Birlik İlmi
  KARANLIĞIN TINISI OLAN İNSANLIK (11-1)
 

KARANLIĞIN TINISI OLAN İNSANLIK (11/1)
08.04.2017

Savaşımız, zırhımızı giydikten sonradır. Size bilgi verirken, savaşçı olarak verdim. Her verdiğim bilgi, ilimle tohumlanan biliştir. Büyük Kült olarak zamana indim; yolu açtım; nefese vardım… Ben, diri olarak cevher olup yaşama geldim… Adım Nefes’tir benim.

“Barış” dediğiniz, yaşamın sırrıdır. Siz İsrafil olun; barışın bakalım ne olur!? Ses olur mu!? Yoktur ses, barışta ama savaşta, Sistem; sizi, size kapı yapar…. Orada siz, sizle dilleşirken; kelam, hep Levhi olur ve çatışırsınız yaşamlarla.

Siz; barışı, biliş mi sandınız!? Barış, Levhi’de olur. yaşamda yoktur barış… Siz, barış için savaşırken; savaş, sizi sizden cevhere katar ve barışın, nihanda ilmi olur o yürek…

Savaş; balın, barın kalemidir… Bal, irade ile yaratılan insan sırrıdır… Ve sizler, o bilgiyi hak edip dillerken, bardasınız (Işık Barı’ndasınız)… Orası; ışığın, sığ olmayanlara, İnsanlık Levhisi olup akışıdır…

Sizler, cennetlere insan olup inenler değilsiniz… Siz, insanlık için cennet olanlarsınız. Sizin yaptığınız, güç kayıtlamasıdır… Sizler, Rahman olan insanlıksınız… Suya, Görevlileri koyun. Onlar, yüzerler onları su boğmaz ama suya, yaşam sırrını bilmeyenleri koyun. Onlar, o yaşamda boğulurlar… İşte Canlar, İnsanlık Boyutları, bu nedenle dünyadan, Gök Sistemleşmesi için iş bekler.

İşi, Dünya yapacak… Zaman Sayfası olan Dünya!… Dünyanın atı, yüreğinizdir. Yüreğiniz, dünyayı taşır ama sizler, cevhere inmeden, yaşama inemezsiniz… Sizin ilminizi hak etmeyen, yarını tohumlayamaz ve ruhu, Kuran olamaz onun…

Kuran insandır. İnsanı dinleyenler, her bilgiyi okuyabilirler ama insan kelamda olmadıkça; onu okuyan, anlayamaz… Okunabilmesi gerekir… Dilleyebilmesi gerekir tüm ilmi… Hak etmesi, Sistem olmasına bağlıdır… Her insan, Bilgi Kalemi’nde, bir Sistem’dir… Kendini dillerken, kalem olup insanlığı diller…

Her insan, insan soyunun kuludur… Öfkeyi aşar ve yaşamı kodlayarak hak eder. Sizler, Sistem Cevheri Kodlanışını sağlarken, Sistemleşerek sağlayanlarsınız… Sizin yürekleriniz, tükenen her insanı hasata kodlayan biliştir…

Eşyada ilim yoksa; tükenenlerin, sizinle olmaları imkanı olacak ya oldurulacak ise sizce hak edilmelidirler…

Bütün kütlemizle sizi anlamaya çalışıyoruz… Samanyolu sizi hak etmeye çalışıyor… Sizden istenen, Esmalar’ı hasata kodlayanları da tohumlayın. Onlar da hasat olsunlar ve Rahman olan yaşam, oğullarını korusun… Ocaklarını yakın. İlm-i KAHA olanları tohumlayın ve kodlayın ki hak etsinler…

Sizden daha çok görev isteyenler var. Biz, onları hak etmeye çalıştık. Ne var ki hakim olamadık ve onların tınıları kodlanmadı… Bunun için bugün size geldik. Sizden görev istedik. Sizden geri çekiliş için insanlık istedik. Anlayın ki hak edelim… Anlayın ki hakim olalım… Aha bu!…

(Ziyaretçilere hitaben:)

-Sevgiyle sizleri kucaklıyorum. Bugün dünyamızı ziyarete gelenlerin anlamaları gereken şudur: Bu dünya, ummanlara görevlidir. Bu dünyayı anlamanız için hasat olmanız gerekir.

Sizler, dünyamızı ziyaret ederken; bizi, bizden bize tanıtmanız gerekir ki bizler, sizi hak edip dinleyelim diye mi düşündünüz!?

Bunu, size sormam gerekir: Cennetlere insanlığı koyarken, hangi insanı, hangi yaşama koydunuz!? Niye dünyaya, insanın cennete ulaşması için kodlama yapması gerektiğini açıklamadınız da dünyanın ekmek (ilim) yapması gerektiğini ve yaptığı ekmekte kalem olması gerektiğini dillediniz!?

“Hasat mı yapacak insan, kalemle!?” diyerek açık vermediniz hiçbir bilgiyi… Sadece “insan hak etmeli ve cennete girmeli!” dediniz…

Yarın için insanın, hakiki insan olması gerektiğini açıklamadınız!... İnsan, hakiki nasıl olur anlatmadınız!...

İnsanın, tınıyı duyamadığı ve kelamda olamadığı zaman, kendini bilip hak edemeyeceğini anlatmadınız!…

Çatıyı kurmak için çatı olmak gerektiğini açıklamadınız!...

Dünyanın etkisinin, herkes için aynı olduğunu ve dünyaya inenlerin her birinin aynı şevkle ve aynı geçiş için geldiklerini açmadınız; Dünyalılara anlatmadınız!...

Çürük müydü dünya, yoksa çürütülmüş müydü!?

Tüm insanlık iyi bilecek ki sizler, dünyayı hak etmeden Dünyalı olmaya geldiniz… Bizden beklediklerinizi biliyoruz… İlim bekliyorsunuz… Siz, insan istiyorsunuz… “İnsan” dediğiniz, kelamdır. “İsrafil” dediğiniz ise yarındır!...

Değerliler, ben Dünyalıyım… Düzen’i kurmaya gelmedim… Ya da Nizam’ı tohumlamaya da gelmedim… Ben niye geldim bilir misiniz!? Karanlığın tınısını hasata kodlamaya geldim… Ben; yaşama, ilim için inmedim. İnsan için indim…

Ha diyeceksiniz ki “farklı konuşuyorsun.” Öyleyim!... Neyi dillemem gerekirse onu dillerim… Bugün size, kil ve kum olan insan olup sesleşiyorum… Ben, yarın olursam, sizce değil; hakiki ilimce konuşurum ama siz, kelam için; hakim için; BSUİ için yaşıyorsanız; anlayın ki yarında yoksunuz… Siz, sizi hak etmeden yarına varamazsınız.

Cennet, size insan olup gelir. Siz cennet olun ki onunla bilişi hak edin… Siz, bana beden ile gelin. Ben, size biliş ile geleyim…. Siz, bana nur olup gelin. Ben, size cemaat olup geleyim… Ama ben olup gelirsem eğer, siz hepiniz, bana beden olmaya gelirsiniz ki ben, bunu istemem…

Torba torba Rahman olan; Yolculuk İlmi’ni dilleyen ve yolu açan ile Bilgi Kapısı olurum. Kuran okurken, kul olur; Kuran olurum… Oğul verirken, okuma yazma bilenlere okuttuğum bilgileri, hasatta kodlayarak tohumlarım ki her kim varsa yolda, toplantılara kaynak olabilsinler ve kendilerini, hakiki insan olarak hak etsinler.

Cennetlere, Cevheri Kalemler’i koyarken, “ben Dünya” derim. “Badana yapalım” derler dünyaya… “Dünyayı hak edelim” derler. “Badana ne ki!? Siz sıvacı mısınız!? Öyleyse sıvayın yarınları!... Sıvayın yarınların nefesi olan ilimleri!... Ne var ki siz, o bina olmadıkça; binayı, sıvasanız da sıvamasanız da has tınıda yaşamınız olmaz…

Cennetten insana varan kim varsa; kelamda kendindedir. BSUİ olup yaşama varan kim varsa; nihan olan kalemdir ve biliştir…

“Telif” dediler. Dedik ki “hak edin o telifi hakim olup dilleyin…” “Biliş” dediler. Hologramda, biliş olmaz… Aşın hologramı; hakim olup dilleyin ve bilin!… Unutmayın ki misafirsiniz yaşama… Her biriniz, kendi yolunuzdan geldiniz ve dünyanın nefesi olup dünyayı, hakim kılmaya çalıştınız. Tinsel çelişkileriniz oldu. O çelişkileri, hak edip dürümleyip aştınız. Ya da hak etmedinizse aşamadınız. Aşmanız için, çelişip çatışmanız gerekirdi.

Size beden verdik… Yoğunluğunuza kalem verdik… Yarınlarınıza nefes verdik… Cennet verdik size… Siz ki hakimsiniz, ağırsınız; Kendi yolunuzu bulun ve bilin. Ergin Sistem, ekip halinde kodlama yapan Sistemdir… Ekip olmadan, kalem olunmaz.

Çalı, Halik’te olur. Çırpı, Hakimde olur. Halik olan, Hakim olmadıkça; çalı çırpı değildir… Çalı olmak için hakim olmak gerekir. Saygılar sunuyorum hepinize. Bizi ziyarete geldiniz… Dillediniz bizi… Bizim, Zaman Kapımız oldunuz. Bizleştiniz; BİZ olduk…

Siz çırpı olun; gelin, çelişelim; geçin, dirileşelim; kalemden, kelamdan, insandan yüreklere varalım… Altın Tını’yı tohumlayalım; ağır yükü taşıtalım… Her insan; kelam, kalem olsun; ağır, hafif olsun… Çürükler tohumlansın. Yol, ilim olsun; insan soyu, kontrol kursun…

Çok mutluyuz ki Halik olanlar, Hak olup; tüm insanlığı Hakkiyet’le korurlar.

Özen ister yaşam… Özen ister insan… Özen ister yarınlar… Özen ister her anda kul olan Sultanlar… Uluların kulluğudur istenen…

Şimdiden, gerçek şimdiye ulaşmak için cennet olmak yetmeyecek… Cennetlere cevheri görev de taşımak gerek… Şimdilik!…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 
  Bugün 166 ziyaretçi kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol