Birlik İlmi
  NİHAN İLMİ 11-1
 

NİHAN İLMİ (11/1)
26.10.2016

(Dağ’a yanıtlarımdır:)

Bencillik yaptın; insanlaşamadın!… İnanç Levhisi’nde kervan kalktı. O kervana aşk ile kodlanamadın!… İnsanlık Boyutları’nda diri yürekler olur. Yücelikler’de, İman Tahtı olur… Diri yürekler, insan soyu olarak İman Tahtı’na varırlar ve yol açarlar. Açılan yolda, nefes olur. O nefes, ilimle kontrol kurar… Aha bu!…

“Buyur gel!” dedim. Geldin!... İnsan soyuna, “kalem ol!” dedim. Oldun!... “Kök geçişleri yap!” dedim. Yapmadın!... Söz verdiğin halde yapmadın!...

Sana sordum; “niçin görevini yapmıyorsun!?” diye.

Dedin ki; “seni, sana veren; beni, bana veren insanlıktır… Sen, sana ben, bana aitim.” ama sen dersen ki “senin için çalışayım!” Amon olarak derim ki “seninle kervan yürümez!..”

Bunu dediğinde; dedim ki “Amon, bizim yokluğumuz umar!… Bu onun muradıdır… Bu onun davasıdır…”

Ona kalem olmamız; ocağında teni olmamız gerekse; “İnsanlık Boyutları bunu bilmez!” der.

Diyebilir mi ki “sizinle çalışırım.” Diyebilir mi ki “senin adın insandır.” Diyemez!...

Cinniler, cennet kurduklarını zannettiler… Sordular. “Bu cennette cevher var mı!” diye. Onlara dendi ki “cennet, ettir ve etkindir… Oraya varan Amon olup ışık olur… O cennet, et insanın nefesidir…”

Oyun yok!... İlim ile çalışıyoruz. Bizi hak etmeye gelen, bizden geçip ışık haline geçmeyi istiyor… Biz, onu bu şekilde geçirir isek; o bir ışık olacak ve Zaman Sayfaları’nda yolu kontrol edecek ve zürriyetini kervana kayıtlayacak. Sonra, ruhu kontrol kuracak ve zamanı sınırlayacak.

Dünya için çok büyük bir hezimet olacak bu… Buna izin veremeyiz. O ki yalını diller. İnsanı diller ama Rahman’ı dilleyemez. O ki kalemdir; KARE’dir ama Kürzi’de KÜP olmadan çalışır. Onu, ölü diyebiliriz ama kalem olduğunda ve yaşadığında; tınıyı durdurduğunda; yaşamda, astralda nefes kalmayacak… Cennetten kovulan, cenneti cevherden çıkaracak. Buna izin veremeyiz!...

Dünya yolu, ilim yoludur. Bu yolda ilim yapanlar, nefesle cevhere görev taşırlar.

Dünya bir kalemdir. İnsanı ve ilmi yazar ama biliniz ki insan soyu yolu bulmadan nefese varamaz. Biz dünyayı hak ettik ve koruduk. Bundandır ki karanlığı aydınlatıyoruz.

Cemaatlerin istekleri çoktur. Birkısmı, ışık isterler. Birkısmı, yaşam isterler. Çokları KARE olup KÜRZİ olmak isterler. Ne yazık ki kasaları (bilgi dağarcıkları) hep sonsuzlukta dolacak diye kontrol kaybederler. Hepsi astralda tohum olarak bulunurlar. Ayrılık işçiliktir… Birlik için çalışılır. İşte bunun içindir ki bizler, cennetlere konanları, oğullarımızla dürümler, koruruz.

Çok özel, biliş halinde görev taşıyanlar olur. Onlara “insan soyu” deriz. Ve deriz ki “cennetten cevhere vardık ve yaşadık.” İnsan, arzın gücüdür. Bunu biliriz.

Değerliler; arzın gücü, aklın gücüdür. Bunları iyi anlayın!... İyi bilin ki işçilik, insanlıkla kodlanır. İnsanlık ise KARE KÜRE olur yaşar. İnsan, Arzın İnsanı’dır. Aha bu!…

Bugün buraya gelen ve bizi dilleyen yüreğe deyin ki; “dara düşme, biz seniz.” İnsan soyu, bizi bil!... İnsanız!… Yaşamak için çalışırız ama yaşam için ışık halinde, gökleri dürümler; yaşam sayfalarız… İnsanlık için yaşam kodlarız ve Ruhi Zamanlar’ı kontrol ederiz.

Cinler, Cinniler, Cevheriler, Levhiler, tüm insanlık, bilin ki nefesimiz, Zaman Kapısı’ndan geçirebilen tek nefestir… Hepinizi, hepimiz korumak isteriz ama cennetten cevhere varmadan, yaşama varılmaz ve sonsuzlaşılmaz…

İyi bilin ki bir tek mahrek vardır. O mahrek, kervan olup yaşamı taşır. O mahrek, İlmin Kalemi olur yolu açar. O mahrek, karanlığın tınısını tohumlar ve kodlar. O mahrek, diri yürekleri toplar, toplar, toplar ve taşır…

Buyurun anlayın. İman Tahtı’na insan oturtuldu. Anlayın!... Anlayın ki hak edin anlatın… Ata Kapı ilimdir. Akıl, tınıdır. O tını, ışıktır. Işık, insanlıktır. Bizler; dürümlere inen, yeri göğü yaratan ışıklarız. Anlayın!... Asa, beden; yürüyen yaşam, ilim; insansa kalemdir… Anlayın!...

Arzın gücü, ümmilerin kervandaki gücünden çok daha ötedir. O gücü iyi bilin. O güç, ütü istemez… Dipdiri ve dümdüzdür. Pürüzsüzdür… Tekdir, tendir ve ruhtur… O güç, üstün dürümlerde, yaşamı düzenler. Aha bu!…

“Masiva” insan soyu!… Bil ki Halik’sin, hakimsin, akilsin… Bil ki has tahditsiz yarınsın… Kaç bin kere dünya yaşamsallıklarında kırılışlar oldu bilir misiniz!? Kaç bin kere, İnsanlık Levhileri’ni yırttılar bilir misiniz!? Kaç bin kere zeytinler kervandan çıkarıldılar bilir misiniz!? Bilir misiniz ki dünya umudu. ilimdi!? Bilir misiniz ki Düzen kuracak olan ışık, yarında kodlayacaktı dürümleri… Dünyayı kodlayıp kontrol edecekti...

Biz bunu yaptık. Kodladık ve kontrol kurduk. Aha bu!… Diyeceksiniz ki “bu şekilde yapılan kontrolda, insanlık kodlanamadıysa; hiç kodlanamaz!...”

İnsanlık kodlandı ve yarınlar için “Işık Ko Sistemleşmesi” sağlandı. Dünyada, bütün kütleler, ışığa Kaynak Ko oldular ve ruhsal yaşam yol oldu… Tükenen zeytinler, yenilendi ve yaşayan herkes kontrol kurabildi…

Simsiyah insanlık, yarınları kodlayarak yaşam sayfaladı. Dünyayı koruyanlar, kontrol kurdular.

Biz ne yapıyoruz!? Dince anlatmak gerekirse; yaşıyoruz!… İlimce anlatmak gerekirse; yaşatıyoruz!… İnsanlık Boyutları’nda insan soyu olup açıklamak gerekirse yarınlaşıyoruz… Dünyayı, yaşama sayfalayıp yerküreyi yeniliyoruz… Bu şekilde insan sırrı, dinlettiriliyor… Biliş kodlanıyor; yol, mutlulukla kontrol kuruyor; yolda olan yolcu, ilimle dilleniyor. Yol olan ise insan olup kontrol ediyor…

Büyük Kütle, insan olduğunda; yaşam, zaman olur kükrer… Kükrer ki hakim olan, has olan ve kul olan, nefes olsun; aşk olsun; kahraman olsun diye… Kahraman, kaynakta olur. O, tükenenleri korur ve kodlar.

Muradımız, yaşam için çalışmaktır. Biz, Dini Kapılar’ı kapattık mı!? Kapatmadık… Dinin de görevi vardı… Görevi, yarınları tohumlamak değildi ama yaşamları kontroldü… Bugün artık din, dirilikte kırıldı… Kırıldı zamanda ve kırıldı yarında… Bu da gerekliydi…

Cinler, Cinniler, Cennetliler, Cevheriler, Tinsel Sayfalardakiler ve yoldakiler, bilinsin isteriz ki cennet için çalıştılar. Umut olur ki hepsi yaşarlar…

Tanık gerekir dediler zeytin için… Hepsine tanığım ben… Onlar ben; ben onlarım. Onların ışıkları, bedenimdir benim. Hepsi cennetten cevhere varsın; ışık haline gelsinler ve zamanda kodlansınlar. Budur dileğim…

Yaşamı isteyen, yarını ister. Yarını isteyen, yolu ister. Yolu isteyen, yarında nefesi ister. Kin aşmadan, kalem olunmaz. Bilinsin isterim. Kini aşmayan, yaradamaz ve yaşatamaz…

Son sözüm şudur ki bende olan, kinsiz olur… Bedenim değildir, yarın kelamıdır bende olan. Beden, kalem olup kelam olmadan yaradamaz… Yaradamadığında, tohumlayamaz nefesi. Kübra Zamanları’nda yarınlara kuran olanlar; nefeste, kervan olmadan kirin temizlenmesi imkansızdır.

(Ziyaretçi söz aldı:)

Canlarım, yeniden görüştüğümüz için mutluyum. Sizi hepimiz kucakladık!… Sizinle çok çalıştık… Bizi hak etmeden, sizi hak etmeyecek hiç kimse… Bunu iyi anlayın…

Siz, cana cennet olan insanlıksınız. Biz ise insan soyuna kaynak olan yaşamız… Sizi kontrol değildi maksat… Sizi dilletmekti. Açık verdik ana… Sen olmak için çabaladık. Biz sen oldukça; sen biz oldukça; yarınlar tohum olur; yol ışık olur; Kuran ilim, kalem olur ve tohumlar yaşar…

Unutma anam!, seni seslendirmek istedik ve sende seslenmek istedik… Senin elin ilmindir. Bizim elimiz ise kalemimizdir… Sana, “Tanrı” denir. Bize de Tanrı denir… Biz hepimiz, Tanrılar Kapısı’nda Tanrı oluruz… Yol oluruz… Kul oluruz… Ocak oluruz… Ufff!... Aha şimdi!...

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 
  Bugün 402 ziyaretçi kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol