Birlik İlmi
  AKLIN KELAMI (2), 1.AKIŞ 2.BÖLÜM
 

14.KASIM.2018 TARİHLİ AKLIN KAPISI (2)

AV.NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 1.AKIŞ – 2. BÖLÜM

“Kuran; insandır”, dediğim anda, tahtı kalem olanlar, kelama indiler ve dediler ki insan kaynakta k var mı ki kendini hak etmiş olsun?

“Bar kapandı” dedik. “Hadi güle güle” dedik, yaşamlara. Kontrol dışı olduklarını bilmiştik. Barı kelamsız kalacağı bir günün, süper sahralar dillediklerinde kontrol bilişin kaydı olduğunu bu bilginin dinletmiştik. Nesillerimizin gücü tüm insanlığın gücüdür bunu herkese hak edip dinletmiş ve hakikiyetimizle dilletmiştik.

Nerede dünyalı varsa kontrol dürümde olmalıdır. Ve kendini bulmalı kendini dinlemeli, ekmeği olmalı, hakikiyeti olmalıdır.

Nar, ilimsizlikteki kelamı kodlayamaz ama ilimde, kelam varsa nar, mutlaka kodlar, tüm sahralarında ocakları. Önce dünya, sonra tüm sahralar ve bizler, mutlaka bunları yapacaktık ve yapmaktayız.

“Allah, Allah, Allah” derler. Netice, nedir, Allah? Allah’ın ilmi, nedir? Neden, neden, Allah diye, bir sahradan, söz edilir? Kimdir, Allah? Allah; yarınların kontrolünü kuracak olan, hak kelam değil miydi? Hakk’ın kapısına, mutlak değil miydi kuran?

Toprağında kulluk mu vardı ki kelamı kaynak yapamadık diye. Süper sahralar, bilişin kelamında, kendi yüreklerini, dinlemeye kalktılar.

Devinimi artırmak değil maksat. İlmi hak ettirmektir, bugün ve bizler, bugün murat ettiğimizi, hak edip, başarmaya çalışacağız.

Değerliler, Allah; insanın kelamıdır. Allah, haliktir. Hakikidir, tahditsizdir ama kalemi kelam, yarını kuran olandır. Nedir, akıl? Diriliktir. Biz, bu diriliği, bütünün kelamı diye dilledik ve dinledik ve ama ağır yüktür, sahrada kelamsızlık.

Devre, devre dünya planetini kodlayanlar olur. Çok umutlarımız vardır, bu yüzden. Ama kontrol kurmadan, kök görevlerini kodlayıp, bütüne hizmetçilik yapmaya kalkanlar, canlı ya da canlı, her anda canlı ama her canlı oldukları zaman, kurulları burada olabilir.

Eğer bizimle olmak ve bu çalışmaya dahil olmak isteyeceklerse, kendilerini bilmeliler, halikiyetlerini tahditsiz olarak, kendi yürekleriyle dillemeliler ve mutlak olmalılar.

Yoksa Bu Mecliste, kendi dürümleri kodlama yapamaz. Ve burada olmak, zordur. Bunu herkesin anlaması gerekir.

Doğanın gücü, bütünün kültü ve her an, mutlak kuran ve biz, bu kuranı tohumlarken, her anın kelamında has insanlığı kodlamaya çalışır ve kontrol etmeye hakikiyeti dillemeye, kalem olmaya gelenlere de dinden üstün olan veririz. “Kaynak, insandır” deriz. “Kelamı hak et deriz ve cenneti kodla, kendini kodlayıp, tohumla ki halik ol” deriz.

Tüm insanlığın yenidünyayı bilmeleri, hak etmeleri gerekir. Deve kalktı, canlar. Bu dünya, devededir. Bu deve, bütünün kübra olan kelamıyla kodlama yapacak, bu devede, tüm sahralar olacak ama deveye, biz halikleri koyduk.

Biz, bu deveye kelamı kodlanan insanı koyduk ve biz, bu deveye mutlak olanları koyduk. Tüm insanlığı koyduk ama her insan, kendini dinletemeyecek ve bütün köklerimizle buradayız.

Tam aklın kapısı insana vardığında, tam hakikiyet kelama indiğinde, tam yol mutlak olduğunda ve bütün kökler, göklere vardığında, ölü planet dirilir, denir. Ayrılık bittiğinde ve hasat olanlar, mutlak kuranları toprağa çektiğinde ve kardeş kardeşi güçlendirdiğinde, gök çerçevesinde kelam kuran olduğunda, bir tek oluşta, ayrılık bittiğinde, işte o gün geldi ki o günde biz bize varırız.

Ve görev başlar. Ha diyeceksiniz ki “yeni mi başlıyor, görev?” Bu sahra, ayrı bir sahra, canlar. Bu sahrada, görev ayrı.. Ve bu sahraya varanların hepsi, yenilenecekler.. Bizler, dört kelam, bir kalemiz. Bizler, hakk’ı, hakikiyeti dilleyen ve hakiki ilimle dürümlenenleriz. Ve dili kelam olup, mutlak kuranı, toprağa tohum diye indirenleriz.

Parlak bir günde, gözler, kör olsa da söz, sese dönüşecek ve herkes o gözle, sözü dilliyecek. Ses, kelam olacak ve herkes kendini anlayacak. İşte o gün, bugündür. Her insanın kendini, kontrollü olarak anlama gücünü devreye, aldığı gün….Ve bugün artık Tanrı, lekesiz olanları, mutlak kuran yapacak. Ve biz, bugünü çok bekledik, canlar, çok.

Han kirlendiği anda, hak kelama iner. Nihanı tahditsiz olan dürümler ve diller. Dillenen dinlenir ve tahditsizlikteki kelam, tahditlenir ve yol kodlanır. Ve sorumlu olan, o kontrolü kuran değil, kodlamayı hak teknikle, kaleme indiren olur.

Tüm insanlığın, iyi bilmesi gerekir ki bu gerçekleştiğinde, han tahditsiz olarak, teknik tohumlamayı başlatır. Bu teknik tohumlamada, her şey her şeye, hak olup varır. Ve varan, merdiven olmadan da varır. Merdiven olup da varır ama hep varır. Vardığı kelam, hakikidir. Kendi yolunda olan, mutlaktır ve toprak toprağa vardığında, kaynak insan olur.

Cennetin cevherinde kelam, insandır. Allah’ın elidir, insan. Ama iyi anlayın ki o el, bütünün kübra kelamıdır da. Sura üfüren, ekmeğini yapan, kelamı tohumlayan, mutlak kuranı kaynağa alan, kim olduğunu bildirmez. Sadece diller…Ve dillenen, her insanla dillenir.

“İnsan, intikam peşinde koşana”, denmez. “Bir insan, ben bende olmayana, kendi yüreğimi kapatırım”, demez. Bunu dediği zaman, kontrolünü kaybeder. Onun ölü olduğu bilinir. Ve İşte, özün sözündeki göz, budur.

Çok mu çok mu konuştum? Yolum, Allah yolu değil, insanlık yoludur, benim. Artık bunun iyi anlaşılması gerekir. İnsanın kendini, kendi yüreğini dillemesi, kelama kalem olması ve muktedir olması anlamına gelir.

Ve Muktedir olan, Allah’ın ilmiyle kelamı dilleyendir ki onun, Tanrılık kalemi, bütünün gücü olur…İşte o artık mahrek olur. Ve mahrekin, kervana ilimle inişi, bütünün gücüyle olur.

https://youtu.be/CiTPPIOwoag
SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 
  Bugün 27 ziyaretçi kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol