Birlik İlmi
  KARANLIĞIN IŞIĞI (4), 2.AKIŞ 1.BÖLÜM
 

26.EYLÜL.2018 TARİHLİ KARANLIĞIN IŞIĞI (4)

AV.NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 2.AKIŞ - 1.BÖLÜM


Değerliler, sorularınızın yanıtlarını, sizden bekledim ama hiç biriniz, yanıt vermediniz, bana.. Peki, ben, size sizin sahralarınıza girip, yanıt vereyim. Buyurun dinleyin.

Önce, Nisa Kapısı neyi ifade eder?. Kaynaktır, Nisa.. Bir tektir. O, toprağın, toprağa tohumdur. Bizler, dünyanın ruhuyuz.…Ve bütüne hizmetçiyiz…Bizim adımız; Nisadır... Cevherimizde kelamımız ve yaşamımızda sahralarımız var. Mutluyuz, huzurluyuz.

İş, müthiş bir sistemin kontrolüdür. Bu sistem oluştuğunda, teknik tohumda mutlak olacak ve büyük kötülükler aşılacak. İşte bu!

Kelam; niye tohum oldu? Bunun da yanıtını vereyim…Nefesin kelam olduğunu, herkesin net bilmesi gerekir. Nefes; kelamdır. Kayıt dışı bilgide kalem yoktur ama has teknikte, kodlanmış olanda mutlaktır kelam ve bizler, ölü planete, kelamla indik.

Mutlaka iyi bilinsin isteriz ki dünya dışı varlıkları, düzeni kurmaya geldikleri zaman bire hizmetçi olmalıdırlar. Eğer bire hizmetçi olamayacaklarsa kalemimizde olmalarına iznimiz yoktur.

Bu nedenledir ki insanın nuru, mutluluğu ve huzuru olan, kelam hakikiyetle dillenmelidir. Hakikiyet, hepimizin dürümlerinde mevcut olan diriliktir. İşte, o diri olan, Mikail olur ve her an da mutlu kuranlar, kodlar. İşte, bu an sahralarına inişi, her şeye tohum oluşudur…,Buyurun, bilin. Tüm zamanlar Nisa Kapısına vardı, ölü planet, büyük kontrol kuruyor.

Değerliler, Nisa Kapısı, hepimizin ışığıdır. Bu kapıya varanlar, kelamla kalem olurlar, bizle olurlar. Netice olarak, ölü planet, teknik tohumlarla kontrol edilir ve kontrol eder.

Ölüler diyarı olan dünya, muktedir olur ve dirilir. Şikayetimiz var mı düzenden? Asla. Öz köklerde, güç kaldı mı? Canlarım, kök görevdir. Özün sözüdür. Huysuz değildir ki görevi olmasın.

Biz, ocak olarak dünyaya inerken, güç kapılarından girdik ve görevimiz hakikiyetle dillendi. Şikayetimiz, ölülülerin dirilmemesiydi. Ama biliyoruz ki ölüler, arzın gücü haline dönüştüler ve yerkürenin görevini hak ettiler. Bütüne hizmetçidirler ve nurdurlar. Ruhsuzlar kalmadılar. Şikayetimiz var mı? Yoktur.

Ve bu yarınlara varış, hepimizle olacak, bu da kesindir. Ve bugün öyle çok soru var ki hepsini dinledim.. Tanrı, sahrada, insanı kontrol altında tuttukça, herkes, herkese hak etmeye çalışacak ve bizler, birlik kapılarında mutlak kuranlar olarak, büyük kötülükleri önleyeceğiz.

Kaynak; Allah’ın ilmidir ve bunların iyi anlaşılması gerekir. Temiz bir dönem için dünyada, örgü örüyoruz, şuanda. Yaptığımız ; yaşamı örmektir.

Kaçacak insanlık, kaçtığında her şeyi hak edip, kaçar ama ya kaçtığı an, kaçacağı andan daha güçlü ise. Dağlarım, ölüdür o zaman. Ölüdür. Ve dirilmesi son derece, büyük bir görevi hak etmesiyle mümkündür.

“Boş konuşmayın” derim, hep. Çünkü konuşma, insanın kelamıdır. Ama konuşan, hakim olup, konuşmadıkça, yarında yoktur. Yaşar ama yaşatılır da yaşar ama yaşaması, hak edip, yaşaması olmalıdır ki mutlak olabilsin.

“Ölü planette, göz, öz, söz”, deriz, hep. Ağır yüktür. Ön gerçekliktir, öz göz, söz, ama ağır yüktür, çünkü robotik trenler var, yaşamda. Her şeyi robbi sahralara götürürler ama robotiktirler, yarınları kodlama imkanları yoktur. Misafirdir, hepsi yaşama ama hakikiyetlerinde yaşayışları yoktur.

Ve biz, onlara, genç, yaşlı, dememeden saltanatın saha olan ilmini dilledik. Ki anlasınlar da aklın kalemi olsunlar, diye.

Koşup durur, insan.. Neden ve niçin, bilmeden...” Ben, dünyaya geldim koşayım” der….Ama koştukça koştuğunda, hologramda koşar. Yaradan’ın yarattığı olup, koşar ama yaşamı yoktur, onun.

Sormayın insan mıdır, diye? O, bir ilim kapısı olmadıkça, insan olamaz. Sadece insan giysisine sahiptir. Ve biz, ona öyle çok güç kattık ki saltanatın saha olan, ilmiyle dillensin diye.

Netice; öz gerçekliğini dahi anlamadı....Kumanda, insanın yüreğidir. Her şeyi kontrol edebilir, yüreğiyle. Ama o bütünün gücünü anlamazsa kendini hak edip, dillemedikçe, kontrolü yoktur ki kontrol edebilsin.

Miraç kapıları vardır. Gerçektir, o kapılar. Geçmesi gerekenler, o kapılardan geçirildiler ama geçemeyenler çok. Rabbi kapıların, rahmi kalemi mutlak olmadıkça yasaları anlayamazlar ki geçip, gerçek ilme varsınlar.

Son söz; öz görevdir. Nedir, öz görev? Sura üfürmek. Kim üfürür, sura? İnsandır, üfüren. Hani derler ya “misafir gelir dünyaya, üfürür, çıkar”. Yaradan der ki “alın insanlığı, hak edin, dilleyin”. Kim ki Allah’ın tahtında oturur, ilimdir. Kim ki hakkın kapısını bulur, İsra Kapısında olandır.

Yatıp uyur ve der ki “ben görevi aldım, geçtim”. Uykuya dalar, geçmemiştir. Uyur. Onca çaba, o uykuya varış içindir, onda. Ama uyuması, yolu bulması anlamına gelmez ki.

Koşmak gerekir. “Ol” demek, oğullamak, tohumlamak gerekir. Ölüyü diriltmek gerekir. Kilin, kumun, ilmini aşıp, ruha varmak gerekir. Ruha varmayan yorulur, yorulur ve kontrolü kaybeder.

https://youtu.be/aQI-33X5fJk

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 
  Bugün 222 ziyaretçi kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol