Birlik İlmi
  İLİM 06, 3.AKIŞ
 

24.MAYIS.2017 TARİHLİ İLİM 06
AV.NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 3.AKIŞ

Allah'a dediler ki "kelama varan insan dürümlere inmeden, yüreğe inebilir mi?..." Sordular Allah'a... Allah ne cevap verdi? "İnsan kelamdır zaten. Altın ışığın kültüdür O... Kendindedir..."

Sonsuz sınırsız insanlık hep kendini aradı yürekte... Ama yürüdü... Ama koştu... Ama kodladı... Ama tohumladı yücelikleri... Hep kendini, kendinden kendine kayıtlamaya çabaladı...

Koruduk insanı hep... Hep koruduk... Düzen kursun diye koruduk... Yolu bulsun diye koruduk... Ölüyü dillesin, tüm insanlığı dinlesin diye koruduk... Kontrol dışı hiçbir ilmi olmasın istedik...

Çay döktü yüreğe dedi ki "demi var..." Al kelamda kendi yüreğinde dille... Ama çayın demi ilmi yoktu aslında...

Ve dedik ki " insanı hak edelim ve ilmi-ka yapalım..." İlim olduğunda bütüne hizmet eder... Yapmak istediğimiz buydu... Ocağını yaktık... Toprağını tohumladık... Yarınını koyu bir ışığa kaynak yaptık...

Dağı taşı dürümledik ona... Kökü gökü olsun diye... Tabularını hak teknikle kaldırıp onu yola koyduk... Dedik ki "çan çaldı yürü!... Sen senin sessizliğine yürü... Sen yüceliğin dürümlerinden, kelama in, kaleme in, yaşama yürü..."

Yaşam!.. Ama hangi yaşam?... Kendi yüreğindeki yaşam mı?... Yoksa tahditli olmayan kendi yarının olan yaşam mı?...

Çayın demi iyidir... İyidir çayın demi... İnsanın kelamıdır o demi dürümlerde dilleyen...

Değerliler... Dünya yolu akıl yolu olsun diye çalıştık.... Artık bu dünyada yarın olsun istiyoruz... Mustafa Kemal Paşalar mutlak kuranlardılar... Muhammi kalemler, hepsi tohumdular...

Ya Musa'lar, astral boyutların tartısız şarkılarıydılar... Ve İsa Allah'ın tinsel kelamıydı... Ve tüm peygamberler... Ve tükenen dürümleri dinleyenler hepsi yoğun ışıklardılar... Kaynak dışı bilgileri yoktu...

Arza arşı koyduk... Dedik ki "öksüz yetim kalma... " Toprak topluma tohum olduk. İnsanlaş dedik... Şansı var ki insanın tek levhi olan insan mahrek olup kült olup ilme kalem oldu...

Tek olan... Hangi teklik?... Telif hakkıdır bilgi. Bilir misiniz?.. Kim o bilgiyi sistemli olarak dillerken o ilmin kalemi olan o bilginin hakiki sahibidir... Biz o bilgiyi bütünün bilgisi yapmaya çalıştık...

Dedik ki "okunan bilgi her kim okursa onun lütfi kapısıdır..." Ve herkes kendi bilgisi ile kendini dilleyecek...

Dağı taşı insan yaptı can... Kalemi insan kalem yaptı... Yaşamı insan yaşam yaptı... Kimse kimsenin dürümlerini kendi yüreğindeki dilden uzak tutmadığında oldu bunlar...

Çok mu kolay yaşatmak?... Yarını tohumlayıp yaşatmak çok mu kolay?...

Sevgililer... Doku, tüm insanlığın dokusu hakiki doku... Bu doku temel bilişin kuranı olan doku... Dokundu insan soyu dokundu... Öyle bir dokundu ki tüm zamanlara onu yok etmek mümkün değil asla... Bunu herkes iyi anlamalıdır... İnsanı yok etmek... Çoğu bunu ister yücelerde!...

O yücelere sözümüz şudur!... Dokuyan dokunan insanlık artık yaşamın tahtditsiz telifi telif hakkıdır... Onu yok etme imkanı asla verilmeyecek hiç bir zümreye. İyi anlasınlar...

Bütün kötülükleri aşar dünya... Yolu açar... Çarçabuk insanlaşır yolu açar... Ama açtığı yolda karanlık olmaz artık... Torba torba ilim taşıdık dünyaya... Hangi torbaya ilmi koysak onun da levhi kaynağın bulunduğunu gördük dedi yürek... İnsandır o telif hakkını kodlayan...

Olur da bir gün, dondurulan yürekler yeniden kültleşmek isterlerse... Çay demlemeden kontrol edilmesinler... O çayı insan dinledi... Aha...

Sevgililer çay ilimdir... İyi anlayın... Demse levideki kelamdır. Biz çay derken ilmi kastederiz... İyi anlayın. Dediler ki "ilim Allah'ın levhi kaydıdır... Yarını tohumlayandır..." Barış mı isteriz? Savaş mı?... Orada kayıtlıdır...

Devinimi arttırmak için herşey yapıldı bu dünyada... Savaşta yapıdı. Başka dünyalarda ki barışta kodlandı buraya... Ama taktığınız ne ise yüreğinizde, yaptığınız o oldu...

Her insan ne yapmak istedi ise onu yaptı... Ama tahditsiz değil tahditli biçimde... ben doğanın gücü olarak tüm zamanların kültleri ile koku yayarken, dürümlere ki o koku Allah'ın levhi kaydının kokusudur. O kokuyu duyan, hayrın tınısını duydu... Ve bu tınıyı duyarak yarına vardı.

Kaç merdiven çıktılar?... İnsanlık... Yarına varmak için diye soru soruldu şu anda yüreklerden... Tanrı der ki " Medinenin levhisinde ki kalem, ilmi-ka olup, Mekke olup Medine de tohum ekerken; yaşamı kodlayan insan; mutlaka bütünün kültüydü... Bunun merdivenle ilgisi yok ki.... Her insan kelam, her insan kalem. Medine'yi kodlayan insan merdivenin her anında varsa eğer; Mekke'yi koklayan da merdiven de en anda hak tanrıda mutlakta vardır ya...

Hadi gelin anlayın artık... Anlata anlata hal olduk... Ama anlamazlar ki... Takıntıları var. Derler ki "biz şunu şunu biliriz. Başka şey bilmeyiz."

Eğlence yok ki yaşamda... Eğlenmek isteyen yaşam sistemini dinlemez ki... Biz o eğlence de değiliz ki...

Seviyemiz en aşağılara inmeden, en yukarıları tohumlamadık ki.... Aşağılar ve aşağılar ve aşağılar... Tüm aşağıların en aşağısına inmeden, yarını kodlamadık ki... Bütün kötülükler her anda mevcut... Ama en anda, hak tende tüm zamanlarda da meknuz...

Biz o meknuzu mevcut olanla dürümlerken dilde, her anı hak ettik kontrol ettik...

Orta kapılardan söz ederim hep... Hani derler ya küresel sayfa... Ama o küresel sayfanın en andaki tek kelamı insan işte o en ortada olan... O ortanın ortasındaki tükenen dürümleri dilleyen kaynak insan... Onun adı hasatta insanlıktır... Zikretmeyeceğim adını sözüm var... Ölüyü diriltmeden o adı zikretmem...

Ama bilinsin isterim ki şaka insanı, şaka yapar... Halik olan insan hakiki nefeste haliki haktır.... Ama ben şakacı mıyım? Asla... Verdiğim her şey teknik olarak kodlanıp verilir.

Sualtının kültü olarak bütüne hizmetçi olan birlikler, bedenimin türevlerini kendi tükenen dirilikleri ile dillerlerken; benim dürümlerimdeki dili anlayamadıklarını bildirdiler.... Onlara anlatamam ki anlayan anlayacak zaten...

Şeker koymuşlar yüreğime tat diye. Ben o şekerde şekerli kahve bile içmem yahu... Bırakın bırakın... Șekeri yolunuzu açın da geçin... Sizi nasıl dinleyebilirim ki?...

Bana ikramları varmış... Boş konuşmuşlar bugüne kadar artık dolu konuşacaklarmış... Ey canlar biz siz, siz biz değil miyiz?.. Boşta dolu oluruz, kodlarız tükenenleri yürekleri ama doldurun yüreklerinizi de konuşun... Buraya gelirken ilimle gelin lütfen. İlimsiz gelmeyin...

Ha diyorlar ki "ama biz seni sonradan tanıdık. " Yok anam ben değilim ki tanıdığınız. Sizsiniz... Hep siz sizi tanıdınız. Beni niye tanıyacaksınız zaten... Ben yokum ki... İşte canlar olgu bu... Dünyada yaşananlar bu...

Davlunbazlar varmış yarında. Hepsi o davlunbazlarda yol olmaya çalışmışlar. Ama olmamış... Neden olmamış acaba?...

Çalı çırpıyla mı yapmışlar acaba bunu?.. Yoksa yaşam tohumlarıyla mı yapmışlar... Kör sağır mıydılar acaba yoksa ölüyü diriltmişler miydi?... Ölümlü dünya dediler yok be yahu... Nerden ölümlü dünya?... Bu dünya zaten ölü biz bu dünyayı diriltmeye çabalıyoruz...

Deliler toplaşmışlar... Yaşama kodlanmaya inmişler diye düşünürler... Biz delilik divanelik için değil ilim için buradayız. Bize ne derlerse, yüreklerinden denir... Ama iyi bilsinler ki o deli dedikleri, yer kürenin kürzi kalemidir...

Şikayet ediyor. Her biri yüreğimden. Neden? Çünkü ocaklarında olmamak, yollarını hologramdan aşırtmamak gibi bir niyetim varmış... Canlarım siz siz olunda kültlerinizi kodlayın...

Sorunlu sizsiniz ben sizi hak ettirmeye niyetliydim ama yolunuzu kapattınız ne yapayım ki?... Ha şikayetçiymişler.. Neyse sonra dinlerim şikayetlerinizi. Hepinizi kucaklıyorum...

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ


https://vimeo.com/219351437?ref=fb-share&1
 

 
  Bugün 127 ziyaretçi kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol