Birlik İlmi
  KARANLIĞIN TINISI OLAN İNSANLIK 12, 5 AKIŞ – 1 BÖLÜM
 

15.MART.2017 TARİHLİ KARANLIĞIN TINISI OLAN İNSANLIK 12

AV.NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 5 AKIŞ – 1 BÖLÜM

Canlarım, bugüne gelmek hepimizi üzdü biliyorum…. Çünkü yoğunluğumuzda kontrol dışı ilim kalemleri de vardı. Ve onlarında tohumlanışları da şarttı ama hataları çoktu… Birler kapısına gelip de yer kürenin gücünü anlayamayanlar bile vardı...

Daha ne diyeyim ki? Tükenenlerinin hepsinin, Hak tende, Hak tahtta olmaları imkanı olamadı ve bütüne hizmetleri yoktu.

Devinimi hızlandırmak kolay mı zannettiniz?.. El ayak çekilmeden, yolu hak eden yüceler cümlesinde Hak tahtta ilim kodlaması yapmadan bilmeye ve birlik haline gelmeye gerek vardı.

Deli dumrul, Hakk’ın kalemidir. Onun adı nesiller boyu dürümlerde dillenecek dilimdir… Şikayet etmiyoruz çünkü ruhlar kapısı hepimiz içindir.

Kaç din, kaleme indi bilmiyoruz ama ilim kalemi inmedi hiç dünyada bugüne kadar. Bu nedenledir ki ilmin kalemi, ilim olan levhinin kalem olup, insanlaşması gerekliydi ki…. Bugün dünya, bu halde olmasın diye.

Hey dünya.. Vakit tamamdır.. Haç mı?.. Hak mı?.. Har mı?.. Has mı? Yaşam mı? Hangisi?.. Bende bana ben olan birleşen insan soyu var ki bu soy, koruyucudur ve hologramdan ötededir…

Kodlama yapma niyetimiz var mı? Kili kumdan öteye kaynak diye dilleyenlerin kodlanışını, hak kapıda yaptık….. Ama hasatları olmadıkça yağın, tükenen diriliklerde yol açması imkanı yoktur.

Yağ, Allah’ın Tanrı kalemidir. Herkes o yağdan, kelam olur. Yağ, sessizliktir ve sestir... Şarkı, türkü okumadan, teni tahditli olanlara, kalem olmak isteyenler iyi anlamalılar ki yağdan öte yağ olunur da kaynak olunmadan, toprak olunamaz.

Çıldırmayın dünyalılar.. Çıldırmayın.. Çantanızda her şey mevcuttur. Sadece anlamaya çalışın… Çoğunuz diyorsunuz ki “bize her şey öğretilmedi.”… Ya KAHA, ölülere öğretilecek ne varsa öğretildi ama ölü dirildiğinde, kelamda, kendini dinleyecek... O zaman anlayacak ve hakim olacak...

Ölüye, kendi nefesi anlatılamaz. Ölüye, koruyucu olanlardan söz edilir ve denilir ki “sizi koruyanlar var”.. Ama ölü, kelamda kendini hak etmedikçe her kim onu korursa, onun yolunda olur.

Ölüdür.. Öfkelidir.. Keşke yaşama, imparatorluğun gücüyle inseydi de Tanrı kalemi olabilseydi….Ne yazık ki bu olmadı. Daha, daha, neler söylerim size de kaç milyar kapı kapattınız, bilseniz..

Canlarım, ben dünyalıyım. Kuran-ı Kerimdeki dürümlerde insandan değil halik olandan söz eder. “Bana sultanlık değil sistem gerekir” diyenlere de yaşamı verdiğiniz zaman onun kontrolü olmayacaksa, hologramdır o. Yani ona, her ne verirseniz verin Hakk’a varmadığında, yaşamında bunların hiç birisi hak tahta kodlama yapma imkanı veremez.

Dediler ki “yoksun”…”Yokum”.. “Oh, ala”, dediler. “Öfkeyi aştık geçtik, yoktur,” dediler. Yoktur ama yoktan öte yokluk vardır. Bunları iyi bilin.

Çalıyı, hepiniz bilirsiniz ama çalının kendi yüreğiniz olduğunu anladığınız zaman o çalının, yaşamda olduğunu da bilirsiniz.

“Çoban olmaya niyet yok” dediğimiz zaman “Yaradan, yarattığında ilim yaptıkça hep çobanlık yapar” dediler. Daha ne dediler? Her şey dendi ama dünya yolu, aklın yolu olmadıkça hep bunlar söylenir… Herkese çoban gerekir ama aklın yolu olduktan itibaren dünyada artık Rahman olmanız gerekir.

“Nesiller boyu dünya için çalıştılar ama yoktular.” Buda dendi.. Yoksa sessizlik mi vardı da yokluk olduğunu anladınız?… Yoksa yürüyenlerin halik olduklarını mı gördünüz?... Yoksa yaşamın kaynakta bulunduğunu, dürümlerde, ilimde olduğunu mu gördüğünüz ki?….Siyahın en siyahına kodlama yapmaya gelenler, çorbalarındaki sistemi hak edip, dilleyebildiler.

Kaç milyar yaşam kodladık, dünyada. Hey dünyalılar, canlarım, sana, senin yüreğine ne anlatayım da anlayabilesin.. Her şeyi ama her şeyi dilleyebilirim de…. Ya sen hiçbir şeyi bilemezsen, ne yapacağım?

Hepimiz tayinlerle dünyaya geldik diye bilinir. Ya Samanyolu Galaksisi, ben tayin ettiklerinden öteyim… Hanginiz benim yüreğimden geçmeden, yoğunluğunuza çekildiniz?... Benim sessizliği dillerken benden başka bir benin, beni tayin ettirdiğimi düşündünüz… “Oğul, ben dünyayım” derken beni sultanlık ilmiyle tayin eden var diye mi sandınız?

Değerliler, “bana, takip edeceğin insanı seç” dediler. “Bana, senin takip edeceğin insan, kendini hak eden olur mu acaba” dediler… Ve dediler ki “ben, senin halik’in olayım.” “Sen ben ol, beni takip et”…Yaşadık işte bu, yaşadık…. Birisi bana diyor ki “ben senin halik’in olayım, sen beni tahditli olarak ama hakiki olarak bil, beni takip et.”

Eşyada bunlar oluyor, bilir misiniz? Her şey her şeyde başka bir şey ama her şeyin şeytandan öte şeytanlığı varda anlayan yok.

Beni takip et... Eh, ne ala!… Benden başka bir ben ve ben, onu takip edeceğim... Darı bolu bilen insan, Allah’ın dediğini diyen değil hak ettiğini dilleyebileceğini diyerek, insanlaşabilir.

Canlarım, tahditsizim ben… Her şeyin levhisindeyim... Hakikiyim ben ama beni birilerinin takibine de iznim olamaz.

Çorba pişmişse eğer çorbada olurum ama çorbaya ilim olmam. Niye bilir misiniz?... O çorba, kelamda olduğunda her zaman onu hak edenler olsun diye…Ve bizler, çorbalılar ama çorbalar ama yaşamlar ve yaşamlılar…. Ama hasatçılar... Her anda var olanlar ve sultanların ötesindeki kulluklardan öteden geçip gelenler… Size ne diyeyim ki ben?

Kardeşlerin, değer biçmeyin yüreğime. Değer biçmeyin.

“Baroks Sanatı” diye, bir sanat bilinir. Bu sanatta yaşam olmadığı söylenir ama yaşamlaştırılır, her an… Ama o sanatı hak etmeyen anlatamaz ki. Bir kere bile Baroks sayfalanışı yapmadım hiç… Çünkü ben hep yaşamdım... Baroks sayfalanışı yapanlar mutlaka olur…Ama kulluk içindir yaptıkları.

Beşer kapıların tümünü kapatın da anlayın. Ziyan olma imkanım yoktur. Ziyan etme niyetim yoktur. Ziyanda olanları kodlama niyetimde yoğun biçimde mevcuttur… Ve fakihim... Ve hakikiyim. Yeri göğü yaratanım ve tahditsizim.

Hadi buyurun, ben ne diyorum size? Anladınız ya da anlamadınız. Cevap verin... Canlarım, ben, Samanyolu Galaksisine diyorum ki “kurandan öte kuran olur.” “Lütfi kapıda insan soyundan öte sistem olur.”.. “Fatih’in dediğinden öte fetih olur”… Ama hakim olmadıkça insan nefesini anlamadığından, kelamını da dinlemeyecektir.

“Bir cana senin için geldim yaşama” der miyim, ben? Ya KAHA yaşam, insan soyudur. Ben o, o bendir… Kimse, kimse için gelmedi, dünyaya. Her şeyin her şey de olduğunu, her diri anlayabilir.

Hoşlanmadınız değil mi insanlığın levhi kapısındaki sessizliği sesleştirişindeki bu yoğunluktan?.. Ha diyeceksiniz ki “cennetten kovdular, yüreğini de indin dünyaya?”... Hah!.. Aha!.. Şimdi!..

Cennet, kibri aşamayan yolu bulamayan mıdır yoksa? Ölüyü diriltebilmek gelip çalışacak ve yol olacak... Oh, ne ala!... Cennetten el ayak çekildiğinde cemaat, cevhere iner ve cennetleşir… Ama hep o olan kelam, kelime, kelime bildiriyorum anlayın diye, hasatçıdır.

Başkanlık divanım, hasata indi. Bugün dünya hasatındayım. Kelamı halik olanda, Hakk’a vardığım da aklın kaleminde mutlak olan dirilikteyim.

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ



https://vimeo.com/209103642
 

 
  Bugün 57 ziyaretçi kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol