Birlik İlmi
  NİHAN İLMİ 13, 1. AKIŞ
 

9.KASIM.2016 TARİHLİ NİHAN İLMİ 13

AV.NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ. 1.AKIŞ

Canlarım bugüne kadar sizinle her şeyi konuşmadım. Daha çok bilgiler var, paylaşmamız gereken… Ama evrenlerin sistemleşmesi için yaptığımız her şey Mikail’in görevi olan bilişin, tükenen dürümlerdeki diriliğinden öte hepimizin görevi olan, insanlıkladır.

Bize ekmek getirenler var ama geliş nedenleri ekmekten çok kelamdır. Bizim kalemimize varmak ve bizimle, sevgiyle dilleşmek.

Kaynak ışık olan insanlığın herkesin gücünü anlayabileceği bir gündeyiz. Bütün kötülüklerin aşılacağı ve yoğunluğun tohum olarak Mikail’in görevi olup ışıyacağı bir gün. Bugün tükenen dünyaların yenilenişi için çok özel bir dönemin kalemi kayıtlara çekiliyor.

Bu kalem, Allah’ın eli ile yazacak. Sizden ve sizin yüreklerinizden indirilecek olan bu kalem, biz olan birliklerin, mukahim, hakiki insan olan mukahim ilmiyle inecek.

Diri olanların göklere sözü olduğu kesindir. Öz görevleri diri olmak ve gök sözcülüğüdür. Öfkeleri, öfkeleri, öfkeleri, hep öfkeleri olur ocaklarda onların, toprak toplumun tohumlarında kuranları olur…. Ve mutlak kalemleri, Mikail’in görevi olur.

“Süyun Sİ-SA-KAHA- Süyun” diyerek, kelam edenlerin, cennet ilmini hepimizin görevi olarak dillemeleri önem taşımaktadır. Yalan dolanla bilgi taşınır dünyanıza diyorlar… Mutlaka, mutlaka yalan dolanla bilgi taşınır, eminim, eminim…. Ama önlemek için ne yaptınız?.. Bunu soruyorum tüm zamanlarındaki yaşam sayfalarından insan soyuna.

Hepinizin geçmişi ve geleceği aynıdır. Altın ışığın gücüyle bu çalışmaları yapmak istediğinizde has insanın ekmek yapması için mutlaka kodlanmış ışığını tohumlayıp, yerküreyi inmesi gerekliyken… Onun toprağa inmesini istemeyenler, kelam ile kendilerini hak etmek istediklerinde…. Kaynak dışı bilgiler, kalem sistemlerinden ayrı olarak insana çekilmeye başlandı.

Evren, evren gezenler vardır zaman kapılarından çıkarak, mahrek olanlardan, tohum olanlardan, akıp geçerek. Herkesin kendi evrenlerine ilim öğretmek için kaynak olmak istediği kesin ise de…. Astral boyutların kulluğu farklıdır…

Antlaşma gereği dünyayı kodlamaydık ve korumalıydık. Anlaşma gereği mahrekteki gücü artırmalıydık ve bütünün görevini tohumlayarak bilişi kaynak yapmalıydık.

Bugün için dünyada çalışma yaptık. Bu çalışmayı yaparken de resmi çalışma olarak yapmadık. Çünkü resmi çalışma yapmaya kalksak, aklın kapılarının tümünü açmamız gerekir… Ama ne yazık ki aklın kapılarının hiç birisi mahrekin kültlerini kodlayacak dürüme varmadığından… Işık kapılarında has, tinsel kaynak olarak bunu yapmamız daha uygun oldu.

Dünya, evrenlerin sistemleşmesini isterken kendi yüreğindeki gücünde artmasını bekler. Bizler, doğanın gücü olarak doğanlar, ruhi kapıların tümünde aklın kalemi olanlardık.

Siyahın ekmek olmasını istemeyenlerin, siyahtan ötesi simsiyahın ışık yakmasını da istemedikleri aşikardır. Ama yürümekten yorulmadık biz. Hep yürüdük ve çok ama çok önem taşıyan bir yoğunlukla yürüdük. Bu yürüyüş altın ışığın gücünü, toplum için çalıştırmak sayfasına ulaştı.

Bizler, dünden öte dünlere vardık ve bugünün gücünü hepinizin yüreğine dürümledik…. Ve yarınları kontrol altına alarak sanal boyutların yoğunluklardan öte olan şarkılar okuduk.

Her kim ki dere olur akar, insan olur yaşar. Dere, Allah’ın deresidir. Akmaya başladığımızdan beri teknik tohumlamadır, yaptığımız.

Çantam, dünyanın ilmidir. Bu ilmi hepinizin ilminden öte bir ilimle kodladım ve tohumlayarak taşımaktayım. Bu çantada arzın gücü mevcuttur. Eminim ki bu gücü anlayacak yücelik yoktur dünyada… Ama evrenlere ses veren temiz insanları buldum ve onlarla bu çalışmayı sürdürüyorum.

Ölüler diyarında hepimizin görevi imparatorluğun gücünü kontrol altına almak… Ve toprak toplumu, tohumlayarak mahrekte bütünün gücünü artırmaktır.

Sayfa sayfa yaşam, insan, yol olmak üzere çalıştım. Her kim Allah’ın diri yüreğindeyse onunla oldum. “Ölüm” dedikleri merdivendir yaşama. İnerim, indiririm ama bilin ki o merdivende, bedenim olmaz.

Ben bugün burada bedensiz olarak çalışmaktayım…Fizik beden, bedenden farklıdır, canlar. Asıl bedeni size anlatayım.

Emin olun ki bu bedeni hak teknikle tohumlayabilenler, kelamda kendi yüreklerini kodlayabilirler… Ve kendi zamanlarındaki ışıklarını hak teknikle yaşama sayfa sayfa indirilebilirler.

Beden, insanın ekmeğidir ama insan kendi bedenini tohumlayabildiği zaman kontrol edici olabilir. Ekmeğimde ilim oldukça yarında bütünlük Kübra oldukça tüm insanlık has ilim oldukça… Ve ışık kayıtladıkça hepinizin yüreği bütünün gücü haline dönüşür ve biz, siz oluruz, canlar.

Dünden öte bir dünden gelen birliklerde var bugün burada. Ölüleri diriltmeye geldiğimizi bildiklerinde kendi yüreklerini alıp geldiler. “Arzın gücüyüz” derler. “Aklın kalemiyiz” derler… “Yeri göğü yarattık, yolu açtık ve hak teknikle ikmal tamamlatmaya indik” derler….

Ve dediklerinden öte dediğimiz olur…Ölüyü diriltmek budur, canlılar. “İlime, hak ilmi” dedik. Dediğim, “hakka, KAHA insanlık” dedik.. “Yaşamada Atlanta Ata Kalemi” dedik...Biz, size, sizi verdik, canlar.

“Süper İnsanlık” dedikleri ise işgal kaldıran birliktir. Biz dünyaya kendi yüreğimizi indirirken, tüm insanlığın işgalini kelamla kaldırmaya indik. Nedir işgal? İnsanın kendinden ayrı başkalarının yoğunluğunda tohum olmaya çabalamalarıdır.

Size dinler, sizi sizden koparıp insanlık ilminden öte kalem yapmak için değil…. Sizden öte sizde sizi tohumlamak için indirilmişse de siz orada yok edici oluşan kayıtlardasınız.. Yok edici oluşan… Yani yolun kontrolünü kaybettirebilen kayıtlardasınız.

Bugün dorukların topraklarındaki toplumlara her şeyi kendi yüreğimden anlatabilirim. Eminim ki anlayacaklardır. Ama yarını anlatırsam hepsi kendilerinden kontrol kaybına uğrarlar. Bu nedenledir ki ben insanlığa yarınlarını anlatmam. “Açın dünyanın kapısını, dinleyin” derim. “İlmin hakiki olduğunu anlayın, yolu açın, bütünün gücüyle kodlanın” diyebilirim de….

“Sevgililer, ben insana yarında şunlar, şunlar, şunlar olsun istiyorum” demem. Der miyim?.. “Demem” ama olduğu anda bilirim ki oğullarım kontrol kurmuşlar ve yüreğimde görev taşıyan birlikler, bütünün gücünü kodlamışlar.

Seksen ikinci dünya gücü mutlak kul...Hükümran, hakiki insan…Seksen ikinci dünya gücü, insan soyu… Bize ekmek için geliyorlar şuanda. Halik olup, harı yükseltip, hakka varıp, taht isteyecekler.

Canlılar, reyim dünyayadır. İyi anlayın ki dinci kapıların tümünü açtım ve dedim ki “itibarınızı yükseltin ve yoğunluğunuzu kodlayın.” Öfkemi aşıp geçtiğim zaman sizinle de çalışabilirim. Bugün öfkesizim, gelin.. Sizi kontrol etme niyetim yoğun… Çünkü sizler töhmet altında kaldınız. “Dünya ruhi kapıların tümünü kırdın” dediniz, bana.

Ya canlar ben cana cennet olan insan soyu, kıran değil hak ettirenim. Şuandan itibaren de yerkürenin görevini tüm zamanların gücüyle dürümleyip, kodlayacağım… Ve timler halinde dünyaya indirdiklerimin hepsiyle görev taşıtacağım.

Cennet insan, cennetin cevheri olan ilim kalem ve biz o kalemi kodlayan insan soyu.. Süper İnsanlık Realitesi olarak bu çalışmayı mutlak kaynaktan yapıyoruz.

Öz görevim dara düşenleri kodlamak, insanı hak ettirmek ve yolu açmak mı? Olur bunlar da olur da ama asıl ören gücün dürümlere çekilişidir, amaç. Ören güç nedir? Yaşamın örümüdür.. O örümü yapacak olan birliğin dünyada kodlama yapması ve Tanrılık kalemi olmasıdır, maksat.

Neden Tanrılık kalemi? “Yere göğe insan” dedik, biz. Aha bu!… Ama insanın ilim yapması için ne gerekiyorsa onu yapmalıyız. Neden insan? Kendindekini hak edipte dilleyemiyor?.. Neden insan kendi yüreğini kodlayamıyor? Neden kaynağındaki ışığı bilemiyor?

İbrahim Soyundan görev taşırken ilmin kapısını açtığı anda marka çalışmada olduğumuzu Kübra ilmiyle anlaması gerekirken bunu dahi anlayamıyor.

Arzın görevi, insanın ilmidir. İnsanın ilmini bilmeyen, aklın kapısını açamaz. Aklın kapısını açmayan toprak topluma, tohum olamaz. Ölüyü diriltemez ve cennetteki cevherini hak edemez.

İnsan, Allah’ın dediğini dediği sürece yaşar ama Allah’ın dediğini diyemeyen insan yaşayamaz. Yaşasa da aşkın sırrında olamaz.

Tayinler yaptım zamana. Dedim ki “gel, görevini yap... O tayin edilen çokları geliş halindeyken kontrol dışı bilgilerle koruma altına alındılar. Çünkü onları koruyacak gücüm vardı ve kontrollü olmayan bilgilerin yaşama inmesinde öksüz kalmamaları için ocaklarını yeniledim…. Ve bütünün gücü öz Kürzi kapısı olarak yarınladım ve yaşamlara akıttım, aktardım.

Saltanat diyor ki “neden yaptın?” Canlarım, öfkem yokta ondan yaptım. Öfkem olmadığından… Ne yapmalıydım?

“Ors” dedikleri o yoğunluktan ağır yük taşıtmalı mıydım, onlara? Şimdi çakın, çekin, çatı kurun ve akın. Beden alın, geçin. Altın ışığın görevini hak edin, hak ilmiyle kontrol kurun ve yaşatın.

Simsiyah olan insan artık kardeşlerini kontrolsüz olarak dünyaya indirmek istemektedir. Gelenlerin kontrollü gelmelerini diliyorum.

Bundan sonraki dönemde kontrol dışı hiçbir bilginin bu mecliste tohum ekmeyeceği kesindir.

Şer yaratmadan şans tanıyacağım ama… Şer, şarkı okuyana akıl tinliğinde, hakki tende, kaynak kayıt yapmam.

Sevgililer, dedim, dedim, dedim.. De-dim… Şimdi daha güçlü diyorum. Ve bu bölümü yazarak veriyorum.

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

https://vimeo.com/190895725
 
  Bugün 189 ziyaretçi kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol