Birlik İlmi
  NİHAN İLMİ 14, 2. AKIŞ 1. BÖLÜM
 

16.11.2016 NİHAN İLMİ 14
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 2. AKIŞ 1. BÖLÜM

Değerliler, dünden bu güne çok şey değişti. Hepimizin vaziyeti görülüyor… Çöktük zamana, çöktük kurana, kodladık toprağı, tohumladık ve yarınladık ama iki levhi ile yaptık bunu. Birinde Salihler vardı, diğerinde kirli olanlar vardı.

Kirli olanlar, kıranın kırılacağı bir zamanı tohumlarken; Salih olanlar, yarını kodladılar ve tohumları hak ettiler. Çürükleri kontrol edenler, hakiki kalem olan Salihlerdi; biliş haline varanlardı onlar…

“Kurtuldu dünya” dedik, aha bu!... Kurtuldu!... Bu günde öfkemiz yaşamın kulluğunda yaşamı kırar belki ama öfkemiz asla olmadı! Ve oldurmadık!...

Kupa, insandır; iş budur ama biz kupayı kelamla tohumlarken, her şeyin gücünü hak ettik ve yirminci dünyanın görevini kodladık.

“Dirilik” dedikleri bir hadisedir dünya hadisesi… Ben size “yirminci dünya” dediğim zaman; sistem, düzen ve nizam diye bilinen has tınının ışığını anlayın!... Bu ışığın katman, katman tohum olduğunu bilin!... Her bir katmanı ben bir dünya diye diledim. Ve her dünyanın yoğunluğunun kontrollü olduğunu anlattım. Ama her bir dünya, kelamda kalem olduğunda; kendi yüce cemaati kodlama yapar. Bu kaynak ışıkta frekans farklılığı olarak da ifade edilir. Her bir dünya titreşimi ayrı…

Dünya dışı tohumlamalarda bunu önemsiyorum. Çünkü yüreğimize indiği bilinen o bilgilerin titreşim tını sayfalanışları, herkesin tohumlanışımı sağlayacak dürümde olduğu için; bizler her anı yer ve gökle dileyebiliyoruz. Bizler her anda mevcut olan o ışığı kontrol altında tutuyoruz.

Bir sayfada ilim, diğer sayfada yol, diğer sayfada yarın olduğunda ama her birinin frekansı farklı olduğunda; tanrı kaydı, yoğun şekilde ışık toplumlarıyla kodlanabilir. “Benim öfkem yok” dediğim anda, efradım öfkesiz kalır çünkü ben öfkelenmem…

Öfke, ilmi; kalemden ayrı tutar… Ve dünya dışını, dünyayla dilettirmez… İnsanlık sığ kalır, kırılır, kısırlaşır… Her şeyin yaşam olduğunu artık herkesin anlaması gerekir.

Bizler yaşama öfkesiz indik, yaşamı öfkesiz kutluyoruz. Yarını öfkesiz topluyoruz… Torba, torba tanrılık kalemi olup kayıt yapıyoruz. Ve dünya içindir her şey… Ve iyi bilin ki; süper insanlık, hakiki levhide aklın kapısını açtıktan sonra yaşam farklılaştı.

“BİSUİ” dediğimiz; barış, sevgi, umman olan, mutlak olan insan ve hakiki levhideki kalem insanlık!... Biz dünyalıyız, niye!?... Çünkü yarını hak ettik!

Esmalar, insanda kelamda olur ama hakta olmaz. Çokları esmalarla yaşam sayfalamaya çabalarlar. Arza görev taşımak için hakkın kapısını açmak gerekir. Hakkın kapısı açılmadıkça, yarına hak olup varılamaz.

Evren, evren gezerler… Çırpınırlar, ilmi Ha olup da Ka Ha olmak isterler… Vasi tayin ederler yaşamlara ve derler ki; “sizi hak eder, hak olur kodlarız, koru beni dediğinizde koruruz ama sizin vesayet altında tutulmanız şarttır”…

Değirmi bir zaman, her şey rölatif, her şey hakiki sistemin ötesi… Ama teknik olarak izah edersek; yaşam, ışıktır!... Bir ışık kapısından geçip, diğer bir ışık kapısına varıncaya kadar; bir boyutta, bir türev olarak kontrol kurup çalışırsınız!... Ama o kapı açılır, öteki kapıdan geçilir ve yeni bir yaşam, yeni bir sistem, yeni bir kul olursunuz!... Ama yeni bir savaş için orada bulunursunuz. Her bir kapı, sizi; bir diğer sayfaya ulaştıracak yoğunluğu oluşturur. Ve siz o yoğunlukları aşa, aşa yaşarsınız. Her aştığınız ışık, sizi size kapı açtırır ve yere çeker. Bütüne hizmetçi olmaya niyetiniz varsa eğer, sevgiyle çalışırsınız. Ve Dersiniz ki; “barışalım, her anda barış olalım, aşk olalım, hayrın Ka Ha olan sığ olmayan sisteminde bulunalım”… Aha bu!... Ve bunu dediğiniz zaman, her açtığınız kapının dışında ve içinde olursunuz. Ve bütün kapılar sizin olur!... An kalemi olur, her ana geçip gidersiniz. Ve sevgiyle çalışırsınız… İşte çalışmaların neticesinde ulaşılan hak kapılar budur!...

Ben bir kapıdan geçtikten sonra, o kapının dışındaki kapıda bana ait olur ve derim ki; “orası bendir… Ben oradayım ama ben bütün köklerimle dürümlenen her andayım, süper sayfalardayım ve simsiyahtayım”. Bu şu anlama gelir, her levhide varım. Benim yaşama indirdiğim benim ilmimdir. Benim yarına indirdiğim, benim ilmimdir. Tüm ilimlerin ilmi olan hak ilmi, hakiki levhimdir. Buradayım ben, aha bu!...

Bunun içindir ki tüm insanlığın iyice anlaması gerekir, ben geri dönebilirim… Giderim, geçip gelirim… Ama iyi anlayın ki; geçip geldiğim kelam olan ilmim mektebim değil, bütünlüktür!...

Her bir ana, her bir sayfaya inebilirim. Medine ben, merdiven kurduğum her an ben olur. Mahrek olurum, tükenen dürümlerde insan soyuna yaşam olurum. Aha anlayın ki; karanlığın tınısını tüm insanlığın tanımasını sağlayabilirim. Herkesin herkesle birleştiği bir günde, bütünün gözünün görebildiği en yüce kürzide, kalem olanların bütünlüğünde, mahrekte; mutlak kuran olabilirim.

Bu “ben” derken bizim beninden söz ettim canlar, iyi anlayın! Size sizden, hepimizden söz ediyorum.

Bu gün öfkem yok, umutluyum çünkü ben bu gün… Teni; tel, tel olanın tertipli ilmi, kelamı, ailesi, her şeyi beden olduğunda; hasat kökten olur. Ve o kök hasatta, herkesin kendi geçmişi; hak teknikte gerçek çerçevede kontrol kurar. Ve geçip kapıların tümünden aşka varır…

Buluşmaydı oğullar, buluşmaydı bu!... “Ben ekmek yapmadım, ilim yaptım dünyada” dediler… Tanrılık kapısında ilim, halikte hak tahtta insanın ekibidir. O ekipte hakim olan imparatorluğun gücüdür ve o gücün rüştü kanıtladığı yoğunlukta; kaynağı kendisidir!... Ve her şey kendinden, kendine oluşur!

Devamı 2. Bölümde yayınlanacaktır…

Süper İnsanlık Realitesi


https://vimeo.com/191836732
 

 
  Bugün 363 ziyaretçi kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol