Birlik İlmi
  AKLIN KELAMI (6), 2.AKIŞ 1.BÖLÜM
 

12.ARALIK.2018 TARİHLİ AKLIN KELAMI 6
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 2. AKIŞ – 1. BÖLÜM

Bütün kötülükleri aşıp geçtik... Ne var ki, kodlanmış olmak farklıdır... ÖNCE “GÖNÜL GÜCÜ” GEREKİR... Bu gücü hepimiz bilebiliriz... Eminim ki bunun DİL olarak kaydını biliyoruz ve bellek kalemimizdeki kaydını da biliyoruz...

Bugün dünya planeti, görev kapılarına varmış olmasına rağmen, gönülün kültünü anlamadı henüz... Salı görevi, hak teknikle kodlandı ve çalışmaları bahçemizin çiçeği başlattı... Onun kör olmadığını net biliriz de, kesirleşmeden bu çalışma yapılamaz... İnsanlık bunu iyi bilir... İnsanlığın bilebileceği bir diğer konu da, KERVANIN KELAMLA KALEME VARIŞI... İnsanın etki ve hakiki lekesizliğiyle, KÜBRA olabilmesi için; kayıt yapması gerektiğinde, katiyetle kantara insanı koymamalıdır...

Elimizin görevi itibardır... Yasaları kodladık ve çorbayı yaptık ama insanın itibarı olması, geçişi hak etmesi ve toprağa tohum olması mutluluk olacaktır...

Uzun çörek kalemlerin kayıt yaptığı çok uzun bir zaman geçti yaşamda... Çörek kalem derken; şarkılarında ilim olmayanlardan söz ederim... İlimsizlik... Onlar şarkı söylerler de, İLİM yoktur şarkılarında... Ve bunun içindir ki, “EKMEK yapalım” derim hep... “Ekmek yapalım...” Ekmek, ilim ekmeği ve O EKMEK MUTLAK olmalı... O EKMEK, KULLUK İLMİYLE TOHUMLANMALI... Ve ”OL” demeli... ALLAH’IN TINISI BUDUR... “OL” DEMEK!... Ve evi evimiz olan; ilmi kelamımızda olan ve siyah renkte olan her insanın şarkısında AŞK olmalıdır...

İmparatorluğun gözü, özü, sözü İNSANDIR... Ve biz o insanı HALİK kıldık... Ellerimiz, O’nun ilmi oldu... Yaşamımız kodlandı, MUTLAK oldu... Torbamız ağır yük taşıyanların torbasıydı, biz o torbayı sahraya indirdik ve ilme KA HA yaptık... O çorbanın ilmiydi aslında, ama öyle bir çorbaydı ki; her şey orada sessiz ve hakikiydi... Ve bizler, çorbayı pişirenler; türevleyip tüm insanlığa kodladığımız her şeyi yaşama indirdik... RUHSUZ OLMAYANLARI BULUP, BU ÇALIŞMAYA DAHİL ETTİK... RUHSUZ OLMAYANLAR, KULLUK YAPABİLİR... ONLAR MUTLUDURLAR... Kök gerçeklikleriyle kayıt yaparlar... Saltanatın şevkiyle çalışırlar... Ve onların sistemli çalışmaları, bizleri çok çok sevindiriyor...

“Etki ve tepki” derler... Her şey etki ve etkinin doğum halinde kodladığı tepki... Etki ve doğan tepki... Ama tüm ilmi kapılarda bu etki, diri kapıları kelamla dillerken; İNSANIN KENDİNİ BULMASI VE KENDİNİ KODLAMASI, HASATLA OLUR...

Yarı yarıya insan ve yarı yarıya şarkı... Biz o şarkıyı kodladık hep... Ama insan, TİN TEKNİĞİNİ öğrendiği zaman; artık TÜM olur... Ve o, YAŞAM olur... Yaşamın etken ve hakiki bilişi olur... Ve onun Lütfi kapısında imparatorluk görevlileri olur...

Oyunlar oynanır... Dil kalemlerinde ve tahditsiz olanlarda... Denir ki “kurulları kodlayın, kültü kodlayın, türevleyip tahditsizleştirmeden yaşatın... Farklı bir dünya için bunlar belki gerekir ama, burası ölü planet... Biz bu planeti dirilttik ama; öz görevini hak etmeden, HALİK olmayacak, o halde henüz tam tamına bilişi hak etmiş değil... Bilişi hak ettiğinde, arz gücü arş kodunu tohumlayacak... Ve o gün geldiğinde, yığın yığın ışık muktedir KURAN olacak...

Hologramdır insanlık... Ama hologramı aşmamız gerekir... Halik olmamız ve hakim olmamız gerekir... Hologram olanda MUTLAK olmamız gerekir... Ve tanrılık kalemi olmamız gerekir...

Elinin gücünü bilen hak olur, hakikiyetle kelamı bilir... Ve BİR’e hizmetçilik yapar... Kayıt dışı bilgileri kalem yapanlar çoktur dünya planetinde... Bu kayıtdışı bilgileri kalem yapanların, bizler için dili de kelamsız olan dirilik kervanında kodlayıcı olmaya çabalayandır... Ve biz onlara “ağır yük hafiflesin” diyerek, kaynak ışığımızı biliş kontrolunda vermekteyiz...

İslamın İsa, Musa’dan ibaret kalem olmadığını; insanın mutlak olduğunu ve arzın görevlisi olduğunu da artık insanlık anlamalıdır...

Sararan dünyalar gördük... Işık kontrolu kaybolmuştu... Yoktu sahalarda İslam... İsa kuranını kodladı, türevledi tüm zamanlara ama; şafağı, çorbası insan ilmindeki kelamı yoktu... Tüm o planetlerin karanlık tahdidi, aydınlık tekniği bizi hep bize kayıtlamaya çalışanların sahralarındaydı...

Küçük, çok küçük bir gezegendir bu planet... Öyle küçüktür ki, TÜM İNSANLIĞIN GÖREVİ BURADADIR AMA... Ama insanlık bu planete, imparator olup geldiğini hak teknikle kodlandığını bilecek dürüme gelmediğince, kelamsız kalır... Ve biz bu kök gerçek kodla görev taşırız... Bu kök gerçek kod, cennet kalemidir... Ve bütünün gözü, özü, sözü olan o çorba yaptığında; her şey o çorbada bulunur... Eminim ki, çorbaya görevi koydu... Ve eminim ki çorbaya, ilmi de koydu... Ve yine eminim ki çorbaya, şeytanı da koydu... Ama o mutlak kelamın kalemi içindir... Onun kulluğu gerekir... O olmasa tüm insanlık, kodlardan ayrışır... O olmasa, kaynakta saha kalmaz... Bunun içindir ki, şeytan şafağı gerek o çorbaya... Şafağın kalemi gerek o çorbaya... Şarkı, türkü olanların, sura üfürdükleri o kaynak sistem sesi gerek... Ve teknik olarak bu dünyanın, kurtuluşudur o yoğun saha...

Herkes iyi anlamalı ki, yaradan hak teknikle bütünü güçlendirir ki; hak kapılar açık kalsın... Hak kapıyı açanlar, Hakk’ın kalemi olacak gücü elde ederler... Siyahın en siyahında itibar olur... Ve kul olan, kuru ışığını teknik tahditle kaynağa aldığı o günden bugüne, Muhammed’in kuranından kulluk yapar ve şevk olur... Artık bu planet, tahditsiz bir planettir ki; tahdidi kelamdan çıkışından sonra, kaynaktaki kulda, mutlak kuranda kanatlanan bir saha haline dönüştü...

https://youtu.be/ohZtYDP4Rr8
SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 
 
  Bugün 291 ziyaretçi kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol