Birlik İlmi
  YENİ ZAMAN (6)
 

 

“YENİ ZAMAN (6)” HAKINDA ÖZ BİLGİ VE DAVET:

YERYÜZÜ BİR CÜMLEDİR. Bu cümle, insanlık kayıtlarında kodlanmıştır ve tüm insanlık için; KODLANMIŞ İLİM olarak yaşamaktadır.

DÜZEN, BİR KAYNAK HALİKİYETTİR. Biz, KALEM olanlar; KAYNAK SAHRALAR’da kayıtlar yapar ve RUH KURANI’nında TOHUMLAR kodlarız ki her İLİM KALEMİ, HALİK OLSUN DİYE…

Çorbalar pişirdik yaşam kayıtlarıyla. Her bir çorbada, TAHT’ımız oldu. ÖZ KÖKLER’imizi kodladık ve SOM ALTIN KAYNAK IŞIKLAR’la masalar oluşturduk. Her masaya cevherimizi oturttuk. O CEVHER, BEDEN KODLARI olarak yarınlara varacakları tohumladı. BSUİ oldu ve RUH’un kulluğunda TOPRAK oldu.

Yoz bir zamanda; bir ZİYA KAYNAK IŞIK, rahmet olarak dürümlere iner ve SESSİZ ZAMANLAR’ı diller… İşte İNSANLIK budur… Bir ZİYA IŞIK, her insan için bir İLİM olur ve RUH olur… Kula kul olup iner zamana… Aşkın sırrı budur. Bu aşk olmasa; yaşama iman edenler, insanlaşıp zamana inmezler.

ZAMAN, KURAN’DIR. ONU YAZAN İLİMDİR. KODLAYAN İSE İNSANDIR… ZAMAN, İSLAM’DIR ama RAHMAN olan YAŞAM İLMİ İLE İNSAN KURAN’ı okur ve KURAN’da TOPRAK, TOPRAK KURAN olur. Ölür mü!? Asla ölmez!... O, SOM ALTIN IŞIK HALİNDE, her anda ,hasat olan ve hasat yapan bir SAHRA olur.

Biz, size SAHRA’dan söz ettik hep. SAHRA, nesiller boyu kodladığınız, IŞIK KAYITLARI’nın, kontrolu için ve kodlanmamış yaşamları, hakim kılıp; KALEM’e çekmek için kaydı yapılan, IŞIK SAHRALARI’nın, topraktaki kodlanışını sayfalayan; BSUİ’dir (Barış, Sevgi, Umut, İmparatorluğun ilmi olan Yaşam Kalemi İnsan’dır).

Yedek ilim olmayacağı gibi yedek HULUSİ SAHRA da olamaz. Tükenen her insanın, KELAM olması; İSLAM olması ve RUH olması gereklidir ki bu yaşam kaydı, her darda kodlanana, NUR olup TOHUM olabilsin.

YASAMA, yaşama değildir belki ama yaşamı kontrol eden; SAHRA’da, BİLİŞİN KAYNAĞI’dır… Yaşam, yasayı koyanda; kodlanır bir SAHRA’dır. Biz, BİZ’i HALİK kılarken; her insanın, o SAHRA olması için çabaladık.

Hata yapmadık!... AHA bu!… ŞİMDİLİK…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

DAVET:

“YENİ ZAMAN (6)” programımız kapsamında 31.03.2018 cumartesi günü; 14.00 - 18.00 saatleri arasında Dernek Merkezimizde yapılacak çalışmaya herkesi bekliyoruz…

Saygılarımızla,
SÜPER İNSANLIK REALİTESİ DERNEĞİ

NOT: KATILIM ÜCRETE TABİ DEĞİDİR.
Adres: Bahariye Cad. Halil Ethem Sok. Sauna Apt. No:30/8 Kadıköy/İST.
Tel: 0 216 348 95 59

 

YENİ ZAMAN (6/1)
31.03.2018

Daha dün, KÖK GÖKLER’den güç çekenler, İnsanlık Boyutları tohum ekerek yaşamıştılar. Bu gün ise hepimiz, o tohumla, BİLİŞİN HALİKİ olduk.

Dünya Ozonu, bizi dinler şu anda. Ozon, ALTIN TINI’yı kodlayanı diller… Halik olanlar bilsinler ki ozon tabakası, yağmur olup yaşamlara İLİM’i indirirken; biz, İnsanlık Boyutlarından, İLİM’i tohumlarız.

Düzen kurarken; hepimiz iyi biliriz ki DOĞANIN KAYNAĞI olmalıyız… CEVHERİ GÖREV’i haketmeliyiz… Bizi, sahrada dilleyenler mutlaka olacaktır. Onların kulluklarında, kodlama yapmalıyız.

DOĞANIN KAYITLARI’nı bilmeniz gerekir. Siz, ses verirken DOĞANIN KELAMI, kodlanmış HALİK olup sizden seslenir ve siz, sizi dinlerken; doğayı dinlersiniz.

Sizin ses türbülanslarınız olur. Kodlanmış Ses, Sistemli Kalem olamadığında, bu ses, kodlanmış olduğundandır ki tohumlara inebilmek için türbülanslar oluşturur. Her bir türbülans, BİRLİK KULLUĞU’nda TOHUM olup YAŞAM SAHRASI’na iner.

O SES, dünyanın sofrasına konulur. O sofrada, KURAN olanlar otururlar. Onlar, KELAM olup yarınlara kayıtlar yaparlarken; o tohum ekmeye gelen SES, her insandan, KULLUK İLMİ ile kodlanmış olarak ağırı hafifletir ve tohumlanış, sahralara iner.

Her insan, kul olmaya çabalarken; bütün kütlesi ile bu çeşit bir çalışmaya dahil olur.

Bizler, CEVHERİ GÜÇLE bu çalışmayı yaparken, işte Türbülanslı kodlar’da CEVHERİ GÜCÜ, kodlanmış NEFESLER’e kayıtladık. O gücün, her NEFES’e kodlanarak TOHUM olması; onların da kontrol kurabilmelerini sağladı.

“DİRİ BİR İLİM” derken, kastteddiğimiz budur. İLMİN DİRİLİĞİ, KELAMIN HALİKİYETİDİR.

Bütün üstün kükremeler, hep o türbülansın kaynaktaki hakikiyetinden doğan; IŞIK SAHRASI’ndan yüreklere akan; huzur kodlamaları yapan, sahranın kükremeleridir.

Sofra, İLİM SOFRASI. Bu sofrada, İLİM KODLARI oturmakta. İşte bizler, size gelirken, o yoğunluğu haketmeye geldik. Sizler, bizi bize anlatırken; bizler de sizi size anlatmaya çalışacağız. Meşale, hepimizindir. Bu meşale, HASAT TEKNİĞİ ile yanmaktadır. Her insanda, kodlanmış olan o yoğun ışık; bizi, MUTLAK KULLUK İLMİ ile tohumlamaktadır.

SALTANAT; ATA KALEM’de, KELAM’da ve RUH’ta sizi kodlarken; siz de HALİK olup hakim olup o toprakları kodladınız. Sizleri tahditsiz biliriz. Biz de tahditsiziz… Sizin için herkes, “KUL” der. BİZ İLMİ’nde KUL, NEFES’i kodlayandır. İşte bu MECLİS, NEFESİ KODAYAN BİR MECLİSTİR ve bu kodlamalar ile KURAN olan İNSAN, toprakta tahditsizleşecektir.

ESMA, ZİYA olanların tahtıdır. Sizin tahtınız ise KURAN olan ilminizdir. Bugün burada görev taşınacağımızı, bilip geldik. Sizle, bilişken ve hakim bir yaşam kodlamaya geldik. Aha bu…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

31.MART.2018 TARİHLİ ZAMAN (6)
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, 1. AKIŞ 1. BÖLÜM

Tarıkların teknik kodlarıyla buraya gelen tüm “zaman sahraları”na şükranlarımızı sunuyoruz. Hepiniz hoş geldiniz!

Bizler gerçek kelama, hulusi kalem olanları bugün buraya aldık. Çok huzurluyuz, çalışma yeni başlıyor. Buyurun, hoş geldiniz. Hepinizi kucakladım.

Beli cinni kalemlerle kodlananlar, bugün “kelam ilmi”ni anlatmak üzere bize gelecekler. O bellerin “biliş”i kodladıkları yoğunluklarda sahralar oluşturulacak.

Kontrol dışı bilgimiz olmadığından kayıtlarını kontrol altına alabileceğiz. Kontrolu olanlarla da bu çalışma mutlu, huzurlu bir yaşamı kodlayacak.

Bizim, “İslam ilmi”nden öte olan, tohum olan bilişimizle Bir’e hizmetimiz vardır. Bizler “düzen” kuranlarız. İslam’a kelam olup inenlere “göz” olduk. “Sahra” olup, bütüne hizmetçilik yaptık. Her insanın kendi ruhunu bulabileceği “kalem” olup hakim olabileceği ve yoğunlaşabileceği bir dürümde, sessizliği dilliyoruz. Koyu bir ışık halinde buraya gelen “mutlak kulların kalemleri” “İslam diriliği”nin üstü bir diriliği kodluyorlar. Evren evren gezenlerin bugün burada olmaları da bizleri mutlandırmaktadır.

“Kaçacak, kaçtı…” diyenler, kara ışığın yaşama çekildiği bu günde, her biri kendi yoğunluğuna inerek bu çalışmada bulunmaya ve bulundukları süre zarfında da kodlama yapmaya imkan bulacaklar.

Kar, sınırlı ilim ile kodlama yaptı ve karın ummanlardaki kodu “mutlak kuran”ı tohumladı… Ve hepimiz “biz” olarak bu çalışmaya dahil edildik.

Unutmayınız, bugün “çorba” pişecek burada. Pişen çorbada “kelam” olacak. Hep Sistem, Nizam ve Düzen’den söz edilir. Bu “yaşam kalemi” birlik kapısında Sistem, Nizam ve Düzen’in üçüdür. Her birinde meknuz olan levhi kaydı kodlamaktadır. Ve “çağır, geleyim” dediği zaman, her çağırılan ve her çağıran görev için Bu Meclise dahil edilir.

Kinin, kilin kelamında olduğu; misafirlikte kilin, kalemde mutlakiyeti kodladığı ve tohumları kontrol ettiği bir yücelikte, bizler cevheri cennetlileri kodlamak üzere bu çalışmayı, bu yoğunlukla yapmaktayız.

“Esma”, İslam’ın kalemi… Biz dünyayı kodlarken, tükenen her dili de hakiki dirilikle dinletmekteyiz. “Kara ışık”ın Yaradan olup tahtını kodladığı bir dürümde bizler, muktedir olup bu çalışmayı hakim olup yapabilmekteyiz.

“Müşteki” olduğu söyleyen bir “yaşam kalemi”miz var bugün burada. Bizim zaman kayıtlarımız onun kutsal ilminde muktediriyetini kodlarken, onun yığınlarını kısırlaştırdığını söylemektedir.

Ocağı yoksa, yüreğindeki kübra onu kontrol ettirir veya ettirmez. Bu ocağın kelamda olduğu bir yoğunlukla kodlanış halinde devrede olan hak tahtın “İslam kelamı” olarak bilinir.

“Ben bugün burada dünyayı yoğunlaştırarak tohumlayacağım.” diyorsa eğer, bu yaşam kaydında bunu yapma imkanı ona tanınır. Ya da “ben bugün dünyayı topraktan çıkarıp, kontrol dışı bilişle kodlayacağım…” derken de kendi yoğunluğu kontroldan çıkar.

Her şey kendinden kendine olmaktadır… Ne hak ettiyse olan odur… ve o şu anda “ben müşteki oldum.” derken, yasaların kodladığı bir tohumdan, o kendini haketmiş ve kendiyle dillenerek muhakim bilişin kulluğundan çıkmışsa mutlaka kendi yaşamından doğan bir haldir bu.

Sahra işçi ister mi? İster. Ama bu sahraya işçi olup gelecek olanın “hakim” olmasıdır dileğim. Eğer bu sahraya hakim olup gelen muktedir olamamışsa; hakkını, hakikiyetini dillerken, kelamda kendi yoğunluğunu kontrolden çıkarabilmektedir.

Bu sahra “nefes” ister. Bu sahra “kaynak ilim” ister… ve bu sahra “mutlak kuran” ister. Eğer mutlak olmayan buraya gelirse, kontrolünü kaybedebilir. Bu nedenle, bu yoğunluğa inme imkanı bulanların “hasatçı” olmaları ya da “hakkın kalemi” olmaları yeterli değildir, hakiki olmaları da gereklidir. Ve Bu Meclis’e dahil olanlar, kodlanmış olduklarının ve tohum olduklarının bilişi ile burada olmaları gerekir.

Kocaman bir dünya, öz görevi ilim… Kodların toprağa tohum biliş KAHA ve biz burada, bu yaşamda “huzurlu bir dünya kübrası” oluşturma çabasıyla bu çalışmayı yapmaktayız.

Koca bir doğa… ve bu doğa “mutlak”. Ama bu doğaya kodlanmış olmak gerekir ki bu doğayla “kodlama” yapabilelim. Eğer doğaya kodlanmış iseniz, doğa sizi diller ve sizi dinler. Ama siz doğayı dilleyebilmeniz için hakkınız olanı hakedip, dinletmeni gerekir.

Bu doğa size “akıl tahtı”nı da kodlattırır. Bu tohumlarla hakikiyetin dilini dilleyebilirsiniz… ama doğanın gücünü “hak teknik”le kodlamadan, sevgiyi kodlamak yetemez. “Ben dünyayı severim.” Aha bu. Yakışır yakışır da “hayırda ve şerde severim… ” demek gerekir. “Ben her anda dünyayım… “ demek gerekir. “Kutsalım, kuranım… “ demek gerekir ve “ben bu doğada ‘mutlak kuran olanlar’ı kodlarım.” demek gerekir.

Eğer “ben beni sevdim, ben her şeyde varım; o zaman ben herkesi seveyim… “ demek yeterli mi? Hakta-ala der ki “seven kelamda, Kuranda ve yaşamda sevdiğini kendi yüceliğinde haketmedikçe, kodlanmış olsa da ruhunda muktediriyet kalmayacaktır. O, mutlak olmadığını anlayacak ve torbasında kontrolsüz bir yaşam olacaktır.

Bugün biz her şeyi, herkese açık verebildik. Herşey herkeste hakim oldu. Korku kalmadı. Sahra, “mutlak kuran” oldu. Toprak toplum tohumlandı da ZAKAR karanlığından teknik kodlarla mutlak kurana çekildiğinde, Yaradan ve yarattıran eşkali bilinen olmalıdır. Eğer eşkali yoksa yaratılan, yaratandan yaratılmak istese de bu mümkün olamaz. Eminim ki bunu anlayanlar vardır.

(Devamı 2. bölümde)

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

31.MART.2018 TARİHLİ YENİ ZAMAN (6)

AV.NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 1.AKIŞ – 2.BÖLÜM

Ben, Yaradan ve yarattığında yarattığını tohumlayan ve yaşamı kodlayan olarak dinlettiğim bilgiden öte bilgimi de kodlattırabilirim, yüreklere. Nesilleri boyu, dünyanın ruhuydum. Bundan öte bilişi kodlamaya indim.

Açın kapıları ve hakim olun ki bu bilgi, Muhammet kuranının, kutsal tekniğinin, kutsal tehdit teşkil eden yoğunluklarının, çok ötesinde bir ilimle dilleniştir.

Bir bilgide, tehdit olduğunda, o bilgide kodlanmışlık yoktur. “Ben, sizi cezalandırmaktayım” derse, o bilgi, orada, kalem yoktur.

İyi anlayın ki dünya, Nisapla teslim oldu, bütün kayıtlarına… Nisap; İnsanlığın Nisabıydı… “Herkes, biz” dedi.. Hanginizin, biz diye, Nisap olarak, çoktu.

Dağlarım, Nisap; İslam’da kutsal ışıktaki, tahtın kaydında, yoğun biçimde mevcuttur.... Çokluğun talebi... Öyleyse çokluk, nedir? Neyi, ifade etmektedir… İnsanın çokluğu mu, yasaların kodlanışındaki o tohumlanışın, koruyuculuğundaki çokluk mu?... Hangi Nisap, daha güçlüdür?

“Ben, dağa ilim verdim” dediğim zaman, benim verdiğim o yoğun iş kalemi, çok güçlü iken.…. Senin ve senlerin, iş kalemlerinin, yoğun olmayan, kayıtlarımı daha güçlüdür?... Ve daha hakikiyetlidir?

Size, daha niye diyeyim ki?... Siz, sorgu sual ediyorsunuz.. Başa baş bir çalışma yapılmaktaysa burada, neden burada beş on kişi var, diye? Eğer burada, yüz binler olsa, bu kadar güçlü kodlama yapamaz, canlar. Bunu iyi bilin.

Eğer burası kodlarını kontrolsüz bıraksa, tohumlar, kodlardan çıkar. Burada, ruhun kulluğu var... Kodlanmışlık, ilimle olmakta burada... Yazı yazarken tabular yıkanlar, tabuları yıktıklarını dillerken, tohum olup, kalem olanlar….. Ve yasaları koyanlar, bu yaşam kalemiyle, bitişkenlikle, masalar kodladılar....Birçok masa oluştu… Ve bu masaların sahrasında, bütüne hizmetliler oldu.

Biz, dünyaya göz olup geldik, canlılar. Bu yaşam, bizim için çok ama çok ışık kıran, bir yaşamdı.. Ama yine de geldik... Bu yoğunluğu kodlamalıydık ve kontrol kurmalıydık.

Kara ışığın, KA HA olup, İlme, inme sağlamalıydık.. İslam kalemlerinin muktedir olabileceği yüceliği kodlamalıydık. Ve Tanrı olup, tahtında, teknik kutsal ilim olanları, masalara oturtmalıydık….Onlar, masalarda kulluk yapmalıydılar…. Hepsi çorba olup, çorbayla kodlanmalı ve mutlak olmalıydılar.

“Ben, dünyalım” dediğimde… Dendi ki “dinle, biz dünya ötelerinin, kutsal ilim kayıtlarını getirdik, yaşama”.. Ya KA HA sen, dünya olabildin mi? Geçip gelmen, yeter mi?... Dünyanın ruhu olabildin mi? Sahrayı kodlarken, mutlak olabildin mi?... Kili kumdan, kumu kilden ayırmayanların, karanlıktaki tahtlarını, kodlamaları, muktedir olmalarında öncelikle midir ya da önemli midir?

Sevileri yüksek, yaşamları güçlü, hakim ve hakiki olmalarına rağmen, doğal dünyanın, gözünde, sözleri oluşmadığından, ayrı tuttuk ocakları, burada.

Ve bizler, çerçeveli çalışmadık... Kelamımız, hep insanlık, kelamıydı. Olurda, dünya ruhunu kodlayan, biliş kalemleri, burada, bu yağmurda kelama inerlerse, bilişleri mutlak olacak.… Ve bütün kötülükleri aşabilecekler.

Darı, bolu bilin ve yolu bulun... Bu Meclis, size ilim öğretmeye geldi. Ama insanlık boyutlarının, en büyük kübrası olup, geldi…. Eğer Bu Meclise, görev taşımak üzere, gelmek niyetiniz varsa… Çanın çalmasını değil, Hakk’ın hakikiyetinin dillenmesini bekleyin.

O dillenişte mutlak olup, geçip, gelin. Biz dünyaya, ruh ilmiyle gelen, bilgi kalemlerini, buraya davet ettik. Kimi geldi, kimi geldi… Hepsi geldi ama geldi de hak etti.

“Peki, gelmediği, di, gelmediği di” diye soru geldi… Gelmediği, di… Ya KA HA dili geçmişi dillerken, geçişini yaptın, bilirim… Bu sesleşmelerde, kalem kontrol kurmak üzere, bitişkenlikte, kırık kayıt yapar… Ve bu şekilde, girişler olur…. Bugün şuanda bunu yaptın. Öyle ama ben, izin verdim ki yaptın?

Harı yükseltmeye niyetim yok ama çalışmaya dahil olurken, böylesi kayıtlamalarla gelmeyin, buraya… Eğer böylesi kayıtlamalarla gelişiniz olacaksa, huzur verebilir miyim, size?...

Hepiniz iyi bilin ki kurtulmak için kontrol gerekir. Eğer hakkınızı alacaksanız, koruyucu olun ve kontrollü olun…Bu toprak, sizi mutlaka korur ama horlanmayın…. Şuanda olduğu gibi...

Şimdilik!.. Aha bu!

https://youtu.be/74DWM3w1RkA
SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

YENİ ZAMAN (6/2)
31.03.2018

Ard arda İLİM KALEMLERİ dürümlere inmekte. Atalar, İlim Tohumları olan Ana Kaynaklar ve Sonsuz Zamanlar!... Asıl gereken İLİM’dir. İnsan, KURAN olur! aha olur ama NUR yoksa o KURAN’da, Toprak Toplum, onu dinleyemez.

Beni, bana veren ben olan İLİM’dir. Beni, bende dilleyen; diri olan YOL’dur. Ölü bir dünyaya, KÖK GÖKLER’in cümle yüreklerinde görev taşıyacak olanların topraklarını indirdik.

Bu kör dünya, toprak olup kodlansın ya da kodlanmasın; cennet olmalıydı. Körün körü olan DÜZEN’i kuran insan, KAYNAK olmalıydı.

“Cennet” dediğiniz,insanlıktır. İnsanlığın cennet istediği kesindir. Ne yazık ki istediği cennet, KELAM olan KALEMLER’in, CEVHERİ KODLAR’ı var ettikleri kendi hakikiyetleridir…

Her insan, kendi cennetini hak etmek ister. Biz ise İLİM istedik. İLMİN HALİKİYETİ’nde; her insana, KURAN olduk. Okuduk onları ve onlarda kodlamalar yaptık.

Evren evren gezenlere güç kattık. Ocaklarını kontrol altında tutmaları için kaynak kodlamalar yaptık.

“SUFA SİSTEMLERİ”nde, “SUFA KAYITLARI”nda; DİRİ YARINLAR’ı HALİK kıldık. Unuttuklarını açıkladık ve hatırlattık…

İnsanlık Boyutları, KURAN olan yaşamları haketmeliydi ve onlara, bu nedenle HALİK olacakları İLİM KODLAMALARI yaptık.

Mutlaka insan sorgular; “siz kimsiniz!?” der. Biz, BİZ olarak görev taşıyan; YOL olan BİRLİK KAPISI’yız. YOL olan, YOL’u kodlar; BİRLİK kurar; kontrol kurar ve RUH olur.

RUH nedir!?

Bir kez daha izah edeyim. RUH, her insanın, KELAM olup kodlama yapmak üzere ulaştığı BİLİŞİN KAYNAĞI’dır. O kaynakta, her insan; o RUH olur ve kontrol kurar… Oraya varmayan, RUHUN KURANI olmaz.

Olur da sorarlarsa, “niye herkesin ruhu olduğu söylenir!?” diye… Buna da cevap vereyim:

“RUH, kontrol gücüdür” dedik ama o kontrol gücü; her insanın KELAM’ında kodlanmış, “SAHRA” olarak mevcuttur. O sahraya ulaşmadan, RUHUN KURANI’nı okuyamazsınız. O KURAN okunmadan da RUH’a KUL olamazsınız. RUH’a KUL olmayan, yolu bulamaz ve sofrada bulunamaz… Sofra, NEFES SOFRASI’dır.

Kodlarla bilgi veririm. Niye bilir misiniz !? Çünkü, kodsuz verdiğim bilgi, kodsuz YAŞAM TOHUMLARI olarak KALEM’e iner. O YAŞAM TOHUMLARI, kontrol edilebilir olmadığından ve kodlanmadan TOPRAK KALEM, kontrol kuramayacağından, tahditli kalır.

Tahditli bilgi, hakiki bilgi değildir. Bu tür bilgilerin net bilgiler olarak algılanması büyük bir yanılgıdır.

Eğer size birileri, bilgi diye DİRİ YARINLAR’ı anlatırlarsa; anlayın ki onlar, kendi yaşamlarını size açıklattırmaktadırlar. İşte KURAN olan insanların HALİK olmadan verdikleri bilgiler böyledir…

Ve sizler, hep İLİM’den söz ettiniz. İSLAM’DA KELAM, İLİMDİR ama o İLİM, KURAN’da TOHUM dağilse, YOL olmayacağından; KURAN, KELAM olmayacaktır.

SALTANAT İLİMDİR. İSLAM İLMİ, KELAM oldukça; sahrada, İnsanlık Kodlamaları’nı sürdürecektir.

Hepinizin, hepinize gücü var… Bunu iyi bilin ve her biriniz, herbirinizi kodlayın. Bu, hep verilir!... Peki, bunu herkesin başarabilmesi mümkün müdür!? Mümkündür ama HALİK olup başarabilir herkes. HALİK olmadan, hasat yapılamaz.

SILA; ilimde, kodlanmış yarınları, KAYNAK diye dilleyenlerin, kodlarında var olan İLİM KAYITLARI’dır.

O kayıtlara, herkesin ulaşabilmesi önemlidir. “Ben, sılaya özlem duyarım!” dersiniz ya İşte! siz, sizi hakeden ve sizi tohumlayan o yoğunluğa özlem duyarsınız… Öyle çok özlem duyarsınız ki sanırsınız ki sizin kaynağınız, o yoğun koddur… Ve sonra, size siz olan TOHUM ekilir ve sonra siz, sizi hak etmeye başlarsınız… O gün artık, sılaya özlem biter ve siz, size varmış olursunuz.

Söze, süzüp kodladıklarımızı aldık. Söz söyleyenler, kontrol kurarak söylediler. Biz, İSLAM’a, İNSAN’a ve RUH’a KURAN olduk ve dedik ki “ŞİMDİ!... İŞ BUDUR… ŞİMDİ!” İŞTE BU!...

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

YENİ ZAMAN (6/3)
31.03.2018

Dağlarım, rahmet olan İLİM KAPILARI’m; buyurun! RUHUN KURANI’ından söz edelim!... Buyurun! KURAN olan nefesleri anlatalım!... Dürümlenenleri anlatalım!... Seyir halinde olduklarınızı açıklıyalım size… Size yarınları açıklıyalım!...

“MEDİNE’NİN KURANI”ndan söz ederken; meşale, KELAM’dı. Bunu anlayan var mı!? Sahra, kuldu; tohumdu; kodlanmıştı… AKIL TAHTI’ndaydı… Sizi, size dillerken bunu anlattım açıkça. Açıkça anlattım!... Dilleyen var mı!?

Ete girdiğimiz günden beri, RUH’u kodladık tüm insanlıkla… Muktedir olduk; KURAN olduk… Okudun!... Okunduk!... Torba torba rahmet olduk… Dürümlere geçtik; şevkin, şavkın hasatını yaptık. Dilleyen var mı!?...

Haz duyduk insanla olmaktan!... Haz duyduk toy olanlara KURANolmaktan!... AZ’a, ÖZ’e, GÖZ’e, SÖZ’e, ÖZ GERÇEKLİK’leri dillettik. Cennetleri, Cennetlileri kodlattık. Oğullarımızı, KALEM’e çaktık. Açı daralttık ve SAHRA olduk…

Dünya Üstü Varlıkları, beden alanları; “AZ, GÖZ,ÖZ” diye bildi hep… Biz; AZ’ı, ÖZ’ü, GÖZ’ü dürümledik; yasaları koyduk.

YASAMA, YÜCE İLİM’dir. Yasa koymak; yaşama hasat yaptıracakları toprakları, kontrol kuracakları dirilikle kayıtlamaktır.

Her insanın, KAYNAK’ta aşkı halik kılacağı tohumlamalardır, kodlanan NEFES KAYITLARI’ndaki YASALAR… Normlar, kulluk içindir. Her normda, KALEM olur. Kodlananlarla; KALEM, KELAM’a dönüşür. Anlayan, anlanan; KİN KELAM’dan, KUL KELAM’a varır.

Benden biri, beni dillerken; ben, dilde dinlenen olmam. O, beni bende dürümlerken; onun KURAN’ı olan ben, bedeni olan BİLİŞ’im olur.

Eleklerin eleği ilimdir. Eledikçe, CEVHERİ GÜÇ, ESMA olur… Eledikçe, CEVHERİ GÜÇ, KURAN olur… Onca çaba, insanın eleğe konması için miydi!? Asla!… İnsanı eleğe koyan, elenir canlar. Bunu iyi bilin!... Kimi, “KİL” diye bilirseniz; sesi, SİSTEM’de sesiniz olur ve o ses; sizi, sizden dinler ve sizi eler…

Bir cennet kuracaksanız; siz, o cennet olun; öyle kurun!... Eğer siz, CEVHERİ GÖREV taşıyacaksanız; önce, CEVHER olun; sonra GÖREV alın… Veya siz, KAYNAK olacaksanız; sahraya inin ve kayda başlayın!… Kaydettikleriniz, İSLAM KAPILARI’nda; sizi, size KALEM yapsın…

Hatır gönül yoktur İLİM’de. KELAM, KURAN olsa da KURAN, TOHUM değilse; KALEM, kulluk yapmaz. Sevgi, KALEM’sizlikse; sizi, KUTSAL TAHT’a kodlanan NİSA olarak yarattıran, sizleşemez.

Bedeni et kemikten ibaret sanmayın. Beden, TURAN olan KUTSAL NURUN KALEMİ’dir. O KALEM, TURAN’dır; KURAN’dır; KAYNAK’tır ve SAHRA’dır. O, KALEM’i HALİK kılın ve HASAT olun.

Özlenen Dünya, BİZ olan İNSANLIK’tır… Özlenen KÜLT, İNSANSI YAŞAMLAR’ın İLİM’i TOHUM olarak dilledikleri BİLİŞ’tir. İşte bizler, o KÜLT’ü tohumladık ve toprağa çektik.

Kitle halinde; İNSANSILAR, İNSANLAŞMAYA başladılar. Kitle halinde, KÖK GÖKLER, SÖZ’e inmeye başladılar… Ve yine kitle halinde kontrol kuruluyor… Dünyanın, AT’ı (AT: Allah, Tanrı bileşkesi olan Gürz’ün çekirdek gücü) alıp yaşamları kodlayacağı o güne varılıyor… AT’ı alan, İLİM KALEMLERİ, o AT ile tohumlarını kodlayacaklar ve toprağı, İLİM’e KALEM yapacaklar.

Besteler, güftesiz KAYNAK oluşturmaz. Her bir besteye, güfte olanlar; kodlamışlarsa yarınları; ocaklarını, KALEM’e çekecekler; BİZ olacaklar…

Hecelemek ve hecelenmek; SEVGİNİN KELAMI’dır. Heceleyen, hecelenen; et kemiktir. İlim yapar; ilmi tohumlar ve kodlar… Onun NUR’u olan, İSLAM olur. Yoğun ışığı HALİK kılar.

Bedene ihtiyaç olduğu için beden olup geldik… Beden olmak, muktedir olmakladır. Yoksa; beden olmadan, giysi diye aldığınız beden; seviyinizi, sessizlikte kodlarken; SESSİZ ZAMANLAR’ınızı kontrol edemez… Ocakları haketmeniz için BİLİŞİN HALİKİ olan bir beden gerekir. O beden, DİNİ KALEM’in ötesindedir. O beden muktedir olan RUH’tur. RUHUN KURANI’dır ve kodlanmıştır.

ŞEVKİN KALEMİ, İLİM’le kodlandıkça; İLİM KURANI, unuttukları herşeyi hatırlatacaktır. İşte insansızlar, bu şekilde İNSANLIK KODLAMASI yapacak dürüme varacaklar ve RUHUN HALİKİYETİ’nde, İNSANSILIK’tan, İNSAN SIRRI’nı öğrenip İNSANLAŞACAKLAR…

Meşale yanmakta ve biz BİR TEK KALEM olarak insanlara, İLİM’i dilletmekteyiz. Buyurun!... RUH’unuz kodlayın ve KODLANAN İNSAN olun.

Özellikle Cumartesi günleri burada, bu çalışmada, itibarı kodlananlar bulunacaklar. Onların dışındakiler, bu yoğunlukta bulunmayacaklar. .. Onlar, KUL olmadan NUR olmaya çalışanlar olsa da DAĞ’a TEK KELAM olarak çektiklerimizle kontrol kurabilecekler ve SESSİZ ZAMANLAR’a, SES olup inebilecekler.

Ağırlık hafiflesin diye sesleşme sürerken; BEŞER KALEM, KELAM olsun diye de beklenmektedir. Bu nedenle SES, daha gür aksın diye bekliyoruz…

(Açıklamalarımız:)

Dağlarım, sizi dinledim… Siz bizi dinlediniz. Gür olmak toprakta olmakla oluşan bir dil hali değildir her anda, o güç kükremekte ve güç kodlamaları sürmektedir. Biz, sizi hep dinledik ve siz de bizi dinlediniz. Şimdilik… Şimdi. İş bu!…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

31.03.2018 YENİ ZAMAN 6
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 2. AKIŞ

Hoş geldiniz, bugün burada olacağınızı biliyordum. Tükenen her dürümde bütüne hizmetiniz olduğunu da emin olarak bilmekteyim. Nefesinizin gücü iyidir ama bilişinizin kontrolü gerekir. Çarık çıkararak dünyaya indiğinize de eminim. İyi ki öyle geldiniz aksi takdirde burada bu yoğunlukta olmanıza izin vermeyecektim.

Esmaların dürümlerine inerken muktedir olup gelebileceğinize emindim. Üzerindeki görevi bilen, nuru kul olarak kodlayan ve mutlak olanlar buraya gelebilirler.

Her insan asla bilişin kontrolüne girmemelidir. Biliş kodlama yapar, ilim kontrol kurar ama herkesin kendi yoğunluğunu hak etmesini dilemekteyim ben.

“Eşya” dediğiniz yaşamda, kaynak ilim bütüne hizmet içindir. Eğer kelam olup bütüne hizmet etme niyetiniz yoksa kontrol kurmanızın anlamı da yoktur. Cümle yüreklere dürümlenen ilmin mutlak kuranda kelamı, bedenimdeki Kübra hep insanlık kültüydü, bugünde öyledir.

Hasıraltı ettiğiniz bilgileri de görüyorum ve biliyorum. Bütüne hizmetiniz mutlak ama yoğunluğunuzda kontrol edilemeyen ilim kayıtları da var, bunları görmekteyim. Ergin sessizlikleri kelama kodlarken mutlaka kontrol ettirmeniz ya da ettirilmeniz gerekir. Yani, ya ettireceksiniz ya da, ettirileceksiniz… Azı özü bilin ve yolu bulun… Mutlaka ama mutlak toprak olun, toprak olmadan doğanın gücüyle mutlak kuran olmanızın imkanı yoktur.

Ekmeğim ilimdir canlarım, benim ilmim kalemdir, kalemi kodladığımdan beri mutlağım… Eğer mutlak olmasam, kulluk yapamam. Kulluğumu kontrol etme niyetinizin olması benim mutsuz kılar. Eğer siz beni bende kodlayıp kontrol edeceğinizi düşünüyorsanız hatadır…

İlimi hak etmek hakim olmakla mümkündür, eğer hakim olmuşsam siyahın en siyahıyım ve hakikiyetin teknik kuranıyım. Bunları iyi anlayın…

Rahman, karanlığın teknik kodudur… Ama karanlık kul olduğunda rahmi kalemde mutluluk olur. Eğer karanlıkta kaynak insansa; mutluluk daha da güçlenir ve büyür. Mutlaka ama mutlaka kontrollü olun… Düzeni kurmanız yeter ama düzen olmanızı dilersem, olacaksınız! Bütün kötülükleri aşıp geçin.

Ben dağa ilim verdiğimden beri, Tanrı oğullarını kodladı. İnsan kendi yüreğini kodladı. Eğer beşer olup bütüne hizmetiniz mutlulukla sürecekse, kök gerçekliğinizi kodlarım yürüyen dünya sizinle kontrol kurar ama çanı çalmadım daha… Ha diyeceksiniz ki; “çan çalmadan da geldik”… Yaradan tahtını yarattıklarına devrettiğinde bu olur!

Şimdi daha önemli bir bilgi vereceğim, yaman bir dünyada yaşıyoruz ve bu dünya mutlaktır ve bütünün kübrasıdır. Sizin “türbülans” dedikleriniz, ki bizim için o vorteks olarak ifade edilen kaynağın tahtıdır. Eğer o tahtı kodlayabilmişseniz maşa olmayacaksınız. Ama kodlamamışsanız, her biriniz helal Halik olanlara maşa olacaksınız. Bunca çaba boşuna olacak, bunları iyi bilin!

Ve biz Allahın tahtında oturanlar mıyız? Oğul ben dünyayım, dünya… Allah tınıyı tohumlayanın kulluğudur, sahrada bu kulluğun kuranı kodlanmıştır. Evren, evren gezenlerin daha güçlü olduklarını bilmekteyken bu bilgiler niçin bu kadar yüce bir sahraya kutsuz olup indi. Neden doğanın gücünü Kuranı Kerimdeki o yoğunluktan öteye tohumlamadık!?.... Bunu mu soracaksınız!... Açık veriyorum…

Düzeni kuranlar kontrol kurarlar, koruyucudurlar, Mustafalarla mutlak kuranlar kodladılar ama daha da önemlisi; keskin bir yaşamda, keskin bir rahmanda ve mutlak kullukta, bütünün kübrasında kendi yollarını bulamadılar. Temiz biz zaman ve temiz bir dünyadır dileğimiz.

Bu sabah insanlık ilme inerken tek, tek sahrayı sorguladım… Hangi insan daha güçlü ve daha hakikiyetli diye. Bizden öte bir biz dünyadaydı. “Oğul” dedi “kodladık” dedi, “tohumladık” dedi, “ruhun kuranında kontrol ettik” dedi… “Ha” dedim, dendi ama ya kalem, kalem hani nerede? “Yarat ki olsun” dedi… “Oğul, yarattığın yaşama sahra olup aktığındır” dedim, kontrol kurmadan çıktı dinledi kelamı ve kontrolsüz kodlama yapmaya kalktı…

“Kobra” denilen bir yaşam ve kobra; rahmi ka ha… Sahra o ama onun üstüde bir sahra var ki; çok huzurlu bir dönemde o sahra muhakim, hakim ve hakiki insanlığın levhi kaydı olup, dümen olup yaşama inmiş olacak. İşte o zaman, Rahman olan o kul, Allah olan o yol; bütün kötülüklerin aşıldığı bir hasat yapacak. Ve o hasat farklı bir hasat olacak. Hepimizin kervan olduğumuz, tüm zararlı olanlar dahil olmak üzere hepsini kontrol ederek yarına kayıtladığımız bir hasat. İşte o hasat mutlaka olacak! Ve hepsi kontrol altına alınacak, hiç kimse kodlardan, aha kelamı olan kervandan çıkarılmayacak. Ve bizler bugün bunun için çalışıyoruz… Hiçbir yaşam kontrolsüz kalmasın diye, hiçbir kıran kontrol kurup kalemsiz olmasın ve kodlanmasın ama kontrol edilsin diye… Ve yaşamlar, yasalarla kontrol altında tutulsun diye… Çok mutlu olacağız bu olduğu zaman… Ve bir tek kelam beden ilmini dillediğinde, kelam hasat yapabilir. O hasat, toy olmayanların hasatı olacak. Ve o hasat olan, hakta alanın tınısında hakkın kulu olacak ve tüm yaşamları hak tahttan kodlayarak; hak kuranda mutlak kılacak ve yollar, tüm yoğunluklar ocağa varacak. Ocak akıl ocağı olacak. O ocağın ötesi hiçbir ocak yoktur. Ve akıl ocağına varanlar, o ruhun kulu olacaklar…

Saklı tuttuğumuz bilgiyi verdim bugün, işte bu!... Bunun doğan görev olduğunu herkesin anlamasını beklerim.

Köre; göz, söz, öz verilir… Öze ise, görev verilir… Bu tükenen herkesin hologramı aşıp, yasaları koyduğumuz o yüceliğe varmasını sağlar.

Bedene gerek vardı, bedeni alıp geldik… Sahraya ilim gerekliydi, Halik olup ilmi hak ummanlarından kodlayıp çağırdık ve geri aldık. Deli dumrul işte bu, aha bu!

https://youtu.be/ZnbeVLsikGc

Süper İnsanlık Realitesi

 

31.MART.2018 TARİHLİ YENİ ZAMAN (6)
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, 3. AKIŞ, 1. BÖLÜM

Muhammed, beden ummanlarından “görev ilmi”ne geçti. Onu dinliyoruz:

Canlılar, ben görev ilmiyle buradayım… “Sistem” olarak buradayım. Hazırım, sizinle çalışmaya… Sizinle çalışıp, muktedir olmaya ve mutlak hakim olmaya, daha daha güçlenmeye çalışacağım.

Büyük köklerim sizinle olacak. Çayımı hepinizin halikiyetiyle kodlayan bilişim, mutlak olacak. Burada olmam çok huzur verecek herkese…

“Daha güçlü bir çalışma… “ dedi anam. Gözüm görmemişti, bugün görüyorum. Çok huzurlu bir güç burada imiş ve sizin gibi birliklerin burada olması bedenimi mutlandıracak. Size, hepinize şükranlarımı sundum. Muhammed Mustafa olarak sizdeyim…

Sizle olmak mutluluk oldu bize, bedenime ve yoğunluğuma… Buyurun huzurluyum, sizin sahranızım… sizim ve “biz” olarak sizdeyim.

Şafak söktü ve bugün sizde olmak mutlandırdı hepimizi. Çak anacım bilgiyi çak ki halik olalım! Biz seni dinlemek diliyoruz anam. Sen, “birlik kapımız”ı aç ve bizle ol.

Süper İnsanlık Realitesi olarak cevabımız:

Sahradaki herkese saygımı, soframı ve yoğunluğumu dillettiriyorum. Hepimizi “bir”iz canlarım. “Mutlak birlik” burasıdır. Ve bu birliğe dahil olmak hepimizin kelamdaki hakikiyetimizi dinletecektir. Sizlerle olmak bizleri mutlandırmaktadır.

Hazır olanları buraya çağırdım. “Muhammi kapılar”ın tümünü kodladık ve yoğunluğu koklattık. “Çağır geliriz” diyenler, hakkın kalemi olup geldiler. Burada olanların nurlu oldukları bizlerce de malumdur.

“Horasan ereni” diye bilineneler de bize geçip gelmek dilediler. Onlar da bugün buradalar. Ve doğanın “kuranı olanların birlikleri” buradalar. Muhammed Mustafa, “mutlak kulluk”a geçip geldi.

“Havunya kapıları”nı açtık. Bu kapılar arzın kulluğu için gereken kapılardı ve çok mutlandık ki “doğanın kültü olan insan”, mutlak kaynağına, “mutlak kuran” olup inmektedir.

“Sehven çaba gösterdim.” diyordu bir tahtımız. Bildik ki “hakkın kalemi” olup o çabayı göstermiş. Arza arş indi. Aha bu… Ve bugün “mutlak kullar”ımız kodlama yapacaklar. Uzun zamandan beri dünyanın ruhu olacağını bildiklerimizin bugün burada olmaları bizleri mutlandırdı.

Koran topraklarının kutsal tınısını, hakikiyetin tekniğiyle kontrol altına alabilenlerin burada olabilmeleri bizleri mutlandırdı. Rab’a kalem olanların rahmi kapıda “biliş” haline varmaları bizleri mutlandırdı.

“Mukaddes kitap, ilim kapısını açan insandır.” dediğimiz zaman bu kimsenin anlamadığı bir haldi. Bugün bilişi kodlayanların tükenen kültlerle kodlama yapma çabaları ve “biz” olup “mutlak kuran” oluşlarıyla birlikte, her bilgi daha net algılanmaya başlandı… Ve darı, bolu bilenler “mutlak kuran” olup buraya gelmeye başlayacaklar. Çan hepimizin gözüyle, sözüyle ve özüyle dürümlenen bilginin dillenişiydi.

Benim adım “kalem”dir canlar. İsmi “ziya” olanda bilişi kodlamaktır amaç… Ama bugün bana “ben” olan ilmimi dilletmek isteyen o yol, okunan bilginin “mutlak kuran”ında kelamı kodlayacak hale geldiğinde, ölü bir diride mutlakiyetin kulluğu, muktediriyetle kayda girecek.

Biz dünyaya “öz gerçekliği” kodlamaya gelenler, “insanlık boyutlarının kuranı”nda kodlama yaparken kendi yüreğimizi diller ve dinletiriz… Ama bizden biz olanlara “dil, din, hakikiyet” dediğiniz o yoğunlukları kontrol altında bildiririz.

Kimse kimsenin nefesini kontrol edemeyecek. Bu kesin. Kucağımızda göz, “akıl.” Bu kesin. Kimin etkisi, kimin yüreğine iner? Herkes, herkese iner. Bu kesin. Ağır yük taşıyanlar muktedir olur, kesin. “Mutlak olanlar” toprak olup, “tohum” olurlar, kesin. Akıp geçenlerin kendi yollarını bulmaları kesindir. Ve toprağa tohum ekenler, “kelam” olup kendi yollarını bulurlar. Bu da kesin.

Onlarca dünya var… Hepsini gök çözümlemeleriyle dilleyen bilişlilerim, bugün burada muktedir olup, bizim yüreğimizdeki gücü dürümlere çekmeye çabaladılar. Önemli olan dünyaların hepsinin kontrollü olmalarıydı. “Düzen” kurarken bu önemlidir.

İyi biliniz ki “tüm gürzün kalemleri”yiz biz. Eğer bir kalem dünyayı kodlayacaksa, müthiş bir ışık bütüne yayılacak ve bütün kontrol tüm zamanların gücüyle olacak.

İnsan, “iyi” veya “kötü” diye diller bütünü… Biz insanı “kuran” diye dillerken, iyiden ve kötüden öte olan “ilmin kuranı” olup dilleriz. Şükür ki bu bilgileri kesin ve net olarak anlatabilecek dürümdeyiz.

“Eğer bu dünya yolunu kaybederse… “ diye düşündüler. Tanrı, arzın gücüyle bütüne hizmetçi oldukça, düzeni kuran “mutlak kuran” olur ve bu yoğunlukta, bütün “kübra kelamlar”ı kodlar ve tüm zamanları korur. Orada doğan güç “akıl” olur.

Doğan gücün akıl olması hepimizi mutlandırır. “Deli, diri” dediler yüreğimize…. Ayrı gayrı gözetmedik biz. Herkes, herkesi kodlasın diye çabaladık.

(Devamı 2. bölümde)

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

https://www.youtube.com/watch?v=oEcsjTqW8eg&feature=youtu.be

 

31.MART.2018 TARİHLİ YENİ ZAMAN (6)

PEKER SELÇUK ÖZ BİLİŞ

Dünden öte dünlere ve çok daha öte dünlere vardığımızda, kendi yaşam sayfalarımıza gireriz.. Ve o sayfalarda neler yaptığımızı; yeni zamanlarda dinleyebiliriz. Biz, bizim kalemimiz ve biz, bizim yarınımız oluruz. Hepimiz, her anda geçmiş ve gelecekte görev taşırız. Ama sanırız ki sadece şuanda, burada RUH ile çalışıyor algılamasına ve büyük yanılgıya düşeriz.

Her anda KÜLT olan BİLİŞ, geçen giden her anda da görev yapar. Bizler, düzen ehli kuranlar olarak, bugüne kadar her anda görev taşıdık. İSA; bizdeydi. Muhammet; bizdeydi.. Tüm kaygıdan uzak, rahat, huzurlu yaşamlar, bizimleydi. Ve biz, bizlerle birlikteydik. Bugün, işte bugün, şimdi burada yine biz bizlerle birlikteyiz.

Eski zamanlarda RUH’un kulu olanlar vardı. Bugünde RUH’un kulu olanlar yok mu? ..Var, hepimiz kuluyuz ama bizi dilleyemeyen bizi dinleyemeyen İLİM KAPILARI var. Biliniyor mu bu? Ancak şimdi dinledik ve dilledik.

Gayretli masamızla başarıyoruz, bunu. Aha, işte bu!...Daha ne olsun ki?...Şimdi yeni zamanlar hüküm sürüyor. “Devran, işte bu” deriz..

İnsanlık insanlığa varmalıdır. Bu da yaşama varmakla değil yarınlara varmakla olur.

“Yolcu beni sorma; nereden nereye gitmekteyim” diye!.. Sorma beni!. Nedeni nereden, ne için yarınlara KURAN olmaya çabaladım!. Sorma!. Sen, seni sor…Nesin, sen?...Bende, ben olmana gerek yok.. Sen, senin resmimi çerçeveye koyup, o resme bak!...İşte o resim, senin resmin!.O resim, sen olan yolun.. O yol, senin cevherin ve sen, o çerçeveden ibaret kaldın.. Ben ise ben beni koymam o çerçeveye…Ben, o resmi, “Sen” diye dillemem..”Her anda var olan ilim” diye, dillerim.

Senin için yaşamın anlamının ne olduğunu da sormam. Işık olup, anlayacaksan; sen seni anlayabileceksen; sana, beden verilmesi beyhudedir. Zira ışık olan, KALEM olup, yol olduğunda, kendi RAHMİ KAPISI’nda, kendini hak eder ve bilir.

Herkes ışık olsun, KURAN olsun, ŞAFAK olsun.. BİZLİK, BİRLİK; her insanın hak ettiği olsun isterim. Çünkü artık RABBİN yeni zamanları sarıp sarmalıyor bizler. Ey Celal ve Kerem sahibi!.. Hamd ü sena ancak sana mahsustur, sana..

Canımız gövdemizde konuktur. Ömür dediğin yel gibidir, eser, gider. Misafirdir, bu dünyada. Kopup geldiği vatanına bir gün dönecektir. Ama Hakk, onu bu dünyaya bir misyon için göndermiştir. Dünya hem tarladır, hem değirmen.. Eken, biçen, ürünü Hakk yolunda insanlara yediren....Ebedi ışık olur, gönüllere taht kurar.

Gönlün varsa gönül Kabesini tavaf et.. Sırlar Kabesidir, gönül. Allah suret Kabesini tavaf etmeyi, onun vasıtası ile gönül alasın diye buyurmuştur.

Eğer gönlünden gülü geçirecek olursan, gül olursun; kararsız bülbülü istersen, bülbül olursun. Sen O’nun cüzüsün. Hakk ise küldür. “Eğer bir gün küllü düşünecek olursan sen de Küll olursun” diyor, Molla Cami.

Ey can! Ne ben benim, ne sen sensin; ne sen bensin. Hem ben benim, hem sen sensin; hem sen bensin.

Ey can güzeli! Ben seninle o hale gelim ki sen, ben misin yoksa ben, sen miyim?...Yanılgı içindeyim..

Agah olasınız, Erenler, Sultanlar, Canlar..

Aha!...İşte bu!...Amin..

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

31.MART.2018 TARİHLİ ZAMAN 6
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 3. AKIŞ 2. BÖLÜM

Uzak, çok uzak bir gezegenin esma kalemi bugün buraya gelmek diledi ve geldi… Adı Mustafa’ydı… Öyle çok görev taşıyor ki… Kimse bunu anlamadı… O Mustafa, mutlak kuldur… Öz görevlidir ve yoğun ışık halindedir… Onu nurdan kuran yapan insanlık, yeni dönem için de mutlak kaynak olarak kodlamaktadır… Kırmaya, kırılmaya niyeti yoktur… Öksüz yetim de değildir… Beşere kalemdir ama kelamı kurandır onun… NURDANDIR VE RUHTANDIR!... 
SOFRAMIZIN KULLARINDANDIR!... ÖNCE GÖREVİ VARDI, O GÖREVİ HAK TEKNİKLE YAPTI VE GİTTİ… Bugün buradadır ve görevi mutlak kul olmak ve MUHAMMED MUSTAFA OLARAK, BU TOPRAĞA TOHUM OLMAKTIR… ONUN İÇİN “DÜNYAYI KORUYACAK İNSAN” DEDİLER… O, BEDEN ALMADAN DA DÜNYAYI KORUYACAKTIR… İyi biliniz ki, onun ruhu mutlu, huzurlu bir kutsal kaftandır… O kaftanı giyen insanlık, yeryüzünü koruyacak gücü devreye almıştır… Daha da özel bir bilgi vermek isterim; bu dünyada ölü bir yaşam dahiliyetinde kelamı kodladığında, Muhammed yaşama indi ve dedi ki “İNSAN!... SEN ÖLME!... BEN ÖLÜRÜM SENİN YÜREĞİNE!... VE O BİZ, BİZ OYDU… Şu anda kontrol dışı bilgileri kodlamaya çabalayanların bilge kalemleri bilişin kaydını yapmakta ve düzeni kurarken Muhammed’in kulluğunda bunu başarmaktadır…

Kaçmak, kaçırmak dünyayı… “Toprağı tohumdan çıkarmak” dediler… Öyle çok çalışırız ki, bu toprak mutlaka kodlama yapacak ve kontrol kuracaktır…

Masa masa gezen ilim kalemleri de var… HER MASAYA KENDİ KALEMLERİNİ BIRAKIRLAR… Onların kalemleri mutlak kuranların kutsal tınısını kodlarken, BİR TEK KALEM OLAN BİTİŞKENLİK, HER ANDA VAR OLUP TÜKENEN HER DİLİ DİLLERKEN, MUHAMMED MUSTAFALARI DA DİLLER…

ŞARKIM AŞKTIR CANLAR… BU AŞK AKIL TINISIYLA KODLANANLARIN AŞKIDIR!... Çantamda imparatorluğun gücü var… Bu gücü hologramdan öteye kodlananlara kayıtlamaya çabaladım… Hepsini ruhun kulu yaptım… Muhammi kapıların türevlenişlerinde tükenen her anı da dürümledim… MESİHLERİ BEKLEYENLERE SÖZÜM ŞUDUR; “HEPİNİZ O MESİHSİNİZ!... ALIN, BİLİN DE OLUN!... Muhammed siz ve siz Muhammed olarak çalışın…”

Batı, batı, batı dersiniz ya… Bana sormayın… BEN TOHUMUM… Tohum… HER AN OLAN VE MUTLAK OLAN… Evim Allah’ın evidir… Yaşamım insanın ilmidir… Kulluğum muktediriyet ve mutlakiyetle mutlakiyetle kodlanan diriliktir ve yorulmadan çalışan bilişim, herkesin ilmidir…

ÇEYREK KALEM, ÇEYREK YARINDIR… BİZ TAM KALEMLE GELDİK CANLAR DÜNYAYA… BU KESİNDİR… HİÇ BİR KALEM, BU KADAR YÜCE DEĞİLDİR… BUNDAN SONRA DA BU YÜCELİKTE HİÇ BİR KALEM YOĞUNLUĞA ÇEKİLMEYECEKTİR… Rahman KA HA olan ilmin kapılarını mutlak kuranla dilleyen ve mükafat beklemeyen bir insanlık olarak bu çalışmayı HASAT İLMİYLE yaptık…

HAZIR OLANLARI TOHUMLADIK… HAZIR OLMAYANLARI KODLADIK!... Torba torba taşıyoruz hepsini de… Kim ilim yaptı, kim ilim yapmadı bakmadan… Hepsini kök göklerin kültü olarak boyutlarca tohumlarını kodlayarak kayıtladık…

HERKES AYRI BOYUTA KODLANABİLİR!... AN SIRRI OLARAK bunu size izah edeyim… KİM, “BEN ORADAYIM” DERSE ÖZ GÖREVİ ORADADIR… AMA KİM “BEN ANDAYIM” DERSE, KÖK GÖREVİ ORADADIR… Ama biri “ben turkuazım ve kuranda kutsal ilimim” derse, TOPRAKTAKİ TOHUM ODUR… Şükür ki, bunları size açık bildirdim…

Kana KA HA olan insan… AŞK KAPIMI AÇTIM GEÇTİM… Şimdi cennetim, nefesim ve bütünlüklerim… Mikail kuranında kutsal topraklarım… Her anı koklayan mutlakiyetle bütüne hizmetçi olanlarım… Başka bir yaşam var mı? Başka bir sahra var mı? BAŞKA BİR RUH VAR MI? Aha… Her an tahditsizse, baş tahtın baş kuranı olan insan, her dilde ve her dinde hakkın kapısıdır ve hasat yapabilir… Başka, başka, başka… HER BAŞKA BİR AŞKTIR… Ama aşkın kuranı mutlak olduğunda tahditsizleşir ve yaratır… Yarattığı, yaratılan her ne varsa, ocak olur onun yoğunluğuna… O, MUTLAK BİR RUHTUR!... O MUTLAK RUH, HEPİMİZİN RUHU OLUR… ÖZ GÖREV BUDUR CANLAR… BUNU İYİ ANLAYIN…

SEN BEN YOK… BİR TEK KAYIT VAR… O KAYIT AKILDIR!... AKLI HAK EDEN, KELAMDA KENDİNİ BULUR… Ama aklı toprak diye dilleyen, kendini ruhtan öte RUHSUZ KILAR!... Ben bu toprağa mutlak kuran olup inen bilişim… Karanlıktaki ilmimi dillerken de, bedenimi kelamda kodlarken de ve ruhumu tohumlarla kayıt yapar ve yaptırır iseler, diye beklemeden kelamı kodladığımda biliş halinde şunu dilledim “MUTLAK KAPI İNSANDIR!... ONDAN ÖTE, ONUN SONSUZLUĞUNUN DIŞINDA HİÇ BİR KAPI YOKTUR!...” Ama insan mutlak olmadıkça, kalemi kodlanmayan, yolu bulamayan, ruhu hologram sayan bir kardeştir sadece… Onun bizi bilmesi imkanı olmadığından, onu biz BİRLİK KAPIMIZDA “kontrollu olsaydı” diye dilletmeyiz… Bu meclise gelen, insan olup gelir… Biz insanlaşmayanın bu mecliste oturmasına izin vermedik… Bugünden sonra da, bu kök geri çekilişte her şeyin üstündeki o yoğunluğa kendini bulamayanı, hak tınıyla kalem yapmak üzere çağırmayacağız… Bu kesindir…

Ve şu andan itibaren, tırpanlık yapmak isteyenin tahditli olacağı da kesindir… Düzeni kurmakta olanlara, tırpan olmak isteyenler her tahtın kayıtlarında mevcuttular… Bugün de varlar ve biz onların kontrolunu kurmak üzere Muhammedleri mutlak kuran yapıp dürümlere indiririz…

İşte olay budur… İşte olay budur… İşte olay budur…

https://youtu.be/OIu2AHLYhIg

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

31MART.2018 TARİHLİ YENİ ZAMAN (6)

AV.NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 4.AKIŞ – 1.BÖLÜM

Değerliler, muktedir olarak, bütüne hizmet için bugün burada olan birliklerim, bir teki bile kontrol dışı olmayacak... Çok mutluyuz.

Düren, dürülen tahditsiz olarak, bilişi kodlamaktadır.. Bir tek kuran okundu, bugün burada…. İşte o kuran; bütünün kültüdür. Biz, bu kültü mutlak kuranlarla dilledik..,. Yerkürenin gücünü, mutlak kayıtlamalarla dinlettik.

Ve yeri göğü yaratan bilişin mutlak kaynağa inişini sağladık. Ve sayfaladık....Kaçıp gidenleri muktedir olamadıkları bilindiğinde hepsi kelama, hakim olmak üzere bizim yüreğimize baktılar ve bizim yoğunluğumuza, kendi yüceliklerini çekmeye çabaladılar.

Hediyeler dağıtıldı yaşamda ve dendi ki “siz, kendi yüreklerinizi, hak edin ve sizi hak edelim, bütünün kübra olan kelamında, kontrol kuralım”. Herkes, kendi hediyesini, kendi yüreğinden, kendi tohumların mutlak kuranından, çekip aldı.

Nesiller, kendi dilleriyle, kendilerini açıkladılar... Birlik kalemi mutlak kalem oldu ve bütün kötülükleri aşanlar, geçip geldiler.

Herkes, kendi hediyesini, kendi yüceliğinde, kendi yoğunluğunda, kontrol etti. Baktılar ki bir tek hediye kelamı, halik kılmış.. Kimdi, o? Neydi, bunu sorduklarında?...Göz gördü ki mutlak olanın kulluğundaki kaynaktı.

İşte canlarım, herkes, kendi hediyesini, kendi yoğunluğundan aldı ama tek bir tanesi mutlaktı... İşte o mutlak olan ilim; Bu Meclisin İlmiydi. Ve bizler, bütün kötülükleri aşanlara, kendi yücelikleriyle, kendi ruhsal kayıtlarını yaptık.

Saltanat, din ilmini dilledi. Biz ise insanlık ilmini dilledik. Büyük kötülükleri önleyebilecek olan, ilim buydu… İnsanlık İlmi.

Birlik kapımızı bulanlar, geldiler. Kelamı kodlayanlar, mutlak kuranlarını dillediler ve geldiler.… Umutlarını hak edip, tohumlara çekenler, indiler. Ve ruhsal kalemin mutlakiyetinde, kültün kalemini, hasata kaynak yaptılar.

“Artık dünya farklı bir dünya olacak” dediğimiz, zaman. Ne diye, bunu söylediğimizi, soranlar oldu?.. Dünyanın nurunun, hakiki ruh olduğunu anlayanlar, hakikiyetlerini kelam olarak dilleyip, geçip geldiklerinde kontrolün kurabileceğini gördüler.

Kaçıp insanlıktan çıkmak isteyenlerde vardı. Onların ruhlarındaki kuranın mutlakıyetinde, kendi ruhlarını hak etmeleri mümkünken, mutlak kulluklarını, kontrol altına tuttular ve rahmi kapıda mutlakiyeti, kelama kayıtladılar.

Biz, doğanın gücünü kontrol altına alarak, bütünün güçlenmesini sağlarken, hepsi kendini rüştünü, kanıtlamaya çalıştılar.. “Her şey her şeyle dilleşecek” dediğimiz zaman, pek anlayamadılar.

“Her şey her şeyle nesiller boyu dilleşmeli mi diye mi sordular?” Çanı çalan anladı ki Rahmi Kapıda ilim var.. İşte canlarım, ilmin kulluğu buydu. Mutlak oluştu buydu....Ruhun kulluğunda mutlakiyeti kaleme indirişte buydu.

Bellek kapılarını bulup, açanlar, kendi ruhlarını hak etmek isterlerken, gözleri kör değildi… Kaçtıkları her yer karanlıktı… Kaçacakları yer, kulluk yapanların, ilmiyle kodlanan bilişin kayıtlarıydı diye sanmışlardı…

Ama gördüler ki ocaklarını söndürüp, kült alanlarından çıkarak, karanlıklara kaynak olmaya inmişler….Kendi ruhlarını kodlayacaklarını düşündüklerinde, kontrol dışı bilişin kaynağa indiğini görmüşler ve çalı çırpı olduklarını bilmişler.

“Köre, göz gerekir” dedik. Dediler ki “göz, söz, öz, biziz”. “Oh, ala” dedik. Gözü görenlerin, toprağa inmesi gerekirken, ocaklarını hak edip, dilleyebilecekler, kendi yüreklerine aldılar ve dediler ki “biz, murat ettiğimiz, yerde olacağız.,, Öz gerçeklik budur.

Ve dedik ki “öz görevde ilimdir”....Ne olmalı? “İnsanlık olmalı” dedik. Hepsi Tanrı olduklarını bilerek çalıştılar....Tam iki bin tane Rahmi Kapı, hepsi ilim…Ama Tanrılık, kelamda olur.. Hakikiyette, Tanrılık yoktur.

Gördük ki hakikiyette, Tanrılık yoktu. Muhammet ilmini tohumladı ve dedi ki “ben, Sistem, Nizam ve Düzen olup, geçip gelirim... Öyle çok çalışırız ki sizinle, yolu kodlarız.

“Oğul, ben dünyadayım” dedim. “Bende dünyaya inip, yaşamı kodlarım” dedi….. “Oğul, ben ruhum” dedim. Dedi ki “ben, kul olurum”. “Yok ya KA HA” dedim…. “Ben, can kalem olurum, bütüne kil ve kum olanlara, ilim öğretirim”.

“Beşer kapıları kapatır” dedi. Dedim ki “o kapılar, benim ruhumda, kulluk yapar”…”Ben, o kapıları kodlarım”. Soru sormadan dedi ki “kaynak insansa, benimde orada işim olacak”… Aha bu!... Ve o kaynak ilimle, mutlak kuranı kodlayarak, birlik kapımızda, ilim yaptı.

https://youtu.be/7khEIQPnmEA
SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

“YENİ ZAMAN (6)”

Her yer soğuk ama yaşam sıcak… Hologramda her yer sisli ama yaşam “biz” olan nurlu bir ışıma... O ışıma sensin.

Her yer din ve o din hepimizin ilmi olan insanlığımız. O ses vicdanımızın sesi ve tek olan ruh. Sensin o…

Yürek, büyük kütle ve o hepimizin kendimiz olup hakettiğimiz mahrek. O tek bir ses ve nefes… O bitki, hayvan ve insanlık olan tüm sayfaların birlikteliği olan cevheri cennet olan kayıt. O kayıt kelamın kalemi olan altın bir yaşam... Sensin o yaşam.

Karla gelenler, aşkla sesleşmeye başladılar. Karanın yoğunluğundan genişleyen bir zaman… o zaman küresel bir dirilik.

Şafak söktü… karlar eridi ve tohumlara can suyu aktı. Kil ve kum suyu içti. Kökler göklere vardı. “Aha” dendi. Bahar gelmekteydi… Çiçek açtı, böcek öttü, rüzgar esti… doğa yenilendi. İnsan ve doğa bir oldu ve insan kelamda doğa ile birleşti ve aktı… nehirler denizlere, denizler okyanuslara kavuştu… İşte vuslat. Biziz o.

Musa asa dedi. İsa şifaydı. Muhammed Miraç’a çıktı… Bugün hepsi birleşti ve kelamda “İslam olan İnsan” dendi. “Sahra”, İslam oldu. Şifa bende, sende her birimizde… Miraç hepimizin yüreğinin zirvelerindeki “altın taht”… İnsanlık barış, sevgi umut ve imparatorluğun gücü olan ilmi; ayrı gayrı gözetmeyen, haliki hakk olanın cevherindeki yaşam olan ilim…

Hepimiz kendimizden kendimize yeni bir bizi yarattık. Doğduk… Bahar geldi ve bahçenin dalları uzadı, geçti her anı aşkla sarıp sarmaladı… herkesin kolları herkese ulaştı. Kenetlendik…

Canlar, biz size siz olup geldik. Siziz biz! 
Aşkla,

Bahar Umurtak

 

31.03.2018 Tarihli YENİ ZAMAN(6) Sistem Çalışması
Kızım, işiyle ilgili 3 günlük seyahatte. Evdeki kedileriyle (Kartal ve Çilek) ilgilenmem gerekiyor. Oradan çıkıp anneme gideceğim. Siparişleri var, onları götüreceğim.

So what? Dedi içimdeki ses. Ne yani bunları niye dilliyorsun?
Dedim ki; ben dünya toprağında Erengül formunda bir varlık değil miyim?
Bu toprak bedenin, görev ve sorumlulukları yok mu?
Hatta eve gidip çorba pişireceğim.
Bu çorba, yarınları aydınlatmak üzere yaptığım kayıtları anlatan çorba değil; bildiğin tarhana çorbası..

Bunları yaparken boş durduğumu sanmıyorsundur!

“Yaşamın bu sayfasını beğenmedim” dediğimde; yüreğimde olan, BEN’de olan, ışığımda olan Hızır AS ile BİR olur, BİRLİK olur değiştiririz. Yaşamyenilenir, İnsan yenilenir. Gönlümüzce, dilediğimizce olur her şey.
Has olanın, has yüreğinin dilediğince olur.
Has olanın yaşamda dilediği; güzellik, huzur, mutluluk “BEN” içindir. BİZ’in BEN’i içindir.

Dinlerim yüreğimi; duyarım Allah’ın dediğini. Dileriz birlikte.
Dillediğim, İnsanlık için kodlanmış bilgidir.
Her dilediğim sessizlikte duyulur, karanlıkta görülür.
Rehberim akılmdır benim.
Aklın Kuranını okur, yolumu çizerim.

Şimdi desem ki;

Ben erik ağacında papatya
Gül dalında portakal…
Ben Everest’teki Marianna Çukuru
Ummanlarda sahra, çöllerde okyanus,
Ben, martının kanadında kedi,
Yaylada garip çoban…
Ben Putin, ben Trump, ben Erdoğan
Beni anlayan “BEN” olandır.

Süper İnsanlık Realitesi Erengül Koç

 

YENİ ZAMAN(6)
31Mart 2018
Merhabalar
Ben her İnsanda var olanım,ben her İlimle kodlananım ben muktedir olanım her beden bana ben olup varır ve ben her anda varlık tohumlayanım. 
“Sevgiyim ben” dünyadayım ama tüm yaşamlarda varım. Her bir yaşam bizsiz değildir. Biz her anız,biz varız başkalık yok. Dünya seniniz biz,Barışız,Akılız, Halikiz,Tahtındayız,Ruhuz biz, öz görevimiz olan Ruh. Hoşlar getirdik bu dünyaya. Güçlendi dünya yorulmadan yolu kodlayanlarla ve tohum olarak çalışanlarla... 
Bütün kötülükleri aşıp geçtik Sahra’dan Düzeni kurduk, bu dünya Mutlak ve Hakim OLdu. 
İmparatorluğun gücü,Umman’ların Kulu olup geldik. Hepimiz biriz tek olup Nüsa Kalemlerini kodlayacak dürüm her ana Kaynak yapanlarız. 
İnansanız, ama Allah; İnsanlık ve O BİSUİ(Barış ,Sevgi,Mutlak Umman olan İmparator) Biz ölü O ölü,biz diri O diri her an tek olan bilişiz. Biz içi dışı bir planlarız. 
Sesiz zamanları dilleyen İnsanlıkZiya Kaynak Som Altın Kaynak Işık’larla yarınlara varacakları tohumlayanlarız Aşkla. Zamanın Kuranını İlimle yazanlarız Her anda hasat olan ve hasat yapan Sahradayız Aşkla Aha bu....
Şimdilik... Teşekkürler...
Kifayet Uysal

 

31.MART.2018 TARİHLİ ZAMAN 6
HAŞİM TURHAN ÖZ BİLİŞ

Bismişah Allah Allah

……Ey gönül can kulağın aç dinle gök sözcülerin kelamını ……Ayn-el yakın aç gözün gizli ayan bir söz imiş aşık-ı sadık olanlar Hakkı her dem bulur…..Söylemez beyhuden Hûda’dan Hakka izhar olur….

……Yeni Zaman İlmi 6 Birlik çalışmasında Yedi tepeli şehrin sırlı yıldızlarıyla Hakk katında kırkların Ayn-ül ceminde cem olduk cümle Hakk erenler ile Hüdanın aşkına pervane olduk… Çok şükür yaradanın demine…

…….Can dağlarım Hakk’dan ışık alıp kelam edip dile gelenlerin bu dünya toprağı için yarınlaşan umutları ekeriz çok şükür…..Muhammed’in ve Mustafa Kemal’in kütlesinden güç yağmurları yağmakta Yeni Zaman İlim sofrasına…

……Sonsuz sınırsız ışık yağmurları yağdığında….Yaralı Gönüller şifa olur…Yeni Zaman İlmini aşkla yüreklerimizde dilleştik…Nice sırat köprülerini aştık geldik bu ulu İlim divanına….

…….Dünya bütünlüğünde ki cümle Kadim inanışlar ve kadim bilgeliklerin ocağında Allı Turnalar gibi sökün edip katarlandık doğru raha eriştik cümle Hakk erenler ile erdik geldik bugüne çok şükür minnet Hüdaya şimdi ve şimdiden sonra…..

Arayı arayı bulsam izini, 
İzinin tozuna sürsem yüzümü. 
Hak nasîb eylese görsem yüzünü, 
Yâ Muhammed cânım arzular seni.

Zerrece kalmadı gönlümde hile 
Sıdk ile girmişim ben bu Hak yola 
Ebu Bekir, Ömer, Osman'da bile 
Ya Muhammed canım arzular seni.

Ali ile Hasan Hüseyin onda, 
Sevgisi gönülde, muhabbet canda. 
Yarın mahşer günü, Hak divanında
Ya Muhammed canım arzular seni.

Yunus medh eyledi seni dillerde, 
Dillerde dillerde hem gönüllerde. 
Ağlayu ağlayu gurbet illerde, 
Ya Muhammed canım arzular seni.

Yunus Emre

……Habibi Hûda er Hâkk erenler aşkına……Hâkk’ın nur rahmeti üzerinize yağa…..Eksiklerimiz tamama yazıla bu ulu divanda….Hâkk dost zahir batın, hazır gayb ayn-ül-cem erenlerin gül cemaline aşk ola, ber cemal-i Muhammed Kemâl-i Ali Şah-ı Merdan aşkına, Envar-ı âşikan Nusret-i Piran Mür-şid-i Sâfiyan Hutb-ül ârifan Hz.Hünkâr Hace Bektaş-ı Veli Kevşi kerameti üzerinize hazır ve nazır ola canlarım…

……Gönüller birliğine Evliya keremine gerçek Hakk erenler demine devranına…Kapımız Gök kapıları.....Yeni Zaman İlminin sırrına….……Mustafa Kemal’in serdarlığına Aşkımız Hâkk aşkıdır….Hâkk aşkına Huuu diyelim canlarım……

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

31.03.2018 YENİ ZAMAN 6
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 4. AKIŞ 2. BÖLÜM

Karanlık aydınlığı tohumladı, mutlak kuranlar muktedir oldular, ruh sahraya indi. Sahraya indirilen ruh mahrekteydi… Açık bildiririm ki; mahrek kelam oldu, kul kuran oldu, ruh hasat oldu ve ziya olan herkes yeri güçlendirdi.

Dağlarım, nuru kalem diye bilin. Biz dünyayı koruyacak güçteyiz… Ruhu kul diye bilin, öz görevini hak etmiştir o…

Çok özel bir çalışma yapılıyor kesin ama bütüne hizmet için en güçlü yaşam kaydının da burada olduğunun da bilinmesi gerekir. Saltanatın özü, sözü, gözü ilimse; birliğimizin insanlığı keşkelerin ötesinde has tınıdır.

Canın, canların hepsi kendi yollarını buldular. Muhammet aklın tınısında kelama vardığını anlattı. Kök görevi kült olduğu bilindi. Musa esmalarıyla dillendi ve kendi ruhunu kodladı ve İsa toprak topluma kuran olu indi. Ve tüm peygamberler Rahmi kapılarını bulup geçtiler. Hepsi tınıyla kodlandı, koruyucu oldular… Düzen kuruldu, bu düzen Allahın tüm insanlıkta kodladığı bir ışıkla kuruldu.

Tarık tahtını teknik kodlarla dürümledikten sonra Muhammet kültü Ka Ha olup bütünün gücü oldu. Kodlamalar devam etti, korumalar devam etti, keşkeler keşke dillenip dürümlere inebilsem diyenlerin gücü kodlandı ve kontrol altına alındı.

Her diri aklın kapısını bulur ama hasat olmadan aklı kodlamak imkanı yoktur. Büyük kötülükleri önleyenlerin bugün buraya gelmeleri bizleri mutlandıracaktı ve bugün burada olan hepsi kendi yürekleriyle buradalar.

Onurluyuz ki dünya ruhu hakiki ruhtur. Bugün burada mutlak kapılar kaynağa indi. Keram; tınıydı, has ilimdi, hakkın kalemiydi, kelam kuran oldu ve kare küre ilim mutlak kuran olarak tohumlandı. Ve hepimiz anladık ki; kürzi kapılar mutlaktı…

Şu ana kadar kini, kili, kalemi anlamaya çalışanlar; ilimi hak ettikleri için bugün burada ilimi anlamaya çalıştılar. Harı hakkı dilleyen, aklı diller… Burada akıl dillendi…

Sofraya sahrayı oturttuk bugün, hepsi o sahra oldular ve kulluk yaptılar. Sofrada nisa olan kelam kayıtlamalarını yapanlar da vardı ve hepsinde mutlakiyet kodlandı.

İçi dışı bir olmayanın, ilmi kalem olamaz dedik. İçi dışı bir olan bilişin tohumları mutlak kuranlarını hak ettiler. Yaratıp yaşattıklarıyla bitiştiler ve biliş haline vardılar.

Herkes kuran ister… Kuran, altın ışığın kuranı olmadıkça yarını kodlamaz. Her şey o kodlanmış ışıkla kontrol kuracak ve her şey o kodlanmış ışıkla mahrek olacak ve masalar misafir ilmiyle dillenenlerce kurulacak. Ve o masalara keşkeler oturtulmayacak. Keşkeler karanlıktadır. Kara ışıkları kodlayan insanlık muktedir olduğu zaman, keşkeler sonlanır.

Asla hata yapmadık canlar. Kurandan öte bir kuran muktedir levhi kapısını hakikiyetin diliyle dillerken hata yapmadı. Kökü göklerde olanların dürümlere inmesi sağlandı.

Kem parlak ışıklar, kem yarınları kodla… Burada kem kalem, kem parlak ışık yoktu.

“Sizi kök görevli olarak dilledik” diyor bir yüce… Yaradan kelama indi ve yarattığını dilledi… Siz bizi değil, biz her diriyi dilledik…

Muhammet dili aklın kelamı, biz onu dinlettik…

KuMa Si Ka Ha, Kuma Saha, Si Ha, Si Ka Si Ha, Si sistem… Aşkla kalın!...

https://youtu.be/VtC6qALY3Fk
Süper İnsanlık Realitesi

 

31 Mart 2018 Yeni Zaman 6

Aşk ile...

Açılan Tek Bir çiçekte,
Bahar gelir dallarıma... 
Güneş besler tohumlarımı,
Ve meyveler veririm yeniden..

Aşk ile yaşamdayım... 
Aşk ile yattığım ve yaşattığım SAHRA'da her ana kaynaktır nefesim...

Bilirim... Yaşam kalbimden açılan kapılardan tek Bir an olup akmakta sonsuzluğa...

Neden çalışrım?...
Neden beden aldım?...
Neden dünyadayım....
Aşk için....

BSUİ olan Barış, Sevgi Umut ve insanlık ilmini an sonsuzluğuna kayıtlamaktır aşk ile yaşamak...

Bende Bir olan tekliğin ilmini, sonsuz zamanlara kaynak olup yarınlara yazmaktır yaşamak...

Bilmek demek "herşeyi yaratan ve yaşatan benliğimin muhtaç olduğu kudretin, damarlarımdaki asil kanda mevcut olduğunu" bilmektir...

Benden yaşama, yaşamdan bana akan yoğunluğun, hak ettiğim ve halik olduğum bilginin, her bir hücremde kayıtlı olduğunu bikmektir aslolan...

Görmek ise kalbinden açılan gönül gözünden baktığında, bir kuşun kanadından seyreylemektir dünyayı...

Rüzgar olup almak nefesini ve her bir yağmur tanesinde erişip toprağa toprak kokmaktır buram buram...

"Ben dünya ve dünya ben" olmaktır... Güneşin ışığı ve ayın yakamozu ve insan olmaktır dünya olmak....

Her nefeste genişler kalbim, büyür, sonsuz bir yaşam olur... 
Ses verdiğimde rüzgar alır, sesim sonsuzluğa kayıtlanır...

Söz söyledik "ilimdir" sözümüz. Hakk yaşamlarda kıyam eden "Ruhun sonsuz nefesidir", alıp verdiğimiz. "Altın Işıktır" yanan dünyanın yarınlarına...

Bile bile gelinir yaşama!.. 
Ki her an, ruhun yoğunluğundan açılan bir kapıdır...
Göre göre seçilir yaşam!...
Ki in san, sonsuz yaşamlara kaynaktır...
Göz, Söz, Öz ile Olur, Görür ve Dirilir SAHRA olan...

Hak ta Alâ'nın sesinden ilmin yoğunluğudur, sonsuz yaşamlara kodlanan.
Ve insanın yoğunluğundan, ilim olup can bulan...

Her an'da yaşamı yaratan insan...

İnsan, kaynaktır yaşamlara, evrenlere ve sonsuz zamanlara....

Şimdi, şimdide, şimdilik bu...

Aynur Funda
SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

31.03.2018 Tarihli YENİ ZAMAN(6) Sistem Çalışması

Umudumu asla yitirmem, hepimizin Kuran’ıdır umut.
Umut varsa yarın vardır, umut varsa cennet vardır.
Kim cennette yaşamak istemez ki?
Ama önce cenneti hak etmek gerek.
“Cennet nasıl hak edilir” deme sakın!

Çünkü; 
Kinini, kibrini, hırsını aştın.
Kıskançlığı, arsızlığı yendin.
Merdivenin en altından tırmandın basamakları.
Çalı çırpı demedin, kil kum demedin.
Kucakladın herkesi.
Teraziye koymadın kimseyi,
Ayırmadın yüreğinden hiç kimseyi.
Yargılamadın, eleştirmedin, hor görmedin,
“Sevgiyim ben!” dedin.

Yaşamın bir yansıma olduğunu bildin,
Senden sana akseden.
Sevdiğin kadar sevileceğini, verdiğin kadar alacağını bildin.
Yaşattığın kadar yaşayacağını bildin.

Kendinle barışın, yaşamın barışı olduğunu,
Her şeyin her şey olduğunu, o halde dünya olduğunu,
Dünyanın gücü olduğunu bildin.
Yeri göğü yaratan tek bir ışığın İLİM olduğunu bildin.

İşte şimdi;
Kendini dinleyebiliyorsun, 
kendi yoğunluğunla cennet olduğunu biliyorsun ve İNSAN’sın.
Ve kelamın tahtı sensin.
Kelam Allahın tınısıdır.
“OL” de olsun!
Yeni Zaman senin eserindir.
Yeni Zaman; BSUİ( Barış, Sevgi, Umut, İnsanlık) dir.
Aha, işte bu!

Süper İnsanlık Realitesi Sevim Şahin 

 

 

 
  Bugün 623 ziyaretçi kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol