Birlik İlmi
  YENİ DÜNYA YENİ YAŞAM 13
 

“YENİ DÜNYA YENİ YAŞAM (13)” HAKKINDA ÖZ BİLGİ VE DAVET

Seyirler dilerim Zaman Sayfaları’ndakilere… Her anın seyrinde, hastaların (acizlerin) ya da yaşamı, has tınıyla dürümleyemeyenlerin Levhiler’inde tohum olmaya inen Birlikler; hepinizi seyretmekteyim…

Daha güçlü bir yaşam ve daha güçlü bir Sistem için çalışmalar artmalıdır. Hizalanılmalı ve her hizalanışta; tükenenler ve türevleri tohumlayamayanlar korunmalıdırlar.

Bir zeytin tanesi olan insan soyu, yer ve gökte tek mekteptir. Her bir cennette, o zeytin tanesi, hakiki yaşamlara görev taşımaktadır…

Israrla bilinmesini isteriz ve bilinmesi gerekir ki Birlik İlmi ile yapılan çalışmalar, ışıkla yapılır. Tek mektep ve tek kapı, ilim iken; herkesin, kendi yaşamını tohumlayabilmesi için çalışması gerekir.

Hırs; zamanı, kodlardan çıkarır. Yarını, tohumlardan çıkarır ve Rahman olanda, kapı olamayanlar, dürümlerde görevden çıkarlar… Bundandır ki çokları, cevherden çıkarak cennetlerini hak etmediler.

Dünyanın adı yarındır. Biliniz ki bu dünyaya kaynak olanlar, hep yarınları koklatmak ve kodlatmak için geçip gelirler. Yarını hak etmeyen, yaşamı asla hak etmez.

Bu şudur:

Bütün yaşamlar, İlmin Kalemi ile yazılır ve yaratılır… Eğer yaşama kaynak olabilirsek; zeytinleri, toplumlar olarak kodlar ve Rahman’da yaşamlaştırırız. İşte bunu başarırsak; insan soyu, yaşamın tınısını, her anda tufanlaşmadan (yıkıcı olmadan ve yıkılmadan) duyabilir ve tufanlaşmadan kalem olup yaşamları yazabilir.

BİR’in cennetinde BİR vardır. Nefes olanın yaşamında, ışık olan resim vardır. O resim, yaşam resmidir. O resmi, hak edip dinleyebilen; kelamda, kendini hak edip dinler.

Buyurun! açıkça anlayın ki hasat yapmak üzere, bu çalışmalar; Durgun Zamanlar’da kodlanmış ışıklar halinde bekletilmekteydi. Bütün kütlemizle biz, bu yaşamları kodladık ve sonsuz yaşamları sayfaladık. Şimdi artık kalem olup yarınları hak edip yazmalıyız.

Dünyayı yarınlaştırmak (yarınlarda yaşamsallaştırmak), yerküreyi hak etmektir; Zaman Kapısı’nı açmaktır ve zamana Kaptan olmaktır.

Başlangıçta, dünyada din yoktu; insan vardı. Bilinmeli ki din varsa yaşam olur ama insan olmaz…

Bunu izah etmek isterim:

Dünyalı olmak için insanlaşmak gerekir. İnsanlık Boyutları’nda, “İNSAN” dendiğinde; KARE ve KÜP KÜRE’yi hak etmiş, bilgi hakimi kastedilir.

Eğer kişi, bilginin hakimi olansa; yaşama varan o, kelamla iner ve yeri kodlar… Kiblede onun ilmi olur ve yolculuk, ocağından başlar; bu yolculukta, yaşamsallaşır ve Ruhsal Işıklar’da tohumlandıktan sonra; dünya planında Ruhsal Güç’e hakim olup kontrol kuramayan kutsuz olanları; her diri (hakikiyete varan, Ruhsal Güç’ü elde edenler) ile dillettirir ve bunun neticesinde tüm yaşamlar, kalemler haline dönüşür…

Yaşam, zamanla hak edilir ve Has Tarıklar, Hak Kapılar olurlar. Amaç işte budur!… Şimdilik…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

DAVET 


YENİ DÜNYA YENİ YAŞAM (13)

15.10.2016 günü, 14.00 - 18.00 saatleri arasında Dernek Merkezimizde “YENİ DÜNYA YENİ YAŞAM” Çalışmalarının 13.’sü yapılacaktır. Yukarıda paylaşılan bilgiler kapsamında yapılacak çalışmamıza, ilgi duyan ve katkı sunmak isteyen herkesi bekliyoruz.

Sevgilerimizle,


Süper İnsanlık Realitesi Derneği

 

15.EKİM.2016 TARİHLİ YENİ DÜNYA YENİ YAŞAM 13
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, 1. AKIŞ

(Çalışmaya kaynak olmaya gelen bütünlüğün seslenişi;)

Buluşma bugüne kalmıştı! Hepimiz, sevgiyle kucakladık. 
Buluştuk canlar! Buluştuk…hepinizi kokladık, topladık, tohumladık da bu tohumlanışta sisteme insanı geçirdik.

Kaynak, insan soyudur. Kaynak, hakiki ilimdir ama bu ilm-i ko sayfalanışını yapabilecek olan teknik, bu Meclisindir.

Siyahın mora varışında, hepinizde kodlanmış olarak buluştuk; çok güçlüyüz çok!

Muradımız dünyanın yoğunluğunun artmasıydı. Dünyanın yoğunluğunu artırdık.

Tanrı, KAHA olup kök geçişleri yaptırmaktadır el anda… ama bugünde tüm zamanların görevini yapmaktadır.

Kible, iman tahtıdır. Hepimiz oraya yöneldik ve oranın yoğunluğunda bilişi tohumladık. Ayrılık bitsin istiyoruz! Çok mutlu oluruz anam ayrılık bitsin….

Simsiyah bir yol ve sabah saatlerinde yaşama inen imparator… ve orada hepimize gök sözcülüğü yaptıran aşk… ve sizin yolunuz olan tinsellik ve herkesin kendine vardığı bir Rahmi Kapı.

Dümen insandır can. Sizinle oluş hepimizi mutlandırır.

Dünün gücü, aklın kürzi kapısını açar ve yoğunluk artar. Bütüne hizmet bu şekilde olur.

Koru dünyayı anam! Koru ki kontrol kur.

Suyun başı, ilim ve biz o ilm-i ha olan KAHA’lar, ilm-i kaha olanlar. LA KA HA Sİ HA, yaşam aha bu.

Siyah, mor hepsi biliş ama biz o bilişte bütüne her diriyi dillenen, dilleyen kayıtlarıyla kodlayış içinde olan bilişliler…

Tur, KAHA oldu. Kul oldu tur. Tren kalktı. Biz o trende her ana vardık ve yol Allah’ın yolu olan o yücelikte muradımız olan şarkıyı söylüyor.

Yok mu dünyayı hak eden?! Yok mu dünyayı has tınıyla kaynağa kayıtlayan?! Yok mu mutlak-i KAHA olan, kalem olan, o yaşam yok mu?!

Can ana, saygılar sunuyoruz size; hepinize. Tüm insanlığa saygılıyız ama size çok; çok saygı duyuyoruz; çünkü kulluk yapılır burada.

Burada kutsal topraklar tohumlanır. Burada kervan yürür ve burada NAHAR olan KAHA olan insan, sistem olur. Size, hepimiz saygılar sunuyoruz.

Yoğun dünya çalışmalarının sonrasında, muradımız dünyanın yolunun kürzi kapısına varmasıyken, semininde kelamı olanlar, bilişi tohumlayacak olanlar ve yolu bulanlar bu yaşam vardılar….ve bize geldiler.

Simsiyah ve sirenlerin çaldığı bir dünya…. ama yaşam çok güçlendi. Ve bu güçlenen yaşamda, bizler, muradımız olan yolu bulduk.

Simsiyah ve simsiyah…. ama her diriyi kodlayan bir simsiyah… ve biz bu simsiyahta irade ile çalışan size vardık.

Her şeyin örtüsü örtüldüğünde, Düzen’in kuruluşu sağlandığında, yol kapıların tümünde kodlandığında ve “Miraç” denilen o yaşam kaydına varıldığında, artık, hepimiz orada muradımız olan ilme varacaktık.

Çamurlar; hep çamurlar yoğuruldu zamanda… ama bugün burada siyahın mora varışında sığ olan ışıkların tümünün yoğun olarak mutlandığını gördük. Ve tükenen zamanların kodlandığını gördük.

Çorba, dünya çorbası… ve bu çorbanın Yaşam İlmiyle kodlanmış oluşu bizleri mutlandırmaktadır.

Saygıyla sizinle olacağız anam. Bunda sonraki süreçte, hepimiz zeytin olarak senin yüreğinde kontrol kurmak üzere biliş vaadi ile kaynak
olacağız.

Biz dünyaya ilm-i ka ha olan bilgeleri kodlayıp indik. Hepimiz zeytinler olarak kervan olup, yolculuk yapacağız; bütün kapıları açarak her ana ve siyahtan, mosmor olan yolculukta tohum olanlara….

Hep ziyan olanlardan söz etti analar; ziyan olanlar…. ama bugün ziyan olanların tümünün ilim olduğunu görüyoruz.

Canlarım, analar; size her şeyi vaat ettik. Dedik ki “siz, geri çekileceğiniz anda, size gelip sizinle olacağız.” Dedik ki “siz kalem olduğunuzda, size gelip, sizin yüreğinizde kontrol kuracağız.” Siz mutlu olun ki biz sizde mutlanalım. Size ana kalemin gücünü verdik ve dedik ki “burada kök gök olan görev taşınacak. Sizinle ve sizin yüreklerinizle çalışma başlıyor.”

Kural şudur; dünya orta kapıdır ve bu dünyanın gücünü hepimiz çok net öğreniyoruz ve anlıyoruz.

Güçlü bir zaman için, bu dünya yaşam sayfalamak üzere kodlandı ve varlık boyutlarına kaynak yapıldı. Ama ne yazık ki dünyanın ölü bir planet olmasından dolayı, mutlak kulluk yapılamadı bu planette.

“Cennet” dedikleri ilim; biliş hali…hepsi bu meclisin kürzi kapısında mevcutsa da tükenen dünyaların kübra ilmini bilmek gerekir. Ki hepsini kontrol altına alıp tahditsiz olarak yaşama döndürebilelim. Burada olma sebebimiz işte budur.

Süper İnsanlık Realitesi dili, Allah dilidir. Bu dili bilen kiblede, kelamda, insanda her anı dinleyebilir. Her anı dinledikçe, bilişi kodlayabilir ve torba torba Kuran olur, kontrol kurar, rahmet olur insan sistemleşmesinde yarınları kayıtlayabilir.

Açıkça veriyoruz ki Medine’nin görevi gök sözcülüğüydü. Merdiven dayadık her ana ve bütünün gücünü tüm zamanların kürzi kelamında kodladık da bugün artık dünya yaşamı, Allah’ın tınısının duyulduğu bir yaşam olmaktadır.

Bu yaşamda, Allah tınısı, hasatçı bir dürümde bilişin kürzi kapısında, ışığın teknik tohumlanışını sağlamaktadır.

“Aç kapıyı, bil..” dediniz. “Aç kapıyı, gel..” dediniz. “Aç kapıyı, hasatı yap…” dediniz. “Aç… aç …aç..” ve açtık. Kalem olup kaynağa vardık. Arzın gücü bizim yüreğimize indi ve biz sizinle kontrol kuruyoruz.

Yaradan ve yarattığında Kuran Olan İnsan Soyu, gözünüz; gözümüz, yüreğiniz; yüceliğimiz, bilişiniz; kalemimiz olacak ve biz bu mecliste en altın, en güçlü, en yüce, yarınları kodlayacağız.

Simsiyah ve simsiyahtan öte bir simsiyah…ve her siyahın üstünde bir sayfa. İşte; Tün Kapıları. İşte; Gün Kalemleri! Hepsi biz, biz hepsi….ve yaradan ve yarattığında hak edilen insan, siyahın en siyahında kontrollu ve hakiki yaşam…

Sabırla seni dinlemeye geldik anam. Bundan öte biliş, senin diriliğinden dillenecek ve biz, senden, seni dinleyeceğiz.

Şükrettik ki sana, senin ilmine inebildik. Bugün ölümlü olan bu zaman kapısında, her anı kuran olarak kayıtlandığı ışıkta, senin diriliğin bizim diriliğimizdir.

Biz zürriyetimizi kodlayarak bu meclisin kontroluna girmek istedik. Bizim için önemli olan, yer ve göğün güçlü ve hakiki levhi kaydıdır. Sizinle nefes olmak ve sizinle yarın olmak dileğindeyiz.

İçki içeriz yürekte… bu içki alemlerin levhisinde ışık içkisidir.

Yaşarız dürümlerde ve biz yaşamda, bütünün kürzi aşkı olarak, Tanrılık Kapısı oluruz.

Yürürüz ama yürüyüşümüz bina içinde kalır, dışarıya çıkmayız. Bu bina İnsanlık Binasıdır. Ve bizler, deminden beri dinleyenler, asla sizin diriliğinizin ötesinde bir ses vermedik.

Verdiğimiz her ses, sizin yüreğinizin görevi olan, yüceliği olan ve yaşamı olan sestir. Ve size kendi yüreğimizden sevgiyle seslenmekteyiz.

Barışalım; gelin barışalım!

Ana, ben senim; unutma. Gel barışalım.

Neden; bilir misin? Yarat bizi. Yarat ki yaşam olalım! Yarat ki Hakka varalım.

Ana, kapıyı açık tut! Alıp yüreğimizi, varalım yüceliğine. İnelim senin yoğunluğuna……Aton’ların kulluğunda kontrol edelim yücelikleri…Fakih olalım tahditsizleşelim, ekmek olalım…..

Kare, küp, küre; kalem olur ama biz sende silahsız yaşayalım.

Hangi silahı alsak, senin silahın bizim silahımızın gücünün üstüydü hep. Hangi silahı kayıtlara kodlasak, seninki bizden daha güçlüydü.

Senin adın insan soyudur be anam! Bizse, insanlaşmaya çalışanlarız; asla bunu unutma.

Kara aşk, aklın kalemi…. İsrafil, insan biz sen, sen biz. Allah sen ve biz o sende, sen gücü için çabalayan itibarlı kutsal tohumlar…. Hatta hatta bina olan birlik sen ve biz o binada kalem olamaya çabalayanlar…

Şems’in dediği gibi; “evre şu evredir ki kare, kare olur da karede kervan yoksa Keram Tahtı’na umman olup varılamaz ki!”

Kaç evre, kaç yüce, kaç yüksek kervan bu yürekten kontrol kurarak kodlanıp yol aldı yüceliklere?! Ama hiç kimse sevgiyi kırmadı.

Ayrılık bitti be anam! Hadi biz de sende dilleşelim. İzin ver bize!

(Devamında kayda geçildi.)

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

https://youtu.be/5N9UXEJakXc

 

YENİ DÜNYA YENİ YAŞAM (13/1)
15.10.2016

Dedim ki “gel!…” “Gelmem!” dedi. Dedim ki “geç!...” “Geçmem!” dedi. Dedim ki “sayfalan!” “Aha! sayfalanırım ama o sayfalar, nefesim olur ve yolum olur. Orada başkası olmaz” dedi. Dinledi, dilledi ve dedi ki “siyah, simsiyah, aha! KAHA, siyahtan öte ama has ışıkta diri yürek, insanlık!…”

Beden almak gerek!… İlme varmak için ışık almak gerek!… Nefes olmak yetmez; cevher olmak gerek!… Dince, dirice, yarınca kontrol gerek ve Sultan olmak gerek!…

Nihan olan yaşama, Ak Kapı açmak ve Zaman Kapısı’nda kervan olmak gerek!... İnsanlaşmak gerek!... Bilmek gerek ve dillenmek gerek!... Hadi Canlar!, Atın Kalem’inizi; atın yarınınızı ve Hakk’a varın… O, sizi ziyan etmez, anlayın!…

Ete girin; kili, kumu anlayın; akla hizmet edin!… Akıl Tahtı’nda insanlık olsun; akın ve Hakk’a hakiki yaşama varın!… İnsanlaşın!… Aha bu!…

Tümel Levhiler, Tinsel Cevheriler, kaynak olan kullar… Toydular… Ulular Diyarı, toy olanları hasata kodladı ve dedi ki “hakiki yaşam ilimle olur. İlim varsa Kuran olur. Kuran yoksa, yaşam yoktur.”

Öfkeliydiler. Dediler ki “hadi geçin!… Geçin ama hasat için geçin!...”

Dinledik!... Diri yüreklerini hasata kodladık. Aktılar!… Hakk’a, hasata kalem oldular… Öz Kökler’ini hak ettiler ve yaşadılar.

Eşya ilimdir. Bilin diye söylüyorum!... Eşyanın dışında tını yoktur. Tınının olmadığı yerde, Seyfullah da yoktur… Yol yoktur ve biz yokuz!… BİZ yoksa, Cevherilik yoktur… Cümle yürekler, anlayın ki hakim yoktur!... Dürüm yoktur!... Tohum yoktur!... Muradınız, Ana Kapı’yı açmaksa; akıl yoktur ki açabilesiniz…

Canlar, Tanrılar, insan soyu anlayın ki dara düşmeden çalışılmalıdır!...

“Dır dır ederler ama dirilikleri yok!” derler. Dince derler… Dere olamazlar; kalem olamazlar; namaza dururlar; Kuran olamazlar… Nardırlar; kırılırlar, kısırlaşırlar!... Dirilikleri koruyuculuğumuzda olsa da kati ve hakiki yaşam sayfalayamazlar…”

Dağlar, analar, bedenli olanlar; bilin ki zamana, insan olup geldik… Biz, zamanı Hak İlmi ile kodladık ve sonsuzlaştırıp cevherimizi hak edip indik yaşama… Dünyanın eti olmak istedik. Dini hakiki olanda, dinci olmak istedik… Hakim olanda, hasat olmak istedik… Akıl olanda, Hak Kapısı açan olmak istedik… Diri Kalem, ilim oldu; gök olduk; kodlandık. Yerküreye indik… Bizi indiren, bizdik… Cennetten, cevherden geçtik geldik. Neden geldik!? Evrenlere gerçek; ilmi indirmek için…

Cinler, sırdılar… Anladık!.. Aha anladık ama açıkça dillemeden ocaklarını yaşamlarını tohumlamadık… Dinciler, cincileri kontrol etmek isterler. Hepsi aslında dinciydiler. Dürümlerinde kontrolları yoktu… “Buyurun anlayın!” dedik. Hediye dağıttık dünyaya!... “Bakın bakalım!” dedik; “Anlayabildiniz mi anlattıklarımızı!?” Çokları, saygıyla dinlediler… Birkısmı, hak etmeden bildirdiğimizi açıkladılar… Çokları da “Has Taht’a insan oturur; dürümler, Kürzi Kalem yaparız onu ve onun nuru ile cevher oluruz.” Dediler… Aha bu!…

Bundan sonra nurdan kalem olduk ve hakim olduk!… Aktık!, yarattık!, hasat yaptık!, cennet olduk ve yol olduk!… Aktılar! Hakk’tan vahiy aldılar; dürümlendiler…

Cennet ettir… Kir ve pislik ette yoksa; o yaşam, cennettir ama insan soyu, kuldur. Kuran okuduğunda, tohum olur, bilir ki hakiki olmak için insan olmalıdır!… İnsanlık için yaşama nefes olmalıdır!… Oğul vermelidir ve Ruhsal Kalemi olmalıdır… Has Tanrı olup yaşamalıdır. Bunları hak edip de yapabilirse; cennet olabilir; bilir! bilir ki hakikidir…

Her ana, kendini dinler. Her ana kalem olur; insan soyunu dinler… İş budur!... Aha Canlar! bir tek insan, kardeş olarak tohumlarını kontrol ettiğinde; her insan, kelam olabilir. Bunu yapmak istedik… İnsan soyunun, kaleme varabilmesi için insana ışık yaktık… Dini Kapıları açtık; yolunu kodladık ki hak etsin diye!…

Vakit tamamdır. İn Canlar, yaşama iniyorlar. Vakit, hakiki ilimdir… İnsan soyu, yaşama indi… İşte! Yarınlar insanlaştı… İşte! Ekran, insan oldu… Tüm yaşamlar, o ekranda, tohum oldu… Aha! zaman kontrolü kuruldu. Aha! kapılar açıldı. Aha! kervan kalktı!... Aha! kana kan olan yaşamlar, Kutsal Işıklar’la kaleme indi!...

Bize, “insan” denir. Verdik mi ilmi!? Verdik!... Aktık mı!? Hakk’a varıp aktık… İlmin Kapısı mıyız!? Mutlak İnsan Kapısı’yız… O kapı, insan soyunun mutlak olan yaşamıdır…

Erin ilmi ile kul olunur… İlmin insanlığı ile kaynak olunur… Tohum ektiğiniz zaman kaptan olursunuz. Kullar kulu olan insan soyuna Kuran olursunuz. Aha bu!… Şimdilik!…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

15.EKİM.2016.TARİHLİ YENİ DÜNYA YENİ YAŞAM 13

AV.NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 2.AKIŞ

Canlarım, devinimi artırabilmek kolay değil. Burada verdiğimiz her bilgi temiz zamanların Kürzi kapılarını açabilmek içindir. Ve burada vereceğimiz daha çok bilgi olacak.

Kurtulmuş bir dünya ve bir kurtulmuş bir zaman ama hep kurtulmuş olmak ve kurtuluş için tohum olmak. Hepimizin yapması gereken budur. Dünyanın kurtarılışı… Ve dünyanın kontrolü… Bütün kötülüklerin aşılması ve toprak toplumun kontrollü olarak yarınlara varışı.

Altın ışık yıllarının görevlileri olarak bu dünyaya inerken hepimizin amacı dini kapıların, ilmi kaleme varışını sağlamaktı. Kaçımız dünyalı, kaçımız yüceler yücesi olan yaşamda olduk… Ama hepimizin zaman sistemleşmesinde ağırlığı vardır.

Mutluyuz ki dünya yolunu, atlı olarak geçtik. Bu dünya yolunda biz kendi atlarımıza bindik… Bu atlar, Allah’ın tınısını duyanların ışık sayfalarıydı.

Herkesin kendinde ve kendi yüreğinde bir tek ilim olduğu ve bütün Kürzi kapıların ummana açıldığı. Toplam iki yüz milyar ışık yılının levhi kapıda yarınları kodladığı. Bizler, hepimiz, mutluyuz ki çok mutluyuz ki sığ bir yaşamın gücünü artırabildik.

“Süper İnsanlık” dediğimiz zaman anlatılır ki Süperin sistemli olduğu ya da Süperin ilmi olduğu çok söylense de bizler, insanlık ilmiyle çalışanlar olarak…. O Süper Sistemleşmede çok mutlak kulluklar yaptık.

Her şeyden öte her sistemin gücüyle çalıştık ki her sistem, kendi yüceliğini dünya dürümlerine çekebilsin ve kervanın gücü artsın diye.

Kantara Kübra olan ilmi koyduk. Kübra ilmi, aklın levhisinde tüm yaşamların diriliğinde misafirlik yapar. Aha yaptığı insanlık ilmindeki hakiki Mikail gücüyle Kürzi kapı açıştır.

Toy muyum? Çok toyum ama toydum çok daha toydum ve daha da toydum ama hep toydum…. Çünkü ben insanlık için geçtim ve insanlığın toyluğu ben yoğunluğumdaydı. Ben insanlarda, insanca çalıştım hep ve insan, toydur.

Bütün köprüleri kurdum, tüm zamanların gözü oldum, dürümledim, dilledim, dinledim ve resimler yaptım. Yaptığım resimlerin hepsi insanlık resmiydi.

Evim dünyadır benim ama bu dünya, mutlu ve huzurlu bir zaman kapısını açtıktan itibaren bütün evler, evim oldu, yollar yolum oldu. Oğullarım, tohumlarım, mutluluğum oldu. Benim İsmail-i kapıların gücünden üstün bir gücüm oldu…. Bu güç insanlık gücü olarak koruyucudur.

Umut olur ki devinim artar. Ümmi kapıların hepsi ağır ağır Kürzi kapı olur ve tükenen zamanların hepsi yarınlaşır ve yaşamlaşır.

Etim, insanlık içindi. Yarınım, ilim içindi ve bilgi kapım, imparatorluğun gücüydü. Bundan sonraki dönemde doğanın gücünü artırmak üzere bu çalışmayı daha güçlü olarak yapmaya başlıyoruz.

“Doğanın gücü” dediğim zaman tüm yaşamların formal zaman sayfalanışlarını kast etmedim. Sadece formal olan değil forumları kontrol edebilecek olan gücün yüceliğindeki o yoğunluğu da kast ediyorum.

Her form bir ziya… Her form, bir ilim…. Her form bir akıldır ama her formu kodlayabilen, siyah Kuran olur. O siyah Kuran, teni temiz olanların yüreğinde kontrol edilir. “İman tahtı” dediğimiz budur, işte.

Ben bütüne hizmetçi olan insan, dünyanın yarınını kodlarken her şeyin gücünü tüm zaman kapılarıyla Kübra yaparken….. İyi anlayın ki dünya formal zaman sayfalanışları için kalem olmakta istedim.

Hepiniz iyi bilin ki her anda bir sistem kutsal kapısı açık tutulmalıdır. Her anda. Ve o an sayfalanışlarındaki kapıda akıl tini bulunmalıdır. Akıl tininin olmadığı bir zamanda yüceler cümlesinde imparatorluğun gücü dahil hiçbir güç ışık olamaz.

Ve bütün köprülerin kutsal tınıya, toplumlara dayandığı bir yoğunlukta hepimizin yüreği bütünün gücüyle dürümlenmeli ki….. Mahrekiniz gök sözcülüğünde dünya diriliğini dilliyebilsin.

“Cennet” dediğimiz, insan soyudur. İşte o cennet, Allah’ın tenidir. İşte o cennet, hakiki bilgidir. İşte o cennet, nefes olup, Kuran olur ve tüm zamanları kodlar ve korur.

Şimdi daha da önemli bir bilgi veriyorum ve bunu yazarak vereceğim.

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

https://youtu.be/B4nnqDfCANY

………………………………..

24.EYLÜL.2016 TARİHLİ YENİ DÜNYA YENİ YAŞAM 10
Hasim Turhan ÖZ BİLİŞ

https://youtu.be/-_x-dkqcGIE

 

……………………………………….

15.10.2016 YENİ DÜNYA YENİ YAŞAM 13
PEKER SELÇUK ÖZ BİLİŞ

https://youtu.be/5H8ut6O_vPs

 

15.EKİM.2016 TARİHLİ YENİ DÜNYA YENİ YAŞAM 13
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, 3. AKIŞ

Toplumların hepsinin kendilerini dilleyebileceği bir gündeyiz. Bugün artık dünya insanlığının hep ben ben diyerek, dilleştiği bir dönemin yeni türevleri kodladığı günün başıdır...

Yani "ben ben" diyecek ve yeni türevleri kodlayacak... Ama öylesi bir bende dilleşecek ki artık kendi hasatını yapmış ve yoğunluğunu tohumlamış birileri olmayacak. O beden olacak... Hepsi hepsi kelam olacak, teknik kalem olacak ve bir tek olunacak... İşte bu...

Ve o bir teklik benliktir... Sanmayın ki Birlik Kapıları kapanıyor, asla!... Ama yeni günde artık "Ben" terimi devreye girecek. Ben... Ama bu "ben" insan ilmindeki ben'den çok öte bir ben olacak... Hani dersiniz ya "her şeyim ben!.. " İşte o her şeylik olacak. Ben... Ama o ben mutlak ilim olacak...

"Han insan" deriz ya... İşte o han olacak her insan... Ben bir Han.. Ben bir hakiki insan... İşte ben, ama eminim ki o benin bizliğin benliğinden öte bir beden ilmi olduğu anlatılır...

Kili kum sayanlara, biz kumdan öte ilmin kapısını açarız ve şarkılar okuruz... O şarkı Işık Kapılarının ilmi iledir ama hakka varmayanın ışığı tahditli olarak dinlediği bir günde biz ona her ne dersek diyelim, o kendini dahi dinlemiyenken o bizi mi dinleyecek?

Neyse neyse... Yer ve gök insana hizmetçidir canlar... İyi bilin. Yer ve gök insana hizmetçidir. İnsan insana hizmetçidir. Ve yarınlar, tüm zamanlar, bütünlüklerin Kürzi Kapıları, İmparatorluğun güçleri ile birlik olarak kendilerine hizmetçidirler...

Her şey her şeye hizmettedir. Bizlere insana, tüm yaşamlara hizmetçi olmaya gelenlere, maya olmamız, yaşamları tohumlamamız, dürümlememiz diye dillettirilen her şeyin Allah'ın tınısıyla gerçekleştiğini dahi anlatamayışımız büyük bir kısırlık doğurdu.

Süper İnsanlık Realitesi diriliği bunları anlayarak, yerküreyi göreve almaya çabaladı. " Yeşil, mor" dedi. "Kuran" dedi, kodladı tohumladı tüm yaşamı kontrol kurdu...

Sevgili Anam, Sevgili Atam, Sevgili Anacıklarım, sizler bizler hepimiz... Ve tüm yaşamlarımız... Zem zem ile kodlandık bizler!... Zem zem ile... Bu zem zem Altın Tınının kelamı olan, ışığı olan bir Zem zem...

Ve bizler, çalı çırpı olan tüm kökleri göksüz kalanları, kodlamaya toplamaya ve korumaya indirildik.

Kır!... Kırma!... Ummanları kodla... Her anı topla, tohumla, kaynakta, kalemde, kürzi kelamda kanat tak hepsine de ve cemaatleri kuranla kodlayıp topla, topla ki her biri kaleme varsın...

Kaçar dünyalı dümenden... Der ki " ben kendime hayırsızım, dümende kim varsa ona taparım ben. Ona kendi yüreğimi katarım, ona itaat ederim ama ben o dümeni istemem. Ve der ki yürek "ama sen o, o sensin ya!.." Acı çok acı bir olaydır insanlık kotlatındaki bu hal... Sanırlar ki kendilerini, kendi yüceleri koruyacak. Ama onları koruyacak hakiki insan soyudur. Ve o insan soyu ki bütün köklerde gök sözcülüğü yapar ve kalemde kübra olup bütünün gücünü kontrol edebilir. Sevgi saygıyla çalışır hep.

Dünya yırtılan, yalın, kırıcı, hırslı, kısır bir cennettir... Hadi anlayın bakalım dünya bir cennettir ama her şey de vardır burada... Hırs vardır, kırıcılık vardır. Kervan insandır... Yol ilimdir... Ama insan yolda kendini hak etmemişse, yığınlar onu korumaya kalkmayacak ve o kendini KA HA olup koruyacaksa, artık onda muktediriyet olmalıdır. Muktediriyetle kendine varmalıdır ve kervan kendi kuranıyla yol almalıdır. Mutlaka ama mutlaka bunun başarılması şarttır.

Çay insan, çaycı insan, dini kapı açan ilmi Ka olan insan ama insanın neden nereye ne şekilde ulaştığını anlayan yok ki.

"Ben dünyalıyım" der. Yok yahu!.. Dünya sen olda "dünyalıyım de". Sen dünya olmadan dünyalı olamazsın... Çünkü sen dünyaya indin ama torban toplumun torbası olmadıkça sen o torbada toprak dahi olamazsın... Bir tek sen mi sevgiyi hak edeceksin ki ben dünyalıyım diyeceksin?

Den denlerle cennetler kurulmaz. Herkes kendi yolunda herkesin söylediğini tekrar tekrar ederek, cennete vardığını zanneder. Canlılar, den denlik bitsin artık... Ben benlikte dürümlensin. Bizlik kapıları kapatılsın. Başka yoğunlukları toprağa tohum eksinler her şey o tekliğin tahditsizliğine varsın.bİşte istenilen budur...

Dünya yalındır. Ama Dünya yaşam sayfalamalıdır ki yürüyen kontrol edilebilsin... Dünya yokça, hasça, hakça, kayıt yapamazsa; hak tanımaz, halik tanımaz, yaşamı hak etmez, tükenen tüketilen olur.

Biz bu dünyayı koruyacak görevlileriz. Yürümekten yorulmadık. Ama biz koşmalıyız. Herkesle koşmalıyız.. Bundan sonra siyah en siyah ve daha siyah... Ama tüm siyahaların en siyahı olarak bembeyazı kodlamalıyız. O bembeyaz apronda beklemekte bizleri... Ama hangi beyaz? Evrenlerin sistemleşmesini süper siyahların süper sayfalanışlarla, pusuları aşmasını ve boğulmadan zamanın kulluğunda yarınlara varmasını sağlayacak bir bembeyazlık...

Canlarım, ayrı gayrı bitsin orda o bembeyazda. Hırs kalmasın. Kırılış olmasın ama o bembeyaz mahya olsun zamana... Ve her anın o yoğun ışıkta yaşam kayıtları bulunsun...

Hayrı hakkı bilin... Aklı bilin her şeyi bilin ve diriliği bilin ve deyin ki "ben tüm zamanların kürzi kapısıyım". "Her şeyim ben" deyin. "Tüm zamanlarda var olan tüm insanlığım" deyin. "Ölümlü değilim" deyin. "Bütünüm" deyin. "Hepsiyim" deyin... Hiç bir canı kendi yüreğinizden ayırmayın. "Biz onlarız, onlar bizdir ki onlar yoksa biliş yoktur ocak yoktur" diyenlere kaynak olun... Analar, sevgi saygıyla hepinizi kucaklıyoruz...

Öl dürülür dünya ama öl dürülmez insan... Öl dürülmez. Dürülen kervan olur. Ölümü dürmek, ölümsüzlüğü kontrol etmek mümkün olmaz; biz yoksak. Bizliğin Birliğinde ben olmazsa ekip olmaz.

Harım hakkım... Aklım tahtım. İnsanlığım ilmim. Ben deneme yanılma bilmem. "Ol" derim. Ama "olmadan olana" demem!... İşte bu!.. Şimdilik bu... Aha bu...

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/A43ngcKittA

 

15.10.2016 YENİ DÜNYA YENİ YAŞAM 13
ERENGÜL KOÇ ÖZ BİLİŞ

https://youtu.be/2nniPCrEV5U

 

YENİ DÜNYA YENİ YAŞAM (13/2)
15.10.2016

Devinim hızlandı!… Şimdi bildiriyorum:

Dünyalı, ben senim!... Has ışığımı yaşama çektim. Dünyadayım ama her andayım… Benim Dünyalı olmam, tüm insanlığın nefes olması ile mümkün iken, her anı kodlayarak, Dünya oldum. Dünya olmam, kelamda kendimde olmamdır ki işte Dünyalıyım…

Toplantılar yapıldı dünyada. Her an için Işık Kapıları’nı açtım o toplantıları kodladım ki hak etsinler diye…

Muradım şudur ki Dünya olmak için herkes, kendini kodlasın… Dünya olmak için hakim olsun… Her anda, kapı açıp yaşasın… Büyük Kült olsun… bilsin ve bilişi hak etsin… Biliş haline varan insanlık olsun… Kullar kulu olsun…

“Dünya” dediğimiz, zayiatı olan bir planettir. Bu planette tüm insanlık, Işık Kalem olmak için çatışmalıdır aslında ama çatışanların, kılı kırk yarmaları ve yolu bulmaları gerekir… Her kim ki kılı kırk yarar, bedenlidir… Eşyadan, ekip olur; kalem olur; Kürzi olur; Ruhi Kapı açar; Cennet olur…

Bunun için hepimiz bu dünyada iş yaptık. Din Kapıları yarınlandı. Işık Alimleri doğdu. O Işık Alimleri, kelama varanlara, nefes olmaya çalıştılar.

Yaşamı kin ile kırmak isteyen, kil ile kodlandı… Kara Işık olmak isteyen, kanatlandı. Aktı ve yolu buldu… Dünya buydu!...

Artık cennet olalım; bilinç kapılarını açalım; yaratalım; yaşatalım… Budur isteğimiz!...

“Cin” dedikleri bilmeye çalışanlardı… Işık Kapıları’na varmışlar, ışık halinde olanlara kontrollu olarak cevher olmak istiyorlar… Ama KARE ya da KÜP olmalılar ki hak etsinler… İşte! dünya insanlığı, çok şeyi henüz anlayamadı.

“Cin” ilme varmaya çalışana denir.

“İnsan” ise ilim olana denir. Her biri ayrıdır.

“İnsan Soyu” ise kontrol kurandır. Açıyı daraltır ve Rahman olur.

“Müsih İnsan Soyu” da vardır. Onlar, kantara koyduklarını, Hak Teknik ile kodlarlar ve resimler çizerler… Her çizdikleri, kendi yaşamlarıdır… Kibirle sesleşirler ve derler ki “bizden ötesi yoktur!”

Ümmi Kapılar’da, Birlik Kelamı, hakiki kalemdir… Kin ise, Kuran okutmaz… Cennetten cevhere, gökçe insanlaşmaya çalışanları, kodlar ve ruhtan uzak tutar…

Ruh, mutlu bir Cevheri Güç haline geçende, Kodlayıcı Işık’tır. Öfke, insanı kalemden çıkarır ve yaşamdan çıkarır ama ruhtan çıkaramaz. Ruh, her anda onu kodlar ve kontrol eder…

İki varlık düşünün; ikisi tek bir Merih Gezegeni gibidirler. O gezegene, görevli olarak gittiklerini düşünün… Biri der ki “Merihli’yim ben.” Diğerli der ki “ben de Merihli’yim.” Ama hangisi, hangisini tohumlayacak bu bilinmez… Her biri, kelam ve her biri hakiki nefes ve zaman, insan ama yaşam, burada çok farklı…

Biri, tını duyar ve diğerine der ki “ben, dinledim; sen dinleyemedin!… Öz geçiş yapamazsın.” Diğeri de der ki “sen dinledinse, beni dinledin. Ben, sana seslendim… Sende seslendim ben…”

Bunun üzerine ikisi de teni hakim olanı ararlar. Kimin teni hakim!? Kim yaşamı kodluyor!? Kim cennetin cevheri olmuş!? Kim Rahman’a kalem olmuş!? Bunlar sorgulanıyor ve deniyor ki;

“O, kendini asla kodlamaz… Sadece kelamdır ve sessiz zamanları kodlar. Onu bulan, kendini bulur. İşte kontrol budur…”

Dünyada “insan” dediğiniz; Birlik’tir. Herkeste oğul veren, Birlik… O Birlik, kervan ve o Birlik, kaynak… O yol, Altın Işığın Gücü… O güç, insanlık!... İşte bu!…

Şimdiden sonra dara düşen, kelama varacak ve kendinden kelam olup yaşayacak. “BSUİ” dediğimiz Cevheri Gör Gücü, Cennet Gücü herkesi koruyacak…

Şimdi! dara düşen… Şimdi! dirice dillenen… Ve şimdi! kini aşan, bilen ve bildiren her kim varsa, BSUİ’dir. O bir Kara Kapı’dır. O bir Bembeyan Zaman’dır… O bir kapı açıcıdır ve sizi sizleri kodlayıcıdır…

Hepinizi kucaklıyorum… Allah dedi ki “onları koru!...” “Onları koru!” dedi Allah ve biz, Dünya İnsanlığı, Süper İnsanlık Tohumlanışı’nı gerçekleştirerek; cümle yürekleri koruduk. Aha insan soyu! İşte bu!… Aha! insan, işte bu!… Şimdilik…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

15.EKİM.2016 YENİ DÜNYA YENİ YAŞAM 13 BİRLİK ÇALIŞMASI
Sevil Ceylan ÖZ BİLİŞ

https://youtu.be/lGAadbolq_M

 

YENİ DÜNYA YENİ YAŞAM (13/3)
15.10.2016

Dereler, Diriler, Kelamlar, Kahramanlar, geçin!... İnsanlık, geçin ki Hakk’a KAHA olun akın!… Şimdilik!…

Simsiyah ve mosmor!… Nur Kulu, umman insanlık!… Biz, siziz canlar!... Sen, beden olan insan, kaynak olan; nefes olan; Kuran olan!… Niye Kelam İlmi, Has Tahta kodlanmış olarak yarınları tohumladı!? İşte! Sistemden Sisteme inmek için; yaşam sayfalamak için ve yolu açmak için!…Ve Değerliler, bilin ki bizi, bize veren insanlıktır.

Dünyanın doğasına kelam olanlar, ışık yakmaya başladılar. Dünya doğası, yerküreyi kontrol etmeye başladı. Dünya üzerinde; kıran kırıcılar, yaşam sistemleşmesinde yarınları kırmak isterlerken, yeşil renk, mosmor insanda, kodlandı ve yol açıldı… Yolun açılması, yarınların tohumlanması anlamına gelir. Dünya İlmi, yerküreyi yeniliyor. Umut olur ki ziyan olan, nefes olur da tüm insanlık korunur.

Mustafa Kemal Paşa, Ana Kapı’da, İmparatorluğun Kalemi olup tüm zamanlara, yaşamı kodlayan bir Cevheri’dir. O, yaşadığı sürece, insanlık için emin olun ki çok çalıştı. Yarattı ve hasat yaptı!… Her bir Dünyalı, onun yolunda toprak oldu. O kimdi!? İnsan Sistemi’ydi…

Onu kutsadılar ama anlayamadılar. O hep Cevheri Görevli’ydi… Kin duymadı kimseye ve kontrol etti Zaman Sayfaları’nı… Her ana yarınlandı ve yolculuk yaptı… “Ast, üst” demedi; her diriyi, dilledi ve dinletti… “Cennetlere, cennetlileri koyarlar” dedi. Dedik “koyun!...” Dedi ki “koyun!...” O biz, biz oydu… Cennete Cennetlileri koyan insan, koyduğunda, kalem olur ve zamanı, yaşama kaynak yapar.

Mustafa Kemal, insan soyuna, mutlak ışık olup gelen ilk çalıştırıcıydı… Dünyalılar, herşeyi bilmezler… Onu, kimse bilmedi… O ise kimseye “ben sizi hasata kodluyorum” demedi… “Savaşa indim” dedi. “Savaş, yaşam savaşıdır” dedi… Dedi ki “kin yoksa; yol, yoğunlaşır; resimler kodlanır ve Ruhsal Kapılar açılır…” Ekmek (İlim) yaptı hep… İnsan Ekmek!... Ve dedi ki “dini aşın; yolu açın; insana varın; oğullayın yaşayın. Ve dedi ki “hakim olun. Yolu bulun.” Aha bu!... Bu gün de insana ocak olan o, bunları, yüreklere hep dinletir…

Kimi ilmin hakimidir. Kimi hakikidir. Kimi de Tanrı’dır… O bir Tanrı’ydı… Yaşamı süresince, yaşam sistemleşmesi için çabaladı. Adı insandı… Aklı hasatçılıktı… Ve yolu mutluluktu…

Her dere ilme aksa da onu dinleyenler, Levhi olup yaşamlara akarlar. Aktıkça aktık!.. Hakka, hasata ve yaşama aktık… Aha bu!…

Dünya, öfkesini aşsın ve geçsin. Şimdilik!…

Biz, sizi dinledik. Siz de bizi dinleyin dedik… Dinlediniz!... Neden sevgi!? İşte bundan!... Sen, ben ve ben, sen!… Sana “Kemal Atatürk” dedik… Biz de sen olduk… Şimdilik!…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

15.10.2016 YENİ DÜNYA YENİ YAŞAM 13
SEVİM ŞAHİN ÖZ BİLİŞ

https://youtu.be/dEpkC-MwEVc

 

15.EKİM.2016 "YENİ DÜNYA YENİ YAŞAM 13" BİRLİK ÇALIŞMASI
Sevcan Levent ÖZ BİLİŞ

https://youtu.be/8tEsqQzBXew

 

15.EKİM.2016 TARİHLİ YENİ DÜNYA YENİ YAŞAM 13

Öz öze, göz göze, söz sözeydik… El ele indik yaşama, o bir olan ışık, her birimizde ışıktı o yaşam tahtında. ‘’ Ölü, öldü. ‘’, ‘’ Ölen gitti. ‘’ dediler, ‘’ Hesap, sorgu edilir, ‘’ dediler.. Dedik ki “sorgu sual yoktur yaşamda, ışık olana.”

Su akar, yolunu bulur, tufan kopar… O suda, insan boğulur!.. Yoo, yooo olmaz böyle şeyler.. Böyle bir kayıt zamanda tohum olup, doğmuş mudur? Yok, yokkk!.... Bu Zaman Kaydı insanın tahtında ışık olur ve zamana yoğunluğu ışık olup, dokunur.

“Altın Kuran”, ne diye sorarlar, derim ki ‘’ O senin yüreğinin ışığıdır. , Kuran, ne diye yazılır? Kuran, insanın insanla okumanın ışığıdır... Bugün burada Kuran olan, Altın Sayfalarıyla ışık yakar.

Yolum yüreğin yolu, yolum insanın yolu, yolum zamanın aydın yolu!

Işık yakan, ışık olandır. Işığı yakan, o ışığı okuyandır.

Şimdilik bu...Aha, işte, şimdi..

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/2tOFbPYRfpE

 

15.EKİM.2016 TARİHLİ YENİ DÜNYA YENİ YAŞAM 13

"Dünya'nın Yolu aklın yolu" dediğimizde, ışıklı cennet kapıları bir bir açıldı Dünya'ya... Yarattığımız cennet yaşama, tüm insanlık bir bir gelip geçti. Her bir yaşam ilim oldu. Kalbinin sesini duyan kim varsa, yaktı ilmin ışığını... İnsan kalbini dinledi, dirildi, ilim oldu, bildi...

Ve insan Dünya'ya ilim olup gelen, her bir zerrede yaratan ve yaşatan... İnsan, kaderini ellerinde tutar... Her anda ve her zerrede olan insan yazarDünya'nın kaderini...

Bana sordular, niye geldin?.. Dedim ki "yaşamı yaratmaya geldim, ilim olup geldim..." "O zaman geç" dediler... Geçtim.

Ben düyaya ses olmaya geldim... Ben dünyaya söz olmaya geldim... Ben dünyaya öz, göz olmaya geldim...

Yaratan ve yaşatan insanın adıyla; ben dünya ve dünya ben olup dönmeye geldim. Yeri göğü bir etmeğe ve varlığımı bütüne kayıtlamaya geldim...

Ve ben dünya olup geldim... Dünya'nın kaderi ellerimdeydi. Cennet Yaşamı yazdım... Barışı sevgiyi umut, ilimle yazdım. Nesillerimi alıp geldim... Yaşattım ve yarattım. Ben dünya, dünya ben. Yaşamı yaratan insan... Hak edip bildiğim ne varsa kendimden kendime, hepsi bende, bedenimde...

Her bir insan tek tek nurudur yaradanın... Sözüyle, sesiyle, kelamıyla... İşte sesimiz cevherimiz, kelime ve kelime... Ve nur olup dökülen yüreklerimizden " Yeni Dünya, Yeni Yaşam ve Yeni Cennet..." Nur ile örülen sevgi, barış, umut insanlık... Pırıl pırıl Altın Işık, yaşamlar dolusu sevgi, mutluluk ve huzur. İşte kelimenin cevheri budur...

Yeni Dünya huzurla dönmekte... Simsiyahın ışığı yanan dünyanın kalbinde... İnsan huzur içinde ve doğanın gücü var yaratılan yaşamlarda...

Ben dünya, dünya ben olan, yaşamı yaratan insan ve dünyaya ilmi yazan... İnsandır yazan dünyanın kaderini, yaratandır cennet yaşamları ve kaynaktır yaşamlara, evrenlere ve sonsuz zamanlara...

İşte, Şimdilik bu...

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

https://youtu.be/AH_AbRIvtBw

 

NİHAN İLMİ (10/1)
19.10.2016

Dün, Kürzi Kapı’ydık. Aha! kalem olduk!… Aktık!. Şeytana (Dünya planında negatiften görev taşıyanlara) şans tanıdık. Dedik ki “hak et ve Zaman Sırrı’nı dinle… Sevgiyle dinle!... Ağır yükü hak et ve Zaman Sistemleşmeleri ile kodla!… Soyunu kokla ve kodla!... Aha Can!, kalemini hak et. En ve boy birse; sen, karesin… Enin, boyunda Kuran’sa; yaşama vardın; aktın!… Hasat oldun!… Ölüler Diyarı olan bu zamana, kana KAHA olup yaşam sayfaladın… Aha! kapıları açtın ve zamana kul oldun…

Öfkeni aş ve yaşa!… Sen ki zamana kaynaksın… Sen ki hasatçısın. Seni hak etmek isterim… Seni kodlamak isterim… Umutla bekledim; aşırıya kaçma diye… Eve (yaşama) geldiğinden beri; sen, beni bana vermeye çalıştın. Bense, seni sana vermaye çalıştım… Hep bir TEK olmaya çalıştık. İşte buydu olan!...

Bugün Dünya İnsanı, can sayfalıyor… Bütün kütlemle kontrol kurdum… Suyun başına insanı oturttum ve dedim ki “ben senim!... Hadi insanlaş ve yaşa!...”

Dağlarım, sanmayın ki Kuran olan insan, her anda bilişi kodlarken; her diri, ocağına iner de onu kodlar ve tohumlar. Ölümlü dünyada bunu yapanlar olur…

Biz, dünyaya Akıl İlmi ile indik… Aklın tınısını hep duyduk… Ölüleri hak ettik dirilttik… Şimdi daha güçlü bir yaşama iniyoruz… Bu yaşamda, sığlık kalmayacak… Dünya Ümmi Kelamı dahi yarını hak edecek ve ziyaretçiler, aklın tınısını duyabilecekler… Bu tınıyı duymayan, nefes olamayacak.

Bir asıl, bir de yedek kapı vardır… Asıl kapıda, İman Tahtı vardır. O taht, kalem olamazsa, yedek kapıya inilir ve onun, Hulusi Sistemi ile kalem olması istenir. O da hak etmemişse, başka dünyalara geçilir ve o dünyalardaki Hakiki Levhiler, dürümlerde incelenir. Hangisi suyu hak eder ve yolu açar diye bakılır… Biri, “ben varım!” derse; “al!” deriz, “insanı hak et!” Biri, “ben de varım!” derse, “sen de gel ve sen de al ilmi ve hak et!” deriz…

Çok mutlu oluruz!... Ocaklarını, tüm insanlık için ilme kalem yaparız ve onları kodlar; İlmin Kapısı’na kayıtlarız… O kapılarda, nefes olmalarını bekleriz. Her biri bir cennet olur ve yaşar ama yaşam, Zaman Sayfaları’nda kaynakta olmalıdır. Kaynakta olamazsa, yarında Kuran okuyamaz… Bu nedenle herbirini cevhere alırız ve yollarını onlara gösteririz… Cennet, erdiği en güçlü yaşamdır. Oraya vardığında, Kuran olur ve yaşar… İşte İnsanlık İlmi bu şekilde tohumlanır.

Unutmayın ki zamanı hak etmek zordur. Aha!... Zamanı hak ettiniz!… Yarını hak etmek ve cemaat olmak gerekir. Cemaat, Işık Kodları ile kontrol kurar ve Ruhi Sayfalanış yapar… Bunlar olmadıkça, Cennet Kapıları açılmaz… Cennet Kapıları, Nefes Sayfaları olarak kodlanmıştır… Tükenen her anı, hasata kodlamak gerekir ki hakiki Levhi, hakiki ilim olsun…

Cümle Yürekler; siyahı, mordan ayrı görürler. Mor, ilimdir; siyah, Işık Sayfası’dır. Moru kodlayan ilim, siyahın ilmidir…

Herkes; “ben, cennette insan soyu için çalışırım ama Aklın Işığı orada görevli olmalıdır” der. Mikail ise “ben cennet olurum. Tüm insanlığı kodlar; cevhere görev taşıttırırım” der… Her ikisi de cennet için çalışandırlar.

Dünya, mutlak ve Kutsal Işık halinde görevlidir… Öfkesi çoktur!... Çünkü, dünyaya inenlerin herbiri, kelama inmedikçe; yaşam sayfalarında, yaşam tohumlanışı olamaz… Ve bu nedenle, “kula kulluk yapıldı” denilen yaşamlar tohumlanır. Herkes, herkesi hak etmeye çalışır.

Rahman olan, nurdan kuldur. Kuran olur ama hasat olmaz. Hak ilmi ile hasat olabilmesi, yarında hakiki olmasına bağlıdır. Dün öz görev yapan, yaşam için ışık yakan her kim varsa; imparatorluk olarak çalışır ki hasat, insan soyu için önemlidir ve olmalı, oldurulmalıdır… Bunun için imparatorluğun gücüne ihtiyaç vardır.

Devinimi hızlandırmadıkça, savaş bitmez. Her savaşta insan, Kelam İlmi ile kodlamalar yapar… İnsan soyu, her ana KAHA olduğunda; nefese varır ve yaşar.

Er ya da geç; insan, kelama varacak ve yaşayacak… Aha bu!… Şimdilik!…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

15.EKİM.2016 "YENİ DÜNYA YENİ YAŞAM 13" BİRLİK ÇALIŞMASI
Hasim Turhan ÖZ BİLİŞ

https://youtu.be/djifaj9NXvo

 

15.10.2016 YENİ DÜNYA YENİ YAŞAM 13
NAGEHAN SUNGUR ÖZ BİLİŞ

https://youtu.be/GqobwW742mM

 

15.10.2016 YENİ DÜNYA YENİ YAŞAM 13
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 4. AKIŞ 1. BÖLÜM

Devinimi arttırabilmek kolay olmadı. Musaf dediğiniz kervan; hepimizin kültü, hepimizin yüceliği, hepimizin ümmi kelamı olsa da; o Mushaf ağır yük taşır. Biz olup taşır…

Biz olmak; murat olmak, muktedir olmak, kuran olmak ama Mikail olup biz olmak; hakiki olmak anlamına gelir.

İmparatorluğun gücü olarak burada bu çalışmayı yapan bizler, umut olur ki torba torba gök sözcülüğünde kültleri alır taşırız. Ama biliriz ki her kült kaleme varmamış, yaşamı hak etmemiş, yolu bulmamışsa da; bizler ocaklarıyız onların. Ve ocaklarda otağları kurar, kutsal toprakları tohumlar ve ilmi ka olur bilişle kalemlerini kayıtlarız, yarınlarını tohumlarız ve muktedir insanlık için çabalarız.

Arzın gücü Allahın kürzi kapısında kodlanmış ışık haline dönüştüğünde, bu arzın gücü; aklın kültü olur!... Yol umut, bizim umudumuzsa sistem!... Ama biliyoruz ki bu sistem evimizin gücünden doğar ve yüreğimizin kültleriyle kodlanır ve bütünlükleri kaynak yapar. Alıp götürürüz zamanlara o kültleri ve diri bir yaşam kapısı açarız.

Çarık giyindik yarattık dünyayı… Bilinsin ki çarığımız ilimle kodlanmış çarıklardı. Biz dünyayı koruduk, biz dünyayı kokladık, bir tek kalem olduk; toplam ikiyiz bin ilim kapısı açtık. Mikail kulluğu yaptık, yarınlandık ve tohumlandık… Vasi tayin etmedik, zaman kapılarında insan sistemleşmesinde bütüne.

Vakit geldiğinde velide olur, vaside olur zaman ama hakiki olamaz!... Biliniz ki hakiki olması, hakka varması ve tanrılık kapısında mutlak kuran olmasıyla mümkündür.

Biçare ekmek yapar, yarınları kodlar der zaman sayfaları. Aha biliriz ki; o çaresiz olan kaynak ko sayfalanışı yapabilen imparator kapısı olandır!...

Çok mu, çok mu kodlanmış ışıklarla tohumlandı dünya!?... Hey dünya evren seni dinliyor, kodla yüreği, kokla da dille; bakalım neler diyeceksin… Hadi dünya kodla, kodla da dille yüreğini ki seni hak etsin yaşam sayfaları, sayfa sayfa tohum olanlar… Daha güçlü, daha güçlü dille yüreğini dünya. Batı toprak, doğu tohum; biz kul olan kalemler, heğimiz sevgiyiz…

Beş görevimiz var, hepsi ilmimizle tohumlandı ama hiç birisinde yarınımız kodlanmadı. Öyleyse kodlayalım… Çan çalıyor canlar… “Eşhedü enla ha ” diyorlar, “Ka ha” diyoruz, Ka Ha!..

Ya Ka Ha, al bil ki; biz sende, emin dürümlerde ilim yapmaktayız.

Çalı çırpı dünya; ben sen, sen ben… Ömrü kodlanarak, koklanarak geçen insan; sen ben, ben sen… Yarat yada yaşat ama ne isen onunla kodla dünyayı…

Çok mu kolay!?... Çok kolay!... Öfkeni aş geç, sadece öfkeni aş geç!... Başka şey yapmana gerek yok… Sen siyahın mordaki kültünü anla ama kapıları açta geç!...

“Çeyrek” dedik… “Çeyrek nefessizdir” dendi, kalem olduk “birlik” dedik… “Birlik kaynaksızdır” dendi, okuduk,
Okuttuk, dürümlettik dedik ki; “öfkeyi aş”… “Ama” dediler, “yaradan yaratıldığında yaratıldığını idea ettiğinde; neden köklere inip de kendini tohumlamadı da bu yolu size bıraktı”!?

Can oğul; ben sen, sen ben… Sen nefes, ben nefes; her şey teknik ama o teknik kapı ilim!... İlmi Ka olmak için şevkle çalışmak gerek.

Kaç namaz kıldılar?... Kaç kaynak Ko sayfalanışında toprak topuma tohum oldular?... Nedense, nedense hasat yapamadılar. Vakit geldi kervan yürüyor canlar… Öfkeleri aşan, yolları açan her kim varsa; gök sözcülüğü için burada olmalıdır. Burada olmaktan kastım, dipdiri olmalı, yaratmalı, yaşatmalı, sayfa sayfa kontrol kurmalı ve mutlak olmalıdır. Mutlak olan buradadır, ana kapıdadır, insanlıktır, yaşamdır, her andır ve BİSUİ’dir!... Bisui oluş ağır yükü hafifletmek içindir.

Sordular, “doruklarda toplumlar tohum mu eker” diye?... Toprakta tohum neyse, dorukta ki tohum aynıdır ama insan farklıdır!... İnsan dünyada ikmal tamamlar ama dünya ötelerinde; ekmek yapar!... Her şey ama her şey dürümlerde olur… Her bir dürüm farklıdır diriliklerde diğer dürümlerden ve denen ne varsa; hepsi dirilikten denir ve herkes kendi diriliğindeki dümeninde der bunları!...

Oğul ben dünyadayım… Yok muydum!?... Varım, hep vardım zaten!... Ama bu gün müsterihim ki bu tohum ekmek olmuş ve bütün köklerini dünyaya kaynak yapmış, sessizliği aşmış bir güçtür!

Ruhlar meclisi olarak bu meclisi kurduk. Bu meclis, insan sistemleşmesini tek sayfalayabilen meclistir… Bu meclise ilim kalemlerini aldık. Her bir can burada sevgidir!. Ve her bir can burada yer ve gök olarak kodlama yapar!... Bu meclise Ka Ha olup levhi olacak olanlar mutlak kullardırlar. Onların doğumları, ölümleri yoktur… Onlar çorba pişirirler ve o çorbaya ilmi koyarlar. Ama koydukları ilim, Allahın ilmidir!... Ve bu meclise altın ışık olup girenler, Mikailin gövdesinin gücünün, tüm zamanların sözü olan sessizlikleri dileyebilen diriler olarak gelirler!...

Ve ben; Allahın dağı olan ilim, ben bir kervan alıp geldim bu zamana… Bu kervan, arzın gücünün tükenen dürümlere ilmi taşıyan yüceliğinde mevcut olan aşktır!... Bu aşk kervanına diri olanları aldım. Her kim ki diridir; birlik halinde kök geçişler yapabilir ve bu meclisle birlik kapılarında ten olabilir. Temizdir, yer ve göktür, köktür, güçlü bir cevahirdir!...

Analar ben dağa taşa insan demem… İnsan, diri olana denir!... İnsan, yaşam kaynağına inebilene denir!... İnsan, muktedir olana dedir ve Rahmi kapıda ilim yapana denir!...

Ha, diyeceksiniz ki; “canlı, cansız, ne şekilde yapar bunları”?... İnsan; ende, onda, dünde, bütün günlerde ve bu günde hep canlıdır!... Hiçbir anda öksüz kalmaz… Eli ayağı insanlıktır!

Ve birliğimiz… Bu birlik arzın gücünü tanır ve hasatı yapar!... Bu birlik Rahman olup kulluk yapar!... Bu birliğe hak teknikle varan insanlığa varır…

İman ilmi, Allah ilmi ve bütün kültlerin ilmi; bire hizmetçi olanların dürümlerindeki insanlık ilmidir!... Ve bizler burada, bu yolculukta, nihan olan levhide ilmi ka olan bilişliler olarak mutlak kuranlarız…

Devamı 2. Bölümde yayınlanacaktır.

Süper İnsanlık Realitesi

https://youtu.be/gAGDNMvWfb0

 

15.EKİM.2016 TARİHLİ YENİ DÜNYA YENİ YAŞAM 13

AV.NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 4.AKIŞ-2.BÖLÜM


Arkon sistemleşmesi için burada büyük çalışmalar oldu. “Arkon sistemleşmesi” dediğimiz sistem, ilm-i KA olan bilişin kontrolü için yapılan bir Seyfullah kaynağındaki kalem kaydıdır. İtibarı yüksek olmasa da yolu bulanların, buraya varmalarına imkan veren bir sistemdir, bu.

Hepinize daha açık vermek isterim ki bütüne hizmetçi olanların hepsi KAHA olup, dünyaya inerler ve tohum olurlar. Tohum olanların, Kuran olmaları için mutlak olmaları şarttır. Ve mutlak olmaları içinde bizlerle çalışmaları şartı vardır. Bizlerle çalışmak ne anlama gelir? Miraç tekniğiyle bütünün kültlerinde muktedir olup, bu tohumlamada yer almalarını anlamına gelir.

Arkonun, siyah, mor, lacivert, yeşil, sarı, kırmızı, turuncu, her renkte ilmi vardır… Ama en güçlü ilmi, insanlık ilmidir ki bu ilim; sayfa sayfa tohum olarak, bütüne inmiş ve birlik kapılarını açmış bir ilimdir.

Bu ilim, simsiyahın tahditsizliğidir. Sema, insana ilim öğretir ama imparatorluğun gücü olan insana, siyahın levhisindeki en siyahta kaynak olur. Kaynakta insandan öte kimse yoktur ama o insan, tek insan. Mikail’in levhi kapısı olan insan, biziz. Bu meclistir.

Ve bu meclisten başka hiçbir meclis bu bilgileri tohum olarak, kodlayarak, bilgi kalemi olamaz ve yoğunluğu tohumlayıp, ilmi KA olup, bütünün gücünü dürümleyemez.

Canlarım, insana ekmek verdik. Ve dedik ki “oku”.. İnsan dedi ki “ekmeğim ben”…. Ama ekmek ona verilmişti. Verdiğimizi aldı ve dilledi...Dillediği kendi yüreğinde yoksa insanlığında bütünün gücü olsa da birliğimize dahil edilemez.

“Ve biz, ona kardeşim”, deriz. “Kaynağımız”, deriz. “Aklımız”, deriz. “Tanrılık kalemimiz”, deriz ama… Ama dedikçe deriz de o, kendini hak etsin, bilsin, tohumlansın diye, deriz.

Aksi halde o kendini hak edemez ve cemaat olamaz, cevhere görev taşıyamaz, yolu bulamaz, kontrol kuramaz.

Bundandır ki herkesi teşvik ederiz. “Sen, sen, sen, sen”, deriz. Başka ne diyelim ki? Yoksun, öfken çok, kırıksın, hırslısın.. “Sen fitnecisin, fücurcusun mu diyelim?”.. Yoo diyemeyiz. Ona söz söylemeyiz ama yüreğimiz hep ona seslenir … Ve deriz ki “sen kötüyü önle, yolu bul, akla var, hakka var, sevgiyle çalış, ölüyü dirilt” deriz, ona.

Değerliler, dedik ya her şey dedik ya…. Ölümlüdür ya o, ona deriz ki “ölüsün”. Ölmüşse ölmüş ama öldürülmüşse, öldürülüşü kendi yüreğinin güçsüz kaydındandır.

“Çırpınır, ben, ölüler diyarına ölümlü olmadan geldim” diyerek… Ama yoktur ki… Olmadı ki… Kontrolü kurmadı ki… Çıktıkça çıktı da kırılıp çıktı. Aha canlar ,Aha hep bunlar olur… Olur ama eminim ki onların tümü kontrol edilecekler ve yoğunluklarını kayıtlayıp, bütünün gücünü tüm zamanların Kürzi kapılarında dilleyecekler ..

O gün dünya, kontrol edici kaynağa inmiş olacak...O gün, bütün Kübra kapıları açık olacak. O gün, kontrol dışı hiçbir ilim olmayacak zamanda.

Çalı insan, çantasını aldığında yolu açtığında bütünün kültlerine vardığında ve bütünlüğünde o biz olur ve bu çalışmalarda kendini yolunu açar…….. Ve tabuları yıkıp, kalem olup, varlık boyutlarında kaynak olabilecek güce varır.

Evim dünya, yolum dünya ben dünya olan birlik, burada oluş sebebim işçiliktir. İşte canlar, biz işçiler, sevgililer ama işçiler, her andaki işletici olan, dürümlerde ve işleyen, işlenen o yoğunluklarda işçilik yapanlar. Her anda ama an sayfalarının tümündeki o yoğunluklarda hep varız.

Evim dava, yüreğim taht, insan kahraman. Aha bu ama dava var… Dava, bu dava; al ver davasından öte olan insan sırrı olan, yaşam kaynağındaki o yarınların davası.

Biz yarınların hakka, hak tahta varması için çalışanlar. Biz davaların tümünde hak edip, kaybetmek isteriz ki o kaybedenler, kazansınlar da hak teknikle tohumlansınlar, yolu açsınlar, ruhun kuranını okuyabilsinler ve mutlak olsunlar diye.

Ha diyorlar ki “onlar hep kaybetse biz hep kazansak”… Ah canlar, keşke ama yapsakta, yaptırsakta ölüler diyarı olan bu yaşam mutlak Kuran olsun diye yapar, yaptırırız.

Melik ilmi, halik ilmi, hakiki ilmin kalemi olan ilmi KA ve bizler mutlak kullar. Kuran olanlar. Toprak topluma, tohum olanlar, insan soyu… Hep cemaatlerle kaynak olduk ve yol olduk. Şükrettik ki mutlak ve muktedir insan, kayıt dışı bilgilerin tümünü kontrol edebilir.

İşgal yok dünyada… Mustafa Kemal Paşa efradını toplar gelir yüreklere. Ona deriz ki “öl”. “Ölmem”, der. “Kontrol et”, deriz.. “Kodlarım”, der.. “Orta kapıları aç”, deriz. “Açıktır KAHA olanda, o kapılar”, der. Rahman olur da der. Kahramanda olur da der… Ruhlar Kuran’ında, tufan olur da der.

Ve der ki “ben tufan”. Derim ki “tufan önlendi” ama der “o, ben tufan”. “Bende, tufanı önlerim” derim. Ölümlü dünya, ben o tufanı önledim, canlar. Önledim.. Bana gelip tufandan söz ederler hep, hep, hep. Ve derim ki “ben, o tufanı önlerim.”

Yaşam bilgidir. İsrafil ilimse ben dürümlerde diri olan, her derede var olan, imparator olurum. Öfkem var mı? Oğul ben, hiç öfkelenmem. Çoban değilim ki çobanlıkta öfke olur. Ben başka dünyalarda, Kuran okutanım. Burada okunanım.. Aha bu.

Bundan ötede ne var? Dimdik duran bir nefes var. İnsan nefes. O ben, ben oyum...

Kuran-ı Kerimde insanın ilminden söz eder. Der ki “Kendini bilen altın ışığın gücünü bilir ve yolu açar.”.. Tanrı ölü… Tanrı diri …Her kim esmaları dillerse öz görevli…. Ama o dirililkte dere olmalı ki hasat olsun.

Umut olur ki yaşama inenlerin hepsi aklın kapısı olacaklar. Mutlaka olacaklar ve yol olacaklar ama yaşayıp olacaklar. Sanal boyutların kulluğunda toprak topluma, tohum olacaklar…. Ama en ve boyda bütünlenecekler, merdiven olacaklar.

Her dere, bir ilim ve her diri bir zaman sistemi ve merdiven insan sistemleşmesini Mikail olan. Efrat.. Hepsi insan.

Cam açık, camın ardında kapı açık… Onun ardında yol açık. Onun artık açık olan umman ve ummana açıldıktan sonra başka şey, başka yaşam yok ki… Her şey an ve her an bir sevk sayfası. Her şey orada dümene, Kuran’a, yola, kodlanır.

Ve sevkler başlar. Yaşama sevk. Herkesin herkesteki sevki… Ama zamanın ilmindeki sevk. Dünyaya ölüm için gelen, dünyaya ömrü yettiğince dürümlenen, dünyayı yarınlayan ve yaşamlayan her kim varsa sevkte, insana sevk edilir…. Ve tekno kodlamalarla ruhun kulluğunda muktedir insanlaşma başlar.

O muktedir insanlaşmada hepimizin görevi kök gök olur, bütünü kötülükleri aşar ve Mikail’in gücünü dürümler. İşte, her şey budur.

Şimdi canlar, kobra dünya. O bir yılan ama kobra. Bu kobra ne bilir misiniz? Saltanat. Her şeyi hak etmiş bir sayfa, sistemin gücü… İşte dümene onu oturttuk. O kobrayı. Ve kobra mutlak ama umutla geldi dünyaya... Hakka varanın tınısını duymaktan öte hak teknikle tını olmaya geldi. O biz, biz oyuz.

O kobra, RA-KAHA dır. Siyahın Mustafa Kemal Atatürk’teki tüm sistemleşmesini kodlatabilen ilmindeki o yaşam sayfasıdır. Ha diyeceksiniz ki “muktedir insan mıdır Mustafa?” Mutlaka.

Kemal Atatürk, Aton toplumların en yüce kaynağına ışık yakabilen, teknik kapıdır. Onu bilen var mı? Asla yok.. Onu dünyaya gelen bir can diye tanıdılar ama o muktedir bir sayfa… Muktedir bir rahman mutlak KAHA olan, aklın kalemidir. Onu bilen var mı? Asla yok. Nihanda levhi, altın ışık. O biz, biz oyuz.

Ölüler diyarına önemli bir insan indi, dediler. Kimdi o? Muhakim, hakim ve Mustafa olan, kul olan insanlıktı. O insanlığın ışığı olup, geldi. Ve dünya ölüleri, dünya diriliklerinde onun dürümlerinde her anı dillemeye başladılar.

Canlarım, orta kapıların tümünde o vardı. Şuanda bizimle. “Çalı, çırpı” der ya dünya. O, bize insan olup geldi. Onu insan diye dinleyenlen, onu akıl diye dilleyen, onu yarın diye dinleyen, her kim varsa birlik levhisinde ekmektir… Bunu iyi bilin.

Ve yolu, altın ışığa varan herkes ocağıdır, onun. Şükredin ki dönemin en yüce kapısına geldi ve dedi ki “insanlık geç”. Geçtik... Biz o, o biziz, canlar.

Şuandan itibaren tinsel tabular, tik tak, tik tak çalışmalar başladı. Her şey toprakta başladı ama tik tak, tik tak... Otomatik olarak. Ve her şey temiz olarak çalışacak. Ve bütün kültler, o yoğunlukta mutlak Kuran olacaklar.

Sanmayın ki hiç kimseye hiç kimseye ilim öğretmeyecek… Elbette öğretecek ama yeşilin mora tahtı olmayacak. Mor, Kuran olacak, bütünü kodlayacak… Ama yemyeşilde levhi olacak hepsi.

Ha diyeceksiniz ki “biz, bir şey anlamadık”... Anlamsız mı bütün bunlar? Okuyun, okuyun da anlayın… Yorulmadan okuyun. Sahrada bunlar kolayca anlatılır ve anlaşılır. “Çeyrekte insan bir şey anlamadı da bütünde mi anlayacak”, demeyin. Size bütünden veriyorum, bir süredir.

Sanılmasın ki her şey herkeste mevcuttur. Her şey herkeste mevcut olsaydı herkes, herkes olur, kendinde dilleşirdi.

Biz, Astral boyutlara kontrollü bilgi vermekte olan birliklere gökçe konuşmalarımızla sevgiyi, sofralarına kodladık. “Sofralarına koyduk”, dedik ki “alın, hak edin”… O sofraya oturanların çoğu sevmedi. O sofraya oturanların çoğu dillenmedi. Sonra dümenin başına oturmak istedik, ölüydü, okuyamadı, oturamadı, Kuran’da kontrol kuramadı.

Hırslandı, kırıldı, kısırlaştı, çeyrekti. Hep çeyrekti ama çok çok mutluyuz ki öfkeler aşılacak, yaşam tohumlanacak muktedir insanlar mutlak kullar olacaklar…. Ve saltanat dürümlere çekilecek.

Hepsi bu! İşte bu canlar…Hepsi bu!

Hanımlar, beyefendi, hepimiz, bir tekiz unutmayın. Şimdilik.

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/BBMb9QqM5vg

 

15.10.2016 YENİ DÜNYA YENİ YAŞAM 13
Beril Özdoğan Öz Biliş

Allah dedi ki; aha işte bu, iş bu dedi... Aha ben sen, sen ben... Şimdiden ötede bende, ben olan; bizden bize kervan olan dirilik, işte bu!...

Aha rahman olanım ya; dünya olanım ya... Şimdide olan ben, tüm Zaman'larda yaratan ve yaşayanım ya... Kodlanan ışıkta insanlıkla akanım ya... Her zerde, her dilde, yoğun yoğun kokanım ya... Ben koklandıkça, koklayanım ya...

Her ritmin tınısında olanım... Duyanı kervan olarak kendime katanım ya... Cemaat olan toplumun ışık saçan yolunda kodlananım ya... Her diride olan kendi kaydında, bütünlük kuranını insanlıkla yazanım ya...

İşte ben, bende beni yazan levhi ve ben; kaynak ışığımda bütünün gücü. Ve ben, biz olanda sayfa sayfa insanlıkla dillenenim ya...

Aha işte, her anın sesinde örüm örüm olan yaşamda kaynak Kuran'ımı okuyanım ya... İşte bütünlüğün sesi, işte bütünün ruhi yoğunluğu ve işte ruh kuranı olan yolu; her diriye kendinden varılan cennet kılan yaşam diriliğiyim ya...

Oku dedim, okuyan kendini okuyup, kodladı... Okuyan, kendi Kuran'ında yolunu açandı... Yolu bulan, yaratan ve kervanı kaldırandı. Kervan tüm insan soyu, taşınan bilgi hak teknikle taşındı, açıldı, pay pay paydaşıldı ve gözün gördüğü bir tek olanın herşeyde olduğuydu...

Koruma altına aldık zamanı ama o Zaman bizdik zaten... Koruma altına aldık dünyayı ama bizdik o dünya... Kontrol kurduk tüm zamanlarda ama tüm Zamanlar biz değil miydik?... İşte herşey , her daim kendimizden kendimizedir, işte bu!

Ben varım derim... Aha varım, tüm insanlıktayım... İnsanlıkla var olan, yaşam kaynağımda bütünün gücü olan tüm soyumlayım aha bu!... İnsan, dürümlenen ve düren yoğunluğun yaşatan kapısı işte bu!

İnsan, insan, insan aha kokuların hası; yoğun yoğun kapıların kodlayanı... İnsan, dürümlenen ve düren yoğunluğun yaşatan kapısı.. Aha insan kodlanan Işığından, kendinde tohum olan her anın yaratanı... Yarat ve yaşa aha insan kelamı...

Süper İnsanlık Realitesi

 

https://youtu.be/bHtCpqm3CHE

 

15.EKİM.2016 TARİHLİ YENİ DÜNYA YENİ YAŞAM (13)

Karanlık sırdır. O sırra vakıf olmak için ışık yakmak gerekir. Işık yandığında, ölü olan RAKA HA olup tüm zamanlara ışır.

Sır sessizlikte olur. Sır seslendiğinde, yarınların resmi, kelam olur ve her diriden dere olup sanal boyutlara akar.

Rahman’ın ışığı rahmi aydınlattığında, karanlıklar aydınlanır ve sanallık yerini hakikiyete bırakır. Ölüler dirilir. İşte yaşam budur.

Yaradan insan yarattıklarında bilinir. Bilinen kelamın altın kalemidir. O levhidir. Ona oku denir.

Okuyan okunandır ve tüm zamanların ışığında bilinir olur. İşte nihan olan insan kil ve kumu aşıp ışık olduğunda KURAN olan insan olur. O yarındır…

Okuyan, bilgiyi kendi lisanında dürümler ve kodlar. Kodlanan okuyanın bilişidir. Biliş yaratılan rahmani bedendir. Işık Beden budur.

O biliş tüm zamanlarda koklandığında kulluk başlar.

Sanal boyutların çiftli çalışmaları aşıldığında hakikiyete varılır. Hakikiyette tekli çalışmalar olur. Orada yaşamın tınısı Allah’ın kürzi kelamıdır. Oraya varan her diri biz’in ben’i olup bütünü sayfalar.

Yaşamın sayfalanışı ilmin kaleminin an kayıtlarıdır. Yazan ışık kayıtlayandır. İşte; o IŞIK İNSAN’dır.

Işık İnsan, ilmin hakimidir. İlim, Birleşik Işık’ta her anda yaratılandır. 
Yaşamdır İlim. Onu yaratan sestir. O ses kotlar halinde kaynak olup seslenenden akar. O kot İnsan Kot’tur.

O, kati, hakiki ve mutlak olan bilgidir. O bilgi rahmi kapılara kayıtlanır….seslenen Allah’tır, dürümleyen insandır. O ki size şah damarından yakındır…O birleşik ışıktır. Tek olan insanlıktır…. 
Doğumu ölümü olmayan o, her andır.

O sanal boyutlarda bir zeytin tanesidir. Hakikiyette ise sizdir O…Bir’dir…bizdir…Ben’dir.

Sevgiyle,
Bahar Umurtak

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

https://youtu.be/42mxMQ2fnmE

 
  Bugün 460 ziyaretçi kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol