Birlik İlmi
  NİHAN İLMİ 8, 1. AKIŞ
 

05.EKİM.2016 TARİHLİ NİHAN İLMİ 8
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 1. AKIŞ

Tabuları yıkan birliklerimizin, bugün buraya inişleri bedenimi tohumlamaya değil, İlmi Kapı olup, kendi yoğunluğunluklarında kendilerini hak etmeye, kaynak yaratmak içindir. Bugün buraya gelişleri, bizi bize değil, bizi birliklere tohumlamak isteyenlerin, kayıt ilmi içindir.

Canlarım... Dolu dizgin yapılan bu çalışmaları hak edip anlayabilenler, bu meclise kodlanabillirler. Ak tohumları kontrol altına alabilmek için has ışık haline gelmek gerekir. Emre itaat ile bilgi kapılarını açıpta, dünyanın eli ayağı olmak isteyenlerin, kaynak dışı bilgi vermelerine izin veremezdik.

Bugün buraya gelipte bizden, kendi yüreklerini tohumlayıp, bütünün gücünü kodlayıp, insanlık levhisinde kayıt dışı bilgi vermek istediklerini anladığımız zaman, onların kulluklarına imkan vermedik...

Kar, kış, insan kelamı tohumlayacak gücü tohum olarak bütüne ekti mi? Ekti... Kastım şudur ki. İki ekmek, bir tek kapı. Ama her ekmeğin aklı hakikiyeti ve levhisi farklı.

Biz dünayaya koç kesmeden geldik... İyi anlayın ki toy değiliz. Dünya dilini konuşabiliriz ve bu dünyanın kontrolunu kurabiliriz. Biz bu dünyayı kontrole geldik. İyi anlayın... İki merdivenin teknik tahtidi ile bitişi tohumlayacak gücü, öz köklerin görevi için devreye alacaksa yolcu; biz o yolcuyu hak eder, hak teknik ile kontol ederiz.

Canlarım, bu yaşam hepimizin gücüdür... Biz bu yaşamı sonlandıracak yada hak teknikle kodlayıp yoğunluğunu kayıtlayıp yarattıracak dürümdeyiz. Ama bu meclis, keram ilmi ile bütünün gücünü, hörmetle, tahitsiz şekilde yaşama katmaktadır.

Dünya et kemiktir. Doğanın gücüdür. Ama bu dünyayı kontrol edebileceğinizi düşünerek, başka dürümlere inip bizim yüreğimizi hak edip dinleyecekseniz, kaç ekip kurduğumuzu? Kaç hasat oldurduğumuzu, oğullattığımızı mutlaka anlayıp gelin...

Deri, kemik olduğumuza bakmayın, biz bu meclis olarak, biliş kapısıyız. Hepinizin yüreğini dinleriz. Hepinizin yoğunluğunu biliriz ve bütünlüğünüzü hak eder has ışığımızda tahditleriz. Buraya gelme nedeninizi net biliriz.

Cinler yada cinniler, nefsi kalem olanlar, bütünün kürzi kapıları, tüm zamanları kodlayacaklarını sananlar, iyi anlasınlar ki; yorulmak imkanı varsada tüm yorgunluğumuzu tüm insanlığın yoğunluğundan çıkardık. Biz dünya ilmini tohumlayarak tüm yaşamlara, kontrollu olarak kayıt yaptık...

Yorulmak mı?... Mutlaka bilin ki yorgunluk asla olmayacak yüreğimizde. Altın Işığın gücüyüz biz... Medinenin gözü bizim yüreğimizdedir. Yoğunluğu kalemimizdedir. Yaşamı aşkımızdır. Yeri göğü yaratan insan soyu, bütünün gücüdür...

Ha diyeceksiniz ki, canı sıkılan dünyaya insin, yolu açsın, bütünün gözü olsun ve yaşasın. Halikte, hak teknikte, bu yoğunlukta, bunun mümkün olamayacağını herkesin bilmesi gerekir.

Dünyamızı ziyarete gelmeye niyeti olanların, Astral boyutların gücünü anlayıp gelmeleri şartı var. Eğer bu dünyayı ziyaret için kapımızı çalan olursa iyi bilsin ki, karşımıza eli kolu dürümlenmiş insan sırrı olarak, kendini kodlayacak ve yolu umutlanarak açacak biri gerek.

Biz o gün geldiğinde, onu kontrol ederiz ve yerin gücü yaparız. Ama şarkısı hepimizin şarkısı, yolu hepimizin yolu ve kodlanmış ışığı hepimizin yüreği olmalıdır. Sokakların ilmini bilmelidir ve et kemik olmalıdır. Eğer et kemik olmadan, temiz olup sarı, mor merkez kapılardan giripte bize gelecekse; bizler, dondurulanların gücünü bütünün gücü yapanlar, muktedir olanlar her şeyin üstündeki o yolu, astral boyutların gücü ile açanlarız...

Eğer vakit geldi, başka dünyalara gideyim öfkeyi aşırtayım yaşamlara, diye bekleyen varsa, çoğunuz bunu bekliyorsunuz bilirim...

Bu dünya, ölümlü değildir. Bu dünyanın görevi bizim yüreğimizdir. Bu dünyadan gitsekte buradayız. İyi anlayın...

Hani dersiniz ya, "özü, gözü, sessizliği dürümleyen o, mutlak kulluk için temizlenipte, çıldırtırsa yolcuyu o yolcu bütünün gücünü koruyabilir mi? Koruma imkanı kalır mı? "

Dağlarım, özü sözü aynı olanlar ile çalıştık... Bilinsin isteriz ki, özü sözü ayrı olanlar, bu mecliste kodlama yapamadılar...

Korkmayın!... Unuttuğumuz hiç bir şey yok... Çok mu? Çok mu? Çok mu kalem oldu dünyalı? Has tahta, çok mu, çok mu, kök gök olup vardı?... Yok canlarım... Birlik kapımızın dışında, kök göklerin gücünü dürümleyip, yalın tahtın kelamı olan başkası yoktur... Bu meclisin haricinde, bunu hiç kimse başaramadı...

"İsmaili kalem, leke tutmaz" dediler. Dince, dediler. Diri yüreklerince, dediler. Deyip geçmediler... Aşk istediler.. Ama bilinsin ki İsmaili'ler kalemin levhisinde, kendi yüreklerini dahi dinleyemediler...

Torbamız tüm insanlığın kulluğudur. Bütün kötülükleri aşan bilişimiz, ağır yükü hafifletecek görevli gücümüzü teşkil eder.

Bir Altın Işık, Koran topraklarına indiğinde, kontrol dışı hiç bir bilgiyi kayıtlamadığı gibi kalemin kırılmasına da izin vermez. Bugün Koral toplumlarıyla, çorba pişiriyorum. Ama biliniz ki o çorbaya, kodlanmış toprakların tohumlarını katmaya niyeti olanlar, bu yoğun çalışmada ağır yükü hafifletmek üzere, kendi yarınlarını kayıtarımıza taşımaları şarttı...

Sultanlar, buraya gelmenizi istedim amma korkmayın. Dört gök sözcüsünün gücü ile bu çalışmayı yapmıyorum. "Takdiri ilahi" dedikleri var ya hani!... Her şeyin gücü olan o takdir, O ilahi taktir oyuz biz... Bunu iyi anlayın...

Kaynak dışı bilgim asla olmadı... "Çal çırp, bilgi ver" dediklerinde, çala çala ilim kalemi kırıldı... Çala çala, yaşam kırıldı. Bugün çalanlar kendi yüreklerindeki ilmi değil, kurandaki ışığı çaldılar hep. Bizim için kalem olamaya niyeti olan tek bir ışık kendini hal ettiğinde, büyük kült kontrolu kurdu.

Bugün toydu dünya... Yaşamı kontrol etmeye çabaladı ama toydu. "Saygı sevgi" dediler. Oğul ben dünyayım iyi bilin...

Umut olur ki, Atonların topraklarındakiler de bu bilgileri, hak eder öğrenirler... Burada oluş sebebim dünyayı hak etmek değil, düzeni kurmaktır... Ama şunu iyi bilin ki astral boyutların kulluğunda bütünün gücü, mükafatımız değil hakikiyetimizde yerkürenin görevi olan ilmimizdir. Şimdilik size vereceğim budur. Ama daha önemli, çok daha önemli bilgilerimi size kaynaktan değil yaşamdan vereceğim. Bunları iyi anlayın...

Saygı, sevgiyle hepinizi kucaklarım... Uluların, unu elemeleri, kelama ilmi kaynak yapmaları, kati hakikiyetleri ve biz BSUİ oluşları, mesihlerin görevi değildi aslında.

Merdivenli kodlama yapanların gücüyle, kelama varışlarıydı, mesihlerin gücünde olan. Şimdilik size vereceğim budur.

Biz size, kaynak ışık için İsrafil kelamını verdik... Biz size kaynağı verdik, yolu verdik... Size ışığı verdik. Daha da önemlisi, savaşın gücünü verdik. Hadi o gücü hak edin bilin...

Sevgililer, benim elim ayğım din değil, insandır iyi anlayın... Ben ekmek yapmam.. Ekmekle, kelamla kodlanan, ilimle tohumlanan bilişim ben...

Ha diyeceksiniz ki, karışık zamanların gücünü hak et ve bil. Sen o, o sen ol... Canlarım, kontrol dışı bilgim olmadığı gibi, hiç bir bilgide, kendi yoğunluğumda, kayıt dışılığımda yoktur...

Dağlarım kupa insanlıktır... Öfkeleri olanların burada bu çalışmada bulunmamalarını diledim. Ama biri gelmiş, kısır hırslı ve kırık olarak ses vermek istedi...

Cahil mi? Cahil ama ışıksız... Ve yoğun olmayan yok edilmiş bir cevher. Cevher evet ama yok edilmiş. Çünkü, şimdi gözü kör çıkışı tamam. Aha bu...

Ve devam ediyorum. Savaş, inasanlık savaşıdır canlar.... Buraya herkes girer mi? Kervan için girenler çoktur. Ama yaşam için girenlerdir onlar... Eğer yaşam için kendini hak etmeye çabalıyorsa ona izin veririz. Ya da kontrol için çabalıyorsa ona iyilik için izin veririz. Bugün gelen, kırk kapının ışığını kırmaya gelmişti. Ve sığdı... Sessizce kendi yüreğinden kükremeye çabaladı. Kısırlaştı ve çıktı.

İşte bu...

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/hKKSbs8IlCo

 
  Bugün 196 ziyaretçi kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol