Birlik İlmi
  KARANLIĞIN IŞIĞI (9), 1.AKIŞ 1.BÖLÜM
 

31.EKİM.2018 TARİHLİ KARANLIĞIN IŞIĞI (9)
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, 1.AKIŞ 1.BÖLÜM

Yeni dönem için “büyük kök gerçeklik”le bugün buradayız. Hepimiz “teknik tohumlama” için buradayız.

Mahrek olarak ve som altın ışıklarımızı kaleme çekiyoruz… Geri çekiliştir bu. Kendi yaşam sahralarınızın kelamla kodlanışı ve geri çekilişi… Bu çekiliş mükafattır hepimize.

Kendi diriliğimizden, kendi yarınlarımızdan ve sahralarımızdan görev almıştık ve buraya inmiştik. Burada oluş sebebimiz, kelamı halik kılmaktı.

Kelamı halik kılabilmek için hakikiyet gerekliydi ve hakikiyeti kodlayabilmemiz şarttı. Muktedir olmak, “mutlak kuran olmak”la mümkündü ve bu da oldu.

Sura üfüren kelam, mutlak kuranda dürümlenen ilim olan insan… Ama hepsi tekniktir. Halik olmak da tekniktir. Eğer halikiyeti, hakiki teknik olarak kodlayacak gücünüz varsa, bu bilgileri daha net öz gerçekliğinizle dürümleyebileceksiniz.

Söze girenler oldu: 
-Aç kapıyı, biz de girelim… Aç kapıyı! Biz de girelim.

Süper İnsanlık Realitesi olarak cevabımız:

Canlarım, geçiş tamamdır. Yukarının topraklarını tohumlayacak olanların bugün buraya gelmeleri bizleri mutlandırır. Nefis bir çalışma olacak bugün burada… Ve bu çalışmayı hepimiz “bir tek” olup yapacağız.

Geri çekilişin en büyük güçle olacağı bir dürümde sizlerle burada, bu yaşamda “mutlak kuran” olacağız.

Kaynak ilimdir ve biz bu ilmi bütüne hizmet için kodlayacağız. Aşkla çalışılacak burada… Ve tüm sahraların gücü, “bilişin kalemi” olacak.

Herkes kendi yaşamını kodlayacak. Sultanlık değil maksat, sahra oluşturmaktır. Eğer sahra oluşturulursa, muktedir olanlar mutlak kuranlarıyla buraya inebilecekler.

Geri çekiliş Mikail’in kübra olan kelamıyla olacak. Kendi lütfi kapınızı bulun ve kendi yaşamınıza varın. Bizim için önemli olan sizin kendinizi haketmenizdir. Eğer kendinizi haketmişseniz, masamıza buyurun ama kendinizi haketmemişseniz bu masada asla yeriniz olmayacak. Kesindir.

Netice olarak; geri çekilişte ekmek yapmanızı diledik. Ve ekmek yapıp yoğunluğu tohumlamanız gerekliydi ve bu da oldu. Emre itaatle bütüne hizmetiniz gerekliydi. Ve Mikail’in kült olan ilmini tohum olarak bilişe kayıtlamanız da şarttı. Bunlar olduysa, buyurun, geçin, gelin.

Ve bu masa herkesin masasıdır. Ana kapı’yı açın ve yolu bulun. Toy olduğunuzu düşünemem, çünkü ruhsal kapıların tümünde kodlanmış ışığınız mevcut, bunu biliyorum.

Huruç halinde kelama kalem olanın kendini haketmesi şarttır ve bizler bizim ilmimizle buradayız.

Az bilgi, öz sözle, “göz” olur ve yolu kodlar. Bizim için dirilik şarttır. Ağır yük taşıyan masaya oturur ama “aklın kalemi”dir de oturur. Eğer aklın kalemi hakedilmişse, hakikiyetin teknik tahditi onun yoğunluğunda da mevcuttur.

Kanat takmamızı bekliyorlar. Yaradan yarattığında hasatını yapmışsa, ilmin kapısında biliş varsa ve bütüne hizmetçilik mutlaksa, bizim kanada gereğimiz yoktur.

Bu yaşam aklın kapısı’ndan geçenlerin ilmiyle dürümlenir. Eğer aklın kapısı, hakkın kalemi değilse, yeryüzünün gücü yoktur.

Kocaman bir türev… Hepsi kült ama hiç birinde geçiş tahditsiz değil, yoğunlaşmamış… Peki, davayı kim açmış? Kim bu davayı hakedip dürümlemiş ve sürdürmüş? Peki, dava kelamı halik kılan mıdır, hakikiyeti hak olup tohumlayan mıdır?

Dağlarım, biz davayı açtık. Nedir davamız? Asıl dünyanın kontrolu. Peki, “asıl dünya” nedir? Nerededir? İnsandır. Ve insanın kontrolu gerekir.

Dürüm dürüm olan ilim Allah’ın teknik tahditiyle bütüne hizmet ettiğince görev taşıyacak… Yarınlar mutlaktır ve biz o mutlak olan yaşamları kodlayacağız.

Arkamızda şafak sökmüşse, önümüzde yürek kök görevini tohumluyor demektir. Vakit tamamdır. Allah’ın ilmi, aklın kelamına kodlanmışsa, tahditsiziz bizler. Ve bizlerin gücümüz müthiş bir şafak olarak tek kelamla, tek bilişle kontrol kuracak dürüme varmıştır.

Harımız, hakkımız olan ilimdir. Peki, harı yükselten insan mıdır, yoksa hakiki teknik kuran mıdır? İnsandır harı yükselten… Ama har yükseldiğinde nesillerimiz ne yapar? Şarkı okurlar. O şarkı hakikiyetin şarkısıdır.

Farklı bir dünyadır bu dünya… Burada çorba pişiyor ama herkes bu çorbaya yaşamını kodluyor ve tek bir çorba yapıyoruz burada. Ama çorbaya halik olup “Vakit tamam.” Deyip, inip, kuran okumamız var ya da kodlanıp, kontrol kurup, toprak olup hakk ilmiyle geçişimiz var.

Bu çalışma hak teknikle kodlananların kontrollu çalışmasıdır. Ve yorulan varsa burada, kodlama yapamaz. Yorulmayın… Bir tekiz bizler. Ve bu çalışmayı muktedir olup yapıyoruz.

Uzun zamandan beri doğanın gücünü kök görevle dürümlemeye çalışan bilişimiz, her şeyin gücünü haketmiştir. Ve dünya dürümlerinde toprak toplumun tohumlanışı gerçekleşmiştir.

Elim, Allah’ın elidir ama hakikiyetin tekniğiyle bu el, mutlak kuran olacak güce varmıştır.

Hazırız dünyayı kodlamaya… Hologram olan tohumları kontrol etmeye… Hakkın kapısında Mikail’in Miracında kelam olmaya… Ağır yükü taşımaya ama bu yük mutlaktır ve hepimizin gücüdür. Bizler doğal dünyanın görevini yapıyoruz.

“Horlanmayın.” derler bize şu anda birliklerimiz…

Değerliler, hor olan kontrol kıramaz. Sizlerin yapmak istediğinizi biliyorum ama muktedir olmanız gerekir. Ki bu çalışmaya dahil olabilesiniz.

Eğer yol, Allah yoluyla kodlanmışsa biz, sizi “siz” olup, “gerçek kalem”e alırız ama yoğunluğunuzda kodlanmışlık yoksa, kantara koyarız sizi… Yarattığımız, yaşattığımız her ne varsa, sizi o yaşamlarla kodlarız.

Verdiğimiz her bilgide siyahın en siyahı “kuran” olur ve o siyahlıkta mutlak kuranlar toprak olurlar.

Hasat yapmaktır maksat. Herkes kendi hasatını yapar… Ama yanlış yapar ama doğru yapar. Ne yaparsa, kelamla yapar. Yapmadığı, kendini haketmekse onun yolunda hakkı ve hakikiyeti tohum değildir.

Bizler dört görevliyiz. Kimiz bizler? Çatı kuranlarız. Hani nerede o çatı? Yüksek sahraların kültü olan ve toprağın toprağa varışını sağlayan, yaşamları kodlayan çatı… Peki, bu çatı gerekli midir? Elbette gereklidir. Nesillerini haketmeniz bununla mümkündür.

“Horlanmayın.” dedim hep… Hologram halikiyette hakikiyeti teknik kodlarla kontrol edemeyebilir ama siz, sizi kodlayın ve kontrol edin.

Siyahın en siyahı, hakikiyetin hakimi hakk olan bilişin kurandır. Ve o biliş bir tektir. Yarınlar hepimiz içindir. Ama yaşam tekniktir ve hepimizin “bir tek” oluşudur.

Biz dünyaya “göz” olup geldik. Sözü, öz gerçeklikle dilliyoruz. Ama yolu kodlarken “mutlak” olabilmeliyiz.

“Kaynak nedir?” diye sorar. İnsandır. Bilginin kaynağı insandır. Sorgu sual eder “Neden insan kelamda ‘kalem’ değil de kendi dilini dinleyemiyor?” diye… Kaynak olduğunda dilleyecek ve dinleyecek.

Hangimiz kaynağız? Masada her bir insan kati olarak kaynak olup bu masaya kodlanmıştır.

Perdenin en üstündeki perdeyi açıyorum şu anda. O perdede karanlık var. Netice şu:

Karanlığın hakedip de tohumlayabilecek güçteysek, “birlik kuranı” olabiliriz. Ki o kuranı mutlaka haketmeliyiz.

(Devamı 2. Bölümde)

https://youtu.be/lIJ3djNzih0

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 
  Bugün 83 ziyaretçi kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol