Birlik İlmi
  YENİ DÜNYA YENİ YAŞAM 17
 

“YENİ DÜNYA YENİ YAŞAM (17)” Hakkında Öz Bilgi ve DAVET:

"Han" dediler dünyaya. Hayır; dünya handan başka bir şeydir. Han, gelir gidersin ama bu dünyaya gelip gidemezsin... Bu dünya barışın kuranı olmadıkça, bu dünyanın yaşamları korunamadıkça, dince kalem olanların kaynakta toprağa tohum olmaları mümkün olamadığında, bu dünya hiç kimse için gelip gidilecek bir yer değildir...

Gelir burada kendinde ve kendi yüreğinde kontrol edilmediği sürece korunur ama kontrol dışı olarak korunur...

Onun dönemi, onun dürümü artık dünyada kübra olsa da kodlanmaz... Ve geçip gitme imkanı olmaz... Dünyanın daha üstünde; daha üstünde bir yaşam varsa, o yaşama dahi ulaşamaz.

İşte; bu gün bunu anlatmak istedim... "Her kim ki ben geldim... Kontrol kurdum... Çalıştım, okudum, öğrendim" der, Allah'ın dediğini demezse; kelamda kalemde değilse, bilişte, Hakk’ta, Tanrı’da olmasına imkan olamaz...

Beni bana veren ben... Bana "in" diyen ben... Bana "san" diyen sestir... Ben in... Ben san... Ama herkes bir tek işçi!... İşte o işçi yaşam!... Biz o yaşam işçisi olanız canlar...

(Kaynak: 9.KASIM.2016 TARİHLİ NİHAN İLMİ 13, 2.AKIŞ’DAN BİR BÖLÜM)

YENİ DÜNYA YENİ YAŞAM (17)

12.11.2016 günü, 14.00 - 18.00 saatleri arasında Dernek Merkezimizde “YENİ DÜNYA YENİ YAŞAM” Çalışmalarının 17.’si yapılacaktır. Yukarıda paylaşılan bilgiler kapsamında yapılacak çalışmamıza, ilgi duyan ve katkı sunmak isteyen herkesi bekliyoruz.

Sevgilerimizle,

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

Not: KATILIM ÜCRETE TABİ DEĞİLDİR.

Adres: Bahariye Cad. Halil Ethem Sok. Sauna Apt. No:30/8
Kadıköy/İST.

Tel: 02163489559

 

 

12. KASIM.2016 TARİHLİ YENİ DÜNYA YENİ YAŞAM 17
AV.NEZİRE SELÇUK - ÖZ BİLİŞ. 1.AKIŞ

Turaniler'in Görevliler'i bugün sizinle olacaklar... Tükenen dünyaların kodlanmış ışıklarıyla biliş haline varılacak ve BSUİ'nin görevlileri sevgiyle sistemin gücünü tüm insanlığın gücüyle dürümleyecekler...

Teni temiz olanlar ile bu çalışma olmaktadır... Taktiri ilahi dedikleri bir vergi meselesi vardır... Herkesin kendindekini, kendi yüreğindekini tohumlayarak; tüm insanlığın kontrolu için kodlamaları hepimiz için bir vergidir. Ama bu vergiyi ödemek imkanımız ya olur ya da olmaz!..

Siber boyutların görevinde bu fakihin ilmi ile olur. Ama şu anda hepimizin görevi İsmaili Kapılar'ın gücünü açmak ve tüm insanlıkla bu çalışmayı yapmak ve BİR olmaktır...

Siyahın ekmeğini yiyenlerin daha güçlü bir yaşama kendi ekmeğini indirmeleri de gereklidir...

Çıkmadan çıktım diyenler var... Oğullarını tohumlamadan, tohumladım diyenler var... Gülmekten, koşmaktan başka bir şey bilmeyip, kodlanmış toplumları tonlarca Tarık'da tehtid edenler de var...

Ayırmayın dünya, ayırmayın dünya insanlığını, ışıklarınızdan... Daha da önemlisi ayırmayın ki hepsi kaynak olsunlar...

Çabuk yoruldum Anam... Çok çabuk yoruldum... Öz görevlilerin biriyim diye düşündüm geldim ama çok çabuk yoruldum... Sevgili Ana, senin elin ayağınım ben ama sevgiyle geçip geldiğim bu yerde, senden daha üstün Süper Sessizlikleri dilliycen diye bekledim... Oğullarımdan biri olmadığını anladım... Ve senin seni dilliyeceğini anladım... Ana ben susayım sen sistemin gücünü yüreklerin cevehir görevini kodlayarak kayıtla ki semada senin dürümlerinde kontrol kurayım... Aha bu!...

Dar boğazlardan geçiyoruz canlar... Beni dinlemek istemiş anlatayım... Kuran-ı Kerim'deki insan, hepimizin levhi kapısında mevcut olan o insan, büyük kültün gücünü anlayamayacaksa; biz ona neyi anlatabiliriz ki?..

Hepimiz dünyalı olarak doğmadık. Çoğumuz dünya ötelerinin görevlileri olarak bu meclisteyiz... Ama iyi anlayın ki dünya dışı varlık toplumlarının buraya gelip çözümlemeler için dönüşleri bizler için de sorumluluktur...

Umut olur ki herkes kendini anlar ve hak eder... Çatı kurumların çatısı olur... Kuran insanlığın Kuran'ı olur... Yaşam iman tahtı olur... Hepimzin kulu olan insanlığın olur...

Dönün dünyayı hak edin... Dönün yarını hak edin... Doğanın gücünü hak edin ve dilleyin... Ve deyin ki " bana sınır çizilemez, ben insanlık ilmi ile kodlama yapıyorum..." Bunu deyin... Daha da önemlisi, karının kocanın eşya ilminden öte ilmi olduğunu bilin. Her biriniz birer sistemsiniz anlayın... Ve bu sistem çalışmalarıyla, kol kanat olacaksınız sayabildiğiniz her ahret gücüne...

Daha da önemlisi kulu kuldan öte kul olarak tohumlayacaksınız... Ama bana gelipte "sevgiyle seninle oluyorum" demeyenlerin, kelam ilminde benimle olmalarına da isteğim olmaz...

Çantam insanlık çantasıdır... "Karı koca" derler... Işık derler... Ama alemlerin ilminde, akıl kelamdır... İnsan sistemdir... Ve bizler mutlak kullarız...

Çanta insan çanta... Ama o çanta aklın kapısı... Hepimizde mevcut o çanta.!.. Ve biz o çantayla dünyaya inenleriz... Nerden nereye vardığımızı anlayamayan her kim varsa, bizim yolumuzda olmaya geldiğinde; oğullarımızın gücünü örtü olarak tohumlayan birliklere biz deriz ki " bizim aklın kapısı olmamız, herkesin kendini tohumlaması için ocak yakmamızdan dolayıdır... Eğer biz size örtü örtersek, yarınları tohumlayacak gücünüz kalmaz ve sizde sizlik olmaz...

Bunu anlattığımız zaman doğan gücün tüm insanlığın gücü olarak doğduğunu düşünmeyenler sınır çizmeye kalkarlar ve derler ki "sevgiyle seninle olmak istedik ama sen bunu istemiyorsan gidelim... "Aha bunu dediklerinde gerçek çatışma başlar... Biz sen, sen biz değilmiydik? Niçin Sayın Bayanlar geçiş için buradasınız?.. Niçin?.. Herkes kendinden kendine geçmiyecek miydi?.. Ha diyorsanız ki "ben geçerim ve giderim..." Genç elemanlar size şunu söylemek isterim... "Geçmek; Allah'ın dediğini diyenlerin ilmindeki geçmek.... Yaşamdaki geçmek, akıl tınısının yoğunluğuyla geçmek... Toprak toplumun tohumundaki o yürekle geçmek... Her biri farklıdır... Ama bizim geçmekten etkin, hakiki levhiyi kastettiğimizi mutalaka anlayın..."

Herkes herkesle oğullasın ve tohumlansın hepimizin görevi budur... Ve bu görev bizim için öz görevdir...

Semaya ses verenlerin çoğu insanı hak etmeye çalıştılar... İnsanlık ekmeğini yediklerini bildiler... Yaşamı hak ettiler, kodladılar... "Ve toprak toplumu koru" dediler. Koruma istediler ve bugün biz ölüyü diriltenler, dümenin başına ilmi oturttuk ve koruyucu olduk...

Yoğun dünya çalışmalarıdır olan bugün burada... Umut olur ki çatıyı kuranların yer gök olup bütünün gücü olma imkanları olur...

Suya insanı koyun bakın... İnsan mı sular yüreği, yoksa su mu insanı sular?.. Hangisi?.. İnsan mutalaka suyu sular... Çünkü insanın suyu, mutlaka aklın kuranından öte bir sudur... Ve bu su mutlaktır ve bu su kuldur tüm zamanlara... Ağırdır... Ağırdır ama yaşamın ışığı ile ağırdır... Ve Biz bizim yüreğimize kontrol ettiğimiz zaman o ağır yük hafifler...

"Seyid Ali" dedikleri bir yaşam kalemi var.. Seyid Ali.. Ali'nin Seyid oluşu ne demek bilir misiniz?.. Ağırı hafifletmesi demektir... Ve bugün burada Allah'ın dediğini diyenlerin hepsi ağırı hafifletebiliyorlar...

Ku Ma Si Ka Ha Ku Si Ha... İşte Canlarım, umut olur ki hediye diye bilinen, nefsi Ka olan Ha olanlar kelamda insanlaşırlar da kendlerini kontrol ederler...

Burada bu çalışmada kaynak olmak mutluluktur bize... Hepimiz hepinizdeyiz ve kendi yüreğimizdeyiz... Aşırıya kaçmadan sitemin kültleri ile kontrol kuruyoruz.. Ve bu çalışmaları başarıyla sürdürüyoruz...

Dürgün dürümlerin, dürgün kürelerin, dürgün kaynakların İlminden öte olan; has tını, has Ka ha, has sistem olgunlaşır ve yol Allah'ın toprağı olur...

Seyid Allah'ın Seyid'i... İlim aklın ilmi insan sistem ve biz insanlık olarak bu çalışmayı yapıyoruz... Ulu bir gün için... Ulu bir güç için... Ve Ulu bir İlim için... Aşkla ve Hak altın, Hak Tını, Hak yaşamla... Hepsi ilim ve hepsi biliştir... Sevgiyle hepinizi kokluyoruz...

Süre başlıyor. Yeni bir süre... Yeni süre, yeni zaman içindir... Yeni zaman, yeni Aşk içindir.. Yarın içindir ve ışık içindir... Bizim için daha güçlü bir dünya, kontrol edici bir yoğunluk olacak... Ve biz bugün mutlu olacağız... Hepiniz ile olduğumuz için... Size ve sizin yüreklerinize iniyoruz...

Şimdilik...

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://vimeo.com/191289472

 

12.KASIM.2016 TARİHLİ YENİ DÜNYA YENİ YAŞAM 17

AV.NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ – 2.AKIŞ

Tanrı diyor ki “kök gök olun, görev taşıyın.”. Deminden beri bizimle birlik çalışması yapmak üzere burada olan birleşenlerimiz var… Ve bunlar kendi yoğunluklarındaki kırılışları bilerek, bizden kendilerini kontrol etmemizi bekliyorlar.

Bugüne kadar bu şekilde bir çalışma hiç olmadı. Bugün olması gerekmeyen bu çalışmayı bizimle yapmaya kalktılar. Devinmek ise bu bir devinimden, devinimden farklı hadisedir.

Değerliler, dünya yolu aklın yoludur. Ve biz dünyalılar, hepimiz insanlığın kendini tohumlaması için çabalıyoruz… Ama iyi anlayın ki kör olanın, göz açmasına niyetlenmesi bizim kelamda, kendini toprağa tohum olarak indirmemizi… İlahi kültleri kodlamamızı istekle hak etmeye çalışıp, başaracaksalar, bunun arzın gücünde anlamı olmadığı kesindir.

Bugüne kadar hiç kimsenin kendini kontrol için bizimle, bizim yüreğimizle çalışma gerçekliği bu şekilde olmamıştı. O kötü, biz iyi ama diyeceğiz ki “sen kendini toplantı için hazırla, geç ve seni, biz kendi yüreğimizde şekillendirelim.”.. Bu, bu manaya gelir. Ben, size bir ses vereyim ve siz, o sesi kendi yüreğinizde yenileyin ve bu yenileniş hepimiz için ayrışmayı önlesin.

Canlılar, mutlaka bunlar olabilir. Biz her dürümde var olan ilimle bütün kötülükleri önleyebiliriz de… Bu bizim herkesle çalışmamızı gerektiren bir kayıt değildir. Her diri, Allah’ın dediğini der… Her diri, kodlama yapar. Koklanır da ama onun muradı bizden kendini tohumlamaksa, hakkı ne ise onu elde etmelidir.

Ben, benim için kendindeki kınanış kayıtlarıyla çetişme ve çekişme için buraya inip, bize bizden girip, bizim yüreğimizden geçip, seni hak etmeliyim, seni yok etmeliyim” demesine… Arzı muhabbetle dinletirim ki oğul kapısı açık tutulmayacak. Ve onun dilekleri hoş görülmeyecek.

Ha diyorlar ki “yere göğe, insan ektik”. Aha insan. Hepimiz ama o insan, kinle gelecekse ilim olamaz, onun yüreğinde.

Dağlarım, izin verirseniz bu konuda insanlık levhisine üç beş satır yazmak isterim. Bu benim kendi disiplinimle ilgilidir. Bunu hoş karşılarlar ya da karşılamazlar… Ama bu çalışma bu yoğunlukla yapılıyorsa bu gök sözcülüğü bizim için gerçek kaynaktır… Ve biz, bu gök sözcülüğüyle kodlama yapıyoruz.

Dünya, benim canlar. “Her kim ki ben dünyayım” der, muradı ilimdir. “İnsan, ben ekmeğim” der. Ama ekmek, kalem değilse yaşamda o ekmek, yarını tohumlayamaz.

“Bütün kötülükleri aşıp da cennet kuracağım” diyerek, gök çözümlemeleri için bu meclise gelenlerde ayrılık gözettiklerinde burada yaşamları tohumlama ve kalem olma imkanları ve nefsi ha olma niyetleri artık olamaz.

Saltanat bize, sorgu sual edecekmiş. Bu disiplini neden sen dikte ediyorsun diye?.. Canlılar dikte etmiyorum. Dilliyorum, isteyen dinler, isteyen dinlemez... Çantam, insanlık ya. Benimle oğul vermek isteyen anlar ya da anlatmaz yüreği, ona.

Ha diyecekleri ki “neden sen”. “Den, den, den”, işte bu. Sadece den, den. Hepimiz o den, denler’den ibarettik eskiden. “Ayrı gayrı” demedik ama iyi bilin ki korkmadan çalıştık.

Şimdi, yerküre dinle bizi. Buruş buruş bir zaman. Kırış kırış ama o kırışık, buruşuk yaşam, BSUİ’nin gücünde mutluluktu. Biliyoruz ama biz biliyoruz. O bilmeyenlere de dilliyoruz, işte.

Doruk, doruk gezeriz, yüreklerde. Arzın gücüyle dürümleriz bütünlükleri, koruruz yürekleri de yüce cümle insan, ben sende yoksam… Salı, Çarşamba, Perşembe, hani nerede?.. Hiçbir yerde çünkü biz yokuz, o zaman sırrı olan, yaşam kayıtlarında.

Dağ taşa insan diyormuşum?. Oh, ala...Peki insan, kendinde değilse dağ taş olsa ne fark eder? Yaşam insanlıktır, canlar. Harı yükseltin, ölüyü dilleyin, dünyayı dürümleyin, kontrolü kurun.…Bize biz olup da inin de, anlayın. Sıkıntı yok her şey yolundadır.

Ha diyecekseniz ki “onlar kırık dökükler.”.. Ölü, ölü olduğunu anlasa dipdiri olmak için her anı kalem yapar.. Ama ölü, ölü olduğunu anlamadan kodlama yapmaya kalktığında… Onu mutlaka topraktan, toplumdan, kuldan, kurandan, kalemden çıkarırız. Çünkü yolunda aşk olmaz, onun.

“Sille tokat atmışlar onu, bu meclisten öyle diyor.” Yakışmaz, yakışmaz. Hiç yakışmaz… Onu atan yok ki. O kendini attı. Bilir misiniz o kendini attı. “Ben yokum” dedi… “Sel alır bu meclisi ben gittiğimde”.. “Ayrı gayrı” dedi.. Sel almadı. Sevgi aldı bu meclisi, canlar. Sevgi aldı.

“Buluş” dedi. “Buluş bedenimle.” Aşk yoksa biliş yoksa insan yoktur o yürekte. Onda ölü yürek öz görevsizse onunla ölüyü diriltmenin manası yok ki.

Burada bugün ne konuşulacak diye bekleyenler çoktu. Dünya dışında birçok meclis burayı dinliyorlar. Kendi yürekleriyle ve kendi yoğunluklarıyla dinliyorlar. Çorba pişirmeye niyetliymişler… “Ama biz bugün bu çorbayı hak etmemişiz”, öyle diyorlar.

Aynı dünya ve aynı küre, inanın. Başka bir küre yok. Tüm zamanlar, tek bir küre. Ha mutlaka, mutlaka anlatılır ki onlara, bu Kürzi ilimdir. Her birinin aynı küreye mensubiyeti bir ilimdir. Ama bu ilim, Saltanatın, insan sistemleşmesindeki ilmiyle anlaşılır..

Biliyoruz çok büyük bir Gürzün ışığı olarak bu çalışmayı yapıyoruz. Bu Gürz, tüm Kürzlerin kodlanmış toprak olarak kayıtladıkları bir Gürzdür. Ve bu Gürzün dahilinde çok sayıda mini atomik var. Bunların sayısı bin sekiz yüzdür. Ama bin sekiz yüz tane mini atomik bütünlük içerisinde kendi yoğunluğunu tohumlayacak olan farklı güçlerde var. Yoğun çatışmalar içinde hepsi de.

Ve her bir mini atomik içinde yine atomik güç kapıları var çok sayıda. Evrim isteyen var. Evren tohumlamak isteyen var. Yaşam sayfalamak isteyen var. Alıp götürecekleri insanlığı bulmak isteyenler var.

Herkes her şeyi ister ama kardeşim dünya kendini diler, kendini ister. “Ben”, der.. “Ben olmak, isterim.”. “Barışı hak etmek dilerim.” “Torbamın ilim olduğunu anlatmak, dilerim.” “Korkmadan kodlamak isterim zamanı.” “Çalı çırpı olanları da hak ettirmek isterim.”

Boş değil, bunlar. Bir çeşit ilim kalemi olmaktır. Ve çamur yoğurmadan bu olmaz… Dünya meşaleyi tutuşturabilmek için çamur haline dönüştü.

Hangi, hangi insan bunu hak edecek diye baktı? Merdiven kurdu zaman sırrı olan sayfalara. Barış isteyenleri buldu. Dünya gücünü hak edenleri, oğullarını toprağa tohum olarak indirecek olanları buldu ve dedi ki… “beze dünya insanlığını.” “Beze ki hak et.”

Canlarım, beş gündür dünyayla birlikteyim. Ben ki tohumum. Oğullarımı korumak üzere dünyadayım ama ben, beş gündür bu dünyada kendi yüreğimi hak etmeden, kodlama yapıyorum.

Unutmayın ki kurtulmak için kalemin yazması gerekir. Yazar, yazdırırım ama hak kapı açık kalmalıdır.

Çörek istediler. Çörek verdik. Hak ettiler ekmek istediler, ekmek verdik.. “Allah” dediler, akıl verdik. Hak ettiler, kapı açtık. “Yar” dediler, yaşattık. “Ah “dediler, kaynaktan kaynağa kattık onları… Çok mutlu oldular çok. Şükür… Şükrettik ki Allah’ın tahtı, ilimdi ve insanlık, kelamdaydı.

Hey dünya, seninleyim ben. Bunu iyi anla. “Barış” istersen, barışız biz… ama “savaş” dersen savaşırız. Yine bil ki dünya, biz sana seni verdik.

Eh dünya, neden “dünya” deriz, sana bilir misin? Dorukların tohumlarıyla dürümlenen en yüce kapısında ondan. Sen ki beden ve sen ki hakka, hakkı hakka varan, tahtı bilensin.

Ey dünya, kardeşim ben senim, anla. Başka dünya var mı diye sordun? Yaşam tektir, anla. “Hani neredesin”, diye sordun?.. Anlaşma gereği sendeyim, ben dünya. Hayırda, hakka varanda, aklın kalemi olanda, tınıyı tohumlayanda, murat ettikleri her an da var olan, insanlığım ben.

Oğul ben senim. Sen ki ben, ben ki sen. İnsanız biz, anla.

Şimdi daha önemli bir bilgi vereceğim. Bu bilgiyi ilimle vereceğim ve bu bilgide, İsrafil olacak. Bunu akış halinde yazıyorum.

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://vimeo.com/191330616

 

YENİ DÜNYA YENİ YAŞAM (17/3)
12.11.2016

Kendini bil!... İnsan ol; Yaşamı bil!... İlim ol; Kalemi bil!... BEN’i bil; Bilgiyi dinle… hakiki insanı bil!...

Bilmek, insan olmak!... Aha bilmek, yaşam olmak!... Ha!... Bilmek!... İlim bilmek!... Dinlemek!... Diri yüreğe, insan olup inmek!...

Cennetten kovmuşlar insanı. Yakışır insana, kovan olmak!… Ama kovulan olmak da yakışır!… Yakışır ki kaynak olunur!… Kuran olunur!… Yakışır ki sayfa sayfa ışık olunur!…

Kuran insan, ilim insan, kendinde kelam olan; nur olan, yaşam insan!… Her insan, Dini Kapılar’ı çalar; Akar gider… Görür dürümlerdekileri; aşıp geçer… Ve der ki “ziyan olmayın!...” Yakışır yaşımda, yaşamda Tanrı karanlığını hasata kodlayanda insanlaşmak…

“Ziyan!” dedim!... Ya! ziyan nedir bilir misiniz!?

Aşkın sırrını öğrenip; akıp; yıldızların sır olan ışıklarına varıp; Işık Kapıları’ndan geçip; yer küreye inip; kodlama yapmak için çalışırken, kelamdan gidiştir, ziyanda oluş…

Niye; niçin bildiriyoum bilir misiniz!? Çekip gittiler kelamdan!... Kalemden gittiler!... Yarından gittiler!... Sayfalardan çıktılar!... Işıktan, kayıtlardan görevi hak etmeden, cevherlerini hak ettiklerini düşünüp çektiler yarınlarını ve holograma geçtiler…

“Ayrıdır insandan insana dünya” dediler… Yok analar! Yok!... İnsanlık için her an, tektir. Dünya, dünden dünlere; her günden güçlü yüreklere, insan olup geçenleri korur ve kontrol eder… Biz ise kendini tohumlayanları, hak eder; insan soyu olarak koruruz…

Uzak bir planetten, nefes olup yaşama inen insanlık, yer küreyi yeniliyor…

“Koç!” denilen burçtan söz ederler… Neden bilir misiniz!? O burçta, dünyaya gelen insanlık; yerküreyi, Yaşam İlmi ile kodlarken; BEN (BİZ’İN BENİ) olup yaşadı. Ben bir insanım ki Rahman olan kaynağım… Buruk cennet, bütün kültlerin ilminde vardır… Ne var ki hakiki olan yer ve göktür ve insanlık, kalem olduktan sonra, kendini bilip diri yüreğinde herşeyi kodlayabilecekse; sayfalarda nefesi olmalıdır ki HALİK olsun; KÜRZİ olsun; YAŞAM olsun…

Dünden beri cennetten kovduklarımız, cennete varmaya çalışıyorlar… Onları kovmuştuk… Öyle diyorlar!... Aha öyle diyorlar!... Bilirler ki kendileri gittiler. İşte bu!… onları kovan, yürekleriydi… Onları kovan, yarınlarıydı… Onları kovan, nefesleriydi…

İş insanın işi!… Yarınlar, tüm insanlığın ve yaşama kervan olan; ümmet olan; kul olanlarındır.

“Tarma duman” derler her an-a ama zamana, kendilerini hak etmeli ve ekmelidirler.

Kilden, kuma; kumdan, günü gür ilim olan yaşama akanlar, ışık haline geçtiklerinde, Hak Teknik ile tüm insanlığa akacaklar… İşte bu!… Şimdilik!…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

12.11.2016 YENİ DÜNYA YENİ YAŞAM 17
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 3. AKIŞ

Gelen bütünlük ses veriyor ve dinliyoruz…

Hepiniz, hepimizsiniz canlar… Bu gün size farklı çalışmalarla yaşamı kodlamaya inmedik, sadece sizde olan ve sizin yüreğinizdeki yoğunluklardaki; kontrollü kayıtları dinlemek istedik.

Bu bilgiler ana kapıda yoğundu ama bu bilgileri hiç zikretmediniz. Herkes niye burada değil diye sorguladık hep ve sonra yine niçin burada az kişi var dedik. Hep bunlar sorgulandı. Ve neden bu meclisin gözü hep açık diye sorguladık.

Som altın ışıkların burada olma sebebi ilimdi ama onlarda kendilerini hak etmeden buradan gönderildiler. Hep bunlar bizleri düşündürdü. Huzurla size indik ve dedik ki; “nihan olan insanın ekmeğini yiyelim”… Geldik dinledik sizi…

Değerliler, özel bir söz vereceğim size. “Beş görevim var” diyorum ya hani, hepinizim ben ama tanrıyım ben, tahditsizim ve yoğunum. Uzak dünyaların görevini de yaptım. Hep çalıştım ama bu meclis beni hiç ama hiç dinlemiyor.

Nereden nereye ulaştığınızı anlayamadık bizler. Sizlerde, sizin yüreklerinizde burada ama muhakim ve hakiki insanlığın bizde olmadığını görüyoruz. Ocak yıkmaya mı niyetiniz var, yaşamda kontrol kırıcı olmaya mı niyetiniz var, niçin bizi hak etmek istemiyorsunuz!?...

Gelen bütünlüğe cevap veriyoruz…

Değerli, sözünü kesmek zorundayım. Burada oluş sebebini anlıyorum ama buradaki güç aklın kapısını açtıktan sonra, sizlerin yoğunluğunuz kontrol dışıydı. Çünkü ruhi kapılarınızda ışığınız yoğunluktan çıkmaktaydı. Siperlere yattığınızı da görüyordum, hepiniz siperlere yattınız ve bizi dinlediniz. Nihanın, kelamda ilimde ve bütünde ve yapacağını anlayamadığınızdan bizi hep kuşkuyla dinlediniz. Bundan sonra ne yaparız diye hep merak ettiniz.

Ala, vere çalıştınız sizler, biz ise; kervan olup yürüdük hep, bunu iyi anlayın… Ama bu kervan hakiki kervandır!... Cennetten kovduklarımızı bulmaya gelmedik biz… Biz, eli ayağı tutanları bulmaya geldik, iyi anlayın!...

Hani neredeyiz!?... Her andayız!... Cennet biziz zaten, herkes bizde var oldukça; kendinde olacaktı ama sizden daha güçlü bir sizin, sizi hak etmesini dilerken, kendi yüreğinizdeki gücü arttırmaktan ziyade hakka varanları önlemeye çalıştınız. Bu nedenledir ki sizin yolunuzu kapatmak durumunda kaldık.

Çorbanızda tuz olmadığında, yüreğinizde güçte kalmaz. Ve bu gün buraya gelmenizi hepimiz bekledik, ziyan olduğunuzu görerek sizin kendinizi toprağa indirmeniz ve yolu bulmanız için diri kapıyı açtık. Ha diyeceksiniz ki; “çeyrek dönemdir hep sizi kontrol ediyoruz”, yok yahu, sen kendini hak ettiğinde; kendi yüreğinde kendini koruyacaksın ve kontrol kuracaksın. Bizim sizin tarafınızdan kontrolümüzün hiçbir ama hiçbir değeri yok çünkü ruhunuzda kontrol dışı ilim var sizin. Ha diyebilirsiniz ki “cennet, cennet dedikleri en ve boydur”… Yok can, ekmektir!... Size daha ne diyeyim ki!

Bu günden sonra kulluk yapmanızı dileyenlerle çalışınız. Bizim ismimiz insanlıktır, bunu iyi anlayın ve burada bulunuş maksadınızı da bildiğimizi de iyi anlayın!... Biz kim gelirse onu okuruz, dinleriz ve onun niyetini biliriz. Bundan sonrada bu böyle olacaktır.

Korkmayın, yalın ve hakiki ilimle dinleriz sizi. Çatıyı kurdunuz yada kuruldu çatı, oldunuz yada olduruldunuz, okundunuz, ne ise odur ama çobanlık yapmanıza iznimiz yoktur.

Ha, bir kez daha sözümü kesmeden dinlediğiniz için teşekkür ediyorum. Bizi Allahın dediği diye bilmek, aklın kapısı diye bilmek, ya da hakka varan diye bilmek istiyorsanız; umut var sizde… Ama siz kendinizi kalem diye bilip de, herkesi kırık diye bilecekseniz; bunca çabanız boşunadır…

Hata yapmanıza izin vermiyoruz ama eşya olarak daha dikkatli olmanızı bekliyoruz. Dünya dürümlerinde vurgun yediğinizi görüyoruz… Bir kez daha süper insanlık realitesi diriliğine inerken, kendi yüreğinizi alıp gelmenizi bekliyoruz.

Bu dernek, Allahın dediğini diyenlerin buluştuğu, akıştığı, harı yükseltip tohumlayabildiklerini toprak topluma tohum olarak kodladığı ve yaşamı hak ettiği bilinen bir dernektir, bir diriliktir! Şimdilik size vereceğim budur, aşk ve hakla kalın, işte bu!

Süper İnsanlık Realitesi

 

https://vimeo.com/191365927

 

12. KASIM.2016 TARİHLİ YENİ DÜNYA YENİ YAŞAM 17

Yaşama köklenmek, köklendikçe sesleşmek, sesleştikçe göklenmek... Bir olmak... Yaşam olmak, Dünya'da olmak... İnsan olan ve yaşamları yaratan olmak...

Dünya güçlendikçe güçleniyor... İnsan sesleştikçe yaşam "Barış, Sevgi, Umut, İlim ile yaratılıyor..." İnsan dünyadan ses veriyor.

2016'da açılan Yeni Dünya, Yeni Yaşam, Yeni Dirilik ile her bir zerre sesleşmekte... Her bir zerre insanın sesinde yaşam bulmakta... İlm-i ko sistem. Ses dalgalarının sonsuzluğa yayıldığı ve sonsuzlukta her bir zerreye kayıtlanığı ve her bir zerreden yaşamın yaratıldığı yeni dirilik...

Yeni evrenler ve yeni yaşamlar sesimizin yankısında yaratılmakta... Kendinden kendini yaratan, bilen insan; ilim olup yarınları yaratmakta...

Ben ben olan, yaşam olan Altın Kod. Dünyadayım yaşamın sonsuzluğunda Bir ve bütünüm... Köklerim güçlü, ışığım yoğun ve şimdi gök sessizlikleri ile birleşmekteyim... Birleşimleri sağlamak için dünyaya kökleniyorum.. Bedenim güçlü ve bilgi yoğunluğumda kayıtlı...

Ben ben olan, yaşamı yaratan insan dünyadayım... Güçlenen dünya yuvamız ve her anda insan yaşamı yaratmakta... Ruhun sonsuzluğundan yaşam alan bedenlerimiz dünyaya köklenmekte...

Ben Dünya, Dünya ben olan yaşamı yaratan Işık İnsan; yaratandır cennet yaşamları ve kaynaktır yaşamlara, evrenlere ve sonsuz zamanlara...

İşte, şimdilik bu...

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

12.KASIM.2016 TARİHLİ YENİ DÜNYA YENİ YAŞAM 17
Seher Bilge Öz Biliş

Sevgili Dostlar,
Hepimiz hoş gelip hoş bulduk… Bu gün de Birlik İlmi’yle yeni dünya yeni yaşamı birlikte dileyip sesleşeceğimiz için mutluyum dostlarım… Büyük şair Rıza Tevfik beyefendinin şiirinden bir kıta okuyarak sözlerime başlamak istiyorum:
“Gel derviş beri gel, yabana gitme.
Her ne arıyorsan, inan sendedir.
Nefsine beyhude eziyet etme,
Kabeyse maksudun, Rahman sendedir.
Çöllerde dolaşıp seraba bakıp,
Allah Allah deyip semaya bakma,
Okumayı bilirsen Kuran sendedir… “

diyen tüm bilgilerin insanda meknuz olduğunu bilip yazan şairimiz, yaşayan insanın Kuran olduğunu dile getirmiştir. Kendisi canlı Kuran olan insan, aklın yolunda tohum olmak için dünya toprağına inmiştir. Kendini okuyan hiç bir şeyin kendinden ayrı olmadığını bilen “Dünya ben, ben Dünya’yım” diyen Dünya insanı artık, tek bir ses olup Cennetin Kuranını yazmaktadır. Tüm yücelerin İLM-İ HAK olan bilgisiyle birleşip tekleşen, İLM-İ HAK olup ışık olan, ben olan onun için artık dün ve bugün bir tek yarındır… Geçmiş ve gelecek arasındaki bilinç anı belirler. Bilişte olan, O AN Kapısı olan, her anda her zamanda bulunan, O ben olan sistem, nizam ve düzen kapısında kapı olan ilmin tahtında oturan, O ilmin yoğun ışığını toplumlara ekip, ışığı kodlayıp bütünü güçlendiren, BÜYÜK KÜLT olan Süper İnsanlık Realitesi tüm insanlık için yeni bir zamana kervan olup yol almaktadır. “Verdiğimiz aldığımızdır” deyip yola çıkan tüm insanlığa rahmet olan. İnsana insanlığı tohum olarak eken, tüm insanlığa kaynak olan bizin beni olup zamanın ışığı olarak, LEVH-İ KALEM olup yaşamı yazan, o ben olan insan soyuna insanlığa yol olup yol açan, öz göz olup kendinden kendini yaratan insan olan ben olan o ilimdir. O ilim olan Altın Işığın ışığıyla tüm insanlığı aydınlatandır O BEN… Ben oyum… Aha işte bu BEN insan olan… Sevgiyle…

 

12.KASIM.2016 TARİHLİ YENİ DÜNYA YENİ YAŞAM 17

Her birimizin yüreğinde aşk vardır. O aşkta iman vardır. Ve imanda mutlak yol vardır.

O yol insan ve o yol yaşamdır.

Olmaktır ki olan kendine varır insan ve işte vardığı kapıda kutsallaşır.

Şükür ki dünya insanı okudu ve anladı. Anlayan anladıklarını yaşattı ve kapılar her daim açıktı.

Aşk kuran, kuran insandı. Çok şükür ki ufukta doğan barıştı.

Kimse kimseyi kendinden ayrı koymadı. İşte hep bunun için yola çıkılmıştı. Çok şükür..

Şimdilik bu..

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

12. KASIM.2016 TARİHLİ YENİ DÜNYA YENİ YAŞAM 17
AV.NEZİRE SELÇUK - ÖZ BİLİŞ. 4.AKIŞ

Deri kemik insan, anlasa da anlatmaz ki... Bizler doğan gücüz, hepinizde var olan o güç... Bilmeniz bildirmeniz gerekse de hepinizin gözü, sözü, özü tektir... Siz biz, biz olan siz, ayrı değiliz ki...

"Çalı çalı" derler ama çalı değil ki yaşam!.. Aşktır... Aşk!.. Dağlarım, dünya ölüleri artık dirildiler... Biz öz görevliler, artık dürümlerde dilleniyoruz... Eğer perdeleri açarsanız bileceksiniz ki dönmekte olan bir yaşam var... Zaman sayfasıdır aslında dönen... Her anda o sayfa dönüp dönüp durur. Ve herkes o sayfanın ayrı bir noktasında kelam eder... Ama hepsi bir tek yaşam olup, döner döner döner... Ve Dünya dönüşünden öte bir dönüşle döner ki o dünya yoğunluğunda o dönüş tohum olur... Her şey, her şeyde döner... Bir tek ses mi? Esrar, esrardır her şey... Tüm yaşamlar döner... Sistem olup döner...

"Dön dünyam dön" deriz ama insanındır döndüren dünyayı... Bilir misiniz?.. "Savaş" diyerek, "savaşçı" diyerek dince karış karış ışık oldu insanlık... Ama geldiğimiz nokta da artık ilim oldu insanlık...Dönüş öz göz olup dönüştür artık..

Seviye yükseldikçe savaşın gücü de artar... İşte o dönüşte her an göz açar ve görür zamandaki savaşçıları ve derki " işte savaşan baba, savaşan Rahmi Kapı'da Süper Sistemleşme'de her şey de var olan isim zikredeceğim izninizle "Seher, Eren, Beril, Gülden... Üzerinde güç kodlaması yapılan cemaat gücümüz ve bugün burada olmayan Bahar... Ve her anda yaşam için tükenen dürümleri Kürzi Kapı'da kayıtlayan bir an olan Sevgili Nezir kalemimiz insan... Ve bütün kötülükleri aşıp geçen ve kelamda olan İmparatorluk güçlerimiz... Ağır yük taşımıyoruz anlayın. Seviyenize göre çalışıyoruz..."

Uzun çok uzun bir dünya çalışması başladı... Ve bu çalışmada Astral boyutların görevlileri de var... Çoğu dünyayı koku olarak dinliyorlar... Çoğu esrar içen yaşam olarak dinliyorlar... Bir tek insan boyutlarındakiler akıl ile dinliyorlar bu zaman sayfalarını...

İşte canlarım bizim elimiz dünyada, yüreğimiz insanlıktadır bu çalışmalarla; sizinle... Ve yolumuzda olan yaşamımızda olan herkes bizimledir...

Dendi ki "dünyalılar öfkelidirler..." Öyle çok dendi ki bu "dünyalılar öfkelidiler..." Öyle öyle değil aslında dünya ölüyken öfke var!.. Dünya dirildikten sonra artık öfke biter ve bu dünya dirildi artık.. Canlarım bu dünya dirildi...

Aha görev görev yenilerle başlıyor. Sizinle başlıyor... Ama siz evrenlerin sistemli çalışmalarında yer alan birliksiniz aslında... Her dürümde varsınız. Ve bütün kötülkleri aşırtmak için dünyadasınız... Bunları nasıl dinleyecek dürümlerde olmayanlar?... Ama biz verdik ki alınsın diye... "Karıştı dünya" dediler... Aşkla çalıştık ya canlılar... Karışmadı... Aktık da geçtik. Ve Dünya'nın Ruhu bizim yüreğimize yoğunluğumuza çekildi...

Buradayız hepimiz Bir tekiz aslında... Canlarım temiz dünyaları kuruyoruz... Bu çalışmalarla... Temiz dünyaları kuruyoruz... Hepimiz har yükselterek yarınları tohumlarken; misafirdik zaman sayfalarında artık yaşamı güçlendiriyoruz...

Ey dünya, barışla tanış artık... Senden dileğimiz budur!... Barışla tanış ki aklın kapısı açık kalsın... Ey dünya, cennetini cennetlini bilki sen sistemde en yüksek ekmek ol!... Ekmeğinde kelam olsun!... Ey dünya, yaşa ama ilim için yaşa...

Siyahın en siyahı ol... Siyahtan öte ama en büyük ilimde hakiki olan israfil ol... O siyah aşkla sesleştiğinde her resim aklın kalemi olacak ve sayfa sayfa yer gök yaşam oğullaması yapacak...

Sevgililer, ben dince değil, kendimce konuşurum dünyada... Ama zannederler ki ben dinle dirirlikleri kodluyorum ... Dedim ya ben ilimle, kelamla, hak kelamla, kodlarımda, dillenen dirilerle kalemi kayıtlarım... Benimle çanta taşımayacak kimse... İnsanlık kelamda kendi yüreğindeki ilmi taşıyacak... Benim kendi taşıdığım kendi yüreğimdir... Bunu kesin veriyorum... Ve bu yaşamda ben fakih olanlarla çalışırım... Ocak yıkanlarla değil... Daha da önemlisi yaradan ve tahtında KA HA olanlar ile çalışırım...

Sultanlar, arza ekip olabilenleri buldum... Ve onlarla oldum... Oyun oynamam, insanlıkla çalıştım ve iyilik yaptırdım her insanda kelam olana...

Şu andan itibaren, döngü yenileniyor... Unutulanların yerkürede gök sözcülüğü için yarattığımız her şey yenileniyor... Öyle çok öyle çok çalışılacak ki yeni dönemde dümenin başına İsrafil değil insan oturacak... Daha da önemlisi başka bir zaman olmadığı anlatılacak... Tek bir zaman... Ve o zamanın ötesinde başka zaman beklenmeyecek...

Birler Kapı'sı dediğimiz o kapı arzın gücü olarak, bütünün köklerinden gök sözcülüğüm ile dürümlenenlere açılacak... Ve Birler Kapısı'na varanlar kaleme, kaleme hakkam ve tahta varacaklar... Onlar Rahmi Kalem olup mutlak kulluk yapacaklar...

Burada oluşumuz bunun içindi... Yine dünya olur... Yine ziyan olanlar ocak olurlar yenilenirler ama hiç bir zaman bir daha bu dünya kurulmaz... Bu kesindir... Ve bu dünyanın öfkesi olamalıydı. Bu dünyanın öfkesini engellemeye, insanlığı hak etmeye ve yaşamı tohumlamaya inmedik... İnsanlık ilmini Bütün'ün Gücü yapıp okutmaya geldik ki okunan insanlıkta artık öfke kalmayacak...

Ve dünya kendini anlayacak ve kendindeki yaşamı kendi yüreği ile dilliyecek... Biz dünyayı öfkesini aşsın diye tohumladık, doğumladık, anlatın dünyaya!... Yeni bir dönem yok!.. "Yeni bir zaman yok" dedim... "Dünya yol" dediler... Yok dedik yok... Dünya yol da olmayacak, yaşam da olmayacak ikmal tamamlanmazsa!.. Bunları iyi anlayın...

Sevgililer, vurmadan vururuz dünyaya... Ama öze söz gerek... Öze söz gerek ki göz olsun yaşam... Görev alsın zaman... Ama zamanda görev varsa aklın kapısı açılır ve her şey yaşanır... Ve biz bu zamanda tüm insanlıkta temizlik yapmaya gelmedik ama tertemiz bir zamanla yaratmaya geldik zeytinlerimizi... O zeytinler, İsrafil'den öte olan İsrafiller olacaklar... İyi anlayın.

Çanı çalıyorum?.. Yenilendi yaşam ve hepinizde yenilendi... Ve dünya ben senim... Unutma!.. Astral boyutların gözü benim gözümdü, unutma!... 
Sözü sözüm... Savaş başladığında sevgi sistemim... Ben dünyada öfkeyi aşırtan ilimim... Ama iyi bil ki öfkem, kendimden kendine akan kelamdan kalem olduğunda bütünü kırar...Ve o kıranda ben ölüleri diriltirim, her anı yıkarım!.. Anla...

Şimdiden sonra bu davayı kaybettiğini anla dünya!... Bu dava benim ve bu dava bedenim. Artık yeni dönem insanlık olacak ve sen ben, ben senim... Ben Dünya ve Dünya Ben... Bütün kötülükleri aşıp geçen insanlık... Biz tekiz anla... Ayrı gayrı bittiğinde artık yenen ve yenilen kimse kalmayacak. Temizlik olacak... Hayat budur anlayın... Hayat budur!.. Hayat budur ... Ve bunun dışında başka bir hayat bekletmeyin; dinci, insancı, yarıncı yaşamlara...

Bara gelmişler içmek isterlermiş... İşte buyurun içki. İçin... Biz insanlık içilen içen... Aşk olanlarız... Ama yaratanız. Yarattığımızda yaşatanız... İçmeden içenler, ilmi içtiklerinde bilecekler ki vakit gelmişse, aşkın kapısı açılır ve bütün kötülükler aşılır...
Açın aşkın kapısını, aklın kelamını torba torba taşıyın ilmi ve deyin ki insanlaştık...

Cennet insan... Cennet iblislerin ötesinde bir kelam... Ve her şeyi kodlayan ve koruyan ve kontrol kuran... Oyun yok!.. Vurmadan vururuz ama olun diye bekleriz!... İşte bu şimdilik...

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://vimeo.com/191371432

 

12.11.2016 YENİ DÜNYA YENİ YAŞAM 17
Beril Özdoğan Öz Biliş

Bu gün burada özüm konuşuyor... Nedir bilir misiniz özüm?... Özüm, indiğin her yoğunlukta yaşamın kapısıdır... Saf altın bir gözdür özüm, bütünün gücü olan yaşamımdan hak teknikle akıttığımdır, yaradanlığın dili ve sesidir özüm... Ben, benim ama birlik olan, bütün olan bende; bizlik olandır ben. Özüm yüreğimin gücüdür ve yarınlarımın kaynağıdır benim.

Bu gün insanlık özünü dinleyen bir yoğunlukta birlik Kuranını okuyan bir cemaat olarak yol almaktadır...

Aha alınan, aha verilen... Aha verilen, inilen sessiz zamanlardaki ses olan özün kulluğu, bütünde alınan yol olarak birlik kelamı...

İşte birlik kelamında insanlığın özü... Sevgi, saygı, barış, umut ve ilminin kulluğu... Kuldan ötede kul, her nerede ne oluyorsa kulluktan ötede kul olan ilmin, bilişle kodlanmasındandır ki; biliş altın bir öz, göz ve söz olan insanın öz kaynağından akan yarınlarıdır..

Zaman, tek bir an ve an; kalem olan yoğunluk olarak insan... Ve insan indiğin yaşamda ses olan en yüce yoğunluk olarak kodlama yapabilen arzın gücü ve arzın gücü insanlık kelamında özün sözüdür...

Özüm der ki; kardeşim... Kardeşim tüm Zaman sayfalarına ve korurum tüm zamanları... Çünkü ben der, sadece ben varım o tüm Zaman sayfalarında, sessiz kalınan yaşamlarda ve bir ben varım... Sessiz değilim ki sonsuz varlığımda. Koruma altına alırım tükenmiş Zamanları, tükenmiş dünyaları, tükenmiş kapıları...

Bitmez, tükenmez sınırsız bir kaynaktırdır özüm, sesim insanlığın sesi, birliğim bütünlüğün dili ve ilmim cevheri cennet olan yolda herkese ait bir sistem kuranıdır.. Ve ben; Kuran'ımı her cennetliyle yazan kalem, tüm Zaman'larda birlik kelamında kodlanan insanlık olarak açılan yoğunluğum... Yoğun olarak burada, yüreğimde dillenmekteyim..

Ben, sen yok; birlik var... Birliğin kelamı olan insanlıkta tek bir yaşam var... Ve yaşam kuranını özden yazan ışık var. Bu ışık, her dirinin kendindeki öz ışıktır ve yanan ışık insanlıkla yanar, insancı olarak yanar ve insanlıkla kodlanır... Kodlanan öz ilimin, öz ışığı olarak insanlık cevheriliğidir ve bu cevherde yaşam; öz söz ve göz olanda bütündür ve tektir, aha bu şimdilik!

Süper İnsanlık Realitesi

 

12.11.2016 YENİ DÜNYA YENİ YAŞAM 17
Bahar Umurtak Öz Bilgi

İnsan ilmi hak edip yola koyulduğunda, o yol ilim oldu.

“Ayrılık bitsin” dedi ve yere göğe kendini tohumladı ve kodladı. Yerin gücü olup gök sözcüsü oldu.

İnsan, dünyayı hak ettiğinde tüm zamanların kapısını açtı ve kürzi yaşamlara vardı. İnsan kervan oldu ve yaşamı altın ışık yıllarına taşıdı. Karanlıklar aydınlandı, yaşam yenilendi.

Allah’ın tınısını duyan insan, aşka vardı ve BİZ olan BEN olduğunda, aklın kapısını tüm yaşam için açtı. Herkese “Geç” dedi.

Yaşam insanlaştığında ışık, yaşam oldu insan, Atın Tanrı oldu. O insan imparatorun gücü oldu.

Bugün ölüler dirildi ve “ben dünya” diyebilen her diri altın bir yaşama vardı.

Sevgiyle,

Bahar Umurtak

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

12.11.2016 YENİ DÜNYA YENİ YAŞAM 17
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 5. AKIŞ

Cem olduk ya Ka Ha, cem olduk… Aşırdı dünya dürümlerindeki dili, ikmal tamamlattık. Astral boyutları tohumlattık, koktu tüm insanlığın ışında bütünkük, koktu ve koktu…

Öfke yok canlar, dünya dürümlerinde ilmi Ka oldu ve biz oldu… Biz dünyayız, insanlık ilminde dünya… Neden insan ve neden hakiki ilim?... Bu nu anlamanız zor değil bilirim.

Buyurun anlatayım ben size!... Neden insan soyu ve neden ilim!?... Neden bu dünya hakiki!?... Vakti gelir ilim hakim olur, vakti gelir ikmal tamamlatılır… Her şey meknuzdur tüm zamanların yaşam sayfalarında da, herkesin kendini bilmesi ve bulması emekle olur.

“Emek” dedim, emek!... Hani “emek” derim ya, bilmeniz içindir!... Birlik kelamıdır emek, akil hakiki levhide yazar der ki; “eli ayağı tutanın, kendini hak ettirebilmesi için, hak ilmini hak olup hak taktta tohumlaması ve kalem olması, emeğini sarf etmesidir”… Bunun için çalışmalıdır, emek yok ise; her şey ama her şey boşunadır.

Sizler, dünyalılar; temiz dünyalıları kodlarken emekçilersiniz, işçilersiniz!... Öyle süreçler geçti ki yaşamda, insanlık boyutlarının gök sözcülüğü için çatışmalar; süper sistemleşmeyi kodlarken, hep emekçilerle yapıldı bu çalışmalar.

Erdiğiniz en güçlü çalışmada eminim ki emekler vardır. Ve o emekler, resmi yaşamların hak tinselliğinde kalem olmanızı sağladı.

Süper insan; sistemin gözüdür… Öz görevlidir ve yüreğinde kürzi kaynak vardır!... O insan sistemi; göç kayıtlarıyla kodlayan ve yaşatandır ve elinde insan vardır onun!... Özü, gözü ve sözü ayrı değildir ama er ya da geç bilinecek ki; emekçilerdir her şeyin üstesinden gelen!... Emekçilerdir her şeyin hakiki levhisinde hak teknikle bütünün gücünü kodlayıp koklatan!...

Değerliler, er ya da geç anlaşılacak ki; emek sarf etmeden kini aşmak da mümkün değildir. Emek sarf etmeden alıp götüreceğiniz ne varsa, “yere kök geçiş için kodlanmalı, hakim olmalı, insan soyu bunu anlamalı” diyoruz ya hani, bütün bunlar için emek gereklidir.

Gür bir dünya ama gür… Yarı yarıya gür ama hiç hakikiyeti yok çünkü levhisinde kalem yok ama gür… Ölü mü dünya!?.... Asla!... Ölümlü mü!?... Asla!... Peki niye yoktur yaşam burada!?... Çünkü emekçi yoktur… Çünkü yarışmalar yoktur, çünkü hasat yoktur… Her verdiğiniz, kendi yüreğinizle verildikçe; hak teknikte hasatınızı hak edip yaparsınız.

Vakit geldi canlar, eli ayağı tutanlar; hadi emek sarf edin!... Hadi emek sarf edin, hak edin ve yaratın!... Ama emek sarf edin… Ben bildim demek yetmez, bilmeden bildim de denir ama biliş, ilimle olması gereklidir ki; kaynak ışık olsun!...

İlim olmadığında hasat olmaz!... Hasat olmadığında, tanrılık kapısı kapanır!... Ve tanrılık kapasitesine sahip olanların hiç biri; o kapıyı bulup geçemezler!...

Yer ve gök; ilimle tohumlanır!... İlim, ailenizin kelamından ibaret sanmayınız, ilim; aklın kapısından geçenlerin yarına tohumladıklarıdır!...

Çok önemlidir ki; dünya ölüleri, dünya dillenişinde dirilebilmek için kendi çabalarıyla biliş hak etmelidirler!...

Ölülerin dirilmesi çabayladır!... Çaba sarf etmeden diriliş yoktur!... Diyemezsiniz ki ben varım, herkesi hak ettim. Yakışmaz bu… Herkesin kendini hak etmesidir beklenti… Ben altın ışığım ve herkesi aldım götürüyorum, yolu kaybedersin can!... Yolu kaybedersin! Kimseyi alıp taşıyamazsın, bunları kesin anla!

Ben ölüyüm ama dirildim… Öyle mi!... Peki ne için dirildin!?.. İlim için!... Aha, ilim bu!... Ben ilim için, hakim için, hak için, aklın kalemi olurum, işte mutluluk bu! Ve ben bütün kötülükleri aşmak için insan soyunu kodlayabilirim. Ama kodlarken toprak toplumu tohumladığımı bilirim. Ve bilirim de diri olarak; diri hakiki levhiyle dürümlerim ve derim ki; “ölümlü dünya, ağır yük taşıttık sana, artık sen yoksun biz varız”, gelip görelim süper sistemleşmede neler yapılmış, her şey ama her şey insanlıkla mı olmuş yoksa ilim kapısı açılmışta bütün kültler tüm zamanların gücünü tükenen dürümlere çekmiş de mi olmuş?...

Bedenli olmak sorumluktur canlar… Hepimizin sorumluluğudur bedenli olmak. Ben bedeni hak ettim aldım yakışır, yakışır bana ama ben bu bedenden ne istiyorum!?... Nedir benim bu bedenden beklentim?... Bu beden bana ne kazandıracak?... Ve ben bu bedende herkesi nasıl düzenin gücü yapacağım?...

Barışmak mı gerek yaşamla?.. Hayırdır, hayırdır neden bunları diliyorum ben bu gün!?... Başka dünya, başka yaşam, başka ışık; hak tek ve hakiki tek insan, nerede o insan?... Boş mu konuşuyorum?

Uzun zamandan beri çıktım dünyaya… Baktım ki görev diye bir şey yokmuş, sadece ilimle dirilmek varmış… Ben mi yaptım bunu? Yo, bedenim yaptı… “Ben” dedi “ölüyü dirilttim, oh ala” dedim… “Sevgiyim” dedi bedenim, “aha” dedim… “Yaşıyorum” dedi, “hah” dedim… “Asral boyutların gözü, özü, sözüyüm” dedi, “oh” dedim… Koruma istedi, “aha “ dedim… Zayiat yok ki korunsun…

Eşya dedikleri insan neden korunur ki!?... O kendinde, kendi yüreğinde kendi olan; neden kontrol etmek ister zamanı!?... Ve neden aklın kapısında olup, bütünün gücü olmak ister!?...

Efkarlı mıdır yoksa, eşkalini mi arar?... Canlarım, esbabımı kontrolden çıkmış da, bitişmemiş tüm zamanlara?...

Başım dik canlar!... Eşya olarak doğan her kim varsa; yer ve gökte göz açıp, dünyayı izlemelidir. Her şey ama her şey eşyada olacak. Siyahın sistemi, işçiliği, bütünde kült olan ilimi; hepsi eşyada olacak.

Kara ışık yerin gözü olacak ve teknik kapıların tümü açılacak. Esmaların diriliğinde dürümlenen ilim, aklın kelamında; bütünün gücünü arttıracak ve yolu açacak!...

Açtı mı acaba!?... Açabilir miydi!?... Nereden nereye vardı da kodladı dümeni ve ki bu dümen; bedenimde bütünün gözünün görebileceği en güçlü ışıkta kayıt yapıyor!...

Solu göz diye bilin, sağı yaşam diye bilin. Sağdaki yaşam soldaki gözden insanlığı izleyecek. Değerliler; sağ solu, sol sağı diller ama yaşam göz olduğunda bütün kültler bilişi hak ettiğinde mesele kalmaz, herkes kendini diller.

Biz dünyalılar, rahmi kapılardan geçirttik zamanı, rahmi kapıların türevlerini tohumladık; Ka Ha olup aktık geçtik ama biz dünyalılar, durmadan vuranlar, kuran olanlar ve toprakta tohum ekenler olarak; herkesi yaşattık.

Yapmalı mıydık!?.. Yaptık!... Hakka varanın tınısını duyan; kendini hak ettiğinde, bütünü ölü diye sayanları da tohumlayandır.

Aşığım ben bu dünyaya… İnsan soyu, ben bu dünyayı hak ettiğim için; hak teknikle bütün oldum. Ağırım ama çok ağırım, ben bu dünya ve bu dünya ben olmalıydık ki; hakka varanın tanrı kapısını, bütünün gücü yapabilelim…

Seyredin yaşamı, iş yapılıyor bu gün bu dünyada… Hasat yapılıyor bu gün bu dünyada… Yarattığımızı hak tahttan ışık halinde gök sözcülüğüyle dürümlerken; hasatçıyız bizler… Tüm insanlığın hasatını yapıyoruz!

Örs Sü Hu Si Ka… Sayın bayanlar, sayın baylar; Örs, süper sayfalanış yapıyor… Çözümledik her anı, dinledik ve dedik ki; “işte bu”… Çözümledik her anı… Toyduk, çok toyduk, okunduk ve okutulduk ama arzın gücünü hak ettiğimiz için okutulduk.

Burada aşır sistemleşmesi başlıyor. Bu sistemleşmede farklı dürümler devreye indirilecek. Kelam, tanrılık ışığını dürümler ve diller ki; kelamdan öte bir kelam hakka varanda, bütün kökleriyle dürümlere çekiliyor. İlimin, alimlerin olduğunu sananlar anlayacaklar ki, ilim; hak tahtın ışığındaki bilişlilerindir!... Ve o bilişliler, insanlık sistemleşmesini çoktan öğrettiler yaşam sayfalarındakilere… Hepinizden ve hepimizden öğretildi bu bilgiler.

“Barış” dediler, “aşkı kalem yapın barışın” dediler, “hakka varın, aklın tınısını duyun, hasat olun” dediler… Diyecektiler, dediler ama diyen; dediğinde denildi canlar… Hepimiz kelamız aslında… Sabah saatlerinde alimlerle kelam ederiz, akşamlarda; kaynakta tohum ekeriz… Her anda varlık süreriz biz, kapıları kapatmadan seyrederiz insanlığı.

Bilmeniz gerekir ki; çay dökülür dünyaya, dem olur o çay her ana. Çayın halka, halka genişlemesiyle; biliş kodlanır ve yol kontrol kurar.

Çay döktük dünyaya, öz görevlilere, gök sözcülüğüyle dürümledik ve tüm zamanları diledik. Çayhane biz, çay biz… Aktıkça aktık ve aktık, her anda sayfalandık ve yaşattık bütünü.

Körü göz sayın, sözü ses sayın, alın bilgiyi hak tahtta kodlayın; “ol” deyin oldurun… Sizden dileğimiz budur.

Öleler, öldüreler… Olalar, olduralar… Alalar, aldıralar da halak la Ka Ha, akla Ka Ha olan eller ayaklar; sizdeyiz bizler, sizde!...

Örmek, aha ördüm… Ölmek, aha öldüm… Olmak, olmadan da oldum… Hologramda her anda var olanın, ölü yada diri olması ne fark eder ki?... Biz bu dünyaya hologram deriz ya… Aşıktık biz bu ana, hasattı, haktı, tınıydı, aşktı her şey ama Ya Ka Ha ilim yoksa ne fark eder ki?...

Geçişiniz tamam canlar, sizinle mutluyuz bizler… Buyurun geçin hepiniz, hepimiz biz olup geçiyoruz. Sistem, nizam, düzen olup akıyoruz… Hazin bir dünya, hazin bir yaşam diye değil, hakiki dünya ve hakiki zaman diye…

Cennetin eliyiz, cennetin cevheriyiz, canın kalemiyiz, aklın kaynağıyız, ışığın tınısıyız; hırsı aşanın aşkıyız… Biz aşka varanın sırrıyız… Sırdan öte sırda, tınıyız… Tınının teninde tan renginde hakikiyiz! Eşyayız bizler canlar, eşya!...

Yeşilden, mordan, rahmi kalemde maviden, hak teknikte kalemde olan karadan sınırsız akıl kapıları açanlarız bizler. Şimdilik size bu kadar yeter canlar, aha bu!...

Süper İnsanlık Realitesi

 

https://vimeo.com/191377893

 

12.KASIM.2016 TARİHLİ YENİ DÜNYA YENİ YAŞAM 17
Haşim Turhan Öz Biliş

BİSMİŞAH ALLAH ALLAH
Hakk mihmandır canda hazır bilenlere Işık Can Erenlerim…
Hakk deyip de Hakk’dan hezar etmezsen… Bakıp da can gözüyle nazar etmezsen… Varlığın yokluğun bazar etmezsen bu yollar aşılamaz canlarım…
……Bir Yeni Dünya Yeni Yaşam 17 Birlik Çalışmasında daha ışığın kaynağı canlarla.
……Orhun Abidelerinden… Göktürk Yazıtlarından… Gılgamış Destanından nidalandık.
……Vardım Dedem Korkut otağına ışık masallar nasihatler doldurduk gönül heybemize.
……Uçsuz bucaksız bozkırlardan otağlar kurup Tanrı atlarına binerdik. Dolu dizgin menzil alırdık…
……Gök semalarda ışık yağmurları yağardı. Kini nefreti av hasatı yapardık ışık şahinlerle canlarım.
……Vardık Pir Ahmet Yesevi ocağına. Sevginin dilini kelam eyledik… Barışı, umudu, yarına insan soyuna tohumladık… Allı Turnalar gibi doksan bin Horasan Pirleriyle, seksen bin Anadolu Erenleriyle vardık Suluca Höyüğe Pir Hace Bektaş Veli’nin serçeşmesinde… Erenlerin meydanında ışık serdarlarımıza kılıçlar kuşandırdık… Hakanımız Fatih Sultan Mehmet Han ışık ocaklarla yeni devirler açtı…
……Yeni bir güneşimiz doğdu. Şems o güneşi sarmalayıp semahlar döndü… Mevlana’yla Yunus Baba ereninden sevgiyi, hoşgörüyü, ilahi aşkı alıp mayaladı… Sarı saçlım, mavi gözlüm, okyanus gönüllü serdarımız Mustafa Kemal geldi bu cihana… İnsanlık onurunun bayrağını yüreklerimize çekti. Anafartalar’da destanlar yazdı. Kurtuluş savaşında gökte ışık yıldızlar yağdırdı bu topraklara. Mayası vardı her daim insan soyuna… Şükürler olsun Cenabı Mevlama…
…..Bir 10 Kasım’da daha serdarımızın zahir halini sevdik. Niyazlandık aşk-ı ilahi ile andık sarmaladık. 
……Batın hali ise her daim biz ile birlikte idi…
……Bedenim dünya dağlarım… Dünden dünlere varın… Hakedin… İNSAN İLİMDİR… Bunu böyle bilin… İNSAN YARINDIR… Biz ışık meyini içeriz… Biz insanda ilmi içeriz… Biz aşk badesini içip mest oluruz. Hakka çarkı pervazlar döneriz… Dört gök sözcüsüyle yarını yaratırız… Yeri tohumlarız…
……Altın ışığın gücüyle tüm insanlığı gök kapılardan, ışık ırmaklarından akıp geçirttik… Bizler dinsel boyuttaki kapıları kapattık… Biz insanca konuşuruz… Biz insanı okuruz… Sizi kendinize okuturuz… 
……İnsan konuşan Kurandır canlarım. KONUŞAN KURAN İLİMDİR… An sırrını anlayın Işık Canlarım… An tohumlamaları yapılır. Dinleyin ki, hakim olun… Siyahın ötesinde simsiyahın öz gücü vardır…
……Vakti şerifler hayrola… Hayırlar feth ola, dem divanlar sır ola, dört bir yanımız NUR ola… 
……Hakk’ın aşkına… Üçlerin sırrına… Beşlerin kerametine…Yedilerin nuruna… Onikilerin ikrarına… Ondörtlerin yoldaşlığına… Onyedi Kemerbestlerin sırdaşlığına… Kırkların cemi azimi şanı aşkına… Meleklerin secdegahına… İkiyüz onaltı Hakk Nebinin miracından… Üçyüz altmışaltı Hakk Velinin himmetinde… Yedi ulu ozanın telli Kuranından… Yedi ulu ocağın kandilinin Nurundan… Boz atlı hızırın yoldaşlığından … 
……Binbir Hakk Erenlerinin Mürüvvetinden… Yüzyirmi dörtbin Zahir Batin gayb erenlerinin demine, devranına, gönüller birliğine, Evliya Keremine… Nuru Nebi Keremi Ali gülbangı Muhammmedi Pir Seyidi Hünkar Hace Bektaş aşkına… 
……Aşkımız Hakk aşkıdır…Hakk aşkına “Huuuuu” diyelim…..

 

 12.KASIM.2016 TARİHLİ YENİ DÜNYA YENİ YAŞAM 17

Nagehan Sungur Öz Biliş

Kontrol kuranlar Hak katına varanlardır. Kodlayıcılardır. Soyunun eski yaşamlardan… Yeni yaşamlar giyinin… Hak kelamı olun. Yolu açın. Levh-i Mahfuz’u kodlayın. Sınırsız olun… Şüphesiz olun… Kat-i olun… Yeni yaşamlarla buluşun. Kontrol kurun. Sevgiyi yazın kalplere sihirli kalemlerinizle… Dönüştürün yaşamları maviliklere… SIR olan HAK’tır yaşam derinliklerinde… Her dirinin sesinde, nefesinde… Kendinden kendine. Her nefeste… “La” sesiyle… Yeniden doğuş. Yeniden ve yeniden… Cennet olan Altın Yaşam sayfaları dürümlenir aşkla… Hah aha şimdi! İşte bu!.. Şimdilik…

 

 

 
  Bugün 168 ziyaretçi kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol