Birlik İlmi
  SU (10) SİSTEM ÇALIŞMASI
 

SU (10) SİSTEM ÇALIŞMASI HAKKINDA ÖZ BİLGİ VE DAVET:

Dendi ki; “haket! Yaz dünyayı!... Haket!… Yaşa ama haket de yaşa!… Sensiz zaman kodlanmaz bil… Sensiz yaşam tohumlanmaz bil!…”

Biz, sizi hep dinledik ama sizi haketmedik… Biliriz yolu hakettik… Biliriz Allah İlmi ile hologramı aştık… Et ve kemik olarak görev taşırız ama rahmet olarak kodlama da yapmalıyız…

DİNCE KELAM, bizi bizden çıkardı… İNSANCA KELAM’a gerek var!… Bugüne kadar bizi, bizden dilleyenler, insansılardı… Biz onları hep dinledik. Ne yazık ki kodlamadık… Zira; kodlamak, tohumlamak, onları NUR yapmaz; YOL yapmaz… Her birinin, kendini bulması ve tohumlanması şarttır ki ÖZ GERÇEKLİK’ni haketsinler…

DÜZEN, ÖZ GERÇEKLİK’tir. Biz, ÖZ GERÇEKLİK ile hakeder hasat yaparız.

Az özdür ama ÖZ olan, SÖZ olmadan YOL olmaz.

Bunun içindir ki HAKK olup hakim olmak gerekir.

VARLIK, hep YOKLUK’tan tohumlanır. YOKLUK ise vardır ama yoktur!… Bu, onun HOLOGRAM olmasıdır.

Eti kemiği olması, onun HOLOGRAM’ı aşması anlamına gelmez… Et kemik, İLİM değildir. İLİM, HALİK’indir… HAKK KAPI’da, HALİK olan, YARINI HAKEDEBİLİR…

Beste isterse yaşam; besteler yarınları, HALİK olan…

Bizi, bizden dilleyenler, bestelerler, dürümlerler tüm ZAMAN SAYFALARI’nı… Bizi hakeden, alıp dillerken yaşamlarımızı; yaşar ve yaşatır insanlığı…

Buyurun! Oğullar, insana kul olduklarında; KODLANMIŞ IŞIK’la, HAKK’IN HALİKİ olurlar.

DÜNYANIN NEFESİ, İNSANLIKTIR…

Bu dünyaya BELLEK KODLARI lle gelener vardır… Onlar, her anı, hasata kaynak yapmak üzere göz açıp görürler her DİRİ İNSAN’ı ve her YÜREK OLANI…

Burası, İLİM KALEMİ’dir. Işte bundandır ki yolumuzu yorulmadan kodladık… Kimse kil kalmasın; kil olmasın diye çalıştık… Kil olan, her NEFES’te KÜRZİ KAPI’yı hasata KAYNAK yapanı anlamaz…

Kil olmayı hakeden Birlik de kendi yolundan çıkan Birlik’tir… Onlar, NİSA KALEMİ değildirler. BEŞER KALEMLER’e görev taşırlar.

Bizler ise HOLOGRAMDAN AŞARAK; IŞIK HALİNE GEÇİP, YARINLARI, CEVHERLERİNE İNDİRENLERE güç katar; onların DİRİ KALEMLER olarak BİLİŞ’e varmaları ve YOL’u bulmalarını sağlamak üzere yüreklerinde sürdürmekte oldukları, hazırlıklarını tamamlamalarınını sağlarız….

Yolculuk, İLMEDİR… Yolculuk kuru sayfaları aşıp YARINI HALİK KILMAK İÇİNDİR. Bizim için ÖZ GERÇEKLİK önemlidir. Bunu iyi anlayın. ÖZ GERÇEKLİK ile NUR olunur ve RUH olunur.

Sanal Boyutlar’ı HALİK saymayın. HALİK olanlar, NEFES olanlardır. Bunları iyi anlayın.

Cennetlere cennetlilere güç katmak ve HAS İNSAN olmak, görevdir.

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

DAVET:

Dostlarım, 10.11.2017 günü 14.00-18.00 saatleri arasında, “SU (10)” BİRLİK ÇALIŞMASI gerçekleştirilecektir. Yukarıda paylaşılan bilgi kapsamında Dernek Merkezimizde yapacağımız çalışmaya, tüm dostlarımızı bekliyoruz.

Saygılarımızla,
Süper İnsanlık Realitesi Derneği

NOT: KATILIM ÜCRETE TABİ DEĞİLDİR.

Katılmak istiyen dostlarımız, saat 14.00’den önce lütfen Dernekte olunuz…

Adres: Bahariye Cad. Halil Ethem Sok. Sauna Apt. No:30/8 Kadıköy/İST.
Tel: 0 216 348 95 59

 

11.KASIM.2017 TARİHLİ SU (10)
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, 1. AKIŞ

Gelenleri dinliyoruz;

Devinimi artırabilmek için bugün, burada, bütüne hizmetçi olacak olanları kotlayarak, kayıtlara çektik. Her şey, her şeyden ötede, kendi yüreğimizin dürümlerinde kotlanabilecek dümene oturup, kotlama yapanların, bütüne hizmetçiliklerinin sayfalayacak olduğu bir çerçevede bu çalışma yapılacaktır.

Her şey, daha yüksek görev, Türkiye Gücü olarak kotlanmışlarla ve bitişken olan Kaynak İlim Kapıları’yla gerçekleşecek. Sistem, Nizam ve Düzen görevlileri de bugün, burada olacaklar.

Önce, dünyanın nuru olan insan, bütünün kübra olan levhisini kotlayacak. Sormadan ve hak ederek çalışılacak. Bizler dünyanın nüve olan insanlığını kotlamaya geliyoruz. Alıp götüreceklerimizi bulup, Atlanta Ata Kapısı’ndan geçirmek istiyoruz.

Kök gerçekliği kotlayanlarla burada, bu çalışmayı yapmak istemekteyiz. Hepinizin yoğunluğunda ölü bir görev kaydı olmadığı kesin ama ölümün ötelerini görebileceğiniz bir dünya için, burada, kök gerçekliğe kaynak olmak istemekteyim.

Sanal boyutların görevlileri olanlar, burada, bugün, bu yoğunluğa indirilecekler. Gerçeği hak edenler de gelip, görev taşıyacaklar. İnsanın nuru olan insan, yine kendi yolu olan, İlim Kuranı olup, koruyucu olacak. Sindirilen bilgilerin, kelam kodu olacağı bir gündeyiz ve bugün, burada, bu kalem olan insanda bizler de gök çözümlemeleri yapmak dileğindeyiz.

Farklı bir çalışma olsun diledik bugün. Suya insanlığı koymadan, imparatorluğu koyduk. Gönül gücüyle çalışmak dilemekteyiz. İnsanlık boyutlarının gök çözümlemeleri yapabileceği bir dürümde, sizi ve sizlerin yüreklerinizi anlamak istedik. Ve çörek yapmadan, ilim yapmanın mümkün olup olmadığını, görmek istedik.

İyi ki…iyi ki sizi ve sizin yüreklerinizi hasata kayıtladık. Allah size görev yaptırır ama biz, size kelam ile gelip, o görevi hakikiyetle yapanlarız. Ağırı hafifletmeye geldik.

Şimdiden sonra yolunuzda göz olacak. Ve o göz hepimizin gözü olacak. Cinni Kapılar’ın İnsanlık Kalemi olduğu bir dürümde, bizler, cinnileri de kotlayacağız bugün. Canlı Kalemler’e cennet kurduracağız. Yaşamın sistemine inip, bütünün kötülüğünü önleyeceğiz.

Canın sıkılmasın anam! Seninle çalışmalar çok ama çok önemlidir ve bizler, bugün, senle olacağız. Aha bu.

Süper İnsanlık Realitesi olarak cevabımız;

Değerliler, hepiniz, kucaklıyorum. Hoş geldiniz. Canımın sıkılıp sıkılmayacağını şimdilik bilemem ama yeni dönemde hepinizin yoğunluğunu kotlayacak olan bilgi, akılla tohumlandıkça, sizlerin seslerinizi dinleyeceğim ve yoğunluğunuzu kotlayıp kaleminizi, kelamınızı anlayacağım.

Burada olmanızın tek bir nedeni var; bilirim. Arka, ön gözetmeksizin bilişi kotlayan bu Meclis’e geçip, kendi yüreklerinizi hak etmek…Öyle çok çalışın ki Dünyanın Nuru Olan İnsan, Mutlak Kuran olsun ve sizinle de olsun.

Öfkenizi aşıp geçin. Bedenimde kelam etmenizin, İnsanlık Boyutları’nda İnsanlaşmak olmadığını da anlayın. Sanal boyutları göreve almayacağımı bilin. Bütün kötülükleri aşıp geçeceğinize eminim ama kontrollu olmanız koşuluyla.

Körün göz olması, göz olup, söz olması imkanı yok mu? Var. Ama o kör göksüzse, kelamda kalemi yoksa, bitişken değilse, mutlak olamayacağından, bedenimde çalışma yapmasına iznim olamaz.

Şimdi; daha önemli bir bilgi vereyim, Ran Kapısı’nı kapatmayacağım. Önüm ardım insandır ama Ran Kapısı hep açık tutulacak.

Sizlere görev vermedim. Buraya gelmenizi de ben istemedim ama Geniş Kalemleri kotlamaya inmek istediniz ve geçtiniz. Başarılı bir çalışma olmasıdır dileğim. Eğer; burada, bu yoğunlukta, koruyucu olabilecekseniz, som altın ışığınız, bütünün kötülüğünü önleyecekse ve yolunuzu bulacaksa bütündekiler, bizimle olmanıza mutluk ve huzurla izin veririz.

Ha, diyeceksiniz ki “çarık giyip gelmedik.” Çarık giymediğinize emin olduğum için, bugün, sizi buraya kabul ettim. Ha, çarık giyip gelmek istediğinizde, iyi bilin ki o çarıklarınız kotlanmış ışıkta toprağın toplumunu tohumlardan çıkaramaz; çünkü bedenim buradadır.

Bir kez daha şunu söylemek isterim ki çantanızın göz, öz, söz gücüyle dürümlenmediği bir dünyada, yaşamınızın mutlak olmayacağını anlamanızı beklerim. Oğullarınızı kontrol etme niyetiniz olmadığınız kesin. Aşırıya kaçtığınız kesin. Toprağa tohum olarak inmediğiniz, mutlak olarak inmek istediğiniz de kesin.

Hayır şeytanın şarkısı mı mıdır, okunacak olan burada? Yok canım, yok. Şarık, kalem olur, aşk olur…ama şarık, şer olduğunda aşk, kelam olmaz. Bunları iyi bilin.

Kini aşıp yolu bulanların, mutlak oldukları bir dürümde, herkesin dünyaya girişine izin verebilirim. Ama daha önemlisi buraya geldiğinizde, maya olabilmeniz de gereklidir. Çanın çalmasını bekleyemem. Şimdi; gözünüzün görebileceği her şeyi hak etmeye çabalayın.

Bedenim elimdedir ama o beden bilişimle tohumlanmadıkça, yer yüzünün gözü olamaz. Şans dilemeyeceğim kimseye…İnsanlık Boyutları’nda şans dilenmediğini bilirim. Sadece hak ediş vardır. Bunları iyi bilin. Şans dilemeyeceğim; hak ediş…İyi ki…iyi ki sizin yoğunluğuna girdim ve bunu size bildirdim.

Önünüz; Ölüler Diyarı, öldürdükleriniz yolculuklarınızda sessizliği dilleyenler ama öz gerçekliğinizde “ölülük” denilen hologram, bizim yüreğimizde yok. Şarkı okumanız gerekse, okuyacaksınız. Kötülük önlenecek, yolunuz kotlanacak.

Çayı demlemeniz, zor bir dünya gününü kotlamamız değildir. Her Ziya olan, çay demler. Ama o çayı hak etmelidir.

Ha, diyeceksiniz ki “başın eğildi mi?” Başımı eğmem için hiç bir gerekçe, hiç bir neden yok. Baş eğenler, aşkla gelip, haksız kotlamalar yaptıklarını bilenlerdir. Ama başımızın eğilmeyeceği bir dürümde, biz yaşama kontrollu olarak görev taşırız.

Şikayet etmiyorum ama iyi bilin ki bugünden sonra kontrol dışı bilgi, bizim için öncelikle diriliklerde, dürümlerde sonlanmıştır. Kontrol dışı hiç bir bilginin göz sessizliklerinde dürümlenmesine izin veremeyiz.

Hoyratça geçtiğinizi de gördüm. Öz geçişinizde bunun öz köklerinizin kültü olanda, kotlama olmadığını bilmenizi beklerim. Anlaşmayı bozduğunuzu da gördüm. Sizle yapılan bir anlaşma vardı…ve o anlaşma artık, bozulmuş olmasındandır. Ki sizin yalın ilminiz bu yoğunlukta toprak topluma kotlanmayacaktır. Aha bu.

https://vimeo.com/242378283

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

SU (10/1)
11.11.2017

Dağlarım, ANA KAPI, İLİM’dir. İlmi tohumlamayan, yarını kodlayamaz… ANA KAPI, YARIN’dır. Yaşamı, HALİK olarak dillemeyen, YAŞAM kuramaz…

Bizi, BİZ’e kalem yapanlar; BİZ’de görev taşıdıklarında; HAKİKİ İNSAN, hakim olduğunda ve ZAMAN SAYFALARI, HAK TEKNİK ile KALEM’e indiğinde, DÜNYA olmak; HAKK olmakla mümkün olur.

Eğer resimler (yaratılış resimleri) anlatılmamışsa; yeni resimlere gerek yoktur. Yapılan her resim, İNSANLIK İLMİ ile yapılır.

“DÜNYA” dediğiniz bu planet, İNSAN SIRRINI HASATA KODLAYAN, YARINLARIN NEFESİDİR.

BİZ’ce, İNSAN’ca ve ROBOTİK KODLARIN KAYITLARI’nca her ne yapılacaksa, aşkla yapılmalıdır.

Doğal dünya, daha güçlenecek… Aha bu!… Doğal dünyanın, ETKİN BİLİŞ HALİNDE, GÜÇ KAPILARI’nı açması önemlidir… Bu kapılar açıldıktan sonra, RAHMAN olan yarını hak eder. BİZ olur ve KELAM olur.

Önümüzde yıldızlar var… Her yıldız, işçilik için bilişimi kodlamaya çalışmakta… Onların nefesleri, herkesi hakettirmektedir. ÖZ GERÇEKLİK’imiz, BİLİŞ HALİKİ olmamızdır. Bundandır ki bizler, cennetlere cennetlileri koyarken, herkesi; yaşamdan, insandan ve Kuran’dan ayrı görmeyiz.

Endişe duyanlar var… Ne oluyor dünyada diye!... Biz, size şunu söyleyelim: “EN-Sİ Sİ SİSTEMİ” olarak bilinen bir sistem, yeşeren tenlerden geçip, yaşamları HALİK kılmaya çabalamaktadır…

Bütün kütlemizle geçip görev taşıyacağız… Bu Sistemde herkes, kendi yolunda olacak… Bizlerle, çok özel BİLİŞ KALEMLERİ, DİRİ YARINLAR’ını kodlayacaklar…

Hepimiz, Evimizin İlmi’ni dünyaya indirdik… Bizim ilmimiz, İSRAFİL KAPISI’nı kodladı… Biz, dar boğazden geçtik… Biz, kodları tohumladık… Biz, ismi “HAKİM” olanları kodlayarak görev taşıdık… Hepsini kontrol ederek yaşama çaktık… Çalık İnsanlık, KALEM olanlarca kodlanır. Onları kodladık…

Fatih, KELAM olandır. O KELAM olan, HAS olandır… Bütün amacımız, insanlığı HAKK SAYFALANIŞLARI ile KAYNAK IŞIK haline dönüştürmektir.

Çok muazzam Sistemler var!... Yarınları kodlamaya geldiler… Hepsi, cennet için KALEM’e indiler. FAKİH olanlar oldu… HAS olanlar oldu… ÖZ KÖKLER’i göreve alanlar oldu… ÖN GÖR-ÇEK çatıştı!... Ve dedik ki “hepimiz, az öz İSRAFİL olarak görev taşıyalım.

“Barış” dedik… “Hayır” dedik… “Hakikiyet” dedik… “Dirilik” dedik…. “Hepinizin, ZİYA olarak çalışması gerekir” dedik… Et ve kemik olan; yarınların NİHAN olan kulu olan insanın, NUR olması istendiğinde; biz, “Aha!” dedik. “İşte!” dedik… “İş budur!” dedik…

Kesir (bilinç) insanlık, kodlanmadan BÜTÜN olamaz. BÜTÜN olmayan, YAŞAM olamaz… Oğullarını hak edemez ve dürümleyemez… Bunun içindir ki mutlaka bütünlenmelidir…

BÜTÜN’ü hologram olarak düşünmeyin… BÜTÜN, hologram yaşamların, kodlanmış nesilleri ile KALEM olanların; hayra, KAHA yapan IŞIK ile cevherini güçlendirmesinden sonra; RUH olanlar tarafında, koyu ışık halinde; göz, kör olsa da; GÜÇ KODLARI olarak yaşamı hak ettirenlerdir…

Hepinizin, daha yüksek çalışmaları istediğinizi biliriz… Zirvelerde, hep YARINLAR olur. Zirvelere, KÜRZİ KALEM olmak istediğinizi biliriz… Herkesin, kendini kodladığı ve yolu kokladığı bir dirilikte; hep birlikte olmak, görev için yeterli değildir… BİR TEK olmak gerekir. BİR TEK olmak, herkes olmaktır…

Bu yaşam sayfalarını, sonsuz zamanlar dürümler ama hologramda dürümlenen insanlık, bunları kavrayamaz.

Buyurun! üzerinizdeki gücü artırın… O güç, zamana KALEM olsun… ÖZ GERÇEKLİK’inizi hak edin ve diri olan nesilleriniz de sizi dürümlesin… Hepinizi, hepimiz bilelim. Hep BİR TEK olalım ve RUH’a KAYNAK olalım. Ama RUH olmak farklıdır… Bir tek RUH, İLMİ’dir. Bir tek RAHMİ KAPI, LEVHİ olduğunda; RUH, KURAN olur ve KUTSAL IŞIK olur. Onun içindir ki YAŞAMAK gerekir… Yaşamak için KERVAN gerekir. İNSANLIK gerekir.

DÜNYA, cümle KALEMLER’e görevlidir. Her insan, BİLİŞ’i ile bilgi alır bilgi verir… Ne yazık ki BİLİŞ’i olan dahi, bu çalışmaları anlamadan, KAYNAK KOD haline dönüşemez. KAYNAK KOD olmadıkça, yaşama görev taşıyamaz… Yaşama görev taşımak için itibar da gerekir…

İnsanlık Boyutları, itibarı da anlamadı!… Sandılar ki herkesi hak edecekler ve saygı duyacaklar… Duyulan saygı neticesi, sayılacaklar… ÖN GÖR olan, KÖK GERÇEK olan ve SONSUZ olan yarınlarda; herşey, herşeye bağlıdır… Sen varsın… Ben varım… Hepimiz, hepimizdeyiz… ÖZ KÖK olarak çalıştık ama öksüzüz!... Neden bilir misiniz!? ZİYA olamadık… Bu, anlaşılması önemli bir konudur!... ZİYA olmak için herkesin, herkese görev taşıması ve KÖK GÖKLER’i güçlendirmesi gerekir…

Ben Dünyalıyım ama ben kulum da ve ben itibarlıyım!.. Hadi buyrun anlayın!... İTİBAR, İLİMLE OLUR… Ben, insan soyuna, KÖK GÖK olup “GÜÇ KATLARI”nı tohumlamasam, benim bilgimi, kimse anlayamaz.

Buyurun açık verdim!... DÜZEN kurarken, yarını kodlarken, yeri hakkederken; BSUİ olup hakederim… Bu yaşamlar; benim için İnsanlık Boyutları’nın hasatıdır.

Bencil insan, kelamı diller ama hasatı bilmez… O, kendini bilir; insanı bilmez… Kulu bilir; alimleri bilir… Bedeni bilirse yolu bulur… Oğullarını hologramdan aşırtır. Sistem’e iner ve zoru aşar… O zaman; o, kelam olur resim yapar… Esma olur; “BİL” der. “BUL” der. “OL der… Der de der!... Der ki hakeder!...

Aşka, AKIL gerekir. Akla, HALİK gerekir. İlme, MUTLAK OLAN gerekir. Hasata, KAYNAK gerekir. İtibarı olana, TURKUAZ ASTRAL NEFES gerekir… Bu yoğunluğa varanlar, İLMİ anlarlar.

Artık yeri yaratma zamanıdır… Duymayın yolcular!... Duymayın!... Işığım olan yaşam, benden bana değildir sadece!… Ben, cevhere geçiş yaparken; beni dinleyenler olmamalıdır… Bunu iyi anlayın… Ben, dünyayı hak etmeden evvel ilmi hakettim… Bana sormayın!... Haketmedim, HAKK olmadımsa, yaşamak için niye dünyaya geldim!?… Sordunuz; duydum!… Borcum mu vardı yarınlara!?… Ben, Sisteme KELAM olan yarınlar için unuttuklarınızı açıklamaya ve hatırlatmaya değil; sizi, SALTANAT’a KAYNAK yapmaya geldim…

Biçara nefesim, Sandı ki hasat olacak!... Oy Canım!... Oyy!... Bedenliler, ben dürümlerde HALİK olan insanlık… HAKK KAPILARI’nı, hakiki ilimle kodlayan, BİZ olan; ÖZ KÖKLER’i göklerde olan; yarınlar için bu yoğunluğu tohumlarken, sevgiyi asla göz ardı etmedim…

Batış beklerler dünyada!... Batacak dünya!... Aşk, KALEM’de kodlanmadan, NİSA KAPILARI koklanmadan; itibar korunmadan; DİN KALEM, KAHA olmadan; beden alanlar, misafir olarak yaşamazlar… Bu dünyaya misafir gelmedim!… Başka bir dünya, ben olduğunda; bu Düzen, beden olur bana… İyi bilin!...

Bencil insan, kusurlu kayıtlar yapar… İsmi, NİSA olanlarsa; yaşam kodlarlar… Buyurun! ÖZ GERÇEKLİK’im budur… Bedenim, ilimdir…

Şikayet etmişsiniz; sizi dinlemiyorum diye!... Başım eğilmedi!... Siz, sizi hak edin de hasat yapın… Ete girmeniz, Alim olmanız mıdır!? Hayatlar boyu yol için çalıştınız… Açtınız! insanın nesillerinin kayıtlarını okudunuz… Ne oldu! Anladınız mı?

Hasat dönemidir!... Sizi dinledim!... Sizi dilledim!... Ot koptuktan sonra, rahmet olan yolu kodladım!... Açın da hakedin anlayın diye; size, KELAM’ı dinlettim… KELAM, ALTIN GÖREV TAHTI’dır. O GÖREV TAHTI’na, İLİM oturur… İlimin olmadığı hiçbir TAHT, KAYNAK İNSANLIK için geçiş sağlamaz.

Soy sop “itibar” dedin… BEŞER KAPILAR, soydan söz eder… İsmi HALİK olanlarsa, yarından söz eder… BEŞER KALEM, ilim verirse, kendini KUL sayar… Kulluk, nüfuzu olanın yolu değildir… İsmi olanın kaynağıdır… İsmi olan BİZ olandır…

Başım, EM RA SİSTEMİ tarafından KÖK GERÇEKLİK ile kodlanmak istendi… EM RA KAHA, BİZ olmadan bizle çalışamaz… Bunu anlayın…

KERAM İLMİ, bizi bizden bize taşıdı… Aha bu!… Şükür ki burada her insan, CENNET KELAMI diller…

Oğullarım; AT (A-T: Allah Tanrı Çekirdeği olan Gürz Gücü), İNSAN’ı aldı, yola koyuldu… İNSAN, AT’ı aldı KURAN oldu… AT, İLİM oldu… İnsan, KURAN’da nüfuzlu oldu… Nüfuzu, KURAN ileydi. NUR oldu ama YARIN olamadı… ZİYA olamadı… ZİYA olabilseydi… Hasat olabilirdi… İş budur!... İşte bu!…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

SU (10/2)
11.11.2017

Dağlarım, doğan GÜÇ. yerküreyi kodladı… Bu SULTANLIK GÜCÜ, İLMİN KAPISI’dır. İnsanlık Boyutları, ilmi anladı ve yolu açtı… AK KALEM, İLMİ hak etti. İş buydu ve oldu!...

O-R Treni; KİL’i, HALİK KILAN’ı aldı ve taşıyor… ÖZ GÖZ olan İNSANLIK, yenilendi. DİRİ KAPI, KELAM oldu. KÖK GERÇEKLİK, kulluk içindi ve yol açıldı.

Dünya üstünde, 2002 tane ilim var… Hangi ilim, diğer ilimlerden daha üstündür diye sorarlar. Buna yanıtım şudur: Her bir ilim, HASAT İLMİ ise kontrolludur ve diğer ilimleri hakedebilir. O Sistem ile insanlık, kodlanır ve her bir ilim, her bir yarında, yaşam sayfalayarak görev taşıyabilir.

DÜZEN kuranlar, ilimle kodlanmış olan yarınlarda, DÜZEN kurarlar. Estiği zaman KELAM olanlar da bu yoğunlukta, görev taşırlar.

İntikam isteyenler olabilir… Oğullarını, haketmemişler ve bundan bizi, sorumlu tutarlar… Derler ki “siz onları kontrol etmediniz!” Biz, onları hakettik Canlar… Ancak onlar, KELAM olup HALİK olmadıklarında, bu Meclisle olamazlar… Bu nedenledir ki buraya, tüm insanlığı alamayız… Her insan, kendini hak ettiği zaman hologramı aşacak ve RUHUN KULU olacak.

Dünden, dünün dününden daha önceki dünlerde, Mustafalar, hep göz açarak çalıştılar… Buyurun onları hak ettik ve RAHMAN olan yolu kodladık onlara… Şükür ismi “İNSAN” olanlar da hologramı aştılar.

Başka bir dünya, bir DİL ile bir KİL ve KUM ile BİZ olmaya geldiğinde; o dünya, MUHAKİM İNSAN olabilir. ANA KAPI’yı bulur ve açar.

Asıl insanlık, kendini dinleyebilmektir… Ben, KELAM’da kendimi dinlemesem, AKIL İLMİ’ni anlayamam… AKIL İLMİ, HAKK KELAM ile hologramın aşılmasını sağladığında; herkes, kendi olabilir ve yolu bulabilir.

Bulun, buldurun ilmi!… Okuyun, okutun!... ÖZ KELAM’a, KUL olun!... ÖZ KERVAN olun!... Olun ama HASAT OLUN!…

Beste görevdir Yüce İnsana. GÖZ, kör ise GÖZ’ün ÖZ’de SÖZ olmadığı mutlaka bilinmelidir…

“Şikayetçiyim dünyadan!” der… Ya KAHA ben de şikayetçiyim!... Senin, sınırların var. Ben ise sınırsızım!… Sizi dinlerim hep ve derim ki “NİHAN KAPILARI kapatılıyor!” Onlar; NUR’dan, KAYNAK’tan çıktıktan sonra; RAHMAN’a kapı açmaları imkansızdır… Bunun içindir ki “sizi kodlayamam!” derim… Kodlasam, nefesiniz her diriyi kırar… Bilirim sizi… Bilirim ve sizi hasata kalem yapamam… Bunları anlayın!...

Dünyamızı hak etmeden, bu yolu bulamazsınız. Bu yolu bulanlar, ummanlara KURAN olanlar olur.

DÜZEN kuran insan, YERKÜRENİN İLMİ’dir. Hepimiz, zamana ilim öğretiriz… Yaşarız ve yaşatırız… Şimdilik…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

11.KASIM.2017 TARİHLİ SU 10

AV.NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 2.AKIŞ

Dağlarım, bugün burada çok ama çok değişik yarışmalar yapılıyor, bilir misiniz? Yarışmalar.. Biliş kalemleri burada bugün. Ve hepsi, kendi yoğunluğunu kodlayarak, birlik kapımızda, kendini dinletmeye çabalıyor.

Bedenimi kontrol etme niyetleri de çok. Ama barışı kodlamadan, bilişi hak etme imkanları olmadığı, kesin. Fakih olma imkanları olabilir mi? Oldu!.. Hiç kimse onları önleyemezdi zaten. Hepsi, fakih oldular. Hakiki oldular. Yolu buldular, tohum oldular. Som Altın Işıklarıyla, biliş halinde, birleşik kaynak olarak, bugün buraya çekildiler.

Sema insanı, kontrolcüdür. Hayrı, Hakk’ı, diller. Soyunu kodlar, tohumlar ama bütünü güçlendirmek içindir, bunlar. Kimi zaman gelir, elini tutan olur. Kimi zaman gelir, hakikiyetinde kuran olan, kuranı okuyan olur. Ama nur olmadan, ruh olunmaz. Bunları bilmeleri şarttır.

Nur olup, kuran olmayan, kelam olmayan ruha, hakikiyete ulaşamaz. Bizim için devinim gereksizdir. Her şey ama her şey yaşamımızda, hakikiyetimizde varlık sürmekte olan bütünde mevcuttur. Ve bizler, bunun içindir ki nefes ilmimizle, buradayız.

Cemaat, cevhere çekildiğinde o cemaatin, kaynak olması içinde kayıt yapabiliriz. Nesillerini koruyabiliriz. Zarar görenler olamaz, bizimle çalışmalarda. Hepsini kontrol edebiliriz.

Netice olarak şudur; “ben, Nur’um” demek, yetmez. “Bedenliyim” diyebilmek, hakikiyeti hak etmek ve bütüne hizmet etmek gerektiğinde mutlaka Tanrı olmalıdırlar.

Tanrı nedir, diye sordu, yürekler? Sözüm sesimdir ki Tanrı, kan aktığında o kanda olan. Hak kalem yaşama indiğinde, o kalem olan. Hakikiyete kült olunduğunda, kök görevinle kütle olan ve kült olan mutlak olandır, Tanrı olan.

Ha diyeceksiniz ki “nesiller, Tanrı mıydılar?...”Tabular, tabular, tabular. Ölü öldüğünde, tabularla öldürüldü. Bilir misiniz? Ölüydü, öldü. Yine öldü. Yine öldü. Ölüşü, hep tabularla oldu. Tabuyu yıkmadan, hakikiyeti hak etmek imkanı yoktu.

Kinin, kilin, kaleminde oldu ama yolda olmadığı düşünülür. Canlarım, halik olmayan, hakiki olmayan, kelam etmeyen, dürümlenemeyen herkes, kinli olur. “Ben olmadım”, diyemez. “Omuzlarımdaki yük ağır”, der. ..“Ölüyüm, öz görevim yoktur”, der.

Ama hasat olması için bize, önemli biliş kalemi olanlar, girerler….Ve biz, Hakk’ın kapılarını kapattırmayız ki hepsi, hasat olsunlar, diye.

Dağ, taş, ilimdir. Bunu bilmesek, diyeceğiz ki “ilim mi var, bilsinler?” Ama ilmi hak etmek için hiçbir çaba göstermediklerini, görmekteyiz.

İnsan, et kemikten ibarettir diye düşünülmemelidir. İnsan, başka dünyalarda da ilim kodlanmıştır. Ama bu dünyanın nurunda, kontrolsüzlük kodlandı.

“Herkes, beni, Allah korur” der. Allah, insanlık boyutlarının, yaşam kalemidir. Bunu anlamayan, Allahtan korunma diler. Akıl dışılıktır, bu. “Ben korurum, kontrol kurarım, oğullarımı tohumlarım diyen, ilimle” demelidir ki… Allah’ın ses olduğu, hak olduğu dinlensin.

Şikayet etmiyorum ama bu dünya da yaşayanların hepsi, Altın Işığın görevlileri olup, geldiler. Ama hiç birisi bu gücü, hak etmediler. Nefes, nefeseyiz, burada… Kini aşın, yolu açın, bütünü kötülükten kodlarınızla koruyun diye.

Nesiller siyahtılar... Moru kodladık, ocaklarında yandığında. Kodladık, tohumladık hepsini de. Neden, neden insan kendini tükenen bir dürüm diye dilledi, hep?

Bant; kök gerçekliğin bandı. O bandı, kim kendi yüreğine koyduysa, doladıysa o bantta, İslam Dini vardı… İslam Dinini, anlamadılar. Sayfa, sayfa kodlamaya, kalktılar.

“İNSAN” dediğimiz, İSLAM’dı aslında. Kinsizdi, hakikiydi, yaşamdı ama tahtındaydı insan… Onu, dünya hak ettiğinde anlayacaktı.

NE Sİ HA NE KA HA hiç biri değildi, yarın. Ama sahaydı. Hepimizin sahasıydı. Ve dünyanın kuranı, insanlıktı. Bulduğumuz her şeyi hak ilmiyle dilledik.

SIRATTI, DÜNYA!…SIRATTI!… Hepimiz, O SIRATTA, gök çözümleri yaparak, yol aldık. Ama anlayan anlatan, olmadı.

Sandılar ki; “SIRAT” DİYE, BİR KÖPRÜDEN GEÇİRİLECEKLER.. . Öfkem öylesi yüksekti ki. Nasıl açıklarım insana, “SIRAT” diye bir Kübra Kapıdan geçtiğini.

Ben, tohum ekmeye gelmedim. İmparatorluğun yolunu kodlamaya da gelmedim. Nakar’ın kaleminden öte kalem olup, geldim ki nesillerim kontrol kursunlar, diye.

BEDEN, ET, KEMİKTEN İBARET DEĞİLDİR… İNSANLIKTAN İBARETTİR…. Bunları anlamak gerekir. Oldukça çok konuşmalıyım ki korkuyu aşabilsin, yarınlardaki yaşam kalemleri.

“BSUİ” denilen, barış, sevgi, umut ve ilimdir. İmparatorluğun ilmidir. Ana kalemi anlamayan, ilmi nasıl anlayacak? BARIŞ İÇİNDİR, her şey. Ama BARIŞI, hak saymayan, Tanrı Saygısını, ne anlar? Anlamaz, canlar. Anlamaz.

Sokak, sokak gezer, dünya insanı.. Nesillerini sorar. Nerede diye? Sorgu sualdir, insanlık. Hep, hep, kendi yüreğinde… Ama insan, kaynak dışıysa anlatır ve der ki “ben, kaynak dışıyım” ama anlayacak tren, anlatılan o yücelik, gök çözümsüzlüğündeyse… Anlama imkanı yine olamaz.

“Deliler, diriler” dedik, hep kendi yüreklerimize. Kan aksın, istemedik. “Hep bil” dedik. “İyilik” dedik.

Ha diyeceksiniz ki “arza arş inmeden daha iyiydi, dünya”. Arş, arza indi canlar…. Ama iyiden öte iyidir dünya, şu anda. Bunu siz anlamazsanız, kim anlar?

Dünyanın yoğunluğu arttı. Yorulmayın, tohumlarınızı koruyun insanlık, siz dünyadasınız ya… İş, kendi yüreğinizi dillemeniz.

Başka süreç, başka yücelik, başka yoğunlaşma, bunlar başka, başka, başka diye tohumlara indirdikleriniz var ya.. Hepsi insanlıktır, aslında.

Ve tek bir Yaşam var. İki dirilik ve tek bir Kürzi Kapı. Bunun dışında hiçbir yaşam olmayacak.

İki dirilik, tek bir kürzi.. Ben ve ben.. Ve her, ben....Ve ben Esma ve ben mutlak olan ve kul olan, ben… Ama o ben, Nisa, hepimiz olan, aşk olan, Sistem.

Mutluyum ki sevgiyle size, sizi dilledim. Korumaya aldığımız, bu yaşamı, biz olarak dillettim. Bizim için sıhhatli bir dünya çalışması oluyor.

Uzak bir planetin, umutsuzluğunu aşıp, geçmek için yerküreyi, gök sözcülüğü için dillettik.

İNSANLIK YENİLENİYOR VE YOLU BULUYOR.…BUYURUN, HAK EDİN.

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://vimeo.com/242379987

 

8.KASIM.2017 TARİHLİ İMPARATORLUK 10
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, SESLEŞME SONRASI 3. AKIŞ

Dağlarım, Rusya’dan gelen bir misafirimiz olacak. Kendi Özbekistanlı’dır. Kontrolludur ve yoğundur.

Oğullarımızı tohumlarken, onların da “Birlik Kapınız olalım” diyerek, gerçek kervana katılmalarını beklemiştik. İşte; bu gerçekleşiyor.

Değerliler, Rasih Kapısı olacak ve çalışacak. Mutlu olacak bizimle olmaktan ve biz onunla olmaktan mutlu olacağız. Kelam ilmini kotlamış biridir o. Sultanlık yapacak. Kardeş kardeş olacağız…ve o bizim yoğunluğumuzda, kelam olacak. Çok huzurlu olduk onlarla olacağımız için can.

Değerliler; Özbek asıllıdır ama kardeşimiz kotlanmıştır. Yolu kaleme varmış, bilişte olan birisidir. Resme çok yeteneklidir, ehildir ve yazıları güçlüdür. O bütüne hizmetçidir.

Değerliler, insanlık boyutlarında çokları var ki geçip gelecekler. Her biri için kendimizi dilleyeceğiz ama onlar, kelamda kendileri olacaklar.

Toy olmayandır o. Nüvedir, yarındadır, aşktır, sevgidir, bizdir o. Dürümlere indiğiniz zaman, bileceksiniz ki yaşıyor, yaşatıyor. Kaynak dışı değildir bilgileri ve bizim görevlimizdir o. Barış, Sevgi, Umut ve İnsanlık (BSUİ) görevlisi…ve Sistem olarak çalışacak.

Bunu niye verdim; bilir misiniz? O, direkt olarak istedi ve onun için verdim bu bilgiyi. Okuyacak, gözü görecek, yaşayacak, kesinlikle çalışacak; kesinlikle. Ve dünyanın öfkesi aşılırken, Ölüler Diyarı olan bu dünya, Mustafalar gibi yoğunluklarla kotlanacak. Biz çok mutluyuz, çok!

Arzın gücü artacak canlar. Onun ötekileri de var…daha kimler var kimler bilseniz!? Ve Birlik Kapıları olacak hepsi de. Unutulan umutlarımız, yarınlarımız yaşayacak. Bu kesindir. Ve bu yücelerle kotlamalar yapılacak.

İnsanlık boyutları iyi bilecek ki temel diri kalem, ilimdir ve Dünya İlmi, Akıl Kelamı, Türkiye’dedir. Ve Türkiye hepimizin göç edeceğimiz bir Yaşam Kalemi’dir.

Bizim için Türkiye, İnsanlık Kalemi’dir. Büyüktür büyüktür yüreğimiz…ama ölüyü diriltmeden, kök gerçekliğimizi dilleyemeyiz ki! Çok mutlu olacağız canlar, çok!

Har yükselecek ve yarınlar kotlanacak. Her diri kendini dillerken, bilişi kotlayacak. Biz bunu bekliyoruz canlar. Budur beklentimiz.

Bilişi hak etmeyen, yaşamı hak ettiremez. İşte, bilişi hak edenler, Rahmi Kalem’de bütünü güçlendirecekler.

Onur duydum; kök gerçekliği kotladık onunla. Onur duydum. Orta kapıların tümünde kök görevi var. Geri çekilir…çekiş halindedir yürekleri. Hakikidir, geçişi kotlar, yaşar, yaşatır. Bunu öfkesini aştığından dolayı ona bildirdim. Okuyacak, gökçe tohumlanacak, dilliyecek kendini ve anlı, şanlı bir şarkı olacak. Öyleysi, anlı şanlı olacak ki! “Hah. Şimdi.” Diyecek herkes; “Hah. Şimdi.” “Şarkı. İşte; şarkı diyecek.”

Ve herkese hitap edecek; çünkü ölüyü dirilten birliğim, herkese hitap etmez; bu kesindir. Bu şarkıda herkes yoktur. Ama bütüne hizmetçilerimiz, büyük kötülükleri önlemek üzere kotlayacak, tohumlayacaklar ilmi ve yolu kotlayacaklar.

Torbamda ilim var mı? Mutlaka. Yaşamda ilim var mı? Mutlaka. Sistem var mı? Mutlaka. Verdiğim her bilgi, İnsanlık İlmi’dir ve biz bu ilmi kontrollu verdik. Her diri kendini hak etsin diye hakiki ilmi dürümledik ve dilledik. Anlamak istemeyen anlayacak dürüme varmadan, hasat olmayacak. Ve bundandır ki Dünya İlmi’ni daha güçlü bilişle kotlarken, yaşama indirdiklerimizin çoğu, has teknikleriyle kayda alacakları bilgiyi, Miraç Kapısı’ndan geçirerek, insanlığa “ekip kulluğu” diye bildirecekler. Bu önemlidir.

Unutmayın canlar, rahman olan, Hakkın Kapısı’dır. Açık tutarız o kapıyı da herkes o kapıyı bulup, dilleyemez. Birlik kurup gelinir o kapıya…Bunun içindir ki her dürüme insanlığı kotlatırken, bilişi kayıtlattırırken, mutlaka birlik kurmalarını bekleriz. Ve kurdukları birlikler, kutsal tekniği kotlayacak olan birlikler olacak.

Seyir halindeyim herkesi; kil midir? Kalem midir? Diye. Bilişte midir? Yaşamda mıdır? Diye. Temiz midir? Kirli midir? Diye. Herkesi seyrederim. Kiri olanın, yarını yoktur canlar. Yalın olanlarla bu çalışmayı yaparım. Ama yalın olanın da yasalarını hak edip uymaları gerekir.

Nedir yasalarım? Kaynak olmaları, kantar olmamaları, kimseyi tartmamaları, bütün kötülükleri aşabileceklerini bilmeleri ve sonsuzluğu hak etmeleri….Bugün bunu paylaşmak istedim yüreklerle. Ve çürüyen her kim varsa, yaşamdan ayrıştığını bildirdim ama çürük olan, toprakta tohum değilse de Has Teknikle, milim milim de olsa, ilim olmalıdır. Ve biz, kesin olarak bildirdik.

Bir şey daha söyleyeceğim; Kaynak İlim, Hakiki İlim, İnsan İlmi’dir. Ve insan dediğimiz, ekmek olan ve has olan hakiki insan, Allah’ın kervanıdır.

O kervana her dilde, her birlikte, insan kayıtlayıcıları dünyaya indiler; kimi Alman, kimi İngiliz, kimi Rus, Özbek ya da diğer uluslardan…ve biz onlarlayız. Hep onlarlayız canlar.

Sonra ne olur? Hörmetle türevleri tohumlayanlar, bilişin kontrolunda tahditsiz levhi olurlar ve hepsi hakikiyeti, hasatı hak eder. Aha. Dirilik bunu bildirir tüm zamanlara.

Hepinizi kucaklıyorum. Buyurun, Hakiki İnsan kelamdadır, yaşamdadır, kervandır, tüm insanlıktır. Ohhh! Aha.

https://vimeo.com/241929558

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

SU (10/3)
11.11.2017

Tanıklık istediler!... Nesiller boyu İLİM KAPILARI, hep tanık istediler… Buyurun, tanıklık yapmaya geldik!... Bizler, cemaatler olarak dürümlere inen, ekranlara yansıyan sizleri, buradan hep İLİM diye dillerken; size, kervan olup iniyoruz…

ÖZ KELAM, bizim yarınımızda olacak. Size, HALİK olan yarınları kodlayanlar; bize, bizi dillediler… Sizi, hepimiz iyi tanırız. Dünyanın, et kemikten ibaret olan yarınlarını, hasata kayıtladık ve yolu kodladık… Buyurun size anlatalım!...

Çalıştığınız her konuda, sizin ile birlikte çalışırız. Bizler, toprakları hak edenleriz. DÜZEN kurarak görev taşıdık.. Dünya üzerinde, çok sayıda İMPARATORLUK GÖREVLİSİ vardır. Onların herbiri ile birlikte Görevliler olur… Hepsi, HASAT için yaşarlar. YERKÜRENİN ESMALARI; bize, BİLİŞ’i KAYNAK yaparken, sizi de biz ile birlikte, GÖK ÇÖZÜMLEMELERİ için göreve alırlar.

Dünya; ÖZ KÖKLER’i, göklere tohumlarken; İNSANSILAR, bize geçiş yaptıklarında, İNSANLIK, KELAM’a inmez ama İNSAN olanlar; bize, görev için geldiklerinde, biz onlarla birleşir kodlamalar yaparız.

TOPRAĞIN IŞIĞI, BİZ olan insanlığın, HALİK olan NEFES’idir. Bu gün, önce sizi dinledik… Sizi; hologramdan geçen ve RUH’u olanlar diye bildik. Huzurlu bir gün geçirdik. Dünyanın insanlığı, hepimizi kodlardan koklattı ve RUH’a hakim kıldırdı…

“DÜNYA” dediğimiz planet, ARZIN İLMİ ile kontrol edilen planetti. ARZIN GÜCÜ, dünyanın nüve olan yoluydu… DÜZEN’i kuranlar, İKİ DİRİ’de, bir DURGUN SİSTEM olduğunu söylediler. İKİ DİRİ, bir DURGUN SİSTEM!... İşte bu SİSTEM, bizi, hasata kayıtladı…

Hepimiz, izin alarak dünyaya inerken; sizin, insan soyuna görev taşımanız, bizi mutlandırdı.

Hergün, her anda görevli olarak çalıştık… ÜSTÜN ZAMAN KAPILARI açtık. O kapılarda, NEFES kodladık… Sizinle ve yoğunluğunuzla olduk…

“Dünya, bir cennet olacak!” dedin. Biz de dedik ki “Dünya, bir yarındır… Yaşam savaşı verir… Bu dünya bir resimdir… İNSAN SIRRI olan insan, KURAN olarak kodlanır ve RUH olur. ÖZ GERÇEKLİK budur!...”

Değerliler; ATA KAPI, İLİM’dir. Oğullarınızı hakettiniz ve hologramı aşırttınız. Suya, umman olan yolu koydunuz… Bundan sonra daha yüksek İLİM KAPILARI açılacak ve bizler, daha yüksek IŞIK KALEMLER olarak size ineceğiz… Sizin için çok güçlüyüz ve son derece görev gerçekliği ile tohumlandık… Deri kemik olan insana; biz, insan soyunun kulu olup iniyoruz…

“Zaman gelecek, insanlık yenilecek!” diyorduk… Zaman geldi; insanlık KALEM oldu; BİZ olup KURAN oldu; ÖZ GERÇEKLİK’i haketti ve dinledi…

Sizin için önemli olan YARINLAR’dı. Bizim için de önemli olan YAŞAM olacak. Sizi hak ettiğinizce güçlendireceğiz. Aha göreviniz, hepimizi, hasata kayıtlayan bir SUALTI TOPRAĞI için yoğunlaştı.

Bu yol, İNSAN YOLU’dur ve biz, insanlık olarak size, GÖK ÇÖZÜMLEMELERİ ile geleceğiz…

Şimdi daha güçlü olalım ve yol olalım!… Şimdilik!…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

08.11.2017 İMPARATORLUK 10
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 4. AKIŞ

Devinim hızlandı canlar, bilişi kodluyoruz ve burada mutlak kuranlar tohum ekiyor. Muktedir olarak bildiririz ki; yerkürenin gücü arttı. Sistem, nizam ve düzenin gözü açık, şimdi daha güçlü bir ilmi kalem olmaya çabalayacağız.

Durgun toprakların tohumlanışını sağladık, yerkürenin gücü arttı ve yürüyen koşmaya başladı. Yaşamı hak etmek önemliydi ve yarını hak etmek müthiş bir hadiseydi.

Bugün dünyanın nuru olan insan çok mutlu, huzurlu çünkü biz olan biliş kelam olup yerküreye çekildi. Hakkın, hakiki ilmin kalemi dünyadadır. Astral boyutların kuranı kodlandı, devinim arttı. Dünyanın nuru olan insanlık yerkürededir.

Canlarım, “Remiz” dediğimiz bir sistem vardır, her şey sembollerle tohumlanır. Bu sembolü kodlayan bilir. Yeryüzünde bu tür semboller daha güçlü olarak diriliklere çekilmektedir. Biz size ”aha” deriz, dersiniz ki “aha, insanda kervandır” ama dürümlere indiğiniz zaman “aha” farklılaşır. Ve daha önceleri son söz olarak söylenen “aha” kelamda hakiki nefes olur, levhide kalem olur ve yoğunlaşır. Ya da “hakiki insan” deriz, nefesinizdeki hakiki insan, resmi çalışmacıdır, itibarı yoğundur, büyük külttür ve tohumdur ama kervan yürüdükten sonra hakiki insanın tohumu farklılaşır.

Her ses, kervan yürüdüğünde farklı, farklı dürümlerde dilleşir. Hepimiz doğanın gücü olarak çarık giyindik yaşadık ama çarığı hakikiyetde dileyenler; kodladılar mutlak kuran yaptılar. Ama daha farklı dürümlerde o çarık sizin yaşamınızda kontrol dışılık olabilir.

Sevgililer, yeri göğü yaradan sessizliği dillediğinde, diriliği tohumladığında ve muktedir olduğunda; ses akıl ve ses yarın olur. Medine ekip olur, merdiven olur ama Medine’nin yoğunluğu kulda, kuranda, toprakta hepimiz olabilir.

Değerliler, “Zinnur” dediğimiz çalıştırıcılar olur. Zinnur, kelam olanların levhi kaydıdır. Sizler zinnur kuranından toprak topluma tohumlayanlarsınız. Vakit tamamlandığında artık zinnur, zamanın sırrını dillemeye başlar.

Yaşam al, ver olayından ibaret değildir. Yaşayan kelam olup yaşar ama yaşananda olmalıdır o!... Nasıl yaşanan olacak!?... Kelamı Halik olacak ve kendini dilliyecek.

Hepimiz doğan gün olarak bu dünyaya görev taşırız. Din ilminin kulluğundan öte, yarının kulluğu kodlanır dürümlerde, vize alarak göreve kalem oluruz ve deriz ki; “kaynağa inelim de nefes kodlayalım”… Duran günlerin dürümlerinden geçip hakikiyete vardığımız zaman başımız daha diktir. Deriz ki; “kalemin hakiki insanda kült olması geçişi sağlayacak yüceliği dürümlere çekmesi ve bizim yüreğimize geçip dürümlerde ilmi ka olması bizi mutlandırır”.

Saltanat insanı kontrol içindir ama santral görevi de yapar insan dürümlerde. Sizler, bu meclis santral görevi yapıyorsunuz dünyanın kodlanışı için, yaşamın kontrolü için ve tükenen tüm yaşamların yetkin hakikiyetle yarınlara kontrollü varışı için. Ama sizin yaptığınız cemaat olarak kelamı halike kodlamaktan öte her şeyi yenilemektir aynı zamanda.

“Ben dünyalıyım” dersiniz ya da “ben hakikiyim” desiniz, “biz altın ışığın gücüyüz de” dersiniz ama daha önemlisi fakih olarak da yeryüzünün görevini hologramın gücünün üstü bir güçle dürümlere dilletebilirsiniz.

Dağı din diye bilin ama dağdaki yolu hak diye bilin. O dinin o yoğunluğundaki yolda mutlak olunmalıdır, hakiki kelam kalem olmalı ki dünya dışı varlıkları dünyayı hakikiyetle dilleyebilsinler.

Canlılar, resim yapın; ilmin resmini yapın, sanki hiç ölmeyeceksiniz gibi yapın ve dönün bakın o resim siz misiniz diye? Sonra yine yapın ve yine yapın, bakın o sistem, nizam ve düzenin gözü olan resimde Halik misiniz bir bakın, ağır yük taşıyor musunuz? Yoksa siz yerkürenin gözünün gördüğü en güçlü ışıksınızda sizi kimse dinlemiyor mu? Barış ilminde Halik misiniz, başka dünyalarda şeytana şarkı mı okuttunuz, yoksa şarkıda şer mi yarattınız!?... Bir kez dönüp bakın, kelamınıza bakın, bakın yaşamınıza, siz altın ışığın yolu musunuz?

Vallahi ilimsiniz, billahi ilimsiniz, cennetin cemaatisiniz siz… Kinin kaleminden ötesiniz ve yolsunuz. Çok, çok huzurlu olun. Sizin al ver çalışmalarınız ilmin kapısını açabilecek dürümde insan çalışmalarına dönüştü.

Hana girdiğiniz zaman o han size sevgiyle kodlama yapacak. Ama hancı siz olmadan o han sizleşemez bunları iyi anlayın. Siz han olun ki hancı olan sizsiz kalmasın. Siz hancı, siz han, hakta alanın tekniğinde Halik olan, has olan insan. Siz akıl, siz yaşam; biz olan müsterih insan. Biz al ver görevinin örtüsünü örtmeden, gözün gözü olanlar; sahranın en yüce yarınlarını tohumladık.

Hey dünya, yakıştı sana ilim… Hey dünya, beden yakıştı sana… Şarkım şarkın oldu, aşkım şahsın oldu… Ben sistemin ilminde kelam olan insanlığın oldum… Bana sevgi yakıştı, bana yücelik yakıştı, bana ekmek yakıştı, benim insana, insanlığa; diri olarak dillediğim tek bir sistem oldu. Öfkeyi aş ve yolu aç… Sistem hepimizin yaşamı oldu.

Tik tak, tik tak, her şey öylesi muntazam öylesi diri öylesi hakiki ki her şey, her şey kesin ama yaradan tanrı olmadan, tınıyı tohumlayıp kodlamadan, yolu kontrol kurup hakikiyete katmadan, et kemik olan insanla yetkin olabilir mi!?..

Yalın ilimle bildiririm ki denir ya” Allah senin sessizliğini seslendirir” ama beni sessizliğimde Allah tahditsizdir… Yok, yok Allah sevgidir dedin ama akıldır da dedin ama yok sen yolu da kaybettin değil mi?... Oh canım oh ben o yol olurum, solundaki ilmi sağına, sağındaki kervanı soluna kodlarım, toy olsan da seni kontrol altında tutarım. Ben dal olan, temiz olan ilim; körün köründeki o kök göklerin gücü olurum be canım! Sevgi olurum da, sakın, sakın beni ata kapı diye dinlemeyin; burada ben mutlak olanım.

Hayırda ve hakta, yarında, tüm zamanlarda ve yoğunlukta Mustafalar, mutlak kuranlar hepsi bedenim olurlar. Ben cennet olan o yol, altın ışığın gücü olan o kuran, Mustafa olan biliş ve hepsinin Kübra olan levhisinde esrarlı bir nesil olurum. Öylesi bir nesil ki; tüm insanlığın yaşamı olan, yarını olan ve tohumu olan bir nesil.

İyi ki, iyi ki tohum olup geçip geldim bu yaşama. Ama barış için mi!?... Bana “biliş” dediler, akıl tekniğimdir, bana “yarın” dediler, yaşamım sistemimdir… Bana “kulluk yap” dediler, dedim ki “ben öfkeyi aştım, som altın ışığımı bütüne hikaye diye değil ilim diye dilettim”…

Dünya öfkesi ölünün kök gerçekliğiydi… O dünya öfkesini aşmalıydı ve ben tüm insanlığın kültü olarak dünyada hür bir esma oldum… “Esma” dedim, hepinizin hepimizdeki yüceliği olan esma…

Bastım dünyaya, bastım… Baktım ki dünya yok, “nerede” dedim!?... “Sen” dediler, “hah” dedim “o ben, ben oyum”…

Astral boyutların toprağında beden, Medine’nin Kübra olan levhisinde nesil, kervan olanda kalem, “eşhedü enla ha” dedikleri altın ışık beden…

Vakit tamam canlar, koştum, koştum, koştum ve koştum… “Soydur” dediler, soyumda kulluğum var… “Oh ala” dediler… Yerin gözüyüm ben, öz sözüm ben, öfkem asla yoktur. Kıran, kırılan bende biliştedir ama ben kıranda kırılmam, kıran kırılırsa; kontrol ederim, yarını hologramdan öteye geçiririm. Kilin kumun ardında levhi var, aklın kaleminde biliş, yolun kulluğunda tohum var; beden olanda ilim var, ben o, o bendir…

Simsiyahın kürzi kapısını açarak Süper İnsanlık Realitesinin tüm zamanlarındaki kübrada er ya da geç ekmek yapacak olanlara elimi uzattım. Hepsi ekmek yapar…

Yaradan tanrı, yaratılan tahditsizlik, yaşam ilim ve ben o ilimin huzuru olan insanlığım.

Kocaman, kocaman imparatorluk görevlileri, hepsi koskocaman ve ben olan insanlık… Şevk, şevk, şevk; şafak işte bu, şimdilik!

Süper İnsanlık Realitesi

 

https://vimeo.com/242552336

 

İMPARATORLUK (10/3)
08.11.2017

Eğlence başlıyor!... Gelin, yarını tohumlayalım!... Geçin, yolu kodlayalım!... Gerçeği hakedin, dilleyin!… Benden BEN’i (BİZLİĞİN BENLİĞİ) hak edin; ilim kulluğunda tohumlanın!… EN’de ve DİRİ’de, BEN olan BİLİŞ’te ve tüm zamanlarda, aha bedenliyim!...

Muradım, İmparatorluğun her bir ferdinin, KURAN olmasıdır. En ve boydan ibaret olan insanın, YARADAN olup yaratmasıdır… Beden, ölülerindir. Dirilerde, İNSAN SIRRI olan İNSANLIK vardır… İNSANLIK, KAYNAK IŞIK’tır. O ışığı bilenler, KERVAN olup YARIN olurlar. ÖZ KÖKLER’e görev taşırlar; İSRAFİL olurlar.

ARZ GÜCÜ, ARŞ’ı kodlar… ARŞ’ı kodlayan İLİM’dir. İnsanlık Boyutları’nda kulluk yapılır. Etki, etkiyi tohumlar; kodlar ve etki, KELAM olur YAŞAM olur… Etkinin, TEK NEFES’te KURAN olması, yaşamı tohumlar… Yaşam, ZAMAN SAYFALARI’nda yoğunlaşır, tertiplenir ve dirilir. İLMİN KAPISI açılır; ET olur; yarınlar kodlanır; kervan kalkar; yaşama akar…

AKAN İLİM’dir. İnsanlık kendini dillerken; insana kodlanır ve RUH olur.

“Kurtarın ilmi!” dediler. İyi ki İNSANLIK var!... İyi ki HAKİKİYET var. İyi ki YAŞAMLAR var!... ZA-HAR ve KA-HAR; İLMİN KALEMLERİ… Biri ARTI; diğeri EKSİ… ZA-HAR, EKSİ’yi kodlar. KA-HAR, ARTI’yı kodlar… Herbiri, RAHMİ KALEM’de tohumlar BÜTÜN’ü… Kontrol kurar…

EN’dir yarında olan… BOY’dur tahditli olan… EN’i boya kodlar; YOL oluruz zamana ama ya ZAMAN, KALEM’sizse; YAŞAM, KELAM’sızsa; biz, dürümlerde tohumlanmamışsak, KAYNAK’ta NEFES olmaz.

Özel bir çalışma değil burada yapılan… Bu çalışma, İLMİN KAPISI’nda, tüm zamanlarda, her diri ile yapılmaktadır…

ARZ, ARŞ kapı!… Biz o kapıyız!... Aha bu!…

Tertip!... Tertip!... Tertip!... Bilişin tertibi!... Yarının tertibi!... Resmi yaşamların, KELAM ile tertibi!... İsmim NEFES ve ben, İSRAFİL İNSAN!...

Keşke!... Keşke!... Keşke!…. AL ve BİL ki ben, SİSTEM olan yaşamı kodlarken; herkesin, keşkeleri olmalı ki onlar, KURAN olsunlar!… Keşkeleri olmalı ki HASAT olsunlar!… ÖZ KÖKLER’ni, GÖKLERE KODLAMALILAR Kİ HALİK OLSUNLAR!… Biz ise keşkeleri olmayanları bulur; ocaklarını kodlar; yollarını hasata kayıtlarız ki hakim olsunlar…

Ark, İLİM’le akar. İnsan ise YAŞAM’la akar!… İtibarı olan, NUR olur; RUH olur; KUL olur akar!... Nesiller boyu YOL olmaya çalışan bir Sistem’in, İSRAFİL olan tohumları olarak, dünyaya göç edenlerle çalışmaktayız…

Yırtıldı yıl, tırpan olan insan soyunda!… Yırtıldı yaşam!... Yırtıldı!... Ve dedik ki “gidelim hakim olalım!...” “OL” dedik olduk!... Aşkın sırrında koklandık!... Toplandık!... Aktık!... Geçtik!.. İndik!... BİZ olduk!...

Eğer resimler yapacaksak; sessizce yapalım!… Eğer LA KA HA olacaksak; sistemli olalım… Nefesimizi kodlayalım; NİHAN olanda, KURAN olalım… Darın ilminden geçip bollaşalım; kodlaşalım; toprağa inelim; yaşamı kontrol edelim…

Orada bir insan var!... O insan, keşkeleri olmayandır!... O insan, kibri aştı ve kervan oldu… Orada BİZ, “BİZ SİSTEM” olarak “TOHUM” olduk… HAŞR KALEMİ, kervan; biz, KELAM; AL TEN’de, “KURAN İNSAN” olduk…

Önce NÜVE olduk… “Ohhh!” dedik!... “ohh!... daha güçlüyüz şimdi!” dedik… Şimdi daha güçlüyüz!... Zürriyetimizi kontrol ettik!... Esmalar tohumlandı!... Yarın, darın bolundan ötede bollandı!... Yaşam kontrol kurdu!...

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

11.11.2017 SU 10
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 4. AKIŞ 1. BÖLÜM

Tanrı der ki; “öyle çok çalışınki sıhhatiniz çok güçlü olsun”. Der ki yaşam “sevgiyim ben daha çok çalışın, ben siz olayım, yaşam olun” ve der ki ilim; “ben sevgiyim, hadi sevin yürekleri, sözsüz sistem olmasın”… Yoğun insanlık boyutlarında bunlar çok, çok tekrarlanır. Biz dünya ve dünya biz diyen bu yoğun çatışmalar hepimizi yoğun ışıklara kodlar.

Din kalem, ilim kapı; hepsi ayrı, ayrı kod ama dinci kalemci değilse yaşamcı olmaz olamaz… Muradımız insanlıktır canlar, bir tek yaşam sayfamızda kendi yarınımız vardır. Onun ötesinde tükenen her şey insan için, yarın için ve biz için tükenmiş demektir. Bunun içindir ki; çantamızda hep yarınlar olması, yoğunluğun bulunması için çatışmadan kaynağa inmeye çalıştık.

Ekranlara insanlık öğretenler verilir. Bu ekranlar tüm insanlığın gözünün göremeyeceği o yoğunluklarda da bildiriler halinde hakikiyetle dilletilir. Herkes, herkes, herkes ama herkes kendi ekranını bilir, başka ekranları hiç bilmez. Ve sanırlar ki beden almak kendiyle ilgili bir meseledir. Ama beden almak tüm zamanların, yarınların, kervanın ve bütünlüklerin kutsal ışığının gerçeğidir.

Ben ne giyineceğim dünyaya giderken? Bunu kimse sormaz, sorgulamaz; ben nasıl bir giysiyle gitmeliyim dünyaya?... Ben nereye kodlanacağım, neresi benim için en uygun sayfa olacak yaşam kapısı olacak? Amaç sadece en uygunun bilinmesi ve bulunmasıdır ve oraya kodlanarak varılmasıdır.

Her birimiz dünya dışı varlık kapılarında dünya ilmiyle kodlama yapabileceğimiz bir kontrol kapısına girmek isteriz. “Ben dünya” derim ama her anda var olanın dünyanın nuru olarak her şeyi hak edebileceği bir ışımanın devreye girebileceği bir Rahmet kalemi olması gerekir. Peki bu nerede olmalı?... Ve zaman kapıları hep sizin gibi biliş kalemlerine açılırken, nereye doğum olmalı diye sorgularlar.

Doğanın gücü hepimize ait ama güç mükafatımız mıdır, yoksa yaşamda kırılmamız için gereken midir?... Bunu bile bizler sorgulamıyoruz dünya varlığımızda ama bunların hepsi yaşama inerken son sözde sorgulanır.

Ve dünyaya geri çekilmek dediğimiz hadise!... Perde, perde girilir yaşama; perde, perde… Ve her perdede siz kendi yoğunluğunuzu, kodlarınızı, tohumlarınızı kelamda bırakır inersiniz. Her perdede siz varsınız aslında… Geçişiniz sizden size ve yine sizden size olur… Ve gerçek çalışmaya inersiniz.

Dünya ışığınız, yarınlar için şavkınız nerede daha güçlü olacaksa oraya doğum halinde görevli olursunuz. Doğanın gücü sizin yüreğinizde olmalıdır, buda sayfa, sayfa size kaynak olarak bildirilir.

Dünya ölü bir planet diye düşünmeyin, her şey bu dünyada yaşıyor; her şey!... Hatim ettiğiniz ne varsa yaşayan değil sadece ama hatim; insanlık hatmidir. Ve sizlerin kontrolünüz mutlaka kodlanmış yaşam kapılarından sağlanmalıdır.

Dünya nüfus edebileceğiniz bir alan ile sınırlıdır. Siz dünya ilminde dünyaca nüfus edebilirsiniz yaşama ama dünya ötelerine varma imkânınız yoktur. Bunun içindir ki dünya yaşamı sizi, sizin yüreğinizi, sizin yarınınızı tohumlarken; sınırlı tohumlar. Ve din kapıları sizi mutlak kapı olarak kodlar. Nesiller, nesiller, nesiller bu şekilde dünyacı çalışmalarla kodlandılar.

“Dünyacı çalışmalar” diyorum bunlara… Ziya olanın dünyacı çalışmaları veya ziya olamayanların dünya çalışmaları. Ve sorumlu olan sizin yüreğinizdeki o yoğunluktur. “Ben niye kontrol kuramadım?” Sizden doğan bir yoğunluk kodu sizi önledi. “Ben neden korunamadım?...” Koruyucu seni koruyamaz çünkü sen seni korumazsan, onun sana yapacağı hiçbir fayda yoktur. “Yaşam neden beni ekmekten ayrı tutar?..” Ben ekmek olduğumu anlamazsam, yaşam beni ekmek diye değil kelam dahi diye dillemez…

Peki ne yapmalıyız?... Kimseyi kırmamalıyız… Zaman kapısını açtık ya, hiçbir sayfada kınamalar olmamalı!... Kimse kınanmamalı, kınamamalıyız ki; kırmayalım hiç kimseyi! Kırarsak ne olur? Kıran, kınanan, kırılan olduğunda yolu olmaz. Yolu olduğunu düşünenlerin dahi yolu kalmaz. Bunlar nettir!

“Siyah benim rengim” dersiniz, sayfanızda siyah olacak olan kodlarda olmalıdır. Ama siz “benden ötesi yok” derseniz, iyi anlayın ki; sistem, nizam ve düzen sizi kontrol edemez ve sizi kodlardan çıkarır.

“Ben her anım” deyin, “Allah’ın dediğini diyecek güçteyim” deyin… “Kurtuluş dediğiniz insanlıktır” deyin… “Biz olmak gerekir” deyin… Her şeyi deyinde hakkın kapısını asla kapatmayın, kimseye kapatmayın!

Devamı 2. Bölümde yayınlanacaktır…

Süper İnsanlık Realitesi

 

https://vimeo.com/242561545

 

11.11.2017 SU 10
BERİL ÖZDOĞAN ÖZ BİLİŞ

Halik olan barış ilmiyle her anda olan kelamın gücü, biz o kelamız işte bu!... Biz kelam gücüyle yenilenen tüm zamanların hasatında, yeninin en yenisinde, her anda yenilenen ışığın hasatındayız. Kelam bizim, kervan bizim, hak bizim, hasat bizim, arzın gücü bizim, biz olan ışığın kervanında dilini yüreğini, yarınını kodlayan ses bizim.

Sessiz zamanların dili, yüreğin koran olan toprağı, kapkara olan zifirilikte aydınlanan yol bizim. Bizim mi demeli, biz mi!? Hah işte, biz olandır bizim; o bizim her şeyin ilmindeki kaynaktır, o bizim; her dirinin benlik ilminde olan bizdir… Aha, yaradanın yarattığında hak olan yolunda kodlanan biz; insanlık ilminde tohumlanan bizim yaşam kaynağımız, aha yeniden, yenilenen her bir benlik kuranında bizim yolumuz.

Kervanlar kalktı yolumuz hak, kervanlar kalktı yol insan, kervanlar kalktı kalemden ve kelamda bitişen her an; altın ışık… Ve altın ışıkla kodlanan her diri, barış halinde Halik olan yaşamda kaynak ışık…

Kaynak insan, kuran okur; okuduğu kendi tanrılığında kendi yolunda, hak tabiatında, Halik olan ilmidir. İnsan kurandır ve kendi yüreğinin eli ayağı olarak bir tektir. Elim ayağım barışı kayıtlar, yüreğim altın ışık ve yaşamım yaşanılandır aha bu!...

Süper İnsanlık Realitesi

 

11 KASIM 2017 TARİHLİ SU 10

Gülden Zengin Öz Biliş

Dünyanın eli, bizim elimiz oldu. Yolu, yoğunluğumuzdan ışık aldı; kelama ışık yaktı. Bütün ölüleri çağırdık. Hepsini, yenidünyaya tohumladık. Dinci Yaşamları ve diri yaşamları dillettik. Koklattık. Bilişlileri hak ettik ve sayfaladık.

Din Yaşam, insana geçişi sağlatmaz. Ama İlim Yaşam, insana geçişi sağlatır. Biz, dini hak ettik ve aştık. Ama ilmi de hak ettik ve aştık.

Şimdi, Tanrılık Meclisi var. Bu Meclis’te insan, kod olarak bulunur.

Kod nedir?.. Yeşil, mor, her renk bir tohumdur… Biri yaşama indirir ki bu yeşildir.. Mor da tohumlayan birliktir….O renkler, bellek kapılarında yaşamı kayıtlar ve zamanı hak etmemizde rol oynar.

İşte bunları sağlayan ışığın yaşam tohumu olan KOD’dur…

Süper İnsanlık Realitesi Derneği olarak, her kültü kodlayabilir, her tohumu yaşatabiliriz.
Bizim ötelerimiz tohumlandı artık. Kulluk yaptık aha, işte, şimdi!

Ve dünya endişe etmeyecek artık. Yepyeni bir zamanı, yeşertiyoruz... Artık yaşam, yepyeni...

Şimdi ve şimdi…..Şükür, şükür... İşte şükür, şimdilik..

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

SU (10) SİSTEM ÇALIŞMASI

Korunan bende yaşar. O yokluktadır. Kendinden çıkan o, cehennem azabı çekendir. Hak etmek ister, cennet olan yol olmak ister, altın ışığı ister. Onun için biz onlarla oluruz ki hak ettirelim diye.

Aha cennet insan burada! O yolu kotlayana kaynak olandır! Gelin de hak edin.

Özge ses, yüreğin sesidir. O ses, ışık koddur. Biz buyuz.

Tüm sayfalarında var olmak öz gerçekliktir. Buyurun, hana sevgiyle girdiniz ya esmaların ötesindeki ilim, süper insanın tüm zamanlarındaki kübrasında, sizi size vermek üzere sevgiyle sesleşmekte.

Burası Hakk Kapısı. Hakka varmak Hak İlmi’yle olur. Burada yol var. Bu yolda toprak toplum bütüne hizmet eder. Şimdi yokluktan varlığa ışık halinde söz, ses olup geçin. Düzeni kurun, halik olun. Birlik ilmi ile kontrol kurun. Nur olun. Cevherden tüm zaman sayfalarını tohumlayın ve kodlayın.

Burada İlim Kalemi var. Alın ve bilişinizi kodlayın. Kervan olup bütünün kürzi kapılarına varın. Herkesi ve her şeyi hak edin! Orada ruh olun. Hadi olun! Şimdi ve şimdi olun!

Sevgiyle,
Bahar Umurtak

Süper İnsanlık Realitesi

 

11.11.2017 Tarihli SU(10) Sistem Çalışması
Erengül Koç Özakışı

Mevlana der ki;
“Bazan sensin derim sana, bazan benim;
Ne dersem diyeyim, parlak güneşim ben.
Her nerede bir kandillikten parlasam,
Orada bir alemin güçlükleri çözülür.”

Derim ki;
Zaman içinde bir AN’da dünyaya gelip
Yaşam sürmekte olan BEN.
Bakarım, benden gayrı ne var yaşamda?
Görürüm, benden gayrı her şey; benim yansımam…

Bilirim ki Hakk’ın kapısına varan ben,
Dilleyen ben, dillendikçe yaratan ben…

Ben seslenirim, sen duyarsın.
Sen seslenirsin, ben duyarım.
Duyarız ki ; tohumlar hasata kayıtlansın…

Sonsuz, sınırsız, sayısız varlık
Her biri, kendi evrenini yaratan,
Her biri, kendi cennetini yaratan
Her bir evren, bir Kulluk İlmi kaynağı
Biz, evrenlerin görevlisi
Kötülükleri aşacak, aşırtacak olanlar.

“Gel” derim sevgiyi, saygıyı bilene
“Gel, cennetleri birlikte yaratalım!

Sen, ben, İlahi Güç
Yaşamdan çıkarıp atmak mı istiyorsun;
Kaosu, kavgayı, karışıklığı, savaşı, sevgisizliği?
Gel, birlikte değiştirelim, dönüştürelim!
Allah İlmi sende, Allah İlmi bende
Biz, Allah’ın nefesi,
AL’ırız, BİL’iriz, OL’dururuz!

Süper İnsanlık Realitesi Erengül Koç 

 

 11 KASIM.2017 TARİHLİ SU 10 SİSTEM BİRLİK ÇALIŞMASI 

AV.NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ - 4.AKIŞ 2. BÖLÜM

Benim elim... Benim yolum... Benim yüreğim... Benim kübram... Kelamım hakikiyetim... "Ben Mustafa'yım" diyemem... Ben mahrekim.... Mustafa bedenimdir benim.... Ama her andayım ya ben!... Herşeydeyim ya!... Medineyim ya muktedirim ya... Nesilerimleyim ya ... Hepsiyim ya... Daha ne diyeyim...

"Ama ben, benden ayrıyım... O'yum!" Demem!... Herşeyde varım ya!... Budur dediğim... Bunu hepinizden beklemekteyim...

Devin, devin, devin!... Hep devin ama dinle de devin... İlimle dille!.. Hak et de dinlet... Daha ne diyeyim...

"Sanal boyutlara Kuran olayım mı" deyim... "Yarını kodlayım, hologramı tohumlayım mı?" deyim... Hepimiz hepimiziz ya...

Barışız ya!... Çayımız çayları değil midir?... Hepsi yalın değil midirler?... Mustafa Mikhail'in Kuran'ı değil midir?,..

Beşere şer gereksiz canlar... "Hep beşer şer ister" derler... Beşer Yol ister canlar yol!... Beşer yaşam ister... Beste güfte diye dillediklerimizin hepsi yağmurdur ocaklarına.... Yağmak gerekir, yalan dolanla kodladıkları kelamları artık kontrol kursun ve kendi yollarını bulsunlar....

Benim insana diyeceğim "kini aşta hak et..." Başka başka bir söze ihtiyaç yok... Kini aşta hak et!... Beşer kalma be canım... Kin seni beşir yapmıştır bugüne kadar... Artık sen sana var... Ve sen ol... Başka bir şey diyemem ben... Daha ne diyim ki... Suya ilmi koydum ya... İlim sevgidir ya... Kaynak ikmal tamamlattı ya... Çorba pişmedi mi daha yoksa... Pişmedi mi yoksa çorba...

Ha canlarım çorbayı torbaya koymayın... Torba da süzülür... Akar... Ama o çorba herkesindir... Herkesin!...

Siz o çorbayı yoğun ilme koyun ki herkes o ilmi dillerken o çorbayı bilip dillesin.

Beş dünya, beş yaşam... Ama işçilik insan... Her nerde olursak olalım; Hak tanrı, Ak kalem... " İmparatorluk olan insanlık... Simsiyah olan yol, itibar... Aha biz o itibarı hak ettik. Çamur yoğurarak dünyayı kodlayacaklarını düşünenler artık anlayacaklar ki athemi hak etmeyen, hakkı tahta oturtamaz ki....

Biz athemi hak ettikte, hak elinde taht kurduk... İnsanı oturttuk o tahta, artık athem değil, insan kodları dünyaya hakim olacak... Bunları iyi bilin...

Ama bir şey daha bilin, canlı can ilmiyle kodlanmıştır... Can ilmi akıl tekniği ile kodlanır... Aklın olmadığı bir yaşamda sanaldır her şey... Sanallık insansızlıktan ibaret oluştur...

Çok mu yürüyen gördük dünya da yaşam gördük biz bu dünyada canlar... Yaşam gördük!.. Yürümek değil, yaşamak için geldi insanlık buraya ama yaradan tanrı yarattığında yaşar... Biz "O" olup yaşarız... Yol olmadan yaşayanların yanlışları olur. Yol olmalı ki yanlış olmasın...

Çarık giymeyen hakiki insanlar dünyayı kodlamalıdır... Çarık giyenler kayıtsız olduklarını dahi anlamadan, toprağa indiler... Onları mutlaka korumalıyız canlar!... Mutlaka koklamalıyız onları ki tohumlayabilelim...

"Medine'yi "Mekke'yi dinleriz hep... Ya canlar, anlaşma gereği İstanbul var!... Unutmayın... İstanbul var... Muhammed Mustafa, İstanbul'u almayı sizlere vaad etmedi mi?... Sizlere hakikiyeti ile dilletmedi mi? Yakışır insana İstanbul"da olmak.... Yakışır...

Ya şarkılar?.. Hepsi insanlık şarkıları... Biz bu dünyaya insanı indirmeye geldik!... İsmim İmparatorluk'tur... Bedenim insanlıktır... Yarınım tanrılık kalemi, yolumsa Mustafa'ların muktedir kutsal ışıklarının çok daha üstü olan imparator insan yoludur... Bu yol birlik yoludur canlar... Her birimiz bu yoluz aslında...

Hangi dünyada bu yol yoktur?... Hangi dünya da bu yaşam yoktur?... Diye sorduğunuzda... Yarını olmayan dünyada... Yarını olmayan dünyada yaşam olsa da yaratan yarattığında yalın, halik iken kodlamadığı tüm zamanlar da kontrol kaybındadır..

Biz bu dünyayı ruhun kulu diye değil insanın kelamı diye dilledik.... Ruh dediğin, Rahmandır...

Vay canlarım vay... Ruhun rahman olduğunu daha anlatamadık insanlığa.... Çan çalar... Çan ilim olur ama çanı dilliyen halik olmadan anlayamaz ama anladığını sanır...

Çamuru ben yoğurmam canlar... Çorba çerçevesiz değil yapılır ama çerçevelidir. İlim kapı kapı gezenin değildir, hakikiyetindir...

Ha, ben dünyada insanlık ilmini dilliyenim. Süper İnsanlık Realitesi Derneğini bu nedenle dünyaya çektim... Bu dernek muktedir kervanın kulu olan ilmin kapısıdır... Dünya dışı varlıkları Süper İnsalık Realitesi diye bir diriliği dinlediler... Ama dünya dışı varlıklar, toprak topluma tohum indirirken, ilmin kalemi olmak üzere, bu birliğin kurulmasını şart koştular...

Biz bu birliği kurduktan itibaren daha yüksek bilgilerin kaleme inmesi mümkün oldu... Kontrol dışı hiç bir ilmimiz bu dünyada kodlanmadı...

Rahmana Ka Ha olarak gelenlerin de bunu iyi anlamaları gerekir.... Cennetin et kemik olduğunu söylememiz onları kontrolsüz bırakabilir.. Ama cemamat cevherinde cennet olmaya niyetli olanların, mutlaka kendi yollarını bulmaları şarttır ki bunu hak edebilmeleri için insanlığı anlamaları gerekir...

"Kaçan kurtulur!.." demişlerdi dünyada... Kaçan kontrolu kaybedendir... Artık bu dünyaya gelip bu dünyayı hak etmeden kodlayıp, kontrol dışı bırakacaklarını düşünenler kasalarını boşaltıp giderler... Kasalarında yol yoktur onların...

Toprağın toprakları tohumların kodları değildir... Bunu iyi anlamalılar... Cemaat cevherinde cennet olmak kolay değil ama cennete can olmak gerekir...

Şeytan şarkı okusa da bu şarkı aklın kapısını açamaz... Ama biz o şeytanın şarkısından öte şeytanlık da yaparız bilinsin...

Kini aşmayan anlamalı; ki kir pislik yoktur yüreğimizde... Seyir halindeyim tüm insanlığı... Saltanatın Kulu olarak, kontrol kurarak, yaşam olarak, hepsi hepsi hepsi biziz...

Hepsi biziz de miracı bilmeyen kaynağı bilemez... Miracı bildiğnde, Altın ışığın gözü olur, kök görevini bilir okur okunur.... Toplam insanlık olur... O gün bütüne hizmet edilir...

Şeytana şarkı öğretme niyetimiz de var... Öğretiriz bilsin diye... Öğrenmesi gerekir... Ama şeytan, şarkısını okurken kayıtlarımızı mutlaka anlamalıdır ki neden, ne olduğunu bile bilsin...

Ma Har Ka Ha diri... Ben o diri de kervan olan ilim... "Onun ölüsü dahi beni yok edemez" diyerek geldi... Öyle dedi... Ah canım ben de derim ki senin dirin dahi beni kodlayamaz...

"Öyle çok öyle çok konuşursun ki ben seni sana veremem" der... Ben de derim ki "sen seni sana ver yeter..." Aha Bu...

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

https://vimeo.com/242564928?ref=fb-share

11.KASIM.2017 SU 10
HAŞİM TURHAN ÖZ BİLİŞ

Bismişah Allah Allah

……Can gözümüz cihanda açıldı…….İkilik perdesini terk ettik…..Kudret hazinesinde damla idik..

……Su ilminin narından Ummana eriştik….Lâl-i Gevher inci mercan aldık libas eyledik ……Giydik eynimize…….Su ilmi bir gizli sırdır her can eremez bu sırra….

……Su ilmi On Birlik çalışmasında….. Suyun Sultanlarıyla Kırklar ceminde cem olduk …....Erdik geldik bugüne çok şükür minnet Hûdaya…..

…...Su ilmi sınırı aşıp. İlm-i Hâkk olan idi çok şükür…..Şimdi bizi bizden dilleyin ki Suyun Sultanları canlarım…..Ses katlarında Işıklar yanar. Beden kabrinden olanların gönül kâbesini aydınlatır….

…….Mustafa ışığını yakmak için çok çalıştık……O ışık yandı çok şükür.. O sonsuz sınırsız idi bilinmek istedi bilindi…..Şarkılarının nâmelerinde din ilmide var idi.

…….Sonsuzlukta ışık alıp Din-i Hâk‘tan dillenen her yürek mahir olup bu cevherlerde diri yüceliklere indi ……Çok şükür minnet Hûdaya iş buydu oldu AHA şimdi canlarım…..

Ben bu yolu bilmez idim 
Aşk gönlüme düşdü gider
Aşk elinden derdli yürek
Kaynayuban taşdı gider
Aşk oduna yanmayanlar
Öleceğin sanmayanlar
Göz açıp uyanmayanlar
Şöyle gaflet basdı gider
Bu aşk bana bir düş idi
Hak müyesser kılmış idi
Derviş Yûnus bir kuş idi
Halk içinden uçdu gider

…….Habib-i Hûda er Hâkk erenler aşkına…..Dar-ı Mansur da erenlerin gani dergahından …..Su ilmi Hâkkına –Evliya Keremine …Gerçekler demine…Destur-u Pir-i Rıza’yı erkan-ı izni mürşid-i Hâkkı için….Kırklar-ı naziran ----Gaiban evliya enbia kutb-u zaman Hâkkı için…..Nur-u nübüvvet sırrı velayet demine …..Ber cemal-i Muhammed- Ber Kemal-i İmamı Ali aşkına……Nur-u Serçeşme-i Hünkar-ı Veli demine…..

…….Su ilminin sırrına Ata Gök Kapılarının Hikmetine….Mustafa Kemal’in serdarlığına aşkı niyazımızdır Aşkımız Hâkk aşkı Hâkk aşkına Huuuu Diyelim canlarım….

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

 18 KASIM 2017 SU 10 SİSTEM ÇALIŞMASI

Her anımız, her yanımız, her kelâmımız ilim!.. Niyetimiz Sultanlık yapmak değil!.. İlim olmak!.. İlim yaymak!... Her anda ve her yaşamda olmak... İnsan olmak!..

"Dünya Ben, Ben Dünya" demek...

Kardeşlerimizi sonsuz zamanlara ve sonsuz yaşamlara taşımak...

Ağır değil yükümüz, her anda ve bilişteyiz... Birlik İlmi ile yazılan her bir sayfadayız ve Sonsuz Zamanlara kaynak olan ilim ile sayfa sayfa açılan Kara Kitabı okumaktayız.

Bildiğimiz ne varsa Biz olan; kendimizden kendimize yazılan her sayfada okunan kuran olan Sultanlık...

Olduğumuz, yaratıp yaşattığımız yaşam... Her an o sonsuzluk kayıtlamasında görev alan Bizler...

Çağırdık ilme halik olan tüm yaşamları...
Açtık kapıları bir bir geçti ilimliler

"Hah Barış" dedik..
"Aha Sevgi" dedik...
"Şimdi Umut!.. 
Şimdide ilim, şimdilik bu" dedik...
"Cennet Ol" dedik; dünyanın yarınlarını yazdık suya... 
"İnsan Ol" dedik yaşam olan ve yaşamda olan her bir kula...
Sultanlık yapmadık, kulluk yoluna açıldı kapılar bizden öte bizlere!..

Hakk Si Ka Ha, ilim 
Hakk ta ala, Aşka kaynak
Hakk ilmi ala, Ors, Su Ka Ha

Her anda Olduk. 
Yaşamda Olduk.
Sevgide Olduk.
Barış Olduk.
Aşk Olduk.

Şimdide....

Aynur Funda
SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 
 
 
  Bugün 383 ziyaretçi kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol