Birlik İlmi
  NİHAN İLMİ 8-1
 

NİHAN İLMİ (8/1)
05.10.2016

Değerliler, kaynak dışı bilgimiz olmaz!… Zorluklar içinde, yaprak yaprak zaman sayfalayanlar, bunu iyi bilmeliler… Dağ, insansa; o Yaradan, İlmin Kapısı’dır. O insan, kervan (yaşam yolcusu) olur; yaşar ama hak etmeden kulluk yapamaz. Yapamadığında, ziyandadır!…

Kıran, kırılan ışıksız kaldığında; Kaynak Aklın Sırrı’nı, hak edip anlamak ister… Dünyada iki yaşam vardır. Birincisi, kervan olan yaşayan ve Yaradan. Diğeri, hakim olan; yaşam sayfalayan… İkisi de kendini tohumlamıştır ve yol açmıştır…

Ha! diyeceksiniz ki bunların dışındakiler nedir!? Onlar, halen yaşamıyorlar… Onların yaşamaları için nefese varmaları gerekir!… İnsanlaşmaları gerekir!… Kontrollu ve hakiki hakim olmaları gerekir!…

“Cennetin cevherinde kin var mı!?” dediler. Yoktur!... Kin yoktur ama kapı vardır… O kapıdan geçenler, kulluk yaparlar.

“Çok mu Kuran (Yaşamların Levhi kaydı) okudum!? diye sordular. Okunan, Ak Levhi olur ve Levhi’de kalem olur; okundukça okunur!... İşte! okundukça okunan bir Sistemiz biz… Bizi bilen, yaşamı hak etmiştir…

Şükür ki tohumları, Has Tinsel Kelam’la kalem yaptık ve resim (Yaşamsallaştırılacak kayıt) çalışmaları başlattık… Yapılan tüm resimleri, gözledik ve dilledik!… Her birinde, Kaynak Sayfalar vardı… Tükenen ve tüketilen Sistemler vardı… Kati ve hakiki merdiven vardı… Yaşam İlmi olan merdiven, kulluk için yaşama kodlanmıştı.

Dediler ki “yarını kodlayan; kini aşan ve zamana kapı açan insanlık; bizi, bizden dillesin!…” “Baş tacısın!” dediler… Ama sıhhatli bir Sistem Çalışması yapmaya gelince; bu konuda, son derece yetersizdiler. Onları, Tanrı saydık ve dedik ki “KALİ KAHA İnsanlığı’nı, tohumlayın ve yaşayın. Sizi hak edelim ve Hak İlmi ile kodlayalım.”

“Doğanın Atlanta Kodu” olan insan soyu, kurtarılmış yaşamlara kervan olmaya çalışırken, seyrettik onları. Başları eğikti. Diri yüreklerinde, kulluk yoktu… Huzurla dilledik ve dinledik… Kontrol kurmak istediler ve dediler ki “hak edelim!...” Aha! kapıları açtık; kalemlerini, hologram olan sayfalarından ayırdık ve dedik ki “hadi! gelin ve hak edin! Yapın!...”

Sığdılar!... Boştular!... Onları kursa aldık. Yetişmeleri gerekliydi. Dedik ki “Çalışın!... Sizi, kalem olanlar çalıştırsınlar!...”

Kalem olanlar kimlerdi!? İlim Kalemleri, gerçek kapılardı. Açtık kapıları, her birini bir kaynağa kodladık ve tükenen cevhere, tahditsiz olarak KAHA yaptık o yolcuları… Çıktılar, tıkandılar!… “Kıldan ince ve kılıçtan keskin” derler ya hani!... İşte öylesi bir Zaman Kapısı’nda; hepsi, kalemden kervana, ışık almak üzere geçeceklerken; sayfalardan ayrıştılar.

Çok mutsuzduk!… Dünya Dışı’nın; dünyayı, bu şekilde kontrol etmesi; bizi, mutsuz etmişti… Çünkü dünden dünlere baktığımızda, her anda bu anlatılanların olduğunu izledik… Niye Dünya Dışı, Dünya’yı hak etmeden kodlamaya çalışıyor!? Bunu sorguladık!…

Baktık ki kıl ince de incenin en incesinde, bir kat insan, bir kat namaz vardı. Her insan, namazla kontrol kuruyordu… “Oh!” dedik. “Nefes alıp nefes versinler ve yarınlarda hakim olsunlar!” Ne yazık ki kapıları, “Teknik Kapı” olan “Altın Işık” ile açtığımızda, ocakların, en güçlü Fakih’te dahi yanmadığını izledik…

Her kim ki kalem olmuş da Kuran olamamışsa; yaşam bulamıştı… Neden bilir misiniz!? Cennettekiler, cevherden çıkanları kontrol etmeye çalışmaktaydılar. Cennettekilerin hepsi, kendilerini hakim sayarak, dünya üzerinde tufan yaratmak istediler… İsrafil, sura üfürdüğünde, tüm insanlığın kaynaktan çıkmasını beklediler…

Dünya, Atlanta Kapısı’ydı. Uçu bucağı olmayan zamanları, hasata kodlayan Dünya, niye cennetlere kalem olamıyordu!? Buyurun anlayın!... Hikayeydi tüm zamanlar. Işık Kalemler, tüm insanlık için Kalem İlmi’ni, Has Taht’tan tohumlarken; tümü, kültleri kırmaktaydılar.

Fay hattı vardı dünyada. Bu fay hattında, Cennet Kapıları, hep kırıktı. Tüm insanlık için fay, Kaynak Işık’ı, Hakikiyet’ten ayırmaktaydı. Canlar vardı; canlılar vardı!... Resim yapanlar ve rahmet olanlar vardı!... Aha kalem tutanların çokları, Kuran’dan çıktıklarında; yaşamları, kontrol kuramadığında; ocaklarında, “kesret” denilen sayfalar vardı.

Bin kapı açtık. Tümünde, bunlar vardı… Dedik ki herşeyi, Halik olup sonsuzlaştıralım ki yaşam sonlanmasın… Dinlediler ve dediler ki “ama hakim olmak gerek!...” Dedik ki hakimiz!... “Yaşam, ilimle olur!” dediler. Dedik ki “insan soyu, insanlığı anlamalıdır. Anladığında, kervan olacak ve yaşayacak…” “Herşey, nemiz varsa, İmparatorluk için helaldir” dedik. Ve dedik “biz, insan soyu, İmparatorluk Görevlileri’yiz. Herşeyimizi, feda ederiz insanlık için!...” Ve dedik ki “maya olmak gerekirse, oluruz!... Has Işık haline dönüşmek ve yaşamak gerekirse yaşarız. Unutmayın ki mahrekiz biz. Cennet kurar; Cennet Kalem oluruz. Tüm insanlığı hak ederiz!…”

Dini Boyut’ta bu bilgileri anlayacak hiçbir ışık yoktu. Bizler ise Cennet Boyutları’nı tohumlayarak dürümledik ve sonsuzlaştırdık. Ak Teknik ile kaynak olduk; Kök Gökler’e güç kattık… “Herşey, insan için” dedik ve dedik ki “kalem, ilmi yazsın; Işık KAHA olsun; Kök Geçişler yapılsın!...” Yaptık!... İşte bu!…

Dünden bugüne bunları yaptık. Şimdi ne yapıyoruz!? Suyu kullanan kim varsa, insan soyu için çalışmasını temin etmeye çabalıyoruz. Su, Kuran’dır. İnsan, Kuran’dır. Suyu bilen, kervanı bilir… İnsan, kapısını açar; insan, Sistem’i kurar; insan, kapılarında Işık Sistemler oluşturur ve dünyayı hak ederiz…

Cennete, Cennetli’yi koyduk. İnsanı koyduk… Yaşı, İnsan Sistemleşmesi’ni sayfalamaya müsait olan, tüm zamanları koyduk ve en yaşlı insanı bulduk… O kimdi bilir misiniz!? Zamanın başında ve sonunda olan… O, bizdik!... Biz, bize vardık… İş buydu!... “OL!” dedik!... Amin!… İşte bu!…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 
  Bugün 50 ziyaretçi kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol