Birlik İlmi
  KARANLIĞIN IŞIĞI (9), 4.AKIŞ 1.BÖLÜM
 

31.EKİM.2018 TARİHLİ KARANLIĞIN IŞIĞI (9)
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, 4.AKIŞ 1.BÖLÜM

Ellerinizi tuttuk, yaşamınızı hakettik. Eliniz elimiz oldu. Hakettiğiniz, halikiyetiniz hak teknikle kutsal tohum olup bütüne hizmetçilik yaptığımızda sisteminiz sessizliğimizde oldu. Biz elleri ellere ulaşan, yolu tohumlayan ve kodlayan olarak mutluyuz.

Umutlarımız öksüz kalanları kodlamaktı ve kodladık. Kantar Allah’ın ilmiyle tohumları tarttığında, “Aklın kapısı”nı bulduk ve o tohumları kodlattık.

İşimiz neydi bizim? İnsanlıktı ve insanlığın hasatıydı.

Bu can bize “eşya” oldu geldi. Dedi ki “Gel, gerçeği anlat.” Geldik ve gerçeği anlattık.

“Ağır, çok ağırız.” diyorduk. Aklın tahtında akıl, çok da ağırdı bizden ve biz o tahta vardık ve hak teknikle, hakk tahtın toprağında tohum olduk.

“Gerçek insan, Allah’ın tınısını duyan insandır.” dedi. Ve biz Allah’ın ilmiyle kodlama yaptığımızı bilerek, ağır yükü hafiflettiğimizi, seslendirdik, dilledik.

Koştuk, yorulduk ama koştuk… Hep koştuk. Ummanlara kuran olduk, toprak olduk; çok koştuk. Koşan koştukça koşar ve halikiyetini, tahditsizliğini diller.

Biz cennet insana, cennet olduk. Şarkımız şafağımızdı, aşkımızdı. Ama bizim has tahtımızda imparatorluğun gücü vardı.

Körden göz çıkardılar. Sözdü göz zaten ama sessiz sahrada insan sözsüz olduğunda, gözünde körlük olurdu. Göç kapılarında bunu anlattık.

Hat çizdik ve dedik ki “Hakkı, hakikiyeti dilleyelim, haktan, tahtan uzaklaştık ve dedik ki “Han, insan olsun, handa halikiyet, hakikiyet teknik tohum bütünün gücü olsun ve biz “ruh”suz olmayalım.”

Kaçtığımızda kaçan, kaçtığını anlattı… Ama kaçanın kaçtığı anda, her anda kaçtı yaşamdan. Biz o kaçandan kaçtık ve hakikiyetin hak tekniğinde “kelam” olduk.

Kimdi kaçan? İnsandı ama kaçan kaçtığınca kaçtıkça, kaçtığında her andı kaçan… Seviyeli ve çok güçlü bir kayıttı olan.

Muhammet dedi ki “Ana kapıyı kapatma, aklın kalemini kodla ve bütüne hizmet et.”

Biz aklın kapısıydık zaten. Kelam, kalem ve biz, “mutlak olan insan”dık. Eller ellere vardı, yarın “kuran” oldu ve biz “mutlak” olduk.

Korku Allah’ın kültüydü. Biz o kültte korktuk. Korkumuzdan “Mutlu, huzurlu bir yaşam olur muydu acaba?” diye dürümlerde dilendik ve korkuydu bu bize.

İsmim, “insan” değil Allah’tı benim… Aklım, kelamdı benim… Yarınım kurandı benim… Ama ben hep insanlıktım.

Kontrol dışı bilgim asla yoktur. Bunun içindir ki bedel ödetmeden “Hakkın kalemi” oldum ve murat ettiğim her anda muktedir oldum.

Başka bir sahra yoktu bedenim için… Her anda olanın sahrası da her andı.

Kuran, Tanrı hepsi insanlığın ilmiydi… Ve bizler kelama kalem olanlar, hakkın kapısında mutlak olanlar ve şarkılarda ve tüm sahralarda “kervan” olanlardık.

Körün körü olsak da yarının ilmiydik. Kinin kelama inmesi, kıranın kelam olmasıydı. Ve biz kine “kelam” olduk, kıranı “kuran” yaptık, toprağa tohumladık ve onu toprakta kodladık ve “ölü” olarak yaşattık… Ölü olarak yaşatmamız, ölmeden ölüşüydü onun. 
Kucak, insan kucağı… Yasa, ilim kaydı… Biz SA HA ve her an olan mutlak kuranlar.

Yular istedi yaşam… Yular yoktu sahrada ama insan hep yular ister, bilir misiniz? Her insan kendisini tutup taşıyacak birini ister ve ona “Sen benden ötesin.” der. Ama insanın kendini kodlayıp kendini halik kılması, onun toprağa tohum olmasıydı ki bunu başarabilecek dürümde olsa da herkes, kendince “ilim” diye dillediği o yoğunluğu, “biliş kapıları”nda bilmeye çabalar.

Bana sorma “Neden dünyadayım?” “Ben yokum.” zaten dediğim an, “Peki sen yoksan ben, neden sende olayım ki?!” dediler. Yakışır mı insana bu?! Ben yokum, sen ol diyedir benim yokluğum. Bunu anlayamadılar…

Ve sanki beden almamışım, sanki yarına varmamışım, sanki ölüymüşüm gibi davrandılar. Bütün ötekileştirdikleriydim ben. Ama her ötekide kalemdim ve her andım.

Şimdi; “karanlık” dediler. Ama kaynaktı karanlık. Ölü; ölü, bütünün kültüydü, her andı ama ölü olması kurulların toprakta tohum olması içindi.

Yer, erdiği anı diller. Kök, göklerin dürümlerinde dinletir yüreğini. Eşya, şafağın dilidir ama aşk, her biridir. Aşkın her biri oluşu, her bir sahranın kaynak oluşudur.

Geniş; her bir ilim, her bir yaşam, et kemiği kodlar ama geniş, bir tek kelamda “kuran” olur, ölüyü tohumlar ve kodlar.

(Devamı 2. bölümde)

https://youtu.be/g4ZuKyFthc0

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 
  Bugün 249 ziyaretçi kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol