Birlik İlmi
  NİHAN İLMİ 11, 3. AKIŞ
 

26.EKİM.2016 TARİHLİ NİHAN İLMİ 11
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, 3. AKIŞ

Açının kapatılması için büyük görev taşınıyor şu anda. Açının kapatılması için büyük kökler buraya indiler. Bunu görüyoruz.

Büyük köklerin gök sözcülüğü için burada oluşları mutluluktur.

Nesiller kontrol kurdukça yol, ilim kapısını açar ve geri dönüşler başlar. Biz bunu biliyoruz ve bunun için çalışıyoruz.

Esmaların gücünü de biliyoruz ve bunu da bildiriyoruz. Ki yer, gök biziz. İmparatorluğun gözüyüz biz. Görüp, dilleriz. Yürekleri dilleriz, anlatırız.

Burada, bize gelen bu yücelik seyretmeye değil, sanal boyutları kodlamaya da değil, torbasını doldurmaya da değil, arzın gücü olmaya geldi. Ne ala…ama hak etti mi? Hak olup mu geldi? Harını yükseltmeden mi? Yoksa harını yükseltip, yüreğini kürzi kapılara kodlayıp mı geldi? Aşırıya mı kaçtı? Yoksa hakkını mı almaya çalıştı?

Satıh bu….Şu anda satıhtan konuşuyorum. Bilişsiz bir diri olarak…ama siyah, çok siyah olarak.

Sevgililer, Atonlar’ın gücüyüm ben. Ama bunu ilk kez anlattım. Ana Kapıyım ya. Haliki hakta, has tahtta, iblislerin de birisi olurum. Hepsini dillerim, dinlerim, kontrol kurarım. Her biriyim ben…Can kalemim…Aşkım…Yaşamım….Ama suyun başındayım. Bunu hep anlattım da anlamadılar.

“Dünyanın yolu, Aklın Yolu’dur” dedim. “Turkuazın kulu, ilmin kalemidir.” Dedim. “Ors” dedim. Kurandaki ors, aklın kulluğuydu. Buradaki ors, Aklın Kapısıdır.

Dağlarım, bugüne kadar öfkeleri yoğundu. Bugün gelmişler “öksüz kalmayalım…” derler. Öfkesi olanın köklerinde gökleri söz söylemez. Işıkları kırılır. Yolları kısırlaşır, kervanları yürümez. Ve şerden başka şey isterler. Kini, kalemi isterler. Kırılışı isterler. Sığ olmalarını dilerler ki her anda kontrol kursunlar diye.

Bize görev vermeyeceklerini dilledikleri zaman “ah” dedik “ne iyi olmuş, bize görev vermeyecek çünkü biz çok kötüyüz.” Öyle miyiz? Yoksa çok mu iyiyiz?

Biz çok iyiydik, onlarsa kötüydüler canlar.

Bizi her biri kontrol etmek istedi. Çantaları çantamız değildi. Yoğunlukları tohumumuz değildi. Yürüyen dürümlerde ilan ettikleri işçilikleri yoktu. Kodlamadıklarını anlattık.

Doğan gün olmaya geldiler, koruduk. Yollarını kapattırdık ama kalemlerini kontrol ettik. Çatılarını kurdurduk ki hak etsinler de iş yapsınlar diye. Kaçını kontrol ettik bilseler! Ama zeki olmadıklarından hak etmediler. Aklın Kapsı’na varmadılar. Yaşayamadılar…

Tayinler yaptık dünya güçlerinden; Mikail olacak olanlar için. Hepsine iş verdik ve dedik ki “Alemlerin Rahmin’deki halik olun, hak olun, taht olun, kurtulun.

Çobanlık istediler. “Biliş halindeki insan çobanlık yapmaz ve yaptırmaz” dedik. Öfkeleri arttı. Dediler ki “biz, insanın çobanı olmadan, yaşama kalem vermeyiz.” Ve dedik ki “intikam peşinde koşanın yaşamı olmaz.”

Dağlarım, olay buydu…kurtul ya da kurtul ya da kurtul ama kurtul her ne yaparsan kurtul ama has olup kurtul.

Devinmek… devinmek… devinmek…BSUİ’nin gücü ile devinmek ve yüreğe inmek…hakiki insanlık için çalışmak.

Buradan çok daha güçlü bir yaşam var. Bunu iyi bilin. Ama bu yaşamı hak edip anlayabilmek bile mümkün olamıyor.

Özel bir dünya, çok özel bir zeytin…ama zeytinin tadı insan.

Öylesi bir dünya…öylesi bir güç ki o; gönüllerin görevi olan, ekip! İşte; bu ekip cennetin cemaatini cevhere cennet diye dürümleyen İnsanlık İlmi’dir.

Ve dağlarım, Aton kodları olarak dünyaya doğan bu beşeri kapıların tümü aşktılar. Astral boyutların topraklarını tohumlayarak görev aldılar.

Kupanın insan soyu olduğunu bilip, çalıştık. Ve bugünden sonra da bu böyle çalışmalarla devam edecek ve kontrol sayfalanacak.

Ha, diyecekler ki “dünya yolu, aklın yoluysa biz de olalım.” Ve diyecekler ki “Hakkımızı isteyelim.” Ve diyecekler ki “yarına kontrollu girelim.”

Simsiyah ve sipsivri bir yaşam… ama simsiyah…ve kir içinde bir yaşam. İşte; zamanın ışığını yakmaya gelenin durumu bu. Kirli…ama sipsivri…ama simsiyah. Ocağı ışık ama yolu kontrolsuz. Ve tınısı kırıcı…yarını kodlayamayacak, yolu açamayacak biri.

Her şeyi yapabilir. Doğanın gücünü hak ettikten sonra yolu kapatır. Yoğunluğu kontrol edemediğinde kısırlaştırır. Hırsını aşıp geçer, yırtar. Yıldızları kısırlaştırır. Kelamı tınıyla dürümleyemez. Yürüyen dünyayı koruyamaz. Bunun içindir ki biz ona öfkesini aşması için insan sisteminden seslendik.

Dedik ki “kelam ol. Hak ilmiyle dürümlen, ak ve yaşa.”

Varlığı topluma, toplumu toprağa, toprağıysa yarına tohumlayacağını sandı. Artık, gönüllerin gücü İnsanlıktır; anlamalıdır.

Görevi iman ilmiyle kontroldur; anlamalıdır.

Ra si si ka ha si ha… yaşam budur. Ama ikmal tamamlamalıdır.

Değerliler; büyük kötülükleri önleyecek güç, insan soyudur. Bunu anlatın.

Yarını kontrol edecek, yoğunluğu tohumlayacak güç insanlıktır; anlatın.

Çantalarında ilim yoksa, yollarında ışık olmaz; anlatın.

Ve dinletin ve dürümletin bilgiyi ve tohumlatın ve koruyun insanlığı. Aha bu.

Ayrılık yok. Bütün köklerimizle buradayız. Bundan sonraki süreçte de bu çalışmalar devam edecek.

Kanat takmadan, kaynakta umman olan insanlığın artık kanatlanmasını bekliyoruz.

Çem.. cem.. kem…ne diyorum bilir misiniz?! Her biri bir kalem. Ama tek bir kapı var, Allah’ın dediğini diyenlerin kapısı…Biz o kapıyız canlar. Altın ışığın gücüdür o kapı ve biz o kapıyız. Bu kapıdan insan soyu geçer.

Bu sayfada ışık yandı…ve biz kapıyı açtık ki insanlaşanlar geçsinler diye. Ama halik olmadan, hak tahta oturmadan, yaşam olmadan, bu kapıyı açsak da kalemlerinde o kapı yoksa, geçmeleri imkanı yoktur. Bunu iyi anlattık sanırım.

Dağlarım, şimdilik bu.

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ


https://youtu.be/tPCuE1Ju8FM
 

 
  Bugün 119 ziyaretçi kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol