Birlik İlmi
  NİHAN İLMİ 10, 3. AKIŞ
 

19.10.2016 NİHAN İLMİ 10
Av. Nezire Selçuk Öz Biliş 3. Akış

Dava ilimdir canlar, bu gün burada ilmin kapılarını açtık ve tüm insanlığın kendi yoğunluğunu hak etmesi için sesleşiyoruz.

Bütün köprülerin dünyaya açıldığı bir gündeyiz. Burada mutlak olan; muktedir ilimdir!... Dünden çok farklı dünya bugün… Ve biliyoruz ki bu günün özel bir anlamı var. Bundan önceki dönemlerde hep sözü edilen bir kapı vardı. İmparatorluğun görevini hak ettiği ve yoğunluğun tohum olarak insanlığa çekildiği bir kapı. İşte o kapıya geldi dünya. Ve o kapı hepimiz için çok değerlidir. O kapı umut olur ki kontrollü açılır.

Herkesin o kapıda kendini bulma çabası var. Uluların kulluğunda da bu var. Hepimiz siyah bir görevi, mosmor bir görevle dürümledik. Çünkü dünyanın yaşamı için buna ihtiyaç vardı. Simsiyahın yaşam sistemleşmesini kodladığı bir günde, mor rengin görevi başlar.

Mor rengin görevinde ekmek yapılır, ekmek; insan ilmidir!... Ve bu ilim herkesin kelamında mevcut ise de, yaşam ilmi olarak mutlak olamamış ve yoğunlaşamamışsa; kaynak dışıydı ve bizler kaynak dışı olanı, kalem olup kodlayarak bütünün gök sessizliklerine çektik!...

Dere olmaları, diri kalmaları gerekliydi… Aha, gözünüz görür ki; o dere, diriliği kodluyor artık!...

Medine ekmekti ama Mekke’nin kulluğundaki ekmekti… Biz o mektebi kodladık!... Ve toplum çalışmalarını başlattık. Emre itaatle bilişi kodlayacak güçleri oraya kayıtladık… Çatıyı kurduk ve dedik ki; “insana hikaye dinletmeyelim... Artık dünya insanı mutlak kapıların tümünde ışık kapısı haline geçsin. Ve her kapının ilminde o bir Ka Ha olsun”!... Bunu yapabildik…

Dünyanın öfkesi çoktu… Dünya dışı varlıkların dünyayı kodlayarak bu günleri tohumladıkları bilinirdi. Ama dünya, dünyada olanlara çok ama çok öfkeliydi. Ve dedik ki; “dümenin başına ilmi oturtalım ve dünya aşkıyla, dünya tahtıyla imi Ka olup bütünü kodlayalım”… Bu gün bunu yaptık…

Amonların kontrolü çok zordu ve sorumluluk istiyordu. Biz Amonları koklattık ve kodlattık… Teni temiz olanları çağırdık bu çalışmalara. Temizlik istedik hep… Kimin kelamında kimin haliki hakiki ilmi var, bunları bildik ve mutlak olanları seçtik.

Yaşam efradımızla, yarınlarımızlaydı da; biz, her dirinin yaşaması için mutlak kuran olduk ve kutsal toprak olduk. Çanta çanta ilim taşıdık, dini Ka ha olan kalemlere… Ama hepsinin yolunda mutluluk yoktu.

Örtü, örtü, örtü, örtü, örtü, hepsi örtündü, örtüldü ve örtündü!.... Ve dünyanın ekmeğini yaptık birlikte. Erdikleri yer, işçilik yaptıkları yer, yaşam ilmiyle dürümlendikleri yer ve bizsiz kalmadıkları yer olacaktı.

Siyah ama her insanın en güçlü kodları olan bir siyah!... Her siyahın üstündeki siyah, işte bu siyah; ayrı gayrı gözetmeyen bir siyahtı!...

Dava insandı, insan; yarında olmalı mıydı, olmamalı mıydı!?... İnsan hakka varmalı, hah, aha işte diyerek tohumlanmalı mıydı, yoksa tohumlanışında kontrol dışı kayıtlarda olabilir miydi!?...

Bütün kontrolleri sayfa sayfa kayıtladık ve dedik ki; “bedenli insan, Mikail’in görevini kodlar ve t-yoğunluğu kayıtlar!... Mikail’in gücü olur, mutlak kuran olur ve yaşar… Sıyırır insanlıktaki kısırlıkları, kayıtlardan ayırır… Ve diri olanda, Ka Ha olanda akıl tınısını tohumlayarak muktedir olur ve görev taşır!...”

Mutlaka herkes daha güçlüdür şu anda… Ama en büyük güç; insanın, insan sistemleşmesinde yüce ekmeği yaptığı anda başlar!... İşte o güç bu gün burada kontrollü şekilde yoğrulmaktadır.

Burada dondurulanların tümü kontrol edici kayıtlarıyla kervan olup çalışacaklar. İsrafil denilen güç ikmal tamamlamaya geldi. Efradını kokladı, kodladı, toprağın toplumu tohumlandıktan sonra aklın kalemi oldu ve aktı… Biz oyuz canlar!... Ama onun ekmeği, onun yüreği, hepsi dürümlerde insan sistemi!... Ve biz orada, o yoğunlukta; her şeyin gücüyüz, bu kesin!

Kanatlandılar, kati, hakiki ve hak olan aklın kapısına geldiler. İşte olan budur bugün… Müsterihim, çok yüce bir can dünyanın ekmeği olacak ve o can, aklın kapısı olacak… Adı hakikiyetde saklıdır… Artık rahmandadır, hakka vardı, aklın kapısıdır, hasat yaptı… Temiz bir dünyadır dilek ve o temiz dünya hak edildi.

Şikayet mi!?... Ölüler diyarında şirket kuranların bugün bizden şikayetçi olmaları ne kadar mana ifade eder, ne kadar anlam taşır? Hepsi dünya ismiyle şirkettiler, çalıştılar ama her biri kendini hak etmedi, hak teknikte kontrol edilemediler ve kodlanamadılar. Şimdilik bu kadar yeter. Bundan sonra buraya gelenlerin; doğan günün gücünü bilip gelmelerini dilerim. Herkese daha ne diyeyim ki… Hakiki ve hakiki ve hakiki altın ışık insan soyudur… Bunu net anlayın! Ama anlamadan gelmediğinizi biliyorum, anlatıyorum ki hak edin de hak olup da herkesle dileyin diye…

Benim esmam yoktur, ben ekmeğim, saha benim ilmim; burada ekmek yapmak isteyen her kim varsa kendinde, kendi yüreğinde kati hakiki levhisiyle ekmektir!...

Bizi; umut olur, yol olur diye bekleyenler yanlıştalar… Biz mutlu huzurlu bir kapıyız… Burada temizlik yaptık ve bu temizlik tüm insanlık içindir. Bu meclise misafir olmak isteyen; hakkın kapısından geçmeden bu yoğunlukta çalışamaz… Hakkın kapısı; has tınının, hak Ka Ha olan aklın kaydıdır… O kayıtları rahmi kapıda dinleyemeyen; murat olur, mutlak olur da mesihi merdiven sayarsa, biz ona deriz ki; “Mesih yaşamda yoktur”, onu öfkeyle dileyenler artık iyi bilsinler ki insan sırrında Mesih diye bir şey yoktur…

Bir de derler ki;”biz yolu açarız, yoğun ışığımızla mutlak kuran oluruz”… Size tek bir şey daha söylemek isterim, sizin adınız; aklınızda, yaşamınızda olduğunda, yarınınızda mutlaka olur ama şu anda yaşam sınırınız çizildi.

Kibri aşmadan yolu bulamazsınız!… Kibri aşın, yolu hak edin bulun, ve tükenen düzeni hak edin, kontrol edin!...

Yasa der ki; “benden bana mahrek olup gelin… Benden bana Ka Ha olup inin… Çantasında insanlık bulunsun… Eğer insanlık varsa, gök sözü söyleyin… İnsanlık yoksa göreviniz yoktur, bilin”!....

İşte budur bizim yaptığımız… “Devre devre dünyanın ekmeği, dünyanın yüreği, dünyanın yolu” dedik ya hani, o dünya Allahın tınısını duyanların görevini hak eder… İşte bugün bu oldu.

Dünya, “Allah” dedi, “akıl” dedi diye yaratıldı… Ama akıldan öte bir akıl, Allahın dağında tahtını kurdu ve dedi ki; “dünya, yanlışsız kuruldu”… Bugünde bunu söylüyor, dünya yanlışsız kuruldu, her şey bu dünyaya hakiki nefes olup indi… Dünyanın yaşamı budur ve dümenin ilmi budur. Ama biri çıkarda ben bu dünyayı korurum diye dürümlere çekildiğini hak tahta indiğini sanırsa; ırak ama çok ırak, uzak bir yaşamdan tombalalarla gelenler olur buraya “hadi gel” derler, “sende bir oyun oynayalım, burada ne var bir bakalım” ve çekilişler yapılır. Kime ne çeker, kim neyi hak tahtta oturtulacak!?... İşte canlar bunlar yapıldı bu dünyada…

Artık dünya Hulusi kapı! Bu dünya kodlandı, dünya koklandı ve bu dünya murattı; türkuazın kapısı oldu tahditsizleşdi, mutlak kapı açtı ağırı hafifletti!... İşte yol altın ışığın gücü oldu ve muktedir insan murat toprağında muktedir kapı açtı…

İşte, işte canlar artık tanrılık kapısı açık… Biz bu kapıyı herkes den çerçeveli ışıklar kodlayarak açtık. Ama iyi bilin ki; herkesin kalemi burada olduğu zaman, herkes burada olacak bilinsin! Aha bu!

Süper İnsanlık Realitesi

https://youtu.be/d21gzm0ae10

 

 
  Bugün 271 ziyaretçi kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol