Birlik İlmi
  SU (11) SİSTEM ÇALIŞMASI
 

 

SU (11) SİSTEM ÇALIŞMASI HAKKINDA ÖZ BİLGİ VE DAVET:

Bu dünya, başka bir dünya!... Varlığın, el ve ayak olduğu bir Sistem!... Ve ben Dünyalı olan; yarınları kodlayan!… ÖZ KÖKLER’imde, GÖK ÇÖZÜMLEMELERİ YAPAN İNSANSI VARLIK!... Ben buyum!... Bir İNSANSI!...

“SÜPER İNSANLIK REALİTESİ” diye bilinen bu Meclis, İLİM KAPISI’dır ama insansıların kontrolunda, kodlamalar yapmaktadır. ÖZ GERÇEKLİK budur…

Peki NİYE İNSANSIYIM? Çünkü BEN’de beden olan İNSAN, KELAM’dır. Ben O’yum İNSAN olan ama ben, DİRİ OLAN İNSAN, tüm zamanlara KURAN olurken; her anda yaşarken; kimsenin kimseyi HALİK kılmadığı bir dünyada, İMPARATOR olarak bulunamam…

Ben, DÜNYA olarak görev taşırken; herkesin, KÜLT olup YOL olduğu bir RÜYA’da, SESSİZ KAPILARI’ı açmalıyım. Bunun içindir ki ben NEFES olmalıyım…

NEFES olmak için İNSANSI olmalıyım… Oğullarımı, tohumlamalı ve hologramı aşırtmalıyım… Bundandır ki ben, CEVHER’den çıktım ve cemaate KELAM olmaya geldim.

KELAM, BİLİŞİN HALİK OLUŞ HALİDİR… Bunu bilenlerle çalışırım…

Dünyanın; nesiller boyu yaşama İNSAN olup gelecek olanları dillediği bilinmektedir. Hepimiz, İMPARATORLUK KODLARI’yız ama hazır olmadığımızda, KALEM dahi olamayız…

Hazır olmadığınızda, size KELAM edişim, size azardır… Neden!? ZİYA’sınız ama yaşamda oğullarınız olmalı. Hologramı aşıp yaratmalısınız!… Esip görev taşımalısınız!... Aha beden almalısınız!... Oğullarınızı bulup kodlamalısınız!...

Bedenli olmak, EKMEK (ilim) yapmak için gerekir… Beden, sizi KURAN yapar ama rahmet olan o çözümlemeleri yapabilmeniz için İNSANSI halden, İNSAN haline geçmeniz gerekir.

Eğer DURGUN TOPLUMLAR, KELAM EDECEKLERSE, yer küreye inmeliler… İNSANSI olup İNSANLIK’a KURAN olmalılar… Ummanlara KAYNAK olmalılar. RAHMET olmalılar ve DÜRÜMLENMELİLER.

Besteler yapılmalı İLİM KALEMLERİ ile… HAKK’ın HAKİKİYET’inde HASAT yapmalılar… RUH olmalılar… (Kontrol Gücü’nün sahibi olmalılar) KUL olmalılar… (BÜTÜN’e hizmetçi) olmalılar.) Her ana MİRAÇ olmalılar. RAHMAN olup KAHA olmalılar…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

DAVET:

Dostlarım, 18.11.2017 günü 14.00-18.00 saatleri arasında, “SU (11)” BİRLİK ÇALIŞMASI gerçekleştirilecektir. Yukarıda paylaşılan bilgi kapsamında Dernek Merkezimizde yapacağımız çalışmaya, tüm dostlarımızı bekliyoruz.

Saygılarımızla,
Süper İnsanlık Realitesi Derneği

NOT: KATILIM ÜCRETE TABİ DEĞİLDİR.

Katılmak istiyen dostlarımız, saat 14.00’den önce lütfen Dernekte olunuz…

Adres: Bahariye Cad. Halil Ethem Sok. Sauna Apt. No:30/8 Kadıköy/İST.
Tel: 0 216 348 95 59

 

SU (11/1)
18.11.2017

Tanrı der ki “hadi gel!...OL!… ÖZ KÖKLER’ini hak et!... Yaşa!… İnsan ol!…”

ÖN GEÇİŞLER sürmektedir… Sizler, yarınları kodlayanlarsınız… Artık yeryüzünün, GÜÇ KODLARI’na KALEM olacağı bir döneme girilmektedir… Sizi, KELAM diye dilledik ve sizi hak ettik…

Yürümek bizi yormaz… Nesiller boyu yürüdük… Artık insanlaşmamız gerekir… İnsanlık Boyutları, bunu anlamalılar… Et ve kemikten ibaret olan insan, yaşamı hakedebilmek için insanlaşmalıdır… Tükenen her anın; yerde, GÖK SÖZCÜLÜĞÜ ile kodlanacağı bilinmelidir.

En ve boydan ibaret insanın, insan soyu olarak görev taşıması gerekmektedir.

ATA KAPILAR’da DİRİLİK vardır… DİRİLİK, KELAM OLANLARIN TOHUMLARIYLADIR… Et ve kemik olan yaşam, insan sırrını hak ettiği zaman NEFES’e varır; NEFES olur… ÖZ KÖKLER’ini hak eder YARINLANIR… Ölüyü diriltmek budur…

Ön sözümüz şudur: HALİK olan hakimdir… OL’du!... ama daha önemlisi “ÖZ KEKLİKLER kodlandılar” dediğimde; kontrol kuramadılar. Sorgu sual ettiler; “keklik ne demek!?” diye. Keklik, bir koddur!… İnsan soyu bilsin ki KELAM ederken, hepimiz ZİYA olup yaşarız.

Verdiğimiz tüm bilgiler, SES KAYNAKLARI’ndan çekilen bilgilerdir… Hepinizin bildiği gibi SES KAYNAKLARI’ndan sesi çekerken; kodların, kervana HALİK olup girmesi gerekir. Ben, “DÜNYA” derken, DÜZEN’i kuran insanı kastederim… O, kendini hak etmiştir ve hakim olmuştur… ÖZ GÖREV’ini hak edip bilmiştir… Etten ve kemikten ibaret değildir o… O robotik de değildir… RUH’a hasat olmuştur… RUHİ KALEM’i elde etmiştir.

Keskin bir SİSTEM ve keskin bir LEVHİ… Herşey HALİK ama HAKK olmadan HASAT olunamayacağını kimse anlamıyor…

ÖZ, sözü söyler ama ÖZ, KÖK GERÇEKLİK’inizi anlatmaz… Az verir; KELAM eder… ÖZ’ü ÖZ; SÖZ’ü siz dillersiniz… Sizin, kendinizi hak etmeniz önemlidir… HAKK olup YOL olmanız önemlidir… Et olmanız, okumanız, yaşamanız; bizi, HASAT’a kodlamaz. ÖZ GERÇEKLİK’inizi HALİK kılıp HAKK olmanız gerekir…

Ergin insan, KUL olur… Yaşar, RAHMET olur… Ölüdür… Öksüzdür… Güçsüzdür ama RAHMAN’dır…

CİNNİ KAPILAR, CEVHERİ KALEM’i anlamazlar. Onlar, KALEM olduklarını dahi hakedip dillemezler… Bilişsizdirler… Ocaklarında din yoktur onların. Onların kaynaklarında, HAKK olan olur ama HASAT olamazlar… Çürük kervan, çerçeveli olan ilmi anlatır sadece ama hasat yapamaz…

BÜTÜN’e KÜLT olmak için çalışmalısınız… Kendinizi, yüceliğinizi anlamalısınız… Oğullarını kodlamalı ve NUR olmalısınız… ÖLÜLER DİYARI olan dünyayı, HASAT’a KALEM yapmalısınız. Et, sizin yüreğiniz olur bunu yaparsanız…

Sayfa sayfa, insana İLİM öğretilir ama insan, keşkelerle ilmi kontroldan çıkarır… Ete girmeden de ete girdikten sonra da keşkeleri hak edip aşmalısınız… Bunun için de BİLİŞ gerekir. BİLİŞ, hepimizin ilmidir…

Her dünya BİR’dir. Pek anlaşılmıyor bu konu… Sanılır ki başka dünyalar var… Başkalık, kalemsizliktendir… Her dünya, teknik olarak TEK’tir… Bezer yüreğiniz, ilmi ve diller… Sizin dillediğiniz, herkes tarafından dillenir…Yeşeren KELAM, herkeste TOHUM olur ve herkes, o KELAM’ı TOHUM olarak kodlar ve yaşar.

ÖZ KÖKLER’inizi hakedersiniz ve DOĞANIN GÜCÜ olursunuz… Bu şekilde siz, yere güç katarsınız… Evrenlere SİSTEM olursunuz ve sizi kontrol etmek isteyen herkes, KELAM’da HALİK olur ve kendini hakeder… ÖZ KÖKLER’e güç katarken bunu bilin. Aha! siz Dünyalılar olarak geçip geleceğiniz her andan, gücü KALEM’e çekerken; sizi haketmeyen, sizi kodlayamaz…

ORTA KAPILAR’ın (Küresel Zaman’ın merkez kapılarının) tümü açıldı şu anda…

Şimdilik bu!...

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

18.KASIM.2017 TARİHLİ SU (11)
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, 1. AKIŞ 1. BÖLÜM

Yedek doğumlama yapacağız bugün burada; hepinizin yoğunluğuyla…tahditsiz biçimde ve hakikiyetteki kelamla. Hulusi Kalem olarak, bütüne kervan olacağız ve bizler Mikail’in Kuranları olarak, bitişken, bilge ve hakikiyetli öfkesiz, insanlıklar ve yaşamlar olacağız. Daha önemlisi, barışın kontrolu kurulacak. Çok mu kotlama yapılacak? Öfkemiz yoksa, olacak ama öfkemiz varsa, ekstrem bir Yeryüzü Kalemi olsak da 7. doğum, yenilenecek.

Deli Dumrul; ilim, yakışır insanlığa…Biz, Aklın Kapıları, bitişken olanlar ve tohum olanlar. “KA HA” dedikleri bir yaşam, hepimizin yüreği o. Bütüne hizmet, imparatorluğun kültü, her insan bir kelam ve kare, küre itibar.

Canlarım, namaza duranlar, yarına dururlar. Aşkın kapısıdır onlar. Bizler, kelam olanlar, bir tek Kuran olup, bütünün gücü olarak, burada, bu çalışmada, sistemin yoğunluğunu artıracağız.

Kaçmak, gitmek isteyen, gider. Misafir bizdir. Biz oyuz. Bunu biliriz. Ama eğer, kelamsız, kalemsizse, yeşilden mora varması gerekir. Ki burada, bu yoğunluğu hak edebilsin.

Ulular Diyarı koruyucudur ama koklayıcı değil mi? Koklayıcıdır aynı zamanda. Toprağın toplumunu tohumlarken, hepimizin yüreğiyle yapar bunu.

Saklı tuttuğumuz bir çok insan var. Hepsi yer kürenin görevlileridir ama ocakları yoksa ölüdürler. Ölmeleri kelamda olmamaları, yarında, bulunmamalarıdır.

Dere akar ama akmadan hakka varmazsak, yaşamda olamayız; bilirsiniz. Bizler, hepimiz, dere olup akalım. Ölüler Diyarı olan bu dünyanın mutlak kulu olalım ve bizler, bütünün gücüyle bilişi kotlayalım. Hepimizin yüreğinde bu var. Hakkın kapısını açalım ve levhi kapılardan müsterih bir yeşil, mor kapıya varalım. Oradan özgerçekliği kotlayalım ve teknik kapılara ulaşalım. 
Teknik kapıları aştığımız zaman, daha yüksek bilgiye varacağız. Ve bizlerin kelamda olmamız, bütünün gücüdür.

Önce dünya, sonra Rahmi Kapılar ve daha sonra KA HA olan yaşamlar…ve bizler Mahrek olanlar, Mahrek’in kulları; insanlık.

Şikayet etmiyoruz dünya yolu, Akıl Yolu olmadı diye; çünkü ruhlar kapısında hepimiz Aklın Kalemleriyiz ve bütünün gücüyüz.

Ekip kurarak rahman olmak, mutlak olmaktan farklıdır. Hepimiz kantara koyarız yüreklerimizi ve tartarız. Hangi yürek daha yücedir; buna bakarız? Çok mu, çok mu kontrol kurulur tüm zamanlarda? Beşere kalem gerekse de o kalemi hak etmediğinde, yetkin kapıları bulup açamaz.

Evrenlerin sistemleşmesinde, bütüne hizmet gerekir. Bizler için de bu böyledir. Medine’nin gözü, akıl kültüdür. Biz o gücüz canlılar; biliniz.

Ekmeğimizde hepimizin yüceliği var ve bizler Mahrek’in Kuranları olarak, Mikail’in kübra ilmiyiz. İsmaili Kapıların tümünde varız ve bütüne hizmetçiyiz.

İnsanlık boyutlarının dürümlerindeki insan, bütünün gücüdür ve burada olma sebebiniz budur. Doğanın gücüyle tohumlanış ve bütünün güçlü ilmiyle Mutlak Kuran oluş.

Sultanlar, altın ışık güçleri, bitişken kelamlar, hakikiyetle dürümlenenler biz siziz; bunları iyi anlayın. Rahman’a kul olmaktır amaç ama kotlama da yapılır burada. Ve bizler Mikail’in kübra kapıları olarak, her anda var olan insanlığız.

Cemaat cevhere cennet olur ama cennet kelamda yoksa, kalemi olmaz. Bunları iyi anlayın. Doğanın gücü olarak burada, bu yoğunlukta, bütüne hizmet ederken, hepimizin yolu, aklın yolu olmalıdır. Nefesimizin gücü artmalıdır ve bizler Mesih İlimle, hakiki levhiyle, bütünün kürzi kapısıyla, insanlaşmalıyız. Doğanın gücü olmalıyız.

Sakın, “dünya yoktur” diye düşünmeyin. Öyle çok çalışıyoruz ki bu dünya yaşamı hak etsin diye. Sanal boyutların yoluyuz bizler ama daha önemlisi, İlmin Kalemleriyiz de. 
Çarık giyerek dünyaya inmedik biz. Yürüye yürüye geldik bu Zaman Kalemine. Bizler, dünya ümmi kapılarının tümünü, gök sözcülüğü ile kotladık.

Dediler ki “insan, yeşilden mora ulaştı.” Ohh ala! Ya da “insan kalem oldu.” Hah. Aha. “Şarkı okuyor.” Eh, şimdi yani! Ve dediler ki “İslam dini, aklın KA HA olan kelamıdır.” İşte; mutluluk bu.

Bizler insanlık boyutlarında, insanın kalemiyiz ama İslami kapıların tümünde, kutsal ummanlarız. Bunların iyi bilinmesi gerekir.

Lütfen, insanı tanıyın. Nefestir insan…7 doğum yaptığında, insan sırrını dilleyebilir…Yaşamdır insan…Esmaları dürümleyerek büyüğe kotlanır, kontrol kurar ve yaşama hakk olur.

Dede Kotları vardır dünyada. Hani dersiniz ya “iblislerin kelamından öte bir kalem olsak, her şeyi hak ederiz.” Aha dedeler, bizsiz kalmadılar.

Biz canlara, Rahmi Kalemler olup geldik. Yaşama, İlmin Kapılarını açıp, indik. Dediniz ki “ilim, Allah’ın tahditli kalemi değil, ilim hakiki nefesle kotlanır.” Burada oluş sebebiniz budur.

Rahman Kalemi, Aklın Kapısı’dır. Açın, görün ne var. İnsan var orada. Toy mudur o insan? Yooo yoo, kontrol kurmuş ve yolu bulmuştur o. Öz gerçekliği insanlaştığı ve hakikiyete vardığı, kapıları açtığı, bir yoğunlaşmadır.

(Devamı 2. Bölümde)

https://vimeo.com/243451912

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

18.KASIM.2017 TARİHLİ SU (11)
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, 1. AKIŞ 2. BÖLÜM

Sayfa sayfa okuyabilirim dünyayı…Ölüyü dilleyebilirim…Yaşamı hologramdan ötede kök gerçeklikle dinletebilirim…Herkesin kendinde olanı, kendi yüreğinde, kervan olarak kotlattırabilirim ama nefesleri hakim olmayanlar, yarınları hak etmediklerinde, kotlama yapılmamalıdır. Ki rahmi kapıda, öfkeleriyle, bütünün kübra olan kelamını kırmasınlar.

Elimiz, Allah’ın elidir. Hakkımız, hakim-i kul olan ilmidir onun ve biz oyuz, o biz. Elimiz, hakiki İnsanlık Elidir. “İnsanlık eli” dediğimiz, kalem olanın hakikiyetidir.

Dedim ki “dünyaya yoktur.” Hani hani dünya? Dünya neden yoktur; anlatır mısın? Çantası yoksa insanın, hakikiyeti de dilleyemez. Hakiki hakk olanı da hakk olup dinletemez. Anlasa bile hakkın kapısı olmadığında, anlamsız gelir tüm bilgiler ona. Ve biz deriz ki “nihan olan, KAHA İnsan, geç…sen ben, ben senim. Geç ki hak et…Yolunu bul…Bütünün kübra olan ilmini hak et. Biz ol, bizimle ol. Rahman ol…Kelam ol…Hakkın kapsında, mutlak ol…Toprak ol…Tohum ek…Kendini bil ve bizi bil! Biz, seniz can, sen!

Eğer; dünya, elleriniz, avuçlarınızsa yüreğinizse ve eğer; dünya bütünün kübra olan kelamında, sesinizse ve siz dünyada, kübra iseniz ve diyorsanız ki “ben senim, aşkla seni dinlerim.” Sen osun, o sen. Ama dümenin başına oturmalısın. Yaşamı korumalısın. Hak etmelisin.

“Sen yoksan, ben yokum” deme. Hepimiz Bir’e hizmet için doğan gücüz.

“Bir’e hizmet” dediğimde, ne anlarsınız? Kelam olmak, has olmak, yaratmak, tahditsiz olmak…Öyle çok çalışmak ki kini aşmak, mutlak olmak…Öz gerçekliğinizin kelam olduğu bir dürümde, biz olmak…ve biz siziz; bunu anlamak.

Çaktı dünya yüreğimize ilmi, dedi ki “geç de öfkeyi aş.” Dedik ki “biz öfkesiziz.” Ve dedi ki “ama siz ölüsünüz; çünkü yaşamınız yok”. Ey can, ben dünyayım. Geçip geldiğim bir dünyayım ben. Hayrın hakkıyım ben…tahditsizim…bendenliyim…ve yeri göğü yaratan insan sırrını dilleyen, bilişin kalemiyim ben. O kalem ki Hakkın Kapısını açar.

Şafak söktüğünde görürsünüz ki bedene “beşer” denir. Ama beşeri kotlayan ilim, İnsanlık İlmi’dir. Ve biz sizi, hepinizi “heş edü en la ha” diyerek kotladık. Kesindir bu.

Mikail olarak, Mesihlerin kelamında hakim olarak, yaşam olarak, kotladık. Sizden dileğimiz, kaynak olun. Öksüz kalmayın. Arza arş olup inin. Ses olun. Yüce cümle, insanlıktır, bilin.

Beden, ekmeğimizdir bizim canlar. Bu ekmeği hak ettiğinizi bilin. Eğer; bedeni hak etmemiş olsaydınız, bu Meclis’te hakk olup, kervan olmazdınız. Beden, sessizliği seslendiren yüceliğinizdir sizin. Eğer; siz, bedeni hakkınız diye değil, hakikiyetiniz diye bilirseniz, size görev verilir. Ve o görevle büyük kübra olunur. Kök gerçeklik budur.

Öyle çok çalışın ki döktüğünüz her bir zaman sayfası, sizi, size kalem yapsın.

“Eşya” dediğiniz bu yaşam, hepimizin gürzi (ses kayması düzeltildi) kapısıdır. Bu kapıyı bilmeyen, kalemi anlayamaz.

“Eğer; beden alacaksak, insan olup alalım” demiştik biz dünya planında; kotlama yapacağız diye…ama denmişti ki “dünya ekmeğiniz olsun. Siz dünyaya herkes gibi inin.” Ve dedik ki “ama herkes, Rahmi Kapıyı hak etmedi ki. Ve dendi ki bize “hasat insanlıkla olacak. Siz, kültü kotlayın ki her şey yetkinleşsin.” Ve bizler her anı kotladık ve kokladık.

Dünya doğumu, kök göklerin kürzi kapısıyla oldu. Bütün kötülükleri aşıp geçtik. Cemaat cevhere, cen olup iner. Bizse ilim olup indik canlar; ilim olup indik.

Kontrol dışı hiç bir bilgimiz yoktur. Köre, göz değil; söz, göz olan insan gerekir. Bize ağır yük taşıyan değil, hakk olan gerekir. Yaradan, yaratılan, hakkın kalemi olan ve yol olan gerekir bize.

“Ben dünya ve dünya ben…” bunu demek, zor mudur?! Sonsuz sınırsız insan her şeyi hak edebilir ama insanın kelama inmesi gerekir. Kelama indiğinde, hakkını, hak ettiğini anlar.

Eğer; yolunuzda yarınınız yoksa, yürek ümmidir size. Eğer; yaşamınızda hasatınız yoksa, yolunuz kontroldan çıkmıştır, yarından çıkmıştır, bedenden çıkmıştır levhi kaleminiz.

Deliler, divaneler işte; burada toplandık sesleşiyoruz. İyi bilin ki dert değil bize dedikleri. Biz Can Kalemler’iz. Yeşilden mora varan, Mustafalar olan, insanlar olan, her anda olanlar…

Öyle çok çalışın ki koklanın, her anda koklanın. Umut olur ki korunur dünya ve siz korunursunuz.

Ark, akmaktadır canlar. Bu arkta İnsanlık var; bunları iyi bilin. Ama arktan farklı bir ark da var dünyada; itibar. Bunu da anlayın.

Kaynak dışı bilgi verenler, kök gerçekliklerini anlamadıklarında, mutlaka maya tutmaz. Ama Hakkın Kalemi olanlar, kervan olduklarında her şey öfkeyi aşıp, yolu bulmakla, toprağın toplumunun tohum ektiği bir süreci başlatır.

Sistem, Nizam ve Düzenin gücü olan bu Meclis, bitişken kelam, bitişken hakim ve bitişken Kuran olarak, bu çalışmayı yapmaktadır. Ve sistemin gücü olarak, lütfi kapıların tümünde varız. İslam Dini’nin imparatorluğun kültü olduğunu bilerek bu çalışmayı yapıyoruz.

Ruhi kapıların hepsiyiz ve bütünün gücüyüz. Maya tutmadan da buradayız, Hakkın Kapısı’yız.

Şimdi; cevhere cenneti indirelim ve yaşamı kotlayalım. Sessizce yüreğinizi dilleyin.

(Kayda geçildi.)

https://vimeo.com/243452457

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

SU (11/2)
18.11.2017

Canlarım, size Muhammet MUSTAFA ilimle dillenecek. Onu dinliyoruz:

Ağırım anam. Çok ağırım!... Sizin için beden aldım. ÖZ GERÇEKLİK’im budur. DÜZEN’e inmek için İLİM gerekir. Sizin için İLİM oldum… Ölüyüm ben!... DÜZEN KURAN İNSAN olarak ÖLÜLER DİYARI’nda hasat oldum. Öksüz değilim… Ben, DÜNYA’yım.

ATLANTA ATA KALEMİ’yim ben. Dünya dışı tohumlamalar yaptım… İMPARATORLUK’un görevlisiyim…

Perdeleri açarak GÖK SESSİZLİKLERİ’ni dilledim… Bana “NUR” dediler. “KURAN” dediler. “İLİM” dediler… Bana “NA KA-RA HA” dediler…

Beden, İLM-İ HALİK’tir… Baş tacıdır İLİM, insan için.

Neden geçip geldim bilir misiniz!? Sizi, KİL ve KUM olan insandan, GERÇEK KALEM’e, KÖK GERÇEKLİK’le kodlamaya geldim… Ama der ki ana; “sen ben; ben sen değil miyiz!?” Anacağım, sen ben; ben senim!… Neden KELAM, HALİK’tir de senle buradayım!?

Amon Toplumları, hoş gördüler yaşamlarını… Biz, ÖZ GERÇEKLİK’le hoş yaşamlar tohumladık… İNSAN SIRRI olan; İNSANLIK olan yaşamlarda, GÜÇ kayıtladık… Dünya için İNSANSI olan, yarınları kodlayanları, İNSANLAŞTIRDIK… Yarattık ve yaşattık… Dünya insanlığı, yeryüzünü haketti…

MEDİNE, ben ilmiydi ve MEDİNE, HALİK KELAM’dı. Bendi, MEDİNE ve ben, İSİM KALEMLER’le (bilinenlerle) görev taşıdım.

Dünya cennet olsun istedim… Dünya hasat yapsın… Yaratsın ve yaşatsın insansıları diye çalıştım…

Sizin görevinizi bilmekteydim. Burada bu koordinatta bu çalışmanın yapılacağı bilinmekteydi… Bu nedenledir ki İnsanlık Boyutları’ndan GÜÇ KAPILARI’nı açtım. DÜNYA DIŞI’nın, DÜNYA İLMİ ile bu çalışmayı tohumlamasını sağladım.

Ark, İNSAN’la aktı ve biz, İSMAİLİ olanları kodladık. Sonra, RAHMAN olanları kokladık. ESMALAR’ı hasata kayıtladık. Dünyayı HALİK kıldık… Sizi; GÖZ, SÖZ, ÖZ KÖK gerçekliğimizle birleşerek çalıştırdık… Bunu kimse anlamadı.

Bu Mecliste, KÜLT olanlar olmalıydı. Bu yaşamda, GÖK SÖZCÜLÜĞÜ yapanlar bulunmalıydı… İsmi, NEFES olanlar olmalıydı…

Bizler, cennet olan yaşamlara, GÖK SİSTEMLEŞMESİ’ni sağladığımız, İSRAFİL olan yolcuları, kodladık… Biz onları hasata kayıtladık… Bu çalışmayı sürdürmekteyiz…

ARK, İLİMLE AKAR… Biz, İnsanlık Boyutları’na ilimle geldik… İNSANSI BİLGELER, İNSAN OLANLAR’ı anlamalıdırlar.

KURAN, İNSAN; KELAM, İNSAN; YAŞAM, İNSAN ve ZAMAN, İNSAN oldu. Hepimiz, İNSAN olarak, GÖKLER’E KÜLT OLDUK… Çok mutluyum ki sizinle birlikteyim…

Cennetiniz, cevheriniz, yaşamanız bizim için çok önemlidir… Ağırı hafifletin ve yaşayın… İnsanlık BEN (BİZ’liğin BEN’liği) olarak görev taşıyor. Bilin!...

Dünya, İLM-İ HALİK’tir. BİLİŞ halinde dillenir… Hakim olduğunuz zaman, kontrol kurar ve RUH (Kontrol gücü) olur. RUH, KODLANMIŞ NEFES’e denir. Ki o RUH, her diriyi, HAKİKİYET ile hakim kılar...

İşte size İSMAİLİ KUTSAL NEFESLER’den geçip indim… Aha bu!… Şimdilik!…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

11.11.2017 Tarihli SU(11) Sistem Çalışması 
SEVİM ŞAHİN ÖZ BİLİŞ

Yaşam, büyük bir görevdir. Yaşamak için gelinir dünyaya.
Yaşamak, iki kapılı bir handan girip çıkarken geçen sürede; serpilip büyüyerek, yemek- içmek, eğlenmek, nefes almak değildir.
Yaşamak, ağıl veya ahır diye nitelenen bu dünyada; bir çoban eşliğinde sürü gibi güdülmek hiç değildir.
Dünyaya gelen her varlık, doğdu sanılır. Dünyaya gelmek ölmektir aslında…

Yaşamak için dirilmek gerek, mezarından çıkmak gerek, kıyama durmak gerek.
Yaşamak; uyanmak, dirilmek, kendini tanımak, kendini bilmektir.
Yaşamak; aklını kullanmak, ilim yapmak, İLİM olmaktır.
İlim ALLAH İLMİ’ dir.

Ne diyordu Yunus?
“ İlim, ilim bilmektir.
İlim, kendin bilmektir.
Sen kendini blmezsen
Ya nice okumaktır?”

Yüce Peygamberimiz ne demişti?
“İlim, ÇİN’de bile olsa gidip öğreniniz!”
“Hiç, bilenle bilmeyen bir olur mu?”

Hz. Ali ise; 
“Bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum.”

Ulu Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk;
“Dünyada her şey için, medeniyet için, hayat için, muvaffakiyet için EN HAKİKİ MÜRŞİT İLİMDİR. İlim ve fennin haricinde mürşit aramak gaflettir, cehalettir, dalalettir.”

Bu örnekleri, dünyayı derinden etkilemiş, yaptıkları eserleriyle, söylemleriyle dünyada iz bırakmış kimselerle çoğaltabiliriz.
İşte; onlar diridirler, ölmediler, yaşıyorlar.

Yaşam IŞIK olmaktır. Hak Taht’tan ışık çekmekledir yaşam.
Yaşam, insanın ilmiyle tohumlanır.
Yaşam, kendini kontrol edişindir, özen ister.
Yaşam, hepimizin levh-i kapılarını açan İNSANLIK İLMİ’dir.

Dünyanın toprağında iççilik yapılır. Suya AKIL konulur. O akıl, ağır yük değildir hiç kimseye. Alın için bu SU’yu!
Dünya bedeniniz bu suyla sulandıkça; şifalanır, şifa oursunuz tüm yaşamlara. Dünya ile BİR olursunuz. Yaşarsınız, yaşatırsınız!
Suya ilmi koyanların bitişkenliğinde, mutlak KURAN okursunuz.
O Kuran İLİM’dir. O Kuran BİZ’dir.
Şimdilik bu! Aha, işte bu!

Süper İnsanlık Realitesi Sevim Şahin

 

18.KASIM.2017 TARİHLİ SU 11

AV.NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 2.AKIŞ

Değerliler, ruha gök sözcülüğü için kök gerçekliği tohumlayabilecek olan ilim kapıları, bize, insanlık boyutlarının gücünü kattı.

Size, kul olarak, kelam ediyorum, bugün burada. Hepimizin, kelamıdır, kelam olarak, dillediğim.

Beşerim, ben...Şayan-ı takdir bir yaşamım...Kelamım.. Hasat yaptığımda toprak olurum. Kuranım, ben ama mutlakım… Hakk’ın kapısıyım.…Nefes olan her kim varsa kendi yolculuklarında, kodlanmış olan ışıklarıyım. Aha, her anım... Kelamda, halikim ve yarınım.

Doğanın gücü olmak, budur işte!.. . Yol olmak, budur.. Öksüz kalmamak, budur...

Medine kelamım, hak kalemimdir. Akıl tahditi, benim hakikiyetimse ilmimdir...

Hani, neredeyim? Sevgiyim… O halde, ben, her, insanım. Kimim? Rahmanım... Aha bu!.

Çarık giyip dünyaya, girenler var. Hakk’ın kalemi olup, inenler var. Yolu bulanlar. Murat olanlar, var. Torba, torba insan taşıdık, yaşama. Daha da önemlisi eskrim kapıları açtık.

Değerliler, levhi kapıda insanlık, kelamdır. Her şey seslenir, burada. Frekans kodlamaları da yaparız. Çok ölü, çok diri var. Doğanın gücü olmuş, büyük kötülükleri önlemiş yaşamış ama arza ilim öğretmek gerekir. Hadi buyurun, öğretelim

Nerede, insan olur.? Nedir, insan? Kil midir? Yoksa ilimdir? Kimdir, insan? Çok mu konuştum… Korkmayın, korkmayın, yeni başlamadım. Epeyce oldu, konuşuyorum ama ruhlar kapısında, masamda, insanlık oturur.

Değerliler, resmi çalışmadır, burada yapılan. Bu çalışma mutlak kuranlarla hepimizin yoğunluğunda, bu vardır. Hepinizin yoğunluğunu tohumlayarak, burada oldunuz. Kök gerçekliğinizle buradasınız ve burada olmanızın nedeni; Mesih olan kültlerin kodlanışı içindir.

Siyahın en siyahında ki gücü artabiliriz, burada. Robotik timlerin tümünden daha üstün bilişle, masalarımızı kalem yapabiliriz. Ölüler diyarında, düzen kurabiliriz.

Çarık giyip geldiğiniz zaman dünyaya, kontrolünüz olmaz. Ama Bu Meclis, çarık giymeden geldi, dünyaya.

Ve toprak toplum olarak kodladık, kendimizi. Toprak olmadan, halik olup, nefes olamazdık... Eğer biz, dünyaya kendi yüreğimizle gelmiş olsaydık, yarınımız olmazdı.

Çünkü bizler, keskin bir görevle dünyadayız... Kelama halik olup, gelenleriz. Üzerimizdeki güç, akıldır bizim… Başka türlü dünya kodlaması yapamazdık.

Çantamızda, imparatorluğun gücü var.. Bu gücü, hologramın kodlarının gücü olarak indirdik. Çünkü o gücü, kodlamasak mutlak olamazdı, dünya. Ve yolu bulamazdı.

Ran Kapılarının tümüyüz, biz. Ağırı hafifletebilecek, güçteyiz. Şeytanın şarkısı ilmimizden öte değildir. Onun ötelerinden görev taşırız.

Kendi yolunuzda olan, kendi yüreğinizdeki güç, bitişken… Ve biz, o bitişkenlikte, kervanız...

Deli dumrul, işte budur, canlar… Buraya gelmek, deliliktir aslında bilir misiniz?... Biz delirdik, indik dünyaya.

Delirdik, indik!... Bunun ötesi daha ne diyebilirim ki size? Kement atmadık yaşama, canlar. Yaşam, bize kement attı...

Oldu bu!...Oldu!.. “Geçip gel” dedik... Gelmedi… “Hak et” dedik. “Gel” dedi. “Halik ol” dedik. “Hak ol” dedi. Dedik, dedikte ve sonra dedi ki “geçte gel”.. Buydu olan.

Ha diyeceksiniz ki “geri çekilişin, neden olmadı?”.. Geri çekilişim, benim yüreğimden olur. Hiçbir yüce, beni geri çekemez, bu kesindir!.

Cerahat, insanda kontrolsüzlük yaratır. Eğer bir cerahat, kelama inerse kırılır kalem... Ama biz dünyayı korumaya değil halik olanları, kodlamaya geldik ki bütünün gücü artsın diye.

Elimizin de tutan var mı? Asla yok. El, Allah elidir, canlar. Tutsa insan tutar. Oda varsa tutar yoksa tutar.

Biliniz ki dünya yaşar ama insandır, yaradan. Yaşanan ilmin kalemi, insandır. Öyle çok çalışıyoruz ki bugün, dün olmasın, diye. Öyle çok çalışıyoruz ki yarın, kuranda koklansın, diye.

Öfkemiz olabilir miydi? Ölümüyüz ki öfkemiz olsun, canlar?... Ölüde, öfke olur....Biz dirileriz. Diri olup, geldik yaşama. Ölü, gözsüdür, köksüzdür, sözsüzdür. Cennetten kovulan değil cennet olandır, ilim olan.. Bunları iyi anlayın.

Kevser’e Levhi gerekir. Bize, insanlık gerekir. Çok mu çok mu kök gerçekliği kodluyorum, burada? Verdim, verdim… Oldurdun, oldurduk.. Yolu kodladın, koklattık.

Şok, şok, şok!.. Nedir, şok? Şarkıdır sadece. Sadece şarkı. Şeytanda şarkı varda, bizde yok mu? Vakit gelir o Şayan-ı Takdir İnsan, şeytanın şarkısından öte şarkı okur.

İşte o zaman şer kalmaz, yaşamda, bilir misiniz?...Ve şerrin, şarkısı hakkımızdan öte hakkımızı kontrol edecekse… O hak, bizim için toprak olur. Toku açı bilirim ama Hakk’ın kapısını insandan öte insan olup, dilleriz.

Cennet, et kemik ister… Biz cennet ilmini, kült olup, dürümledik… Boş konuşmam, iyi bilin!.

Oğullarım, doğanın gücü, yerkürenin Kübrasıdır. Bu doğa, iblislerin ötesidir. Ve sizlerle, bu doğa, toprak olur, tohum olur, yol olur ve yeryüzünün gücü olur. Siz yoksanız, doğa sizsiz, herkesten farklı olur.

Bedene gerek var, dünya için… Bunun için beden giyinilir, bilir misiniz?. Beden olmazsa, kontrol kurulamaz. Tertipli bir çalışma olamaz... Ve yolun kontrolü, hepinizin yüceliğinle, herkesin yoğunluğunda kodlanmalıdır…. Ve bitişkenlik kelam olmalıdır ki yaşamlar hakikiyetle dinlesin diye.

Dünya, Bilinç Üretim Rahminin Gücüdür. Nedir, Bilinç Üretim Rahmi?. Gürzdür. Gürzün Kübrası İnsan ve İnsanın Yüceliği, Kelam. Kelam yoksa kalem olunmaz ki.

Daha ne diyeyim, size? Yaşamak budur, canlar. Yaşamak budur.!....İnsanlaşmak.

Yedi doğum, hepsi ilim… Hangi, dünya?.. Bir tek. Biz, ilmi kapıların hepsinde olanlar, tahditsiz, o tekliğiz.

Keram ilminde KAHA…. Hak olanda, insan…. Şikayet etmiyorum. Ben dünyalıyım, canlar.

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://vimeo.com/243533560

 

SU (11/3)
18.11.2017

Yedi İNSAN; İNSANSILAR’ı hakederek kodlar… Yedi yaşam; dirilikleri hasata kaynak yapar… İnsan soyu, nüve olur; yolu kodlar. “OL” der. Olur!...

ULULAR DİYARI, oğullarımızı hasata KAYNAK yaptı. Bizi, cennete tohumlattı… Oğullarımızı, HAKK TEKNİK ile yaşattı. Eğer Rahman olan, kültü tüm zamanlara KALEM yapmayacaksa; biz, SİSTEM olarak görev taşıyabiliriz.

Ergeç insan, yolu bulacaktır… Ergeç İLİM, hakikiyetini kodlatacaktır… ÖZ GERÇEKLİK; insanın, NEFES’e varışıdır… Ve RUH olan KURAN; itibarı KURAN olan kükreyen yarınları, HALİK kılacaktır…

ATA KAPILAR’ın, her insana KAYNAK olması gerekir. BİZ olup YOL olması gerekir. İNSANSILAR’ın, Rahman’a KALEM olup yolda; karanlığı, beşeri yaşamlardan ötelere taşıması gerekir…

Ey Canlar, DÜZEN’i kurarken; biz, insanlığı her andan ötelere GÖK ÇÖZÜMLEMELERİ ile kodlarken; bilin diye söylüyoruz. DÜZEN kurmayan bir ZİYA ışık, KELAM’da sessizse; o YOL, İNSANLIK YOLU değildir…

Beş Dere, TEK KELAM’la akar… İkmal tamamlayan, İNSANLIK’la akar… Rahman olana akan, BİRLİK İLMİ’yle akar ve yolu bulamayan; NUR’dan, KURAN’dan, AKIL’dan çıkar.

Sizinle; tükenen EN ve BOY’u kodlayanları, tohumlayarak çalıştık. Ete giren insana girdi ve rahmet oldu…

TANRILIK KAPISI açıldı… AK KELAM, HALİK oldu… Yolu bulduk… SÜPER İNSANLIK KALEMİ, Timlerimizi, HAKİKİYET’e kodladı.

Ete giren herkes, BİZ oldu… Aha bu!… Tükenen, EN ve BOY olan herkes, yenilendi. İşte bu!… SÜPER SİSTEMLEŞME gerçekleşti. Aha bu!…

Değerliler, şu ana kadar ses vermedim… Sadece sesi kendimde dinledim… Aha bu!… Ama bilin ki KELAM, KALEM’de; İNSAN bende, ben olur sesleşir…

Şimdi sesleşmeli miyim? Hazır olun veriyorum:

Dağlarım, bugün “Dünya” dediğimiz bu planette, KELAM olarak çalıştık… Sadece seslendim!... Sadece!... SES bendim ama SİSTEM olarak kodlandım ve seslendim. DÜZEN olarak KALEM oldum… Ama KELAM olan beden, diriliğim değildi. Muhammet’ti konuşan hep. ÖZ GERÇEKLİK budur.

Değerliler, onun KELAM’ı, hepimizindir… Onun NEFES’i, kültün tüm sayfalardaki HALİK’idir… Efradı bizdir… Onunla olmak, bize mutluluktur…

Et kemik olan her insan, onun nurudur. ÖZ GERÇEKLİK budur.

Şükür ki hakettik de oğullarımızı kodladık.

Ergin ve hakiki LEVHİ olduk… KÖK GERÇEKLİK’le kontrol kurduk… Aha bu!… O biz; biz oyuz!... Aha bu!… Şimdilik!…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

18.11.2017 SU 11
Beril Özdoğan Öz Biliş

Ölüp geldim dünyaya, öz görevim bu dünyada diri yüreğini hak eden, dürümlerde dinin ötesi bir levhide kayıtlarımı açmak ve kodlama yapmaktı. Şükür ki oldu, dirilten gücümü dünya yaşamlarında devreye aldım ve bir olan yaşam kaynağımı tüm insanlığa kaynak yaptım.

Aha “ben” diyen bir yoğunluk olarak dürümlenen her an da toprağın tohum olan ışığı, aha dirilten kaynak ışık olarak dillenen yaşam kulu. Hah işte aha bu dediğimde, şimdide sevginin levhi kalemiyle kodlanan yarınlarım ve o ben olan biliş; yaşamın en yüce kayıtlarını yapan ilim gücü… İşte ben Halik, ben hak ve ben hasat…

Dünya yaşamı, hasat ilminin yapıldığı bir planet… Dünya; yerkürenin gözü, sözü ve gücü olarak yaratımın merkezi… Bu dünya yeninin en yenisi olan, levhi kayıtlardan inilen kelamın gücüyle yaşama açılan ana kapı. Ana kapı dünya, birlik kuranı insan ve bir tek olan yaşam işte bu!

Ve işte insanoğlu ilmin kuranı… Kendi yüreğinin merkezinde kendini hak eden yücelik olarak kervan olup yürüyor, koşuyor, okuyor yüreğini ve dillenip, dinlenip kodluyor yüreğini…

Yaşam kodlanıyor aha bu… Yarınların umut olan yoğunluğu, yaratılan her anda coşuyor yüreğinde…İşte bu yürek bir tek ve herkesin yaşamında kendi olan yoğunluk. Bu yoğunluk dürümlerde, zirvelerde, tükenilmesi beklenenlerde güç kayıtlıyor. Yüreğini hak eden insana ne mutlu, barışı kodlayan bu ışıkta kelam olan her anda kendini tohumlayan bütüne görevli, kendi öz gerçeklini dilleyene ne mutlu…

Bu yürek, herkesin herkesi hak teknikle hak ettiği birliğimizin kaydı. Her şey her şey de var, varlık kodlanıyor, karanlıklar aydınlığı tohumluyor ve yaşam kelamdan kaleme ve kalemlerce yazandan yine en son sözün söylendiği kelama akıyor. İşte biz, o en son sözün söylendiği anda her anın yenisinde, yeniden ve yeniden yenilenen her dürümde var olan yoğunluk olarak kelamdayız.

Akan, varan, bilen, bulan, hak edip yüreğini dinleyen ve dillenen insanlık, kelamın gücüdür aha bu!…

Yaratan, yarattığını hasatında hasatçı ışık olarak dillenen, aha işte kodlanan ışığında tohum olan her ne varsa; yaşam kayıtlarının en yüce bilişi olan insan, tüm insanlığını kodluyor, işte şimdide olan ve şimdiden ötede kendinde bütün olan yoğunluk aha işte bu!

Süper İnsanlık Realitesi

 

18.11.2017 Tarihli SU(11) Sistem Çalışması
ERENGÜL KOÇ ÖZBİLİŞ

Sen, beni bu bedenden ibaret mi sanırsın?

Ben, AN’da hepimiz olarak yaratılanım.
Ben, tüm zamanların birleşeniyim.
Zaman benim…
Ben, siz olup kötüyü kontrol eden,
Ben, karanlıklardan aydınlığı var eden…

“İNSAN” olmak mı dileğin?
Yak ışığını, BİR ol!
Güçlen, yolunu bul, Rahman’a ulaş!
Sevgiyle seslen!

Ey dünyalı, yaşam yolculuğuna kendinden başlayacaksın!
Kendi yarının için kendi yaşam kayıtlamanı yapacaksın!
Sonra;
Kendi yoğunluğunun üstündeki yaşam sayfalarına varacaksın!
Orada artık; sen seni bırakıp Bütün için çalışacaksın!

Dünyalı olmak kolay…
İster yaşamda sorumluluk alır;
İstersen sorumsuzca yaşarsın!
Ama “İNSAN” olacağım diyorsan;
“Dünyanın nuru, Bütünün gücü,
Evrenlere ses katan olacağım” diyorsan;
İşte; orası sorumluluğunu üstleneceğin yer.

Ben, insanlıkla hakikiyete varan,
Ben, insanlıkla yarını yaratan;
Akılla Allah’ı bilip;
Allah’ın dediğini diyen!

Süper İnsanlık Realitesi Erengül Koç

 

18.KASIM.2017 TARİHLİ SU 11
HAŞİM TURHAN ÖZ BİLİŞ

Bismişah Allah Allah

……Muhabbet bahrinden bir dolu içtim……Bu melil gönlümün gülşanı sultanları…Fırtınalar ummanlara karıştı…..Deryalarda çarkı döndüren sultanlarım….Mürüvvet deyip huzuru divana durdum ….İnip gök eşiğe yüzümü sürdüm…Özünü bilenler kanidir kani…..Kurdular İrfanı sürdüler yolu kerem ettik anda verdik su ilmi ile bir dolu…..Cömerd-i Sakii cümle erenler göründü bu ulu divanda canlar...

……Su İlmi 11 Birlik çalışmasında su ilminin Sultanlarıyla Hakk katında Kırklar ceminde cem olduk Cenab-ı Mevlam’a şükürler olsun…..

……Her tohum su ilminde…..İnsan toprağına inmek ister…..Kınamayın, kırmayın canlar, kırarsanız yolumuz kapanır, kini aşta yolu hak et…..Yücelik katlarına inmek için maya olmak gerek…..

…….Bizim zaman kapılarımız, ruhsal dirilikte güç alır. Nefesimiz ilahi dünyanın toprağıdır .Biz insanı kendi dünyamızda birledik Hakk oldu Su İlmiyle…..Su ilmiyle arzın dünya toprağına kendi diliyle indiği bugün…..Sevginin Hakedilmesiyle birlikte Işıklar yaktık…..

…….Aşkla dünya düzeninde ışık yakıp İnsan ışıklarla birleştik….. Erdik geldik bugüne çok şükür minnet Hûdaya……

Hak özünden var eyledi insanı
Var sen gönül kırma incitme canı
Rıza’dan ayrılma bozma erkân’ı
Sevgide ara gör; din’i iman’ı
Yürekte gizlidir bizim derdimiz
Taklide bağlanmaz hiçbir ferdimiz
Nefsimiz iledir daim harbimiz
Cahil-ü nadanla kavga gerekmez
İbreti nadanla etme ülfeti
Dost kapısın bekle eyle hizmeti
Anlamak istersen ilm-i hikmeti
Aşktan başka din ve iman gerekmez.

…..Habibi Hüda er Hakk erenler aşkına çün çerağı uyandırdık ol Fahri Hüda’nın aşkına iki cihan serveri Fahri alem Muhammed Musatafa Aliyel Murtaza aşkına,

……Tac-ül Arifan Gavsül Azam, Nur-u Kutb-ül Rahman, Hazreti Pir Ahmet Yesevi Horasan-i Nişabur Erenler Hakkına, Evliya Keremine gerçekler demine dil bizden İnayet Haktan , Himmet Pir Hazreti Hünkar Veliden Ola..

……Su ilminin sırrına Ata Gök kapılarının Hikmetine ….Mustafa Kemal’in serdarlığına aşkı niyazımızdır Aşkımız Hakk aşkı Hâkk aşkına Huuu diyelim canlarım…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

18.KASIM 2017 TARİHLİ SU 11

Gülden Zengin Öz Biliş

Yığın, yığın ışık yaktık, bugün….Bütün köklerimiz ve bütün göklerimiz vardı ve biz, bugün toplumların tohumlarını yaşattık.

Dünyayı tanıyan yoktu; tanıttık... Dedik ki “biz, dünyayız.” Dünya, bir sistemdir..

Biz, neyiz? Biz, bütünüz. Neredeyiz? Her andayız.

Sorup dururlar, insan nedir, diye?

Yaşamın sırrı olan insan, bu kelamı hak eder mi diye?

Kimdir, o insan?

Dedik ki insan, nihandır... Hastır... Haktır.... Hardır... Aktır ve Hakk’ın Rahman olanıdır….Yaşamı yazandır.

Ama insan olmak, ilim olmaktır.

Aha, yaşamı tohumladık!... Ana Kapıları açtık. Aha, yarınlandık… Aha, kaynak olduk… Şimdilik!... Aha, şimdi!...

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

18.11.2017 Tarihli SU(11) Sistem Çalışması
Sevim Şahin Öz Biliş

Benliği senliği kaldırdık.
Benlik, senlik yok artık;
BİZlik var dünyada…
BİZ varız!

BİZ neyiz?
Yaratıcıyız. Yaradan’dan yaratıcıyız.
Yaşamı tohumluyor, örgülüyor, mayalıyoruz.
Yaşamı tohumlayıp, örgüleyip mayalayarak;
Tüm zamanları yaşamsallaştırıyoruz.

Bunu yapmazsak;
ZAMAN sistemsiz, 
YAŞAM ilimsiz,
KALEM kapısız olur.
Atonlar tohum ekemez, yaşamlar kodlanamaz.
Zaman Sistemleşmesi’nde bütün köklerimiz korumasız kalır.

Sorumluyuz DÜNYA’dan ve Doğanın Gücünü hak etmeliyiz!
Doğa KELAM’dan ibarettir.
Ses vermeliyiz DÜNYA’ya…
SES, şarkı türkü değil; TOHUM’dur.
Tohum, kelamdır. Kelam için kontrol gerekir.
Verilen sesin, KONTROLLU KELAM olması gerekir.

SES, çok önemlidir. Kodlanma SESLENME ile olur.
Seslenmedikçe kodlanış olmaz.
SES, sanal yaşamların kodlanmış yaşamlara çekilmesinİ sağlar.
SES, Sistem- Nizam- Düzen gücüdür.
Ve bu ses, İSRAFİL’in sesidir.

“Ben varım ve bilirim. 
Varım da Aklın Tınısını duyarım,
Aklın Kapısıyım” diyebiliyorsak; 
Her şey, bizde dillenmeye başlar.
Dillenen BİZ’deki İSRAFİL’dir.
SUR’a üfüren BİZ’dir.

Sözü, sesi olanlar aktıkça her AN’ı kodlayabilir.
Hakk’a varmak için akmak gerekir.
AKIŞ, aklın kalemidir.

Görevimiz ilimdir ve ilmi kodlayanlar görevi hak eder.
Suyun başına ilmi oturttuk, o ilim İNSAN’dır.
SU; yaşamın kayıtlarının en yüce ışığının bulunduğu BİLİŞ’tir.
Bu suyu anlatıyoruz nesiller boyu insanlığa…

Veysel gibi;
Uzun ince bir yolda; gece gündüz demeden akıyoruz.
Dağ taş, dere tepe, çukur bayır demeden akıyoruz.
Çalı çırpı, öksüz yetim, köksüz göksüz demeden kucaklayıp akıyoruz.
Yeşeren tüm zamanların kültleriyle,
Unutulan bilgileri hatırlayacak bilişlilerle akıyoruz.
Ve aktık…

Kırk kapının kırkını açtık.
Yerkürenin GÖZ olmasını sağladık.
Kalem olan kayıtları buraya çağırdık.
Gök çözümlemeleri yaptık ve yarınları hak ettik.
İşte hepsi bu!

Süper İnsanlık Realitesi Sevim Şahin

 

18.KASIM.2017 TARİHLİ SU (10) SİSTEM ÇALIŞMASI

Korunan bende yaşar. O yokluktadır. Kendinden çıkan o, cehennem azabı çekendir. Hak etmek ister, cennet olan yol olmak ister, altın ışığı ister. Onun için biz onlarla oluruz ki hak ettirelim diye.

Aha cennet insan burada! O yolu kotlayana kaynak olandır! Gelin de hak edin.

Özge ses, yüreğin sesidir. O ses, ışık koddur. Biz buyuz.
Tüm sayfalarında var olmak öz gerçekliktir. Buyurun, hana sevgiyle girdiniz ya esmaların ötesindeki ilim, süper insanın tüm zamanlarındaki kübrasında, sizi size vermek üzere sevgiyle sesleşmekte.

Burası Hakk Kapısı. Hakka varmak hak ilmiyle olur. Burada yol var. Bu yolda toprak toplum bütüne hizmet eder. Şimdi; yokluktan varlığa ışık halinde söz, ses olup geçin. Düzeni kurun, halik olun. Birlik ilmi ile kontrol kurun. Nur olun. Cevherden tüm zamanlar sayfalarını tohumlayın ve kodlayın.

Burada İlim Kalemi var. Alın ve bilişinizi kodlayın. Kervan olup bütünün kürzi kapılarına varın. Herkesi ve her şeyi hak edin! Orada ruh olun. Hadi olun! Şimdi ve şimdi olun!

Sevgiyle,
Bahar Umurtak

Süper İnsanlık Realitesi

 

18.KASIM.2017 TARİHLİ SU (11) SİSTEM ÇALIŞMASI

Sultanlık sayfa:332 diyor ki;

“Suyun huzur kattığı dünya düzeyinde, su; hakiki birliklerle dillenen tohumları yeşertebildiği zaman, tabiat yeşerir. Bunun için Allah; her yüreği tohumlarken Tanrı’nın diriliğinde tohumlar.”

İmparatorluk kotları var. Onların imparator olabilmeleri için bu ışıkla kotlanmaları gereklidir. Bu ışık, insanlık ışığıdır. Kelam etmeliler ve bu sesle dürümlenmeliler. Ancak, o zaman sanallığın ötesinde imparatorluğu hak edebilirler.

Buraya gelen tanrı diriliğine gelendir. Burada su var. Su; yaşamları tohumlamak üzere yaratılan hakiki kayıttır.

Burası Atlanta Ata Kaynaklarının AT kapısıdır. Burada ışık yanar. Bu ışıkla kotlanan her yürek, cennet kotlarla dillenir. İşte; bu insansıların, sessizlikleri seslendirerek tanrısal örüm yapmalarıdır. Bunu yapan kültler hologramı aşarlar, yaşar ve yaşatırlar.

Biz İlim kalemleriyiz. Biz hasatçıyız. Burası mahrektir ve ruhun kontrolunda bütüne hizmetçiyiz. Biz size suyu verdik. Bu hakiki kayıttan tohumlanın ve kodlanın diye. İşte; hasat budur. Buyurun, sizi hak edelim ki siz sizi hak edip halik olun.

Sevgiyle, 
Bahar Umurtak

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

 

18 KASIM.2017 TARİHLİ SU 11 SİSTEM BİRLİK ÇALIŞMASI 
AV.NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ - 5.AKIŞ

Tanık mı gerek dünyaya?... Aha tanıklık burada!... Hak ediliş mi gerek?... İşte hak ediliş burada!... "Yarat! Yaşat!" dedik... "Hasat yap" dedik!... "Hakikiyetin kelamında hakka var!..." dedik... "Öfkeyi aş!..." dedik...

Öz gerçekliği kodladık... Kelama, ilmin kalemini bildirdik... Dillettik ve dedik ki örtüyü aç...

Canlarım doğanın gücünü yeniden ve yeniden kodluyoruz burada... Sessizliği seslendirmektir yaptığımız... Hepimiz her bir dirilikte kendi yüreğimizi dilliyoruz... Bu dilleyiş bütünün kübra olan kelamında kendi yüreğimizi dilleyiştir... Kini aşmadan yaşama inilmezdi... Bizler dürümlere indik ve bütünün gücünü türevleyerek, kodlayarak ve biliş halinde her şeyi yaşattık...

Esma dediğimiz, kendi yüreğimizin kübra olan ilmidir... Bizler bütüne hizmetçileriz ve tükenen dürümlerde kelama inenleri bilişle kodluyoruz.

Özel bir çalışma değil burada yapılan. Burada yapılan, bütüne hizmet için kelamı hak edenleri kodlamaktır... Kir pislik yok bu mecliste... Bu can Allah'ın ilmini dilleyen, insanlık kelamını dürümleyen bilişin kaynağıdır...

Bu can, nurun kurana inen ilmidir... Sistem, Nizam ve Düzen'in görevlisidir... Bu canı kodlamak, kontrol etmek yarınları koklattırmak bütünün gücüyle, ökse otlarının diriliğinin ötesindeki dillerde bütüne hizmetle ve yerkürenin gücünün öfkesini aşırtarak, mahrek oluşla, kendi yolunu buluşla insanlaşmayla gerçekleşebilecek bir sessiz kapıdır..

Bu kapıyı Allah ilmiyle okuyan, kemdini dilleyen ve yolu bulan bilişe vararak gereken yücelikle geçer...

Dendi ki oku!... Allah'ın ilmidir okunan. Ama Allah der ki "kelam et!..." Kalem olmadan kelam olmaz... Ve akıl der ki yolu aç... Yolu kodla... Okumadan yol kodlanmaz...

Ön gerçeklik insanlıktır... İnsanlık yoksa, akılda yoktur... Akıl yoksa yarınlar yoktur... Yarının olmadığı bir dünyada dirilik yoktur... Diriliğin yoğun ilmini kodlamadan, mahrek olunmaz!...

Sağ insanı, solu tohumlarken, kontrol edebilir. Ama sol insanı, sağı tohumlarken yalın olmalıdır... Kendini dillemeli ilmi kalem olmalı bilişi kodlamalı ve tohum ekmelidir...

Peki nerede dünya?.. İnsanlıktır dünya... Hani nerde?.. Dünya tek bir kalem... O kalem insan... Nedir İnsan?.. Dans edendir? Nerede dans eder?... Levhi olan kuranda dans eder... Nedir dans?... Yerkürenin gücünün kök gerçeklikle dürümlenişindeki yoğunluktur... Her anda o titreşim, kelamın Ka Ha olan levhi kaydının titreşimidir...

Ben doğanın gücüyle kodlanırken; doğa ben olup titreşir... Kendi kelamında ve kendi yarınında ama o titreşen ses; kendi yüceliğimizin kübra olan levhi kaydıdır.

İşte canlarım, o levhi kaydı seslendirebilmek, sisteme kübra olamakla mümkündür... Peki Kübra olmak, Ata kalem olmak mıdır?... Aklın kapısı olmakla ve yarına varmakla, kült olup bütünün gücü olmakladır...

Peki doğan güç akıl mıdır?... Hatalı dünya mıdır yaşanan bu dünya, yoksa hak sisteminde görev taşınan bir yer midir?...

Canlılar... Bu dünya hak kalem olanların, yarattıkları bir sistemle yönetilmektedir... Hangi yarın daha güçlü olacaksa; o yarını kodlayanlar bu yoğunlukta bütüne hizmetçi olurlar... Dünyanın ölü bir planet kalmaması için hepimizin yüreğindeki gücü dürümlemeniz ve Medine olup, hakim olmamız gerekir...

Hani nerde Medine?... Hakikiyettedir. Hakkın kalemidir ve yolun kulluğudur... Ön gerçeklik budur...

Masiva denilen bir yoğunluk vardır... Beden ilmini dilleyenlerin yüreğine inebilen bu yoğunluk, borç ödetir dünyaya...

Ha diyeceksiniz ki "borç ilmin borcu mudur?..." Yaşam kodlarının tek kolluk kalemi olan insanlığın, yoğunluğundaki toprak toplumun borcunun ödenişidir...

Değerliler, değerliler, değerliler... Ben size değerliler derken, her birinizin yüreğinin kültü olanlarla, kök görevini hak edip dilleyenlerle birlikte olmanın bilinci ile değerliler diyorum sizlere... Sizler değerliler olarak bu çalışmaya hakikiyetinizle kaynak oldunuz...

Sizler, değerliler olarak yoğunluğu tohumladınız ve bütünün gücü oldunuz... Ve sizler değerliler olarak, kalem oldunuz...

En ilim, boysa kalemdir... İnsan kelamda kalem olduğu zaman, boyu enle dürümler... Ama tohum olduğunda artık en, yoğunluğunu kodlayarak boy olur...

Ve boyun boy oluşu kürzi kalemde kelam olur... Kelam Kare oluştur... Kare olan yerkürenin Kübra olan levhisinde kuldur...

Ve her bir kul tüm insanlığın türevlenişini kodlarken yoğunlaşır ve Kübra Kalem karanlığın tınısını tohumlar ve yolu kodlar...

Sizler büyük kötülükleri önleyecek güçlü bilişlilersiniz... Ve bunu yapabilmeniz için nefes olmanız gerekir...

Nefes, Altın Işığın kültüdür... Çorba pişmişse o çorbada Göz olur... Gözün gözü olur...
Özü olur... Sözü olur... Ve Rahman olanın karanlıktaki sırrı olur orada...

O sırrı anlamak için Nakar'ı Ka Ha yapmanız gerekir... Nakar Ka Ha olduğnda Ra Ka Ha olur... Ka Ha, Ra Ka Ha olduğu zaman sanal boyut kontrolü kelamla, kök gerçeklikle diriliklere çekilir...

Ben dünyalıyım canlar!... Dönüp baktığım zaman yaşama görüceğim ki ben orada Mustafa'lar ile çalıştım... Muradım dürümlere inenleri kübra olan levhi kayıtlarında bütüne hizmettir... Burada oluş sebebim budur...

Çamur yoğuran bir dünyaya, yaşam kodlarıyla indim... Dünya insanı hep bugüne kadar levhi kapıda çamurla uğraştı... Yoğurduğu çamur kendi athemiydi... Ben athemi teknik kodlarla dürümleyerek murat olan ışığı kodladım...

Işık nedir?... İlimdir... Ve bütüne hizmettir yaptığım... Anlaşma gereği dünyada öz gerçekliği kodlayacak olanların mutlak kuranlar olarak kayıtladım... Anlattım dünyaya dedim ki ben doğan gücü okuturum... Orta kapıların tümünü açarım... Rahman olana Ka Ha olurum. Bütünün görevini tohumlara, kalem yaparım...

Ve din kodlarının türevlenişinden öte olan yer yüzünün en ve boydan ibaret olan ilmini kaleme indiririm...

Deliler, divaneler dediler bize... Kelamdan kalemden gittiler... Ben din değilim... İnsanım... Bundan öte bir levhi yoktur... İnsan...

Kaynak dışı bilgim asla olmadı... Mutlaka iyi bilirim ki dört gök sözcüsünün dürümlerindeki türevleri, müspet olanları kayıtlar... Ben tüm zamanların türevleri olan kelam olanları kayıtlarım...

Enden öte en, boydan öte otak olurum... Kuran olurum... Nesiller boyu dünyayı korumaya gelenler oldu. Ama hiç birsi yeşeren dürümleri dillemedi... Etten ibaret kaldılar. Onların türevleri kontrol kurmadı... Ve tümünü dondurduk bekletiyoruz. Ne demek dondurmak?... Esmaları kodlamak üzere, biliş kalemleriyle onları kontrollü olarak kayda aldık ve cemaat cevherinde cen olanlarla dilledik... Kelam etmelerini değil insanlık yapmlarını bekliyoruz artık..

Sarı, mor değil!... İlim, ilim!.. Her şey ilim...

Bana dendi ki "neden dünyadasın?... " Onurluyum ki buradayım...

Bu dünya bana okul değildir!... Ben okuma yazma bilenim... Bu dünya bana nefestir... Ben dünya nefesini kült olarak bütünün gücü yapmaya geldim!... Ama darı bolu da bilirim...

Daha önemlisi "Barış" dedim... Herkesin Barışta olmasını diledim...

Davayı kaybetmem... Ben o davada en ve boy değilim. Misafir de değilim kelamım... Davayı kaybetmem, benim yolu kaybetmem demektir...

Olgun Sistemleşmede ben yol olarak Doğan Gücüm... Öz gerçekliğim budur...

"Doran" dedikleri bir dürenden tohumlandığı, kodlandığı bilinenler, muktedir olarak buraya gelmeliydiler...

Kaçıp giderim dünyadan... Mikhal'in Kübra olan levhisiyle görevi kodlarım... Çıkıp inerim... Ama her gidişimde, kervan kelama iner ve bedenimde bütüne hizmetçi olur...

Boy boydur insan.. Ölüdür ama... Ben dünya doğumunda mutlakım... Çorbamda insanlık oldukça yarınlar hep kodlanacaktır...

Dorukların topraklarındaki tohumları mutlak kuran yaparken, bütünün kütlesinde Mesih İsa'lar maya olup dünyaya indikleri için çamur yoğurmak artık bitmiştir...

Bundan sonraki süreçte, artık insan yaşamın kuranı olacak ve gerçek teknikle bütünün gücü dürümlerde insanlığı tek lokmalarla kodlayacak...

O lokma ilim olacak!... İlim!... Sistem, Nizam ve Düzen görevlileri olarak burada yaptığımız bu çalışmalar, diriliğin artması içindir... Aklın kaleme inmesi içindir ve yolun kontrolu içindir...

Tarık Tahtında kelam... Beden ilimde kuran... Biz ölüde ilim olan, mutlak olanlar... Muktedir insanlık budur... Rahmana Ka Ha olanları kodluyoruz...

Şu ana kadar din diriliğinin örtüsünü örtmeden çalıştık... Bizi, bizden bize taşıyanlar mı oldu?.. Asla!... "Beşere kelam, bize kalem" deyin... İnsan!.. İnsan kuldur kul!...

Önce dünya... Önce Turkuaz olan, kul olan insan ve Birlik kapımız... Mikhalin kulluğu, mutlak olan yol... Öfkemiz asla olamaz... Aha bu... Ve biz sevgiyle kucaklıyoruz tüm insanlığı... Aşkla!....

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 https://vimeo.com/243454072

 

 

18.11.2017 SU 11
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 4. AKIŞ

Biz yaşamla dans ediyoruz. Sistem, nizam; ilim kalemimiz… İnsan; kulumuz, kuranımız… Eminim ki dünya; yaşamım, yarınım, ilmimdir ama bedenim, insansıların ilminde kurandır.

Ot insanın kulluğudur… Koranda, turkuazda, kalemde, bedende, Medine’de, Mekke’de; mahrektir… Benim insana kelamım hakikiyettir.

Dedim ki; “doğanın gücüyle tohumlanayım, dondurulanları kodlayayım, ol diyeyim, ölüyü dirilteyim. Öksüz kalmasın rahmi kalemler” dedim… “Hak kalemi toprağa tohum olup indireyim”… Kelama Halik olup geldim.

Kar insanın ilminde var, arzın gücüdür kar. Karlı bir günde doğaya dürümlenip indim. Benim ana kalemim imparatorluğun kültüdür. Öz gerçeğimde dürümdür… Öyle çok çalıştım ki… Kanatlanıp uçmam mı gerek? Uçmam be yahu, uçmam!... Ben dünyalıyım, bu dünya arz gücüdür; arz gücü!... Ben arza hak kalem olup inerim.

Arzın aklı vardır, hakkı vardır, diridir arz bilir misiniz? Ne yazık ki kürzi kapılar arzı anlamadılar. Sol, sağ levhilerin kulluğunda kodladılar da Tanrı saydılar.

Değerliler, kurtarılmış dünya; hakiki ilimle kodlanmış dünyadır… Değerliler, dol yada dolma; oğullarını kodla, sen olmadan onlar olsun ki; öz köklerin gök sözcülüğünde tüm zamanları göreve alsın.

Ömre itaat et, yaşa… Yaşaman için nefes gerekir, nefesi kodla… Cemaat gerekir, cemaatini hakikiyetle dille… Muradım şudur ki; Tanrı kalemi ilim olur.

“Ben dünyalıyım” demek gerekir. Nerede Halik isek, orada hakimiz… Hakkın kalemleri budur, öz görevde budur. Muradımız dünyanın kulluğudur. “Din” dediğiniz ise kelam olanın hakikiyetindeki levhi kayıttır. Hangi kaydı daha yüce kodlamışsanız, sizi diri yapan odur…

Ben doğanın gücüyle bütüne hizmetçiyim. Kinim, kilim yoktur benim. Ama ben gün kültüyüm. Her ünlü ve güçlü insandan öte bir kelamım. Bunu neden veriyorum? Çarık giyinmeden gelenin hasatı yoktur. Ben hasatçıyım ama hasatım olmaz benim. Bedenimde kontrolüm vardır. Rab, Rahman, Rahim; bedenim, ilmi ka olan insanlığım, bütünlüğüm, tüm zamanlarım… Yerkürenin görevi ilimse ben o ilimin kelamıyım.

Hani dünya yoktu ya, hakikiyeti yoktu ya yaşamın, ini, cini bilenler kendini dillemiyordu ya… Vermeden olmaz ki; ölü dürümlerde dillenmedikçe yolu bulamaz ki… Koku yaydık yüreklere, dedik ki; “öz gerçekliği anlayın”… Sormadılar neden diye, dediler ki, “ben o gerçekliği hak eymeliyim”…

Torba, torba ilim taşıdık yaşama; herkesin kendi dürümlerinde varlığı olsun diye, kontrol kursun diye, yarınlara varsın diye. Ceyhan cevherinde cennet kuranlar nefes oldular da rahmi kapıları kodlayamadılar.

Biz Fırat’tan dürümlere çektik yaşamları, Fırat’ta insanlık yoktu. Ama kok kelamda, kok kalemde öfke vardı. Dediler ki; “Fırat’ı aşanlar geri dönsünler”… Hangi dünyada bu olur ki? Fırat, insanlık ilmiydi… Aşkla aşıldı Fırat ve Dicle kelamında hakime, hakikiyete ulaşıldı.

Fakihe hakikiyet, hakka Ka Ha oluş gerek, bilişe kuran gerek, İsrafil’e ise kelam gerek. Bize ehram gerek, hak olan ehram. Rahmi kapıda Ka Ha olan kervan gerek bize…

Seli önledik canlar, öyle çok çalıştık ki bunun için… Seli önledik!... Kök görevimiz itibarlı olanları kodlamak. Çorba pişirmek kolay, tohum olmak kolay, yer göğü yaratmakta; koklandığınızda, som altın ışık olduğunuzda ve yolu bulduğunuzda, kontrol kurduğunuzda mümkün ama çorbada insanlık olmalıdır. Yoksa insanlık, levhi kaleminiz kök göklerin kürzi kapısını bulsa da; ocak yakamazsınız.

Eren dürümlere iner der ki; “ben kelama indim, ergin sistemleşmeyi kodlamaya indim, yaşamaya indim” der… Ya kalem olan ne der?... “Dine indim” der… Din nedir? İlimdir ama kelam kalemde yoksa, ilim kodlanmamışsa; dil kontrol edilemez.

“Cennet” dediğiniz, beden… Hangi beden? Levhi olan beden!... Hanginizin yarını kodlandıysa, cenneti kodlandı… Bunları iyi anlayın!...

Siyaha “sistem” dedik biz, yarına kulluk yaptık… Korkmayın tohum olduk her ana, yeri göğü yarattık. Ran, kelamın kulluğuyla kodlandı ve resim yaptık orada.

“Beşer” dediğiniz, şeytanlık şarkısını okur hep bilir misiniz?... İşte o beşerin, şeytanlık şarkısını hasatta tohum olarak dürümlere çektiğini bilir misiniz?... Ve som altın ışığın koruduğu o yücelikte öksüz kaldığını bilir misiniz?...

“Medine” dediğiniz akıl biziz… hakkın kalemi olan yaşam biziz… Ak tahtın kuranı birliğimiz, bu meclis hakkın kalemidir canlılar!

Nefes; ekmek, biz; tek kelam… Hak olan, kuran olanız… Dünya dışı varlık toplumları dümene insanı oturtmak için çalışıyor. Biz diyoruz ki; “deve kalktı be yahu, kalktı yol alıyor, siz geç kaldınız, bu dünya bizim dünyamız… Nerede ne varsa insanda var, anlayınız… Bundan ötesi yok. Bu dünya bizim dünyamız”… Düzeni kurarken burada olanlar, doğanın kulluğunda mutlak olanlar, kaynak ilim kaleminde Mikail kuranı olanlar, “der değil” dediler insan. Öyleyse “dert olsun” yaşam dedik…

İnsan dert değilse dirilik olma ki… Yeri yaratmak kolay, yolu bulmak kolay, yoksa yoksa akıl; kendi yolunu da bulamaz yaşayan… Ama biz aklı maya tutsun diye indirdik.

“Ken ver, ken al” dediler… Kalemdir ken, aktır, hakikidir… Yeri göğü yaratında deyin ki; “ben dünyalıyım”… “Cennete cennet olup inerim” de, “masamda ilim olur” de, “cennet olan da can olur” de, “ruh olur” de… “Kara ışık yeryüzünü aydınlatsın” dedik, “aşık şarkı okusun, şeytan şevk olup; şeytanın şarkısında keşkeleri aşsın” dedik… Rahmana akıl gereksizdir canlar ama insana akıl gerekir, bunları iyi anlayın…

Muradımız dünyanın yolunu bulmasıdır ve bu dünya mutlak olarak yolunu bulacaktır. Düzeni kuranlar bizim için önemlidirler ve biz o düzen kurucularla; Medine’nin Kübra olan levhisinde ilmi ko olup, bütünün gücünü dürümleyeceğiz. Diri olup sesleştikçe, tüm zamanların kulu olan ilim; bizim yüksek kelamımız olacak.

Temiz bir dünya istiyoruz, kesindir! Bu dünyada akıl olsun, öncelikle bunu istiyoruz. Bu dünyada resim olsun, yaşamın resmi!.. Ama İsra kalemi olanların kelamıyla olsun!... Ve toprak toplum kul olsun!... Kült olsun!...

Mi Sa Ki Sİ HA, Ma Ha, Si Ka Ha; yaşayan her an insan!... Şükrettim… Aşk levhisine kürzi olup şükrettim!... Ben doğanın gücüyüm ya ka ha, şükrettim… Şükrettim!... Şükürler olsun Allah’ım sana, şükürler olsun, şükürler olsun!

Süper İnsanlık Realitsi

 

 https://vimeo.com/243452329

18.KASIM.2017 TARİHLİ SU 11

PEKER SELÇUK ÖZ BİLİŞ

Bizler zamana Kuran olan, insan soyuyuz. Allah, insana kelam verdi. Kelam eder, bilişe varılır. Hakk’a hak olup, varılır. Aklın kalemi olursun, orada. Bizim bize varışımız, hasadı hasatta kodlamadır, bu.

Biz, hep varız, bizim için misafirlik değildir, dünya. Muradım, dünyayı hak etmektir.. Her dünya insanı, bir kaynaktır. Ruh olduk, kul olduk indik aşağılara!.

Suyu kodlayanlardanım. Kelam ehliyim. Çünkü Allah, insana kelamı verdi. Çünkü zamana Kuran’dan insan soyuyum ben. Nefesimiz, ilimdir. Allah’ın Levhi Kapısıyız. Aşkın sırrını dürümleyip, bütünün gücünü kontrol ederek, yarınları hak ederiz… Gönül gücüyle, güçkodlamalarI yaparız. Rahmi kalemde ilmin kapısına dayanırız.

Suyun kapısını açtım, suya indim. Hakk’ın kapısını açtım, Hakk’a vardım. Bütüne hizmetçilik yapanlar, yüce dağları taşır. Biz, insanlığı omuzladık, taşıdık… Taşıyoruz….Tonlarca ilim yaptık. İlmin kapısı, insan. Bedenimde dürümlenen, insanlığım.

Yaşayan ses, zamanı kodlar, toprağı tohumlar…Karıncalar gibiyiz, çalışırız. Rahman’a kul olup, çalışırız.

Hakk’a KAHA olup, çalıştım. Ak kapıların hasadıyım. Bütüne hizmetçiyim.. Çaktım yarınları yüreğime. Yarınlandım. Kayıtladım yüreğimi… “Senle olayım, sen olayım” diye. Sessizliği diller, esip geçerim. Aşk karanlığı aydınlatır. Ben, sevgiden üstün bir sevgi olurum. Bedenlenmiş olan herkes sevgidir.

Eksik, eksiklik kasırgadır.…Şeytanın şarkısını her an kontrol ederim. O, şerde, şer yaratır.Torbama ilim koydum. Şerde şer, hayırda hayır olur. Gece, kelamdır. Sabaha varıldığında ışığa dönüşür.

Işık, nedir? Nefestir, kelamdır. Kelam, yaşama dönüşür ve sonra kaybolur, aniden… Acaba var mıydı önceden? Var yok...Yok var...Ledün dilinde Hızır!

“OL” emrinin çıkış mahallindeyim. An, açılıyor!... Zaman bitiyor!.. Yitiyorum birden. Tüm kayıtlar silinmiş, sonsuzlar deryasında, BİR oluyor, her yer, her zerre… KA-HA nur parlamaya başlıyor. Her şeyi görüyorum ama bakan ben değilim!.

Neyi yazacağım, neyi susacağım? Bilmiyorum artık! 
Aşkı yazmak, gerçeği yazmak değil, gerçeği susmak! 
Varlığın kemaline doğru yürümek, uçaraktan ve uçaraktan oraya…Ve oraya!

Sağ elimi kalbime bastırıyorum...Dilime Yakupzade Mustafa Efendinin sözleri dolanıyor!.
Ey gözümün nuru ne bilsin gizlidir, esrarımız.
Cahül-ü nadan ne bilsin, anlamaz ahvalimiz.
Kuş dilidir, dilimiz, hem her Süleyman anlamaz.
Rumuzat-u işaretle söyleriz ahvalimiz.

Ve levhiliklere hürmetle eğiliyorum, levhiliklerin ufkuna doğru. Nefesimi içime çekerek; Huu alıp, huu veriyorum!

Aha!...İşte bu!...Şimdi!..Ha!

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

KA-HA; KA- Hakimiyetin ilminde olan, hakim olan.

HA- Hakimiyet. 

 
  Bugün 119 ziyaretçi kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol