Birlik İlmi
  NİHAN İLMİ 8, 5. AKIŞ 2. BÖLÜM
 

5.EKİM.2016 TARİHLİ NİHAN İLMİ 8

AV.NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 5.AKIŞ-2.BÖLÜM

 

Burası, kanatlanan insan soyunun kervanadır. Ağırım, çok ağırım bilirim. Tanrıyım ama kalem olan, Rahman olan, kapı olan, insanlığın, Tanrılık kapısı. Aşkımda, imparatorluğun gücü var…Korkmayın, ölümlüler, korkmayın, ben dürümlerde dillenen ilmi KA olup dillenen, insan soyuna ışık olup inen, insanlığım.

Ağır, çok ağırım, bilirim. Varlık boyutları beni dillerken, kelamda kendini hak etmeye çabalama ki MAYRAKASİ KAHA dirilikleri kodlanabilsin. Nedir MAYRAKASİ? İlahi kurandır.

İntikam peşinde koşanlar bilin ki yaşamınızda kontrolünüz kalmayacak.. Ha diyeceksiniz ki “çarık giyip geldik zamana”… Ama o çarıklarınızı kodlayabilmeliydiniz, kulluk yapabilmeliydiniz. Savaşım yok insanla ama kırk kapının kırkını kodlayamayanların toprak topluma, tohum olma imkanı olmadığını anlamaları gerekir.

“Bende, dünya yok” dediler. Dünya, ölüler diyarıdır, canlılar. Dünya, yaşamın kelamıdır. Ama o diyarda, karanlık vardır. Karanlığın tınısını duyabilenler, aklın kapısı olabilirler.

Kaç ekmek yapmış? Ekmek, insan sırrıdır. Bilmez mi ki ekmekten öte ilim olur. Yer ve gök insan soyunun kültleriyle kodlanmıştır.. Bilinsin ki beden olan, bellek olan, KAHA olan, akıl tahtı olduğu zaman…. Ruhi kapıları açar ve tüm zamanların gücünü dürümleyerek… Tüm Rahmi kapılarda rabbi kelam olur… Tüm zamanların kulu olur, robotik tümenlerin hepsini kontrol altına alır.

Sayın bayanlar, sayın baylar, dünyanın ölü bir planet olmadığını artık görünüz. Öz göreviniz, insanlığa hizmettir. Buraya geçişinize iznim yoktur çünkü Ruhi kapıların tümünü kapatıp geldiğiniz bu meclis, size,sizi, sizden tanımaz ve tanıtmaz.

Şimdi soyunuzu alın, götürün. Nereye götüreceğinize siz, kendi yüreğiniz ve yüreğinizdeki o yüceliğiniz diriliklerinde kodlasın ve kayıt yapsın.

Benim yolum artık sizin yolunuzdan ayrışıyor, bu kesindir. Bundan sonraki dönemde dünya dışını dünyayla dillerken daha güçlü bilişilerle yapmayı dilerim.

Seyir halinizde olduğunuzu görüyorum. “Orada dünya yok” dediniz. Yoktur. Bugün buradadır zaman ve buradadır yaşam. Şimdi daha da önemli bir şey söyleyeyim, geri dönüşünüz, tamamdır. Sizleriniz geçişiniz ve geri çekilişiniz, tamamlanmıştır. Dürümlere inmemde buradan gittiğiniz zaman ışığınızda kırılmalar olacaktı… Bu nedenle sizi buraya çektim ve ses verdim.

Kervan olduğunuzu, yol olduğunuzu, yüreğinizdeki gücün ilim olduğunu bilerek yaptım bunu. Şimdi çıkışınızı tahditsiz olarak yapıyoruz. Ruhi kapılarınızı açtık ve sizin yüreğinizdeki gücü artık tohumlarınıza indirdik. Dünya ölü, dünya diri ama dünya yaşar, bunu iyi anlayın.

Bugün orta kapıların tümündeki ışıkların Süper Sistemleşmelerle kodlandığını bilerek, geçişinizi yaptırıyorum. Varı yoğu bilin de ve yolu bulun. Ayrı gayrı, şimdilik...Geçişiniz tamam.

Evet, sevgililer, buraya gelmelerini asla istemezdik. Geri çekilişleri kolay olmadı. Çabuk yoruldular. Kusur, kusur, kusur, hep kusurla dillediler yürekleri ve yücelikleri.

Dümenin başına oturanı, kusurlu saydılar. Düzeni kuranda kusurlu….İmparatorluğun görevi, karanlığı aydınlatmak iken onlar, hep dünyada kusur soyunu, kusurlu soyu aradılar. Kusur sayfalamaya kalktılar. Hep kusurdu aradıkları ve sayfaladıkları, kusurdu.

Değerliler, eğer yaşam, kaynak ışığını tohumlayabilirse, bilgi kapıları hep açık kalacaktı. Bunu bilmelerine rağmen bizim erdiğimiz en yüce ışık kapısını ocaklarında olmadığını bildiklerinde, Kuran tekniğiyle bizi bizden bize dilltmekten, dinletmekten vazgeçip kırmaya çabaladılar.

Eğer biz kırılırsak, yer ve ocaklarında kutsal toplumları tohumlayacaktı. “Çamurdan insan olmuş” dediler. Çamur, altın ışığın gücüdür. Asla çamur levhide yoktu ama biz çamuru çerçeveleyip, insana indirdik. Bunu onlara anlattığımız zaman sorguladılar.

Neden kelamda kalem yok da insanda çamur yoğuruldu? Canlılar, çarık giymeden yaşama inemediğimiz gibi çamuru indirmeden de yolu açamazdık. Biz, bu dünyaya çamuru yoğurduk ve indirdik…. Eğer bu çamur, levhi kapıda insanın levhi kaydını yapamasaydı yazılarımızın hiç bir manası kalmazdı …Bu dünya, yolu bulmaktan öte yolsuz kaynak haline dönüşürdü.

Biz, Ruhi kapıların tümüne insanı ve insanlığın levhisini koyduk. Toydular, Kuran okuttuk, kural koyduk, ışık yaktık, sığdılar, ışıttık, yaşattık, kırıktılar, kalemi kaynaktan aldık, ocaklarına verdik… Ve dedik ki, “oku”.. Som altın ışıkları bütüne hizmet diye kayıtladık.

De ki “ölüyüm”. Ölüm, Allah’ın tınısında yoktur. İyi bilin. Allah’ın teninde yoktur, ölüm… Allah’ın teni, aklın kelamıdır, anlayın… Ama aklın kapısını açmadan anlama imkanınız yoktur.

Huzurla veriyorum ki ağır yük hafifledi. Buraya inenlerin tümü, buradan gönderildiler. Çorbaları, çorbaları, çorbaları, çok çorbaları vardı, hepsi kendi yüreklerinde kontrollü çalışmalar için kayıtlandı.

“Sayım nedir”, diye sordular?..İki.. Ben, ikiyim. “Neden”, dediler?. İlimim.. Halikim…Hakikiyetin tekniğinde ilmi hak olan levhimde, halik ilmi, hakiki ilim, tektir… Ama ben, o tekliği bilişle tohumladım ve ikinciyi kayıtladım.. İkinci ilim kapısı, biliştir.

Bana savaş açmışlardı. Hırçındılar, kırıktılar hırslıydılar… Çıktı çıktı, çıktı, aktı, aktı, aktı, aktı, has oldu, tohumlandı… “Vakit tamam”, dediler. “Aha geçişi tamam”, dediler.

Niye dediler, bilir misiniz? Kırk kapının kırkını kontrol edip, bütünün gücünü hologram sayacaklardı ve toplu çalışmaları engelleyeceklerdi. Bizim çalışmamıza mani olmak için çabaladılar. Seviyeleri yüceliklerinde dürümlerde kontrol dışı ışıklarda çok ama çok yüksekti. Nereden nereye vardıklarını sordum… Umutla, umutla, kulluk için bütünün gücü oldular ve yolu buldular diye çabaladılar.

Ve dedikleri “biz, dünyanın ötelerindeki yaşamlara ulaştık”. “Aha”, dedim “efratları kontrollü, çok iyi”.. Ama doğanın gücünü koruyamadılar ve Ruhi sayfaları kontrol dışı bıraktılar...Bundan sonraki süreçte artık zaman sayfalanışları gerçekleştirme imkanları olamayacaktı.

“Dönem başı”, dedik….””Hadi gelin”, dedik. Dedik ki “olun” ama okuttuk, oğullatık, tohumlatık da çağırdık. Çatıştılar bizimle, dediler ki “siyah, mor ama hepsi ilim, sevgi yoksa insan soyu ışık yakamaz.”

Devri kapattık yeni devir açtık ve dedik ki “yeni zaman”. Aha, yeni zaman… Aşktı bu...Hakka varanın akıl tahtındaki hakkıydı bu. Som altın ışığıydı bu…. Ama gördük ki ölümlü dünyada bizi bizden bize kontrol etme niyetleri varmış.

Doludizgin çalıştık, canlar. Çok çalıştık. Yer müsterih, gök müsterih, biz üzerinde görev taşınan bu yaşamda, hakkımızı, kendi yüreğimizde, hak ettik, yaşattık.

Bizim hakkımız, bizim zaman sayfalarımız ve zaman sisteminde biz bütünün gözü. Şükür ki hak ettik.

Peki neden yaptık, bunları? Kim doludizgin çalışırsa, ruhun kurullarında yer alacak… Bu kesindir. Ruhun kurullarında yer alacak. Bugünden itibaren dört gök sözcüsü olan birliğimde, kodlanmış ışıklar artık yaşamın kontrolü için bütün kürsülerde yer alacaklar. Her bir kürsü de ilim kapılarımız olacak.

Kupa, insandır. Bilen, bina olup yaşayacak. Bina.. Hani o bina ki bütün köklerin gücüdür, bütün sözlerin sistemidir, yarının kaynağıdır. Ve zaman kapımız her dürümde açık kalacak.

Bütün köprüleri açtık. Dünün kötülüklerini engelliyoruz. Yerde ve gökte her kim varsa bir tek ışık haline girecek… Ve yoğun ışığıyla maya olduğunu bilecek…

Tanrı, kara ışığını, yere indirdi. Bu ışık, hak kapıdır. Bu ışığı hak edenler, bu ışığı hak olup, aşıp girecekler yüreğe. Anlaşma buydu.

Bundan sonra yol, umman olanların yoludur. Bundan sonra yol, Rahman olanların, kontrolündedir. Bundan sonra yol, levhi kapıların sevgisiyle açılacak…. Ve bugünden sonra Mesihler beklenmeyecek. Her dürüm kendi yüreğini dinleyecek ve Mesihi hakiki olan, kati olup, KAHA olacak.

Kim, altın ışığın girdaplarında gizliydi?.. O girdaplara girenler, kimden kilden, kalem olup geçtiler. Biçareler, eşik atlattık… Kaşık, kaşık, yaşam aşkını kattık, yüreklerine… Sığdılar, ışıttık ve yolu açtık. Suyun başına imparatorluğun gücü olan insanlığı oturttuk… Ama İlmi kapı olamadığında o yol, aklın yoluna varamadı, toprak toplumu kodlayamadı.

İnsanlık boyutları bunu bilmeliydi. Aşık olduk zamana. Şavkımız, sistemin şavkı oldu... Uzanın, bakın zaman kapılarından tüm yaşamlara, izleyin. Hepsinde, kardeşlerimiz, gök sözcülüğü için çabalıyorlar… Ve bunun neticesinde Kemal Atatürkler yaşama çekildiler…Bunun yedinci dürümün en yüce kapılarının açılışıyla gerçekleştiğini bilin.

Salılar, sayfa sayfaydılar. Çabuk yoruldular, ölüydüler, ölümlü olduklarını anladılar… Çalıştık, çabaladık ve gök sözcüleri kodlandılar.

Öfkemizi aştık geçtik.. En ve boyu kodladık, yaşamı tohumladık. Borcum var mı?.. Yoğun vardı, borcum zamana... Ben ki kelamla indim. En büyük borçla indim zaman kapısından yaşama.

Benim kapımda diriliğim, tahditim, bütünlüğüm hakiki ilmimdi ama yerde ölümlü bir zaman vardı. Ve ölümlü zamanı, öfkeyi aşıp, yaşatmalıydım. Bunu için çaba, çaba, çaba, çatışmadan çabaladım.

Şuandan itibaren “yıldız zırhı” dediğim, bir zırhla büründüm. Örtündüm….Bu zırhtan sonra artık kardeşlerim, beni kodlamaya gelemeyecekler… Koklamaya gelemeyecekler… Çünkü örtüleri örtülmeden, ben kendimi örttüm.

Ölüler diyarı, ben sen oldum.. Öldüm… Ama bilin ki bu ölüm, bütünün gücünü tohum olup, yeşermesi içindi. Ben ki örtündüm… Ben ki kelamda kendimi öldürdüm... Ben ki toprağın toplumunda tohumlarımı korudum. Oğul, ben sevgi oldum.

Hani dünya yoktu? Öfkem yoksa dünya yoğunlaşır ve tohumlanır. Çorbamda, insan soyu vardır.

Şimdi, dava insan, kervan olabilecek mi? Kaç insan, akıl tahtında kodlama yapabilecek? Çamur olan kaç kişi var? Kuran olan, kaç kişi var? Yeri yaşatabilecek, ışık olan, kaç kişi var?

Sevgililer, evrenlerin sessizliklerinde bilinir ki dünün kökleri, bugünün gökleridir. Ama düne göre bugün çok daha güçlüyüm, iyi bilin.

Hani ben örtünmüştüm...Hani ölüydüm? Vakit gelir, dirilirim canlar. Ben hiç bir sayfada, öz köklerimin gücünün dışında kalmam.

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

https://youtu.be/RQH9cR3ESok

 
  Bugün 515 ziyaretçi kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol