Birlik İlmi
  YENİ ZAMAN (8)
 

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ DERNEĞİ OLAĞAN GENEL KURULU VE “YENİ ZAMAN (8) ÇALIŞMASI

14.04.2018 Cumartesi günü saat 14.00-15.00 arasında Derneğimizin Olağan Genel Kurulu yapılacaktır. Tüm üyelerimize hatırlatırız.

Genel Kurul toplantımızdan sonra saat 15.00-18.00 saatleri arasında “YENİ ZAMAN (8) Programı kapsamında çalışmamız gerçekleştirilecektir. İlgi duyan dostlarımızı bekliyoruz.

Saygılarımızla,
SÜPER İNSANLIK REALİTESİ DERNEĞİ

NOT: KATILIM ÜCRETE TABİ DEĞİDİR.
Adres: Bahariye Cad. Halil Ethem Sok. Sauna Apt. No:30/8 Kadıköy/İST.
Tel: 0 216 348 95 59

“YENİ ZAMAN (8)” HAKINDA ÖZ BİLGİ:

Kurullar, bugün dünyayı kodlamakta olan her insana güç katıyor… Dünyanın, asıl islah olması gereken safhada; Dünya adına güç katan İlim Kalemi bu dünyayı kodladı ve tohumladı.

Dünyadan, İlim Aileleri, İslah Halikiyetleri ile görev taşıdılar. Sorumluydular Dünya Gücü’nden. Bu güç, insanlık için çok önemliydi.

Ve artık Dünya, “Eski Zaman Sahrası” olmayacak.

Herkes iyi bilsin ki bu dünyada dünden öte dünler kodlandı ve artık yaşamlar kodlanacak… Her insan, kendi Nisa Kuranı ile yaşam kodlayarak, yarınlara varacak.

Bütün mesele KALEM olmaktı. Bizlik Kapısı kalemdi… Bir tek kalem, Levhi Kuran olur ve Ruh olur. Bunun için yaşamak için dünyaya, kaynak yaratmak gerekir.

Yerküre; insana, “cennet” der. İnsana “kalem” der. “Yarın” der ama insan, Kuran değilse yaşamı oluşamaz ve ruhunda, Kuran Kodları olsa da tohum olamaz.

Burası, yarınlar için “Yaşam Sahrası” olan bir planettir. Bu yoğun ilme, “İsrafil Kapısı” denir. Bu kapıdan geçerken, herkes kendi tohumunu bu kapıya eker ve herkes “kelam” olup geçer. İşte dünya budur. Umman olan insanlık bunun için ummandır.

Hasta yarınlar, hasta Yaşam Sahraları’nın mahsülüdür. İsin altında, İsrafil olur ama o kontrol kurduğunda Arz ve Arş Kodları; yarınları, yeryüzünde yepyeni bir Sistem’e tohumlar ve Ruh yaşama, Sahra olup iner.

Birlik Kapımız bu nedenle kodlamalar yapmaktadır. İnsanlık Boyutları bu nedenle kodlanmış sahralarda, Rahm-i Hasat olanları Halik kılmaktadır.

Esmeden esenler; estikçe esenler ve esip geçenler… Hepsi tek bir Sessizlik ve Ses ile Bilişin Haliki olurlar.

Şu ana kadar kinin ilmini bilmeyenler; kiri, Kalem saydılar. Biz, kiri Halik kılan insanlara, “insan” demedik. Onlar bize Biz İlmi ile gelmediler. Onları, “Levhi Halik sahralar”da dürümlemedik. Oğullarımızı hasata kayıtlarken, onlardan dirilik çekmedik ve onları hasat etmedik.

Bugün dünyayı, hasata kaynak diye bilenler. iyi bilsinler ki biz, dünyada cennet olan bu yoğunluğu oluşturmak için çok çalıştık… Herkesin, Kelam olması imkanı olamayabilir ama kendi olduğu an, kervan olur ve sofaya geçer. Sofada dirilik vardır. O dirilikten kodlanır ve Ruh’a varır. Vardığında, hasırlar kaldırılır ve o hasırların altlarına bakılır. Kin, nefret var mı? Hakk Kalem, kula umman olup geçerken; o yoğun insanlık, o hasırda tahditli çalışmalar yapmış mı!? Kin, nefret duyguları tohum oldu da nur olanlar, o tohumda Kuran oldu mu!? Mesih Sahrası’nda yaşam oluştu mu!? Fetihle kervan yürürken; ilimle yürüyebildi mi!?

Her dara düşen, İnsanlık İlmi ile kodlanarak kontrol kurar. İnsan, cennetini yaratırken; kendi diriği ile yaratır. Muhakim Dirilikler, Kelam olurken; kendi ruhları ile kervan olup yol alırlar. Hepsi Kelam ve hepsi yaşam olsa da Durgun Sahralar, Durgun Ruhların Kuranı’dırlar ve ruhsuz olmayan onlar, Ruhun Kuranı’nda olamadıklarında, Has Teknik ile Mutlak Kurullar’a, Kalem olamazlar.

Şevk, şavk ve Halikiyet… Hep ilim içindir. Bizler, İnsanlık Boyutları’nda ilmi kodlayanlar olarak buradayız. Bu yoğunlukta, tohum olup yolu kontrol etmek için çalışmaktayız.

Yazar!... Yazar!... Yazarken, yarınlar kodlanır ve kodlar tohumlanır o yazanlardan… Yaradan tahditlenir ve yaratır Kalem Levhisi’nde, her insanın Nisa Kuranı’nı ve sonra Mutlak Kalem, diriliklere iner ve her insanı kodlar. İş budur!...

Buyurun! bunun için çalışmalar, Kaynak Nefes ile Birleşik Işık Kalemler’le ve dürümlerdeki Kuran Levhileri ile dürümlere çekilir ve biz, bizden bize varır; Kutsal Nefesler’imizle kontrol kurarken cevherimizi Halik kılarız.

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

14.NİSAN.2018 TARİHLİ YENİ ZAMAN (8)
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, 1. AKIŞ 1. BÖLÜM

Hatonlar’ın mutlak kuranları bugün buradalar. Muhammi kapıların tümünde bilişimiz kodlandı. Kök gerçekliğimizi kodladık bugün burada…

Muhammet Mustafa’nın kontrolü kuruldu. Sahra, “ilmin kalemi” oldu ve büyük kötülükleri önleyecek “kübra kelam”a çekildi.

Hepimiz dünya diriliğinde, “dünya tınısı”nı duyanlar olarak bu çalışmaya dahil edildik. Kaynak, “ilmin kalemi”dir ve ilmin kalemi bugün bu yoğunlukta toprak toplumu tohumlamaya başlıyor. Kesvet sistemleşmesinde esma diriliğindeki kuran kodlanamaz bilirsiniz… Ama bugün burada kesvet, kelamın kaynağında kontrol ediliyor.

Koyu bir dünya kodlaması yapılacak burada… Aşkın “sahra”ya inmesi sağlanacak. Yeri göğü Yaradan, kelamı kul olan, mutlak olan ilim kayıtlarını yapan itibarı yüce olan, insansı olan, imparatorluğun kuranı olup insanlaşan bilişin kaynak diriliği, hepimizin yoğunluğu olmaktadır. Asla hata yapılmaz burada…

Muhammi kapıların tümü bilir ki hakiki teknikle burada bu çalışma yoğun biçimde gerçekleşmektedir. İslam dinin ilminden öte bir ilim, mutlak kuranda “kul olanların kelamı” olarak kayda inmiştir.

Hakkınızı, hak ettiğinizi dilleyebilecek dürümde olmanızdandır ki burada bu yoğunlukta oturabilmektesiniz… “Hasat” olduğunuzu bilerek, muktedir olup, kontrol kurabilmektesiniz.

Beden, hepimizin yoludur ama bedeni dilleyen, mutlak olabilen ve muktedir olabilen “biliş kayıtları”nı yapanlardır. Az ve öz bilgi vermem, “ziya” olanın kelama “kalem” olduğu bir dürümde, mutlak olanların “mahrek” olmasını beklerim. Ki karanlık aydınlığı tohumlarken, her şey her şeyde kodlansın ve “ruh”, “mahrek” olsun.

Kara ışık, “muktedir ilmin kalemi”yle kodlanmış ve mutlak kuran olmuşların sahrasında olur. Kara ışığı bilenler, iyi bilirler ki “kervan”, insanın kaynağından “mutlak kuran”a varır ve “toprak toplum”u kodlar.

İmparatorluğun görevidir “ilim” ama insanlık boyutlarında esmalarla dürümler kodlanırken, hasatın “kalem”le olduğu anlatılmalıdır.

Hamur yoğuranların bilişi hakettikleri bir dünyada, “mutlak” olanların kaynak olabilmeleri gereklidir. Beden almanız kolay, Medine olup Mekke’de MO Hİ Sİ KA HA olup “mutlak” olmanız kolay ama “ruh” olmanız mümkün olamaz. Bunun içindir ki ruhunuzu kontrol etmek için mutlak kuran olmazı ve “kelam” olup kendi ruhsal kaydınızı yaparak, “ruhun kulu” olmanız gerekir.

Öz görev, insana kelamdır. İnsanın hakikiyetinde “insanlık kervanı” kodlama yapar. Kelamı “kalem” sayanlar, “mahrek” olmadan “mutlak” olamazlar.

Çok mutluyum ki bugün burası kodlanmış bir yoğunluktur. “Ölüler diyarı” olan dünyaya, “diri” olup gelen sizlere şükranlarımızı bildirmek isteriz, çünkü sizler dünyanın dürümleri olarak “mutlak ve hakim insanlık kaydı” yapıyorsunuz burada…

“Mucizevi çalışma” diyoruz biz buna… Hacı, hoca değil “kervan” oldunuz insanlığa… Ve bu kervan, mahrekin mutlakiyetin kontrolunda bütününe yol alıyor.

Öz görev, insanlıktır ve onurlu bir dönem içindir bu çalışmalar…

Koca bir dünya kuruldu ve bu koca dünya mutlak kuranla tohumlandı. Kardeşlerim, dünya insanlığı arzın gücüdür. İyi anlamalıdır ki “arzın kübra olan kelamı” mutlakiyetle kodlandığında artık bu güç, “halik” olur ve “tüm yaşamların kültü” olur. O görev, hepimizin görevidir.

Düzen kurabilmek, dünya durağanlığında dümene oturabilmek ve ruhun kuranı olmak… Anlaşma gereği dünyaya gelen birliklerimizin çokları buraya kontrollu olarak gelebiliyorlar.

Korkmayın, burada bugün çok kalabalık var! Öz köklerin kültü olarak bilişi kodlayanlar bugün çok ama çok özel bir nedenle ve gök çözümleri yaparak buraya indirildiler.

“Kaya gibi bir dünya… “ dediler… ama kaya olan bu dünya mutlakiyeti kodlamıştır artık ve muktedir olabilmektedir… Düzen’i kurmuştur.

Üzerinde yaşam sürdüğünüz bu sahra, bitmiş tükenmiş ne varsa hepsini yer yüzüne indirebilmiş ve yetkin, hakiki ilim olarak beşere kayıtlayabilmişse ki bu oldu, ortalık karışmayacak artık…

Dünya yoğunluğu artıyor ve ortalık asla karışmayacak. Bu cümledendir ki dünya yoğunluğu arttıkça artacak… Ve Saltanat’ın kulluğu başlayacak.

Saltanat’ın dünya üstü varlık toplumlarına kulluğu olacak ve bu kulluk hulusi kalemlerin kültü ile gerçekleştirilen, “bilişin kaydı”yla yaşama çakılacak.

Çamur yoğuran bir yaşam artık “kuran” olup mutlakiyetle kendi yüceliğini kodlayacak ve “ışık” yoğuracak. İyi ki… İyi ki siz varsınız… İyi ki siz, sizi kodladınız. Ki mahrek olanlar, bu masaya kontrollu olarak inebilmekteler.

Keskin bir yaşam ve insanlık bu keskin yaşam, mutlak ve kalem muktedir… İşte bu kalem, ikmal tamamlatan ilimin kulu olan ve ruh olan “biliş”…

Beden almak üzere gelenlerin çoğu bugün bizimle oldular. Yorulmayınız siz… İnsanlık için bu çalışma her daim sürmelidir, yorulmayınız.

Bugün “güç kalem” dünyadadır. Bu güç kalem KA HA olan levhi olarak sizinledir. Kelam halikiyetinde tek bir görev vardı, imparatorluğun gücü… Ve bu güç, ruhsal, mutlu, huzurlu kodların KA HA olan levhi kayıtlarıyla, tükenen her anı yetkin kervan yapabilmekle Mikail’in kürzi kapısını açmıştır… Ve Mikail muktedir olup yasalarıyla birlikte yerküreye inmektedir.
İnsanlık, ilimi anladığı zaman, kontrolü kurabilecektir. Çağırın levhi kapıların tümündeki levhi kodları… Çağırın ölüyü dirilttiğini anlatın, yolu kodladığınızı anlatın… Kontrol kurduğunuzu anlatın. Ve deyin ki “beşer beşerliğini anlamalı, yasalar Yaradan’ın tınısıyla kodlanmalı ve ruh, mutlak olarak beden olmalıdır.

O, “beden” olduğunda kelam, hakim olacak ve toprak nefes olacaktır. Toprak nefes olamadan, “rahmi kapıların levhi kaydı”nı yapabilmek imkanı olamaz.

Çok mutluyuz ki büyük kötülükleri önleyebildik… İnsanlığın hasatını yapmaktı bu ve hasat yapabildik.

Köpük köpük olan “levhi kuranlar” oldu… Öfkeleri çoktu, onları kodlayarak kontrol kurduk. Toprağa ümmi kapıları kodlamıştık, artık ümmi kapılar “muktedir levhi kalem”ler haline dönüşüyor… Çok ama çok önemliydi bunlar… Ve rahman olanın, “rahmi kapılar”dan ilmi kodlayarak dünya çalışmalarına dahil olması, “hakim” olanlarca sahraya çekilen bilişle gerçekleşmektedir.

Kaçın karanlığa, ummanlara, robotik topraklara kaçın… Nereye kaçarsanız kaçın, “bellek kaleminiz” her anda “Miraç”ta olsun… Müsterih olun, mutlak olun, kontrol kurun… Toy olmayın ki kodlanmış sistem, sizle olabilsin. Her şey sizinle olacak anlayacak, anlayın!

(Devamı 2. bölümde)

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://www.youtube.com/watch?v=I_VXBjPzCVg&feature=youtu.be

 

14.NİSAN.2018 TARİHLİ YENİ ZAMAN (8)

AV.NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 1.AKILŞ – 2.BÖLÜM

Kin, nefret, duygularını aşanlar, kemal tahtın, kelam kalemi, olurlar. Ve oraya, kendi ruhlarını, hak tınıyla, koyarlar.

Şuanda mutlakız, murat ettiğimiz, her neyse, hak teknikle başarıp, elde etmekteyiz... Nesillerimizi korumaktayız da. Çamur yoğurmadan yaratılan ne varsa, çamura kodlanmaktadır ki biz, buna razı olamayız.

Şikayet etmeyiniz.. “Eşya” dediğiniz, sahra; bizim yüreğimizdir. Ve Biz “ME SA HA Sİ HA” diye bilinen, kaynaktayız. Aşırıya kaçtık mı bilmem ama umutlarımızı kaybetmedik.

Şuanda daha yüce, bir ışığız. Çok daha yüce bir Rahmi Bir Kapıyız ve yarınız… Unutma, unutma, dünya!... Biz”, DÜNYA” denilen, BU GEZEGENE, Evrenlerin Sistemi olup, geldik.

Ömür yeterse, dünya yolu, kodlayanların kodlandığı bir yol, olur. Ömür yeterse, ruh mutlak olur. Ümmi kalemler, kuran olur ama ömür yetmediğinde, tahtımız burada olur ve her anda MİSA Sİ KA HA gerçek kaynağa ineriz. Biliniz..

Ölüyüz, ölümlüyüz ama dipdiri olarak, bu yaşamı kodluyoruz ve kodlamak, kodlanmak, her anda sürecek, bir düzendir.

İlime kalem, yarına kuran, nur olana mutlak olan, gerekir… Bize ise sahra gerekir… Bu sahrada, maya olarak, oturmaktayız.

Çarık kirlenmez, burada. Hasat yapılır. Yapılan hasat, karanlıktaki diriliğin örtüsünü örter ve ruhun kupasını, bütünün kupası, haline çevirir.

Esin yarınlara, esin ki halikiyetiniz, hakikiyetinizle dillensin. Aşkın ışığı mutlakiyet ve tüm insanlığın tekniği, biz oldukça, bu dünya mutlaktır ve her yaşamda, sofra kurabilecektir...

Ve kurduğu sofraya kullar değil mutlak olanlar, oturtulacaktır, iyi anlayın. Ki mutlak olan; murattır, Muhammi Kapıların ruhundan öte olan, kutsal tahttır, o... Her tahtta, Atlanta Ata Kuranları oturacak.

Ve Ata Kuranların, her biri safha, safha, kalem olacaklar. Yeşeren yaşamları kodlayacaklar... Kurtarıcı olacak, kurtulan olacak, kurandan öte kuran olacak, her biri.. Ve sistem olacaklar.

Bu dünyanın ruhunda, bu var... İnsanlığın, kodlanarak sistemleşmesi... İnsanlar, kodlanarak sistemleştikçe, yasaları koyan olacaklar ve koydukları yasalarda, masaları kontrollü olarak, oluşturacaklar.

Her masa, bir kara nefes olacak. Ve bu namaz kapılarının güçlenmesi, mutlakiyeti, sahraya çakacak. Ve sahranın, mutlak olmasından itibaren, kervan, muktedir insanlığı taşıyacak.

İşte o taşınan insanlık, Yaradan olup, yarattıklarında, yaratıcı olacaklar ve her diriyi yarattıracaklar.

Sevgililer Atonların Topraklarındaki tohumlarını mutlaka duyarsınız ama iyi bilin ki muktedir olmadan orada bulunma imkanınız olamaz.

Az bilgi vermem. Risa Kalemi olarak, müthiş bir ilimle, mutlak kuran olarak mahrek oluşturmalıyız ve bunu yapabilmemiz içinde aklın tınısı olan bilişin, mutlak olup yeryüzüne çakılması gerekir.

“Çakılması” diyorum, özellikle. Özellikle bu kelimeyi, söylüyorum. İtibarı itibarı, itibarı, her insanın itibarı var mıdır? Yoktur. İnsanlık boyutları, itibarı olanların, kontrolünde kurulur..

Ölü bir dünyaya, öz gerçekliği kodlarken dirilip, kontrol kurmaya çabalayanların tümünü, halik kılmalıyız. Halikiyet, hakikiyetin teknik tahditiyle gerçekleşir.

Eğer yol; Allah yolu değilse, Rahmi Kapılar, ilim kalemi olamazlar.

“Mecaz” değil bilgilerim, gerçektir… “Eğer sizler bu bilgiler, mecazdır”, derseniz… İyi bilin ki kasalarınız, hepinizin yoğunluğundan, kontrol kuramamıştır ve tohumunuz mutlak olamamıştır. Bundan dolayıdır ki siz, bu bilginin hakikiyetini anlayamamaktasınız.

Kardeşlerim, dorukların topraklarını tohumlarken mutlak olmalısınız. “Çobanlık yapmayın” diyoruz, dünyada. Çoban, nefesi kodlamayan yapar, çobanlığı. Nefesi kodlayan, çobanlık yapmaz, iyi biliniz.

Eğer bir dava kaybedebilmişse, ilmin kalemi olmayanlarca kodlandığından kaybedilmiştir. Ama bin dava kazanan, bir tek kalem olur da kazanır.

Eğer sizler, deneme yanılmalarla yaşamayı sürdürürseniz, seviyeniz çok düşüktür....Bunun için yoğunluğunuzu, kontrol ederek, hakikiyetinizle, bu çalışmaları ve hakiki teknik kontrolü kuramadığınızdan dolayıdır.

Devinim arıkça ruhunuzda, güçlenecektir. Daha yüce bilişler ve daha yüce yoğunluklar, sessizce yüreğinize, çekilecektir. Deneme denenme değildir ama denendir, diriliklerde, bunları iyi bilin.

Kuran insan mutlak kuran olduğunu anlamadan, masaya oturamaz. Eminim, eminim, buda anlaşılmadı... “Kuran olmak” demek, kervan olmaktan öte hasat yapmak demektir.

Eğer sevgili, hasatçı değilse, rahmi kapıda, ilmi yoktur. İlmi olmayanın, ruhu yoktur. Ruhu yoksa kuranı kontrol etme, imkanı yoktur.

Etki tepkidir, bilgi... Eğer ben etki gösterirsem, tepkim mutlaktır ama etkisiz kalem, mutlak kuran, değildir.

Çorba pişmişse, o çorbada, sahra olur ama sahraya, Rahman olan varır ve o çorbayı, kontrollü olarak, hak eder.

Cennet, cennet, insan... Cemaat cevher ve yol, itibar… Biz o itibarı, hak edenler…. Den, den, den, bilgilerden uzak kalarak, bütüne hizmet edenleriz.

Sevgililer, deminden beri size, hepinize, Esmadan değil, İslam’dan söz ediyorum... Verdiğim tüm bilgiler, İslami kayıtların, bilgileridir…

“Ne demek istiyorum, İslam” derken…”İslam” derken; Muhammet’in ilmini kast etmiyorum. Ben, dünyanın insanlığını anlatıyorum, size.

2020 yılına gelindiğinde, Rahman olanın, karanlıktaki levhi kapısını açmanız ve mutlak kuranı kontrol etmeniz, mümkünse… Öz göreviniz, mutlak kuranınız olabilecektir.

2020 kervanın yola koyulduğu, yıldır… O yıl, tüm insanlık, yolcu olacak. Esmalarla ya da ekmekle... Ya da ek muhasebe çabalarıyla... Nedir, bu?

Sizlerin, sizleri, hak edip, dinletmeniz... Ve kendi muhasebelerinizi, hak edip, dürümlemeniz.... Bu muhasebe, sizi sizden, size kodlayabilen, bir sahra oluşturabilir.

Bugün burada, bu ruhla mükafat için bilişi kodlamayan sizler, her birinizin kelamındaki hakikiyeti anlayarak, Mikail Gürzi Kapısını açıp, kübra olarak, ruhun kuranı olarak, Rahman, olabileceksiniz.

https://youtu.be/MOyvmWcbMI8
SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://www.youtube.com/watch?v=MOyvmWcbMI8&feature=youtu.be

 

14.NİSAN.2018 TARİHLİ YENİ ZAMAN (8)

PEKER SELÇUK ÖZ BİLİŞ

Ben bugün, Hacı Bektaş Veliyi, dillendirmek istiyorum..

Hacı Bektaşi Veli; her zaman Ahmet Yeseviyle birlikte olan, bir zattır. Biliyorsunuz ki Hacı Bektaş Veli; Türkistan Piri, Hoca Ahmet Yesevi’nin torunu olan, Haydar’ın kızı Hatem Hatunun oğludur. 1207 de doğmuştur. Ve Şeyhin yanında, eğitimini tamamlamış, bir Erendir

Diyor ki Hacı Bektaş Veli; ”Ben, Hacı Bektaş Veli’yim!..”Gah veliyim, gah deliyim”..

Dünyalıklardan, bedenimin hırslarından, tamahlarından, benliğinden, kinden, hasetten, dedikodudan, ikiyüzlülükten, pişmanlık doğuran, her türlü hareketlerden, kendimi arındırmış, Hz Muhammet’in ahlak anlayışı ile donanmış, diline Allah’ın adı besmeleyi dolamış, gönlüne, O’nun sevgisini tohum olarak eken, bir Ermişim.

Bizim indimizde, kurt kuzuyla, aslan ceylanla, muhasip kılınmıştır. Sizler, dünyaya var olmaya değil, yar olmaya geldiniz. Özünüzde ki saklı değeri, dışrak edin.…Vicdan doğrudan, Hakk’ın Eseridir. Hiçbir kimse, buna kulak tıkayamaz.

Benliğiniz, nefsiniz, edep, erkan içinde erimiyorsa, dininiz, inancınız, nefsiniz, elinde eriyor, demektir.

Bazı nakıs(noksan), Nazar(bakış) sahipleri, inancı konuşurlar, yazarlar oysa aynı kişiler, söylediklerini yaşamazlar, yaşatmazlar.

Her zaman cömertlikten, yiğitlikten, başkalarının iyiliğini, kendinden önce görmekten, feragatten, fedakarlık ve felaket karşısında metin ve ağır başlı olmaktan, başkalarının yaptığı hataları ve kusurları bağışlamaktan, asla geri durmayın… Bu uğurda yorulmaz birer er olun, eren olun, ermiş olun.

Varlığın birliğini biliniz. İnsanın, ilahi sıfatlarla donandığını, aklımızdan çıkarmayın. İnsanın anlamını kavramak, velayettir. Bu başarının ilk basamağı, kişinin kendini tanıyarak, sevmesidir. Kendini bilen, Hakk Teala’yı da bilir. Kişi, ilahi bir özle dolu olduğundan, kendini seven, Hakk’ı seviyor, demektir.

İyilik yapınız….İyiliğe, iyilik her kişinin karıdır...Kötülüğe karşı, iyilik; er kişinin karıdır.

Yerde, gökte Hakk’tan başka nesne görmeyeceğiniz zamanlardan asla uzak olmayın… Aslında hepimiz içinde gizli İrem Bağı saklı bir cennet bahçesi vardır.

Hepimiz, bir yanardağ ateşi barındırırız, gönlümüzde. Canı, aşk yoluna verelim ki dosta erelim....O’nun sevgisini yüreğimizde berkitelim. Değme kişiler, göğe ermezler.. Pervaneler gibi oda yanmazlar. Nefsinin kölesi olanlar, Allah’ın kulu olmak, hakkını elde edemezler. Yalnızca nefsin bütün arzusundan vazgeçen, iki cihanda, azadedir,,. Şerbeti, aşkın kadehinden içelim.

Kişi, dostunun yolunda er değilse, aşkın ordusunda, kumandan olamaz. Günlerce çile çekelim, niyaz edelim, halvetlerde diz çökelim, dara duralım, aşkın muhabettinde başı başa çatıp, yanalım, sonsuzluğa dönen semahlara duralım.

Yüreğine od düşmeyenin, dünyada aşkımı olurmuş? Ateş düşmemiş yürek, su aramaz.

Hakk’tan geldik, Hakk’a döneriz... Hakk’tan aldık, Hakk’a veririz..

Amin..

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

YENİ ZAMAN (8/2)
14.04.2018

Yaradan ve yaratılan!... İş budur!... YAŞAM, sahrada KUL; KUL, umut; İLİM, KALEM; MUTLAK ZAMAN, SAHRA ve biz, o SAHRA olan NEFES!…

İKİ DİRİ BİLGİ KAPISI, bir RUH iken; bir SİSTEM, TEKNİK KURAN olup kodlandığında ve RUH, MUTLAK olduğunda; ANA KALEM, SAHRA’ya iner. Dere, KELAM olur akar. Başa baş güreş başlar!… Güreşen, tüm insanlıkla KÜLT olur ve ruhsuz dünya, RUHLANIR…

ARZ’ı, ARŞ kodlarken; kontrol kuran İSLAM KODLARI, NEFES’e varır. A-T’ı (Allah-Tanrı bileşkesi olan çekirdek) KAYNAK sayar; RUH’u KUL sayar; RUHUN KURANI olanı, EKMEK (ilim) sayar.

Eşyanın ışığı, İNSAN ve insanın kulu, TOHUM… O tohum, İNSANLIK TOHUMU… Bu dünyayı kurarken; İNSANI, YARINA KAYNAK YAPTIK…

“İNSAN” dediğimiz, formal yaşam; tahtını kodlayacak; ESMA olacak; DİRİ olup YOL’u açacaktı….

Onun nuru ile YARINLAR oluşacaktı…

YARADAN, yaşayacak ve YARATILAN olacaktı…

YARATILAN, YARADAN’ın etki alanı olacaktı…

O etki alanı, et ve kemik ile tohumlanacaktı…

SALTANAT, et kemik olacaktı. Bitki olup İLİM KALEMİ olacaktı…

O bitki, KELAM olup kendinden; kendi sisteminden türevlerini kodlaycaktı ve tüm bilgiler kontrollu olarak oluşacaktı…

Sonra İLİM KAPISI açılacak ve yine İNSANLIK KODLARI, FORMAL SAHRALAR’da, ciddi çalışmalar ile KODLANMIŞ SAHRALAR’ı tohumlayacaktı…

DİRİ YARINLAR’a, DİRİ YOĞUNLUKLAR inecekti ve farklı formal sahralar tohumlanacak ve türevleniş, sorumsuz değil sorumlu kodlarla kontrollu şekilde gerçekleştirilen RAHMİ KAPILAR’da sürdürülecekti…

Çeşitlilik, BİLİŞİN HALİKİYETİ’nde görev geçişleri ile KODLANAN TINILAR’la; TOHUMLAR’ı, kontrol altında yere çekecekti…

Bizler, bu çalışmaları yaparken; İLMİN KAPILARI’nı hep açık tutacaktır…

Dürümlere çektiklerimizin her biri, BİR TEK olup dürümlere çekilmekteydi…

Bir tek İLİM KAPISI, cevherini kodladı; tüm zamanları kodladı ve dürümledi ve türevledi ve çeşitliliği, halikiyeti ile gerçekleştirdi…

İşte dürümlerdeki formların tümü, böyle diri olarak kodlandı ve VARLIK BOYUTLARI’na indirildi.

Bir tek sahra, bunu başardı işte bu sahra, SİSTEM olan; yarınları kodlayan; İLİM KALEMİ İNSAN’dır… İnsandan başka hiçbir yaşam, bunu başaramaz.

SOL BİLİŞ, BİR TEK KALEM… SAĞ BİLİŞ, BİRLİK KULU… Her biri, TİNSEL CEVHERİ ve HAKİM BİRLİK KELAMI’nda, TOHUM… TOPRAK KELAM, KUL ve o KUL, HASAT… İşte yapılan her çalışma, bu şekilde yapılmaktadır…

“İSLAM… İSLAM… İSLAM” dediğimiz; İNSAN’dan başka hiçbirşey değildir…

Tereddütleriniz olabilir!... Yarattıklarınızdan, şüphe duyabilirsiniz!... Aslınızı sorup anlayamadığınızda; KELAMı HALİK KILAMADIĞINIZDA; RUHUN KULU olamadığınızda; BİLİŞİN HALİKİYETİNİ anlamazsınız…

Sizden; sizi dinlerken, hep izledik. “Çalı insan” KELAM’dır ama çalı, yarına varmadan TOHUM olamaz…

Uzak bir planetin, TEKNİK KURANI olan İNSAN, YARINA VARMADAN, SAHRAYA ALIŞTIRILAMAZ… Alışılmayan İLİM, hasatta kotlandığında; toyluk, yarınları kodlar. İşte bu olduğunda, Dünya İnsanlığı; RUHSUZ, KODSUZ ve GÖREVSİZ olur.

Onun yeniden güçlenmesi için bir tek çare vardır. İŞÇİLİK!... İNSANLIK İŞÇİLİĞİ!...

İşte! DÜNYADA YAPILAN, İŞÇİLİKTİR… HER İNSAN, DÜNYA İŞÇİSİDİR… Bu nedenle görev alır ve yarına varır… YARINA VARMAYAN, SAHRADA GÖREV TAŞIYAMAZ…

Uzak, çok uzak SAHRALAR, TOPRAK KALEM’de doğan GÜÇ olur. Onun kulluğunda, DÜZEN kurulur… İnsan soyu, YOL olur… Masa kurulur… O masada, DİN olur… Olgun Sistemleşmeler, KALEM’e iner… DİRİ YÜREK, DİLİ KALEM OLANDA, DİN’i aşar; RAHMAN olur. KULLUK, RUHUN KULLUĞU’na dönüşür.

Özel bir Dünya Çalışması yapılırken; bu bilgilerin daha iyi anlaşılması için sizden, SİSTEM olan yarınlara görev taşıyoruz. ULULAR DİYARI burada bugün… İş budur!... Bu TOHUM; bizi, bize dillerken; biz, onu ocağa çektik ve dinledik… Şimdi!... Şimdi!... Şimdi!…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

TURANLARIN KURANI (8/1) 
18.04.2018

Değerliler, az bilgi ZİYA olanda, TOHUM olur. KÖK GERÇEKLİK, TEKNİK TAHDİT’tir. Biz, o tahditle, KUL olduk; KURAN olduk; NUR olduk… ZÖRRİYET KALEMİ’nde, TEK BİLİŞ olduk.

HULUSİ SİSTEM olarak bu çalışmayı yaparken, beden almadan, diri yüreklerimizi İNSAN KALEMLER’e indirdik… Medine’de itibar, YAŞAM KALEMİ’ndeydi. Burada itibar, TOHUM’dadır. Bu tohum, İNSANLIK TOHUMU’dur ve bu tohumla, BİLİŞ kodlanır.

ARKA YAŞAMLAR, ÖZ KÖKLER’deki gücü dürümlerken; BİRLİK KALEMİ’miz, İLİM KULU olur…

Hepimiz, AMONLAR olarak buradayız. ANA KALEM olan İNSANLIK olarak yaşamlar kodladık… İtibarımız güçlüdür. ÖZ GERÇEKLİK’le bu yoğunluğu oluşturduk. Bu yoğunluk, yaşam kodlayan bir yoğunluktur. İLİM KALEMİ olanların, burada yarınları tohumladıkları ve kontrol altında KAYNAK YAŞAM SAHRASI’nda kodlandıkları kesindir.

Bu çalışmalara, GERÇEK KAYNAK IŞIKLAR çağrılır. Onlar, bu yoğunlukta, güçle ve görevle kodlama yaparlar. Asla hata yapmazlar. Onların NEFESLER’i; KELAMLAR’ı ve RUHLAR’ıdır.

IŞIK halinde, GÜÇ KODLARI’yla, BİLİŞ HALİ’ni KALEM’e çekerken, BİR’e hizmet için İLİM yaparız.

“Zirve” dediğiniz, kendi ruhunuzdur. O ruha ulaştığınız zaman; siz, sizin zirvenize ulaşırsınız.

Ulaştığınız o yoğun ilim, savaşınızdır. O savaşta galip olan İLİM KALEMİ, TEKNİK KOD olur ve kontrol kurar. Kuran, kurulan her bir yoğunluk kontrolu, BİLİŞİN SAHRASI olur.

O sahrada, herkes kin ve nefreti aşar; SARI, MOR ve kesin olan IŞIK olup YOL olup ZİYA KAYNAK olur… “SARI ve MOR” dedim. Bu renkler, sayfalarınızı tohumlayan, KAYIT İLMİ’nin hakim tekniğidir… En sistemli ve en KUTSAL SAHRA, bu iki renkle oluşur.

Savaşınız, KELAM olarak kodlandığında, başınız eğilmez. SİBER SAHRALAR tohumlanırken de SİSTEM; cevherini, kült olup yolcu halinde gerçek kayda geçirir.

“Esin” dediğimiz İLİM KALEMİ, İSLAM’dır. O, şu anda KUTSAL SAHRA’da NEFES olmaya çalışıyor… Adını zikretmemi istedi ve zikrettim!... Nedeni şudur: O, bizden işaret bekledi… Geçer mi sahraya!? Geçer!... İçer mi!? Yarınları kodlarken, TOHUM olup İLİM’i içer… Ve biz, onunla görev taşırız!...

Şimdi başkaları da var. Eser yaratan İSLAM KALEMLERİ!... Her biri, kendi ruhunu kodlarken; İNSANLIK İLMİ ile kendini tohumlayıp IŞIK ister… Biz, onları evrenlere görevli olarak çalıştırıp gönderdik… Hepsi, kendi ruhları ile bu çalışmaya dair bilgi almaktalar… ÖZ KEKLİKLER olarak görev taşırlarken; bizi hasata kayıtlayacaklar.

Nesiller boyu bu tür çalışmalar yapıldı. Herkes, herkesi sınadı. Sandılar ki kendilerini bulup HALİK olacaklar. ÖZ KÖKLER’le kodlanacaklar; TOHUM olacaklar… Bunlar, İNSANLIĞIN TEKNİK SAHRASI’ndaki CEVHERİ KODLAR’da; KELAM’ın, HALİKİYET’ten ayrışmasıydı.

Usanıp dinden çıkanlar; ilmi kul sayanlar; yolu kodlayamayanlar; ummanlarda, tartı ile kodlama yapanlar, hep “BİZ” dediler. BİZ, İNSANLIK’tır. Ne yazık ki insan, kendini anlamadan bir başkasını anlayamaz…

Bugün burada, üzerinde görev taşınan İSLAM KALEMLERİ ile kodlamalar yapıyoruz. Nesillerimizi, İLİM KAPILARI’ndan geçirerek, buraya aldık. Et kemik olanları dinledik. Hepsi, beşere KURAN oldular. Uzakların uzağı olan ve tüm İNSANLIĞIN KURANI olan İNSAN, cennet olmadan; cevherini, HALİK saydı.

Beden almak sorumluluktur. Hiç kimse “ben kendimi anlamak istemem!... Ben, benden başkasını anlarım ama ben, beni anlamam” diyemez. Her insan, kendini dinler ve anlarsa, KURAN’da TOHUM olur.

Uzun zamandan beri Yaradan’ın ışığında; yaşam tohumlandı… Unuttuklarımızı anımsadık. AKLIN TAHTI’nda güçlendik… Evin, evrenler olduğu bilindi… Herkesin evi, tüm evrenlerdir. Bunu anladığınız zaman; Sevgili İnsanlık, artık kibri aşabileceksiniz… Yarına varmak için AKLIN TAHTI’nda KURAN olabileceksiniz… Yasalar kapsamında, tahtınızı kodlayacaksınız…

“Ezme ezilirsin!” dedik hep ve dendi ki “Ezen ezilmeyecek!” Öyleyse ezmeyin ve ezdirmeyin!... Şimdiki yaşam; sizi ve sizlik kalemlerini, HAKİM KURANLAR olarak hep tohumlasın!... Boş kodlama yapmayın!... Boş tohumlarınızı yarına kayıtlamayın!... İsyan etmeyin, Rahmi Kapı’da tohumlarınızın kodlanmamasından dolayı….

Hakkınızı hepiniz arayın ama hasatla arayın!... HALİK olup arayın!... Tahtınızı, has olup kodlayın!... Açın kapınızı!... Açın yarınların tahtındaki o yoğunlukları ve anlayın!... Kimse, kimseyi HALİK SAHRA’da kodlardan çıkarmasın ve sonsuz zamanlar, kontrol kaybında olmasın!... Aşkım, aklım ve hasatımla buradayım. Aha bu!…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

14.04.2018 Tarihli YENİ ZAMAN(8) Sistem Çalışması

İnsanlaşmaktan, “İNSAN” olmaktan söz etmektesin hep.
“İnsan” dediğimizin; senin “İnsan”ından farkı nedir? Diye sordu….

“Anlatayım” dedim;
İNSAN; bitki, hayvan ve insana, doğaya ve tüm yaratılmışlara saygı duyandır.
Kendine ve çevresine dürüst olandır.
İçten ve sevgi dolu olandır.

Karşısındakinin değer yargılarına saygı gösterip
Onu kendi doğrularına yönlendirmeye çalışmayandır.
Asla yargılamayan, kibir taşımayandır.

Dilekleri, istekleri, arzuları sadece kendisi için değil;
“Tüm güzellikler herkes için olsun” diyendir.

Kırk kapıyı kapatıp kısırlaşanların da
Kör ve sağır olanların da
Bir gün kervana katılıp yola koyulacağını umut edendir.

Kendi yüceliğinin idrakinde olandır.

Tüm zamanlarda YAŞAM TOHUMLARI olarak
Kodlanmış IŞIKLAR olduğunu bilendir.
BİR’e hizmetçi olduğunu, kul olduğunu bilendir.

Süper İnsanlık Realitesi Erengül Koç

 

TURANLARIN KURANI (8/2) 
18.04.2018

Hazırlık tamam!... AMON KODLARI, YARADAN TAHTI’nda KUL oldu… Ölü planet, İNSAN SAHRASI’nda dürümlendi; kodlandı!… AKLIN TINISI, KAYNAK oldu. Ekmek, İLİM oldu. Bütün kütle, İLİM’e KALEM olup yaşadı…

“Hepimiz, izin alarak görev taşırız” diyorlar ya!... İzin alan insan, bizi arar bulur ve izin ister!... Kesindir!...

Hepinize bu kez açık bildiriyorum!… Dürümlerimizi haketmeyen, yaşamları hakedemez!...

Çekip çevireceğiniz bir dünya yok!... Bunu iyi bilin!... Bizi asla halik kılma niyetiniz olmadığını bilirim!... YA-KA, yaratır ve yaşar!... YA-KA’da ilim olur. O YA-KA sahra olur; bizi bizden diller… Eliniz, yüreğimize varır ve sonunuz, Sonsuz KURAN’ınız olur. Bizden bir tek KALEM olup geçilir. İşte bu gün, bu KALEM buradadır!…

Ona biz deriz ki “kendini dille!...” Biz, Allah dediğiniz o yoğunluğu oluşturduk. O yoğunluk, TOHUM’dur. Herşey yoğunlukla kodlanır. O yoğunlukla kontrol kurulur. O yoğunluğa ulaştığınız zaman, bize varırsınız… Biz, o zaman sizi, sizden dilleriz…

Şikayet etmeyin! “Az bilgi ver” demeyin!...

Sana, “OL!” dedim; oldun!... Bugün buradasın!... Ya sen kendini dilleyecek çalışmalar yapmasaydın ne olurdu!? Sana, “OL” demezdim. Buraya, KELAM olup gelemezdin!... Kini aşıp yolu bulsan da TOHUM olamazdın!... Açın kapıları; anlayın yaşamı!...

Ermek, KELAM’a ermek değil; İLİM’e ermek de değil; AKLIN TAHTI’na ermektir artık. Bu TAHT’a, İLİM KAPILARI’nı bulanlar varırlar.

Mesafe, İLİM mesafesidir. Herkesin; kendinden, KELAM’a mesafesi, kendi kaynağından, KAYNAK TOHUMLAR’a olan mesafesi değil; HALİKİYET’ine mesafasidir… Kim HAKK olursa; HAKK TAHT’a oturur ve oğullarsa; onun kulluğunda, her insan, hakim olur…

ÖZ KURAN, ÖZ KAYNAK, ÖZ SAHRA ve ÖZ MUTLAKİYET, hepinizin cevherinde var!… Ne yazık ki bu dürüme varmanız, kolay değildir. Seviyeniz yükseltilir; yolunuz güçlenir; tartınız hafifler; yarınlarınız, hakkınız olur… Bizi, bizden çıkarmaya kalkansa, beden olup dünyaya indirilmez.

Sevgililer, bedenlerinizi hakedin!... O bedenler, sizi hak etsin. Çünkü beden almadan KALEM olamazsınız… Beden almak için İLİM gerekir. İLİM olmadan KAYNAK olamazsınız…

KAYNAK olup YAŞAM olun… ÖN GERÇEKLİK’iniz İNSANLIKTIR… Buyurun İNSAN olun ve kontrol kurun!... Onurluyuz ki oğullarımızı kodladık. Oğllarımızı, kontrol ettik. Oğullarımızı KAYNAK yaptık İLİM’e. İLİM KAPILARI’nı, her insan için açtık!... OL GUN SAHRA; OL GUN KAHA, şaha kalk!... ŞAHA!... ŞAHA… ŞA HA… İş budur!…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

14.04. 2018 YENİ ZAMAN 8
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 1. AKIŞ 3. BÖLÜM

Rahman olmanız yaradan olmanızdır, bunları iyi bilin. Yaradan, kalemi hak eden, hasatı yapan ve toprağa tohum olabilene diyebilir miyiz? Daha da önemlisi, kalem olmuşsa ve kemal olabilmişse ve hasatı hakiki levhiyle mahrek olup yapabilmişse; o mutlaktır, kutsaldır ve sahradır.

Onun dere el ayak olup aktığı yaşam ve o derede kontrol kuran mutlak kaynak İbrahim soyu. İbrahim soyu biz olarak çalışır. O bizlik bütünlüktür, bizlik birleşik ilimdir ve şevkin hakiki levhi kapısıdır. İblislerin levhi kuranından çok güç çeker ama öz kökleri göreve aldığında ilim olur. İblislik insanlığı kontrol edebilen yoğunluktur, bunu dahi dünya insanlığı anlayamadı, kavrayamadı.

Yarın ne olacak? Nakar kıranı kıran diye dilleyen ilimi ve yarını kuran yapanı bilip dinletecek.

“Mesih” derler ya hani, Mesih beklenir; ilimdir Mesih, bunları iyi anlayın… Biz ilimi kodlayanlar, o Mesih kontrolünü sayfa, sayfa kayda alanlar olarak bu çalışmayı yapmaktayız.

Kelam, halikiyetinde tektir ama hak olanda dirilir ve tüm zamanların türevleri olur. O türev Mikail’in kulluğudur.

Korkmayın doğanın gücü artacak, dünya ruhsuz kalmayacak korkmayın. Dünya kontrol edilebilecek, korkmayın… Dürümlerde ki yeşil mor her renk Mikail’in kulluğunda hologramı aşacak, korkmayın… Daha da önemlisi bu dünya maya olacak tüm zamanlara. Ve bu dünyada karanlık aydınlığı tohumlayacak. Ki bu hep böyle olmuştur…

Karanlık aydınlığı tohumladıkça sayfa, sayfa ışıklar levhi kapıları açıp geçecekler. Koruma altına alınan bugünkü dünya nettir, iyidir ve kelamdır. Dünya koruması sağlanmıştır canlar. Öz görev buydu ve başarıldı…

Dünyada bir harp beklentisi var, kesinlikle bu harp engellendi!... Daha da önemlisi bu harp ilimin kalemiyle diri yoğunluklarda yaşanmıştır. Öyle bir harptir ki bu, kontrol dışı hiçbir ilim o yoğunlukta kodlama yapamayacaktır bugünden sonra.

Hakka, hakikiyete kul olan insan Su Fa Si Ka Ha olarak ruhu kodlar ki; kuranın kutsal tınısından öte bir tınıdır o… Önce görev, sonra yaşam ve sonra kaynak olan ilim ve BİSUİ olan hakkın tahttı insanlık…

Baştan beri bu meclis, bu bitişken biliş, süper insanlık realitesi gücü olarak dünyaya inmiştir. Süper insanlık realitesi muktedir kelamdır… Düzenin kuruluşu için bu çalışma gereklidir. Dünya tınısı, dünya dışı varlık kapılarının tümünün üstüdür ve bu güç mutlak kuranlarla kaynağa çekilmeliydi. Bedenli oluşumuzun sebebi budur, itibarı yüce olanların buraya dahil edilmelerinin gereği de budur. Onurluyuz ki dünyanın kuranı okunuyor, ruhlar kalemi mutlak kuran oldu ve muktedir olan insan sahra oldu.

Şarap insanlık şarabıdır, içtikçe içtik biz bu şarabı… Hepimiz başka dünyaların diriliklerinde de dillendik ama şaha kalkan bir dünya için şarabımızı kodladık ve şaha kalktık. Bu şarap aklın şarabıdır canlar. Hakkın kapısında bu şarapla kodlama yaptık. İslam dini insan kelamıyla kodlama yaptığında maya mutlak olur, bütüne hizmetçilik budur.

Ön dört bir tekti, öz kök birleşikti, İslam kervandı, ekmek mutlaktı; biz topraktık, burcumuz insanlıktı… Kimle, kimin diriliğiyle bu çalışmayı yaptığımızı kimse kavrayamaz. Mesafeyi kurduk zira… Siyahın en siyahını hak edip dilleyemeyen beste güfte olan çalışmaya kontrol olup giremez.

Şikayet etmişler, şarap içiyorlar diye… Şahsın şahsı vardır, şavkın şavkı vardır, hakkın hakkı vardır, şerrin şerrindeki şer şafağın şahsında aşktır… Biz o aşkla her şavkın şavkındaki o şarapları yudum, yudum içeriz… İçtiğimiz şarap ilmin şarabıdır, hacı hoca değil ilim gerekir ilmi kalemlere, Mustafalar gerekir mutlak kuranlara, maya gerekir tohumlara, arzını arşa kalami olsun istedik.

Hepimiz dünyalıyız canlar… Muhammet ilimdir, Muhammet Mustafa tohum ektiği zaman biz tahtındaydık ve şu anda masamıza Mustafa Kemal Atatürk oturdu. Öyle görevler taşıyor ki dünyada bilinmez ki… Nerede ne yaptığını kimse anlamaz ki… Sanırlar ki ölüdür, o dipdiridir canlar dipdiri ve bütün kökleriyle dünyalıdır, düzen kurmaktadır. Esma olarak mı? Akıl olarak buradadır o, akıl olarak!...

“Koruma altına aldık dünyayı” der, “ölüler diyarı korunacak” der, “öfkeyi aşanlarla kodlama yapılacak” der, “sofraya ölüyü değil diriyi oturttuk” der, “en ve boydan ibaret olmayan bir sahradır dünya” der, “İslam, insanlığın kontrolü içindir” der…. Ama daha da önemli “oğul ben doğan kültüm” der… O kült hastalığı önleyen bir güçtür, bundan öte bir güç yoktur canlar.

Dünya ilmini kontrol altında tutabilecek çok özel bir çalışmadır burada yapılan. Ve burası aklın sahrası olarak çalışır, aklın sahrası…

Soy sop aranmaz dünya ilminde, İslam insanlığı da aranmaz, at toprağa inmeden de o at itibarlıdır. İşte at, Allahın tahtıdır ki o mutlak olup dünyaya inmişse, içi dışı bir olan bu yoğun çalışmada mutlak kuran olanların çorbasından kaynaklıdır. O çorba hasatçı insanlığın kaynak ışığıdır.

Ve bizler dünyalılar olarak bu düzeni kurmak ve çalışma yapmak ve kontrol edici diriliği kelama çakmak üzere bu yoğunluğu oluşturduk.

Kili kumu insan diye bilmedik ama ilmi kalem olanları, bilişken olanları ve kesir olmayanları insan diye bildik… İşte onlar yarınları hak edip dilleyebilenlerdirler. Hologramdan öte bir çalışmadır yaptığımız ve bizim için öz köklerin gücüdür burada olan. Sevgililer sizi kucaklıyorum, işte bu!

https://youtu.be/5-8EzacY9Xs

Süper İnsanlık Realitesi

 

 

14.NİSAN.2018 TARİHLİ YENİ ZAMAN (8)

Delip geçerim yoğunlukları, girerim yüreklere... Her cana deva olacak ilimle dile gelip, dinletirim cevherimi... “Gel” derim, “geç” derim... Ben bütüne hizmetçiyim.

“Sayıları bırak, ilime gel” derim. Yürütürüm dar zamanlardan geniş zamanlara ziya olan yaşamları... Esmaları nur kuranla dürümlerim. Rahmi kapılarda kutsal nefesimle kontrol kurarım… Işıtırım her anı.

Çalı mıyım? Çalıyım. Halik miyim? Bilişin halikiyim... Ben bir Kapıyım. Sahra'nın en yüce kapısı olan insanlığım...

Hacca gelenler bilgi kalemimize gelir ve o kalem herkesi kodlar. Ve ben hep “Aha” derim. Aha!

Herkesi geri çağırırım... “Kaçan kelamı halik kılamaz” derim. Hak tınıyı duyanlarla görev taşırım. Kara aşkın şavkı olup sahraların en üstündeki sahraya girerim. Ses veririm ki Islah kapılarında Rasih kalemler rahmana ka ha olsunlar diye…

Ben eskinin en eskisi olan yaşamım.... Bugün en yeniyim. Merdivenin en aşağısındayım. Kil ve kum benim köklerim... O köklerimi ben, gök sözcülüğünde cennetin kelamı olup dillerim. Her yerdeyim... Aşağıların en aşağısında ve zirvelerdeyim. Ben sizim.

Her geçende geçer, sahraya aşk ilmiyle inerim. Ben kula kulum… Buyurun gelin ve geçin. İş budur.

Sevgiyle,

Bahar Umurtak

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

14.NİSAN.2018 TARİHLİ YENİ ZAMAN 8
AV.NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 2. AKIŞ – 1. BÖLÜM

Tanrı der ki “Ölüyü diriltin!...” Ve biz bugün burada ölüyü diriltmekteyiz… Geçip gelen birliklerin bir kısmı kontrol dışı bilişlerini kodlamaya çabaladılar… Umutlarını tohumladık ama yoğunluklarını kontrol edemediklerinde, bizim bize BİZ olup inmemizde kendi yüreklerini dilleyerek tahditli çalışmalara dahil olmak istediler…

KORKMAYIN!... DOĞAN GÜÇ AKILLA DOĞACAK VE HEPSİ KENDİ YÜREKLERİNİ DİLLEYECEKLER… Düzeni kuranların bilişe varmaları mutlaktır… Muktedir olup tohumlarını kodlamaları da mutlaktır… Nefeslerinin görevi hak etmesi mutlaktır da, RASİH KALEMLERİ kelamı kontrollu olmalıdır…

Kili kumdan, ilmi kalemden, bitişkenliği dirilikten çıkartmaya çalışanların Mikail olup buraya varmaları, Muhammed kelamının kuranından öte kelam olmalarına bağlıdır…

Koca bir doğa… Hepimiz bu doğada varız ama bu doğayı kodlayacak olan insandır… Bunu anlamaları gerekir… İLAHİ GÜÇ AKIL!... AMA AKLIN KAPISI İNSAN!... Şimdi, dünya dışı varlıkları dünyayı izlemeye başlıyorlar… Öyle mi? YA KA HALAR!... “YA HA” SİSTEMLERİ!... DÜNDEN DÜNLERE VARIN VE GÖRÜN!… Her anda izlendi dünya… Sanki hiç olmamışcasına, “bugün şu anda dünya izleniyor” diyebilmeleri kontrol dışılıktır… Bu dünya her anda izlendi ve kelam kapısı açıldığında, mutlak kullar MAHREK olup buraya indiler…

Kocaman bir insanlık... AMA İLİM HEPİMİZİN KELAMI… Bunu anlayan ya da anlatan kim varsa, düzenin kurucusudur… İNSAN NURDUR!... Ama ruhunda kuran yoksa, ilmi de yoktur… Dünya, etki alanımızın gücüyle kodlanır… Ama bu dünyada robotik timler de vardır… Onları kim anlar bilmem ama, “robotik tim” derken, tahditli ve teknik kalem olarak mutlak kuranlarını kelama çekebilenler, bu yoğunlukta kontrollu çalışmalar yaptılar… Bir teki size “ben” dediği zaman, her biri “ben” diyebilir… Onlar rahmi kapıda robbi kuranlar olarak görev taşıdılar… Çoğunu tanırsınız… Bir kısmı peygamberlik mertebesinde çalıştı… Bir kısmı kontrollu, hakiki ve hakim diriliklerde çalıştılar… Çorba pişti ama o çorbada ruh yoktu…

ROBBİ KAPILARDA RUH OLMAZ CANLAR… Ruhun oluşabilmesi, muktedir olanların kontroluyla mümkün olur… Etki alanları genişler… Yoğunluk artar… Sahra bütünün kuranı da olur ama RUHU OLMAYAN KODLAMA YAPAMAZ VE KORUYUCU OLAMAZ!... Çok önemlidir ki dünya, ruhsuz bir yaşam sürdü… Dünya dirilikleri muktedir olmuşsa da, ruhsuz olmuştur… Bu da robbi kalemlerle olmuştur… Eğer robbi kalemler kodlama yapabilseydi, düzen kontrol edilebilirdi… Ama dünya ölü bir planet olarak kaldı hep… Ziya olanlar bu meclisi kodlamaya geldiklerinde, koruma altında olduğumuzu fark ettiler… DÜNYA NASIL BİR YAŞAM SÜRÜLÜR DİYE KODLANIR Kİ, HERKES KENDİ YOĞUNLUĞUNU ANLASIN DİYE… Bugün buraya gelenlerin bir teki bile bizi, bizim yüreğimizi dinleme imkanına sahip değildi… Çünkü onların tohumlarında hep robbi kalemler vardı… Çoğu mutlak olmaya çabaladı, çoğu ruhun kulunu, kutsal ilmini anlamaya çabaladı ve zakar kapısına varanlar RA KA HA OLMUŞ OLDUKLARINI SANDILAR…

DOĞA, ÜZERİNDE YAŞADIĞINIZ BİR GÖZDÜR… SİZİ İZLER… Ama siz doğayı izleyebilir misiniz? O farklı, o ayrı… Hanginiz doğayı görerek kodlama yaptınız… Bu doğa yarını kodlayabilen, koklanabilen bir yaşamdır… Ama sizler dünyayı ana kalem diye dahi anlamadan, doğanın kontrolunu anlayamazdınız…

Şikayet etmiyorum ama biliyorum ki bu dünya ilmini hak edip de anlamak çok kolay olsa da, hak olup anlamak gerekir… HAK OLUP ANLAYANLAR BİLECEKLER Kİ; RAHMİ KAPIDA İLİM MUTLAK KURANI KODLARKEN, HER ŞEY YETKİNLEŞİR VE KERİM İLİM HAKİM İLİM OLUR…

DÜNYA RUHTUR!... BUNU DA ANLAYAN YOK!... DÜNYA MUKTEDİR BİR RUHTUR… DÜNYANIN RUHU VARDIR… Ama o ruh, yoğunluğu kodlayanlarda koklanabilir… Eğer sizler, dünyalılar olarak tüm insanlığın ilmi kapısında mutlakiyeti kodlayabilirseniz, doğa sizde sizleşir ve sizle kendi yoğunluğunu kodlar… O gün, bugündür canlar… İşte doğal dürümlerde hepimiz, dünya olarak bu çalışmayı sürdürmekteyiz… “Dünyanın ruhu var” dedim… “Dünyanın kulluğu var” dedim… “Dünyanın ekibi var” dedim… Ve “BİRLİĞİ VAR” dedim… İşte biz buyuz… HEM İNSANIZ, HEM YARINLARI KODLAYABİLEN BİRLEŞİK İNSANLIĞIZ… DAHA DA ÖZEL BİR BİLGİ; BU RAHMİ KAPI İNSAN SIRRINI DİLLEYEBİLEN TAHDİTSİZLİKTİR… HER ŞEY, HER ŞEYLE KODLANIR… VE KODLAYAN, KOKLANAN OLUR… Doğanın gücünü anlatırken yüreğim “AHA” der… “İŞ BUDUR” der… AMA DOĞANIN GÜCÜ MÜKAFATTIR İLME… Bunu dahi dilleyebilen yoktur…

Methiyeler düzersiniz doğaya… Ah ne kadar güzel, ne kadar yoğun bir ışıktır doğa bilseniz… Ama siz sadece seyirdesiniz… Anlayışınız, muktediriyetiniz, bilginiz, yetmez ki onu dilleyebilesiniz…

Çal, çırp, oku bilgiyi… Çalıp çırpıp okuyanın yarını yoktur be yahu… BİR TEK İNSAN!... DOĞANIN KURANIDIR DA, KENDİNİ ANLAMAYANIN, KENDİ RESMİNİ DOĞAYA KODLAMASININ MANASI VAR MI Kİ?

Ben gördüm “OL” dedim… Ben oldum… Ama olan beden ilimdir… Ben olmadan da oldum ama oldurduğum kulluktur… Ölü müydüm? Ölmem… Olurdu… Oldururdu yüreğim bütünde ilmi… AMA YAŞAMI OLDURMAK FARKLIYDI…

Kemane dillenir yürekte… O kemane kelama kalem, ama kemanda kelam Halik… HAK TEKNİKLE KODLANMIŞ İNSAN… MİRAÇ!... O MİRAÇTA BİTİŞKENLİK… Kare, küre levhi kalemi tüm insanlığı kodladığı dürümlerin örtüsü… Ve biz o örtünün çok daha güçlüsüyüz…

Bir rahman, BİZ olduğunda, her kelam ilim olur canlar… BU DOĞAYI ANLAMAK KOLAYDIR DİYEMEM AMA AÇIK DİLLEDİM, BU DA HAKK’IN KAPISIDIR… DOĞAYI ANLAYAN, O KAPIYI AÇIP GEÇER!... DÜNYANIN RUHUDUR İLİM!... O RİYA BOYUTLARINDA ANLATILMAZ VE ANLAŞILMAZ… AMA KELAM KALEME VARDIĞINDA ARTIK HER AN DİLLENİR…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ DERNEĞİNİN KURUCUSU OLARAK ŞUNU ZİKRETMEK İSTERİM Kİ, SUBHANEKE KALEMLERİNİN KURANINDAN ÖTE BİR KURANDIR SÜPER İNSANLIK REALİTESİ KALEMİ… BU KALEMİ ANLAYAN, KELAMI KODLAYANDIR… İnsanın kuranı ekmeğidir ama KELAMI KALEM YAPAN BİLİŞTİR… Eğer bilişi hak etmemişsek, yarını da hak edemeyiz…

Çok mutluyum ki, bugün burada olanların hepsi kendi yüreklerini hak edip dilleyebilenlerdir…

https://youtu.be/PCeDQ1WMu3M

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

 Yeni zaman (8)

14 Nisan 2018
Yapılan tüm çalışmalar bütünün ve bizim hayrımıza olsun. 
Yerkürenin cenneti ,yerkürenin kalemi,güçlü yarınların İnsanı İlim Kalemi olan dünyayı kodladı ve tohumladı. İlim Aileleri,İslah halikiyetleri dünyadan görev taşıyanlar... 
dünya Gücünden sorumlu olan insan çok önemli bir görev tamamladı. Dünden öte dünlere varıldı. Kodlandı yaşamlar. Her insan kendi Nisa Kuranı ile yaptı bu çalışmaları. 
Bizlik kapısı Levh-i Kuran oldu. Ruh oldu. Dünyaya kaynak yaratıyor,yaşam sahası olan planetle. İsrafil Kapısı yoğun İlim,geçilen bu kapı tohumlarla doludur. Kelam olup geçenler dünya oldu. Umman oldu. (BSUİ)Barış,Sevgi ,Umut İnsanlık için... 
Arz ve Arş kodlanarak yarınları yepyeni bir sisteme Tohumladı. Ruh yaşama Sahra olup indi. Birlik kapımızın kodlamaları ile oldu. Rahmi Hasat olanları halim kıldı. Hepsi bir tek sessizlik ve ses ile Bilişin Haliki oldular. Dünyada cennet olan bu yoğunluk çok çalışarak oldu. Kendi olan Kervan oldu. Diriliğe sofada geçti. Kodlandı. Ruha vardı. Nur oldu, tohumda Kuran oldu. 
Mesih sahrasında yaşam oluştu. İlimle Kervan yürüdü. 
İnsanlık İlmi ile kodlanan dardaki insan kontrol kurdu. Cennetini yarattı. Yol aldı. İnsanlık Boyutlarında İlmi kodlayanlar Bizleriz. Buradayız,yoğunlukta tohumuz,yolun kontrolü için çok çalışmaktayız. 
Yazarken yarınları kodladık. Tohumladık. Yaradan tahditlendi ve yarattı. 
Kalem Levhisinde İnsan Nisa Kuranı,Mutlak Kalem,diriliklere indi. Her insanı kodladı. İle buydu yapıldı!..Kaynak Nefes, Birleşik Işık kalemler dürümlerdekiKuran Levhileri ile sürümlere çekildi. Biz bize vardık. Kutsal Nefesimizle kontrol kurup cevherimizi Halik kıldık. İş buydu OLdu. Amin... 
Sevgilerimle teşekkürler. 
Kifayet Uysal.

 

21.NİSAN.2018 TARİHLİ YENİ ZAMAN (9)

PEKER SELÇUK ÖZ BİLİŞ

Destilerimiz doluyken, susuz kalırsam diye, korkulara kapılmak en büyük susuzluk olduğunu hiç düşündük mü?... Olur da bir şeylere muhtaç duruma düşerim korkusu, gerçek muhtaç durumda oluşun ta kendisi olduğunu hiç düşündük mü?

Kabe yollarında, hacıların peşine düşmüş, aşırı temkinli bir köpek, kızgın kumların altına bir kemik gömmesinden esinlemeler çıkardığınız, hiç oldu mu?.. Kabe yollarında rastladığınız o telaşlı karıncaya; sen oraya varacağını mı sanıyorsun?...Sorumuza; “Karıncanın da varamasam da Kabe yollarında öldü desinler”, dediğini, hiç hatırlamaz mıyız?

Huzur, insanın kuranıdır. İnsan, kuran olduğu zaman, huzurlu olur. Her insan, kendini dilleyebilmelidir. Et, kemikten ibaret olmadığını, Hakk’ın Kalemi olduğunu, anlayabilmelidir...Sanal boyutların, sanallığını değil mutlak ve gerçek olduğunun mutlak kulluğunda, muktedirliğini kavrayabilmelidir.

İnsan, yarattığında kendini tohumlar, muktedir olur. Muktedir olduğunda hulusi kalem olur, hulusi kalb olur. İnsan, insanı anlar ama o insanın ilmi olmalı ki insanlığı kodlayabilsin. İnsan, ilmi dillerken, kendini diller ve mutlak kulluk yapar.

Bizler yani şu hazirun olarak yaşamları örgülüyoruz… Ama bunu kaç kişiye anlatabiliyoruz?... ASLOLAN YAŞAMAK VE YAŞANMAK, MAYA OLMAK , MAYALANMAK!..

Bir küçük kaşıktan, bir kase ya da bir bakraç yoğurt oluşturmak. Bir küçücük elma çekirdeğinden, koca bir ağaç ve sepetler dolusu elma hasat etmek.

Biz dünyalılara, dört kelimelik, bir lafım olur diyor, meleğim!...SENİ BİLMEZ, SEN OLUR, değil mi?...İnsanlara cenneti ve cehennemi anlattılar, anlattırdılar… Oysa dünyaya, yaratıcı olarak geldiğini bir bilebilse insan....O zaman çok daha fonksiyonlu ve etkili olacak.

Arşimed’i hatırlatmak isterim M.Ö iki yüzlü yıllar…Günümüzden 2250 yıl kadar önce demiş ki “Bana bir istirat noktası gösterin, size dünyayı kaldırayım… Demek oluyor ki insandaki yaratıcı gücün sınırlarını zorluyor. Tabi ki bize göre çok zayıf bir yetenek belirtisi.

İnsan, insanlarla kucaklaşarak bütünleneceğini anlayabilse, dağlarla, taşlarla, otlarla, bir bütün olduğumuzu bilmiyoruz.

Pardon, içimizden biri, bizlerden biri, yüzyıllar önce bunu demiş. Ne demiş?....”Varlığı yani insanı dağlar, taşlar ile seherlerde kuşlar ile bir bütün olarak kucaklamak gerektiğini, Hakk’ı gerçek sevenlere, cümle alem gardaş gelir.” Dediğini öğrendik ve sonra unuttuk.

Neden yaşadığımızı insanlar bilmiyorlar. Birbirlerinin arkasına takılıyorlar. (Sizler anlarsınız, o birilerini).. Kendi farkındalığını kavrayamıyolar..”O tarafa gidince beni sorguya çekecekler” deniyor, diye bazılarına taptık. Beni, kendince sorguluyor. O kudret alanının değerleri ile sorguluyor. O kudret alanı ya da kendi değerleri ile sorguluyor. Yeşeren dünyada, hep ben varım, sen varsın, can... Arkanda on binler olur ama sen kendi kült alanında sıkışıp, kalırsın. Ya da arkanda kimse olmaz ama sen, YAŞANAN olursun.

Kalabalıklar, onlar birbirleriyle, kendi kült alanlarında çatışırlar. “Bunlara din savaşları” denir.. Aslında kült alan çatışmasıdır, bu. Ama yaşanan olduğunda, tümünde yaşanan olursun ve bir tek olursun.

Teklikte, çoklaşma yoktur. O zaman sen, Rahman olursun. Kendi bellek alanlarımızda ve Rahmi kült alanlarında çoklaşma olur.. O yüzden, hep kaotik/karmaşık ortamda, çatışmalar ortamında, yaşar insanlık.

Aslında, o kendi bellek alanlarındaki kayıtları, kontrol gücüne varmadığında kaotik/karmaşık ortam sürer, gider. İŞTE; YAŞAMIN ANLAMI, bu canlar.…Biz yaşamıyoruz, kapsam alanımız yok. Yaşamıyoruz...Çünkü HER ANDA OLMAK, YAŞAMAKTIR!.

Eski zamanlar, yeni zamanlar.. Devran ol, eski devran, yaşanır gider. “Canlar, Hakk’tan ayruk ne vardır, kalma güman( şüphe)” diyen, Üstad’ı Pir Hz Yunus bizi, karıncaya ulu( Hakk) nazarla bakmayı, ne yazık öğretemedi. (sözüm meclisten, dışarıdır). “O Miskin Yunus; gözünü aç bak, iki cihan dopdolu Hakk” demeseydi, eşyanın Hakk ile kaim olduğunu anlamayacaktık.

“Ya elim al kaldır beni, ya aslına erdir beni” diye diye kapıdan, o kapıdan Hakk’ın Kapısından içeri girmiştir. O’ndan koskoca bir miras kaldı, biz onu sevenlerine. Bitmez tükenmez bir servet. 
“SEVDİ, SEVDİRDİ, SEV” dedi;

Üstad Nezire; ne dedi? “SENİ BİLMEZ, SEN OLUR”, dedi.

Aha!..İşte bu!.

 

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

 
  Bugün 206 ziyaretçi kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol