Birlik İlmi
  KARANLIĞIN IŞIĞI 6-1
 

KARANLIĞIN IŞIĞI (6/1)
10.10.2018

Dert mi yaşam!? ALLAH SAHRASI, “SİYAH”sa; niye KARA IŞIK, YARADAN İLMİ’ni HALİK kılmadı!? Niye KURAN, toprakta toprak olmadı!? Niye SİSTEM, “YEŞİL” kaldı!? Neden toprakta kulluk yapanlar, TANRI TAHTI’na KELAM olmadılar!? ALLAH, tek “SİYAH”ta TOHUM olur. Öyleyse, niye RUH, SAHRA olmadı o “SİYAH”ta!?

ALLAH, “TANRI” mıdır!? Yoksa “SAHRA” mıdır!? Yoksa “YARIN” mıdır!? Hani nerede O!? Bilen var mıdır!? Anlayın! anlayın ki HAS olup AK olun!...

Ölü mü yoksa diri mi!? Hilal midir!? Hasatçı mıdır!? Hakkı, hakikiyeti anlatan mıdır!? Anlayan mıdır!? Hangisi!? Ben derim ki hepsidir!... Hangisi, hangi ZAMAN SAHRASI’nda ise O’dur; O “BİR TEK” olan O’nu, kodlarla sınırlayamazsınız…

Sen, ALLAH’ı ALİM mi sandın!? Alim bile; O’nun ruhunda kodlanmadıkça; hasat yapamaz. Hani insan ölüydü ya!... Hani yaşam; kültsüz, güçsüzdü ya!... Hani KAYNAK, “SİYAH”tı ya!... BİR TEK, “SİYAH IŞIK” yaşama indi ve TEKNİK TAHDİT koydu. O tahdit, “SİYAHIN İLMİ” ile kondu.

“Borç ödenir” derler. Öder miyiz yoksa ödetilir mi!?

BARIŞ, yaşamdır; SAVAŞ ise yarındır… SAVAŞ, BARIŞ’ı tohumlarken; ZAMAN, SAHRALAR’ı kodlanır. “OL” deriz olur!...

Murad ederiz ki insanlık, kendini anlayabilir. “ANA KALEM” olur; hologramı aşar ve tüm insanlıkla dürümlenerek her bir SAHRA’yı, has tahtında; diller, dirilir, yarınlara varır… “OL!” der; “TOPRAK” olur!… Onur duyar; AŞK olur; RUH olur; MAYA olur!...

Onur duyar “OL” dediği için!... Onur duyar “RUH” olduğu için!... Onur duyar; “ASA” olup “SA HA HALİKİ” olduğu için!... Onur duyar; “OLGUN SAHRALAR”ı HASAT’a KAYNAK yaptığı için!...

Başlangıçta, “YARIN” yoktu; “YAŞAM” yoktu; “SES” yoktu; “IŞIK” yoktu ve “ASA” da yoktu!... Sonra “IŞIK SAHRALARI” oluştu… Sonra “RUH” oldu… Sonra “KODLANAN NEFES” oldu ve sonra “NUR” KURAN’a vardı; “IŞIK” SAHRA’ya indi ve yarınlar kodlandı…

MEDİNE, insanı, anlar mı bilmem!.... Ama İNSANLIK BOYUTLARI, her anı anlayacaktır… Bilecektir “BİR TEK” olduğunu; “TOHUM” olduğunu; “MUTLAK” olduğunu; unuttuklarını, ANA KALKANLAR’la, “ALTIN SAHRALAR”la hatırlayıp anlayabileceklerini ve hakim olabileceklerini…

Beden; teni, HALİKİYET’le kodlarken; MEDİNE, KALEM’e iner; “SİYAH”a, diriliğini diller. Side, “SAHA” olur; Kör gözünü, görür kılar ve zarar önlenir…

Dert mi yarınlar!?... Mutlaka dilden, dirilikten geçene dert değil de ne yazık ki HALİK olmayana ve HASAT yapmayana derttir!... Kin, insanı “KİL” yapar; kırar; kırdırır!.... “KİL”, kırıp kırılan SAHRALAR’da, tenden tenleri ayırır!...

Ölmek, ölümlü olmak işte böyle başlar. Herkes, herkesten geçemez ve ölüp “SİYAH” kalır… Ölüp “SİYAH” kalmak; KELAM’sız HALİK olmaktır. Her insan, KELAM’sız kalıp HALİK olamadığında; “SIR” sınır çizer ve yaşam, SESSİZLİK’i kodlar ama KELAM olup HALİK olur da SONSUZ SAHRALAR’da kodlama yapamazsa; “AKIL SAHRASI”, “SIR”dan, “SIR”rı hakedip açmaktan; kodlanmışlığı koruyabilmekten; İSLAM olmaktan; “ÖZ GERÇEKLİK”ini ayırır.

Ve sorarlar; “netice ne?” diye... Anlatayım!....

ANA KAPI, hep “İNSAN”dır. O kapıyı alan, akıtan, kodlayan ve yoğunlaşıp ışığa katan; İNSAN’dır… Peki insan, “SİSTEM”midir!? MİRAÇ KAPISI mıdır!? “ULU SOFRALAR”a oturan mıdır? Hani “ALİM”di ya!... Hani “HAKİM”di ya!... Vardı da! Yoksa yok muydu sonsuzlukta!? Ya da kontrol dışı mıydı YARINLARDA; OLGUN SAHRALARDA!? Perdeli miydi yaşamlarda; KAYNAK IŞIK’ta!? Sayfalar dolusu yaşam kodlayan İSA, “SİYAH”ında, “SARI” mıydı yoksa!?

Ve soran, bilir… Kim soru sorarsa, bilendir o!... Sorduğu, kendidir… Dillediği kendidir… Diriliği, HALİK kılan ve SOM ALTIN IŞIK olan kendidir!... Sorusuna cevap ararsa; kendinde arayacak o!...

Ölü Planet sormaya başladı!... Bu, mutluluktur!... Ölü Planet, dillemeye başladı!... Çok mutluyuz. Çok!... “ÖZ”ü, “SÖZ”ü olan, “İLMİN KALEMİ” olur ve sorduğu tüm sorulara yanıt verir... Verdiği yanıt, “KELAM”ıdır ve “KURAN”ıdır… Onun “SANAL” olmadığı kesindir.

Ölüm geldiğinde dinleyin “YOL”u. “YOL” size İLMİ anlatmaya başlayacak… Sormayın!... Dilleyin!... Ona, “ben, BİR TEK’im” deyin… “Ölüm beni dinler” deyin… Sonra deyin ki “ben, ölümü türleme için dinlettim!... Türleniş, tüm zamanlar için “IŞIĞIN SAHRALARI” oluşsun ve RUH, sorumsuz olmasın diyedir…

Bunu, insan yapar!... anlatın!... Ölü Planet, dirilmektedir!... Bunu da anlatın!... Yine anlatın!... Al toprağını, İLME var!... “SUR’a üfür; YOL”u kodla!... Şeytanın şarkısını, ölüye (sanal olana); dinletenleri, dilleyenleri, kodlayıp HAKİKİYET’ten ayır… Bunları yap!...

Öldükçe, Ölüler Diyarı Dünya, dinleşir dilleşir ve DİN TEKNİĞİ’ni aşar; DİL TAHDİTİ ile YOL olur, RAN olur; BİR TEK olur; ayrılık biter… HALİK ALİM, HAKİKİ İNSAN olur; RUH olur…

Muhammet, insanı anlatmak istiyor. Bunu, ağır ağır alalım ve kodlayalım… AŞK SAHRALARI’nda dilleyelim… Onu dinliyoruz!…

(Ses Kaydına geçildi.)

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 
  Bugün 221 ziyaretçi kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol