Birlik İlmi
  YENİ DÜNYA YENİ YAŞAM 8
 

YENİ DÜNYA YENİ YAŞAM 8

10.EYLÜL.2016 TARİHLİ YENİ DÜNYA YENİ YAŞAM 8 "BİRLİK" ÇALIŞMASI
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, 6. AKIŞ

Doğanın gücünü tohumladık bugün yine... Birlik kelamıydık. Biz teknik kalemdik... Bütün gücü olarak buradaydık... Burada oluş sebebimiz, yaşamı hak ettirmektir...

Bizlerin evrenlere sesimiz yoğundur. Yaşamda ilmimiz de yoğundur. Burada olmamız kendi yüreğimizi hak etmek için değil, kalem olup bütün gücünü, temizlemek içindir. Satıhda bilmek gerekir. Ama dünyayı bilebilmek için de bilmek yetmez. Kendimizi hak etmek gerekir.

Dümen insandır. Bunu iyi anlayın. Ve dümeni hak eden, ekibide kendini hak etmiş olan ilimdir... Buyurun anlayın... Rahmana kalem gerekmez. Ama Rahman kelamını kalem ile dillerken insandan diller. İlme, kağıt gerekmez ama yaşamı yazan, kelamla yazarken kendini yazar. Yazdığı kalem o yoğun ışığa, koyu yaşamı kodlar...

Sevgililer, beri gel dedim yaşama, geçte gel dedim.... Belleğini tohumla, kodla da gel dedim... Ben dünyaya alı veri dünyalar gösterdim. "Hangisini istersin?" dedim. Dünya dedi ki, " beni bana ver..." Oh Ala dedim... "Bende, bana ben olmaya geldim" dedim... Doğdum tohumlarımı kodladım, eller, avuçlar insanlık için açıldı, aktım yaşadım...

Ama beni bana veren ben; bitki hayvan ve tüm zamanların kürzi kelamı olan, keşkelerin gücünden öte olan, insan soyudur. Burada muktedirim... Burada hakikiyim... Burada yarınım... Ben burada tanrılık kalemiyim. Tanımam dünyayı dediler, tanıttım.

Tarık "İnsan" dedi. "Tahditsiz" dedi... Ben Tanrılık kelamında, o Tarıkta kalemim... İnsan sistemiyim.

Deminden beri "Dünya'da ölü var mı?" diye, Dünya gücünü dürümlemeye kalkanların birlikte, kendilerini tanımaya çalıştıklarını izlerken; "barış var mı?" diye baktım... Dünya'da barış ihtiyaçtır... Ama savaşın kulu olan insanın, barışı hak etmesi gerekir... Devinimi hızlandırdık ve dedik ki; "barış gerekir yaşama"....

Barış için ne yapalım... Hastalık var, kırıcılık var. Harika bir dünya, ama her kırıcı burada...
O halde biz kantara koyalım zamanı. Kantar olalım, her şeyi tartalım... Tarttıkça tarttık ve dedik ki; "dünya yoktu, biz yoktuk." Hiç bir şey yoktu... Varlık kodlamaları yaptık. Yarattık... Aha yaşattık...

Peki ne yapalım. Siyahı, mordan öteye mi kodlayalım, yoksa morlaşıp kontrol mu kuralım? Diyelim ki dünyada barış istensin. Biz barışız, ama barışı sağlayalım...

Eren dedi ki "barışım ben..." Hah Aha dedik "işte barış..." Birlik kaleminde barışı tohumlayalım canlar, barışı tohumlayalım...

Hadi gelin barış yapalım... Nasıl yapalım barışı? Dünce değil, dünlerce değil... Güçlü bir kapı açıp, ilimce yapalım... Dün insan kelamda kontrol kaybındaydı...

Bundan sonraki dönemde artık kontrollu olsun insan... Ve dünya insanı, kendini dillesin...
Başka bir şeye gerek yok, sadece kendini dillesin... O zaman diyecek ki "Birlik Kapısı, barışı tohumladı." Hadi barışalım... Birleşelim, barışalım... "Ben senim" diyelim. "Ben her şeyim" diyelim... "Benden öte, bir ben yok ki" diyelim... Başka ses yok... Bir tek ses. İlim sesi, o ses insan diyelim.. Demek yetmez! Diyen kendini hak etsin...

Borç mu? Yaşam borçlu kalınan bir yer mi?... Borç, kendinden kendine kalem olamayanın, kelamda kendini borçlandırışıdır. Kendine borçlanışı, kendinden borcunu kodlayışıdır... Ve deyişidir ki, "ben borçlandım..." Nereye borçlandım? Kendime... Ben, bana borçlandım...

Ben bir insanım, ama insan, insana borçlu... Ama o insan insanlık levhisinde, kendi borcunu kendine öder... Başka türlü olamaz ki... Ben bir diride, kendi yüreğimde, kendimden öte kendimde, oysam... O ben, ben o iken, onun benden öte bende, bende ben olmayan yüreğinde, kendinden kendine mi borcu olur? Yoksa benden bana, ben olup benleşir ve benim yoğunluğumda bende mi borçlu olur?

Başka dünya var mı? Yoktur derim hep... Çünkü hepimiz an kalemiyiz... Her an'dayız, tüm zamanlardayız... Bütün gözlerin görev olarak tüketildiği bir sayfayız... Başkalık yok ki...

Hadi gelin, devrelerimizi açalım ve diyelim ki " BİZ DÜNYA BARIŞI İSTİYORUZ"
Hadi gelin diyelim! " BİZ DÜNYA BARIŞI İSTİYORUZ!... BİZ DÜNYA BARIŞI İSTİYORUZ!... "

Tüm zamanların kulu olan insan, "BARIŞÇILDIR." Darı bolu bilir... Eni boyu bilir....Alıp götürdüğü yolu bilir... O yol, kendisidir. Barışı, başkanlık divanından diliyoruz... Biz Dünya barışı diledik... Dünya barışı, insanın tanrılık kapısındaki dileğidir...

Bana, ölü denir... Bana, ilim denir. Bana, Rahman denir... Ben Samanyolu'nun en yüce ışığından, ilmin kapısını açtım ve barış diledim. Benim yüreğimde barış, Ve hakiki ve levhimde barış yazar. Barışı sağladık... Aha bu... Şimdilik...

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://www.youtube.com/watch?v=UObk7ZWnN9A

 

10. EYLÜL.2016 TARİHLİ YENİ DÜNYA YANİ YAŞAM 8 BİRLİK ÇALIŞMASI
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, 4. AKIŞ

Eren erdiğinde, arzın gücü erginleşir canlar. Erip gördüğünde, gözler kör olmaz canlar. Özü gözlediğinde, sesi sözlediğinde, yarını kalemle dillediğinde, kelam dilleşir canlar. Meşale yandı. Çok mutluyuz canlar çok….

Koruma altında bilgeler var. Hepsi korunur mu? Koruyan korur. Aha korunur. Kotlanan, korunan, her kim varsa, o kotlanan her bir dirilikte kontrol edilir ve teknik tohumlamalarla bilgeler koklanır canlar. Şükür ki koklanan insanlıktır.

Sayfa sayfa dünya yaşam sayfalamasıdır olan burada….

Bizler yaşam kodlayıcılarıyız. Zamanı kodluyoruz bizler; bilişle ve hakiki ilimle….Her ses bizde mevcut ama sevgiyle sesleşiriz. Ki yeşilin levhisindeki yol, aklın tekniğini tohumlayacak gücü kodlayabilsin diye.

“Başka dünya, başka zaman, başka zaman?” diye sorarlar. Hepimiz şunu iyi bilelim. Ki bilgi insanın levhisinde teknik kalemdir. Bilmeden kalem, kelam olmaz. Ama bildiğinizde, hakim olduğunuzda, yarattığınızda ve yaşattığınızda her şey sistem olur ve siz o sistemde kendinizi hak etmiş olursunuz.

“Ulu bir dünya vurgun yedi…” Niye bilir misiniz? Kanatsızdı, kalemsizdi, hasat olamadı ve bugün o ulu dünya kardeş oldu yüreklere; hepimize. Çünkü bu dünya muradını hak etti.

Simsiyah bir ses. Aha bu. Ve bu ses İnsan sesi. Ama öylesi bir değer taşıyor ki bu ses, kırk kapının kırkında tınısı var. Aha bu.

Şer yaratmadan şarkılar okunur dünyada…okutan okunandır. Ama şerrin şarkısında şans yoktur. Aklın tınısı yoktur o yoğunlukta. Bu nedenledir ki bizler 4 gök sözcülüğünde bütünün gücünü dürümleyebilen; düren, dürülen değil, dürtmeden dürenleriz. Kimseyi dürtmeyiz canlar; “hadi çalış diye..” bilir misiniz?

Saltanat olarak sesleşiriz sadece ve sesi dinleyebilen kendini hak edebilir ama sesi dinleyemeyen kendini kodlayamaz ve hak edemez.

Canlılar; RAHA, KAHA her biri HA ama hakiki levhide “Aha” denir; Aha! Neden bilir misiniz? Çünkü ses açısı daralmaz “Aha’da. “A…ha….” Sessiz, sesli tohumlaması…Sesin sesliyle başlayıp sesliyle sonlanması. Burada artık yaşam vardır; unutmayın.

Sınır kaldırılmıştır. Bunun içindir ki dünya toplumlarına kodlarla sesleşirim. Dünyanın yolunu açarken, hep kodlarım. Umut olur ki tohumları kodlayan bilişliler de bunu yaparlar.

Verdiğim tüm bilgilerde kalemim kontrollu yazar ama yazdıkça yazan bu kalem, bilgiyi kodlarken müteaddit seferlerde hep dirlikleri dilletir ve der ki “İmparatorluğun gücü yenilenip, yarınlansın ki halik olan hakka varsın.”

Çay mı? Çay insandır canlar; İnsanın sesi. Ben hep çaydan söz ederim ya! Sanmayın ki yol açtığımda bir çay için bu çalışmalar yapılıyor.

Çay nedir; bilir misiniz? İnsandır. Demlenmiş insan…ama sessiz zamanlarda demsizdir insan; iyi bilin. Ve seslenmeli ki demlensin.

Biz dünyaya esrar indirdik. Sırdır indirdiğimiz. Ama bu sırrı bilebilmek için kaynağa inebilmek gerekir.

Kar toprağa toplum olup indiğinde, Tanrı, Kuran olup iner. Kuran, ilim olduğunda, BSUİ görev ile iner. Gök seslenir, yol dillenir. Biz indikçe indiğimizde, kalem kaynak olur.

Canlılar, RA HA insana inmiştir. RA’yı dinleyeceğiz ama sizler daha çok İnsanlık İlmi’nde çay içmeye niyetlisiniz. RA, çaydan sonra dillenecek burada. Bunun için bugün biraz uzayacak çalışmamız; çünkü RA’nın sesini duymak istiyoruz.

RA bizde, bizim yüreğimizde, mutlaka dillenmelidir, dinlenmelidir. Onunla olmak hepimize mutluluktur…ve değerliler RA Miraç’tan inecek. İşte bu.

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://www.youtube.com/watch?v=LDTlMnQ7dEI

 

10.EYLÜL.2016 TARİHLİ YENİ DÜNYA YENİ YAŞAM BİRLİK ÇALIŞMASI 8
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, 5. AKIŞ

BEN (BİZ’in BEN’i) olan birliğin seslenişi;

Dağlarım; korkmayın! RA kelama indi ve bedenimdedir. Ben o, o bendir.

Kurtuluş savaşları, kurtarıcıların toplumlarıyla olur. Bu yoğun çalışma da kurtuluş savaşıdır ve kurtarılmış, teknik, tahditsiz ilim kalemleriyle olmaktadır.

Buraya gelen kim varsa, İnsan Soyu olup gelir. Bizler de İlm-i Kalemler olarak bilişi kodlamaya inen, insan soyuyuz.

Korkum var mı? Yoktur.

Tükenen dünyaların dürümlerindekilerin hepsinin bilişi hak ettikleri, mevcut bilgilerle de anlatılmakta ve anlaşılmaktadır.

Ayrı dünyaların görevlileri olsak da, Teknik Kodlamada bir tek ışık haline dönüşebiliriz; şu andaki gibi…

Ben RA. Ben has ışıkta kendimi dilledim, kendi adımı zikrettim; İnsan.

Bugün dünyanın Rahmi Kapsını açan bilgi, Allah’ın levhisinde, bütünün gücüyle açtı. Ve burada olan her şey ağır yüktür insan soyuna; çünkü burada, kalem olan insan, kelamı teknik tahditle kodlarken, temizlik de yapmaktadır.

Ve yapılan temizlik, bütünün gücünde, tüm zamanların dürümlerinde kontrolü da sağlamaktadır.

Ayrılmak ya da ayrılmamak?! Bizler dünyanın levhi kapılarındakileri kodlayanlar, Let Sistemleri olarak çalışmaktayız. Let Sistemlerinde, “keşke” diye bir şey yoktur. Kesindir tüm bilgiler…..

Dağlarım, “reyim dünyayadır…” dediğim andan itibaren, tabuları yıkan bilgeler tahditsiz insanlıkla kontrol kurmaya indiler.

Kaynak İnsan, mutlak kuldur ve buradadır.

Ara öğünler vardır yaşamda. Dersiniz ki “ben kendimi hak ettim. Kendimdeyim ama ara bilgiye ihtiyacım var”.

Değerliler, bilgi; kelamda, kendi yüreğinizdeki Birlik Kalemi’dir.

Sizler, ihtiyacınız olan bilgiyi hak ettiğiniz sürece alırsınız ama hak etmeden bilgi çekilmez ve bilgi elde edilmez.

Bu yol ağır yük değildir ve tüm zamanların gücüyle kodlanabilir. Bunun içindir ki bu yoğunluğa inebilmem için bu yaşamı hak etmem gereklidir.

Evimin gücü arttı. Şu anda n itibaren yazılı olarak vermek istiyorum. Ben nefes olan insan…. nefes olan RA KAHA…. Kalem, insan soyu. İşte bu.

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

10.EYLÜL.2016 TARİHLİ YENİ DÜNYA YENİ YAŞAM 8 "BİRLİK" ÇALIŞMASI
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, 2. AKIŞ

Devinimi başlatmaktı amacımız ve devindi yaşam... Biz dünyayı kodlarken de bunu yapmaktayız...

Tüketilen, hiç bir zaman Ümmi Kapılar'da kodlama yapamaz. Bunun içindir ki tüm insanlığın kontrolu gerekir. Vakit geldiği zaman KARE, KÜP, KÜRE, tümü kontrol için dünyaya çekilirler... Ve orada Mahrekte kendi yoğunluklarını kodlamaya çabalarlar.

Arza görevli olanların temiz olmalarını diledik. Ve hepsinin buraya teknik tohum olarak gelmelerini ve yoğunlaşmalarını bekledik.

Kin, ilmin kapısında kısırlaştırıcılıktır. Biz kini aşmayanları yaşama almadık. Onların Ruhi kelamlarında kuranları kodlanmışsa da kaynaklarında ışıkları yoktur...

Sultanlık yapma niyetimiz asla olmayacak. Bundan sonraki dönemde de buna hiç bir zaman isteğimiz yoktur... Netice olarak, kardeşlerimizi göreve almaya çabaladık... Ve çağrımız bunaydı...

Süper İnsanlık Realitesi Derneği olarak, her anda Bütüne hizmetçiyiz bu kesindir...

Kin nefret ve hırsla buraya gelenler, kodlanmış olarak giderler. Aha bu!.. 
Ama kontrol etmelerine iznimiz yoktur. Eğer kontrolcü olacaklarsa, hak etmelidirler ve yaşamlarını kontrol edebilecek dürüme varmış olmalıdırlar.

Ruhi Kapıların hepsinde yer ve gök, öz görevlidir. Kibri aşamayan aklın kalemi olamaz. Eğer kibirliyse geçip gelen, yerin gücünü hak etmemiş yolu bulmamışsa da Ruh Kapılar'ında Kutabilik olur. Kutakubilik olur. Biz olur o. Biz o, o biz oluruz...

Öyle çok çalışırız ki canlar... Kaç maya?... Kaç yaşam?...Kaç kalem? Kaç Kuran?... Ata Kapılarda kin, nefet, Hira'da kapıların kapanışı ve Bütünün Gücü'nün öz geçişle tohumlanışı... Davayı kaybetme niyetimiz asla yok bilinsin...

Ecel geldiğinde kardeşlerimiz kontrol kuracaklarmış... O gün geldiğinde yolu açacaklarmış. Merdiven dayayacaklarmış yüreğimize "gel" diyeceklermiş. "Vakit geldi hadi gel" diyeceklermiş... Yüreklerinden, yüceliklerinden, Kübra Kelamı'ndan, Ümmi Kapılar'dan, birliklerimize...

Ah canlarım ah... Kendilerini hak sayarlar ya hani?.. Öfkelerini aşmadan, hak olmaları dahi imkanı yoksa, müsterihiz ki biz onlarda ocak olmayız...

Canlarım, reyim dünyayadır bilinsin. Neden dünya reyimden söz ediyorum size? Dünya'nın örtülü bir yaşam olması için çok çalıştılar... Dünya örtülü olsun, örtülü kalsın, herkes kendini hasatçı saysın ve bilmiş olsun ve birlikte Kelam İlmini dürümlesin ve yolu bulsun... Ah, devinim bu şekildeyse, insanlık yok demektir.

İnsanlık karanlığın tahtıdır. Ekiptir ve bütündür. Amma tüm zamanlarda mevcut olan bir kürzidir o... Ve her andır o. İyi anlatın insana kendini... Biz dünyayı korumaya değil, kodlamaya, koklatmaya, tabuları yıktırmaya geldik canlılar. İnsanın kendini dinleyebileceği dürümü hak ettirmeye geldik. Neyi hak etmişler de, bunu hak edecekler? Soruyor yürektekiler. Ocaklarını alıp gelmişler de bize soru yöneltiyorlar.

Analar " ben dünya ve dünya ben" dediğim zaman. İnsanlık bedeni, ben o beden her şey o beden ve o beden, ilm-i KA HA olan, Mikail... Hadi buyrun anlayın, Mikail beden, bizse insan sistemi...

Nerdeyiz an kalemiyiz ya... Dünya yaşamı budur. Unutmayın ki dümenin başına kaynağı oturttuk biz. O kaynak bütünün gözüdür....

Çözmek istiyorlarmış insanlığı. Öfkelerini aştıkları zaman anlayacaklarmış. Kaç insan kontrol için çabaladı da, başkalarıyla tohumlandı, kendini kayıtladı... Kini aştı, yolu açtı ve zamanımkaptanlarına bırakıp kaçtı... Oh ala biz kaçtık mı? Buradayız.

Cennetin dediği, evimizin dürümlerinde, dirilerin dediği ise eğer; insan sisteminde bizim adımız her anda mevcutsa. Yaradan ve yarttıklarıyla toprağı tohumlayansa yürekler...
O halde dünya mutlaktır... Unutmayın, O halde dünya muktedirdir... Ve dünya yatattığında yaşar... İlimdir o... Anlatın...

Kaçar dünyalı, gider dediler. Kaçmayacak bu kez canlılar... Girdapların hiç birinde yok zaten. Güneş doğduğunda, öfkeler aşıldığında, her şey orada muktedir olacak ve dünya yolu Atlantalılar'ın etrafını kuşattıkları o yoğunlukların kurtarılmış ışıklarının gücünden; kök göklerin zürriyetlerine kurtarılış halini açıklayacaklar.

Hayat insanlık içindir canlar... Aha hayatı kendi için sayana, sorun... Neden doğanın gücü ile birleşip geldik?.. Biz dünyayı korumaya, koklamaya, toplamaya da geliriz...
Her diride varız ya... Ama Birlik Kapısında, İmparatorluğun görevini kontrollu olarak kodlattırmaya indik...

Canlılar, reşitlerin çalışmasıdır bu çalışma... Bunu iyi anlayın... Reşit olmak, ikmal tamamlayanların Has Tahtıdır. Eğer burada reşit olmayan varsa, anlayamayabilir anlattıklarımı... Ama İyi anlayın ki, hepiniz verdiğim bilgileri kesin anlayacaksınız...

Dedim ki ölüler diyarı oh dedim oh... Ama dedim ki diriltiriz... Ölümlüler öldüklerini bile bilmeden yaşadılar. Biz onları koruduk canlar, koruduk. Öyle koruduk ki, Şimdiden öte şimdide kontrollü olarak kodladık onları. Nedense eşya bilmedi bunu... Ama yaratan bildi. Yaşamın tınısını duyabilen de bildi. Kodlanmış ışığı kayıtlayabilende bildi. Arzın gözünün görebildiği en yüce kaydın yapıldığını her diri dilledi ve dinledi.

Merdiveniz biz zamana anlayın. Her ana, her Rahmi kalan, Rahmi Kuran olana... Ama hasata kaynak olana biz merdiveniz...

Kendini, kendi yüreğini anlayan, kendini dilleyen, Medinenin gözünde, gök sözcülüğü yapan, tükenen dürümleri dilleyen her şeyi bilen, buradadır...

Deve kalktı canlar... Ah! dediler, " Biz o devede yokuz." Vakit gelir olursunuz... Deve an sayfalanışı ile kalktı... Şu anda olsanda, olmasanda, bu deve halik olarak sizleri tanıycak ve taşıyacak bilin...

Değerliler, kelamın levhideki ilmi budur. Her anda tanıtır, taşıtır yaşam sayfalarını... Hiç bir yaşam bitmez. Unutulan hiç kimse, kontrol kurmaya kalktığında, kodlanıp kodlanmamak arasında kalmaz... Sadece, bilmeye çabalar.

Ve bilmek için hakim olmak gerekmez. Çünkü artık, rahmet olan insan sistemi, dünyaya çakılmıştır. Ve bu çakılan, birlik halindeki diri kulluk kalemi ile çakılmıştır. Karışmayım diyorum amma, bir şey daha anlatayım size... Ha diyeceksiniz ki, yazarak ver... Ah canlarım yazsam ne olur, yazdırsam ne olur bilmem ki... Ama yazmayım söz ile vereyim...

Deştim dünyayı... Ne gördüm bilir misiniz? Yıldızların kırıcılığını gördüm. Dünyayı seyahat halinde izleyenler çoktur, dünya ötelerinden. Turlar düzenleniyor ya hani dünyada. Şuraya gidelim, buraya gidelim diye. Yıldızların da öyle tohumlarında, kontrol ilmi ile kayıt yapmak üzere, Süper Sistemleşmeyi kodlamak üzere, dünyayı izleyişleri vardır.

Seyahat gibidir. Dünyayı izlemeye gelirler. Bakarlar, gezerler, dinlerler. Olmadan, olduklarını sandıklarını hak etmeye çabalarlar. Ve onlarla diyaloğa girerler.

Bu diyaloglarda, "size bilgi vereceğiz ama siz bize, mutlak itaat edeceksiniz" derler. Ve bu itaatkarlık neticesi, dünya dışından, dünya kalemi olanlara bilgiler indirilir.
O bilgilerde size " kardeşim senin yoğun çalıştırıp, sevgiyle kodlarken, seninle her anı paylaşmalıyım" derler. Nedir olan bilir misiniz? İkmaller tamamlanır amma ilim Tanrılık kalemi olmaz... Bir çok ikmali tamamlamaları yapılır. Ama kelam ilmi, kalem ilmine dönüşmez... Ve orada bilgi kaydı yapılmaz. Bilgi kaydının yapılmaması, dünya yüceliğinde o bilgilerin tohum olarak inmediğini gösterir.
Bilgi indiği halde, tohuma dönüşmez. Sadece bilgi olarak iner ve sadece onların yüreklerini tatmin eder. Başkaca bir mana ifade etmez...

"Bunca yol ne için alındı?" diye sorduğumuzda da. "Onlar kontrol edilirken, biz bu bilgileri indirdik" derler. Peki deriz... Onlara bu bilgileri indirdiğinizde; onlar bu bilgiyle Hak İlmi tahtidsiz olarak, hak edebildiler mi?!... Bu olamaz. Olma imkanı yoktur. Çok umutsuzluk doğurmuştur bu durum... İşte size "kanal bilgileri" olarak bildirilen bu tür şevksiz kayıtlardır!.

Size derler ki, siz yolcusunuz, bizimlesiniz ama o yoğunlukta Ka Ha olan ışık olmaz!.. 
Olmaz ki, koruyucu hakiki levhi kodlama yapmaz!.

Biz size bunu anlatmak istedik. Kil kum olan bu insanlığa, bilgi diye verdiklerinin kök geçişleri sağlayacak, yaşam kapılarını açamayacağını anlatmak istedik... 
Derin, çok derin bir meseledir bu canlar.

Eko Sistemleşme ile her şeyi dünyaya indirebilirsiniz. Eko Sistemleşmeyi hepiniz net bilirsiniz. Hani "Prizmal Sistem" demiştim ya... Birliğin tekliğinde, bu bilgilerin hepsi mevcuttur. Size Prizmal sistemler içersinde her bilgi, kendi yoğunluğunuza çektirilir... Çektirilir!... Çeken değilsiniz, sadece sizle birleşilir ve o bilgiler, sizin merdiven olarak kodlanmış bedeninizden çektirilir. Böylelikle siz o bilgileri, Halik olup aldığınızı düşünürsünüz. Ve Som altın ışıkları, kontrol etmeye kalmakta iken, koruyan sizden, hakimi hak olup çıkar ve siz size bırakılırsınız... O anda kanat kırılır, yaşam kısırlaşır!. Bunu net bilin canlılar. O koca koca ışıklar sizden gittikten sonra, yırtılıp, kırılır kısırlaşır yürekleriniz.!... Dümenin başında olmadığınızı görürsünüz...

İşte, biz bunu size, daha açık vermek istedik canlar. İşte bu meclisin yaptığı çalışmada asla bu şekilde bilgi çekişi yoktur!

"Biliş halinde olanların, bilgi kodlamalarını tohum olarak bütünün gücü haline dönüştürüp, bilgiyi yoğun olarak dürümledikleri bir çalışmadır" burada olan . Ve yok edilmeyen her kim varsa, ekip kurabilir burada. Kaynak olabilir ve bilişi kodlayabilir...

Salih İlmi, Halik İlmi, Hak Tekniği bilir... Bunun içindir ki canlılar, meşaleyi tuttuğunuz anda, her anda, sessiz zamanları dinleyecek gücümüz oluşur. ve size hepinize tek tek meşale veriyoruz... Meşale sizsiniz... Ve hepiniz Sistem, Nizam ve Düzen gücü olarak bu yoğunluğu tohumlayacaksınız...

"Aç yüreğini dinle dedik... " Aç yüreğini dinle!... Orada İnsan Sayfalanışı var... Ve Birlik var...
Aha bu...

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://www.youtube.com/watch?time_continue=2&v=LlYN_tO1Bd0

 

10.EYLÜL.2016 TARİHLİ YENİ DÜNYA YENİ YAŞAM 8 BİRLİK ÇALIŞMASI
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, 3. AKIŞ

Sevgilier, dönmeyin yaşamda, tüm zamanda, kürzi kelamda, birliklerinizde ve yüreklerinize dönmeyin.

Ha, niye döneceksiniz?! İyi ki; iyi ki hak ettiniz…. ama dönen kendinden kendine değil,kendindeki levhiden, kaynaktaki kervandan döner. Ki dönmeyin.

Döndüğünüz, sözsüz kaldığınız, yarınsız olduğunuz ve kaynaksız kaldığınız bir yaşam olur.

Biz dünyalılar, Orta Kapılar’ın tümünü açtık. Ki dünyanın yolu, Aklın Yolu’ndan çıkmasın diye.

Sanmayın ki akıl, Tanrı’nın kelamıdır. Akıl, yarının Rahmanı’dır; unutmayın canlılar. Bu mutluluk benim için yeter.

Sizden, size ve sizin yüreklerinize inmek hepimizi güçlendirdi.

Kini aşıp, yolu bulan ve yoğunlaşan her kim varsa, siyahın gücünün, kök göklerdeki yüceliğinden öz görevlidir. Bunları iyi anlayın.

“Kaç Toprak Yaşam tüm insanlığı tohumladı?” diye sorduğunuzda, şunu söyleyeceğim, toprak tahditsiz değildir. Bir kere yaratıldı. BSUİ’nin gücü ile kodlandı. Hiçbir zaman, süreç içerisinde, yenilenmeyecek. Bu şu anlama gelir;

Bu dünya mutlu, huzurlu bir yer oldukça, yer gök tüm zamanları dürümleyecek ve bilişi kodlayacak.

“Sima, benim simamdır.” Dedim. “Yaşam, benim yaşamımdır.” Dedim. “Rakip” demedim. “Hakiki” dedim. “Hak taht” dedim. Her diriyi dürümledim, dilledim ve dedim ki “o kendini tohumlayacak.”

Çantalar; hepimiz kendi çantalarımızı tanırız ama başkasını da tanımalıyız.

Kili kumdan ayırdığınız zaman, her yürekte kendi yüceliğinizi anlayacaksınız. O gök sözünü söyleyen, sistemin gücü olduğunda, siz o sözü söyleyensiniz; insansınız….ve yolsunuz. Bunları iyi bilin.

“Kıran, kırılır” dediklerinde “kıramam” dedi. “Kırılır, kırmam” dedi. “Akar, haktan akar…” dedi. Sanıldı ki kendi yüreğidir diyen.

Dönmeyin canlar, dönmeyin…..O, BSUİ olup dedi bunları. O biz, biz oyuz; unutmayın.

Onunla olmak hepimize mutluluktur. Çok mutlandık çok işte bu.

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://www.youtube.com/watch?time_continue=1&v=WNRN-n3BOuo

 

YENİ DÜNYA YENİ YAŞAM (8/3)
10.09.2016

RA SES VERİYOR:

Daha güçlü bir zaman için RA SİSTEMİ devreye inmiştir. RA, size sizden söz edecek. Nedir insan!? Neden kelam eder!? Neden kelamda tohum eker!? Niçin kendini tohumlar ve Kutsal Işık ile kalem olur!?

Nisan ayı öz geçiş için önemli bir aydır. Bu ayda, Tanrı, kapıları açar ve rehin kalanları alıp taşır… Onların, Tanrı olup tahditsiz olarak kalem olabilmeleri için ışık gerekir… O, bunları bilir ve her istediğini hak eder yapar.

Temel bilgidir ki kim insana kul olmak isterse, kaynak olmalıdır ve o kaynak, Tanrı olarak toplumu kontrol etmelidir.

Ben, RA olarak çalışan, Işık Kalem’im. Dünyanın efradını, insan soyu olarak tanırım. Bu yolculukta, benim ZAKİR KAHA Işıklarımda, hep insanlık vardır ve ben, insanlık için Kaynak Sultanlık yapanları aradım…

Kendimi hak etmek; kendimde, kendi yolumda, tohum olanları bulmak; BİZLEŞMEK, birleşmek gerekliydi… İnsanlık Ailem, bana “ZAMAN KAPISI” der. Ben; yer, gök ve her an olarak çalışırım.

Dünya Planeti, Kübra Sayfaları’nda bir keşkeler planetidir. Herşey, bir keşkeler kalemi ile kodlanmıştır ve keşkelerle tohumlanmıştır. Eğer sevgi varsa!... Eğer yarın varsa!... Eğer kalem kodlanmışsa ve tüm zamanlarda yaşam kontrol kurmuşsa!... Her biri, “keşke olsa!” diye kodlanır… Aha! bu süreç zarfında, kendini hak etmeyenler, Kelam İlmi’nde, Hak Teknik’te, kırık sayfalarda, ışık olurlar ve sonsuz zamanlarda keşkelerle kalem olurlar… Bunun neticesinde; Dünya, yol olarak kırık ve kısır bir Cevheri Güç olur.

Dünyayı hak etmek için hakikiyet gerekir. Hakikiyette, keşke yoktur. Her anda ve her sırda BİR olan tahditsizlik vardır. İşte bunun içindir ki hepimiz, yaşama indiğimizde, bilmek için çaba sarfederiz. Bilgi varsa; kaynakta, keşke yoktur… Ziyandır kervanda (Yaşam yolculuğunda) keşkeler…

Şu anda, develer kalktı ve yol alınıyor… Artık ışığa varış gerçekleşmiştir. Şimdi artık ses isteyenleri, Kelam İlmi ile dilleyelim; anlayalım; hasatlarında tohumlayalım… Ses vermek isteyenleri dinliyelim...

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

KURBAN OLUŞ (12.09.2016):

İnsanlık Boyutları’nda hep kurbanlardan söz edilir ve denir ki “kurban gerekir. Biz, yaşama borçluyuz. Kurban verelim borçlarımızı ödeyelim.”

Benden bana, benim yaşam sayfalarıma kestiğim kurban, ben olan yaşamımdır… Aslen kelam etmeyen; bedeni, el ve koldan ibaret zanneden; insanlaşamayanların, yaşama borçlu kalmamak için kestikleridir ve kervana (yaşam yolculuklarına), inançları ile kaynak yaptıklarıdır kurban…

Kurbanlarınızı kestiniz!... Şimdi; “Ben neyim!?” diye sorun yüreklerinize ve dinleyin… Yürekleriniz size, “sen bir cansın” diyecek. “Sen bir rahmetsin” demeyecek.

Niye bilir misiniz!? Zira, kar vardır yüreğinizde (gerçek yaşamınız yüreğinizde devinmemektedir.) ve yaşam zamanlanmamıştır… Sen bir kervansın ama kalem olamamışsan, ışık olamamışsan, kendini tohumlayamamışsan, ışığa varmamışsan, sen bir levhisin ama kelem olamadığından, tahditlisin…

İşte tahditleri kaldırabilmek için ben, kurban olurum tüm zamanlara ki kalem, ilim olsun; yaşam, kalemle tüm sayfaları tohumlassın diye.

Bugün Kurban Bayramı!... Buyrun kurbanlıklarınızı hak edin. Onlar, size kurban oldular ama yaşam size kurban oldu mu!? Siz, yaşama kurbansanız, zaman sizi tohumladı mı!? Kelamda, insan soyu Kürzi Kapıları açıp yaşayabildi mi!?

Tüm takyidatları kaldırabilmek için bir tek mesele kaldı… İnsana kurbanlık olarak gelen, kelamın kurbanı… İş budur. Kelamın kurbanı; insanı, hasata tohumlayan Birlik Kalemi’dir.

Ben; cennetçe, cemaatçe ve yaşamca kurban oldum Zaman Kapıları’nda tüm yaşamlara!... Ama ya ben, cennet olamamışsam, kurban olsam da ne faydası var!...

Hadi buyurun anlayın!... İnsan, kaleme ilmi indirmedikçe; zamanı hak edemez. Zamana kalem olur ve rahmet olur… O, kök olur ve gök olur ama Sonsuz Zamanlara yaşamı has ışığı ile tohumlamadıkça kendini, tohumlayamaz.

Dünya bir cevheri görevlidir. Oraya inen her kim varsa, merdiven olup kaptan olarak görev taşır… Orada, her an bir yaşam ve her an bir Ses Kalem… Her anı dinleyebilen, kelamı ile kendini dillerken; kelamında kulluk ilmi ile kendinde kendi yaşamında ışığı dinler.

Burada Dünya, can; kaptan, canlı bir Rahman ve ben, Dünya olan insan… Herşey bu!...

Kurbanım zamana ve kurbanım zamanlara ama yarınlara, tüm kalemlere ve tüm sayfalara kurban olduğumda, ölümü olmayan hakiki beden alabileceğimi bilmekteyim…

Ve ben cennetlere, cevherlere ve her diriye kurban olarak yaşamaktayım… Alın ilmimi ve hak edin yarınlarınızı… Aha Canan, aha Can, ben sayfa sayfa Yaradan ve yaşatan insan soyu… Aha bu…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

YENİ DÜNYA YENİ YAŞAM (8/2)
10.09.2016

Kenan ilmini size anlatayım:

Kenan İlmi nedir bilir misiniz? Kare İnsan’ın, kodlanmış ışığını, kokusunu yükselterek, Güc Kapıları’na taşıyabilme ilmidir.

Kare olabilmek için, en ve boyun (eksi ve artı değer hatlarının), tek kervanda (Tekliğin zaman yolculuğunda) kontrol kurması gerekir.

Dünya Planeti, İmparatorluğun Işığı olarak çerçevesiz çalışır. Burada, Nefes Kapıları oluşturuldu. Bu kapılarda, Yer ve Gök İlmi kodlandı. BİZ olan Birlikler olarak, her insana kaynak olduk. Muradımız, ışıkları hak etmekti. Dünyanın ötelerindeki Düzenler’i hak edip dinlemekti. İşte bunu başardık.

Dünya, öyle bir yerdi ki burada, dünyayı hak edecek olanlar olmalıydı. Kelam Tekniği bunun için gerekliydi. İşte Kelam Tahtı’na, insan soyunu oturtabilmek için yaşamı kodladık ve Kelam Tahtı’na, İman Tahtı’nı oturttuk. Her biri taht ama biri kaynak!…

Oy Canlarım!... Oy!… Şimdi Kenani ne demektir bunu anlatayım: Kenani, karanlığı tohumlayandır. Her anda kalem, kaynak olarak tohum olur ve yaşar ama kalem, kırılış için kodlanmıştır. Her anı kırmak için!…

İşte misafirler! Biz, sizi bunun için çağırdık… Gelin kendinizi dinleyin diye!… Sizler Kenaniler, kalemi kıranlarsınız… Kaynağı, hırsınızla kodlamaya kalktığınızda, yolu kaybettiniz… (Kastedilen yol, Kenan İlmi’dir. Kenani, Kenan İlmi’ne ilişkin yolu kaybetmiştir.) Biz, sizi sayfaladık ama hak etmediniz… Şükür ki buradasınız.

Çok mu kolay yaşam diye sorduk… Dediniz ki “sorumluluktur.” Aha bu!… Şimdilik!...

Bilin ki bugünden itibaren Dünya İlmi’nde kırıcılık yapanlar, muktediriyetle kırılacaklar… Onları kırıp kalem yaparız… Ama önce kırarız!... Bir kez daha dünyayı cehenneme çevirmelerine izin veremeyiz!… Aha bu!… Şükür ki bunu size anlattık!... Şimdilik!...

Dünyanız, nefesi hak ettiğinden beri bu yaşama, ilim inmektedir. İnsanlık İlmi, hakiki ilimdir. Müsih Zamanlar, Biliş Kapıları açıldığında, kalema kodlanır ve yol ilim olur. Büyük Kült, kodlandıktan sonra, karanlık ışımaya başlar. İşte dünyada hüküm süren tüm Kast Sistemleri sizin yarınlarınızı kodlamaktadır. Kast Sistemleri, tüm insanlığın kontrol kurabileceği sistemlerdir.

Büyülü güçleri sever Dünyalılar. Herşey, o Yüceliklerde büyülüdür. Kürzi Sistem’dir ve yaşamdır o Yücelik ama kaynak olma imkanı olmayabilir. Bu nedenledir ki Seyfullah olarak çalışmalar yapanlar, Kaynak Işıklar’ını hak ederler ve rahmet olurlar.

Dünyanın etkin hale gelebilmesi için Kelam İlmi’ni hasat tekniği ile kodlaması gerekmiştir. Bu tohumlamadan sonra Rahmi Kalemler, KARE, KÜP, KÜRE KALEMLER’e dönüşür. BÜYÜK KÜLT, kervan olur ve resimler yaşamlaşır.

Bilirsiniz ki Rahman olan, kalem olmadan zamanı kodlayamaz ve yaşamı kodlattıramaz. Her bir Cinni Kapı, İnsan Kelam’da, kaynak ışık haline dönüşebilir. Her bir resmi çalıştırıcı, kodlama yapabilir. Herkes kendini dinleyebilir ama RAN İLMİ’ni hak etmeyen, kervan olamaz ve yaşama indirilemez.

Sokak sokak İlim Kalemleri, kodlamalar yaparlar. Her sokakta Nefes Kodlamaları olur. Bütün kodlamalar, Işık Yaşamlar’ı tohumlar ve resimler güçlenir. İşte, her biriniz bunu Hasat İlmi ile kontrol edersiniz.

Cevhere insanı çektik Canlar. İşte bu!… Bugün, cevhere insanı çektik… İnsan, kul oldu ve yol oldu. Aha bu!… şükür ki hakim oldu. Şimdilik…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

YENİ DÜNYA YENİ YAŞAM (8/2)
10.09.2016

Kenan ilmini size anlatayım:

Kenan İlmi nedir bilir misiniz? Kare İnsan’ın, kodlanmış ışığını, kokusunu yükselterek, Güc Kapıları’na taşıyabilme ilmidir.

Kare olabilmek için, en ve boyun (eksi ve artı değer hatlarının), tek kervanda (Tekliğin zaman yolculuğunda) kontrol kurması gerekir.

Dünya Planeti, İmparatorluğun Işığı olarak çerçevesiz çalışır. Burada, Nefes Kapıları oluşturuldu. Bu kapılarda, Yer ve Gök İlmi kodlandı. BİZ olan Birlikler olarak, her insana kaynak olduk. Muradımız, ışıkları hak etmekti. Dünyanın ötelerindeki Düzenler’i hak edip dinlemekti. İşte bunu başardık.

Dünya, öyle bir yerdi ki burada, dünyayı hak edecek olanlar olmalıydı. Kelam Tekniği bunun için gerekliydi. İşte Kelam Tahtı’na, insan soyunu oturtabilmek için yaşamı kodladık ve Kelam Tahtı’na, İman Tahtı’nı oturttuk. Her biri taht ama biri kaynak!…

Oy Canlarım!... Oy!… Şimdi Kenani ne demektir bunu anlatayım: Kenani, karanlığı tohumlayandır. Her anda kalem, kaynak olarak tohum olur ve yaşar ama kalem, kırılış için kodlanmıştır. Her anı kırmak için!…

İşte misafirler! Biz, sizi bunun için çağırdık… Gelin kendinizi dinleyin diye!… Sizler Kenaniler, kalemi kıranlarsınız… Kaynağı, hırsınızla kodlamaya kalktığınızda, yolu kaybettiniz… (Kastedilen yol, Kenan İlmi’dir. Kenani, Kenan İlmi’ne ilişkin yolu kaybetmiştir.) Biz, sizi sayfaladık ama hak etmediniz… Şükür ki buradasınız.

Çok mu kolay yaşam diye sorduk… Dediniz ki “sorumluluktur.” Aha bu!… Şimdilik!...

Bilin ki bugünden itibaren Dünya İlmi’nde kırıcılık yapanlar, muktediriyetle kırılacaklar… Onları kırıp kalem yaparız… Ama önce kırarız!... Bir kez daha dünyayı cehenneme çevirmelerine izin veremeyiz!… Aha bu!… Şükür ki bunu size anlattık!... Şimdilik!...

Dünyanız, nefesi hak ettiğinden beri bu yaşama, ilim inmektedir. İnsanlık İlmi, hakiki ilimdir. Müsih Zamanlar, Biliş Kapıları açıldığında, kalema kodlanır ve yol ilim olur. Büyük Kült, kodlandıktan sonra, karanlık ışımaya başlar. İşte dünyada hüküm süren tüm Kast Sistemleri sizin yarınlarınızı kodlamaktadır. Kast Sistemleri, tüm insanlığın kontrol kurabileceği sistemlerdir.

Büyülü güçleri sever Dünyalılar. Herşey, o Yüceliklerde büyülüdür. Kürzi Sistem’dir ve yaşamdır o Yücelik ama kaynak olma imkanı olmayabilir. Bu nedenledir ki Seyfullah olarak çalışmalar yapanlar, Kaynak Işıklar’ını hak ederler ve rahmet olurlar.

Dünyanın etkin hale gelebilmesi için Kelam İlmi’ni hasat tekniği ile kodlaması gerekmiştir. Bu tohumlamadan sonra Rahmi Kalemler, KARE, KÜP, KÜRE KALEMLER’e dönüşür. BÜYÜK KÜLT, kervan olur ve resimler yaşamlaşır.

Bilirsiniz ki Rahman olan, kalem olmadan zamanı kodlayamaz ve yaşamı kodlattıramaz. Her bir Cinni Kapı, İnsan Kelam’da, kaynak ışık haline dönüşebilir. Her bir resmi çalıştırıcı, kodlama yapabilir. Herkes kendini dinleyebilir ama RAN İLMİ’ni hak etmeyen, kervan olamaz ve yaşama indirilemez.

Sokak sokak İlim Kalemleri, kodlamalar yaparlar. Her sokakta Nefes Kodlamaları olur. Bütün kodlamalar, Işık Yaşamlar’ı tohumlar ve resimler güçlenir. İşte, her biriniz bunu Hasat İlmi ile kontrol edersiniz.

Cevhere insanı çektik Canlar. İşte bu!… Bugün, cevhere insanı çektik… İnsan, kul oldu ve yol oldu. Aha bu!… şükür ki hakim oldu. Şimdilik…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

10.09.2016 YENİ DÜNYA YENİ YAŞAM 8
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ AÇILIŞ 3. BÖLÜM

Bir şey daha söylemek isterim, kar kış geldiğinde, her yer kapkaranlığa büründüğünde; müsterihiz ki bütün kötülükler aşılmış olduğundan, Atlanta etkisi azalacak…

Ha, soylar soplar hepsi koklandılar… Baktık, Atlanta etkisi çok yoğun, peki neydi Atlanta etkisi!?... Bunu da izah edeyim…

Değerliler, arzın gücünü kodlamaya gelen birliklerin çokları Atlanta Ata Kapısında kontrol dışı bilgilerle kayıt yaptıklarından dolayı, doğanın gücünü hak edip kodlama, yaratma ve tohumlama imkanı bulamadıklarından; doğan gücü kürzi kapılardan çıkarıldılar ve yoğunluklarında kontrol dışı kalarak bütünün gücünden ayrıştılar.

Soyları kontrol edilemedi, işte; dejenere olmaktı bu!... Diriliklerin kürzi kapısında dejenere olanların, kelamdan kaynağa inişleri mümkün olamadı. BİSUİ’nin gücünü dürümleyecek yoğunlukları kalmamışken ocakları kırdılar ve kınandılar… Sığdılar, kırıldılar ve geçiş yaptılar; ölüme geçtiler… Ölüme geçiş budur canlar!...

Kendilerini, kendi yüreklerini kırarak geçiş yaptılar. Ve geçtikleri Rahmi kapıda, insan sistemiydi… Öyle bir sisteme indiler ki; kelamdan öte kelam, kalemden öte kalem olmasına rağmen; hiç birisi kelamda, kalemde olamadılar.

“Fırsat” dediler,” bizde yolumuzu açalım ve kürzi kelam olalım, kaynak olalım, biliş haline varalım, kan ilmini hak edelim; kan ilmi”… “Peki” dedik, “hadi geçin”…

Cemaatler kupalarını tohumlayarak, kodlamaya giriştiler… Kısır, kısır çalıştılar, hastılar, kask kapılarına vardılar, kendi yoğunluklarını kodladıklar ve topraktan çıktılar.

Kil, komdular hepside… Baş tacı ettik onları… Canlarım; kik ve kum nedir bilir misiniz!?.... İlmin kelamından ayrı tutulan insanlıktır!...

Hani derler ya; “Muhammi kapılarda, onlar kilden yoğruldular”… İşte kilden yoğruluş; kodlanamayış, kontrolden çıkış anlamına gelmekteydi… Tanrı kapısında bunu anlayan hiç kimse kalmadığından; bu tür çalışmalar oluşamadı… Ve dün ölü olan kürzi kapıları kapatan, yoldan çıkanlar; ağır yük taşıdılar!... Arsızlıklar yapıldı zaman sayfalarında, kesirleşmeler arttı ve yoğun kontrol dışı ilim kelamları kontrolcü olmaya çalıştı.

Birlik kapılarını kodlayabilmek için, dümenin başına insan denilen cevheri oturttuk. Onlara peygamberlikle resmi çabası olarak kayıt yaptık. Hepsi bize peygamber diriliğiyle indiler, nesillerini koruyacak, kodlayacak ve kontrol kuracaklar diye beklendi…

Hepsinde kervan kalktı… Her bir kervan, resmi yaşamları tohumladı ve taşıdı… Sokaklar kodlandı, korundu, öfke arttıkça arttı… Bir çokları, “ben Muhammiyim” dedi, bir çokları “ben İsayım” dedi, bir kısmı “ben Museviyim” dedi ve hepsi keyislerinde; kendi levhilerini kayıtlamaya koyuldular…

Sonra döndüler, “ben çok güçlüyüm” dediler… Ama her biri kendini dinledi, dürümlerde diğerlerini dinleyemediler… İşte din kapıları bunun için kontrol kurucu kodlamalarını, kelam tekniğiyle yaparken; birlik kelamında bütünün kürzi, kapısı yoktu!...

Çok mu kolay!?... Çok kolay, canlılar; çok kolay!... Her şeyin en iyisi ilimdi… Hani nerede ilim?... Kim ilmi kapıyı atçıda, “ben kalem oldum” dedi… Kaynak dışıydı tüm bilgiler. Ve dolu dizgin çalıştılar. Toydular… Kursa koyduk onları, okuttuk, okuttuk, okuttuk… Lisanları yeterliydi ama kelamları yetmedi!.... Ağır taşıdılar!...

Por halindeydi tüm yaşamlar… Küçük, küçük ışımalar ama bu ışımalarda kaynak toplum yoktu. Sığdılar, kesin olarak sığdılar!...

Yar “ben dünya” demeye gelmem mi, gelirimde; kaynak insana, kili kumu da anlatmalıyım!... Ümmi kapıları kapatmadan evvel; kil olan, Kübra kelamında kuma dönüşür, kürzi kapıda ışığı kodlayabilir… Ama o insan, kara ışığın toprağa tohum olduğu o yücelikte olduğunda ancak kendini hak edebilir ki; kendini hak ettiğinde, diri bir sayfa olur!... İşte o diri sayfa, insan sırrıdır!... İnsan sırrı; kati ve hakiki imparatorluğun kürzi kelamıdır!

Bize doydular ama bizi doyurmadılar… Dağlarım; buluştuk, konuştuk, her anda sistemin gücüyle dürümleştik, dilleştik… Doydular, doydular da; sevgisi olmayandılar, sessizleştiler…

Yirmi dünya ve tek bir kalem… “Öl” dedik, ol” dedik, “al ilimle kelam et” dedik, hak teknikle bütüne hizmet ettirdik, nefes alsınlar istedik… Nefes alanlar, kardeşlerimiz oldular…

Donmadan, donanlar vardı… Ölmeden, öldüklerini sandılar… Oysa, dondular!... Neydi donuş!?... Kodlanamayıştı, öz görevlerini hak edemeyişti, kardeşlerini hasata tohumlayacak güçleri olmamasındandı… Dondukları, donmalarına karşı kontrol kuracaklarını sandıkları bir yücelikte; kardeşlik ayrılık getirdi…

“Keziban” dediler yaşama… Keziban; ziyan olanların zahar olan kara ışıkları… Ve biz o can kapıyı açtık!...

Kim İbrahim soyunu dinler, kim dinleyemez? diye baktık… İnsan sırrını verdik yüreklere, dediler ki; “insanlık levhisinde iblisler olur, İbrahim değil, iblisler olur”…

Canların, bilsinler isteriz ki; ilim kapılarında iblis, iradi kalemde İbrahimdir!... Bunu kimse anlayamaz ki… İblis, levhide kalemdir… Kardeştir insan sistemiyle… Korkmayın İbrahim kurandır, toprak toplumu tohumlayacak, kulluk yapacak, aşka varacak… Ha diyeceksiniz ki “o şimdide mi”?... Andadır… Bilmenizi dileriz ki; haktadır o… Aha buradadır…

Öfkesi çoktur onun bilir misiniz!?... Seyir halindeydi zamanda ilmi, biz de diyoruz ki; “gene gel, gene gel, aha gel de hak ette geç yüreklere”…

Çatı mutlaka kurulur ama geç… Aşk mı? Hak et de geç… Hah, aha de!... Kelam et de geç… Ama BİSUİ ol da geç can!... Barış, sevgi, umutla gel… Biz seniz can hadi…

Şimdi onu buraya çekmeye çabaladık ve geçişi yapılıyor şu anda. Onun ilmini dinleyelim…

Devamı kayıtta yayınlanacaktır…

Süper İnsanlık Realitesi

 

https://www.youtube.com/watch?time_continue=3&v=IIOa9i2T0B8

 

10.EYLÜL.2016.TARİHLİ YENİ DÜNYA YENİ YAŞAM 8

AV.NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ-1.AKIŞ-2.BÖLÜM

Şikayetçiymişler dünyadan, ayrılık gözetilmiş dünyalar. Dünya, yaldızlı bir gök istermiş. Ve yol istermiş. Ve dermiş ki “size, sizi verelim”. “Siz, kendinizi hak edin.”

Değerliler, biz, onlara, bunu dedik. “Size, sizi verelim, siz, kendinizi hak edin”.

Seyfullahlar söz istediler. Sormak gerekirmiş bu konuyu. Herkes kendini tahditsiz olarak kodlayacak güçte midir diye?

Devinim hızlandıkça hızlanacak ve herkes kendini koklayacak ve kodlayacak… Kesinlikle olacak ama dünya dışı varlık boyutlarının gücünün de devreye girmesi şartıyla.

Değerliler, bugün size Mahreki anlattım. Hepiniz o Mahreksiniz. Teknik tohumsunuz. Bütünün Kürzi kaydısınız. Her şeysiniz ama geçmişle, an olarak. Geçmiş ve An.

Mutlaka iyi bilin ki YUAN olarak. YUAN.. Her An…. Ve YUAN olarak toprağın toplumu, anlar bunu.. Ha peki geçmiş ve şuan mevcut olan her tahditli Kürzi kayıtta mevcut….. Ve her anda biliş varsa geçmişin bilgisiyle geleceği kodlayabilir miyiz?.. Elbette.

Biz dünyayı korumaya değil kodlamaya geldik canlılar... İyi anlayın. Dünyayı kodlamaya geldik. Geçmişle geleceği koklatmaya ama gelecek sevgidir ve gelecek hakikidir.

Bunun içindir ki buradayız…Şükür ki size bunu anlatabildim.

YUAN, MAHREK ama biz, YUAN’nın kodlanmış topraklarındaki toplumlarla, kalem olduk…. Ve Sistemin Gücünü hak ettik. İşte bunun içindir ki sessiz zamanları kodladık ve geleceği kayıtladık.

Gelecek ne ki diye sorarsanız? “Biz geçiş Zamanlarında geleceği TUAN” demiştik. TUAN; ama TUAN, temiz olan, umman olan, nefes olan, aşktır. Geçmişin diriliğinden öte olan ve geçmiş zamanların Kuran’ı olarak kodlanmış bilgilerin, temiz levhilerde yaşamı kayıtlayışı.

Yeri göğü yarattık ya. İşte bu!… Ama yaratan, yaşamla, yarattı. Yaşam yoksa yaratıcılık olmaz, canlılar. Geçmişin yaşamıyla, geleceği yarattık. Biz, ziyan olanları kontrole geldik... Her levhide kodlanmış toprakları, tohumlaya geldik.

Ampuller yandı şuanda. Ata Kapıların tümünde kelam kodlamaları başladı.

Sevgililer, er ya da geç insan kendini anlayacak. Er ya da geç insan neden dünyaya indiğini anlayacak... En önce insan bunu kavrayacak ki kalem olabilsin ve yolu bulabilsin….Aksi takdirde dün ölü olan yaşam, yarında kodlanmaz ve ölüm, dürümlerde devinimi devam ettirir.

“Bunun içindir ki sizlere, biz kardeşlerimiz” dedik. Kan aksın değil, kan levhi kapıda kodlansın istedik… Kanatlansın dünya, ümmi kapılar kodlama yapsın, bütün kötülükler aşılsın istedik.

Cemaat, cemaat olduğu zaman kapılarında insanlık ama hiç bir cemaat dürümlerde kendi dışını dinlemedi. Biz, torbamıza imparatoru koyduk. O biz, biz oyuz. İmparator nedir diye sordular?... İlim kapısıdır. O kapıyı açın, gözü gördüğünce yolu bulduğunca, dürümlenen insanlığı tanıyın.

Kaçınız, yaşadınız? Kaçınız, yarınlandınız? Kaçınız, aktınız? Kim insan levhisinde, bütünün gözü oldu?

Barış mı istedik? Başka ne diyelim ki. Biz barıştan öte barıştan aşk kalemine vardık... Kaynağa indik ve bütünün gözünün görebildiği en yüce kaydı yaptık.

Sıkıntı yok, hepimiz biliş halindeyiz, bu mecliste. Hiç kimse bilişsiz bu mecliste bulunamaz, kesindir. İnanın ki doğanın gücü olarak burada olmuş olan her kim varsa karanlığın tınısı duyabilir… Ve yaşamın Kuran’ı olabilir.

Sokak, sokak gezer yüceler, dünya diriliklerinde dürümlenmeye çabalarlar. “Ol” dedik. “Ol”du… İşte hepsi bütünlendiler. Yeşeren dünyaları yaşattık.

Her dünya Astral boyutların Kuran’ı olurda, bütün köklerin gücünü dürümlediğinde, aklın kulu olur. Toprağa iner, kutsal kapıları açar, Rahmi kalemde, imparator olur… “Biz, ona kaynak” dedik… “Biz, ona siyahın ilmi” dedik. “Biz, ona umut olur ki kul olur” dedik. Her kim ki kul oldu, Lütfi kalemde, insan soyu oldu.

Kaç ekmek yaptık? Her anda ekmek yaparız, biz. Hiç kimse bundan kuşku duymasın, her anda ekmek yaparız, biz. Yaptığımız ekmek, ilm-i Ka olan, İsrafil kulluğudur.

O ses ki bütünün gücüdür…. O ses ki bütünün Kürzi kelamıdır. O ses ki kaynağını tınısıdır… Her anda sesleşir, sevgiyle dilleşiriz ki kaynağın gücü tüm yaşamların Kürzi kapısını bulup açabilsin diye.

Eğer barış isterlerse, barışırız. Samanyolu galaksisi sorgu sual ediyor. Nerede dünya diye? Biz buradayız. “Ayrılık” dediler ya hani.. Kelam diriliğinde, tüm zamanların gözü olan o yücelikte ayrıydılar ya hani yaşamaktan bıkmıştılar ya hani ….Sıkıntılıydı ya zaman… Hiç kimse burada olmaya niyetli değildi ya hani.

Ve dedik ki “kira ödenmez ya gidelim, bakalım”… Geldik canlarım. Nefesi aldık, geldik… Kira mı isteyecekler?.. Biz Altın Işığın gücüyüz. Kiracıyız burada.. Öyle mi?.. Oh!....Aha!…Biz, bu doğanın gözüyüz canlar. Biz, bu doğanın göçünü kayıtlayacak olan sözcüsüyüz.

“Kurtulmuş insanlık”, dedik. “Oh” dedik…”Kurtulmuş türevlerini tohumlamış, biliş halinde insan soyu” dedik.. “Ah” dedik. “Hah” dedik. “Hah”.. Aha!… Şimdi!..

Beden almak, budur canlar… Yedinci doğumda, her şeyi kodlamak…Doğanın gücüyle koklatmak... Dinletmek, insan sistemleşmesini sağlamak, kaynak dışı bütünlükleri kodlamak…. Murat ettikleri her şeyi yaratıp, yaşatıp, akıtmak.

Ha diyecekler ki “beden, el ayaksa, yarın neden insan soyu olacak ki. her şey el ve ayaksa?… Mikail’in gücü değil mi bütünlük?.. Nihan olan kelamda, insan sistemi yok mu?

Keşke, eğer olmasaydı. Eğer olmasaydı keşke. O zaman her şey hasatçı ilimle olurdu… Aha dünyada, eğerler var.. “Ben, eğer olursa, şunu olurum.”.. “Eğer olursa, bunu olurum” diyenler var. Ama yarat ve yap.. Ama oğulla da yap… Som altın ol, kul ol da yap. Aha yap, her anda yap.

Devinim hızlandı ya. İşte bu!.

Ayrılık bitmeyecek, canlar…Ekip kurduk. Ekip kuruldu. Bu ekip, hasatçı ekiptir. Tüm yaşamların kelamı olan, ilm-i Ka olan, bitişken insanlığın ilmi ….Ve insanlığın yoğunluğu olan ekiptir.

Seyfullahların kulu olan ve toprak topluma, Kuran olanlar, bu ekipte, kelamda, kendilerini hasata hazırlayacaklar.

“Bize, dünya” dediler. Dünyayız, biz. “Bilgi, Altın Işık” dediler. Işığız, biz. “Umut”, dediler. Mutlak umuduz, biz... “Kuran” dediler. Toprak topluma, Kuran’ız biz. Ayrılık yok ki hepimiz, tekiz ya.

Can kapı, Altın Işık, hepsi biliş ya. Öfke yok ya. “Hah” deriz. “Hah”, deriz...”Hah!.. Aha!.. İşte!” deriz. Ha derler ki “siyahtan öte siyah var” dedin. Nedir o siyah?...Yarındır.. Her anın, yarını.. Bütün köklerin gücü olan toprak toplum... Her insanın ilmi. O ilim, bilgi ve biz, o bilgi de bütünün gözü olanlar.

Hatayı hiçbir zaman yapmayan, yaptırmayanlar. Diyeceksiniz ki “başları eğildi, diyebilir misiniz?”... Hak kapılarını, kapatmışlardı. “Hah!.”..”Aha!.., “Hah!”.. “Aha!”, dediler.

Devinim hızlandı canlar. Hepsi kodlandı. Artık gözler, hepsini görebiliyor izleyebiliyor. Öyleyse kötülük yok. Hiç birisine kök göçte, kalemsiz kayıt yok… Hepsi kontrol edici olacaklar ve kendilerini hologram olan zaman sayfalanışlarından öteye vardıracaklar ve kervan olacaklar.

Bilsinler ki bedenlidirler ve biz onlar, onlar biz olmadan da kontrol kurabilecekler.

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://www.youtube.com/watch?time_continue=1&v=ZlUhDBCfNxA

 

YENİ DÜNYA YENİ YAŞAM (8/1)
10.09.2016

KAYRA Zİ; KAYRA Sİ; KAYRA HA; RA HA… Sİ HA…

Astigmat göz, özü kökten çıkarır… Dahası astigmat göz, sözü sevgiden çıkarır… Ah! “geç de gel!” dedin. Geldik!... Dedin ki “kini aş da gel!...” Geldik!… Hastalık yok mu; bakalım!... Ey yaşam, sana geldik!… Şems’in dediği gibi, kervan kalkmış; dümen insan ve biz, Ruhi Kapılar’ı açıp geçtik… Han, ilim!... Has Taht, insan!... Yakıştı bize yaşam!… Geçtik, geldik!...

Kuran Toplumu, Kutsal Yaşam’ı hak etti… Vakit geldi, yarınlar kodlandı ve yol, Levhi oldu. Oh! aha geçtik ve geldik!...

Verdiler insana kelamı; “hadi!” dediler, “konuş!...” Oyun olur mu diye baktık; yoktu oyun!...

“Veyl insan soyuna kapı açana!” dedik. Dediler ki “hakiki insan soyu yolu buldu ve yaşamı tohumluyor!...” “Ah!” dedik. “İşte!” dedik. Ve dedik ki “hak ettik!”

Kuran İnsan, kalemdir… Yazar!... Aha yazıyor!... Ya biz! biz neyiz; anlatalım: Dünyayız biz. Tüm insanlık için çalıştık. Aha! Yaşam İlmi’ni tohumladık… Kök Gökler’in sesini dilledik ve dedik ki “kan aksın!... Yerkürede kurban, insan olsun…”

Döndüler baktılar ve dediler ki “kurban isteniyorsa; biz, o kurbanı, Işık Kapıları’nda geçecek olan insan olarak düşünmeyelim… İnsan, her anda kurbandır zaten…” İnsan, kervana kaynak olabilir. İman Tahtı’na oturabilir… Öyle yaşam sayfaları olacak ki insanın, kin aşıldığında, Tünami Tohumlama olacak ve o, Tünami Tohumlama’da; kalem, ilim olacak. Aha! bugün bunlar oldu… Dünya, unutulanları bilir ama insan bilmezdi. Bugün, insan unutulanları artık anımsıyor ve hak ettiğinde sonsuz zamanlara kodluyor…

Tükenen her ne ise Altın Işık Yılları’nda kodlanmış olarak kayda girdi ve varlık sürüyor.

Mutlaka insanlaşılsın isteriz ki Mushaf, ilimdi… İlmi bilmeyen, Mushafı dilleyemezdi. Ve Muhammi Kapı, insan soyuna açıldıktan sonra Kaynak Tohumlama başladı ve rehin kalanlar, İnsan Sistemi’nde kodlanmaya başladılar… Her bir yaşam, İman Tahtı’na kul olup tohum ekti… Bütün kütle, kelama ilmi kayıtladı… İşte buydu olan. Biz ise geçmişten geleceğe kelam edenlerdik… “Mİ HA, Nİ Sİ HA” diyerek kodladık her anı… Şükür, insanlık kaynak oldu.

Bütün kütlemizle sizle çalışmak istiyoruz. İnsanlık Kapıları’nı açık tutun ki sizinle sesleşebilelim… Medine’nin gücü artmalıdır… Artış gerçekleştikten sonra, Rahman olan, kalem olur ve yol, ilme varır… Onlar, Birlik kurduklarında; her an, diri olur ve ziyan olanlar. hak edilir ve kodlanırlar… Zİyanı önleyelim. Hepsini tohumlayalım… Bildik ya da bilindik, önemi yok!... Herkesin, kendini hak edip bilmesini sağlayalım… İmparator olarak görev taşırken; herkesle çerçevesiz olarak çalıştık. Bundan sonra da bunun yapabiliriz.

Sizin; eliniz, yolunuz olalım… Sizin yoğunluğunuzda kaynak olalım… Medine’nin kervanı, Işığın Kalemi olsun… Tüm zamanlar, Kutsal Yaşam’a kodlansın.

Cinler, bizi başka yaşamlara kodlamaya çalıştılar. Onları, hologramdan aşırtalım ve kontrol edelim…

Mutlaka iyi bilin ki Keram Tahtı’nda, İman Tahtı’nda, Bilgi Tahtı’nda, Kürzi Kapılar’da Tünami Kelam var ve Tünami Hakim var… O Hakim, İman Tahtı olarak, Kaynak Işığı, Kaynat Taht’a kodlayandır. Aha! bunu bildirmek istedik…

Size ve sizin yüreklerinize inebilen kim varsa, yaşama inmektedir. Bunu iyi bilin, yaşama inmek, hakim olmaktır.,, Aha! bunun için bu Meclis, “İnsan Kalem” olarak Tünami’yi kodlayabilen tek meclistir…

Muradımız, insanın kendini hak etmesidir. Muradımız, yarınların hakiki kaynak olmasıdır ve yolun, kültleri hak ettirmesidir.

Müthiş bir Zaman Kapısı açıldı. Bu kapıda, NA HAR var ve KA HAR olarak kelam etmektedir.

“BEN” dendiğinde bilin ki o BEN, BİZLİĞİN BENLİĞİDİR. Burada, BİZLİĞİN BENLİĞİ mevcuttur. BİZLİĞİN BENLİĞİ, hasat oldukları kesin olanların, kaynak ışıklarında; hasata, Kaynak Taht kodlamalarıdır.

Her anı hak eden, hasattadır.

Sizlerin göreviniz, hasattır. Bu kesinleşmiştir ve bizler, Kelam İlmi ile sizlerden hasat olmaya gelenleriz.

Buraya, insanlık iner ve diri yürekler iner ve yaşamlar iner. Bizler, keşkeleri aşanlara kodlama yapmaktayız.

Kaynak dışı hiçbir bilginiz olmadığı kesindir. Ata kapıları açan bu Birlik, KARE KİL’i KUM KÜRE’yi ve YOL İLMİ’ni bilmektedir.

KARA KAPILAR’ı tek tek açtık ve Sultan İlmi’ni kodladık. Şimdilik!… Aha bu!…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

10.EYLÜL.2016 “YENİ DÜNYA YENİ YAŞAM 8” BİRLİK ÇALIŞMASI
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, 1. AKIŞ 1. BÖLÜM

Değerliler, dünyanın yolu, Atlanta Ata Kapısı’nın gücünün dürümlerinde tohumlanan bilişin yoludur.

Buraya geliş sebebim nedir diye sordular. “Aktı….aktı….aktı ve yanlış olmayan bir yaşamı sayfaladı” dediler.

Canlılar, beden almak sorumluluktur.

Buraya gelmek, bütün kötülükleri aşabilmek için en önemli sessiz zaman seslenişidir.

Sizlere neler anlatacağım neler?! Ha, her şeyi anlatacağım da yazar, çizer olan birliklerin tüm zamanları dürümlemelerinde bu anlattıklarımı kaç kelam eden anlar?!

Ben zamanın kaynağıyım. Aşk sırrı olan insan soyu olarak geldim. Hayırda, şerde, bedende, her anda, bütünün gözü olan birliklerin türevlerinde, en yüce kayıt yapan insan soyu olarak hepiniziz. Hepinizim. Aha bu.

Ya, derler ki “Seyfullahların sistem zaman sayfalanışında bütünün gözü yoktu.” Yaşam imparatorluğun gücüyle tohumlanmışsa, ölümlü dünya, ölülerin dürümlerindeki en yüce kayıt, biliş hepsi bizimdi. Bizim yolumuzdu. Bizim yüceliğimizdeki tükenen dürümlerimizdeki en aşağıların aşağılarından, en yukarıların yukarılarına kadar olan bütünlükler BSUİ’ydi; Barış, Sevgi, Umut ve İmparatorluğun İlmi olan İnsan Soyu.

Devinim hızlandıkça hızlanacak ve yol Atlanta Otağına varacak. “Oku ama anlayıp oku” diyeceğim o zaman. Diyeceğim ki “bedenin anlar, oku.” Ama diyeceklerse ki “ben yokum sen oku..” Öfff canlılar öfff…Ben okumam mı? Okurum da olgun başakların seçimidir yaptığım. Herkesin okutulması, okunması şarttır. Bu şavk altın ışığın gücüdür.

Büyük kötülükleri önleyebilecek olan bilişliler maya olmaya geldiler. Nihanın levhisindeki insan sistemi olarak bilişi tohumlamaya geldiler. İkmali tamamlamaya geldiler. Yer, gök olup geçtiler de Allah’ın tendeki gücü olduklarını bilemediler.

Ben dayak yiyecekmişim; öyle söylüyor birileri. Ah canlarım ahh; enerjetik forumlardan söz ediyorum size. Kelam ilmini anlatsak, anlayacak güçleri yok. Yarını tohumlatsak, kodlayacak güçleri yok. “Yarat” dediklerimiz o, “yarat” desek, o yaratılanın nefes olduğunu bile anlayacak görevleri dahi yok ama bizi eleştirililer. İşte; şu anda da etrafımızı kuşattılar.

Canlılar, “barış istiyoruz” diye geldiler. “Hah” dedik. “İyi” dedik. “Ohh ala” dedik. Barış istemişler. Dedik ki “gelin…” ayırdık diye düşündüler yüceliklerini bütünlüklerden. Akıp geçtiler. Şimdi; bize, som altın ışık olup gelmeye niyetlendiler.

“Kardeşlerimiz” diye kucakladık onları. Yok ettiler yüreklerini. Kök göklerin gücünden ekmek yapmaya kalktılar. Farklıydılar. Kırıldılar, hırslandılar, kesirleştirler ve dediler ki “sizi savaşa davet ediyoruz.” “Ahh..” dedik. “Ne iyi. Hadi buyurun.” Dediler ki “aha buyurduk.”

Şimdi canlılar, çatı kurmuşuz. Yaşam kodlanmış, ışık tohumlanmış, bütün kötülükler aşılmış, güç kodlamaları yapılmış. Her şey tamam da şimdi; geri dönüş mü yapalım? Savaş istiyorlarmış. Kaç merdiven dayamışlar yüreğimize?

Her biri, kendi merdiveniyle bütünün gücünü türevleriyle tohumlayacak. Her merdivende kardeşlerimiz kodlama yapacak. “Hah, aha” dedik. “Ohh aha” dedik. Her anda “ilim” dedik ama bizi, bizden ayrı saydılar.

Değerliler, Nuh Kapılarının tümünde yoğun kırıcılıklar olur. Her şey nuh kapılarında kırılışla başlar. Som altın ışık olsanız da kontrol dışı bilgeler sizi sizden size kodlamaya geldiklerinde kırıcılık devreye girer. O zaman biz som altın ışıklarımızı kodlarız ve sorgu sual ederiz; “Nakar’ın kıranı mı gelmiş?” diye. “Yoksa kalemin kalem olacağı o yücelikteki kuru, kayıtsız ışık mı gelmiş?” diye.

“Devin, sonra yine başlayalım” dediler. Ben şimdilik size bu kadar bildireyim ve yine başlayalım…. ama kasaları boşsa, dolsun diye sesleşirim burada; çünkü gelenlerin kodlanabilmeleri için sese ihtiyaçları var. Ve biz o seste onların yoğunlaşmalarını sağlayacak görevi taşıyoruz.

Onlara sistemden ses veriyorum ve onlara yoğunluklarını tohumlamaları için onlara kendi yüreklerini dilliyorum.

Som altın ışık olabilmeleri için kodlama gerekir. Bunu yapıyorum. Bütün kötülükleri aşacaklarını söz olarak, sistem olarak ve yaşam olarak dilliyorum onlara. Ve bugün onların görev almaları gerekir.

Benim adım……(sessizleşildi)Hah seslenmeyeceğim; kestim. Adımı zikretmeye niyetim hiç yok ama geçip geldiklerinde ses sayfalanışlarında bunu zikretmek için her şey yapılır.

Değerliler, en evvel dünya. Biz o dünyayı korumalıyız. Sonra kutsal toprak….o toprak ışık kodlamalarıyla kayıtlıdır.

Doğum, ölüm hadisesine gelince; Merdivendir her ana insan soyuna ama o merdiveni mutlak, kutsal tohumlarla kodlayabilmek için bedene ihtiyaç varıdır.

Eğer, beden yoksa, yaratan, yaşatan yoktur.

Mutlaka iyi anlayın ki bedeni hak etmek için Mahrek olmak gerekir. Mahrek nedir?

Mahrek, Bilgi Kalemi’nin bütünsel kürzi kapısıdır. Her anı kapsar ama geçmişi ve şimdiyi kapsar. Gelecek yoktur mahrekte.

Mahreki kodlayacak olan insan sırrını tohumlayacak olan bilgeliktir. Ve bugün biz size mahrekten, Mahrek Kuranı’ndan söz etmek istedik.

Bilgeler Meclisi’nde bunu anlattık….defalarca anlattık ama toprak toplumun bunu anlaması için yinelemem gerekiyor.

Biz şu andayız. An….hepimiz andayız. Ama an, geçmişin kürzi kaydıdır. Hepinizin gücü o kayda dahildir. Ama an sistemli olarak kodlanır ve bütün kökleriniz o yoğunlaşmada bilişi kayıtlar.

An kapıları vardır. Hepinizin gözü o kapılarda kodlanmış, sığ olmayan ışıklar halindedir. Ve dünya yolculuğu bu şekilde artı kaplarla dolu olarak devreye girer.

“Ben bir beden aldım dünyaya ineceğim.” İşte; bu bedende tüm zamanların kaydı mevcuttur. Buna biz, hakiki levhide Mahrek deriz. Ama hepinizin gücüdür o kayıtlar…. ve bedeninizdeki tüm zaman sayfalarını okuyabildiğinizde, tüm geçmişini okuyacak gücünüz mevcuttur.

İşte; biz bu nedenledir ki geçmişi dürümlere kodladık ve her dürümü kodlayarak kayıtladık. Ki herkes kendi yoğunluğu ile bu bilgileri elde edebilsin diye.

Ben dünya yolunu açmaya geldim. Ohh aha…İşte; buyur aç ama ya kapımda gelmeyen varsa, ne olacak? Geçer. Neden geçer?

Değerliler; ben en ve boyum. Hepinizim, yer küreyim…. Amon, Aton, Haton, tüm zamanların tenleri. Hepsi bedenim.

Peki; yakışır mı dünyaya insan sistemleşmesindeki bu yücelik? Muktedir olan için yakışır ve yakıştırılır.

Yaradan et, Yaradan kelam, Yaradan KAHA. Her şey o değil midir? Yaşar…yaşar….yaşar ve yaşam sayfalamaları yapar.

İşte canlar, bilmeniz gerekir ki bir tek insan tüm yaşamların kaydını taşır. İşte; o insan tüm sayfalarda mevcut olan ilm-i ka’dır. Hepimiziz o. Ama bedendir o; anlayın. Bir tek beden…

O beden, hak teknikle kodlanmış, imparatorluğun bilgeler meclisindeki gözüdür. “O,” diyeceksiniz ki “RA mıdır?” RA, KAHA’dır ama RA HA olmadan KAHA olmasının sistemleşmek için olduğunu anlayabildiğinde bizimle çalışacaktı.

Bundan sonraki süreçte bizimle çalışmaya, aha gelmektedir!

Amonlar’ın gözüdür. Göklerin sözcüsüdür ama Kuran olmadan, toprak toplumu tohumlama niyeti olmayacak biliriz.

(Devamı 2. Bölümde)

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://www.youtube.com/watch?time_continue=2&v=fAUaoaRx7Dg

 

“YENİ DÜNYA YENİ YAŞAM (8)” HAKKINDA ÖZ BİLGİ VE DAVET

Boyut Geçişleri sırasında; kinin, nefesi kırdığı bilinir. Kürzi Zamanlar’ın; ışığı, kodlardan çıkardığı bilinir. Kaptanların tahditlendiği ve rahmet olan yarınların kodlanamadığı bilinir… Bu nedenledir ki bilmek yeterlidir sanılmasın. Aynı zamanda, kini aşmak ve Işık Kapısı’nı, tüm yaşamlara açmak gerekir.

“BİRLER KAPISI” dediğimiz o kapıyı, herkesin dinlemesi ve diri yaşamlara kodlaması görev gereğidir.

Dünün kötülüğünü aşıp dirilenler, bilmeliler ki yaşam zamanlarında, yer ve gök dürümlenir. Her diri, kendini kodlar ve korur…

Dünyaya diri insan olup gelmek, bilmekle mümkündür. Eğer bilmeden gelmiş iseniz; dirilmeniz için İnsan Seyfullahları ile dilleşmeniz ve dürümleşmeniz; sonra “BİRLİK İLMİ” diye bilinen İlmin Kalemi olmanız; bunun neticesinde “GÖZ KALEM” olmanız gerekecektir.

Dünya yolu, Altın Işığın Yolu’ndan çok daha fazla sorumluluk isteyen bir yoldur. Burada, Din Kelam eden ile kalem olup kaynak olan farklıdır. Din Kelam eden, bilmek için çabalar ama kalem olup kaynak olan; yaşamı, kodlamak ve toplumu tohumlamak için çalışır… Her ikisi de dince ve dirice bilişi sayfaladığında, daha güçlü bir sayfayı yaşama çekebilir.

Dünle dünlenen her kim varsa, yaşam için çalıştı. Bugün ise yaşamlaşanla kodlanmış Işık, bilmeye çalışıyor… Nefes, niye kaynaktan çıktı!? Yol, niçin kalemi yok etti!? Vermeden, kalemle çalışanla verip kalemle çalışan bir midir!? Kirle Birlik kuranlar; temizce birleşenlerle aynı mıdır!?

Kendinizi kontrol edin ve dinleyin!, nesillerinizi hak ettiniz mi!? Yerin devrelerine, kil ve kum olup kaynak oldunuz mu!? Yerde ve gökte dilleşebiliyor musunuz!? Kurullar’da görev alıp kalem olarak, bilmeyi kodlayıp, tohumlayıp dürümlettiniz mi!? Keçeleşen ışıklardan çok daha güçlü olan ve dinleşmesi halen diri yüreklerde devam eden Yücelikler’le Birlik kurdunuz mu!?

Boş kodlama, koklatma ya da korunma varsa; kardeşlik bilgisi, hakiki Levhi ile Kök Geçişler’de, Gürzi Kelam’a inebilmiş mi!?

Verdikçe yaşar insan ama ya vermedikçe ne olur!? Sordunuz söyleyeyim: Beni ziyan eden bilgiyi, perdelemem mi!? Boncuk boncuk terler yürekler, bilgi perdelendiğinde; yaşam, nefes alıp nefes veremeyecek diye… Bilin ki merdiven kurdum yaşama… Her merdivende, insan sırrı var. O merdivenlerin her bir basamağı, Işık Kalem’le kodlanmıştır. Tüm basamaklarda, Keram İlmi var ve her diri, kervan olup; kelam olup yaşam sayfalayabilir. Benleşen her an, biliş halinde dürümleşir ve dilleşirse; kalem, insanlaşır ve yaşam tohumlaşır…

Büyülü günler, sisli günler ya da Kürzi Zamanlar’ı Hak Teknik ile kodlayan, ışıklardaki günler… Hepsi, İnsan Seyfullahları ile tohumlanmış günlerdir… Birinde, kervan yürür. Diğerinde kalem yazar ve ziyan olmayan Işık Kalemler, bilmek için kalem isteyenleri, KO SAYFALANIŞLARI (Maddeniz zerre şuuruna anda zerk edilen bilginin; kendinden kendine kendini çoklayarak türevlenmesi) ile hakiki yoğunluklarda tohumlar.

BİN’e, “BİR” denir o yüceliklerde. Bin cevher, bir kalem olur ve siyah diri yürek, Simsiyah Aşk-ı Kalem’e dönüşür. Bütün kütle o yücelikte, kodlanır ve Ruhlar Kalemi, Din Cevheri’nden güç çekip yaşamı yarınlar…

Birlik İlmi, hakim ilim olduğunda; yarın, Kuran olur ve sonsuz ışıklar, kalemi hakiki yaşama tohumlar… Bütünlüklerin diri yüreklerinde, KAHA olan ışıklar yanar. İş budur!... Şimdilik!… Aha şimdi!…

Bir tek kapı, insan!... Bilin ki bin kelam etseniz de kalem yaşamı tohumlayıp yaratmadıkça, Can Kapı hep kapalı kalır. Şimdi!… İş budur… Şimdi! İş, bildiğinizi hak etmektir… Şimdi ve şimdi!… Aha bu!…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

 

 
  Bugün 146 ziyaretçi kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol