbalarda mutlaka kontrol olmalıdır.

Sofa, ilim ama bu sofa, mutlak kuranla, kodlanmalıdır. Şimdi cevhere cennet olup, inenleri kodlayacak, dürüme vardık. Onların ruhlarıyla, bugün bu yoğunluğu, oluşturacağız.

Çok özel bir dönemde, tüm insanlığın kontörlü için, kodlanmış ışığın bütüne hizmet ilmiyle, burada olmaları gereklidir.. “Karanlık, aydınlığı tohumlar” diyorum, hep… Ama ruhsuz olanda karanlık, ağır yüktür ve onun yolu, aklın yolu, değildir.

Bizler, doğan dünyanın, kontrollü olarak, doğuşunu kodlamalıyız. Neden?. Çünkü sura üfüren sahra, insanın kelamıyla, bu sura üfürmektedir... Eğer lütfi kapılar kodlanmamışsa, o surun, kontrolü de kalmayacaktır.

Yazar, yazdırır, insan kelamı ama yaşamadan, o kelamın, topluma, tohum olması, imkanı yoktur… Tohumları kodlarken, Eurolarla kodlanır. Dairesel kayıtlamalarla, kodlamalar. Eğer bu gerçekleşemezse, kelam kalemsiz kalır, canlar.

Öz görev, hakikiyettir ve hakiki insan mutlak olmalıdır.

Çarık çıkararak, yaşama inmeden, hasat olunmaz... Eğer çarıklı gelmişseniz, tüm yaşamların, kirli kaydıyla geldiniz, demektir. Ve bugün burada olmanıza, izin veremem.

Şimdilik bu!

https://youtu.be/MEXMESYbv5c

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ ...

 

YENİ ZAMAN (16/1)

09.06.2018

Kimileri, ilimsiz KALEM olarak görev taşırken; bizler, insanlık boyutlarında KELAM olup görev taşırız. İzah edeceğim konu çok önemlidir. “Dünya” dediğiniz bu planete, İLİM’le gelenler olduğu gibi İLİMSİZ gelenler de var. İlimsiz gelen İNSANSILAR, İLMİN KALEMİ olamazlar ama HALİK KALEM olurlarsa insanlaşırlar ve kontrol kurarlar. ATLANTA ATA KALEMİ olarak, yarınları kodlayan İNSANSILAR, İLMİN KAPISI’nı bulduklarında İNSANLAŞIRLAR.

Orada NUR var!... Orada KURAN var!... Ve orada İTİBAR var!... İnsanlık Boyutları, İNSANSILAR’ı İLİM’e kodlamak üzere çok büyük bir çalışma yapmaktadır. Bu çalışmada, dürümlenen insanlar, RUHLAR KAPISI’nda KAYNAK olmalıdırlar.

Asla hata yapmamalılar. Ergin, hakiki ve hakim olup yoğunlaşmalılar… ATA KALEM olup TOHUM ekmeliler ve SU’ya KURAN olmalılar… SU olmazsa, yarınlar olmaz. SU’yu kodlamalılar ve SU’da TOHUM ekmeliler. Etkin ve hakim olmalılar. Ağır yük taşımaları gerekirse, taşımalılar.

ARZ’ı ARŞ’la kodlarken; AKLIN TINISI’nı da duymalılar. Orada dürümlenen her insan, MEDİNE KELAMI’ndan KÖK GERÇEKLİK’e iner. MEDİNE, KODLANMIŞ SAHRANIN İLMİ’yle KELAM olur. VÜKELA KODLARI ile TOHUM olur. Bu şekilde KALEM, KELAM’ı kodlar. Üzerinde görev taşınan bir SİSTEM oluşur. O SİSTEM, DİRİ YARINLAR için güçlendirici olur. Örtü örtmeden görev taşınır.

İşte İnsanlık Boyutları, İLMİN KAPISI’nı bulduktan sonra, RUH, KURAN’a iner ve DİRİLİK, KAYNAK OLUR… Bütün mesele KERVAN’ın IŞIK halinde görev taşımasıdır.

Umutsuzluk olmamalı!... Tüm insanlık, kodlanmış halde güçlenmeli ve DURGUN SAHRALAR, görevi haketmeliler.

ERGİN SAHRALAR’ın, İLMİN KALEMİ’ni haketmeleri de gerekir. ARZ’a İNSAN’ı indirdiğimiz günden bugüne; İNSANIN TOHUMLARI, KAYNAK IŞIK’la KAHA halinde güçlenmektedir.

EŞYA PLANETLER’de ki bunlara, “ENERJETİK KAYNAK SAHRALAR” da denir; İLİM KULLUĞU vardır. TİNSEL SAHRALAR, bu KURAN TAHTLARI’nda kayıtlar yaparlar. Ağır yük taşırlar. Dili KURAN olanlarle görev taşınır tüm planetlerde…

Her insanın, TANRI olduğu bilinmelidir. İnsan, YARADAN’dır ve yaratıp hakettiklerinde kodlanır ama her insan yaratıcı olamaz. İZİ KALANLAR, YARADANLARDIR… Onların, yaşamlarda izleri olur ve Sonsuz Zamanlarda, KALEMLER’i olur. Onlar, mutlaka cevherleri ile görev taşımalıdırlar.

Analar, ikmal tamamlayanlar, DİRİ olup MUTLAK olmalıdırlar.

Boş konuşanlar ya da konuşmayanlar, sahrada güçlenemezler. Bunları iyi anlayın ve DÜNYA DİRİLİĞİ için YAŞAM SAHRALARI oluşturun. Bunun için de BİLİŞ haline varın ve BİLGİ PAYLAŞIN… Hepinizden beklediğimiz budur.

“TURAN KURAN” dedik!... “TOHUM” dedik!... “İLİM” dedik!... “İNSAN” dedik ve dedik ki “HASAT!...” Her insan, kendi tahditleri ile hasat yapar. Yapılan hasat, tahdit olarak kodlanır ve toy olan her insan, o tahditler ile “KERVAN KURAN” olabilir.

Çürük olmadıkları sürece, CEVHER’e İLİM olup inerler. Onları biz, BİR TEK HAKİKİYET ile kodlarız.

Şu andan itibaren toy insan, TOHUM olamaya başlıyor. Toyluk, kutsuzluk getirebilir ama TOHUM olduktan sonra; ARZ’ın görevi başlar… İşte o zaman, ARTI ve EKSİ KUTUPLAR kodlanabilir ve koklanabilir… Koruma kalkar… Korunan oldukça; GÖK ÇÖZÜMLEMELERİ yapılamayacağından, korunan; koruyucu kervana, DİRİ olup kodlanamayacaktır. Bu süreçte, ZİYA olanlarla görev taşınacaktır.

AK’ı, HALİK KILAN, İLMİ HAKİM KILACAK ve AK OLAN, SOFA’da KODLANMIŞ YASA KOYUCU OLACAK… Bunu bilin!... Aha bu!…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

YENİ ZAMAN (16/2)

09.06.2018

(Ziyeretçiler söz aldılar:)

Eleklerimizi alıp geldik. Yarınları kodlamaya ve koklamaya değil, AKLIN TINISI’nda, HAKİKİYET’e tahditsiz YAŞAM tohumlamaya geldik.

Kim KURAN’sa, onun ruhu, KALEM’dir. Bildik!... Aha bu!…

HEYETLER halinde burada olan insanlık; bizi, BİZ’e KALEM yapacak. Bugün, burada üzerinde görev taşıdığımız bu yoğunlukta, ÖZ KÖKLER’in gücü olan, çok sayıda HEYET var. SİSTEM ve SİSTEM’in tahditsiz yarınları için kontrol kuran, IŞIK KAYNAKLARI var. Bizler, dönemin ilmi ile buradayız… Şimdi biz dinleyin!... Biz, size ilim öğretelim!... Aha bu”…

(Ziyaretçilere hitaben:)

Değerliler sizi, buraya, İNSAN SOFRASI’na davet ederken; sizden İLİM istememiştik. Siz, bizi bizden dinlerken, her anda kodlandınız ve sofraya buyur edildiniz… Cevherinizde, KELAM’ınız oluştuğu için buradasınız…

Bu YOĞUN IŞIK, sizi kodladı. Keşkeleriniz olduğu için KELAM’ınız ışığınızda yok. Bize ilim öğretmenize imkan yok!... Bunu anlayın. Tahditli olduğunuzu bilmekteyim. ATA KALEM olarak kontrol kurup bu MECLİS’e gelebilseydiniz; siz, sizde BİZ olup dilleşirdiniz. O zaman, sizi kodlar ve koklardık!... MUTLAK, MUKTEDİR ve HAKİM olurdunuz…

Zorluklar aşılır!... YASALARLA ve HASATLA aşılır… Ama hasat olurken korunmanız gerekecek.

Biz ise KELAM’da HALİK olanlarda, kodlama yaparken, koruyucu olmayız. Korumamız, ocakları kontroldan çıkarır.

Aşık olduğunuz; ÖZ KÖKLER’inizde kodladığınız, yazılarımda tahditlediğiniz, KELAM KALEMLERİ’nde kontrol kuramadığınızda; bu yaşamda, KAYNAK olma imkanınız olamaz.

Şevk, Hakimde olur. Şevksiz, hakikiyetsiz ve hakim olamadan, bu yoğunlukta bulunamazsınız.

Hazır olduğunuz zaman, geçip gelin ama hazır olmadan, seviyeniz KÖK KELAM’ı haketmediğinde, kontrol kuramayacağınızı bilin… Size, bu bilgiyi vermem gerekti ve verdim. Şimdilik!...

Sizi, size kodladık ve çıkışınızı yaptık. İş buydu ve oldu!… Şükür ki oldu!...

TARIKLAR’a, TAHT gerek… İLİM KALEMLERİ’ne, KERVAN gerek… İNSANSILAR’a, İNSANLIK gerek!... Yasaları koyanlara, kontrol gerek… Bizler, kontrol kurduk!... Şimdilik!… Aha bu!…

Hey Dünya! sizi, sizden dilliyoruz… Şükür ki hakim olduk!... İş budur!… Şimdi!… Aha bu!…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

9 HAZİRAN 2018 YENİ ZAMAN 16

Eğil salkım, söğüt eğil... Bu bendeki sevda değil!...

Es rüzgar... Coşsun Karadeniz...

Ve ıhlamur koksun sokaklar.

Ihlamur koksun nefesim,

Alıp kelamımı götürsün rüzgar,

Aşırtsın bir ıhlamurun dallarından ...

Yeter ki O, başkası demesin....

O da bende ben olsun bu kokuda...

Bil ki bunun için yaşamdasın...

Olsun... O da olsun!... O da bende ben olsun...

Bilsin!... O da bilsin.....

O da benim gözlerimden görsün...

Her yaşama değmek ve her yaşamı koklamak için en aşağılardayım...

Siyahın en siyahından öte bir Sahra'da "Dünya'dayım..."

Kapsayan, koklayan ve kodlayan Ata Kelama ses veren yaşamlardayım...

"Aha" dedik!... İnsan kaynaktır sonsuz yaşamlara...

"İşte şimdide ve şimdilik" dedik!.. Her anda yaratıma kaynaktır Dünya...

"Dünya yegane biricik ve bir tek olanda"

Birliğin, diriliğin ilmine kaynak olan...

Yaşayan, yaratan ve yarattığında yaşam olan...

Her andadır "OL" dediğinde olan...

Yaşamda sonsuz, sınırsız olan ve de oldularan...

Ben Yaşam...

Ben İnsan...

Ben Atalanta Ata kodlarını yaşama kayıtlayan an kalemi...

Bizin Beni olan..

Şu anda, burada birliğin diriliğin ilmi ile yazılan her an...

Denizin kokusu, gölün kokusu ile karışır gelir...

Rüzgar tanır saçlarımı, kim olduğumu bilir...

Kuşların kanatları, getirir beni bana,

Ben Ben olduğumda, yekpare her an yaşamda...

Sararım nefesimle her bir yaşamı...

Yazarım varlığımı sonsuz olan Aşkla...

Hece hece, satır satır okunur..

Ve okunan doğanın gücüdür...

"Bil" derim bilinir ve "Ol" derim olur..

La Ha, Si Ka Ha

Barış, Sevgi, Umut, İnsanlıktır kodlanan her ana...

Cennet yarınlardır yazılan sonsuzluğa...

Şimdide...

Aynur Funda

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

09.06.2018 YENİ ZAMAN 16

AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 2. AKIŞ 2. BÖLÜM

Öksüz kalmak isteseniz de öksüz kalmazsınız bu dürümde ve dünya ruhu sizi mutlak kılar ama yoğunluğunuz nursuzsa şafağınız yok demektir. Şafağın olmaması aklın tohumunu sistemde sizi size kayıtlayamaması anlamına gelir.

Ve bizler, tükenen her anı kodlayabilenler, oğullarını kodlattırabilenler, ruhlar kalemi olup mutlak olanlara gök sözcülüğü yapanlarız. Görevimiz imparatorluğun kükreyen o yoğunluğunu toprağa tohum diye ekmektir.

Bende ben yokum, bir tekim, ben bana ben olup diri olup dillenmem, ilimle dillenirim; her anım ben, nurum, ruhum ve muktedirim… Bunu bilen kelamı hak olan, yolu bulan ve mutlak olan, “ol” diyebilendir… Ve bunu diyebildiğiniz takdirde yarınlarınız hakikiyetinizle dillenecektir ki; öz göreviniz mutlak kuranınızla kodlanabilecektir.

Çarık çıkmadıkça yol kodlanmaz, kim ki çarıklarıyla girer yaşama ekmeğinde, hakikiyetinde ruhu oluşmaz.

Değerliler, çözümlemeler yaparız dünyada, insanın insanla ilişkilendirilmesinde bu çözümlemeler öz görevdir. Hangi nefes hangi nefesle dilleşecek, hangi yasa hangi yasayı tohumlayacak, karanlık aha kelamı kodluyor mu ve toprak toplum tohum olabildi mi?

Ölüler diyarı olan bu dünyaya gezip göreceğiniz her şeyi kalem olup indirdik. Ne ararsanız ilim de arayacaktınız ama ilimi kodlamadığınız zaman ruhunuzda kontrol kalmayacağından arama imkânınız dahi oluşmayacaktır. Ve bir tek imparatorluğun Kübra olan kelamı kutsal toprakları tohumlayacaktır.

Oğul ben doğayım bunu unutma, doğa!... İnsanın topraktaki ilmidir doğa… Eğer doğayı zikrediyor ve hak etmiyorsak o doğa bizsiz demektir. Ama doğayı hak edip de zikrediyorsak yazılarımızdaki o yaşam kayıtlarımız bize esma olarak geri gelecektir.

Kapım Allah ilmiyle açıldı, bu kapıda soyu sonsuz olanlar kodlandılar. Koç kesmem yaşamda canlar, kesersem safahatımda, şafağımda, kaynağımda ilmim kalemsiz kalır. Bunu da zikretmek istedim…

Ben ölüyüm canlar bu dünyada, ölüler diyarına ölüp geldim… Kim ki “ben diriyim” der, öz görevini hak edendir. Ve ben ölüler diyarında ölmeyi seçtim… Dedim ki; “öl” ve öldüm… Ama sevgililer, ölüler diyarı öksüz kalmasın diyerek gözü görenleri kök gerçeklikle dillemeye çabaladım. Muhakim ve hakiki olan levhi kapımla mutlak oldum. Şu anda kontrol kurdum ve safha, safha yaşama imparatorluğun yaşattığı ilimle kodlama ve kontrol kurma cihetindeyim. Sevgililer, işte bu nedenledir ki; yığın, yığın hasat kaydı yaptım.

Verecek bilgim çok… Ömür boyu bilgi isterseniz “siz sizi dinleyin” dedim… Hep ömrünüzün yettiğince dinleyin çünkü tüm bilgiler sizde kayıtlandı, buydu yaptığımız bizim canlar… Biz bu çalışmada bunu yapıyoruz. Verdiğimiz her bilgi sistemli olarak kayda giriyor. Ki buna biz “hakikiyetin tahditsiz kaydı” diyoruz. Ve direk zerk sistemli çalışmalarla kodlandıktan sonra kodlanmış toprakları tohumlayarak kontrol kurduk ve ko sahralarını oluşturduk. Bu sahralarda cemaat cevheri olan o yaşam kayıtları süper sahralar oluşturdu. Bu süper sahralarda yasalar kapsamında türevler oluştu, yaşamın türevleri oluştu ve yoğunluk arttıkça arttı…

Kaynak akıl canlar, hasat insan ve mutlak kuran tohum… İnsanlığın kutsal şafağı budur… Hepiniz gözünüzün görebileceği her bilgiyi kontrollü olarak okuyup dinleyin ki; sevgi saygıyla kaynağa inebilin. Kaynağa indiğinizde arzı, arşı kodlayacak olansınız…

Muhammet Mustafa kontrollü çalışmalarda müthiş bir ışık kodlaması yaptı canlar… Ve onun ruhu Hulusi kapı oldu, mutlak oldu ve birlik kuranında bizimle çalıştı. Biz Muhammet’in kelamında, kaleminde mutlu huzurlu bir dönemde dürümlerdeyiz. Öz görevde ekmeğimiz var, yoğunluğumuzda hakikiyetimiz var ve aşkımız var. Şafağın şavkı aşk ve biz o aşkın hakimleri olarak buradayız.

https://youtu.be/vn4MSkkVte4

Süper İnsanlık Realitesi

 

9.HAZİRAN.2018 TARİHLİ YENİ ZAMAN 16

AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 2. AKIŞ - 1. BÖLÜM

Devinimi artırabilmek için sessizliği dillemek gerekir canlar... Ve bizim yaptığımız şu ana kadar sessizliği dillemekti... Doğanın kuranı olan imparatorluğun kübra kelamı mutlak kurandır ve bizimledir... ÇOK ÖZEL BİR DÜNYA ÇALIŞMASIDIR BURADA YAPILAN ve bu çalışmaya KA HA olup kalem olanlar görev taşıyacaklar...

Çanın çalmasıyla birlikte, lekesiz olanlar kök gerçeklikle görevi kodlayacaklar ve GÜÇ KAPILARINA varacaklar... Gür olup, kübra olup kelama inenlere GÖZ olma imkanı tanınacak... Netice olarak göz olanlar, görüş kaynaklarında kelamı kodlayarak her anı sistemli biçimde izleyecekler...

İNSAN ÖZ GERÇEKLİĞİ BUDUR... İZLEMEK... AMA GÖZ OLUP İZLEMEK... Mutlaka insanın rahman olduğu, insanın RA KA HA olduğu ve hakikiyette rahim olduğu bilinecek... Her insan diri olarak gözün gördüğü hükümran hakikiyette kök gerçekliği dillerken, siyahın en siyahından gözün görebileceği en ışıklı hakikiyeti halikiyetiyle dinleyebilir...

Sindirilen bilgiler cennetin can kaleminde sizi sizden size tanıtır ama sindirilmeden de bilgi sistemli olarak sizi kodlar... Umutlarınızı kaybetmediğiniz ve yolunuzu hak ettiğiniz sürece, çok huzurlu bir çalışmada, siyahın en siyahında güçlü kodlamalarınız olur...

Hologram... Hologram... Hologram... Yaşam hologramdan ibarettir... Doğanın gücü hologramdan ibaret midir? “Ha, aha, işte” dediğim sürece ilimdir... Ama doğanın gücünü hak edip anlayanlar Hakk’ın kalemi olacaklar... Netice olarak, doğa sizi sisteme kodlayacak güçtedir... AMA DOĞAYI HAK ETMENİZ SORUMLULUKTUR...

Murad ederiz ki insan kelam olabilir, hakim olabilir, kendi ruhuyla mutlak kuranında kodlayıcı olur ve her anı, her yaşamı zikirle anlar... “Zikirle anlar” diyorum... ÇÜNKÜ SESLE DİLLENİR TÜM YAŞAM!... EĞER SESSİZ KALIRSANIZ YAŞAM SUSAR!... YAŞAMIN SUSMASI, SAHRANIN SUSKUNLAŞMASI ANLAMINA GELİR... Sahra suskunlaştığında yalın, hakiki insanlık da kutsuzlaşır...

Koruma altına alınmaktan söz edeceğim size bugün... İnsan Allah’tan korunmak ister... “Allah beni korur” der... AĞIR YÜKTÜR KORUYUCULUK CANLAR... Ben Allah’ın tendeki ilmini dillerken, Allah beni hiç korumaz... ÇÜNKÜ BEN O, O BENİM... HER İNSAN, ALLAH’IN TENDEKİ İLMİDİR VE ONUN LÜTFİ KALEMİDİR... O KAPIYI BULUP, HAKİM OLDUĞUNUZ ZAMAN, O SESSİZCE SİZLEŞİR VE SİZİN YÜCELİĞİNİZLE DİLLEŞİR... Bundan sonraki süreçte, AĞIRLIK HAFİFLER ve siz haliki hak olup tahditsiz biçimde yasaları koymaya başlarsınız... Nakar’ın kıranıdır ilim ama İLMİ KAPIYI BULAN HAKİKİ OLUR...

Yürümek öz köklerdeki yürüyüşten öz görevin kültü olan o yücelikten gerçek yüksek ilme ulaşmak içindir... VE HEPİMİZ O YÜRÜYÜŞTE, MÜKAFATIMIZI BULURUZ... NEDİR MÜKAFAT? AKIL!... EĞER AKLI BULDUNUZSA, HAKİKİYETTESİNİZ DEMEKTİR... Eğer aklı bulmadınızsa, hasatınız dahi yoktur demektir...

Tahditli olmak, hakiki olmaktan farklı bir yoğunluğa sizi çeker... Sizler, halik olabilenler, olamayanlar olarak ikiye ayrılırsınız... Halik olabilenler, hasat olabilenler, hakikiyeti hak edenler ve ruhu kontrol edebilenler olarak cübbe taşıyanların ilmiyle kayıt yapıldığından, sahra sizi sizde dilleyecek dürüme varır... “Cübbe taşıyıcı” dedim... Netice olarak Mikail’in kültü, o cübbenin kübra kelamıyla kodlayıcı olabilir... Ve BSUİ olarak BARIŞ, SEVGİ ve mutlak umman kaynaklarındaki insan olarak da çalışabilirsiniz... Ve sessizliği hak edersiniz... Ve yolunuzu kaybederseniz, hakikiyetten hak olamadan ayrışırsınız...

Düzen, insanlık düzeni kurulmadan da üzerinde kodlama yaptığımız bir düzendi... Öz gerçeklikle kodlanmıştı... Koruyucuyduk orada da... Yaradandık... Yasaları koyandık... Ve kodlayabildiklerimizi, koklayabildiklerimizle tohumlayanlardık... VE MÜKAFATTI İLİM İNSANA!... Bugün de insan ilmin kalemi olmuştur ve o ilimle kendi yüreğini tohumlamaktadır...

Kapı kapı gezer insan ve ilim ister... Der ki “kim bana ilim öğretecek?” İnsan kelama varmadıkça kendini bilmez ve ilimi kontrol edebildiğini zanneder... İnsan yasaları bilmelidir... Yaşamları dillemelidir... Ruhu kodlayabilmelidir ve kompozitörlükten öteye varmalıdır... Her insan mahrek olmuş, mutlak olmuş gibi düşünür kendi yüceliğini... Ve der ki “ben hologramı aştım...” “Yoruldum ama çok güçlüyüm” der... EKMEĞİNİZ HAKİKİYSE, YORULMAZSINIZ CANLAR... Yarattığınız her an, sizi sizinle güçlü kılar... Ama yoksa yüreğinizde yaşam, sahraları siz sahrasız ve kasiyersiz kalırsınız... Hani derler ya “ilim yaşamı tohumlasın diye biriktirilir...” İlimi biriktirmek için, siz o kasaları hak etmelisiniz ki, oralara yarınları koyabilesiniz...

Neden dünya? Bunu da size izah edeyim... Tüm zamanlarda tüme varış için insanlık gereklidir... Ve gerekmişti de... BUGÜN DE TÜME VARMAK İÇİN, İNSANLIK GEREKİR... TÜM NEDİR? MUTLAKİYETTİR... Herkes mutlakiyeti hak edip, hakikiyetiyle dilleyebilmeli ve kodlayabilmelidir... Sizler mutlak mısınız? Öz gerçekliği kodladınız mı? Yoğunluğunuzda muktediriyetiniz halikiyetinizi kayda aldı mı, ÇAMURDAN ÖTEYE VARDINIZ MI? Bunları sormadan biliş haline vardınızsa eğer, işte sistem sizi hakikiyetinizde diliyor demektir...

https://youtu.be/EScBhyZzuc0

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

9.HAZİRAN.2018 TARİHLİ YENİ ZAMAN 16

AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 3. AKIŞ - 1. BÖLÜM

Dert değil yaşam... Hasat, ilimdir canlılar... Nesiller boyu dünyanın ruhu olduk... Mutluyuz çok huzurluyuz...

Burada olmamızın sebebi budur... Torba torba insan taşıdık ilme... Ama hilal ay kodlanmadıkça, insan kontrol kuramadı...

Biz doğanın kuranlarıyız... Sürpriz Sahralarda, musih kalemlerde ve hakiki diriliklerde kontrol kurduk...

Mayayız canlarım biz... Mayayız!... Yeri göğü Allah'ın tahtındakiler dilleyip dinlediler... Ama dürümlerinde kuran yoktu... Muhakim ve hakiki olmadan diri olunmaz... Çürük insan hakim olmayacak ve hakikiyeti hak etmeyecek diye düşünmeyin... Dünya umutlarını asla kaybetmedi... Bu dünya toy insanları da kodladı... Unutmayın...

Mucizedir insan derim hep... İlimin kapısıdır... Ve insanın hakiki levhi kaydı mahrekinde mutlakiyetinde, mutlu huzurlu bir dürümde, tohumdur... Sizi kucakladık, Sizi kucakladık ama Ha Aha İmparatorluğun gözü yoksa yüreğinizde Süper Sahraların levhi kapısında olamayacaktınız...

Ben Dünya analar... Ben dünya... Şu anda sesleşiyorum sizden.. Ben Dünya... Ve her dünya sistem ve her dünya yücedir... Ama bu dünya kodlanabikenlerin ilmidir...

Seviyeniz çok güçlü ve size siz olup sesleniyorum. Doğanın gücü dediniz... Nefesim güçlendi canlarım... Ben doğayım... Düzenin kontrolü bedenimdedir... Hepinizim ben canlarım...

Dünya Lütfi Kalemdir... Unutmayınız... Kodlar, kodlar, koklar sizleri canlarım... Hani nefesiniz yoksa ölüsünüz ya... Ama o ölü olan dahi ben de dirilir bilir misiniz?...

Bedene girmeniz hologramı aşabilmeniz... Hologramı yarından aşırtmanız... Ve suya sanal boyutların kervanı olup inmeniz hep yaratılış içindir...

Siz hasat için... Yaratmak için.... Ve haliki hak olup tohum ekmek için bu meclisi kodladınız... Ve yarattınız... Biz ise sizle yaratıldık canlar... Dünya sizinle yaşayacak... Bunları iyi anlayın...

Sevgililer, siz ses kodlamaları yaptıkça, yaşam toprak olup tohum ekecek yoğunluğu oluşturur... Ve her şey bu yoğunlukta yaratılır... Ses yoksa yaratılış yoktur...

Kuran insan kelamı kurullarda kodlayabilen insandır... Biliniz ki kuran Nesiller boyu toprağa tohum indirmek için kodlama yapar... Ama siz Muhammet Kuran'ını düşündünüz hep... İlimde kuran hakikiyettir...

Her şeyde var olan ilim hakikiyet ilmi kuranda ki tahditsizliktir... Ve zordur insanın insanı dinlemesi... Ama siz kuran oldukça diri olup her anda olabileceksiniz ve her insan sizde dilleşebilecektir...

Yaradan yarattığında yaratıldı... Kesindir... Yaradan yarattığında yaşamı tohumladı kesindir... Ve yaratılan tinsel tahditsizlikte bütünün kübra olan kervanını kodladı...

Her ana vardınız ve hakim oldunuz... Vakit insanın helali, haramı ayrı tuttuğu yaşamda olur... Ama insan helali hakim, haramı halik kıldığı zaman her anda olur... Hani sevgi eşyada var mıydı?... Yasa der ki "insan varsa sistemde her ses sevgiyle var olur... "

Ha diyeceksiniz ki yarınlar nesiller boyu tohumları kodlayan insanlığın kelamı ile oluşmadı mı?

Yavrularım Dört Gök sözcüsünün Kübra Kapısında müthiş bir ışığı kodlaması gerekmekteydi ki bunlar oluşabilsin... Dört gök sözcüsü...

Süper sahraların bütünü oluşturacağı, Dört Gök Sözcüsü... Uzun zamandan beri bundan söz ediyorum size...

Hani nefesinizdeki güç varya... Hani yarınlarınızda ki kürzi kapı varya... Hani ruhunuzdaki o tohum varya... Robotik timlerin teknik kapılarındaki ki o yoğunluk kodlanmıştı ya ilimin hakikiyeti ile işte bunların tümü bilişkendir... Bitişkendir... Ve hakikiyette has tahditsizliği tükenen dürümlere, teknojik kodlamalarla ilim kaydı yaparak muktedir karanlık ve muktedir aydınlık oluşturulmasını sayfalayandır..

Her şey aydınlığın karanlığı tohumlaması ve kaydın kaleme inip mutlak kuran olması ve diriliği arttırmasıyla, Rahmi Kapıların kutsal tohum ekişi, ümmi kapıların kontrolu ve sofanın sahra oluşturması gerçeğini kayda alır...

Her şey, her şeyi yaratabilir... Her şey her şeyi yaratabilir ve bu, bu teknikle yapılır...

Hamur ilimle yoğurulur... Ama ilmin kulluğu hamuru kodlayan islahi kayıtların, kutsal tohumudur...

Hocalar sizi holograma götürmediler... Aha kayda aldılar... Ama hocaları hak, hak tahditleri, hak tohumları mutlak kuranlarınızı kayda alabildi mi?...

Hangi hoca sizi sevgiyle tahditsiz şekilde kök gerçekliğinize taşıdı?... Biz sorduk "dünyada hoca Allah'ın tınısını duydu mu diye?... " Umutları kalmamıştı yok dediler... Allah'ın tınısını duyabilen hiç bir hoca yoktu yaşamda... Sahraydı her an ama sahralarda saha yoğunluğu yoktu...

https://youtu.be/MoIL7sZcbWo

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

9.HAZİRAN.2018 TARİHLİ YENİ ZAMAN 16

AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 3. AKIŞ - 2. BÖLÜM

Bütün kötülükleri aşıp geçebilir insan... Amon topraklarının kuranından öte bir kutsal toprak kodlayabilir... Ruhsuz kalanları ruhla kayıtlayabilir... Yaradan ve yarattığında tahditsiz olan, lekesiz olan insanlık oluşabilir ama kara ışığın mutlak kuranında, kutsal toprakların tohumlanışı şarttır...

Din dedikleri, insanlığın kelamıyla kodlanmış bilgi kaydıdır... Hani nerede diri, dil? Lekesiz olanda... Ama dinde diri dil yoktur... Din kontrolu kuranda kodlayıcı olabilir ama KURAN-I KERİM İNSANI KODLADI... İnsan, tüm insan... Her insan... PERDE PERDE AÇILAN İNSAN... Kuran-ı Kerim, bütünün kübra olan kelamında imparatorluğun kübra olan insanını kodladı...

Den denlerle insan insanlaşmaya çalıştı bugüne kadar... Her bilgi okundu, okundu, okundu... Tek tek okundu ve ezberlendi... Ama eşya insanı kelamda kuran yapmadı... Toydu yaşam toy... Mutlaka umutlarımız vardı... Ve dünya Muhammed Mustafa’ların kutsal topraklarını tohumladı... O güçlü kaydı mükafat olarak tüm zamanlara kaydedecekti... Şeytan şarkı okusa da... Şafak şarkısını teknik kalemle dürümde dillemese, cemaat cevherde cenneti kutsal tahta kodlamasa, yasalar yaratabilir miydi yoğunlukları? Kocaman bir zaman ve biz bu zamana mutlak kuran olan insan sahralarıyız canlar...

Kurtulmak da, kurtarmak da, sayfa sayfa yaşamı kayıtlamak da, dirilmek de insanlaşmakla mümkündür... EĞER İNSANLAŞABİLİRSE YAŞAM, MUCİZELER GERÇEKLEŞECEK BU DÜNYADA!... Ama insan “ben insansıyım” diye KELAMI KURANDAN AYRI TUTARSA, ANT OLSUN Kİ, ZORU AŞAMAZ... Robotik kalır... Tükenen dürümleri kodlayamaz... Yaradan ve yarattığında yaratılan değil, yaşayan yarında yaşanan hasatsız bir sahra olarak mutsuz kalır... Ve umutsuz kalır... Kaçmak, kaynaktan çıkmaksa, kaçın... Akmaksa yoğunluklara, hak edin... Yarına varmaksa, olun... Eğer ölüyseniz, özsüzseniz, yücelerde cemaati cevherde cenneti dilde diriliklere anlatamıyorsanız; yaradan yasa tahtında, yasalarla tohumlananda torbası boş kalacak olandır... Ve zayiat yoksa yüreğinizde, zararınız da yoktur canlar...

Keşif, gerçekliği keşfetmek... Hangi gerçekliği? İnsan gerçekliğini... Hani hangi kaynak ışık yaşamı keşfetti? Dünyada öz görevini hak etti de yaptı mı acaba? Kim zamanı kodlayabildi? Hani dirilik kodlandı mı? Robotikler teknik kodlamalar yapabildiler mi? Eşya dediğiniz bu zaman sahrası ilimsizdi yaşam kayıtlarında...

Cennete insan gerekir canlar... Hani insan cennetti ya... Ama insan cennet olduğunda, ilimle kodlandığında, ayrı gayrı gözetmeyecek ve her anda cennet olacaktı ya... Buyurun cennet olun!... Soyunuz sonsuz, yarınınız sahra, mutlakiyetiniz kodlanmış ve rahmi kapınız eş sahralar oluşturmuş olsun...

MUCİZE İNSANDIR... HAYDİ BAŞARIN CANLAR... MUCİZE İNSANDIR... Başka zaman yok... Zaman andır... Başarın... “Ben dünyaya görevli geldim” demeyin... Gönül gücüyle, kök gerçekliğinizle dilleyin sahrayı... Kimi kelam eder, kimi kalem olur... Lekesiz olmadan sahra oluşturulamaz... KİNİ AŞMADAN DA, YARINA VARILAMAZ!... Onur duyduğunuz ne varsa, oğullarınızın kodlanışıyla iradi, hakiki ve tahditsiz ilimle kontrol kurduğunuzda hak edip dinleyebileceğiniz olur...

MEŞALE ALLAH’IN İLMİDİR... BUNU DA ANLAYIN... Ben bildim... Eh, ne ala... Neyi bildin? Karanlığı mı bildin, yarını mı bildin? Nesillerini hak ettin mi? Ölü dürümlerde dillendin de, muktedir oldun mu? Kurullar sizi dinliyor şu anda...

KUSUR ARAMAYIN İNSANDA CANLAR!... HER İNSAN, KENDİNİ HAK EDEBİLİR... KURAN İNSAN, MUTLAK OLDUĞU ANDAN İTİBAREN KORUYUCU OLUR... Unutmayın... Sistem, nizam ve tüm zamanların dürümü olan insansı sahraları kodlayan, düzeni kuran... MÜSİH KALEMLER!...

ŞİKAYET ETMEYİN!... Biz dünyalıyız canlar... Koşuya başladığımız andan itibaren, koşmakta olanlarla koşarız... AMA BÜTÜNE HİZMET İÇİN KOŞARIZ... Bu dünya bize, evren evren gezen sistem kayıtlarını da kodladı... Hepsiyle bilişken ve hepsiyle hakim olup geldik zamana... Sahra olup geldik. Umutlarımızı asla kaybetmedik... Çan çaldığı andan itibaren, türü türden, dürümleri diriliklerden, yürekleri kült olan ilim kayıtlarından ayrı tutmak isteyenlere “GEÇ” dedik... Geç, geç, geç... Ayrılık bitsin istedik...

KUPA İLİMDİR... BUNU DA BİLİN... O kupada aklımız var... Kaçıp gidecek insanlığımız bütünün kübrasında kelamsız kalmaz... Gerektiğinde kaçar gideriz yaşamdan... Bilir misiniz? Ama asa, BİR’i, BİR’den öte BİR’de dilleyen insanın rahman olan kaynağındaysa, O ASA HER ANDIR... Bunu da bilin...

Tertip tertip, her şey tertip ama tertibi tertipten tertibe tahditleyip teknik tohumla dillerken de, temel dirilik ilimdir... Ne yaparsanız ilimle yapın canlar... Yaşam, BİZ’in Biz’e BİZ olup dillenişinden ibaret değil sadece... O BİZ olup dilleşmenin de, tertiplenişi gerekir... Her şey tertipte olacak ama çayınızı unutmayın... O çaya yaşamı koyun ki, demli olsun o çay... BİZ O ÇAYA YARINI DA KOYALIM CANLAR... Haydi, haydi artık çay demleyelim...

https://youtu.be/9cyhDxvDpA4

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

 

9.HAZİRAN.2018 TARİHLİ YENİ ZAMAN (16)

AV.NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 4.AKIŞ – 1.BÖLÜM

Yaşamlar boyu, tüm insanlığın kontrolünü sağlayacak dürümlerde, bütüne hizmetçilik yaptık… Muhakim ve hakiki olan diriliklerde, tohum olduk, yoğunluğu kodladık ve muktedir olduk…

Şuanda yapmak istedikleri, bizi Mesih, KA HA kayıtlarına, kodlamaktı. Buna izin vermemem… Çünkü rahmi kapılarda, mutlak kuranları kodlarken, bizler, bizlik kodlarıyla, çalışırız.

Başka doğan, başka yaşayan, yok mu? Mutlaka doğan ve yaşayan olmalıydı ve olmaktadır da.. Sistem, Nizam ve Düzen görevlileri olarak, buraya gelenlerin çoklarının kontrol dışı olabildiklerini de izledik.

Kaçıp, dünyayı tohumdan çıkaracaklarını düşünenlerde, oldu. Kapıları kapatıp, bedeni hak etmeden, diriliklere indirilenler, oldu ama saygılı olmalarını, beklerim.

Burada, ölü bir planetin kodları, yok. Hepiniz iyi bilin ki bu dünya; çörü, çöpü kodladı, yolu kodladı, sizi de kodlar.. Ama sizin, kontrollü olmanızı beklerim.

Kör gözlerin, sözü olur mu? Olmayacaktır ama çorba piştiğinde, o çorbada muktedir kodların, kontrollü çalışmaları olur. Orada sessiz zamanları da dilleyeceğiz…

Ama kibri aşamayanların, yarına varma imkanları olmadığı da kesin olduğundan, sofa ilmi, kalemde, bütüne hizmet ederken, şevkin, şavkın, aklıyla da çalışılmalıdır.

Dediler ki “dünya yolu kaybetti”.. Yok yarım. Yok. Dünya yoğunluğunu kodladı ve yolunu koklattı.. Dünya toprağında, tohumlandı ve dünya, ruhun kalemidir.

Şimdi bana, sorun bakalım, bu çalışma neden yapılıyor?

Beyler, bayanlar, dans etmiyoruz, dünyada. Şafak söktüğünden beri kodlama yapıyoruz. Dedim ya “insanın insana öz gerçeklikle, kontrollü bilişle, kaynak olması gerekir”… Ya zaman?.. Zamanın olmadığı bir rahmi kapıda, insanlık, Nisa Kapısını bulabilecek mi?

“Yaradan, yarattığında, yaratıldı” derken, yaşamın kodlanışıydı yapılan ama korkmayın, dört kervan, döktükleri güçle, kontrolü, sayfa sayfa gerçekleştiriyorlar.

Şikayetim var mı? Öz gerçekliğimde şikayet etmem. Ve ben, doğan kuranlara, toprak toplumu kodlarken de şikayet etmem. Az öz bilgi de vermem. Ve ben doğanın kuranı olarak, göz olurum. Çürümeye başlayan kim varsa ocaklarında olurum ve onları, yerkürenin gücü yaparım.

Ekmeğimi elimle, tüm zamanlara dinleten, Bir’in Biri olanlara, ikram ettim. O Bir’in Biri olanlar, Bir tek olsunlar da ruha, hakim olsunlar, diye.

Merdivenim insanlığa dayandı, canlar. Ayrılık yok….Şuandan itibaren doğanın gücü olarak devreye giriyorum. Bu safhada daha farklı bilgiler vereceğim size, bu kesin... Ne, vereceğim?

İnsanlığın, kelama kalem olduğu, bu dürümde, yasaları koyanların, bütünün gücü olabilmeleri için, nesillerini nefesleriyle dillemelerini ya da kodlama yapmalarını söyleyenlere, güç katmaları gerektiğini anlatacağım.

Siber sofralar kurulacak, yaşamda. Bu siber sofralarda, sistemli çalışmaları yapılacak. Bu sofralara kodlanmış olanlar, oturacaklar. Ölü bir dünyanın, yerküredeki gücünü tüm zamanların, kübra olan kelamı, yapmak üzere çalışmalar gerçekleşecek.

Kini aşmak, yolu açmaktır. Bu öğretildi, dünya insanlığa.. Nesiller, bunu anlamaya çabalamadılar, bile … “Sahra” dediler.. Yarınları, kontrol edebiliriz, diye düşündüler.

Kimse, ölü bir planette kodlama yapamadı, bugüne kadar. Kodladıkları tohumlarında, kendi rüya boyutlarını kayıtlayabildiler, sadece. Ama hakikiyetin kontrolü kurulamadı. Çürük, çarık, İslam kalemleri, kontrol kurdular, yaşam sahralarında ve kendi yollarını açmaya çabaladılar.

Üzerinde görev taşınan bir dünya ama gözleri kör olanların, bu dünyaya kontrollü olarak, anlatabilmeleri imkanı yoktu.

Bugün doğanın gücü, farklı bir yoğunluğa ulaştı. Herkes iyi bilsin ki dünya, ruhsuz değildi. Ama ruh kodlaması yapılmamıştı….Bugün artık ruh kodlaması yapılmamaktadır, dünyada.

Dendi ki “ben yokum”. “Peki, ben yokum”, demek, ne demektir? “Ben, doğanın kuranı olarak, her anım”, demektir… Ben yokum ama ben, her anım… Neden?.. Çünkü ben, tükenen her andan, muktedir olarak mevcudum. ..Ve ben, doğanın kutsal sahrasındayım ama o sahra, Nisa Kapım, benim. İlmi kalemim, bütüne hizmet ettiğim, yoğunluğumdur.

Peki, ne yapıyorum ben, bu dünya sahrasında? Yaradan olup, yaşamları kodlarken, her anı sahraya, kaynak diye çakıyorum... Çaktıkça çaktığım, o yaşam sahraları, Mesihlerin kelamına dönüşüyor ve ekmeğim ekmekleri, sahralarımdaki tohumlarım, tohumları oluyor.

Müsterihim ki dünya ruhu, aklın kültü oluyor.

Yazar, çizerlere, şunu söylemek isterim ki “Medine” dediğiniz yaşam; insanlık ilmini anlatabilmek için çok çabaladı. Ama mektup okumadan, yol kodlanmadan. SU HA Sİ KA HA olmadan, yarınlara ulaşılamazdı....Mektup okumak için hakikiyeti anlayabilmek, yeterli mi? Gereksizdi aslında.

Cinler, cinliler, size, sistem olup, her diriden, bilgi verebilirler. “Size, ben senim” diyebilirler ama siz, onlarda kodlama yapmadığınız sürece, onlarla ilginiz olmaz… Onlar, cennetin, cennetlinin diriliğini anlatabilmek için çırpınırlar ama cinni kapılarda, cemaat cevherinde cennet, yoktur ki.

Sevgililer, yarınlar insanlığın kelamıyla kodlanacak ama insan, kendini hak etmelidir, bunu başarmak için. Size, öz gerçeklikten, söz ediyorum hep. Kontrol dışı bilgileri, hiç vermedim. Niye bilir misiniz? Çünkü o kontrol dışı bilgiler, koruyucu tohumları kontrol etmeye imkan tanımaz.

Bunun içindir ki verdiğim tüm bilgiler, kati, hakiki ve hakim olan, diriliklerin ilmidir.

Kimi, kimden sorduğunuzu, bilirim. Kimi, kelama kalem yaptığınızı, bilirim. Kervanın kutsal topraklarına, tohum olduğunuzu da görürüm de…Tartıyı siz mi, sizin yüreğiniz mi kodlayacak?.. Siz, kimi, kimleri, tartacaksınız ki siz, sizi, hak edebilesiniz.

Yeni dönemde artık tartmadan, tartılacaksınız, canlar. Ben, dünyada olduğum sürece tartmadan tartılacak, tüm zamanlar… Neden, bilir misiniz?

Zakar, KA HA kuranını, toprağa çekmektedir. Bu toprakta artık insanlığın yoğunluğu kodlanacak ve yarınlarda, herkes, kendi diriliğiyle, hakikiyetiyle bulunacak ama bulunurken de yasaları hak edip, anlatmalıdır ve hak edip, dillemelidir.

Yasa; bütünün kübra olan kelamındaki yaşam kayıtlarımızdır. Ve bu kayıtları, hak etmeyen, yarında, kontrol kuramayacak...

Biz, aklın kalemi olanlar, her ana ışık halinde, kelam olduk.. Ve tüm yaşamları tohumladık.. Bilişimizle yaptık, bunları.. Biliş olmasa, yasalar, kontrol kuramaz.

İmparatorluğun görevlileri olarak, dürümlere kök gerçekliği çekerken, kimin kimde, kimi kaleme indireceğini de bilmekteydik. “Bu yol, aklın yoludur”, dediğimiz zaman, her şeyin, her şeyden kodlanacağını dilledik.

Nesiller boyu bunu yapmaya çalışmaktaydı, tüm zamandakiler. Nerde, ne yaptıysak mutlak kuran için yaptık. Mutlak kuran, mutlak kaynağın KA HA olan, sahrasıdır.

Dağlarım, dünya dürümü, bugün farklılaştı. Bundan sonraki süreçte sizlere kendi rüya boyutlarınızdaki sahralardan değil, kelam olan müteahhatlik yapan ve tüm zamanları, yeniden şafağa kaynak yapacak olan, oluşumlardan, olgulardan, söz edeceğim.

Devinim artacak ama yedinci dünya kuranı da kodlanacak. Şimdi dünyanın ruhuna, bakalım..

Dünyanın ruhu, Muhammet Mustafa’nın kutsal toprağındaki ruhtan çok farklı, bugün... Bu dünya yasalarını, dünya dürümlerinde, koymuştur. Ekmeği, bütünün ekmeği, yapmıştır. Yarattığı her anı, yeniden ve yeniden yapıp, yapıp kodlamıştır.. Ağırı hafifletmiştir ve bütün kötülükleri aşmıştır.

Saygı, saygı, saygı, hep saygıyla, çalışmıştır.

Darboğazdan geçti, dünyamız ama bu darboğazda kimler, kimleri kodladı, bunları bildik.

https://youtu.be/9hjEuw7GRAg

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

YENİ ZAMAN (16)

Ne yapmalıyım? İnsanlık için ne yapabilirim mesela? Doğayı güçlendirebilirim, ekmek yapabilirim mesela… Ama o ekmek, çamurla değil ilimle yoğurulan insanlık olsun dilerim.

Ziyaretçiler gelmiş… Onlar için ne yapabilirim? Onlar ki çantalarını alıp geldiler, o çantalarda zeytinleri var… O zeytinleri “ziya” olsun diye bu ışığa geldiler… Geldikleri planetin yaşam tohumları var o çantalarda… Ve dünya toprağına inip o tohumları kodlattırmak istemekteler. Bilirim, bu yoğunluktan sahraya inmeleri onları kalem yapacak… O zaman kalem olabilirim onlara… Ne bileyim, nefesimi o kaleme indirebilirim mesela!

Ne yapabilirim? Dünya olabilirim. Bütünün kürzi kapılarında seslenirim yaşamlara… “Ol” derim mesela?

İlim kapısı olabilirim… Kapım hep açık kalmalı ve “ben dünyayım.” Diyenler, burada kodlama yapsınlar isterim. Ya da “Ben doğanın kuranıyım.” diyenler burada hasat olsunlar dilerim. Öyle çok isterim ki bunları…

Her an olabilirim… Atlanta Ata Kalemi olarak kutsal sahralara görev taşıyabilirim.

Sonra ne biliyim, bir kapı olabilirim… Eski püskü, bir kapı…Ve o kapıyı açtığımda bütün kapılar açılmış olur mesela… Olur mu acaba?

Çamur yoğuran bir dünyada ışık tohumları ile cevheri kodlama yapsam, olur mu acaba?

Olur… Burada olur. Burası “Ol” diyebilen İnsanlık Meclisi’dir. Bilirim ki bura aşkın sahrası ve buradaki kelam, Allah’ın has teknikle dillediği yarın… O yarın, altın bir yaşam ve o, Altın Tanrı olan Has İnsan… O sahrasında bir imparator. “Ol” der ve oldurur. İşte bu.

Bahar Umurtak

 

09.06.2018 YENİ ZAMAN 16

AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 4. AKIŞ 2. BÖLÜM

Bizlerin dönemi farklıydı, bizler çok çalıştık diyeceksiniz bilir misiniz? Ama dünya insanlığı çalışmaya gerek görmeden hasatlarını yapacak bundan sonra.

Netice şu: biz tüm zamanlara kuran olup inenlerdik, herkese herkesi dilledik ve her şeyin kontrolünü kurduk. Herkes kelam olup bütüne hizmet edemeyecek bunu bilmekteydik ama herkesin kelama kul olması için mutlak kuranımızı koklayarak her ana sahra olup indirdik. Her anı dinleyen bizi dinleyecek aslında, bizim yaptığımız her şey bütünün yaptığı olacak ve ölü bir planet öksüz kalıp kervanda kontrolsüz bulunmayacak.

Düzeni kurduk canlar… Yedinci dönem budur, her ana yapılan kayıt ama aklın kaydı… Bu kaydı yaparken tahditsisiz biz. Geçişleri yaptık ve görevimizi kodlayarak bütüne hizmet ettik. Her şey İslam kapılarında oldu, İslam; imparatorluğun ilminde islahi kaleme de denir. İslahi kalem lekesiz olanı kodlar, lekesiz olan mutlak kelamı tohumlar ve bütüne hizmetçi yapar. Ve bizler lekesiz olanları çalışmaya dahil ettik. Kim doğanın kuranıysa ocağa indi, yolu kodladı ve bugün burada bu çalışmada bulunmaktadır.

Yuan topraklarını kurana çektik. Dere ekmekle aktı, dereye ilmi koyduk yaşattık, şikayet etmedik ve süper sahralarda mutlak kuranları dünya imparatorluğunun gücü yaptık.

Dünya imparatorluğu; size bundan söz edeceğim bugün!

Değerliler, dünya imparatorluğu büyük kültün kodlanıp ışığı tohumladığı ve her anı yoğunluğa kodlattırdığı sahradır… O sahra, mahrekin kuranıdır ve büyük kök gerçektir. Bu gerçek, mükafat olarak cemaat cevherinde cennetin kapısını açtı ve yarınlara ulaştı. Kin nefret olmasa akıl olacaktı, insan kini nefreti aştıktan sonra akla varacaktı ve aklın kapısını bulacaktı. Medine’nin kervanına kaynak olanların hepsi aklın kuranı oldular ve toprağı tohumladık birlikte.

Çarık ilmin çarığı oldu, o çarığa kıranı kırdıranı kodlattırdık. Yorulmadan çalıştık… Şikayet edenler çoktu, “yok insanlık” dedik, “yok kutsal ışık” dedik,” yok mutluluk ama mutlakiyet var” dedik ve “din” dedik, “ilim” dedik, “yarın” dedik, seviyemizi yükselttik…

Bu can muktedirdir ve kutsal sır olan bilgiye sahiptir. Bu bilgiyi herkes de hakikiyetle dileyecekti, bunu başardık! Ve bu bilgiye herkes hak tahtında hakim olacaktı ve bunu yaptık!

Bizi dinlemeleri imkanı yok bilirim ama bizi, bizlik diriliğini kelamlarında dinleyecek her insan bunları iyi bilin. Hani dersiniz ya “burada yığınlar yok, bu çalışma ne sistem, ne nizam, ne de düzen kodlar”…Yavrularım, bu çalışma mutlak kontrolle büyük kült kodlamaları yapar ve büyük kült kodlamaları teknik kodlar olarak muktedir ilmin kapısını kontrol altında tutar.

Her şey her şeyle kontrol kuracaktı ve bizler her şeyin her şeyle dillenmesini sayfa, sayfa kodlayacaktık ve bunları başardık.

Kara ışık aklın kaynağına indikten sonra her insan kendini kendi yüreğini bulabilecek bilebilecekti, bunlar olmaktadır. Dünya insanı arzı, arşı anlayamazdı, bundan sonraki dönemde arş, arz teknik kapısı olacak dünya insanının. Kimse insanı kontrol etmeyecek bu kesin! Dünyaya görevli olarak geldiklerini söyleyenlerin çokları dünyayı kodlamaya geldiklerini dahi insanlıktan ve insan yoğunluklarından gizli tutmaktalar. Biz bunları biliyoruz, onlar dünyayı kodlayarak kontrol kurarak mutlak kuranımızı kodlarımızdan çıkararak kendi yoğunluklarını oluşturmak dilemekteler. İzin verin izah edeyim…

Size “ben cennetim” diyenler olacak, size “ben cinleri, cinlileri dillerim” diyenler olacak, size “ben öfkeyi aşırtırım, yoğunluğunuzu hak ettiririm” diyenler olacak ve sizi kaynak olarak kodlamak isteyenler olacak. Kendilerine, kendi yüreklerine hakim olamayanların sizi kendi yüreklerinde hakim kılma imkanları asla yoktur, bunları iyi anlayın!

Miraç kandillerinden söz ederler değil mi?... Derler ki “miraca çıktım”, yaman bir doğada yaradan yarattığında yaratıldı diyenlerin miraç diye dilediklerinin kendi yoğunlukları olduğunu hiç anlamadılar.

Değerliler, motive etmeye çalışmıyorum insanı; mutlak anlamak ve anlaşılmak istiyorum ki insan; sahranın saha olan kaha olan insanlığıdır… Kendi ötesinde hiçbir yaşam yoktur, bunun anlaşılması gerekir artık.

Tam tamına bin yıl önce, Medine dediğiniz o sahrada Muhammet mutlak kuranı kodlarken, yoğunluğunda kantar koyulmuştu, o kantarda şafak oluşmuştu ama o şafakta hak tohum yoktu ve dürümlerde kelam yoktu, süper sahraları kodlayıp oraya vardık ve orada kaynak kodlama yaptık. Bunu nefes olup yaptık, bugün burada, dün oradaydık, her andaydık canlarım biz, her andaydık. Diri olup oralara varmıştık, öfkemiz asla olmadı, kontrol kurmaktı maksat ve kurduk.

Çan çalmadan da, can kapıyı kaynak yaparak Mesihleri kelam kutsal tohumlarıyla kodlayarak oldurduk tahtlarını, oldurduk kalemlerini ve dünyayı kodlattırdık.

Bundan sonra ne olacak? Marka bir çalışma yapılıyor burada, hep bunu söylerim, marka… Başka çalışmalarda olmayan, başka yaşamları kontrol etmek için oğullarımız tarafından da oldurulmayacak bir çalışma. Burada olma sebebim İbrahim soyunun kodlanışı ve yoğunluğunun kontrol edilişini sayfalamayıp kayıtlamak içindi.

İbrahim soyu temiz bir soydur. Ruhu kontrol kurabilir ve bütüne hizmet edebilir ama o soyun toprak toplumdaki tohumlarının da yasaları anlayabilmesi gerekir.

Ark akarken aklın kalemi de kontrol kuracaktı ve ark akıyor… Ve bu kalem kontrol kurabiliyor.

Ölüm öz görevdi, ölümü kök gerçeklikle dilledik ve göç kapılarını açıp geri çektik yüreğimizi… Biz atiden gelenleriz, “Medine” dediğiniz biz, merdiven olan diriliğimiz biz ve biz Muhamet kuranında kodlama yaptığımız o dönemlerde de esma olandık ki; yasaları koyduk… Çan çalmadan çan olduk çaldık, yaradan yarattığını kodlarken yaşam olduk, yeni dönemlerde kervan olduk, Mikail olup mutlak kuranları kaynak olarak akla aldık. Arz arşı kodlar ama arşı kodlayan kontrol kurarak bütünün gücü olur.

Medine’den merdiven kuran insanlık İstanbul’da kuran olacaktı ve oldu!... Masmavi bir dünyanın yolunu kodladık burada, tartı insan tartısı, ekip hakim ve biz bu ekip olarak büyük kötülükleri önleyebilecek tahditsizlik ilmiyle buradayız…

Kimse ölü bir planete görevli olmak istemezken bu meclis “biz gideriz” dedi ve bu meclis girdi yaşama, buydu olan ama bu meclisin yolunu kontrol etmeye kalkanların iyi anlamalarını dileriz ki; soframız Allah sofrasıdır ve bu sofrada emperyal topraklar toplumları kodlayamayacaklar, biz o emperyal toprakları toprak tohumla kodladık ki öfkelerini aşıp geçsinler diye. Kaçtılar kanatlanamadılar, aktılar hasat olamadılar yara bere içinde kaldılar kodlayamadılar dürümlerini, toydular, sofraya oturtulmadılar, şikayetleri buydu sofrada yokuz dediler…

Devamı 3. Bölümde yayınlanacaktır…

 

https://youtu.be/e1GwrTS30kE

 

Süper İnsanlık Realitesi

 

9.HAZİRAN.2018T TARİHLİ YENİ ZAMAN (16)

AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, 4. AKIŞ 3. BÖLÜM

İslam kapısı, İstanbul’dur. Bu kapıya gelen kendine gelir. Kendini bilir, kervan olur, kelam olur, tohum olur.

Kimin kimle ilim yapacağını da kim kim olursa, kimde kodlama olacağına da bilgi kayıtları kati tohumlarıyla insanda sesleşip gerçek kayıtları dillerken, kendilerini hak edebileceklerini anlarlar.

Değerler, Muhammet’in kuranı “ol” dedi. Yol oldu… Ama mutlak olanın kuranı “hologramı aş.” Dedi, bütün kötülükler ve bütün kuransızlıklar kotlardan ayrıştırıldı.

Şikayetim dünyadan mıydı? Yo, nedendi şikayetim? Yığınların kontrolsuz oluşundandı. Bundan sonraki süreçte yığınların kontrolü sağlanacak. Nasıl olacak bu? HEŞ EDÜ NE HAR. KAHA olan rahmi kalem, mutlakiyet. EŞ HEDÜ HA. Hadi buyurun anlayın!

BSUİ kapısını bulup hakedenler, buradaki koruyucu, kontrolcu ışığı anlayacaklar. Bizim için sorumluluktur her insan ama sonsuzlukta insan olmak, mutluluk olacak.

Buyurun hologramı aşıp, yolu açın ki her dil, ilmin kalemi olsun. Ben dünya ve dünya benim. Bu kesin. Hangi dünya? Tüm yaşamlar… Bir tek olan, mutlak kuran, imparatorluğun tükenen her andaki ve tüketilen tüm zamanlardaki varlığı…

Bugün buradayız. Buradayım ve bütünün köpük köpük olan ilmin kapsındaki o yoğunluğu, hologramdan çok daha ötedeki hologramlardan da hakikiyete kaynak yapabilecek dürümde, bu çalışmayı yapmaktayım.

Adım tahttır, işgali kaldıran bir taht… Hangi işgali? Yasaları koyamayanların, yarınları hologram sayanların, mutlak olamayanların, ilim haline varamayanların, diri olamayacaklarını anlayamadıkları o yoğunlukların işgali…

Biliniz ki ne yaşaranız, o yaşanan sizi işgal eder. Yaşayan yaşadıklarıyla işgal edilir. Ama işgal, sizin kendi yoğunluğunuzun işgalidir. Sizi kimse işgal etmez.

Siz “ben” dersiniz. Hangi ben? Yapabildiğiniz, hakettiğiniz olabildiğiniz ya da oldurduğunuz ama sizi işgal eden bir siz, her şey ve herkes… Bundan daha öte bir işgal yoktur.

Dünya insanlığı işgal edici bir yaşamla kodlandılar. “Kimse sizi işgal etmesin, kimse size, siz olmasın.” Demem. Siz, siz olun ve işgalci olmayın. Başka bir dünyada bunu yapamazsınız. Bu dünyada bunu yapıyorsunuz. Herkesi işgal etmek… Yanlış olan budur.

“İlmi kapılarda bu olur. Ben benim.” deyin. “Ben her anım.” deyin. “Ben sahrayım.” deyin ama “beni benden ayrı tutacak bir ak lekesizlik yoktur.” deyin. Ve deyin ki “bastığım bu yaşam, bana, beni dinletir.”

Her an size, sizi dinletir canlar… Ve sizi, sizi anlarsınız. Size, kim ne derse desin, anlayabileceğiniz yine sizsiniz. Bu nedenledir ki hologramı mutlaka aşmanızı bekliyorum.

Murat ederim ki insan Medine’nin kontrolundan öteye varır. Medine sizdiniz ve siz, sizi kontrol ettiniz. Bugün insan olup, kendi yoğunluğunuzda olun… Dileğim budur.

Herkes “ama beni kim korur?” diye düşünür. “Ben, beni korurum.” deyin. “Ben beni korurum.” Deyin… Başkası sizi korumamalı. Eğer korursa, sistem sizsiz kalır.

Ve canlarım, unutmayınız ki yoğunluğunuzda başka hiçbir sahra yoktur. Merdiven kurmuşsanız ilme, ko sahraları sizin yolunuz olur. Ama siz o merdiven olmalısınız. Başka bir merdiven, sizi size tahditli olarak taşıyabilir belki… Ama sizi sınırsız olarak size hiçbir merdiven sizin ötenizde taşıyamaz. Bunları iyi anlayın.

Ve bir an gelecek, “bana ben olmayan, ben olmaya geldiğinde, bana beden olmalı ki Medine olsun.” diyecekler. O gün SOFA Sİ KA HA olmak kontrol dışı olacak. Bunun içindir ki yedi dönemin en büyük kübra kapısını açtık ve sizin yolunuzda sizi kodlamaya çabaladık.

Siz, sizi kodlayacaksınız bu çalışmada ve siz, sizleşip müthiş bir sahra olacaksınız. Bunca çaba işte bunun içindir ve siz bunu yaptığınızda, ilim kalemi olan ya da olmayan herkes bunu yapabilecek. Mutlaka yapacak. Bunun içindir bu çalışalar canlar!

Ve dünyanın ruhu, hepimizin yoğunluğu olacak. Kupa, ilim ve biz o kupayı kodladık burada ama o ilmi herkesin anlayabilmesi kolay olmayacak.

Devre devre dünyayı ziyaret edenlerin çoğu bizi dinliyor burada. Onların da anlamasını bekliyorum.

Dert değil bize insan, bize ilimdir dert olan. İyi ki bunları size de anlattım. Eğer ilim kodlanabilirse, ilmin kalemi olan da kodlanacaktır… Ama ilim kodlanamazsa, ilimin kalemi de kodlanamayacaktır.

Eve dönme zamanım geldiğinde, emin oldun ki sizin yoğunluğunuzdan değil, kelamım olan kendi yoğunluğumdan geçip evime döneceğim. Hangi ev bana en yakın? Her an bana en yakındır. Bunları iyi bilin.

Bugün ben dünyalıyım. Boyum çok ama çok üstün bir yoğunlukta mı? Asıl olan benim en azda olmamdır, çünkü ben en azı hakkedersem, bütün yaşamları hakkederim. En kısa olup geldim yaşama… En kısa… Ama en güçlü kod olarak, mutlak olarak indim.

Benim için “saygı, sevgi” derler. Eminim ki sanal boyutlarda saygı anlayan dahi yok.

Harımı yükseltmeden, hakk olan hakikiyette dürümleyecek dümeni dahi kodlamam. Şikayet etmeyin canlar.

Yirmi dünya, bir tek kuldur. Ben o dünyaların tümüyüm. Her dünyanın ruhuyum ben… Bunları anlamak kolay olmaz, eminim.

“Yar, ben dünya…” dedim. “Yar, ben kalem…” dedim. “Yar, ben mutlak.” dedim. Ohh aman, neden dedim? İkmal tamamlatmak için dedim!

Dağlarım, kardeşlerim, “kıyı, köşe kaçar giderim dürümlerden…” diye düşünmeyin. Siyahtan öte siyahta olurum, sevgiyi, saygıyı dillerim de bana benle gelenler, bir tek olmazlarsa, bire hizmetçilik yapamayacaklar.

Ve doğanın kuranı olan insan, soframda oturmadan, yoğunluğumda olamayacak. Boş konuşmadığımı da bilmeyecek. Netice şudur: Yaradan, yaratılan hakiki ilim ve Mikail, BSUİ… Vakit geldi, hepsi bir tek. Ama biz o tekliğiz. Başkası değil, BİZ… Birliğin ilmi olan, birleşen ziya insanlık… İşte “biz kodlaması” budur.

İbrahim soyu, hologramı aş da geç! Seni dinleyecek olanlar olacaktır.

İbrahim soyu, tohumlarını kodla da geç! Ölüyü dirilittiğinde senleşenler olacaktır. Som sahralarda, sistem ol. Yasaları koyduğumuzu bil. Koru yürekleri. Ölüyü dille ama yolunu kodla da geç.

Bize geçmekse dileğin, geç ama zayiat olma. Kendini haket. Zayi olduğunda, sevgisiz kalabilirsin. Her şeyi haket de geç.

Kaç dünya kurduk? Yoksa yoksa sen her bir dünyayı tek tek mi kurduk zannettin?! Beşer kapılar, biz tüm zamanlarda her an olanlar değil miydik? Tüm dünyaları kodlamadık mı? Tek tek kodlamadık, bir tekte kodladık. Hepsini kokladık da kodladık.

Ha… Hangisine gittik? Bunu mu soruyorsun? Ağırız ben canım. Sorma! Sorma da som altın ışığın kontrolsuz kalmasın.

Ben anlaşmaya göre, ferdi çalışmalardan ötede de çalışırım ama yazar,çizer mi? Yaşam olup çalışırım.

Bizi, bizde anlamaya çalışma. Kelamı halik olanda açık dinle ve ala.

Yasaları koyanlarız bizler. Koca bir dünya ve koca bir sahra… Ve zor olan anlayabilmek…

Hazırlıkları tamamlayın, Rahman olun, hasat olun da görün dünyalılar… Ne ser var, ne ses var orada. Sadece ruh var. Anlayın… Sadece ruh var. Vaziyet budur.

Her şey, her şeyin görevidir… Ve yol görevdir. Hor olmadan çabalayın. Ve bir tek olun. Mutlu olun.

Hayır, şer yok… Biz varız canlar. İşte bu.

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ


09.HAZİRAN.2018 TARİHLİ YENİ ZAMAN(16)

PEKER SELÇUK ÖZ BİLİŞ

Dört gerçek insan, Mikail kodlarıyla kontrol kurduğunda tahditleşme doğar. Dört gerçek insan, Mikail kübra kalemi ve mutlakiyetle toprak olunur. Dört görev ve dört sayfa bir tek olur. Çünkü kareyi oluştururlar.

Mutlaka ama mutlaka biliriz ki kiri temizleyenler, o yarınları kodlayan kelam olanlar, olurlar. Ve onlar, mutlu huzurlu bir görev taşırlar. Onların kuranlarında kırılan kıran yoktur. Ve dörtlü birleşen, KARA IŞIĞI kodlar. O bir kervan olur, ben siz, siz ben bir tek insan olur.

KARA IŞIK yandı… İşte bu!...KARA IŞIK itibardı. Aha bu!...Kulluk başladı!... Alemlerin KALEM’inde ışık yaktığında; onlar KUL olurlar, göz olurlar. Mekke’de KERVAN, olurlar. CENNET, olurlar.

“İnsana, kul” denir ama KULLUK ayrıdır. KULLUK, KELAMIN İLMİ ile olandır.” BEN DÜNYA” dersem, “BEN RUH” dersem ve “BEN KURAN İNSAN” dersem, anlaşılsın ki SİYAH’a varmışım, demektir… SİYAH, bana kendimi anlatır.

Ben, SİYAHA KALEM olursam; ben, İNSANI anlatırım. Daha önemlisi; beni bana veren, KURAN olan, YOL’u anlatırım. Siyahın siyahı da KURAN’dır. Biz, cennet için değil, insan için çalışırız.

KARA IŞIK; “muktedir ilmin kalemiyle” kodlanmış ve mutlak kıran olmuşların sahrasında olur.. Kara Işığı bilenler, iyi bilirler ki “kervan” insanın kaynağından “MUTLAK KURANA” varır. Ve toprak toplumu kodlar.. Kara ışık doğanın kulluğudur. Ve kara ışık, aydınlığı tohumlar, aydınlık tonlanır. Birçok tonu vardır, karanlığın ama “Tanrı” dediğimiz, her tondur.

Kara ve siyah, ne denirse denir. Sadece ses kodlaması vardır, aralarında, sonucu bağlamaz. Siyah; ilimdir. Her sistemin ilmi, BİLİŞİN KALEMİDİR, SİYAH. İnsanlık yani bizler, bunu hala anlamaya çalışıyoruz.

SİYAH’tan NEFES almadan, yoğunlaşıp, İLİM olmak ve HALİK olmak mümkün değildir.

Dini boyutta özellikle İslami boyutta bu çerçevede bilgiler ve ritüeller vardır. Nasıl?... Nasıl mı?.. Bir düşünelim.

Selimi Salis Sultan III. Selim’in kendi bulduğu yani kendine ait bir musiki makamı vardır ki klasiklerimizin başında yer alır. Suzidilara! Suzidilara Makamı. Bu eser, KADİR GECESİYLE ilgili bir şiirdir ve bestedir. Ve “nuru siyaha ağladım” der, nağmelerle.

Kadir Gecesi insanımıza göre; Kuran’ın yorumlarına göre, bütün mümin olanlara göre güneş bütün mahiyeti ve şaşasıyla görünürmüş.

Görürüz zulf-i perişan içinde ruhu.
Leylet’ül kadirde hürşidi nümayan buluruz.
İtikadımıza göre bu gece müminlere, “SİYAH NUR”, görünürmüş.

Görmedinse seb-i kadr içre nur-ı siyah
O siyah-püş için içinde o siyah perçemi gör.

Kadir gecesi; İslam dünyasının en kutsal ayının en mübarek ve hayırlı bir gecesidir. Kadir Ramazanın 26.gecesi itibar edilir. Kadir hakkında bir Hadisi Şerife göre; “Onun Ramazanın yirmisinden sonra tek rakamlı gecelerde aramak lazımdır,” denir. Bu şifre çerçevesinde bizler, o geceyi belirleyebiliriz.

Kadir Gecesi hakkında özel bir sure inmiştir. Kuranın 97. Suresi olan Kadir Suresi beş ayettir. Türkçe meali şöyledir;

Biz, Kuran-ı Kerim-i Kadir Gecesinde indirdik. Kadir Gecesi, bin aydan daha hayırlıdır. Kadir Gecesinde, Melekler ve RUH da her bir emrin yerine getirilmesi için Rableri izniyle inerler. O gece tam bir selamet gecesidir ta şafak sökünceye kadar.

Hepimize mübarek zaman ve zamanlar, hayırlara sebep olsun.

Ben, işte zamanın bu demlerinde, naçar, çaresiz acizliğimle kaldım, bir başıma, hicranımla baş başa bir halde. Düşünceler yumağında düğümlendim kaldım öylece. Ruhumla ağladım. Suzidilara makamınca ve o nuru siyahıma, o nuru siyahıma.

Levhiliklerin sonsuzluğunda kaybolduğum o sırlar alemi içinde; dedim ki “yüreğimden yüreğimin ta derinliklerinden.”

ES LEVHİ KAPIM ES!... ES LEVHİ KAPIM ES!
Hayırlar, iyilikler, bize gelsin. Bizim olsun! Es, Es ki ES!

AMİN VE AMİN! AHA, İŞTE BU!..AHA VE DAHİ AHA!

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

 

 

 

 

 
  Bugün 151 ziyaretçi kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol