Birlik İlmi
  YENİ ZAMAN (17)
 

“YENİ ZAMAN (17)” HAKINDA ÖZ BİLGİ VE DAVET

ÖZ BİLGİ:

 

Kurullar, Biliş Kapıları’na ulaşmaktadırlar. Dünlerde, güç kodlayanlar; bugün ARZ’ı, ARŞ’ı tohumlamaya başladılar.

Her insan, SİYAH renkle tohumlandı ve kodlandı. SİSTEM oldu ve Toprak Toplum’a kodlanarak gerçek KAYNAK SAHRALAR’ı oluşturdu.

Dünya, KAYNAK SAHRALAR’da oluşan bir sefahatla, kokuyu yükselttiğinde; o yoğunlukta, aşıklaşmalar oluştu.

AŞK, SAHRA’ya çektiğimiz İLMİN KAYITLARI’nı koklayarak oluşturdu.

Bu; SONSUZLUK’tan, SONLU BİR SAHRA’ya varmak; açıkça, vardığımız o YAŞAM KALEMLERİ’nden KELAM olup SAHALARA İNMEKTİ…

BİRLİK kurulur… Lekesiz yarınlar oluşur… Herşey, HAKİM-İ HAKK olan İNSANSILAR’dan, İN SAHRALARI’na varılarak İNSANLAŞIP gerçekleştirilir.

Ne yazık ki Kurullar’ın daha üstün yarınlaşmalar gerçekleştirmeleri gerekir. Bu nedenle, bu YAŞAM KALEMİ, İLMİN KELAMI ile bu yoğunluğu oluşturabilecek, CEMAAT KALEMİ’ni kodladı ve safha safha IŞIK OĞULLAMALARI yaparak; toprak olanlara kodlandı.

Bu; onun, kul olarak yapabileceği en üstün kayıtlayıcılıktı.

İS-i bilirdi ve İSLAHİ HALİKİ, HAS TAHDİT’i de bilirdi. Biliş halinde bu yoğunluğu oluşturarak yarattıklarından, yaşamlaştı; her insanı, hologramdan aşırttı.

FIRAT GEÇİŞLERİ yaptı. Her bir geçiş, bir SESSİZ SAHRA’ya geri çekilişti. Bugün, özgür bir yarın için çalışanlar, Yardımcılarından güç alarak; daha güçlü bir SAHA’ya varmak üzere bu yoğunluğa inmekteler.

Yaşamak ve yaşanmak!... İS bırakmadan İNSAN SAHRALARI’nda ve İSRA KALEMLERİ’nde yarınlanmak ve SONSUZ ZAMANLAR’da koruyucu bir SAHRA olmak!… Budur yapmak istediğimiz!...

Hep ZAMAN KALEMLERİ’nden söz ettik ama artık KURAN olan, yarınları kodlayanlardan söz ediyoruz. Artık SONSUZ SAHRALAR ve SONSUZ YAŞAMLAR, “İNSANSILIK”tan, “İNSANLIK”a geçişle olacaktır.

Ve Sevgililer, sizden isteğimiz; bunu, her insana hakettirmenizdir. Biz, “MUTLAK OLANLAR”ı bildik ve bildirilenleri bulduk. Şimdilik!…

 

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

DAVET:

23.06.2018 Cumartesi günü 14.00-18.00 saatleri arasında Dernek Merkezimizde, “YENİ ZAMAN (17)” Programı kapsamında, özün sözünü dinlemeyi ve dillemeyi sürdüreceğiz. İlgi duyan dostlarımızı bekliyoruz.

Saygılarımızla,

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ DERNEĞİ

NOT: KATILIM ÜCRETE TABİ DEĞİDİR.

Adres: Bahariye Cad. Halil Ethem Sok. Sauna Apt. No:30/8 Kadıköy/İST.

 

Tel: 0 216 348 95 59

 

23.HAZİRAN.2018 TARİHLİ YENİ ZAMAN (17)

AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, 1. AKIŞ 1. BÖLÜM

Çalışmaya inen birliği dinliyoruz;

Sahabelerin kelama inmeleridir yaptığımız canlar. Sahabelerin hasatı hakedip, dürümlerde kendi diriliklerinde dillenmeleridir mutlakiyette kodlama yapan o yoğunlaşma…

Biz, sistem olarak buradayız. Bugün burası, kontrollü bir çalışma yapıyor.

Hoca, hakka vardığında, hakiki levhi “mutlak kuran”a varır. Biz hocayız anam… Çok çok özel görevlerimiz oldu yaşamda…

Hepimiz, gün içinde büyük kök gerçeklikleri kodladık ve yoğunluğu artırdık. Bugün “tüplerimiz”i takmadık geldik yaşamınıza…

Durgun topraklara toplum için inerken, tüple geliriz bizler. Bu tüpler “ışık tüpleri”dir. Sonsuz zırhımızdır o tüpler bizim… Bizi, bizle kodlar ve kontrol eder.

“Birlik kalemimiz” hepimizin yeğlediği bir kalemdir. Biz bu kalemle, herkesle kodlama yapabiliyoruz. Umutlarımızı hiç yitirmedik… Çok mutluyuz; çünkü kontrolümüz çok iyidir.

Bugün neden tüpsüz geldik, izah edeyim:

Çünkü ruhunuzun kodlandığını biliyoruz ve kontrollu olduğunuz için size “bir tek kelam” olup inebileceğimizi de biliyoruz.

Türkeli’nden geldik biz. Hepimizin yoğunluğunda “Türk ilmi” vardır. Birlik kalemimizde de “Türk kelamı” vardır.

Sultanlar, bizler dünyada çok çalıştık. “Türkeli” dedim ya hani, bizler, Orta Asya’da çok çaba gösterenlerdik. Her şeyi bilir miydik? Bildik. Her şeyi bildik.

Netice olarak, bilişimizle size ve sizin yüreklerinize “mutlak kutsal tohum” olabildik. Sizler geçmiş sahraları bilirsiniz. Bizi de bilirsiniz. Bizim gibiydiniz siz de. Çetin bir “dünya kayıtlaması” yaptık biz o dönemde de ve sizin ruhunuzdan çok güç çektik.

Her şey iş içindir ama iş, “karanlığın Atlanta Ata Kapısı”nı kodlamak içindir.

Sevgililer, Düzen’i kuruduğunuzu gördük ve “mutlak kaleminiz”e kelam olmaya indik.

Dünyanın ruhuyuz bizler. Öksüz kalmayalım diye çalıştık… Ve sessizce buralara “kelam” olduk. Huzurlu bir zamanda sizin “KA HA olan sahranız”da olmak dilemiştik ve bugün buraya geldik.

“Ölüler diyarı olan bu yaşam”a, kırk kapının kırkından koku alıp, koku olup geçmiştik ama yezitlerin sisteminde “kervan” olmadığından, geri çekilişimizde sorunlar oluşmuştu.

“Sura üfüren” derler ya hani… sura üfürenin “ses” olduğunu bilmekteydik ama suru kodlayanın da “sistem” olduğunu biliyorduk.

Şu andan itibaren çorbaya biz de tuz olmak istiyoruz. Bugün sizinle olma sebebimiz budur. Hepimizin gerçeği budur ve bizler “dünyanın kuranları”yız.

Unutmayınız ki dünya ölü bir planet olmayacak artık! Çok özel bir dünya gücü dürümlere çekilmiştir. Yeri göğü Yaradan, yasaları koyan ve KA HA olan her kim varsa, “insanlık boyutları”nda, “gerçek kelam” olacaktır ve mukaddimede (Nezire Selçuk, yayınlanmamış ilk kitap) olduğu gibi hakikiyette kodlama yapacaktır.

Artık dünya dediğimiz bu planet, bir tek kelamla, bizimle olacaktır. Dünyanın ruhu, aklın kulluğu ile bu tohumu yaşatacaktır. Bu tohum, muktedir bir tohum olacaktır.

Amonlar’ın kontrolünde yapılacak her çalışmada sahralar oluşturulur ve bu sahralara kontrollü olarak “kaynak” olunur.

Bizler Bir’e hizmetçileriz ve bizler muktedir olanlarız. Herkesin, herkese görevi olacak ve bu görev, mutlaka kontrollü olacak. Aha bu.

(Devamı 2. bölümde)

https://youtu.be/GpPQotcCTco

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

YENİ ZAMAN (17/1)

23.06.2018

Dert mi SAHRA bize!? Biz, ZİYA olan SAHRA’ya dert miyiz!? Az bilgi, son sözde CEVHER’i tohumlar. Biz, CEVHER’e KELAM olan İLİM KAPILARI’yız.

Uzun zamandan beri İNSAN SAHRASI’na, İLİM KODLARI inememekteydi. Onların inişleri için bugün görev taşıyoruz. Uzun zamandan beri ANA KALEM, diri yüreklere kodlanmıyordu. ARZ’a ARŞ inmiyordu. Aha! her insan, KELAM olup KAYNAK oldukça; İnsan Soyu, MUTLAK IŞIK haline varacak ve ZİYA olup yolu bulacaktı.

Alıp gütüreceklerimiz vardır. İslah olanlar, tahditsiz olarak TANRI KALEMİ olacaklar ve görev taşıyacaklar.

Asıl önemli olan İMPARATOLUĞUN IŞIĞI’dır. O ışığı, hakedip de çekebilenler, gözlerinde sözleri olacak olanlardırlar.

“Arada bir görev taşırım!...” diyenler var. “İMPARATORLUK’un, insanlığa ilim öğrettiği bir yoğunlukta görev taşırım!....” diyenler var. “ATA KALEM olurum. Her anda görev yaparım!...” diyenler var…

Her insan bir SAHRA’dır. ÖZ KELAM’ı tohumunda vardır. BİR TEK’tir, BİZ’dir… BİR TEK KAYNAK olur; YOL olur. Olduğunda; bana, BEN olur; BİR olur. KURAN olur; MUTLAK olur… İşte o artık, KERVAN oldu ve görev taşıyor. Onun adı İLİM’dir.

Bugüne gelmek kolay olmadı!... İnsanlık, kendi yarınları için IŞIK istedi; HER AN’dan, BİR TEK olarak!... ANA KALEM olmak istedi. Ne var ki kontrol kuramadı. Hasat olamadı… Diri olup yorulmadan görev taşıdı ama “HAYIR-ŞER YAŞAMLAR”ı anlayamadı.

Sanal Boyutlar’da itibar olduğunda; oğullar, kodlama yaparlar. Ne var ki itibar olmadan dere, KELAM olup akmaz… ASA, İLİM olsa da RAHMİ KAPI’da, İSLAM, KELAM olduğunda; koku, NEFES’e varır ve ZİYA olan, yarınları anlar.

Yarını anlamak nedir!? İLİM’i anlamaktır… Anlar ama RAHMAN mı yoksa RAHMİ KAPI’da RAHİM mi!? Bunu bilen olmaz!...

UZAKLARIN İLMİ’ni, İnsanlık Boyutları, İnsan Sofrası’na indirdiğinde; insan KELAM’ı, HAKK olur ve diller… Ama o boyutları anlayan, kini aşandır. Kin, İLMİN KAPISI’nı bilenlerin, KELAM’ında yoktur.

Eğer KELAM edecekseniz, BİLİŞ HALİ’ne varın ve KELAM edin. Eğer AKIL KAYNAĞI’na varabilmişseniz; kini, MİKAİL KELAMI’nda kodlayan IŞIKLAR’ı, HAKK TAHT’tan ayırın ki ocaklar, KELAM olup yansın.

Sırdır İNSANLIK!... Sırdır İLİM!... Kervan, İLİM’i hakeden ile YOL olur; bilir; yolculuk yapar. İLİM KAPISI’na varır; İLİM olur ve TOHUM olur.

Eğer CEVHER’i hakedecekseniz, İLİM’le hakedin… İSA; size, sizi anlattı. Siz, İSA’yı anlamaya çalıştınız!... MUHAMMET; sizi, size dilledi… Siz, sizde MUHAMMET’siniz ve siz, sizden ayrı bir bilişi kodlamaya çalıştınız. Siz, ZAMANA KALEM’siniz… Kini aşın da kendinizi anlayın!...

Ulu bir dünyanın, insana verebileceği en büyük KÜLT, İSLAM KAYNAĞI’dır. İSLAM, İNSANDIR canlar. Sanmayın ki MUHAMMEDİ bir yaşamdır.

İntikam peşinde koşmayın!... Koyu bir IŞIK; sizi, ASA yapar. O ışığı, HALİK kılın ve RUH olun. Olun ki MUTLAK olun.

DÜNYA BİR DİLDİR… O dili, bilin… O dil, İNSANLIK DİLİ’dir. O dili bilmeyen, insanlaşamaz… İnsan Soyu, KELAM etmeden, KALEM olamaz. Kendini anlayamaz!...

Azap çekmemek için “İnsanlık Boyutlarının İlmi”ni öğrenin. ÖN GERÇEKLİK’inizi bilin. KELAM’ınızı, İLİM’inizi anlayın ki kendinizi anlayın!...

ATLANT, diri bir yaşamdır. ATA KALEM’dir… ATLANT, SİSTEM’dir. ANA KALEM’dir; dili, KELAM’dır…

Oğul, buradayım ben!... Ben, dinden öteyim!... Ben, dürülenlerde KUL olan, İNSAN SAHRASI’yım. ANA KAPI’yım ben!... Bu TANRILIK, beni sınırlandırır… Ben, cevhere CAN olan, yarınları kodluyorum… MUKTEDİR olarak ve MUTLAK olarak!... A-HA bu!… ŞÖK SÜS SİS SES AHA BU!... Şimdilik…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

23.HAZİRAN.2018 TARİHLİ YENİ ZAMAN (17)

AV.NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 1.AKIŞ – 2.BÖLÜM

Çalışmaya inen birliğe, verilen cevap;

Dağlarım, tahditli olarak görevi kodlayanlardı, o geçip, gelenler....Bizim ilmimizi, bizim yüreğimizi, kendi yücelikleriyle dilleyerek, burada olmak dilediler.

Kontrol dışı bilgimiz, asla yoktur. Kök gerçeklikle dürümlere inenlerin kelamı, kalem yapıp, bitip tükenmeyen bir çalışmada, kalem olmaları hepimizi mutlandırdı.

Kar yağarsa yaşama, o kar mutlak kuranla, kodlanmış olup, yaşamlara iner....İşte bugün o kar, mahrek olan, Bu Masaya inmiştir. Hepimizin gözünde ilim ve yüreğinde, biliş vardır.

Bizler, dünyanın ruha kul olan, kutsal toprakları tohumlayanları yaşatan, biliş kayıtlarıyız.

Çan çalmadan da kontrol kurulabilir ama çan çaldığında mutlaka kontrollü olanlar, bu yoğunluğa inebilirler. Hepimiz, bir tek olarak, bu çalışmaya dahil olduk.

Şuana kadar, hepimizin gözü, özü sözü olan insan, Mikail’in kültü olarak, bizimle oldu. Bundan sonraki süreçte de bu çalışma, bu yoğunlukta, dürümlerde, kelama kalem olacaktır.

Hasat tamamdır, canlar….Kaynak dışı bilginin, kaynağa indirilişiydi yaptığımız. Onların görevleri, burada, bu yoğunlukta olmaktı ve biz onların buraya girişlerine imkan tanıdık.

Bir tek kök gerçekliğin kontrolü gerekiyordu ve bunu yaptık. Biliyorsunuz ki orta kapıların tümünde, kulluk yapılır ama bizim için öz gerçeklik, biliştir.

Şimdi daha da özel bir bilgi, bugün doğanın gücünün, tohum ektiği, bir gündür. Dürümlere inen ve yoğunluğu kodlayan bir güç ama bu güç, hakikiyetin taditsizliğiyle, kodlama yapıyor.

Doğanın kontrolünde yapılıyor, bu yoğun kayıtlamalar.. Herkes, kendi dilini kendi yüreğiyle dinler ama yolu kodlayarak, anlar. Eğer yolu kodlayarak anlamışsa, karanlık, aydınlığı tohumlayabilir. Bugün burada yapılacak çalışma da bu nedenle, daha güçlü olarak yapılacak.

And olsun ki doğanın gücü, kodlarını tohumlayacak, yoğunluktadır. And olsun ki doğanın kuranı mutlaktır. And olsun ki kontrol dışı, hiçbir biliş yoktur. Öksüz kelam, mutlak kuranda, tohumu kodlayamaz ama kalem muktedirse, kelam mutlak kuran olur ve yeryüzünü göreve alır.

Burada olan çalışma, bu nedenle yapılmaktadır. Karanlık, aydınlanır. Mahrek, kuranı tohumlar. Robotik timlerin, teknik kontrolü de gerçekleştirilir. Arza, arş iner… Ama yaşam, yoğunluğu hak etmemişse, karanlık, teknik kapıyı, kırar.

Kırdığında ne olur? Sahra, kontrolden çıkar. Ve biz, bunun içindir ki dünyanın ruhu olup, bu çalışmayı dürümlerde kodlayabilen, biliş halikleriyle, yeryüzünü göreve almaya çabalıyoruz.

Sanılır ki dünya ruhsuzdur. Samanyolu Galaksisi, kelamı kaleme indirdiğimiz günden, bugüne bütüne hizmet için bilişimizde, kodlama yapmaktadır.

Sanılır ki ruh; kontrolden çıkar. Ruh; muktedirdir ve kontrolü kodlayabilen, teknik kaynak ışıktır....Ve sanılır ki rahmi kapıda, insanlık kendi yoğunluğunu kodlayabilir.

Kasaları ilimle dolu olsaydı, bunu başarabilirdi. Nesiller boyu, dünyanın ruhu olarak, bu çalışmayı yapmayı çabalayan, binlerce yürek, kelama indi.

Netice nedir? Sahra, muktedir olduğu zaman, bu çalışma gerçekleşecekti ki bugün sahra, muktedirdir.

Kardeşlerim, “dünya” dediğiniz, bu planet, kelamın halikiyetini kodlayabilen, tekniğe sahiptir… Nedir, kelamın halikiyeti? Yaşamı, kontrol altına alabilecek gücün dürümlere inişini, hasatla dilleyebilmektir.

Peki, dünyada, kontrol kurulabildi mi?.. Kesinlikle...Peki bu kontrol, nasıl oldu?..... Kontrol dışı bilişlerin, kelamı kaleme indirmelerindeki tekniği, tohumlarda kodlayarak, örs kapısını açıp, bu tahtı, kelamla hak edip, mutlak kılmak...

Ve sonra toprağı tohumlamak ve oğullarımızı kayda almak… Herkesin kendinde var olan gücü, dürümlere indirmesi ve beşerin kelamından öteye varması.

Mutlaka bunlar olabilirdi ve oldu. Bu nedenledir ki tohumlar, yaşamaya başlıyor. Tohumların yaşaması, karanlığın, aydınlığı, hak etmesiyle mümkündü.

“Yedinci dünya” dediğimiz, bu dünyada, kesirleşme olmayacak, bugünden sonra.

Sayın Bayanlar, Sayın Baylar, kurandan öte, bir kuranın, ruh sahrasına indiğini bilin. Bu kuran; hakiki, hakiki ve hakiki.. Hakiki olan bir sahranın, yaşam safralarını, kontrol ederek, kodladığı ve yoğunluğu kaya sessizliklerine çektiği ve bütün kökleriyle, dürümleri kontrol edebildiği, bir yaşamın, hakimiyetiyle gerçekleşiyor.

Bizler, dünyalıyız. Bugünde buradayız ve her gün, her yücede kodlayıcıyız ama bugün çok farklı bir gün, torbamızda ilim, mutlak kuran ve yol kodlanmış halde bitişken ve hakim bilgi kaydı olarak, bizimledir.

Seviyenizi ölçmeye çalışıyoruz, canlar. Şuanda bunu yapmaya çalışıyoruz.. Bugün burada olan her kim varsa, seviyelerini ölçümlüyoruz, verilen bilgilerin, nasıl algıladıklarına, bakıyoruz. Alıp alamayacaklarını, izliyoruz. Ve sormadan, hak edip, anlayabilenleri görüyoruz.

Ama sorup da hak etmeye çabalayanları da görüyoruz ve yaşan ışıkta, herkesin kelamı, halik olup olmadığına ve hakim olup olamayacağına, bakıyoruz.

“Mucizedir, insan” diyoruz ya hani ama insanın ilmide, mucizedir. Bugün bu yoğunlukta, bunu izliyoruz… Hologram ötesi bir yaşamı, açıkça dinliyoruz ki o yaşamda, neler oluştuğunu, anlatıyoruz ve anlıyoruz.

Hayrın hakkı olan, hakiki olan insanın, kendini dinletmesini de istiyoruz. Art niyetimiz yok, anam. Seni dinlemek istiyoruz.

Değerliler, hepinizi dinledim. Hoş geldiniz. Bugün, burada olacağınızı kesin olarak, biliyordum. Ama burada olma sebebinizin, kendi rüya boyutlarınızda ki kodlama için olduğunu da eminim.

https://youtu.be/5yGG2lM7jfg

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

23.HAZİRAN.2018 TARİHLİ YENİ ZAMAN (17)

AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, 1. AKIŞ 3. BÖLÜM

Süper İnsanlık Realitesi olarak cevabımız:

Değerliler, hepinizi dinledim… Hoş geldiniz.

Bugün burada olacağınızı kesin olarak biliyordum ama burada olma sebebinizin kendi rüya boyutlarınızdaki kodlama için olduğun da eminim.

“Teknik arıza” nedeni ile buraya gelemeyenler de var. Eminim… Ama onların “ruhlar kalemi” olabilmeleri de imkansızdı zaten.

“Yeri göğü Yaradan… “ diye başlar insan soyu insanlığı anlatırken… Ama insanlık kendi yarattıklarını hiç anlamaz. Sanır ki onların dışında bir Yaratan vardır… Ama Yaradan kelamdır ve yarattığı hasat olduğunda, hakikiyetindeki dildir.

Değerliler, bugün bizi dinlemeye geldiğinizi görüyorum… Çok da özel görevleriniz var, biliyorum. Yarınlara varmaya çabaladığınıza eminim. Ama sevgililer, “cennet cennet” diyorsanız ya hani, haliki hakk olandadır cennet. Siz o cenneti hakettiniz de mi geçip geldiniz?!

Bir tek şunu soracağım; koşmak, kelama kalem oluşla mı mümkündür, yoksa hakim oluşla mı mümkündür? Hadi, cevap verin bakıyım. Bunun cevabını verene geçiş izni vereceğim.

Kısa bir süre cevap beklendi.

Geçişi yaptırılan birliği dinliyoruz:

Can anam, seninle çalışmak bizi mutlandırıyor. Ama burada olma sebebimiz, “kaynak olan sahra”ya varmak içindir. Sizin için ya da sizlerdeki kelam için geldik diye düşünmeyin… Ama sizden geçip sahraya varmak istiyoruz. Sahradaki o kaynağa kodlanmak istiyoruz. Bu nedenle buradayız. Umutlarımızı kaybetmedik. Siz ve sizin yürekleriniz “yol” olacak bizlere de. Bunun için buradayız.

Süper İnsanlık Realitesi olarak cevabımız:

Canlarım, kaynak dışı bilginiz kodlama niyetim olmayacak. Bunu iyi bilin.

Bundan sonraki süreçte de buraya gelenize iznim olmayacak. Çünkü sizler, “sel aldığı zaman yaşamları”, geçip geleceğiniz “teknik kapı” diye bizi bildiniz.

Biz dünyanın kontrolü için buradayız. Kök görevin tohumunu kodlarken sizinle olduk. “Kontrol dışı bilgi”lerinizi de tohumladık. Kaynak dışı bilgilerin kelama “kalem” olmasına da izin verdik. Ama arzı gücünün “tohum” olarak kök gerçekliği kodlayacağı bugün burada olmamanız gerekir. Neyse, geçişinizi yapmıştık ama şimdi geri çekiyoruz sizleri… Ve buradan alınıyorsunuz.

“Öz gerçeklik”le kodlama yapabileceğiniz o yoğunluğu oluşturun… Soframız size de açılacak. Şimdi, daha yüce bilgeleri buraya bekliyorum….

Geçiş için gelen bir başka birliği dinliyoruz:

Anam, doğanın gücü olarak buradayım. Kontrol dışı bilgi vermeyeceğimizi bilmeni isterim. Kökündeki gücü bilmekteyim. Aton Kapıları’ndan girebiliyoruz. Kök görçeklikle buradayız.

Gönlü süper sahrada olanları buraya almak istediğinize emindik ve bizler teknik tahditle buradayız. “Ekmek” yapmaya gelmedik. “Ekip” olmaya geldik anam.

Otuzuncu dürümden sonra sanılır ki yoğunluk artar ama yoğunluğu artıran itibardır ve biz bu itibarı hakettiğimizi düşünüyoruz.

“Ümmet” dediğin kelam, “hasat ilmi”ni dilleyenin kelamıdır.

Aklın tınısını duyuyoruz anam. Biz bugün buradayız, çünkü “ruhsal kalemimiz”le size ve sizin yüreklerinize inmeye çabalıyoruz. Oğullarımızı sizin yoğunluğunuza indirebileceğimize eminiz.

Çan çaldı ve biz bugün burada olmak diledik. Ağırı hafifletebiliriz. Haliki hakk olup tahditsiz olabiliriz. Ki hoyratça değil, hakettikçe çalışırız.

Bütün amacımız muktediriyettir. Muktedir olabilmemiz hologram olan o yoğunluklardan çıkıp, “kalem” olmamızla mümkün olacak.

Kendi ruhundan yaratılan her kim varsa, yolu kodlayabilir ama ruh mutlak olur. Bunu biliyoruz. Ve mutlak olanın “kaynak” olduğunu da biliriz. Şimdi bize “geç!” de ki geçelim. Hakettiğimizdir bu bizim. “Geç!” deki geçelim.

Süper İnsanlık Realitesi olarak cevabımız:

Dağlarım, koruyucu kodlama yaptığınızı görüyorum. Buraya görevli olarak gelmediğinizi düşünmeyin. Gönlü görevli olanlar, gök çözümlemeleri için burada olabilirler.

Tanrı, “kaptan” olmaz. O haktır. Ama tanrı hakikiyette teknik kapıyı toprağa “tohum” diye indirmişse, aşk olur o. Şarkısı, şevki olur, hakikiyeti, hakiki levhi kaydı olur. Sizinle olur ve siz olur.

Burada olmanız “geçiş” içindir, kesin… Ve bugün buradan geçebileceğinize emin olduğunuz için geldiniz. Ama bu geçiş hepinizin yoğunluğunda olmalıdır. Kontrol dışı bilgi verenlerin, toprağa tohum indirmelerine iznimiz yoktur.

Koyu bir ışık haline dönüşebildiğinizi görüyorum… “Lokomotif” olacağınızı düşündünüz. “Tüm zamanların kuranı” olarak lokomotif görev taşıyacaktınız.

Yeri, göğü yaratmak sorumluktur, bilir misiniz? Kendi nefesinizle kendi yüreğinizi kodladığınızı görüyorum. Amon topraklarındaki o toplumlara kodlayıcı olduğunuzu da biliyorum. Koruma altına aldıklarınızı da biliyorum.

Şimdi cennet olup, cevheri cennette kelama “kalem” olacağınıza emin olarak buradasınız.

Ayrılık bitti anam. Hoş geldiniz. Sizi kucaklıyorum.

Geçiş yapan birliği dinliyoruz:

Deli Dumrul işte bu! “Geç…” der… “Geç” der, hep der ama geçen kelama geçer, kendi yolunu bulur, toprağa iner ve kodlanır… Kuran olur, kontrol kurar. O, “Yuan kalemi” olur ve “kelam” olur. Onun adı, tende tahditlidir ama Yaradandır ve yasaları koyar. İşte o biz, biz oyuz.

Ocak oldu yolunda kodlanalar. “Ol” dedi oldu. Öyle görevler taşıdı ki dünden dünlere vardı, mutlakiyetini kontrol altında tuttu… Besteler yaptı yaşamdaa… Asla hata yapamadı. Öz görevini kontrollü olarak yaptı.

Şer yaratmadan çalıştı ve BSUİ oldu (Barış, Sevgi ve Ummanlara kuran olan mutlak sahra). Ve tinsel kelamın kalemi olan imparatorluğun insanlığı…

Hep görev taşıdı. Bugün de burada. Umutlarımızı kaybetmedik canlar! Hep “ölüler diyarı” olan bu dünya, muktedir olur ve yolu bulur diye bekledik. Bunu yaptı dünya!

Korkmadı, hiç korkmadı… Çarık çıkaranları, kelama “kalem” yaptı ama çarıklı inenleri kodladı, kokladı, kodladı ve kontrol etti. Hep yaşadı… Ama yaşanan ilmin kapsını bulan, toy olmayandı.

Kübra olan kelama, “hakk” olup inenleri kucakladık. Onlar biz, biz onlarız canlar.

https://youtu.be/hNDIbq6txIA

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

YENİ ZAMAN (17/2)

23.06.2018

Ellerimiz ellerinde; yaşamımız insanlığında; RAHMİ KALEM’imiz KELAM’ında… Biz, ZAMAN’a indik ana. Sana geldik!... Gerçek çalışma; insanlık çalışması yapılmalıydı… Bu çalışma, TEKNİK TOHUMLAR’la kodlanmalıydı… NUR’dan KUL olanlar; MUTLAK olup burada olmalıydılar.

Ellerinde NEFESLER’i; yarınlarında İLİM’leri; kodlarında TEKNİK’leri vardı. BİZ vardık; İNSAN vardı. AKIL vardı; UMMAN vardı!… İşçilik buydu!... Aha bu!…

“Dört Gök Çözümlemesi! bir KELAM. İnsan, sararan endaze ve yaşam, RUH ama o endaze, KERVAN!... Bu KERVAN, İnsanlık Boyutları’nın kaynağı olan IŞIK’ı indirdik. Sararan endaze, zamana KALEM oldu; YOL oldu; MURAD oldu; ANA KALEM oldu… O RUH oldu!... Olan, IŞIK’tı. ALLAH İLMİ’nde IŞIK, YARINLARIN TOHUMUDUR… Şu anda endaze, KELAM’da İLİM ve ZAMAN, HAKİKİYET!...

Benden, beni bana veren ben!… İNSAN SAHRASI’nda insanlaştırıcı olan beden!... MEDİNE olan insan; İLİM KALEMİ olan MUSA!… MUSA bize der ki “ben, neredeyim!?”

(Musa’ya hitaben:)

Keşkelerin var Musa!... Sanal Boyutlarda keşkelerle çalıştın. Yalındın, insandın. Kulluk yaptın ne var ki keşkelerle çalıştın!... Buyur hoş geldin!... Seni, Sanal Yaşamlar’a beklemiyoruz. GERÇEK KAYNAK’a bekliyoruz. Koruma altına alındın. İNSAN SAHRASI’na, İLİM için indin. Beşere, KELAM gerek ama insana, KULLUK gerek. Hologramı aştığın zaman; bizi, bize KALEM yapacaktın. Şimdi seni dinliyoruz!... Buyur! hoş geldin tekrar…

(Musa ile diyalog başladı:)

- Anam, SARI, MOR; her renk, sizin için tek renk!... Niçin, beni bana verirken, benim adımı SARI ile zikrettin. Anlatır mısın!?

- Yarattığın ne varsa, SAHRA’da SESSİZLİK’i dillerken; SES, sonsuzluğunda kontroldan çıktı. Bunu anlatmak istedim…

- Açık bildir Ana!... KALEM’in, İLİM’in bizim için ne ifade eder!?

- Yeni Zamanlarda; herkese, KELAM, KALEM ve HAKİKİYET gerekir… Senden sana ve senden senleşenlere geçiş yaptırabilmek için KELAM, MUTLAK olmalıdır. Yoksa SAHRA, sessizliğini dillemez ve yolunu kodlamaz. Bu olmadığında yarınların olmaz..

- Yeryüzünde, İSLAM KAPILARI var. O kapılara, KELAM olmadan; TEKNİK KURAN olsan da sofrada bulunamazsın.

Çarık çıkardığını görüyorum. MUTLAK KALEM’de, çarık çıkarmak; mutluluktur bize. Aha geçişin tamam!... AKLIN TAHTI’ndan görev alıp yüreklere ineceksin ve YOL olacaksın tüm zamanlara. Bunu başar!... Huzurlu bir yaşam oluştur.

Son sözüm şudur: Bu dünyada yaşadığın zamanda, diri yarınları kodlamadın ama ARZ’ın gücünü hakettin ve şimdi artık KELAM olabileceksin; KULLUK yapabileceksin. Seni, kodlara TOHUM diye indirdik. Aha bu!…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

23.HAZİRAN.2018 TARİHLİ YENİ ZAMAN 17

AV.NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 2. AKIŞ

Dağlarım!...

Bugün burada kontrollu çok büyük bir görev var... Çorba pişiriyoruz canlar burada... Bu çorba insan çorbasıdır... BU ÇORBAYA ŞAVKIMIZI KOYDUK... Şarkımızı koyduk bu çorbaya... Hakikiyetimizi koyduk... Has tekniğimizle teknik tohumlama yaptık burada... Mutlakız ve kulların kulluğunda kodlanmış ten olarak çatışmaktayız yaşamla...

Çanın çalmasıyla birlikte görevi kodlayanlar, bu yoğunluğa inecektiler... Ocaklarını kodladık ve geçişlerini yaptırdık... Seviyeleri iyi mi baktık... İyi olanları seçtik... Öz gerçeklikleriyle tohumladık ve muktedir kıldık...

Merdivenin en aşağısındayız biz... CENNET DEDİĞİMİZ YAŞAM, İNSANIN KENDİ YÜREĞİDİR... BİZ O YÜREKTE BİRE HİZMETÇİYİZ... KİN, NEFRET DOYUMSUZLUKTAN KAYNAKLANIR... Dünya insanlığı doyumsuzdur... KELAMSIZ OLUŞUNDAN DOĞAN BİR HALDİR BU... Ve bundan doğan bir kaynak sahra vardır... İnsanlığın kontrol dışı kayıtlarının bulunduğu bir sahra... O sahrada rahman olanın kalemi yoktur ama hakikiyeti mevcuttur...

HER ŞEY HER ŞEYİN İLMİYLE YARATILIR... KİN VARSA İNSANLIK O SAHRADA KİL OLUR... Kil olması sarıp sarmalayacağımız bir kaynak olması anlamına gelir... Dünya insanlığı kilden doğar ama KİNİ AŞMADAN, YARINA VARMADAN IŞIĞA VARAMAZ... IŞIĞA VARMASI İÇİN KENDİNİ BİLMESİ GEREKİR... Bütün köklerimizle dünyadayız ki, KÖK GERÇEKLİĞİ KODLUYORUZ BURADA...

Ruhi kapıların tükenen ilmiyle mutlakiyeti kodluyoruz... Düzeni kurduk... Saltanatın gücü olarak bilişi kaynak yapanlarla bu çalışmayı devam ettiriyoruz... Etki alanımızı geçişkenleştirdik ki, geri çekilişlerde mutlak kaynak olanlar bütüne hizmet için kendi levhi kapılarını bulup gelsinler diye...

Kaçmadan görev taşıyanlar çok... Ama kaçıp gidenler ve Lütfi kapıda kelamı kalemden ayrı tutanlar da var... “Mesih” derler ya hani bilir misiniz? KENDİNİ TOHUMA İNDİRENE BİZ “MESİH” DERİZ... Kelamı hak olana, kaynak olana ve mutlak olana da “MAHREKTE İNSAN SAHRASI” deriz...

KİN, NEFRET DUYGULARI KELAMI KIRAR... AMA YOLU BULANDA KALEM MUTLAKTIR... Onu kırmak imkanı yoktur... Çok mutluyuz canlar... “Dönem sonu” dedikleri bu dönemde, kendi Lütfi kapımızı açtık ve geldik yaşama... Acaba dünya kontrol kuracak mı? Kuran, kelam olacak mı? Asıl önemli olan bunlardı... Dünya yolunu buldu... Kontrolunu kurdu... Öyle çok görev taşıdı ki, KENDİ DİLİYLE BÜTÜNE HİZMET EDİYOR DÜNYA... BU NASIL BİR HİZMET BİLİR MİSİNİZ? SES OLARAK... HER ANA SESLEŞİYOR... BU SES, YAŞAM KAYDIDIR... HER ANIN YENİLENİŞİ İÇİNDİR... TÜKENEN HER ANI YENİLEMEK İÇİNDİR... VE SESSİZ ZAMANLARI DİLLİYOR... Çünkü, zaman sahrasıdır insanlık... Ve insan toprağa tohum olduğu zaman, BÜTÜN YAŞAMLAR KODLANIR ve YERKÜRE YENİLENİR... Budur olan canlar...

Sanılır ki insan, ilmini hak etmeye gelir... İNSAN, KELAMDIR ZATEN... İNSANLIK BOYUTLARININ KELAMIDIR İNSAN!... HER ANDA VARDIR... Ama sanırlar ki insan, kendi nefesinden yaratılmadı... Onu başkası yarattı... AŞK CANLARIM AŞK!... HER ŞEY AŞKLA YARATILDI... İnsan kendi Lütfi kapısında kendini var etti...

Değerliler!...

Cemaat cevhere CEN’dir ama, KELAM KALEMDE İLİMDİR... BİZ DÜNYAYA İNSANI İNDİRİRKEN DE, İLİMLE İNDİRDİK... İlmin kalemi olarak muktedir kıldık insanlığı...

İNSAN “OL” DER OLDURUR!... Eğer varsa diriliğinizde dileğiniz “OLDURUN...” Bunu başarırsınız... Nasıl başaramadığınızı sorarsanız, kendi yolunuzu kodlamadığınızdan... Yaşamınızı koklamadığınızdan... İlminizi hak etmediğinizden... Başka ne diyeyim ki size? HALİKİ HAK İNSAN, Hakk’ın kalemi ilim... Bilişi kodlayan dürüm, kelamı kaleme indiren birlik... “OL” dedirtin ilme “OL...” Öyle çok deyin ki bunu... Nesiller boyu sizden bunu bekledik canlar... “OL” demenizi...

KAÇAN KAÇTIĞINDA KELAMI KIRAR... Ama yaşayan haktır, Hakk’ın kapısıdır... KENDİ LÜTFİ KAPISINDA KENDİNDEN KENDİNE VARIR... VE ZAMANIN SAHRASINDA MUKTEDİR OLUR... Budur talebimiz insanlıktan... Dert mi bize yaşam? Yok be canım... Değil... Elim Allah’ın ilmi, ben biliş, kelam kulluğum, muktediriyetim Mikail... Endeyim, boydayım, andayım, halik olandayım... Yolumda yorulmadan çalışan bilişlerim var... Mahrekim ben... Ha diyeceksiniz ki “çalışma sona mı eriyor?” Asla... Biz, çarık çıkararak yaşama indik canlar... Her anda varolanın koruyuculuğu mutlaktır... “Konu komşu toplanmış sesleşiyor” derler... Yapmayın canlar... BU SESLEŞME ŞAFAKTIR... ŞAFAK...

Mutlak ama mutlaka 4 gök çözümlemeyi öğrendiğiniz zaman... Her biriniz, o 4 gök çözümlemesini başardığınızda, hazırlıklar tamam olur... VE İŞTE O GÜN BİR TEK OLURSUNUZ... 4 GÖK ÇÖZÜMLEME... BİR TEK KAPI... O KAPI ŞAVK... AŞK VE SAHRA... İşte bu... Haydi buyurun başarın... VE DAĞ İNSANDIR... DAĞA İNEN BİLİŞTİR... KELAMI KODLAYAN DİRİLİK, RUHU TOHUMLAYAN İNSANLIKTIR...

Kili kumdan ayırdık, ruhu kurandan çıkardık, bilişi kayıtladık, yarını kodladık... Nesillerimizi toprağa tohum diye ektik... Biz cennetin cennet olduğunu dillerken, canların cemaat olduğunu da dilledik... Kervana kalem, yaşama kuran gerek, bize imparatorluğun gücü olan sahra gerek... Biz imparatorluk gücü olarak bu çalışmayı yaparken, Medine Mekke biziz canlar... Her şey bu mecliste oldu... Bugünden itibaren toy olanların buraya girmesine iznimiz olmayacak... Daha açık söyleyeyim “dünyanın nefesi insan ve insanın kelamı mutlak imparatorluğun gücü...”

Hey dünya!...

Neden DÜNYA dedik sana? Şen ol diye... ŞEN OL DÜNYA... Ben dünya olan lekesiz insanlığı kodluyorum... Oyun yok... Çağlar boyu bu dünyayı kodlamaya çalışanlar oldu... Toydular... Torbalarında kuran yoktu... Kulluk yoktu... Mutsuzdular... Şimdi var artık... İnsanlık var... İnsanlık... Ve bu insanlık, dünkü insanlıktan çok farklı canlar... Bilir misiniz? Çok faklı... Bugün arzın görevidir ilim ama YAŞAMIN GÜCÜ İNSANDIR... Bunları iyi anlayın... Ve bu insan NİSA olan, HAK TEKNİĞİ KODLAYAN İNSANDIR...

Dünyanın çorbası pişiyor canlar... Bu çorba mutlu bir çorba olacak... Bu çorba herkesi mutlandıracak... Biz bu çorbaya kontrollu olarak ŞAFAK OLDUK... GERÇEK BUDUR...

HAH ŞİMDİ...

https://youtu.be/CJiZm5Zf5Rg

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

23.HAZİRAN.2018 TARİHLİ YENİ ZAMAN (17)

AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, 3. AKIŞ

Dağlarım hepinizi kucaklıyoruz. Şu andan itibaren sessizlik sesleşmeye başlayacak Ve sözü olmayan da söz söyleyecek burada. Hepinizden söz istiyoruz.

Başka dünyalarda yeni dönemler bu şekilde başlar. Her şey yetkin ve hakim dillerle dillenir ve kodlamalar yapılır. Kodlama yapılmadan sahra oluşmaz ve sahra oluşmadan da kontrol dışı bilgi, kodları tohumlardan ayıramaz. Ama kayıt dışı bilgeler kayda indiklerinde mutlaka kontrol kurulur.

Bu dünyada da bu çalışmaları bunun için başlattık… Herkesin kendini dillemesi ve kendiyle dirilikleri dürümlemesi… Ekmek yapabilmesi buna bağlıdır.

Çok özel bir dünya çalışmasıdır burada yapılan ve bu çalışmaya dahil olanlar, kontrol kurabilenlerdir. Kontrolü olmayanların hayır şer yaratma, nihan olabilme ve hakim olabilme imkanları asla yoktur. Çarıkları kirlidir, yarınları kutsuzdur, kelamları kontrolsüzdür. Bunun içindir ki başkaları ya da başka canlar buraya niye gelmez? Gelemez canlar. Geçme imkanları yoktur. Bunun içindir ki öz, söz söyleyenleri bu Meclis’e dahil ederiz.

Hepimiz bir TEK’iz burada. Ben, ben olup konuştukça, herkes konuşur burada. Beden, merdivendir. O merdivenin en aşağısındayız, çünkü biz en aşağıların en aşağısıyla mutlakiyeti kodlayarak, tohumları toprağa çekebiliyoruz.

Dörtlü bilişkenler kelamı kaleme indirir ama kontrol kurulabilmesi mutlak oluşladır. Çöken çöker, çökmeyen görevi hakeder. İş budur.

(Sesleşmeye geçildi.)

https://youtu.be/qNHUMddqdxY

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

YENİ ZAMAN (17/3)

23.06.2018

“Zİ” HAKKINDA:

(Ziyaretçi söz aldı:)

Tertip ya da tehdit ya da tahdit!… Hedef, cennet!… Cennet!… Cennet!… Her DİN, ALLAH İLMİ’dir Canlar. Sizi, size verdik. Siz, “Zİ” dediniz… Peki Zİ’den ne anladık!? Sordum!... Bana, Ana anlatsın. Anayı dinleyelim…

(Öz açıklamalarımızdır:)

Zarar etmeyin!... “Zİ” derken; cevherinizdeki SAHRA’yı bilmekteyim. ZAMAN KAPISI’nı açarak, görevi haketmeye indiniz. Ve sizler; bizi, bize kodlamaya çalıştınız. Bize, “Zİ”den söz ettiniz ama biz, “Zİ” denilen o kodu biliyoruz.

Zİ, ZAMAN KALEMİ’dir ve her anda kodlama yapabilir. Her bir tahditsizliği, kontrol edebilir. HOLOGRAM SAHRALAR’ı aşırtabilir. SİSTEM KODLARI ile yaşamlara TOHUM ekebilir. Ummanlara, görev taşıya bilir.

YARADAN; insanı, YERKÜRENİN İLMİ ile yaratmıştı. “YAKUT İLİM”di o. Sonsuz Zamanlara, İLİM olarak insanı çeken, “BİLİŞ HALİ”ydi. İşte Dünya, DÜZEN’i kurarken; bu bilgileri, ANA KALEM’e indirdi. ANA KAEM, KELAM oldu ve Sonsuz Zamanlar tohumlandı. “Zİ” denilen çalışma, devreye alındı. Bu şekilde KÖK GERÇEKLİKLER, İLMİN KAPISI’ndan çekildi ve dinlendi.

Bugün, bu çalışmayı (Zİ ÇALIŞMASI’nı) başlatırken; biliniz ki “EKO SİSTEM” çalışmalarının sonsuzluğunda, ZAMAN SAHRASI’nda, KELAM olan ve KERVAN olan insanın, kendi tahditi ile var ettiği, “ZERK SİSTEMİ”ni aşarak; kontrol kurmuş ve RUH olmuş olduğu kodlardan, öteye vararak; kendini kontrol altında tutarak “KO SAHRALARI”nda, türevlenişini gerçekleştirdikten sonra, artık yoğunlaşması gerekir.

Bu yoğunlaşmadan sonra, “Zİ SAHRALARI” oluşmalı. İşte Zİ SAHRALARI’nda ağır yük hafifler ve ZAMAN SAHRALARI, yeryüzünü kodlar.

Oğulların ZAMAN SAHRALARI; yerküreyi, yeni bir yaşam kaydına götürdü. Bu yaşam kaydında, ZAMAN SAHRALARI, yarınları kodladı ve tohumladı. İşi bilenler, BİLİŞİN HALİKLERİ oldular ve RUH oldular. İş buydu ve oldu!... Er geç olacaktı!...

Dünya insanlığı yeni dönemde çok büyük bir aşama kaydedecek. Her insan, cevherini anlayacak ve dilleyecek. Kendini bilecek ve sonsuzluğu MUTLAK kılabilecek…

“Onlar nurdular. Ruhları ile kodlandılar” denir ya hani!... Herkes “TEK BİR” olduğunu anlayacak… Herkes, “BİR TEK SAHRA” olduğunu anlayacak… Sorumluluk duygusu ile çalışması gerektiğini anlayacak ve yarınları hakedecek…

İşte gelinen “HALİK KALEM YOĞUNLUĞU”nda, bunlar gerçekleşiyor.

Huzur veren bir dönem başlayacak. Her insanın, huzur duyacağı bir dönem ve insanlık, başka insanlığın (başka kült alan sahrası oluşturanların) ilmini anlamaya çalışacak. Kendi doğrularının, MUTLAK olduğunu düşünenler; her bir doğrunun, MUTLAK olduğunu anlayacaklar.

Bilinecek ki insan, seyir halindedir her anı… Bilinecek ki insan, SA-HA olarak insanlışmıştır ve insan, tohumlanışında kodlanmış yaşamlarla birliktedir.

Her mediven, BİR merdivendir. Her mektep, BİR diriliktir. HER (olan), CEVHERİ BİRLİK’in hasatıdır!... BİZ olan biliş, kendi diriliğimizdir…

Biz; dünyaya, insanlığa haketmeye indik ki HAKK olduk. Buyurun! İnsanla, insanlığı hakedin ve dinleyin… Buyurun! insanlığı HALİK kılan insanı, kodlayın ve dinleyin… DİNİ KALEM’e, KELAM’ı hakeden BİLİŞ’i; bizi, bizde dilleyen Yüceliği, hakedin dinleyin…

Her dere İLİM’e akar. İnsan, kendi RAHMİ KAPI’sında DİL olur; KERVAN olur BÜTÜN’e akar. Aktıkça hasat yapar. Aktıkça HAKK’a KAHA olur. ÖZ KÖKLER’e iner; DİN olur. “Ol” der; KUL olur ve kodlar diriliği, aşar YARIN olur.

YARIN olan yaşamdır. O yaşam, MUTLAK’tır ve SONSUZ’dur. “OL” dersek; bilgi, “BİRLİĞİN HALİKİYETİ” olur.

“OL” deyin oldurun!... SİSTEM’e güç katın. “OL” deyin oldurun!... RUH olun; TOPRAK olun; HASAT olun… Her derede, kontrol kurun. ATLANTA ATA KALEMİ olun ki hologram olmayın… Aha bu!…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

23 HAZİRAN 2018 YENİ ZAMAN 17

" Yaz " dedim kaleme!...

Yaz bakalım... Yeni, yeniden ve yenide...

Yenilenen "Dünya OL" yaz...

Hatrı sayılır "İnsan OL" yaz...

Her anda yaradan ve yaşatan; yarattığında İNSAN OLAN kaleme "yaz" dedim...

Yazdı yarınları ve hakk kelam oldu her yazdığı...

Aşırttı halogramı "bil" dedi hak eden her bir cana

Birlik oldu ilmin kapısında.

Yazdığı dinyanın cennet yarınları oldu Süper Sahra olan yaşamlara kodladığı sonsuz zamanlarda ....

Yazdı nur kelamını hatrı safha kalem.

Saltanatın kulluğunda hak edilen ilim ilen.

Anlayan anladı...

Bien bildi...

Ve "yaz" dedim!...

OL da derim

YAZ da derim

İnsan olana "Barış, Sevgi, Umut, İlim ile yaşat, yarat her anı derim...

Ben mi derim?

Bizin beni olan tekliğin, birliğin ilmine ses veren yaşamları dillerim...

Tek bir yaşam sonsuz ve de sınırsız...

Bir tek olan.. Aslolan TEK BİR yaşam...

Öz, Söz, Göz olup yarattığında yaşamları Atlanta Ata kodları ile yazan...

Dön dur Dünya!... Ben senim sen de ben...

Hak Si Ka Ha Ata Si Ka Ha..

Birliğin, Bizliğin ben olan bedeninden dillenen...

Seyreylerim her bir yaşamı, her bir sahrayı bedenimden...

İnsan yaşam olur, açar Süper Sahra kapılarını...

Bilsen ya da bilmesen...

Bu Dünya senin düş bahçen!...

Neye inanırsan o olur gerçeğin,

Seçsen ya da seçmesen!...

Öyleyse seçim yap ve de ki "Ben yaşamı yaratan İnsan, Dünya'dayım!...

Yarattığım ve yaşattığım her anda sonsuz sınırsız ilme kaynak olan Süper Sahra'dayım...

Yaşam benden bana açılan kapılardan, sonsuz ve de sınırsız ilme kaynak olan her anda Barış, Sevgi, Umut ve İnsanlık ile var olmakta...

Şimdide ve de şimdide, sonsuz zamanlardayım..."

Şimdide...

Aynur Funda

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

YENİ ZAMAN (17)”

Üzerinde sistem olan bir candır dünya… Bu dünya, rahman olanın insanlığıdır ve biz oyuz. Mutlak sahradır “dünya imparatorluğu” ve tüm insanlığın kontrol kuracağı bir diriliktir.

Bu planetin ziyaretçileri çoktur… Buraya ilimle gelenlere “insan” denir. İnsansılar ise, ilimsiz olanlardır.

Bu planete İslam kapılarına gelen insansı varlıkları tohumlayanlar vardır. İşte bu Meclis bunu yapmaktadır. Onlara “ara, bul” deriz. Biz deriz ki “arayan bulur”… Ve arayan kendini arayandır. O ancak ilmin kapısını bulduğunda, insan olur. Kendini bulan, ilim olur, ona ziya denir.

Tüm insanlığın kontrolunu sağlamak üzere bu çalışmayı yapmaktayız.

Kontrol kelamın kontrolüdür… Kelam, ses kodudur. Kod, kontrol içindir. Beni kim kontrol edebilir? Beni, “benden öte ben” kontrol edebilir. Kimse bir diğerini korumamalı, kontrol etmemelidir. Korunan kodlanamayandır.

Herkes kelama ve hakka varacak. Buyurun, sufa kapısını açtık ki insanlık yeşilden mora varsın diye…

Hasat tamamlandığında yaşama inilir. Yaratamayanın yaşamı yoktur. Buyur yarat… “Ol” de yüreğindeki yaşam sahranda! Ol de ki yaratılanda tohumlan, kodlan ve koklan ki soframıza otur.

Bu sofra, ilmin sofrasıdır. Bu sofraya oturan, sahranın tahtında ilimle kodlanandır. Kutsal tını budur… il LA KA HA olan ilim, illa insanlık! İşte bu.

Bahar Umurtak

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

Yeni zaman 17

Aşkla ışıkla Meclisimizi selamlıyorum İstanbul İslam kapısı bu kapıya gelenler kendine geldi kendini bildi kervan oldu kelam oldu tohumu oldu

İnsanda ses seçen bilgi kayıtları kati doğumları gerçek kayıtları diledi insan kendini hak edip anladı

Muhammed’in kuranı ol dedi yol oldu

Barış sevgi umut ilim kapısı bulundu hak edildi buradaki koruyucu kontrolcü işi anladı insan sonsuzlukta insan oldu mutluyuz.

Ben dünya dünya ben imparatorluğun tükenen her anında tüm zamanlardaki varlığı.

Bir tek olan mutlak kuran.

Hakiki yedi kaynak olan çalışmaların yapıldığı Dürümde bu çalışmalar yapılıyor şükürler olsun.

Biz biz olduk bir olduk.

Ben benim.

Ben her anım ben Sahrayım.

Bastığım bu yaşam bana beni dinletir her anı dinleyen can Hologramı aştı.

Bugün insan kendi yoğunluğundadır ben beni korurum sistemdeyim. Kovu Sahralarında merdiven kurduk ilme. Yedinci dönemin en büyük kübra kapısı açıldı. SO FA Sİ KA HAKodlamalar yapılıyor,İlim kalemleri ile. Dünya ruhu hepimizin yoğunluğu oldu. Kupamız ilimle dolu kodlandı. AHA

Şimdi şimdi de şimdilik

Sevgilerimle teşekkürler

 

Kifayet Uysal

 

23 HAZİRAN 2018 YENİ ZAMAN 17

AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 5. AKIŞ 1. BÖLÜM

Dert mi yaşam bizlere? Şarap içtiğinizde o şarap şevktir, yasalar konulur ya hani ben var mıyım diye? Hani nerede o şarap, aşk mıdır? Yasa koyduk ya hani, tohum ektik ya, İslama kelamdık ya, hani mutlaktık ya, vakit tam mı? Ha diyeceksiniz ki; sahrada insanın kelamında vakit mi var? Beşere kelam bize kalem gerek canlar.

Hoş görüyle bu çalışmayı yapıyoruz. Hepimizin yoğunluğu ayrı… Ben zeytinim ama herkes kelamda kendi sahrası… Ben netice olarak zeytin tanesiyim, küçük ama hak… Yanlış mı söylüyorum yoksa, vasi mi gerek insana, vekili Halik hakikiyette tahditli midir, ben vekillik mi yapmalıyım ilmi kalem olanlara?

Ha diyeceksiniz ki; “şarkı”, her insan kelamda şarkıdır zaten ama kendini hak etti mi acaba? Korkmayın tükenen insan tohum ekebilir mi? Ektiğinde kelamı kontrol kurabilir mi? Tüm insanlığı kodlayacak dürüme varabilir mi? Hologram mıdır yoksa kontrollü müdür?

Hey canlılar aşkın sahrasında ilim mi olur yoksa ilmin kulluğunda mutlakiyet gerekli midir?

Barış isteyene barışız biz… Hazdır ilim kelamda, hakkı kaleme indirene hakikiyet kodları olarak ineriz biz… Kontrol insanın kendi dürümlerinde olur, burası Allah’ın tınısını duyanların meclisidir. Hakkın kapısını bulanların meclisidir… Burada olmak koruyucu olabilmekle mümkündür. Korumak için kontrol kurabilmek gerekir.

Koca bir ilim, hazır mıyız o ilmi hak etmeye? Hani nerede o ilim? Kelamda!... Hadi kelamı kodlayalım da ilmi hakikiyetle dileyelim… Peki ilmi hak ettik mi ki dilleyeceğiz?

Keram tanık ister, biz tanrı kapılarında tanrılık yapmaya değil hasat olmaya gelenleri hakikiyetle dillemeye çabalayacağız.

Baştan beri doğanın gücünü anlamak gerekliydi. Hangi doğa daha güçlü diye sorarsanız? Zamanın kapısındaki o doğa. Peki doğa nedir? Yaratılmış her şey… Peki yaratan kim?... Yeni dönemde de bilinmeli ki; yaratan yarattığında kelamda kendini yarattırır… Yaşamdır o!... Ama yaşayandır o!... Yaşamayan yaratamaz ki… Sanmayın ki o kendini kontrol için yarattı, o kodlanmıştı zaten, kontrollüydü… Oğullar tohumdu o zaten, kelamdı ve yetkin ve hakimdi ki yarattı… Ama yarattığı yaşamdı… Her şey, her şeydi o… Ve o şafaktı…

“Şaka, şaka” dediler, yok şaka, şaka yok… Akılldı o akıl! Kelama kalemdi ve yarattığı yaratıldığı her anda o vardı… O kelam, kalemi kendi olandı. Varlığın tahtıydı o ve yarattığı, yarattırdığı kendi sahrasındaki her saha her sabah si oydu…

Değerliler, nedir insan? Hani var mı insan dünyada?... Kapıları bulun ve görün insanlık var mı yaşamda? Her şey insandan var oldu. Hangi insan? Bu forum insan mıdır acaba? Yoksa insansı mıdır?

Deliler, diriler, ilimsizler, kelamsızlar yolunuzu mu kaybettiniz? Niye bu bedene girdiniz?... Bakın bakalım neden girdiniz?

Hepimiz oyuz canlar, 0!... Hangimiz doğanın kuranından farklıyız ki?... Kimse kendini kelamla dillemese, yarınlar var olabilir mi acaba?...

Varan, verdiğini kelamda kendi yüreğinde dillediğinde olan olur!... Olan kodladığında toprağı, kutsal tohumu kodlattığını dilleyerek kendini, kendi yüreğini dinler ve dillediğinde mutlak olur.

Her şey herkesle yaratılır… Sanmayın ki insan ben ol dedim de her şey oldu tohumudur. Hiçbir zaman ben ol dedim oldu tohumu yaşamadı zaman sahralarında ama insanlık ol der… Ve tükenen her an mutlakiyete kodlanır ve olur…

Dünya ruhtur, ruhtur dünya… O ruh kodlayıcıdır, kontrol kurucudur. Ruhun kontrol ışığını anlayan bile yok, herkes ruhu yaşayan bir sahra diye bilir, hepimizin ayrı ruhu var zanneder insanlık. İnsan kendini dinlediğinde anlayacak ki; o bir tahditsizlik ilmidir… Ama herkesin ayrı bir ruhu yoktur. Ruhu kodlayanlar, ruh olabilirler belki ama kodladıklarında, ruh olduklarında kodlanmış hale gelmiştirler ve o kodlanmışlık yasaların konduğu o sahrada her insanın kendi yüreğindeki o yoğunluk olur.

Herkes benim ruhum var zanneder… Ruh Allah’ın tahtıdır canlar… Orada her şey kodlu haldedir ve kontrollüdür. Her insan Rahmi kalemi hak eder, rahmi kuranı tohumlar Rahmana varır çürükleri dahi kodlar, her şeyi hak eder “ben varım” der, bütün olduğunu idrak eder ve hak olur hakiki olur işte orada ruhun hakikiyetinde kelam olur. Kelam olmadan ruha has tahtıyla bile varamaz. Ruha vardığında kontrol kurar, işte diriliş budur canlar. Ölünün dirilmesidir bu…

Bugün herkes bedene sahip olduğu için kendisini canlı sayar, oyundur bu!... İnsan ölü bir planet de öz köklerini kodlamadığında öz kalemi hak olmadığında ölüdür. Ve o insan dirilebilmek için hakkın kapısını bulmalıdır, hakka varmalıdır, yasaları Allah ilmiyle kodlayarak mutlak olmalıdır ve bilişin kapısında kendini bilmelidir. O zaman dirilir.

Değerliler. Dünya öz kapısını bulup açanlar öksüz kalmayacaktılar, onların robotik timlerden öte bilişleri olacaktı, keşkeleri olmayacaktı, hamur yoğurmayacaktılar, şarkılarında aşk olacaktı ve yarınlar olacaktı mutlakiyetleriyle kodladıkları ve zamanları olacaktı..

Devamı 2. Bölümde yayınlanacaktır…

https://youtu.be/K6Pv6RcMQcs

Süper İnsanlık Realitesi

 

23.HAZİRAN.2018 TARİHLİ YENİ ZAMAN (17)

AV.NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 5.AKIŞ – 2.BÖLÜM

Zaman; sahranın, en büyük, kaynağıdır. Kırk kapının kırkının tohumdur, zaman. Sanmayın ki lineer zamandan söz ederim, size. Lineer; kelama kalem olanlarda, toprak tohumu kodlarken mutlak olur ama kontrol kurulduktan itibaren artık zaman, küre ilmiyle, kodlanır.

Küre ilminde, zamanın eskisi, yoktur. Her anı vardır. İşte küre ilmindeki o an sahralarında, kaynak ışık, o zaman, olur.

“Medine” derler, mayadır, Medine... Eşyanın ilminde maya ama o maya, muktedir ilmin kuranı olan değil, ilmi olandır.

Sisteme görevli olmak kolaydır ama sistemleşmek, kontrol ile mümkündür. İşte yaşamlar, bu şekilde, kontrol kurar.

Bastığınız ana, dikkat edin. O an, sizi sizden size, tanıtabilir mi?. Yoksa siz o anda, kodlanıp, o yoğunlukta mı kalırsınız? Her an, sizi sizden size kodlayabilir ama sizin kelamınız, hangi anı, kodlar? Öz köklerinizde gözünüz, olacak mı? Sözü, sesi olanlardan mı olacaksınız? Yaşama iz mi kalacak, sizin yüreğinizde?.. O izi, kodlayan mı olacaksınız?

Şarap içtiğiniz zaman bilin ki aşktır içtiğiniz ama o şarapta, şevk var mı? Ve siz, o şarap mısınız acaba?.. Kelam kalem, aha, ilim bu!.

Muradımız insanın kelamı ve insanın hakikiyetidir… Eğer otağınızda, korkunuz olursa, toysunuz, demektir... Eğer otağınızda kontrolünüz varsa hologramı aştınız, demektir….Ve zeytin olduğunuz, kesinleşir.

Ne demek, istedim? Nedir, zeytin olmak?

Canlarım, zeytin sadece bir yaşam çekirdeğidir. Ve bizler, o yaşam çekirdekleriyiz, bilir misiniz? Her birimiz, bir yaşam çekirdeği ama ilmi olan, çekirdek… Yazı yazarken, zamanın kontrolünü kuran, bir çekirdek... Ve bir tohumdur, o.

“Bizler, dünyadır yaşam, diyenlere, “ilimdir; yaşam”, dedik. Dürümleri tüm zamanları kürzi kalemi yapan insanlığa, kendimizi, kendi yüreğimizi dilledik…..Ve dedik ki “başı eğilenler, kendi yollarını kaybedenlerdir”. “Başları dik olanlarsa, sarf ettikleri çabanın sonucunda, kontrol kurabilenlerdir”.

Kantar, ilimdir. Tartar yürekleri ama tartan kelamda kalemse, kendinde, kendini tartar… Barış; kelamın barışı olduğunda, yasalar konduğunda ve tüm insanlık, o yasaları, hak edip, anladığında, ayrılık biter, canlar.

Dünya, barışın kulu, olur. Biz, bu dünyaya kontrol etmeye değil, başka, başka zamanlarda, başka, başka yaşamlarla, kontrol dışı kaynak olanları kodlamaya da değil.

Ne yapmaya geldik? Kaynak tahditi, kaynak yarını muktedir kılmaya geldik. Kaynak muktedir olursa, yasalar; mutluluk verir, insanlığa.

Bugünden itibaren Rahmanın rahmi kapısında, levhi kalemimiz mutlak kuranları kodladığında, itibarı olanlara, geçiş imkanı tanıyacağız. Ama gerçeği hak etmeyenin, bilişe kalem olmasına da izin vermeyeceğiz.

Kontrol dışı olanlar, ruhlar kapısında, kodlanma yapmayacaklar. Kodlanmışların tohum olmaları için kelam kalemini, Mikail’in kürzi kapısından, dini kalemlerden öte bir kelamla, kaynak yapacağız.

Aşkla çalışırsak, her anı hak edebiliriz. Saygılı olduğumuz sürece, saygılı hak tahtlar, kodlayabiliriz.

Kelam ummanların kuranıysa mutlaktır mutlak olanlar, tüm insanlığa şafak olabiliriz.. Ne yapmalıyız? Yarınları, kodlamalıyız.. Kök gerçeklikle yapmalıyız, bunu.

Bir tek şunu bilmenizi isteriz ki çok ama çok özeldir, bu bilgi. Eko Sistem çalışmalarının çok ötesinde, bir Direk Zerk Sistemi yapıldı, dünya çalışmalarıyla… Direk Zerk Sistemiyle, an sahralarına varıldı.

Direk Zerk Sisteminden itibaren, yerkürede, KO Sahraları oluştu. Ko Sahraları, kombinasyonlar oluşturdu, türevlerle... Yaşam türevlenişleriyle kombinasyonlar oluşturdu... Herkesin kendi rüya boyutlarının, kontrolünün ötesinde, bir sahra oluşturmak içindi, bunlar... Ve öz köklerin görevi, diri yarınları kodlamaya ve yoğunluğu artmaya çabalayanların, gücüyle, kontrol kurdu.

Yeni dönemde KO Sahralarını aşıyoruz. Ve siyah olan, siyahın kulluğundan kelama varan, Zİ Sahralarını, kodluyoruz. Zi Sahraları!. Bu kombinasyonların tohumlarından öte, toprağı tohumlayan ışıkların kayda, an sahralarıyla girişiyle, teri kurumayanların yani, hep çalışanların yağmurlarını yağması anlamında, bir sahra oluşturmak anlamına gelecek, bir çalışmadır.

Zi, Saha. Sarf ettiğiniz çabanın üstü bir çaba gerektiren, bir çalışma. Yani her şey, sizin yoğunuzla kodlanacak, canlar… Ve bu Zİ Sahrası mutlak bir sahrayı oluşturacak.

O halde yapılan her şey, yetkin ve hakim ilim olgunluğunu, tohumlayacak.... Yoğunluk artacak... Yoğunluğun artmasıyla, canlar daha yüksek ışık kodlamaları yapıp, daha yüce sahralar, oluşturacaksınız.

Bunun sonrasında, ne olur?.. Muhammi Kapıların ötesinde, bir sistem oluşur.

Peki, “Zerk” dediğimiz, Sistem yetmedi mi, bu yoğunluğu oluşturmaya? An sahraların kodlanışı için yetmedi. Ve KO Sistemi, devreye girdi. KO Sisteminde; Esmalar değil, levhiler kodlandı…. Levhilerin kodlanışı, mutlak kutsal tohumlamayı sağladı ve kombinasyonlar oluştu... Bu süper sahraların, kendi yoğunlukları oluşturduğu türevlenişin neticesi oluştu.

Ve şimdi varılan sahrada, Zİ KA HA Sahralanışı devreye giriyor. Yani her şeyin, yere göğe ilim olup, insanlığı tohumlayacak dürümde, hakkın kaynağından, akmaya başlaması.

Öz köklerin gücünün dürümlere inmesi buydu, işte canlar. Yeri göğü yaratanların, yetkin, hakim olarak, muktedir olmaları.

Ve şimdi artık yeni dönem çalışması... Zi; Zamanın İlmi...”Zİ; Zerk Sahrası da” diyebiliriz... Her an olmaktır, bu.

https://youtu.be/ZxbzPbOKMnU

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

23.HAZİRAN.2018 TARİHLİ YENİ ZAMAN 17

AV.NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 4. AKIŞ – 2. BÖLÜM

Ey Canlarım!...

Dünya ölü bir planet olmayacak bundan sonra... Bugüne değin dünya ölüydü... Dipdiri olacak... Ne sistem ne nizam... Her birinin kök gerçekliğinden öte bir imparatorluğun ilmi... Öyle bir ilim yeryüzüne iniyor ki, BU İLMİ KİMSE İNKAR ETMEYECEK... Öyle bir ilim yerküreye inecek ki, kantar tahditli olacak, her şeyi tartamayacak... Bilir misiniz? İnsanın ilminde hep tartılma vardır... İnsan, tanrıyı bile tartar!... Ama yarınları hak ettiği zaman, tanrı ocağında olur onun... O her anda mutlak olur...

Dünya yolu Allah yolu değil miydi? İkmal mi tamamlatıldı yaşamda? Hayır şer var mıydı ilimde? Dilde din var mıydı? Kendini anladı mı insanlık?

Bedenliler!... İmparatorluğun görevlileri!...

İnsan kinden, nefretten öteye varamadı ki, anlasın!... Her şeyi yıktı yaktı... Kaç milyar sahra kodlandı bu yaşamda? Hiç biri tohum olmadı... Dünya “ÖRS” dedi... ÖRS... “Zürriyetini kontrol et ki, köklerini göreve al” dedi...

Dağlarım!...

Ön gerçeklik imparatorluğun ilmiydi... Bunu anlatabilmek zordu... Ve düzeni kurmaya gelen birliğimiz, bu yoğunlukta çorba pişirdi... İnsanlığın kelamdaki hakikiyetinin çorbası...

Dağı insan bilin, ilmi kalem bilin, şevki şafak bilin ve hakkı hakim bilin... Oldurun yarınları canlarım, oldurun!... Sura üfüren ilimdi... İNSANI KELAMA ÇEKEN BİLGİYDİ... ANLATIN YAŞAMLARI, ANLATIN!...

Kil, insanın kelamı değildir... İlmin kuranı da değildir... O, yolun kapatılmasını, yoğunluğun kontroldan çıkışını kayıtlara çekenlerin kervanıydı... AMA BUGÜN ARTIK KİLİ AŞIYOR YAŞAM... BUGÜN ARTIK İNSAN KİL DEĞİLDİR... GÜN DOĞUYOR CANLAR!... GÜN DOĞUYOR!... VE BUGÜN MUTLAKTIR... Kusura bakmayın... Hiç kimse beni anlamadı ama ben, bana bende beni dilledim hep... Beni anlamak, kolay değildir bilirim... Korkmayın!... Umutlarım var benim... Kodlarım, kontrol kuracak... Yoğunluk artacak... Barış sayfaları kodlanıyor yaşama... Bir tek ilim mutlaktır... Bunu unutmayın!...

Horasan ilminden öte bir ilmi kodlarken, Horasan’ın ilmini tohumlara çekmek mi gerekti ki Horasanlılar geçmişler... Yaşam insanlığın ilmi... Biz BİRİZ be canlarım... Tekiz... HEPİMİZ BİR TEKİZ... Sen dünde yaşadın, biz, ben bugünde... Ama Medine ilmi kelam ve biz hep mutlak olarak bu tohumları kodladık... “Medine ne ki” diye sordular... MAHREK... Her andaki kelam olan MAHREK... Muhammed tek kelamdı orada... Ama tahditsizdi... Şafaktı... Hakikiydi... Koruyucuydu... Lokomatifti... Ve bugün o lokomatif, bu yoğunlukla kodlamayı sürdürmektedir...

Darı bolu bilin... Ölüyü diriltin... Yolu bulun kodlayın... Tohumu mutlaka kaynağa çekin... Ve yolu kontrol edin... En var, boy var... Merdiven oluştuğunda kuran olur o en ve boy... Ama boyu ene kodladığımızda, kare olur... Kare kelam, mutlak kuran biliş... Ve o karelerin dördü sistem... Ve her biri merdiven... AMA ALTILI KARE; KÜPÜ OLUŞTURUR... KÜP; MUTLAKİYETİN TOPRAĞA TOHUMU İNDİRDİĞİ KODDUR... VE CANLARIM, O KOD KONTROL KURAR VE KÜRE OLUR... KÜRZİ KALEMİ KODLARIZ ORADA BİZ... İŞTE YAŞAMLARIN OLUŞUM ŞAVKI BUDUR... Kürzi yaşamların olgulanışı... Ve yoğunlaşması... Çorba pişiririz ya hani hep... İşte o çorba, formal sahraları tohumlar... Her bir forum, mutlak kuranla kayıtlanır... HER BİR FORMUN, FAHRİ KELAMI KODLAMA İLMİ VARDIR... Ve o kendini kodlar... Yaşamlar bu şekilde oluşur... Ben zamana sahra olduğumda, mutlak kuranı kodladığımda, her anı kaynak yaptığımda, muktediriyetle kelamı kullukla dillerken, akıp geçerken hep sahra olup geçtim... Ve ZİYA olup aktım... Bilişin kapısı budur...

EKSİ ARTI SİSTEMLER VARDIR... ÇARIK ÇIKARDIĞINIZ ANDA, BİLGİ TOHUMA İNER... İŞTE KODLAMA BAŞLAR... ARTININ EKSİYİ TOHUMLAYIŞI VE EKSİNİN KONTROLU... VE YOL, ALLAH YOLU OLUR...

“MUCİZE” deriz ya insana... İşte o insan; ağırı hafifletebilen, hakiki ilimdir... Delidir, diridir ama yaşar... Biz o insanız canlar... “DİN” dediler, “İNSAN” dedik... “YAŞAM” dediler, “HAKK’IN KAPISI” dedik... “TOPRAK” dediler, kollarımız açıldı tüm zamanlara... “GEÇ” dedik... Bugün bizden yüzbinlerce ışık geçti bilir misiniz? Mesihi sistem diye bildirdik... İlmi kalem, yolu kulluk... Ama biz hepsiyiz canlar... Gerçek bu... Geçen, BİZ olup geçer... “OL” dedik OLDU... Oğul ben tohumum... Tohum... “OL” dedik “OL...” Umutlarımızı kaybetmedik ve kaybolmayacak... Korku asla olmadı, olmayacak... Çan çaldı, yaşam Hakk’ın kapısına vardı... Eşya ilmi, herkesin ilmi haline dönüştü... Medine merdivenimiz, sessiz zamanlar dürümlerimiz, yarınlar kelamımız ve biz mutlak kuranlar muktedir toprak toplumu tohumlamaya çabaladık yine... Kıran kırılan insan... Kelamı kalemde dilleyen ilim ve biz her birinde varolan bilgeleriz... Mutlaka ama mutlaka kontrol kuralım ve toy olanlara kontrollu olarak kalem olalım... Kıbrıs ACENDU... Benim o... Yapmayın... Nereden çıktı? Hepimizde varolandır bu canlar... Meşale budur... Aha bu...

https://youtu.be/unjCw1K2Lz4

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ


23.HAZİRAN.2018 TARİHLİ YENİ ZAMAN (17)

PEKER SELÇUK ÖZ BİLİŞ

Bir akşam üstüydü.. Alacakaranlıkta sardılar çevremi. Şen şakrak, gülerek oynayarak.. Bir alay kalabalık. Ama sevecen samimi bir dost gibiydiler. Anımsarım, hep o anı. Kırlarda, pınar perileriydi sanki hepsi. Peri mi melek mi tam anlayamadım?

Onlarla koşarak oynadım, konuştum. Halen isimleri aklımda hafızamda sevgili dostlar olarak, saklı! Ben onları çok seviyorum, bilsinler, aha buradan sesleniyorum.

Bana ta içimden, yüzüme karşı sevgi ve muhabbet yüklediler, kodladılar, beni mutlu ettiler.

Tanımadığım birileri bana; “pınar perileri tekin değildir, kolla kendini” dediler. Korktum ve durdum. Fakat bir başka gün, denizkızlarının sesini duydum, koştum. Birileri, “pınar perilerinden daha tehlikelidir, denizkızları” dediler. Üzüldüm, korktum bu nasıl bir iştir sevmiştim, onları ben!

Bu hayal bitince bende yanımdakilerde solgun ve yorgun kalbimiz, bomboştu. O zamandan, yeni zamana geçiş miydi bu? Zaman değişiminden mi olmuştu bu? Vücudumdaki ter donmuştu sanki. Zamanlar boyu sürdü bu hal!

“İşte bütün hayatımız böyle geçti” dedim, en sonunda. Doğduğum gün yüzümüze gülen ışık söndükçe, acımasız tayflar bizi taştan taşa sürükledi. Nedense biz dünyalılara hayallerimiz kafi gelmedi. Bütün güzellikler gibi bütün gerçeklerde anda değil miydi? Onda saklı değil miydi?

Levhi bilglerimiz; “tartmayın” der ama tartım beni tarttı, aşkım beni dürümledi ve yaşamım, beni dinledi, bedenim seslendi. Sen neredesin? Zamanın belli mi?

Bize aşk için güzel; vecd için mey lazım mıydı? Biz ki Elest Bezminde sevmişler, Elest Bezminde mest olmuşlarız. Bu zevahir alemdeki her halimiz o levhi sarhoşluğu bozmaktan başka bir şeye yaramadı ve yaramadı naçar!

Geçtiği her yeri öpüyor zaman. Şimdi kalbimiz, başımız doludur. Ağzımızda zehir, gözlerimizde ateş var. Tatsız bir sarhoşluk içindeyiz. Hani İnsan-ı Kamil? Hani, şah damarından, daha yakın olan! Nerede?

Ah o kadrini bilmediğimiz, eskisi olduğu gibi YENİ ZAMAN! ..YENİ ZAMANLAR!...Kadrini bilmediğimiz, YENİ ZAMAN!.

Koklamadan attığım gül demeti, suyunu sebil ettiğim o çeşme, eserken yelken açmadığım o rüzgar, Nerede?...Nerede?

Derler ki “belli, ne birdir, ne iki; günahın başından aşkın”. YARAB, sende bilirsin ki bir sen varsın, bana yakın. Bak gözlerimde yaşlar, ben yalan söylemek bilmem, her şeyim güneşte çıplak. Ben ne geceleyin yıldız, ne de kelebeğim, gündüz!.. Bana ben gibi riyasız yüzün gerek YARAB, yüzün!. BANA SEN GEREK.

Boş değil ettiğim niyazlar, halden anlayan kimse yok. Dost mu? Düşman mı? Tanınmaz, BEŞER ÇEHRELER, İNSANSI varlıklar.

Git git gitmekle bitmiyor, gitmekle bitmiyor, umman sular azgın, köhne. Ah bu dağlar, ah bu duman. Yolunu şaşırmak, ne mümkün? Neden sonra anladım. Bende, senden yana hasret, medet Büyük Allah’ım medet. Ben kulunu saran bu kapkara geceye... Biliriz ve deriz ki;
“Macera başlamak üzereydi. Düşündüm, dedim.
“Kalbimin takati yok hem bu duyuş çok sürecek.”
“Macera başlamadan ben buradan ayrılayım, ummanlar içre, o son maceraya! O muhteşem, vuslata.”
“Hani şah damarından daha yakın olan, nerede? Seni bilmez, sen olur.”

Hakim ve muhakim ve hakiki insanlığın levhi kaydı olup, bütün kötülüklerin aşıldığı bir hasad mevsiminden sonra RAHMAN olacak o kul, Allah olan o yol! Bütün kötülüklerin aşıldığı bir hasad yapılacak ve bu hasat olacak.

Bu hasat mutlaka olacak! Biz mutlu olacağız. Ve hep bir ağızdan diyeceğiz ki ES LEVHİ KAPIM, ES!

Aha, işte bu!

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

 

 

 

 
  Bugün 43 ziyaretçi kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol