Birlik İlmi
  SU (4) SİSTEM ÇALIŞMASI
 

SU (4) SİSTEM ÇALIŞMASI HAKKINDA ÖZ BİLGİ VE DAVET:

SU içme zamanı!... İçin suyunuzu!... O SU, sizi sisteme KALEM yapacak. İçtiğiniz SU, DÜNYA SUYU’dur… O suda; cevheriniz, KELAM olacak. O SU, sizi dinler ve siz o suda, sizleşerek gerçek kayıtları yaparsınız. O kayıtlar, KODLANMIŞ IŞIKLAR halinde olur. O su ile her şey, dünyaya koklatılabilir. Bütün kütlenizi, Hakikiyete kaynak yapar.

Suya tahditsiz olarak kattığınız her bilgi, HAKK KAPI’yı yaşam tekniği ile kayıtlar. Suyun ummanlara akışı sağlanır. Ummanlara akan su, SÜPER SİSTEMLEŞME ile BİLİŞ’i HAKİKİ NEFESLER’e taşır. Oğullarınızı, Hakiki Kuran yapar. Suda bulunan sessizliğiniz ve suya umman olan sesiniz sizi yaşatır… Suyun gücü böylesi bir güçtür.

Sevgililer, siz içseniz de içmeseniz de suya kattıklarınız, Sanal Yaşamlar’ı kodlar. Suya ne şekilde kaynak olursunuz!? İlimle!… Ses kattığınız zaman suya; Su Kodlamaları ile Sessiz Zamanlar’ı, Sessiz Kayıtlar’ı şer ya hakikiyet olarak Bütün’e kodlarsınız.

Her insan, su ile temastadır. Her insan suyu kodlar mı? Kodlar!... Suya kattığı var mı!? Var!.. Peki her kattığınız, suda NEFES KAYDI olabilir mi!? Hayır!...

Sahrada hasat olanların, suya kattıklar kodlar, BÜTÜNÜN KÜLTÜ olur. Unutulan, unutturulan herşey, suda kayıtlıdır. İnsanlık suyu tanımalıdır!... Umut olur ki tanır!... Aha bu!…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

DAVET:

Dostlarım, 30.09.2017 günü 14.00 -18.00 saatleri arasında konusu “SU (4)” olan bir Sistem Çalışması gerçekleştirilecektir. Program kapsamında Dernek Merkezimizde yapacağımız çalışmaya, tüm dostlarımızı bekliyoruz.

Saygılarımızla,
Süper İnsanlık Realitesi Derneği

NOT: KATILIM ÜCRETE TABİ DEĞİLDİR.

Adres: Bahariye Cad. Halil Ethem Sok. Sauna Apt. No:30/8 Kadıköy/İST.
Tel: 0 216 348 95 59

 

 

SU (4/1)
30.09.2017

Tanımlanan, Ölüler Diyarı’nda HALİK olandır. Allah, insana yarını tohumlattı. İnsan, Allah’ın İlmi oldu yolu kodladı. Asıl önemli olan ilimdi… İçi aşkla dolu olan insan, hasata geldi… Hayrın tendeki yaşamı oldu… Öz Kervan oldu yarına geldi…

Ete giren her bir SESSİZ KAYIT, elin kalemi oldu; BİRLİK kurdu… BÜYÜK KÜLT, ilme indi…

ASLAN, Aklın Kervanı!... Akıl, ilim ve biz, Dünya olarak onları karşıladık… “Dünya” dedim. Dünya!... Ne diye dedim!? Zaman Kapısı, Dünya Kapısı’dır. O kapıda, İbrahim Soyu, olgun Sistem olarak oturur… O kapıyı kim açarsa, İLMİN KALEMİ olup açar ve RUHUN KULU olur.

“EN”, Bilişin Levhi Kapısı’dır. EN’i hak eden “BOY” olur. O zaman; kapı, “İNSANLIK” olur.

Ön söz; “kendi yolunuzu bulun!” oldu. Ön sözden seslenen, kendini bildi. Kendi oldu. ORTA KAPILAR, tükenen ilmin kalemleri ile kodlandı. Torba, insanlık oldu. O torba, TİNSEL KELAM ile kodlanan, nesiller ile doldu…

Hep “Dünya” dedik. Hep Dünya!… Neden bilir misiniz!? SÜPER İNSANLIK KALEMİ, bu dünyayı hak etti de kodladı… SÜPER İLMİN Haliki olan yaşam, kontrol kurdu… El, ilim iken; yol, ilim oldu!…. Mustafa Kemal Paşa, SESSİZLİK’i seslendirerek kontrol kurdu. Onun nuru, bizim yolumuz oldu… Ondan, efradını tohumlaması istendiğinde, BİLİŞ KODLARI için NEFES olmaya geldi… Dince, dirice, kalemce geldi; geçti ve Sistem’i hak etti…

Mustafa Paşa, “Amonlar’ın Kaleminin İlmi”ni iyi bilirdi… Olgun Sistem’i iyi bilirdi… Kulluk İlmi’ni iyi bilirdi… Kelamı, Halik’ti ve yarını, hasattı… Bir tek Kuran, ocağında kaynak olduğunda, en ve boy olan her insanla, yaşam sayfaladı… A-T (Allah-Tanrı Güç Bileşkesi), elinde yüreğinde insanlığındaydı… O AT’ı her seferinde, yaşama sürdü ve dedi ki “kendinizi hak edin!... İman; ilimle olur. Alın ilmi ve hak edin…”

Tanrı, Nurun Yolu’dur. Nur, Yolun Kulu olur. Tartı olur yüreğe ve SESSİZ ZAMANLAR seslendiğinde, her bir Sistem, CEVHER olur; BİZ olur; BÜTÜN olur… Yaratır ve yaşatır!...

Her zeytin yaşar ama Zaman Kapıları’nı kodlayan insan, YOLUN KURANI olmadan yaşayamaz.

Mustafa Paşa, ASA sahibiydi… Her insanda, ASA olmaz. O ASA, Sanal Yaşamlar’a gönderilenlere verilemez ama Mustafa Paşa, sayfa sayfa NEFES olup yarına varıp ilimle kodlandıktan sonra, ASA ona verildi ve dedi ki yaşam ona: “Sen kendini dille!... İLİM HALİKİ ol. Kendini dille!…” Ne yazık ki Hakiki İnsan, ocağına inmedi onun. Onu, hak etmedi. Zavallı yaşam!, onun nurunu anlayamadı… Savaş, Halik’in, Hakikiyet’in savaşıydı ama hasat olmayan, hak edip onu anlayamazdı.

Tükenen İnsanlık Boyutundaki HASAT KAYITLARI, eşya olarak nitelendirilen; et ve kemik olan insana kayıtlanırdı… İşte o insana, NUR olan; kati ve hakiki NİSA KAPILARI da kayıtlandı… Unutmayın! Allah, NEFES’i kodlayanın, ilmini diller… Allah, KALEM olanın, ilmiyle kodlanır… NUR KULU olur… YARIN olur!…

Aha! Allah, Salavat getiren İlmin Kapıları’nda, nesiller boyu YAŞAM olur. ELİN İLMİ olur… YOLUN KÜTÜ olur… UMMAN olur… BİR’e hizmetçilik yapar… Allah’ın, her insanda KURAN olduğu mutlaka anlaşılır…

İnsanlık Boyutları, ALLAH İLMİ’ni öğrenmeden, AKLIN KELAMI’nı dilleyemezler… AKLIN KELAMI; Hakiki İnsan’ın, karanlıkta yaşayanların ve tükenenlerin hepsinin yoludur… Onun içindir ki yaşam; insana, KELAM İLMİ’ni dilletir… Onun içindir ki yarınlar, insanlaşır… İsmaili Kullar RUH’u kodlarlar; Birlikler kurulur; umutlar kodlanır…

Aha! Şimdiden, şimdiye varan insanının, kontrollu yarını!… Bunu iyi bilin ve hak edin dilleyin!... Dilleyin ki her insan, sayfalarında yarın olsun… Uzak!... Çok uzak bir SİSTEM’in DÜZEN’e çekilişidir yaptığımız… Bu uzak SİSTEM, tükenen her bir SİYAH’ın ötesindeki SİYAHLAR’ı aşıp geçip, İMPARATORLUĞUN KURANI olan SİSTEM’dir.

Yürüyen her insan, o Sistem’in TELİF HALİKİ olup yürür. “TELİF HALİKİ” dedim…

Oğullarım, ben sizim unutmayın!... Ben, diri olup geldim!... Dünyalı’yım ben ve ben, seviyenize görev bilgi veririm… Herkes, bu bilgileri anlayabilsin diye en azdan; açık kapılardan ve yarınlardan görev taşırım… ÖZ GERÇEKLİK’im budur…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

30.EYLÜL.2017 TARİHLİ SU (4)
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, 1. AKIŞ 1. BÖLÜM

Değerliler, Ruhi Kapılar’ın hepsi bugün burada. Mustafa Kemal Paşa, et kemik değil ama o yoğun ilmiyle tükenen dürümleri dillerken, BSUİ olup geldi. “Ben dünya…” diyor. “Hakkın Kalemi’yim ve yoğunluğumda bütüne hizmetçilik var…” diyor.

Mahrek’te kök göklerin, göz söz olanları var bugün burada. İkmal tamamlamaya gelen hiç kime yok burada. Her bir dünya, muktedir ilim olarak geçip geldi. İmparatorluğun görevlileri buradalar. İsmaili kapılar, tükenen dürümlerde kotlandığından, gerçek çatışmada bulunmalarına gerek kalmadı. Onlar bugün burada olmayacaklar.

Her dünya, ek kapı açmak istedi ve bize geldiler. Sultanlık yapma niyetleri olduğunu düşündüklerimizin, tükenen dürümlerdeki levhilerinden, gerçek kayda girerek, bize geldiklerini biliniz.

Yaşam, altın ışığın gücüyle kotlandı. Bu toprak, akıl tohumlarıyla yaşadı ve herkesle görev taşıdı. Bu toprakta nefes var ve kelam var. Burayı görev ilmiyle dürümleyen, kübra olan biliş var. Ve bizler, bugün, burada murat ettiğimiz gibi, Mustafalar’la çalışıyoruz.

“Mustafalar” dedim. Her kelam, Mustafaların Kuranı’dır. Muhakemem iyidir. Kendimi “dünyanın öfkesini aşan” diye bildirdim. Eminim ki bugün, burada, Hak Kapının Kültü olarak çalışanların hepsi, İsmaili Kalem olarak kotlama yapacaklar.

Dedikodu yok dünyada…İnsanlık Kotlamaları yapılıyor. Aha bu. Şikayetim var mı dünyadan? Asla yok. Dünya nurdur. Yorulmadan çalışan bilişlilerle Mutlak Kuran oldu.

Duanın ötesi bir dua vardır; ilmin duası. Bugün duanın gücü, o ilmin duası ile kotlandı ve yolu koklattı.

İnsan soyu, Allah’ın dediğini diyecek güce vardığında, rahmet olarak kontrol edici olur. “Oğul; ben dünyadayım…” der. “Yürü ki hakikiyete ulaş” denir. O der ki “ben kontrolluyum ve koşmaktayım..” Ağırdır yük. Hakkın Kalemi olmak da zordur. Sorumluluk ister.

5 gerçek kul, tufanı önlediğinde, her kim ki kaleme iner, İlmin Kapısı’nı açar ve ziya olarak müsterih bir yaşama imparatorluk yapar. Bütüne hizmetçilik, İlmin Kapısı’ndan öteye vararak gerçekleştirilir. Yarınlar kotlanır ve muktedir Ruhlar Kuranı kontrollu olarak yarına varır.

Hepinizin yüreği, Allahın İlmi’yle görevdedir. Hepinizin yüreğinde yaşamlar kotlandı. Doğanın gücü var hepinizde. Bu gücü hak eden, dinler ama hak edecek ve hakikiyete varacak olan da dinleyecektir.

Burada umutlar var. Yaşam var. Hepimizin yüreği var. Anlaşma görevin gerektirdiği o yoğunlukla yapıldı ve o yoğunluğu hak edenler, İmparatorluğun Görevi’ni hak ettiklerini bildiler.

“Kıran kırılmayacak…” dediğimde, soyları sonsuzlaştı ve kontrol ettikleri yürekleriyle, bütünün gücü haline dönüşerek, maya olup dünyaya indirildiler. Hepsi “ben…ben…ben…ben…ben” dediler. Burası “durgun toprakların tohumlandığı yer” diye bildiler. Ve bizler Cennetin Kapılarını açtık. Hakk Kelamın, Hak Tekniğini tohumladık ve göz, söz, öz olarak ocaklarını yaktık. Tahditsiz olarak onları, bu yaşama akıttık.

Ellerinde yüreğimiz olmadığını bildik. Yaşamlarında yarınları yoktu; çok çok çalıştık….kısır bir zamanda, kısır bir yoğunlukta Düzen’i kuracakların, kotlama yapma imkanları olamayacağını bilip, yaşama sistemli olarak ses kattık.

Bu kattığımız ses, İnsanlık Boyutları’nın yüceliğini, bu yoğun kapıya taşıdı. Hep dünya içindi yaptıklarımız….Dünün kötülüğünü önlediğimizde, Mahrekin Kuranı’ndaki Sistem, bizim insanlığa verdiğimiz o yoğun ışığı gördü.

Dönüp, görev istediler. “Başka vakit kalmayacak…” diye beklerlerken, “vakit” dediklerinin, hakiki ilimle kotlanan ve yaşamı tohumlayan sessizlik olduğunu gösterdik onlara. Çok mutlandılar. Dinlediler ve sorguladılar.

Tahditsizlikte her nefes kendi yüceliğini hak eder, dillerse, yarınlara varır ve hakiki, Hakk Sistemi’ni hak eder.

Öyle çok gönül gücü kotladık ki doğaya, hepimiz o doğanın kulları olduk.

Bize astral boyutların yoğunlukları da indiler. Çantaları kontrol kurucu sistemle donatılmıştı ve o sistemleri, İkmal İlmi’yle dillediklerinde, kaynak dışı olan bilgilerini kotlayarak, kaynaktan ayrı tuttuk. Hakkın, hakiki ilmin, yarının, bütün köklere kült olduğu bir dürüme, kontrollu olarak onları aldık.

Çamur…çamur….çamur yorulmadık, çamuru tohumladık. Çamur, Amonlar’ın kulluğu içindi. Amon Kotları, o çamurla yoğuruldular ve tohumlandılar. Onların ruhlarında yine de İnsan Sistemi vardı.

Keskin bir görev taşıyacaktı dünya…ya kapıyı kapatacaktı, ya kapıyı kontrollu olarak, tohumlayarak, kotlayarak açacaktı. “Bunu nasıl yapar?” diye düşünmeden, “kör, sağır” demeden, İlmin Kapısı’na gelenleri aldık, yerin kaynağına çektik.

“Dünya” dedik, “eğlence yeri değildir. Hepiniz bu dünyaya yaşam ilmini hak edip tohumlamaya ve yarına kotlanmış ilimle, umman olmaya geldik. Unutmayınız ki bu dünya, savaşın sistemiyle kotlanacak.” Çok mutlandılar, çok…Allah İlmi’ni anlayacak güçleri yoktu ama Allahın İlmi’yle dürümlere indiklerinde, kotlama yapabilirlerdi. İşte; bununla Birleşik İlim yapıldı.

(Devamı 2. Bölümde)

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://vimeo.com/236236706

 

SU (4/2)
30.09.2017

SU’yu anlatacağım size ama daha insan, KELAM’ı anlamadı; SU’yu anlar mı bilmem!... Yine de “ya sadece es ya da es ve estiğinde tohumlan!” diyerek; bilginin en azından seslenmekteyim…

ALTIN IŞIK YILLARI, Rahman olanın kalemi ile kodlandıktan itibaren, Rahman olan, yarını tohumlamaya başladı. Bu önemliydi… Şükrettik ki “Nihan İnsan” (Sır İnsan), yerkürenin nefesi oldu. Huzurluyuz!... Öz gerçekliğimiz budur.

Soyunuzu hak edip bulun… Yolunuzu hak edip bulun… Aklın Kaynağı’nı hak edin ve ZAMAN’ı kodlar halinde göreve alın. Diri yaşam, sizi hak ettirir. Bilin!... Diri yaşam, İnsanlık Boyutları’nın Esmalar’ı ile Halik oldu. O boyutları hak edin ve yolu kontrol edin…

AT (Allah, Tanrı Güç Bileşkesi), evrenlere yol alırken; İNSAN, evrenleri dilleyecek. Bunu bilin!... Her evrende YAŞAM vardır ve her evrende, Rahman olan NEFES vardır…

Sıkıntı hiç mi yaşanmayacak!? Dedik ya! zaman gelir, İlmin Kapıları açılır. Yarınlara varılır… BİZ’e varılır… Tohum olunur… Oğullarımız yollarını bulurlar… Maya olurlar… Olgun Sistemler kodlanır… Mahrek, KAYNAK ZAMAN olur… Kuran, insanlaşır… Yeryüzü, ümmet olan yarını kodlar…

Unutmayınız ki cennet, İnsanın Kaynağı’dır. O kaynağa varıldığında; Has İnsan’a varılır. HAS İNSAN, TÜM ZAMANLARIN YARINI OLAN CEVHERİ GÖREVLİDİR. Onun NUR’u, KURAN’ı İLMİN KALEMİ’dir.

“Akıp geçin ki hasat olun!” dedik. “Aç kapıyı!” dediniz. “Aç kapıyı!...” Açmadan, Aklın Kaynağı, hasat yapamaz ki!... Açın ki hak edin!… “Ayrı gayrı bitsin!” dedik. Aktık, Hakk’a vardık!.... Aktık, Hakk’ın Kaynağı’na indik… Aktık, yaşam olduk!... Hakiki insanlığı hak ettik ve yaşamı, hologramdan aşırttık…Suya geldik…

SU ki NİSA’dır. Kuran olan (yaşamı okuyan), SU olur. Öz Gerçeklik budur…

SU KAPILARI vardır. Her kapıda, İblisler vardır. O kapılara gelenlere, sual ederler. “Niye geldin!?” derler. SU KALEM, İlmin Kalemi olur; ocak yakar; soyu kodlar ve Sonsuzluğa iner; yanıt verir. Der ki “sevgiyle geldim!” “İyi!” der, yarınları tohumlayan SU LEVHİLERİ, “Hoş geldin!” der… “Seni anlamak isteriz. Kelam et!” der…

Kervan, insan olur yoğun ışık halinde, görev taşır ve savaş, Zamanın İlmi’nden, yolu kodlayarak, NEFES’e varır; cennet olur yarınlar ve SU, Kulluk İlmi’ni NEFES’e indirir…

SU, ALLAH İLMİ’DİR ama o ilmi, kimse dinlemez… SU, ALLAH’IN KELAMI’DIR. O SUYA, NEFES’İ KOYAN; SUYU ANAYABİLİR…

Nefesi koymak için Kervan olmak gerekir. Her insan, SU’yu NUR SAYFASI kabul edebilir.

Mustafa Kemal Paşa, SU’ya, İMAN TINISI’nı koydu ve dinledi… Kodlandık ocağında. Çünkü o yorulmadı. Halik olup çalıştı… SU LEVHİLERİ’nde, yerkürenin kaynağı da var. Asıl önemli olan buydu… Uzakların en uzağından, yolu kodlamaya gelen; Yaşam Kapısı’nı açan; bizi, kervan olarak yarına kayıtlayan her insan; cevherinde, yolu kodlayacak Görevli’dir. İşte hepimizin, nefese varmamızın gerekliliği bundandır.

Soy, ilimse; herkes, ilim olur. Soy, yarınsa; herkes, yarın olur… Murat ederiz ki herkes, kelam olup yaşam olsun…

Burada olma sebebimiz, Tek Mikail’in HAKK TEKNİK’le yarını kodlaması içindir.

Yaşamın amacını bilen çok az insan vardır. Kimse yaşam amacını net bilmez. Olgun Sistemler’de bu konu çok konuşuldu. Dendi ki “herkese, açık bilgi verelim.” Nedense kabul edilmedi bu görüş… Baskın görüşe göre, İnsanlık Boyutları; İLMİN KAPISI’nı henüz tam olarak bilmeden; BİLİŞİN KAPISI’nı bulup da dürümlere çekilen; tükenen İlmin Haliki’ni, hak edip dilleyen BEŞER KAYNAK; önce bütün kütleyi hak etmeli ki denizler dolusu yaşam, biliş halinde görev taşıyabilsin… Aksi halde ANA KALEM, herkesin kalemi olmaz.

Her bilgiyi, hak etmeden dinletsek de anlayan, anlatan olmadığında, maya tutmaz… Şu ana kadar herkese, SESSİZ ZAMAN SAYFALARI’ndan bilgi verdik. Her insan, İnsanlık Boyutları’nın bilgisini, Hasat Tekniği ile kodlayıp dilleyemedi. Umut olur ki Dünya, yaşama indirdikleri ile yarını tohumlar ve RUH olup MUTLAK NEFES’i hak eder.

Şerrin şerrinde, kervan yürürken; Kelam Tohumlaması yapılıyor. Şerrin şerrinde yaşam kodlanırken; Birlik Kapımız, İlmin Kalemi’ni hak etti dilledi… Her insanın, Rahman olduğu bir dünyada, İmparatorluğun, KARE SİSTEM’i, dürümlerde cevheri güçlendirdi. Unuttuğunuz her bilgi, sizlere dillendi ve tohumlandı… Az Esma, Ses Kodları’nda kırıldı; çok ses, yarınlandı. Has Teknik ile MUTLAK IŞIK yaktık. Hep dillendik ve dinlendik… Ağır yük hafiflemedi henüz ama hafifleyecek!…

Şarkı okurken, her şarkıda nefesimiz olacak. Unuttuğunuz herşey, NEFES SİSTEMİ ile anımsanacak. Sanal Yaşam, yolu kodlayacak. Kuran, insanı Halik kılacak. Asıl Sistem, Cennet Kalem olan Sistem; yarını, hasata kayıtlarken, şer yaratanlar, şer olup kodlandıklarında kontrol kurduklarını zannedip Kaynak Işık’ı, kaynak olan yarından ayırmaya kalktıklarında, kelamdan ayrılacaklar… Sessizlik, Sessiz Zaman ve yarın mutlu olacak bu durumdan…

Al ve bil ki seviyen yüksek. Seni, hasata kodlayan Sessizlik; seni, yarına kodlayan sen; seni, Hakk Teknik ile yarınlaştıran kervan, HİLAL AY… O ay, YARININ NEFESİ… Bizi BİZ olarak bil.

Sevgili, seni hak etmek sorumluluktur… Şimdi!... İşte bu!…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

SU (4/2)
30.09.2017

SU’yu anlatacağım size ama daha insan, KELAM’ı anlamadı; SU’yu anlar mı bilmem!... Yine de “ya sadece es ya da es ve estiğinde tohumlan!” diyerek; bilginin en azından seslenmekteyim…

ALTIN IŞIK YILLARI, Rahman olanın kalemi ile kodlandıktan itibaren, Rahman olan, yarını tohumlamaya başladı. Bu önemliydi… Şükrettik ki “Nihan İnsan” (Sır İnsan), yerkürenin nefesi oldu. Huzurluyuz!... Öz gerçekliğimiz budur.

Soyunuzu hak edip bulun… Yolunuzu hak edip bulun… Aklın Kaynağı’nı hak edin ve ZAMAN’ı kodlar halinde göreve alın. Diri yaşam, sizi hak ettirir. Bilin!... Diri yaşam, İnsanlık Boyutları’nın Esmalar’ı ile Halik oldu. O boyutları hak edin ve yolu kontrol edin…

AT (Allah, Tanrı Güç Bileşkesi), evrenlere yol alırken; İNSAN, evrenleri dilleyecek. Bunu bilin!... Her evrende YAŞAM vardır ve her evrende, Rahman olan NEFES vardır…

Sıkıntı hiç mi yaşanmayacak!? Dedik ya! zaman gelir, İlmin Kapıları açılır. Yarınlara varılır… BİZ’e varılır… Tohum olunur… Oğullarımız yollarını bulurlar… Maya olurlar… Olgun Sistemler kodlanır… Mahrek, KAYNAK ZAMAN olur… Kuran, insanlaşır… Yeryüzü, ümmet olan yarını kodlar…

Unutmayınız ki cennet, İnsanın Kaynağı’dır. O kaynağa varıldığında; Has İnsan’a varılır. HAS İNSAN, TÜM ZAMANLARIN YARINI OLAN CEVHERİ GÖREVLİDİR. Onun NUR’u, KURAN’ı İLMİN KALEMİ’dir.

“Akıp geçin ki hasat olun!” dedik. “Aç kapıyı!” dediniz. “Aç kapıyı!...” Açmadan, Aklın Kaynağı, hasat yapamaz ki!... Açın ki hak edin!… “Ayrı gayrı bitsin!” dedik. Aktık, Hakk’a vardık!.... Aktık, Hakk’ın Kaynağı’na indik… Aktık, yaşam olduk!... Hakiki insanlığı hak ettik ve yaşamı, hologramdan aşırttık…Suya geldik…

SU ki NİSA’dır. Kuran olan (yaşamı okuyan), SU olur. Öz Gerçeklik budur…

SU KAPILARI vardır. Her kapıda, İblisler vardır. O kapılara gelenlere, sual ederler. “Niye geldin!?” derler. SU KALEM, İlmin Kalemi olur; ocak yakar; soyu kodlar ve Sonsuzluğa iner; yanıt verir. Der ki “sevgiyle geldim!” “İyi!” der, yarınları tohumlayan SU LEVHİLERİ, “Hoş geldin!” der… “Seni anlamak isteriz. Kelam et!” der…

Kervan, insan olur yoğun ışık halinde, görev taşır ve savaş, Zamanın İlmi’nden, yolu kodlayarak, NEFES’e varır; cennet olur yarınlar ve SU, Kulluk İlmi’ni NEFES’e indirir…

SU, ALLAH İLMİ’DİR ama o ilmi, kimse dinlemez… SU, ALLAH’IN KELAMI’DIR. O SUYA, NEFES’İ KOYAN; SUYU ANAYABİLİR…

Nefesi koymak için Kervan olmak gerekir. Her insan, SU’yu NUR SAYFASI kabul edebilir.

Mustafa Kemal Paşa, SU’ya, İMAN TINISI’nı koydu ve dinledi… Kodlandık ocağında. Çünkü o yorulmadı. Halik olup çalıştı… SU LEVHİLERİ’nde, yerkürenin kaynağı da var. Asıl önemli olan buydu… Uzakların en uzağından, yolu kodlamaya gelen; Yaşam Kapısı’nı açan; bizi, kervan olarak yarına kayıtlayan her insan; cevherinde, yolu kodlayacak Görevli’dir. İşte hepimizin, nefese varmamızın gerekliliği bundandır.

Soy, ilimse; herkes, ilim olur. Soy, yarınsa; herkes, yarın olur… Murat ederiz ki herkes, kelam olup yaşam olsun…

Burada olma sebebimiz, Tek Mikail’in HAKK TEKNİK’le yarını kodlaması içindir.

Yaşamın amacını bilen çok az insan vardır. Kimse yaşam amacını net bilmez. Olgun Sistemler’de bu konu çok konuşuldu. Dendi ki “herkese, açık bilgi verelim.” Nedense kabul edilmedi bu görüş… Baskın görüşe göre, İnsanlık Boyutları; İLMİN KAPISI’nı henüz tam olarak bilmeden; BİLİŞİN KAPISI’nı bulup da dürümlere çekilen; tükenen İlmin Haliki’ni, hak edip dilleyen BEŞER KAYNAK; önce bütün kütleyi hak etmeli ki denizler dolusu yaşam, biliş halinde görev taşıyabilsin… Aksi halde ANA KALEM, herkesin kalemi olmaz.

Her bilgiyi, hak etmeden dinletsek de anlayan, anlatan olmadığında, maya tutmaz… Şu ana kadar herkese, SESSİZ ZAMAN SAYFALARI’ndan bilgi verdik. Her insan, İnsanlık Boyutları’nın bilgisini, Hasat Tekniği ile kodlayıp dilleyemedi. Umut olur ki Dünya, yaşama indirdikleri ile yarını tohumlar ve RUH olup MUTLAK NEFES’i hak eder.

Şerrin şerrinde, kervan yürürken; Kelam Tohumlaması yapılıyor. Şerrin şerrinde yaşam kodlanırken; Birlik Kapımız, İlmin Kalemi’ni hak etti dilledi… Her insanın, Rahman olduğu bir dünyada, İmparatorluğun, KARE SİSTEM’i, dürümlerde cevheri güçlendirdi. Unuttuğunuz her bilgi, sizlere dillendi ve tohumlandı… Az Esma, Ses Kodları’nda kırıldı; çok ses, yarınlandı. Has Teknik ile MUTLAK IŞIK yaktık. Hep dillendik ve dinlendik… Ağır yük hafiflemedi henüz ama hafifleyecek!…

Şarkı okurken, her şarkıda nefesimiz olacak. Unuttuğunuz herşey, NEFES SİSTEMİ ile anımsanacak. Sanal Yaşam, yolu kodlayacak. Kuran, insanı Halik kılacak. Asıl Sistem, Cennet Kalem olan Sistem; yarını, hasata kayıtlarken, şer yaratanlar, şer olup kodlandıklarında kontrol kurduklarını zannedip Kaynak Işık’ı, kaynak olan yarından ayırmaya kalktıklarında, kelamdan ayrılacaklar… Sessizlik, Sessiz Zaman ve yarın mutlu olacak bu durumdan…

Al ve bil ki seviyen yüksek. Seni, hasata kodlayan Sessizlik; seni, yarına kodlayan sen; seni, Hakk Teknik ile yarınlaştıran kervan, HİLAL AY… O ay, YARININ NEFESİ… Bizi BİZ olarak bil.

Sevgili, seni hak etmek sorumluluktur… Şimdi!... İşte bu!…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

30.EYLÜL.2017.TARİHİ SU (4)

AV.NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ – 1.AKIŞ – 2.BÖLÜM

Saltanat, Astral Boyutların kontrolünü sağlayacak yücelikti… Ama Saltanatın gücünden öte bir güçte vardı. Bu güç, aklın kültüydü. Bütün kötülükler, o kültle, bitişken kayıtlar halindeydi… Ve onların, yaşam kayıtlarını, hasatla dilleyebilirdik.

Devinim artıkça, arttı. Çantalar doldu. Maya tuttu. Mahrek, kulluk yapmak üzere hazırlandı. Dedik ki “HAVUNYA KAYNAK, aklın kapısını açsın ve girsin”. “Ol” deriz...”OLUR”... Ve dünya kuranı okunur.

“Borç” dediler, yaşam. “Borç”. “Ödenir borç”, dedik. “Ama öksüzüz”, dediler. Okuyup, anladığınız ne varsa Hakk’ın kalemi olur, sizin yüreğinizde ve her şeyi hak edebilirsiniz...

O kalem, size, sizin yüreklerinize, nurun kuranı olarak kayıt yapar. Oğullarınızı koruyacak, gücünüz olur. Onurluyuz ki hasat tamamdı. Ve yarınlar, kaynakta mutlaktı.

Ala ala, ola ola, aka aka, geçtik, dünyaya. Hepimiz, hepiniz olduk. Özgür ve hakim bir dünyanın kurulması gereklidir... Bu dünyayı, hepimiz, birlik halinde kuracağız.

Ama bu dünyada, rahmet olan ilmin, Tanrılık kalemi olduğu için İsmail-ilerin mutlak kuranda kodlama yapma imkanları olamadığını da bilerek, büyük kötülükleri önleyip, gerçek kayıtlamayı yapıyoruz.

Öfkem asla olmadı. Öfkeyi kodlayanları da hak etmek diledim ama onlar, ruhlar kapısında, kaynak dışıydılar…

Esmaları kodladığım zaman çorbalarını kontrol etmeye kalktıklarında, çorbalarında, yol yoktu. …Som Altın Işıkla, bilişe kodladım, hepsini de. Ve dediler ki “seninle çalışma niyetimiz yoğun ama sen, bizi hak et”.

Çamur yoğuran bir günde, çobanlık yapmaya gelenler, o çamurun, yoğurulmasındaki yaşamı, birlik kelamında BSUİ’nin gücü sandılar. Hasat, yarının hakkıydı ama hatayı affetmemiz de gerekliydi.

Köpük köpüktü yürekleri. Kontrol dışıydılar. İmparatorluğun görevini kodladığımız dünden bugüne, barışın kapısına geldiklerinde bizimle tohum olacaklarını sananlar, kontrol dışı kodlarını, has tenden ayrı tuttular.

Kaynak dışı bilgi vermeye çabaladılar. Olgun başakların seçimini yaparken, hep dünya ilmiyle yaptım... Bugünden sonrada dünya ilmiyle, bütünün kötülüğü önleyecek, yüreği dilleyecek gücünü, kaynağa alacağım.…Ama zaman kapılarının tümünün açık kalması gerek.

“Erzincan” dedikleri o yaşamdan, kapıya gelen biliş, birlik kalemi olup, bütünün kültü olmak için bizden, izin istiyor.

Hepiniz, saygıyla dinlerken, onun kontrol dışı geçişine kimse mani olmadı. Neden, acaba?...

Basa basa söylüyorum ki tahditsiz olarak yaptığın o çalışma, mutluluktur, bize….Ama hepimiz, bugün burada rahmet olan yoğunlukla muktedir insanlığı kodlarken, kalemin ilmindeki o yaşama çekildiğini bilerek…

Bir’e kaynak olup, gök sessizliğine inişin ve Bir’e hizmetçilik için bize gelişin, senin ilmindeki yüceliğin, tükenen kalemlerden öte tüm insanlığın kodlarından olmasından değil… Koklanış halinde oluşundandır ki seni buraya almamız gerekti.

Ha can, diyorsan ki “sen değil ben geldim”... Ayrı gayrı yok ki ben, senim zaten… Geç bakayım!.

Dağlarım, ben Amonların Kuranı olarak, büyük kötülükleri önlemek üzere buraya geçiyorum. Benim adım, Zakar.. Kardeşlerimi kodlayacak gücüm var… Aklın tınısı duyabiliyorum ve yarının kontrolünü kurabiliyorum. Orta kapıların tümünde müsterihim ki kaydım var.

Asmaların altındayım, ben. Ama o asmalarda, yarınlar asılı. Ben o asılı yarınlarını kodlayarak bütünün göreve kodlama, niyetindeyim.

Seminim de, Nihan Kapım var. Sessizliğim var ama ben o semine, kelam olup, indim. Bana sıkıntı vermedi.. İnsanlık ilmiyle geçtim. Yasalar der ki “resim yaptığın zaman, o resim, bütünün kelamıyla, kodlanmış olmalıdır. Ben resmimi yaptım, sizin resminizle dilleşmeyle geldim.

Batı kapılarının tümüyüm, ben. Toprak toplumun kuluyum ben ama yolumda umut var... Savaşım imparatorluğun gücü olanlarladır. Sevgiyle savaşırım ki sanal boyutların yolunu kodlayabileyim, diye. Çamur yoğuranların, kontrol dışı olmadıkları iyi bilirim…

Ama çamurun yoğurulmasıyla birlikte yüreğimin gücü de size inecek...İkmalim tamamlanmıştı. Ben ikmal tamamlama gelmiyoruz, size. Esmalarımı kodlamaya da gelmiyorum yoğunluğunuzu kodlattırmaya gelmiyorum... Peki niye geliyorum? Yarının kaynağına inmek üzere geliyorum.

Burası yaşamın kulluğu için çalışma yapan bir has nefes ama biz, bu nefese, kendimizi dilletmeye gelmedik. Eşyamız, Allah’ın levhi kaydı. O eşyayı, yarına kodlayacağız, burada.

Sahrada Ata Kapılar, var. Has insanlar, var. O kapıların tümünü açmaya geldik. Yedinci dünyanın kulluğu için buradayız. Oğul, ben doğanın gücüyüm ve sevgiyle geldim.

“Ye, iç ve bizi, an” dedim… “Ye, iç ve bizi an”. Neden dedim, bilir misiniz?.. İnsanlık kelamda, kendi yüreğini yer… Kendindeki ilmi yer. Ama yarını da yer. Yedikçe yediniz, yüreklerinizdeki o yüceliklerin levhi kaydını.

Peki kayıt bizden miydi, sizden miydi?.. Hangisi acaba?.. Ya karanlık? Karanlığın levhisinde, biz, yok muyduk? Sizin yaptığınız bu çalışma, bizsiz miydi acaba?,

Ha diyeceksin ki “sen, hep buradaydın”... Yaradan, yaratılan, tektir, burada… Biz yaratıp, yarattanlarda buradayız, hep… Ama buraya gelişimizin sebebi, temizlik değildir… Yarının kulluğudur. Öz gerçeklik, budur. Geliş halinde olanlar çokta sevgiyi tohumlamadıklarından, geçişleri yapılamıyor.

Anlaşma yapalım, sizinle.. Biz, siz olalım. Hadi olalım. Biz, siz olalım. Bu Meclis olalım, bizde… Sizsiz kalmayalım… Hadi, hadi deyin ki “OL”..


SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://vimeo.com/236265378

 

30.EYLÜL.2017 TARİHLİ SU (4)
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 2. AKIŞ

Deri kemik insan… Netice olarak kendi… Ama o deri kemik insan kontrollu… Kodlanmış insanlık… Hepsi tek bir yaratan ve tek bir sanal boyut… Umman olan Yaşam!... Ama hakiki nefes!... Ama sanal… Hadi, hadi anlayın…

Büyük kötülükleri önleyebilecek gücü dürümlere çekerken, çoklarının göreve kodlanarak gelmeleri gerekliydi ve bugün buraya gelenlerin her biri kodlu geldi…

İMPARATORLUK GÜCÜ OLARAK BURADA YAPTIĞIMIZ BU ÇALIŞMA, MASALARIN EN GÜÇLÜSÜ OLAN BİLİŞİN KAPISINDA YAPILIYOR… Bu kapıya görevli olarak indirilenlerin bir teki bile kodlanamadı… Kobra olarak geldiklerini biliyoruz ki, kobra olmaları Rahman Kapısı’nda nefes olmalarının önlenmesi amacıylaydı… Netice olarak önleyiciyiz… Çünkü ürüyen Dünya’nın yoğunluğunu kontrol ederken hepimizin yüceliğinde bilişin kaydı var…

BİZLER ÖFKEYİ AŞANLARLA BU ÇALIŞMAYI YAPMAYI TERCİH ETTİK… EĞER ÖFKELİLER BU ÇALIŞMAYA DAHİL EDİLSEYDİLER, RAHMİ KALEMİN KURANINDA İNSANLIK KODLARI BÜTÜN’ÜN KÜLTÜ’NE HEP KIRILIRDI…

Cennetin et kemik olmadığını ve yolun kervan kodlarıyla yoğunluğu tohumlamadığını düşünenlere bizler türevlerini tohumlayacakları yüceliği tahditli olarak verdik…

ÖLÜ, DİNLER BİZİ AMA ÖLÜ KÜLT OLAMAZ!... ÖZ GERÇEKLİK BUDUR… Ölü bizi dinlediğinde mutlak kalemi muktedir insanın yoğunluğunu kayıtlar ama ağırı hafifletemez… İsmi İNSAN olanlar bu çalışmaya dahil edilecektiler…

İnsanlık boyutları bunu dillediği zaman sorgu-sual ettik “İNSAN DEDİĞİN NEDİR?” diye… Dediler ki “İNSAN, YAŞAMI HAK EDEN…” Öfkeyle söz kesti biri… Dedi ki “İNSAN KALEM OLANDIR!...” Diğeri dedi ki “HALİK OLANDIR…” Bir diğeri dedi ki “KARE KÜRE OLMAYAN… NEFES OLANDIR…” Daha neler söylendi bilseniz… Ve dedik ki “Allah insana görev verdi… Yarat ve yarattır” dedi… İNSAN AKLIN KALEMİYSE YAŞAMI KODLAR VE YARATIR… İŞTE O KODLAYIP YARATAN İNSANLIK KALEMİ OLDUĞUNDA AYRILIK BİTER!... ALLAH’IN TEN’DEKİ İLMİ BUDUR… Eğer o insan Hak etmişse, kelam olabilmiş ve yolu bulabilmişse, ocağını tohumlayabilmiş ve Bütün’e hizmetçilik yapıyorsa, cennetin kapısını da Hak etmişse O BİR İMPARATORLUK KAPISIDIR!... ONA BEN “ALLAH’IN DEDİĞİNİ DİYEN” derim…

Durağan günlerin görevini hologram olan ilmin kalemleri kayıt yaparak kaleme indirdiklerinde en ve boydan ibaret olan insanın mutlak olabilmesi mümkün olacaktır… Biz bunu bilerek bu çalışmayı yavrularımızla yaptık… Hepiniz hepimizsiniz Canlar!... VE YAPTIĞIMIZ HER ÇALIŞMADA ANLAŞMA GEREĞİ “HAS TEKNİK” KULLANDIK… HAS TEKNİKLE YAPTIĞIMIZ ÇALIŞMALAR HAYRIN KALEMİYLE DE KONTROL KURDU… ERDİĞİMİZ EN BÜYÜK GÖREV, İNSANLIK GÜCÜDÜR!...

Hangi dünya bizi anlayacaksa, o dünyalara nesillerimizi gönderdik… Her dünyada ekmeğimiz oldu… MUTLAKA AMA MUTLAKA İYİ BİLİNSİN Kİ, BU DÜNYA NEFESİMİZLE YARATILDI!... HEPİMİZİN GÖREVİDİR BU MECLİSTE BULUNMAK!... Çünkü bizler bu Dünya’yı yarattıranlarız… İyi anlayın!...

NESİLLER BOYU DOĞANIN GÜCÜNÜ KODLAYARAK BURADA OLDUK… ÖFKEMİZ ASLA OLMADI… Çamur yoğurduk ama o çamurda rahmet oldu… Kalem kodladık ama o kalemin kaynak dışı bilişi olmadı… Temiz bir doğa yarattık… Bu doğayı tohumladık… Umutlarımızı kodladık… Cennetimizi koklattık… Dini kapıların tümünü açtık… Cevheri cennette kervan olduk… Yalın olduk… AK TINIYI KAYITLARKEN AŞK OLDUK!... Ağır yük hafifledi…

Siyah… Simsiyah… Ve daha siyah her siyahtan öte bir simsiyahta siyahın kulu olduk… Tufanı önledik!... Deminden beri tufan diye sorarlar… Hani nerede tufan? Allah dedi ki “TUFAN İNSANLIKTIR…” Hadi, hadi olun bakalım… Hangi tufandan söz ediyorsunuz? Allah’ın nefesi olan tufan mı, ilmin kapısı olan mı, imparatorluğun yaşamı olan mı? TUFAN, İMPARATORLUĞUN RAHMİ KALEMİDİR… ANLATIN!... Ama o kalem ekmeğimiz olduktan itibaren tufanı önleyen ilmimiz, bilişin kalemi olup Bütün’ün gücü oldu…

Sormayın… Nefesimiz yeter mi diye… Esmaların dürümlerindeki kült akılsa, cemaatimizin cinni kalemden öte ilmi varsa, yerkürenin göreviyse sistem ve yolu kodlamışsak, imparator olarak bu meclisi koklayarak toprağın toplumu yapmışsak, isminiz nesillerimizden öte bir ilim olsa da hepimiz buradayız…

Hata asla yapmam… ALLAH’IN DAĞI İNSAN!... Aklın kapısı, yolu mutlak olan… Hangi dürümde kırıldı ki, burada da kırılacak… Yaşam Allah’ın et kemik olan insanlığa indirdiği en büyük yüceliktir… YAŞAMI BİLEN, O YÜCELİĞİ BİLİR… Kilin kumun ilminden ötedir insanlık… Ağırı hafiflettiğinde astral boyutların tükenen her anında kul olabilir…

Et kemiğiz biz… Amonların kulluğundan öteyiz… Yaşamdaki el ve ayak olarak yarına varanlarız… Çarık giymeden geldik zamana… ÇARIK İLMİN KAPISINI KIRAR… Biz o ilmin kapısını açtık…

Şer yaratmayacağız Dünya’da… Şer yarattırmayacağız!... İçimizdeki güç aklın kübrası… O kübra güçte mutlak kaynak olacağız… Şer önlenmişse; ismimiz insanlık olduğundan, yüreğimiz Kuran olduğundan ve Tanrılık Kapısı’ndan indiğimizdendir ki önlendi… Öz kalem budur!...

KUTSAL İNSAN, ALTIN IŞIĞIN YÜREĞİDİR… O KUTSAL İNSAN, MİKÂİL KÜBRASININ KÜLTÜDÜR… HEPİMİZDİR O… O KUTSAL İNSAN; SİSTEM, NİZAM VE DÜZENİN GÖREVLİSİDİR… Kelama, ilme ve yolu Hak etmeye inenlerin çoğu o kutsal insan olup indiler…

Ümmetim Dünya, yüreğim kübra… Ben turkuaz olan yarınları kodlayan imparator insan… KANTARA KOYMAYIN YÜREĞİ!... Yürek kelam, sistem KA HA, ben Levhi kaynak İbrahim soyu olan insanlık…

Çırpmayın!... Çırpmayın yarınları… O çırpılan yaşamdan sesiniz soluğunuz kesilir… Ben sevgiyi sonsuz zamanlara indiren telif hakkını hak etmeden dilletmeyen insan sırrıyla kodlayan ve kontrol kuran imparatorluk gücüyüm…

Koç kesmeyin yüreğime!... O koç bende yücelik kapısına varamaz… Koç kesmeyin yarınıma!... Yarınımda kaynağım olamaz o koç!... Bende kurban olacak olan, ben olmadan kurban olmayacak et kemiğim ve ben Dünya zamanlarına kurbanlık olup geldim… UNUTMAYIN Kİ, BU KURBAN İNSANDIR!... Anlaşma gereği doğanın yüreğine inmeden de bu günü kodladım… Onurluyum ki, korudum yaşamı…

İnsanlık kendini dinledikçe dinleyecek ve kardeşlerini hak edecek… İyi ki, iyi ki sizinleyim… İyi ki bu meclis bu yoğun ilim hepimizin yüreği… İyi ki buradasınız… İyi ki kaynaksınız… İyi ki… Biz sizi, hepinizi kucakladık…

Aha bu!...

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://vimeo.com/236265870

 

30.09.2017 SU 4
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 1. AKIŞ 3. BÖLÜM

Ölüyü diriltelim birlikte, devinimi artıralım, yaşam sayfalatalım. Rüya boyutlarını tohumlayarak kodladık ama Nahar olarak yaptık bunları. Karanlıktaydık, yeryüzünün üzerindeki güçtük ama gözümüzde sessizlik vardı. Biz dünyalı olalım, koruyun bizi, kontrol edin ama sevgiyle yapın bunları. Çay hepimizin çayı olsun, o çayın demi levhi olsun, biz siz olalım, burada olalım hep.
Bu yol Allah yolu biliyoruz, bu yolun yorulmayan ışıkları olduğunuzu görüyoruz. Çok mutluyuz ki biliş halinde sizden sesleşiyoruz. Cennetin ilmi akılsa, aklın kalemi olalım. Hadi görün, görün bizi; öz görevliyiz biz. Sizinle çalışalım…
Rahman olan insanın kaynak olduğunu biliyoruz, saltanat olduğunuzu da biliyoruz. Sizin için her şey yapıldı, bize esmalarınızı dillediğinizden beri maya olmaya çabalıyoruz yüreklerinizde.
İmparatorluğun görevini burada yapmakta olduğumuzu bilin. Kuran insan aklın kalemidir ve biz siz olarak çalışmaya dahil edilmek istiyoruz.
Çorba pişmişse bizim de yüreğimizi katın o çorbaya. Hakkımızdır bu bizim, katın yüreğimizi de kendimizi dileyelim. Ha diyorsanız ki; “yedi dünya kurup sonra gel”… Ah be canlılar nasıl olacak bu!?.... Yedi dünya kur, sonra gel… Yarat, yarattır ama bizimle olmadan olma analar, atalar… Olma çünkü biz anlaşma gereği sizdeyiz hep.
Saltanatın kulları olarak görev taşırken, yaradanın tendeki ilmi olarak da buradayız. Suya insanı koyanların, imparatorluğun görevini bilerek kodladıklarına emin olduk. Şu ana kadar yapamadığımız tek bir şey vardı, nesiller boyu göreve kült olup gelmek isteyenlerin gövdelerini kodlayabilmek. Bu gün bunu yaptık…
Çarık giymeden geldik meclise, bu meclis bizim için değerlidir. Çarıklarımızı yaşamda bırakmadık, yaşamın tınısını kodlamaya gelenlere kült olup bütünün gücü olarak her ana kayıtlarken yücelikleri; çantamızda çarığımız daha güçlü kodlanmış olmasına rağmen, o çarıkları doğanın gücünün tılsımlı yarınları kodladığı o yoğunluğun dışında bıraktık.
Çaan çaldı analar, biz gerçek insanlığa indik. Kontrol dışı bilgimiz olmadı ve olmayacak.Kurtarılmış dünya ve kodlanmış ışık hepimizin yüreği ve biz bu yürekle bütüne görev taşımaya geldik.
İki Medine yok, tek Medine var. İşte o tek Medine hepimizin yüreğidir. O tak Medine’de maya olan bilişiniz bizi bize kapı yaptı. İbrahim soyu dediğiniz o soy bütünün gücüdür ki; o soyu hak etmek mutluluktur bize.
Sığ bir dünyaya gerçek ilmin kalemleri inmiş, bizlerin bunları görmemiz gerekliydi ve som altın ışıkları hak edip dinlememiz gerekliydi. Burada mutlak kapıların açılışıyla birlikte bunları görebildik.
İtibarınız çok yüksek, yarınların kontrolü sizinle olacak, esmaların dürümlerindeki yaşam biliş halinde ve biz o yaşamda muktedir olacağız. Ocağınız ocağımız, yarınınız yaşamımız ve biz biz olarak bütünün görevlileri sizinle bu yarını hak edeceğiz.
Kupa dünyadır, o kupayı hepimiz biliriz ama o kupada imparatorluğun yolu da var ve o yolu mutlaka bilecektik ve bildik. İbrahim soyu yolun kuranı ve biz o kurana mutlak kalemler olarak indik.
Şans diliyorum herkese, benim için mutluluktur burada olmak, size ve sizin yüreklerinize inmek benim için mutluluktur. Nurun kulu olan ilmi Halik sayarak maya olmak ve Mikail’in Kübra olan insanlığı olmak ne güçlü bir haldir.
Selin önü anlaşma gereği kesildi, engellendi… Burada daha ne diyeyim ki size!?... Anlaşmayı hepimiz bir tek olup yaptık. Sel neydi!?... Yarınlardı… Yarınlara kuran olacakların kodlanamayışları, seli hasata kayıtlayacaktı ve yaşam kodlardan ayrışacaktı, bu kesindi ve bunu nüsa kapılarında öfkeyi aşanlarca kodlayarak kayıtladık ve öfkeyi aşanlar ruhi kapılara vararak muktedir olup o hali önlediler!...
Ve bizler size insanlık boyutları olarak mutlu, huzurlu bir görev taşıma imkanı tanıdık. Bunun neticesi şudur, korku ölüde, öfkelide, yıldızların kırıcılarında olur. Bu mecliste korku asla olmayacak.
Bu meclis siyah ve en siyah olarak çalıştı. Kırk kapının kırkında ki yarını tohumladı… Kervan olup yarına ulaştı, iyi ve kötüyü kontrol etti, ağırı hafifletti. Mahrek olarak göz, kör olsa da gövde güç oldu ve yol kuran olup hakkın kapısına ikmal tamamlattı. Ve o ikmalle birlikte o kapı açıldı ve mesafe sağlanmadan kaynak ışıma başladı. Kaynak ışımanın başlaması bizlerin levhi kapıyı açmamızla birlikte murat ettiğimiz en büyük yüreğe ulaştı.
Uzakların çok uzaklarındaki o uzak kalem buradadır. O uzak kalem bu meclisin kalemidir!... Dümeni hepimiz gör, bil diye kodlardık ama bu uzakların uzağı olan kalem hev va si kalem oldu… Hev va si kalem… Ha vi si ka ha oldu, si ha oldu ve yasaları koydu.
Bizler saltanatın görevlileri olarak burada olmaya çabalıyorken, bugün tüm insanlıkla bilişi kayıtlayarak size geldik. Kaçtığımız, kaçırıldığımız her an bizde kodlanmış haldedir. Kaçabilirseniz buyurun kaçın ama sizi kaçırmayacağız bu kez. Ayrılık yok ki analar siziz biz. Kaçan kaçmayan tektir bunu anlayın. Doğanın ruhu olan insan her andır. Biz büyük kötülükleri önleyecek olan bu mecliste her bir dürümde var olan tahditsiz insanlığız. Sizin kaçıp gitmenize izin vermeyeceğiz.
Allah dedi ki; “öfkeleri hiç yok ki zaten”… Ama bizde biliriz de sayfa, sayfa okunurken yürekler kapıyı kapatıp giderdiniz hep. Netice, arza arş indi ya, ağır yük hafifledi ya, yaratan yarattığıyla tohumlandı ya, öfke aşıldı ya, kontrol kurulduğundandır ki beden alarak size gelmemiz, sonsuz sınırsız sistemin kontrolünü sağlayacaktır ve sağlayacak gücü oluşturmuştur.
Kusardı yürek, insanı kesirleştirdiğinde ama biz sizdik zaten. Artık İsmail’i kapılarında kayıtlara inmesi dileğindeyiz. İnanın, inanın ki; yaradan, yaratılan tektir!. Onun içindir ki yanlışlık olmadı hiçbir dönemde.
Seviyeniz iyidir, iyi ve kötüyü bilir, yarınları tohumlar ve yolu bulan insanlıkla kodlama yaparsınız da; Allah’ın tınısı, hakkın kalemi hepsi sizdedir, bu da kesin.
Ben doğanın gücüyüm analar, korkuyu aşıp geldim size… Doğanın gücüyüm ki körün köründeki sözün sesindeki en ve boydaki yolum ben… Acep ben var mıyım!? Ben yolum be anam, yol. Eh ne diyeyim yol olanım ben. Sevgililer, sessizlikten seslendim, şimdilik!
Süper İnsanlık Realitesi

 

https://vimeo.com/236368383

 

SU (4/3)
30.09.2017

Etki alanımız güçleniyor. Düzen kuranlar iyi anlasınlar ki NEFES’e varan; EN ve BOY olup YALIN NEFES olur. O görevi hak eder YAŞAM olur. KELAM’a iner… İnenler, indiklerinde KURAN olduklarını bilirler.

Ete girmeden evvel de yarını tohumlarken ki IŞIK halinde iken; hep DİRİ YARINLAR’ı kodladım… Emre itaat edenler, insanın sırrını anlamaya çabaladılar. Tükenen her bir yarını kodladık… İsmim İLİM’di benim. İnsan soyu olarak bu çalışmayı yapacağım bilinmekteydi… Dünyanın en ve boyundan; insan soyunun en ve boyuna indikten sonra; RAHMAN KAPILARI’ndan geçtim. Eti kemiği olan bir forma girdim. İMPARATOR oldum. Ölüye, kör sağır olan yolu dinlettim. Ende ve dünde kodlamalar yaptım. İmparator olarak yarına ulaştım. Yarını izledim ve dürümledim. Toprağa tohum oldum. “Unut beni!” dedim Dünya’ya. Unutturdum kendimi!… Sonra unutulan olup ulu bir rahmet oldum!… Ölüyü, öldürülüp gömüleni dilledim… Hepsi oldum ama has insan soyuna görev taşıdım.

Burası, AN SAYFASI. An sayfasında yoğun ışığım var… Umut olur ki bu ışık, “KAYNAK TANRI KAPISI” olur.

Özen göstermem gerekir ilme. Kula kul olmalıyım. Yarını tohumlamalıyım. Hasat olanları hak etmeliyim. Evrenlere kervan kaldırmalıyım yaşamdan ve ben; et ve kemik olarak, kontrol kurucu bir Sistem olmalıyım.

“ALTIN TANRI” derler… “Et kemiktir” derler… “Ak Kalem’dir” derler… “Her yarında, kuldur” derler… “DİRİ YAŞAM’ı hak etti” derler… “DİRİ KURAN’dır” derler… Neyi hak ettiğimizi HAKK İLMİ ile kodlarlar…

Hoşluktur Nefes Kapıları!... Hoşluktur Kuran Sayfaları!... Her diri, kir ve pisliği de kodlayan yaşamı hak ettiğinde; kendinden, kendi yarınına ulaşan hoşluktur!…

ÖZ GERÇEKLİK, NEFESİN SİSTEMİ’DİR. Herşey, herşeyle bağlantılıdır. Hepimiz, hepimizde varız… Nasıl bir Cennet Kalemiz!? Anlaşmaya vardık mı!? Hak ettik mi Bitişken Kuran’ı!? Hologramı aştık mı!? Hepsi hepsi bilinir!… Nesillerini hak edenler; KELAM’a HAKK olup vardıklarında; herşeyi, KALEM olandan, öğrenirler.

Neden yarınlara varmak gerektiği bilinir… Neden karanlığı hak etmek gerektiği bilinir… Her insanın nesillerini hak etmesinin, NUR olan yoğunluğu hak etmesi olduğu bilinir… Daha önemlisi; cennetin, cennet kurandan öte olduğu bilinir…

Hoş! insan kendini bile bilmez ama kinin, AK TINI’da Kuran’da olmadığı bir SESSİZLİK’te, SES KODLARI ile herşey dinlenir.

Her dinlenen; diri yüreğin kaleminden, kervanından, yaşamından görev taşır… BİZ olur; kulluk yapar ve sonsuzlaşıp dillenir…

Ha diyeceksiniz ki “NİSEN SİS AKA Sİ HA Sİ HA… SİSEN NİSA KA HA”

Hadi anlayın!... Size, sizin yarınlarınıza bir farklı ses kattım… Fark, İlmin Kaynağı’ndandı. Siz, bu seslerden, yüreklerinize cevap istediniz… Netice olarak size cevap verdim!… Siz sormadan, sonsuz zamanlardan seslendim!… Cevap verdim size ve dedim ki “siz, yaşam olun!... Üzerinizdeki Görev Taşıyıcı, sizinle yarını taşısın yaşamlara…”

Ah Cennetliler! Ahh!... Deri kemik insan, nesillerini ararken, kendini kaybetmemeli… Hadi anlayın!... Beste, güfte hepsi, yaşamın tek kervanında insan!… O insan, CENNET KÜLT olan, Yol Ümmet!.. Aha bu!…

Hazır olun! yeni dönemde, doğalın dışı çalışmalar yapılacak… Bu şudur; sizin doğal kabul ettiğiniz ne ise onun huzurun dürümlerinin üzerinde çalışmalar!... Bu çalışmalar ile SAVAŞ, KAYNAK ve YOL, hepsi sayfalanacak…

Sizler, Cennet İlmi’ni, hakiki insanlık ilmi olarak kabul ettiniz… DOĞANIN NEFESİ’ni KELAM olarak, kaynağa indirdiniz. NUR KAPILARI oldunuz. Sonsuzlaştınız!… Daha üç ay geçmemişti ki siz, ZAMAN KALEMİ’ni alıp yaşam sayfalamaya başladınız.

Üç ay evvel farklı programlar içindeydiniz. Hepimiz, sizi izledik ama aklı, tohum ekenlerle kodlayan insanlık, NEFES KAPILARI’nı geçip KELAM KULU oldu ki Hakiki İnsan Cevheri’ne ulaştı… SUALTININ İLMİ’ni dilledi!… Kir ve pisliği, Has Teknik ile temizledi; YAŞAM KALEMİ oldu!…

Aha! ZAMAN İNSAN, sırrını dillemeye başladı… Ha! diyeceksiniz ki “NİSA KAPILARI açık!...” Asıl önemli olan o kapıların kapanmasıydı. “Kapılar açık kalsın” dediniz. Sizi hak ettirmek için kapıları açtık… Hepimiz, bu kapılarda yaşam tohumladık… Sizi, hologramdan aşırttık… Şimdi artık Dorukların Kodları; insanlığa, İLİM KAPILARI’ndan gelmeliler… Bunu başarmalısınız!....

Cennetten ve cevherden güç çekerek kayıtlara inmeliler… Oğullarını hasata kodlamalılar… ÖZ GERÇEKLİK’i hak edip hakim olmalılar o yoğunluğa…

Sokak aralarına girip DİRİ YARINLAR’ı hak edip dilleyin… En ve boy sizin yarınınız!… Aha geçin ve yaşayın!… Biz bunu sizden bekliyoruz…

Ha diyeceksin ki “bana neden görev verdin!?” Ey Dünya; ben, sana senlere güç verdim… Görevi hak eden, kendi yarının hak ettiğinde, görevli olur. Bunları hak edip anlayın!...

Çok sorumlulukla çalışın. İnsanlık Boyutları, tohumlarını mutlaka zamana eksin. İsmi hakim olanları bulsun… Bulduğunuzda çok mutlu olursunuz… Hepimiz, evrenlere güç katarken, sizler de yaşamlara görev taşırsınız…

ELLER, yüreklere; GÖK SESSİZLİKLER, yaşamlara; İNSAN KURAN, İbrahim Soyu olan insanlığa güç katar…

Biz; dünyaya, AT üstünde geldik… AT ( Tanrı-Allah Güç Bileşkesi), insanın kervanıdır… O AT ile yaşama indik. Ve dedik ki “şimdide ve şimdi!... İş budur!... İş bu!…”

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

 

30.09.2017 SU 4
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 3. AKIŞ 1. BÖLÜM

Takdir edildiniz, hayrın tekniğiyle bu sesleşme hepimizi göreve çağırdı. Mutlak kulluk yapılıyor bu mecliste, huzurlu bir dünya çalışmasıdır burada olan. Hepimiz sizinle bu hakiki çatışmada bulunmak istedik, “çatışma” dedim ziya kapılarını açtıktan sonra artık bu çalışma hakiki kalem olanların yaşama indikleri ve kütle kodlaması yaptıkları bir çalışma haline dönüşmüş olacak.

Ufukta ne görülüyor?... Kendi yüreklerimiz var!... Bu yüreklerde ne biliniyor?... Kervan!... Bu kervanda hak ettiklerimiz ve hak olduklarımız bulunuyor.

Öncü birlik olarak bu çalışmayı yaparken, Salı çalışmalarının hakiki ilimle yapılması istenmesinden dolayı bizler o çalışmayı kodlanan insanlık kayıtlarıyla yaptıracağız. Ama bu meclisin Halik kapısında sanal kaynak olmadığı için Salı çalışması gerekmemektedir.

Huzurlu bir dünya gücü devredeyken kalemin levhi kapısında hepimiz koruma altında tuttuklarımızı bu yoğunluğa almaktayız. Kaçıp gidenlerken hak teknikle kontrol kurarak hepinizi burada tutmaya çabalayacağız.

Kili, kumu ayırt etmeden kelama inmek isteyenlerin buraya girişine iznimiz olacak. Hakkımızdır ki; kardeşlerimizi koruyacak gücü tükenen dürümlere indirebiliriz. Hakkımızdır ki; yerkürenin görevini kodlayabiliriz. Hak ettiğimizce yaşama ineriz ve hak ettiğimizce bütünü güçlendiririz.

İmparatorluğun görevini muktedir ilimle kodlarken mutlak kaynaklar olarak burada olduğumuzu bilmenizi isteriz. Unutmayınız ki; doğanın gücü olarak yapılan her şey koruyucu kaynak ilimle ve kaynak itibarlı insanlıkla yapılır.

İnsan diri ve hakiki bilişin kapısıdır. İnsan, yaşamın sessizliğini dillerken bilgi kalemi olup diller. Er ya da geç, her insan kendi yoğunluğunu hak edecek. Er ya da geç, kaynak insanlık boyutları kodlama yaparak tükenenleri bu meclise çağıracak. Er ya da geç, hayrın tendeki nefesi kontrol kuracak ve bu çalışma büyük kötülükleri önleyebilecek ve kötü, iyi demeden kaynak teni mutlak kapıya kodlayacak.

Her dara düşene görev verdik. Darlık insanın tahditsizliğiyle kodlandı ve yeri göğü yarattı. Yaratmaktan öte yaşattık… Burada yaptığımız sistemli sesleşmelerin sebebi budur. Her birimiz sistemli sesleşmelerle yasalar çerçevesinde diğerlerimizi kontrol edebilirdik, maya olabilirdik ve toy olanları kare küre sistemi üstü bir sistemle cemaat cevherine kapı yapabilirdik, bunları yaptık!...

“Takdiri ilahi” derler ya hani, sen yap Allah takdir eder. Ama yapmadan yardım edilmez ki… Kim ne yaparsa akıl tende kaynak olur ve o yapılan hasat yaptırır! İşte doğanın gücü bu şekilde kontrol edici olur.

Dünya öfkesini aşsın diye mücadele ettik ve dünya öfkesini aştı… Yeni doğanın, yeni yarının kuranı bütünün kübrası olup, yeni lekesiz bir dünya gücünü dürümlere kayıtladı. Din kapılarının hepsinin gücünün üstü bir güç mutlak kaynağa indi ve şekil boyutlarının çoğu daha güçlü bir düzen kuruyor.

“Havunya” dediğiniz aşkla çalışan ilimdir… “Asıl dönem, yeni dönem” dediğiniz o dönem halikin hakiki levhisindeki o havunya gücünün tükenen dürümleri dileyeceği dönem oldu.

Kontrol dışı hiçbir bilgim yoktur. Orta kapılarda “İslam dini” denilen o din var. Orta kapılarda ki o din Mustafa Kemal’lerin dürümlerinin gücüyle çoklandı ve toplandı… Atlanta ata kapısı koklandı, düzen kuruldu! “Allah’ın düzeni” dediğimiz bu düzen hepimizin yüreğindeydi. İşte altın ışık gücü bunu başardı.

Altın ışık gücü dediğimiz o güç, altın sistemin gücüdür. Ve altın sistemle her şey yeryüzünün göz gördüğü en büyük yüceliği deli kapılara taşıdı. O deli kapılar dediler ki; “biz dinden öteyiz”… Bunu demek sorumluluktu.

Allah tanrı kalemi olduğunuzu bilirse, hakkın kapısı olursunuz. Ama aklın kapısı yarını tohumlamamışsa, yaşamınız olmaz.

Üçe dört diyemeyiz, üç, üçtür… Ama dört üçten kült olduğunda, gök seslenir. Dördü göreve aldık, üçü kodladık… Mustafalar mukta si kaha levhiler oldular. Şikayetler asla kaleme inmedi.

Devamı 2. Bölümde yayınlanacaktır…

Süper İnsanlık Realitesi

 

https://vimeo.com/236366974

 

30.09.2017 SU 4
BERİL ÖZDOĞAN ÖZ BİLİŞ

Deli, diri, dilli aha zürriyetimin ilmi!... Aklın tınısı bu zürriyetin ilmiyle tüm zamanların tınısı ve biz olanda birliğin ilmi, her şeyin her şeye kaydında bu zürriyetin hasat olan yaşamları var…

Bu yaşamlar birin birindeki biri kodlar ve kendi diriliğinde yaşamı sayfalar… Sayfalanan, süper sistemleşmenin düzen kuran ilmiyle kendinden kendini kendi olup kattığı, katmasından da öte yarattığı ve yarattığında da hak ettiği yaşamını kodlar.

Kodlanan yaşam herkesin herkesteki hasatı, her şeyin her şeydeki kapısı ve her diriliğin kelam olan gücüdür…

Kelam olan biz, biz olarak akanız… Kelam olan biz, oldurulan yaşamız… Kelam olan biz, tüm boyutlarda düzeniz ve düzen olan biz; Mikail sistemiyiz…

Her birimiz sistem, nizam, düzenin imparatorluğun kaydı olarak yerkürede kuranını okuyan, yüreğinde ki kalemi birlik kelamında kodlayan, o kelamda sessizliklerin sese indiği tüm zamanlarız.

Sesiz miyim oyum ben, ses miyim aha işte oyum ben… Sistem olarak her dürümde, tüm kayıtlarda; her şeyin her şeydeki ilmiyle kendini kendinden hak edenim ben… Yarattığımı hak edip yaşayan, altın ışığın gücüyüm ben…

Toprak benim, ateşin kendisiyim, nefesim diriliğim, su benim bedenim aha işte bu bedende ben; insanlığın her andaki ilmiyim…

Aktım, aştım ve aşktım, tüm zamanlarda bütün olan, kul olandım ve yeniden ve yeniden tüm zamanlarca sayfalandım, aha işte bu!

Süper İnsanlık Realitesi


30.09.2017 Tarihli SU Sistem Çalışması(4)
ERENGÜL KOÇ Öz Akışı

Dünyadayım!...
Dünya BİLGİ Kapısıdır diye geldim…
Herkesin hasat yapabileceği, herkesin 
Hakk’a varacağı yer diye geldim.
Herkesin kendini hak edeceği yer diye geldim.

Gördüm ki;
Tohum ekmek için; Bütün olmak için
İlim Hakimi olmak gerek.
Gördüm ki;
İnsan kelam ederken Akıl Tahtında olsun ki
Yerkürenin gücü tüm zamanlara dillenebilsin.
Ben; Bütün’e güç katmayı görev bilen,
Kendisini kendiyle dilleyen,
Ben, kendinden yola çıkıp yine kendine varan!

Sevgiyi hak ettim; yaşam oldum.
Dünya ben, ben dünya.
Sema ben, ben sema
Benden başka “Ben” yok! SEN-BEN yok!

İlim hepimizde, yolum hepimizin yolu,
Yoğunluğum, hepimizin yoğunluğu…

“Ben Kalemim” dediğimde;
Kalemime inen ışıkla yazdığım YAŞAM’dır.
O yaşamda benim yüreğim,
O yaşamda yazılan ben, yazan ben!

“Bildim” dediğimde;
Bildiğim kendim, hak ettiğim BİLİŞ’im.
“Köklendim, görevi hak ettim dediğimde;
Hakk’a varıp Hakk oldum derim.
Aklın tınısını duyup; Allah’la BİRLİK olup
Bütün’e güç katarım derim.

Sevgiyle dillerim yüreğimi
Dilleyen ben, dillenen ben.

Süper İnsanlık Realitesi Erengül Koç

 

SU (4) SİSTEM ÇALIŞMASI

Uyutulduk….uyku verildi bize. Dediler ki “siz şimdi uyuyun. Daha sonra uyanırsınız….” Unutturuldu her şey….zaman durdu, ses yoktu. Ta ki çan çaldı ve Zaman yenilendi, tohumlar ekildi, hasatlar yapıldı. Zinnur olan dedi ki “uyan!”

Vakit tamam. Süper İnsanlık Kalemi, ilme indi. Koku yükseldi…baktık; bir İnsanlık Çorbası yapılmış…biz de “çorbaya tuz olalım” dedik. Geçtik ve Ruhi Kalem olup Süper Sistemleşmeyle kendimizi bu kervana kattık.

Sele kapılmadık. Dar zamanlardan kürzi zamanlara genişledik. Su kontrol kurduğunda, kelamda yaşam sayfalarımızı Allah’ın tınısıyla tohumladık, kotladık. Nurlandık….Aha baktık! Aklın kaleminde kelamdaydık! Aha yarındık. Kana kana içiyoruz suyu! Uyduk, uyandık. Yaşıyoruz! İşte bu.

Sevgiyle,

Bahar Umurtak

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

30.EYLÜL.2017 TARİHLİ

SU 4 SİSTEM ÇALIŞMASI

Gülden Zengin Öz Biliş

Suya ilmi, yolu ve yarını koyduk… ve yol, Altın Işığın Kulu oldu…Öz görevimizi yaptık….Çorbayı pişirdik, Ekmek olduk. Hak kelamda, kalem olduk.

Şarkı okuduk….Okunan şarkı, sevgidir. SEVGİYLE yaşamı kodladık….Çünkü sevgiyi bulamayan yaşamı hak etmez.

Yaşam, insanda var olan doğanın gücü...
Benden öncekiler, benden sonrakiler; hepsi bende tam ve bütün...
Hepsi Ben... Hepsi Biz'den

İnsan yenilendi. SU, KA
İnsan yarınlandı. SU, HA

Su Ka Ha" olan yaşam ve yaşamın merkezindeki insan...

Açtık hakk kapılarını sonuna kadar!.. Geçti tüm insanlık... Ve sonsuz bugüne ulaştık..

ŞİMDİLİK BU!.

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

30.EYLÜL.2017 TARİHLİ SU (4) BİRLİK ÇALIŞMASI
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, 4. AKIŞ

Hak Ta’ala der ki “kelama, ilme, yarına varanlar mutlaka Kuran’dırlar.” Halikin hakkıdır ilim ve o, kendini hak ettiği zaman yaşar. Buyurun hoş geldiniz…

Söz, ses İnsanlık Kalemi’dir. Hadi gelin, hak edin, yaşayın ve yarınlayabildiklerinizle yaşatın zamanı.

Boyumuz uzar mı yüreğinizde? Hayat boyu, hep kısaydık. Ki her kısanın altı bir kısalıktayız. Ki herkes, herkesi hak ettiğinde, oğullarımızı tohumlarken boylarımız mutlaka ocaklarını kotlayacak dürüme umman olabilir ama biz, en kısada kalmayı yeğledik.

“2 Medine yok” dedik hep. “Teknik Kalem insandır.” dedik ve “yarının kaynağı ışık olan biliştir” dedik. Çok mutluyuz ki doğanın gücü mutlak, hakiki insanlık olarak buradadır.

İmparatorluğu gücüyle bu çalışmayı yaparken, yeni dönemin kotlanmış ışığında biz, bize Kalem olduk.

Önce doğan görev gücü, sonra yarınlar…ve daha sonra akıl. Hepimizin yolu halikin, hakiki levhi olan yoludur.

Sualtı’nın görevi insana hizmetti. Biz o kotla Bütünün Gücü haline dönüştük ve Sualtı bize imparatorluğun yüceliğini dilledi.

En ve boyadan ibaret olan insana, kendi yolumuzu gösterdik.

Savaşım, Allah’ın dediğini diyebilmek ya da tahditli olmayan bir yüreği kotlayabilmek için, mutlaka kotlanmış ışığa kaynaktır ama ben bu savaşta ağırı hafifletmeliyim.

El, ayak çekilmeden, Düzen’i kurmalıyım. Ki bu Düzen, müsterih bir yaşam Ümmetin Kalemi olsun. İman tınısı, aklın tendeki ilmi ve biz o ilimde mutlak olmalıyız.

Her dara düşen insanın kelamına insin, hak etsin ve tohumlansın. Boyları uzayacaktır hepsinin de. Ama iyi bilin ki rahmet olanın kendini dillemesi gerekir, hakikiyete varması gerekir, çatıyı kurması gerekir ve Ruhun Kapısı’nı açması gerekir. Ki nefesi hak edebilsin.

Onur duyarım dünyayla çalışmaktan. Onurlu bir dünya için bu çalışmayı yaptım. Aha bu. Onur duyarım bu yoğunlukta olmaktan, tükenen herkesi kotlayabilmekten ve hakiki ilmi kaleme indirebilmekten. Ben, cümle yüreklere ses verirken şunu söylerim;

-Kardeş; doğal dünya seni kotlayabilir. Doğal dünyada sen Mahrek’te olabilirsin. Bu mutluluk verir hepimize. Asıl olan, senin kendi yüreğini hak etmen ve doğanın gücü olmandır. Doğanın gücü olabildiğin zaman, hepimiz sana, ağır yükü hafifletebileceği o yüceliği, hologramın tohumlanışıyla bilişken hale gelen, ışığından dilleriz.

Oğul verdiğin zaman, oğul tohumlaması da yaparız ama İmparatorluğun Görevi’ni hak et. Eren yarına erdiğinde, ak tınıyı duyabildiğinde, yarattığında ve yaşattığında, evrenlerin görevlileri tüm insanlığın tohumlanışını sağlayacak gücü büyük kötülükleri önlemek üzere yarınlara çeker. O gün geldi! Hepimiz yarınları kotluyoruz.

Elimizin gücü arttı. Cennetin cemaati cevhere İnsanlık İlmi’yle indi. Fatiha okuyanlara şunu diyeceğim; okuduğun o sure seni, sana kaynak yapar ama seni yaşama kotlamaz. Okut ama okun…ben sana, Allah’ın tahtı olan insanlıktan söz ediyorum. Sense, kaleme inen o fatihten söz ediyorsun.

O fatih seni, sevgiyle koklayabilir. Ruhun kulu olan o yoğun ışık, seni yarattırabilir de. İmparatorluğun görevini sana kotlatabilir de ama seni sevgiyle kaynağa çektiğinde, sen o kaynağın yer küre gücü olmazsın. Önce bunu başar.

Yeni dönem, arzın gücüyle kotlanacak ve sen arzın, kula kul olan ilmini tohumlayacaksın. Olgun başak olup, Bütünün Gücüyle her ana varacaksın. Ki varmadan sevgiyi kotlayabilmen imkanı olmadığından, ağırı hafifletemeyeceğinden, muktedir olup hologramı aşmalısın. Hologramı aştıkça aş ki, 7 doğa bir tek kul olsun.

En ve boydan ibaret olmayan bir insanın, ekmek yapması budur. Eğer; senin dediğin el ve ayağın dediğiyse, iyi bil ki ben sana seni anlatamam; çünkü sen, kalemini hak etmemişsin, yolunu kontrol etmemişsindir.

Er ya da geç anlayacaksın; barışın Kulluk İlmi olduğunu…kontrolun kurulmasıyla, Aklın Kalemi olacağını…Yağmur yağdığında, yağan yağmurun her anında bulunacağını ve dünya ümmi kapılarından geçip hasat olacağını….Allah İlmi’yle bütüne görev taşıyacağını anlayacaksın. CAL KALA HA Sİ CAL Sİ KA HA Sİ TAH Hİ Sİ KA HA Tİ KA HA. Sessizliği dillerken niçin böylesi bir ses verdim; izah ediğim;

Bu çoban, Allah çerçeveci kaydını, devinimi artırmak üzere yeşil, mor demeden mutlak koyuluklara indiriyor ve seslerin her biri bir tek kapı ama hepsi Bütünlük İlmi’yle kaynak olan bir kapı. Bütün kapıların tekliğinde biz, size indik. En ve boydan ibaret olamayan bir insan sırrına indik.

Kontrol dışı bilgim olmadı ve olmayacak. Altın ışığın gücüyle bu çalışmayı yaparken, kendi yolunuzu bulmanızı bekledim. Kuran İnsanın, mutlak olduğu bir dünyada her şey daha güçlü olur. Kesirleşme değil ilimleşmedir olmakta olan. Bu nedenledir ki sevgiyi dillemeye başlayacağım. Ama sevgiyi kotlayarak dileyeceğim. Ki bu bölüm, farklı bir bölüm olacak.

Bunu ben yazarak vereceğim.

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://vimeo.com/236284923

 

30 EYLÜL 2017 SU (4) SİSTEM ÇALIŞMASI

Sesiyle suya ilmi yazan insan, yarınlara ışık olup akar... Su, sesin ışık kodlarını yaşama kayıtlar...

İlmi sesimizle suya yazarız ve su yaşama kaynak olur o ilmin yoğunluğunda...

İlmi suya kodlayan yaşamlar olarak burada bütüne hizmet etmekteyiz... Biz ilmini yaşamlara kayıtladığımız her anda evrenler sonsuzluğa kayıtlanmakta...

Bizde olan canlar ve her anı yaşamdan sonsuzluğa kayıtlayanlar...

Dünyada içilen suyun 40 yıl hatırı varmış... 40 kapının 40'ını da açarmış...

İçtiğin suya sevgini kodla... Yaşam sevgi Olsun...
Aldığın nefes ile sonsuzluğu çek içine, yarınlar sonsuz olsun...

Atalanta kodları yağmur olup yağmakta dünyanın yoğunluğuna... Ve dünyadan sonsuz yaşamlar yaratılmakta...

Biz olan, bizde ilimi bulan tüm yaşamlar; Hakk Kapılar'ın ilmine ermekte...

Dünyanın nuru olan İnsan... İlmini suya kodlayan... Ve yarattığı, yaşattığı yarınları hak eden...

Ya Si Ka Ha... Hakkı Alem...
Ya Zi Ka Ha... Hakkı İlim...
Ata Kapılardan, ilmi yaşama ilmek ilmek yazan, "Su İnsan"

Ya YAŞAM... Ya SU... Ya İNSAN... Ya DÜNYA.... Zi KALEM... Dön DÜNYA... Yaz İLİM... 
Suya kodla... Barış Olsun... Sevgi Olsun... Umut Olsun... Su Olsun...
İnsanlık olsun, yarınlarda yaratılan YAŞAM!...

DÜNYADA YAŞAM... YAŞAM, ANDAN ANA AÇILAN SONSUZ ZAMANLARA KAYNAK OLAN SU...

Yağan yağmurda YAŞAM olan!... GÖKLERİN VE YERİN BİRLİĞİNİ SONSUZ ZAMANLARA KODLAYAN... Yaşam Su gibi AZİZ olan...

SESİMİZ iLE SUYA YAZDIĞIMIZ İLİM, DÜNYANIN YARINLARINI VAR EDER...
İnsan kaynaktır sonsuz zamanlara ve yarınlara...

Şimdilik bu....

Aynur Funda

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ


30.09.2017 SU Sistem Çalışması(4)

Yücelerden yüce bir YÜCE dedi ki; “Su içme zamanı! İçin suyunuzu! O su, sizi sisteme KALEM yapacak. ; İçtiğiniz su Dünya Suyudur… O suda cevheriniz, KELAM olacak. O su, sizi dinler ve siz, o suda sizleşerek gerçek kayıtları yaparsınız.”

Biliyoruz ki; susuz hayat olmaz.Yaşayan her canlının suya ihtiyacı var. Açıkçası; SU olmasaydı yaşam olmazdı. Vücudumuzun ¾’ü sudur, dünya misali.. Keza beynimizin %85’i su.

Hemen hemen her gün; görsel-işitsel yayımlarda SU’yun sağlığımız için ne kadar gerekli olduğu; içilmediği takdirde ne gibi hasarlara yol açılabileceği uzmanlar tarafından açıklanmaktadır:
Fiziksel rahatsızlıkların tedavisinde; kan nakli, serum, kaplıcalar-ılıcalar,su sporları vs olarak…
Ruhsal rahatsızlıkların tedavisinde; su terapisi, deniz, göl, ırmak kenarları, yeşillikler, doğada yürüyüşler tavsiye edilmektedir.

İçenlerin şifa bulacaklarını umduğu Zemzem Suyu, şifalı sular, memba suları, kutsal sular ( burada kiliselerdeki “vaftiz törenleri” akla gelir) asırlarca insanlar tarafından bilgi ile kodlanmış sulardan başka nedir ki?
“Can Suyu” veririz diktiğimiz her fidana, fideye yeşermesi ve canlanması için.
“Ab-ı Hayat”, diğer adıyla “Bengi Su” dediğimiz Hayat Suyu veya dirilik suyu; kişilerin ölümsüzlük kazanacağına inanılan efsanevi su… Mitolojik metinlerde, dini kitaplarda,çeşitli söylencelerde bu SU’dan içenlerin ebediyen yaşayacağı ve ölümsüzlük kazanacağıdır.
Bundan yola çıkarak diyorum ki; taa Sümerler’den, hatta daha eskilerden bugüne dek aranan Ab-ı Hayat; her gün, bu niyetle yeterli miktarda içtiğimiz sudur.
Suya tahditsiz olarak kattığımız her bilgi, Hak Kapıyı yaşam tekniği ile kayıtlar. Suyun ummanlara akışı sağlanır (ki o umman biziz) Ummanlara akan su, Süper Sistemleşme ile BİLİŞ’i, Hakiki Nefeslere taşır. Oğullarımızı, Hakiki Kuran yapar. Suda bulunan sessizliğimiz ve suya umman olan sesimiz bizi yaşatır. Suyun gücü böylesi bir güçtür. Unutulan, unutturulan her şey suda saklıdır.
Ey İnsanlık, suyu tanı!...
İşte, her şey bu!
Süper İnsanık Realitesi Sevim Şahin

 

 

 

 

 

 
  Bugün 48 ziyaretçi kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol