Birlik İlmi
  NİHAN İLMİ 12, 4. AKIŞ 1. BÖLÜM
 

02.KASIM.2016 TARİHLİ NİHAN İLMİ 12

AV.NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ - 4 AKIŞ 1.BÖLÜM

Canlarım, “düyun” dediler...Ümmilerin dediğine göre “düyun”. Düyunla dürümlenir dirilikler. Her insan bir ilim kapısıdır, anlatın insanlığa. Her ilim, kalemin levhisidir, anlatın insanlığa.. İnsan cennetin kapısıdır, anlatın insanlığa… İnsanı anlatın ki anlattığınız anlaşılırsa yaşamlar kontrol edilebilir.

Simsiyah ve siyahın üstü bir siyah… Her anın örtüsünü örtebilecek sahra ama bu sahrada kalem, insanlık. Bütün köprüler insana dayanmış, insanla kurulmuş….. Ama iyi anlayın iyi anlatın ki bu köprü insanlık ilmiyle kurulmadıkça yolu bulan olmaz.

“Biz dünyalılara, aç kapıyı” demeyiz. Biz deriz ki “el ol, gel.”.. “Biz insana al bil” demeyiz… Deriz ki “ol bil”.. Olan bilir, canlar. Ve biz deriz ki “al elinde tut yüreğini.”.. O yüreği bilenler, seni dinlerler. Ve insana deriz ki “arzın gücünü hak et.”.. “Sonra dünyayı hak et” deriz ve deriz ki “onurlu ol”.

Burada imparatorluğun gücü var. Burada biliş var… Burada şarkılar var. Hepimiz şıhlar şıhın da şarkılık yaparız. Şıhlar şıhı. Ne demek istediğimi izah edeyim.

Biliş kaynakları olur, canlılar. O kaynaklarda yolculuk yapılır. Hepimiz birer şıhız… Ama şıhlar şıhı da olur. Hani deriz ya “hak, haklar hakkı, hak kalem”… “Ama hak kalemin örtüsünü açıp, tohumları kodlayan, hakların aklı tınıyı duyan ve o tınıyı tüm insanlığa dürümleten”… Aha bu!

Ve bugün tüm insanlık için bu çalışma yapılırken herkes kendinden ve kendi yüreğinden tınıyı duyamayabilir… Ama biz onlara kendi yüreklerinden sesleşerek temiz zamanların kulluğunda kontrollü olmalarını sağlayabiliriz.

“Cennet” dedikler, ilimdir. “Cennet” dedikleri, itibarlı olan insanlıktır. “Cennet” dedikleri, yaşam sistemleşmesini sağlayacak olanların rahmi kaynağıdır…. Ve cennet, arzın gücüdür. Her şey sizce net dilleyebilirsiniz.

Ve diyebilirsiniz ki “bizim mutlandıran her şey bize cennettir.”.. Ama önce siz sizin yüreğiniz o cenneti hak etsin ki bunu diyebilin... Açın dünyayı, dünü açın, yürüyen zamanları açın, okuyun.

Her açtığınız yaşam, sizi sizden size götürür. Ama daha da öncelikli olan nefesinizin gücüdür... Bir dil, insanın ilmini dilliyorsa o dil, ekiptir ama ekibin kalemi, insan sırrıdır.

İkna olunuz ki bunca çalışma aşkla yapılmasaydı Yaradan tınısını yaşama indirmezdi. Her bir çalışan aşkla çalıştığı sürece tını, tüm insanlığın teninde tohumlanır… Ve kontrol edici bir yücelikle bilişi korur. Ve sevgiyi hak ettirir….

Ama “sizler cemaatinizi alıp da götürüyorum” diyerek murat ettiğiniz her şeyi hak etmiş sayarsanız kendinizi, ayrılık başlar… Çünkü “biri ben yokum” der. “Öteki ben olmadığım yerde ışık yakmam” der… “Bir diğeri kare, küp, küre olmuş ama nefes olamamışsın olsaydın baş tacı olurdun ve hepimiz senleşirdik der... Her şey ama her şey ilimle sesleştiğiniz zaman yarınlanır ve tohumlanır. Sultanların sırrı budur.

Dünya ruhsal alemleri en güçlü sayfasıdır. Ve bu ruhsal sayfayı hak etmeyenler, Yaradan yarattığıyla hasatı tohumlayan olarak mutlak kulluk yapabilmek üzere ekmek yapmaya gelenlerdirler.

Ve bizler onları her anda kontrol etmeliyiz. Çoğu der ki “sen seni hak et.” Beni hak etmene gerek yok.. Ben derim ki “ben sen, sen beniz.”. Ben seni her anda tohumlarım, kodlarım, kontrol ederim ama sen bende olduğunu hak edip dilleyemezsin…

Ben sendeyim. Her andayım. Bunu anlasa kaş, kaş olur, aşk olur, hasat olur ama anlatmam anlatsam… Ben mi sen mi kodladın dünyayı diye sorar?

Canlarım artık iyi anlayın ki dönem başındayız. Ve dönemin yeni başkanlığı bu bellek kapısınındır. Bu bellek kapısı her anı kodlayabilen bir yaşam kaydıdır. Ve beden olan bu meclis, kalem olan insan soyu, bütünün kötülüğünü önleyecek çalışmayı devreye almıştır.. Bu çalışma dimdik her anda kalem olacak ve bilişi tohumlayacak.

“Üzerindeki görev, insanın gücüdür” denir ya hani… Ama hangi güç? İnsanın çok gücü var. Hangisi?.. İmparatorluğun gücü.

Bu meclis gök sözlüğünden öte görevlidir. Ve insanlık levhisinde imparatorluk gücüdür.. Bu meclise, kare, küp, küre olanlar, insan olup inebilir. İtibarı yüce olanlarla çalışılır... İsmail-i kapıların hepsi rahmi kalem olsa da yaşamı toplantılarla kodlayıp, koruyacak gücü oluştursalar da….. Kendilerini tohumlayacak görevi hak etmediklerinden burada çalışamazlar.

Çantaları er ya da geç dolar. Yaşamlarında mutlak kuranlar kodlanır. Ummanlara kontrollü olarak varırlar ama daha güçlü olmaları gerekir. Çamur yoğurmadan çalışmaları gerekir. “Çamur yoğurmadan ışık yoğurmak mümkün değil” derler. “Çamur yoğurulmadıkça ışık yoğurmak mümkün değil” derler… İnanın ki mümkün.

Ben asla çamur yoğurmadan çalıştım. Çünkü çamur, kısırlıktır, kırılıştır, kasırga yaratıştır… Bir dara düşme halidir… İnsanın kınanış halidir. Ve biliniz ki çamur yoğurup, kodlama yapmaya kalkanlar, kontrolden çıktılar.

Dümen elimizdedir. Ümmi kapılar ilmimizle dillenecekler. Karanlık aydınlandığında yol altın ışığın gücünü hak edecek, anlayacak... Ve burada bulunan birçok çalıştırıcı bugün bizi hak etmeye inmişler.

İyi anlatın ki kontrol bizdedir. Hepimizin gücü burada bu yoğunlukta kodlayıcı koklayıcı, tohumlayıcı ve koruyucudur. Umarlar ki dünya yol olur. Umarlar ki düzen kodlanır... Her şey her şeyi umarda ummanların topraklarındaki toplumu ummaları gerekir ki kullukları hak edilsin.

Orta kapıların hepsi Alemlerin Rabbiyle açılmadı, aklın kalemi olanlarca açıldı… Alemlerin Rabbi insanın kelamında olduğu zaman kalem olabilir ve yaşamları kodlayabilir. “Eğer Rahman olsaydı yaşam olurdu” dediler. Rahman arza indiğinde aklın kapısından değil hakkın kaleminden girer ve biz o, o biziz.

“Eğer bir yol olsa, yok olmasa, yaşam kalemde kodlansa” diyerek çalışanlar, çayı kendileri sayarlar…Ağırdır Tanrılık kapısı çok ama çok ağırdır… Anlamlandıramadıkları bilgilerimiz kontrollü, kurtarıcı ve hologram olan yaşamları kontrol edicidir.

İsrafil ilmiyle çalışılan yaşamları tohumlayan bilgelerin çokları mahrekin kültlerinden kodlanmaya indiklerinde saltanın gücünü önlerinde buldular. Sordular bu ne diye?.. “Anlaştık” dedik. “Yok” dediler...Ölüler diyarında insan sessizliklerini dilleyen yok ki anlaşılsın.

Dedik ki “anlatın”… “Nefes ilmini anlatın” dedik… “Som altın ışıkları dilleyin, dinleyin” dedik…. Der demez imparatorluk devreye girdi ve sorguladı ocakları… Dedi ki “karşı karşıya kaldığınız mesele insan sistemleşmesindeki yürek kalemin ilim KA olup, olmadığı meselesidir.” “Onları hak etmeye gelen, hakka vardığını anlayamadığınca kaynakta tohum olamaz” diyerek, öfkelerini yatıştırdı.

Sonra döndü ve dedi ki “siyah İsrafil, ilmi KA olan insan, kulluk yapan, ekip kuran, eşyayı hak ettiren.”” Nefsi KA olan, HA olan insan geç ve de ki “ölüyü dirilttim”... “Bunu demeden seni anlamazlar ki” dedi.

Sordum, “Robbi kapıların teknik KAHA kalemleri, kimlikleri hak edildi mi” dedim?... Dedi ki “Yaradan tınıyı duymadan yaşamda kodlama yapmaz.” “Yarattığını hak et, dinle ve hak ettim temiz zamanların gücü olup dinledim.”

Dünyanın öfkesi aşıldı… Yalın bir dille anlattım ve dedim ki “sanal boyutların görevi insana hizmetçi olmaksa”…. “Kaçı insanlık yaptı, buna bakayım. “

Öfkeyi aştım ve gördüm ki çorba tuzsuz değil. Tuz zehiri olmuş öyle çok tuz konmuş o çorbaya, içen içtiğine pişman. Ve dedim ki “bu çorba, insan çorbasından öte Yaradan’ın tınısından öte bir ten olmuş”…. “Ama aşığı olduğumuz zaman ışığını yaksın da bu çorbayı yerin göğün ilmiyle türevlerin tükenen levhisiyle kodlayalım”…. Ve çorbayı kodlattık, toprağa tohum olarak indirdik.

“Keşke Erzincan kapıları da açılsaydı” dedik… Kimse yoktu orada. Baktık ki açık... “Nerede insanlık”, dedik? .. “Aşk”, dediler… “Hadi gelin OL diyelim”, dedik. “Oh”, dediler... “Akın”, dedik. “Hah”, dediler… “Hasat yapın”, dedik. “Hah, aha, şimdi” ,dediler…

Darboğazlar aşıldı ve geçildi.


SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 
  Bugün 119 ziyaretçi kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol