Birlik İlmi
  İLİM 16, 2. akış
 

2 Ağustos 2017 İLİM 16

2. Akış

‘’Yaşam nurunu yaktı.’’ dedi her bir yaşamda görevli olan sayfa! Kartal, kanat açtı ve o kanatlarda, ulvi sırlar saklıydı ve der ki ‘’Dünya zamanı aştığında, zaman kütlede ışık yaktığında, o kütle her nur-u kuran olan sayfayla buluştuğunda, muhakkak ki ilim ışıktır cihanda!’’

Ve deriz ki ‘’Kurtlar ve kuzular bugün bir arada oturmuş sohbete dalmışlar.’’ ‘’Kurt kuzuyu yer mi?’’ diye sorduklarında, ‘’Kuzu kurttan ala bir yaşam kodlar bu sayfada!’’ dendi ve derler ki ‘’Artık her yaşam muhakkak ki ilminde görevli!’’ ve deriz ki ‘’Adem ile Havva’dan bu yana, her kim ki ruhta açılan o kapıda doğum yapmışsa, işte o doğum yapanlar buluşur, ulu seslenişin doğumunda…’’

Ses, zamana ışık olur ve muhakkak ki o ışığın yolu, her nur yolunun bulunuşudur ve deriz ki ‘’Göğün sırrınca konuşulanlar, yerin sırrınca duyulanlar.’’ Yerde ve gökte hak olup da kapıyı açanlar, en aşağıda olanı da en yukarıda olanı da o kütlede buluşturanlar…

Ve deriz ki ‘’Kıranlar, kırılanlar, her biri yerin görevli sayılanlar, açtıkları bu sayfada, her bir barış kodlamasıyla ışık yaktılar.’’ 
‘’Saçları dalga dalga!’’ dediklerinde, ‘’Gözleri ışık ışık!’’ dediklerimiz, yolda birleştiler. O köprüde iki ulu sayfa karşı karşıya ve deriz ki ‘’Köprü, yaşamdan yaşama… Karanlıktan aydınlığa açılan kapılar, aydınlığı yaşam kültüne indirmeyi başardılar.’’ ve deriz ki ‘’Kanat açanlar, muhakkak ki göğün ışığını yakanlar!’’ ve denir ki ‘’Cebrail’i hak olup da okuyanlar, onun yaşam yoğunluğunda açılan kuran olduğunu anlarlar.’’

‘’alın yazısı’’ denir. Nedir alın yazısı? Alın yazısı, yüreğin kapısı ve o kapıyı açanlar, muhakkak ki kelama varıp da kalem olup yazdılar. Yeri yazdılar, göğü yazdılar. Yeri, gökten ayrı tutanlar, gökte ışıksız kalırlar. Yeri, yaşam olup da okuyanlar, onun kuran olduğunun farkına varırlar.

Ve muhakkak ki yakın olanlar, yakınlaşırlar ve o kutsi kafalarda ışık tutanlar, yerde görevli olurlar. ‘’Kafa!’’ dedik canlar… Kafa kesmeye gelenler varmış. Dedik ki ‘’İlm-i hak olan bu yoğunlukta, kesmek mümkün değildir ışığın dillenişini…’’

Dışarıda tutulanlar, içeride olanlar… Dışarıda kalanlar, içeriye dalanlar… Yok! Yerde gökte ışıksa hak nefes, muhakkak yoğunluk kontrollüdür ve deriz ki ‘’Aklıselim olanlar, yaşam-ı hak olurlar ve o hak yoğunlukta ışık yakanlar, bulurlar, buluşurlar.’’

Dört, bir kapı açar. Yaşam, nuru yakar ve yanan nurda her bir gönül muhakkak ki ışık saçar. Dört, biri; bir, dört milyon ışığı ve o ışık da her canın anahtarı… Dünyada dört kapı açıldı. Dört gök sözcüsü bugün burada mıydı? Muhakkak… Yakın olanlar ne dediğimi anladı.

Dört, birden çıktı; bir, dörde vardı ve muhakkak ki üçü bir edenler, kapıyı açardı ve deriz ki ‘’ O sayfa sayfa okunan dünya, şimdi sayfa sayfa ışıktı.’’ Oku, okuma! Bil, bilme ve olur da o gönül, o toprakta ışık olup dillenirse; yakan, ışığı var edendir ve deriz ki ‘’Ateş yakmadık bugün, ateş olduk.’’ Yandık mı? Yandık ve muhakkak yoğun bir ışıktık.

Küçükten daha küçük, büyükten daha büyük… Kapsadık ve kapsandık ve gürzü kürze vardıran, kürzde tohum olan ve oradan kapıyı açan, muhakkak ki o kontrollü geçişi yapan… Atalarımla çalışmadım bugün, anda ışığı yaktım ve işte şimdi o nefesi yurda vardırdım. Köy? O köy, bu köy… İşte, şimdilik!

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

Hüseyin Akdağ



https://vimeo.com/228092582
 

 

 
  Bugün 54 ziyaretçi kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol