Birlik İlmi
  KARANLIĞIN TINISI OLAN İNSANLIK 3, 3. AKIŞ 1 BÖLÜM
 

11.01.2017 KARANLIĞIN TINISI OLAN İNSANLIK 3
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 3. AKIŞ 1 BÖLÜM

Devi kaldırın yürekten, bakın o dev ne olacak?... Yüreğiniz yoksa o dev hepinizde çok ama çok ufak bir yaşam olacak.

Hepiniz birer devsiniz ama bu dev, kelam ilminde kendini dürümlediğinde; hakkın kapısını açar. Ama kalem olmadan kelam olduğunda, aklın tınısını duysa da; yaşamı olmaz.

Batılı toplumların çokları korundular, yoktular, haktılar, tınıydılar, hasatçıydılar ama yoktur dünyada böylesi diyecekseniz; hakiki insanlık hepinizin diriliğinde var olan insan, bilginin hakimi olan insanlık BİSUİ’dir!...

Batı yada doğu, her anda var olandır o… Barış, sevgi, umut ve imparatorluğun ilmi olan insanlık…

Devinim arttıkça artar ve yüreğiniz kontrol kurar. Bu gün burada bu mecliste devinimi az, çok az kodladık. Yoğunluğu en aza çektik ve dedik ki; “dünyanın teni olanlar kendilerini kontrol etsinler ve bu gün burada mutlak kapıları kapatalım ve herkesi hak ettirelim”…

Ne oldu bilir misiniz?... Birliklerimizin çünkülerle kodlamaya başladıkları anda gördük ki o çünküler de kaynak kırılmaları olmaya başladı. Her şeyi izah etmek, çünkü bu, çünkü şu… Ama izahın dışında bilişi tohumlayanlarda kodlama hasat iledir… “Bil, ol” denir, çünkü yoktur orada… Ama daha da önemlisi, “beri gel” dediklerimin çoğu kendilerini hak etmediklerinden, bilişsiz kaldıklarını anlayıp görev istemediler.

Ağır yük taşıyorlar canlılar, çok ağır yük taşıyorlar çünkü robotik timler onların kontrollerini kendi yüreklerinden aldılar. Robotik timleri size hep anlatırım, bir kez daha anlatmak isterim.

Dünyamız Süphaneke kalemleriyle kodlandı. Süpaneke kalemleri, bu şu anlama gelir; herkes aynı sözü tekrarlıya, tekrarlıya kodlama yaptı. Ama bu söz kontrol dışı kayıtları da tohumladı. Ve birliklerinizin çokları kendilerini kare, küre saydılar. Yani Mikail’in kelamında, mutlak kapılarda, kontrol dışı kalanların kuranları kodlandı.

Savaş insanın kelamıydı, onların kelamında kantar kodlandı ve dendi ki; “size bir takım kodlar vereceğiz, bu kodları kontrollü olarak tohumlara indirin”… Hangi kodlar!?... Ses!... Birçok ses… İşte, kendi yoğunluğunuzda muktedir olan insan sistemleşmesini sağlayan yaşamların ışığındaki o sesler, çok kez kare küre seslerdi. Yani Mikail’in kelamında kuran olmayan seslerdi bunlar. Ve sizlere verilen bu bilgileri tekrar, tekrar söyleyin ki sevgi sizin yüreğinizde olsun telkinleriyle, siz hep bu sesleri tekrarladınız. “Mantralar” dendi, o da öyledir yada “şu dua, bu dua” dendi, bu da böyledir…

Ve canlılar, işte seslerin sizleri kontrol etmesi buydu… Birçoğunuz tüm insanlığın seslerle kontrol kuracağını ve seslerle kodlanacağını düşündünüz. Biz ise size dedik ki; “sistem, nizam ve düzenin gücü hepinizin kürzi kapısıdır. Siz, sizdeki kalemi alın yazın. Hangi kelam sizin yüreğinizde daha güçlüyse, o siz olsun ve bütün kötülükleri aşın”…

Olgun sistemleşmelerde bunu çoğu anladı ama anlamayanlar çoktu… Durgun toplumların bunu başarabilmesi imkanı yok diye düşünüldü ve dedik ki; “sizler kendi yüreklerinizi hak edin, hak kalem olun, mutlaka şarkınız okunur”…

Dönüp, gözleri gözlerime takıldığında baktılar ki; fantastik bir sistemleşme var. Fantastik, nasıl bir şey?... İlim yok, Hulusi kalem yok, har yok, hiç bir şey yok ama ışık var!... “Yakıştı bu” dediler… Aha yakıştı çünkü yarınlardaydı her şey, onlar bu günde yarını anlayamadılar… Gözleri çok sınırlıydı, ermedi yüreğimize gözleri, dilleyemediler, insanı anlayamadılar…

Tanrılık, insanlık, hepsi karanlığın tınısındadır canlar… O tınıya ulaşıp da dinleseler, gözleri bilecek, yolculukları kuranları olacak.

Canlarım işte bu gün size bunu anlatmak istedim. Hepinize sesler, sesler, sesler verildi ve dendi ki; “size esma verelim, size kendi yüreğinizdekini verelim”.. Ama yaptılar mı?... Yaptılar… Turkuazın kuranı olan ilmi ka olan sistemi tohumladılar, dediler ki; “ölüyü dirilttik”…

Fakir bir zaman ama şarkılar var o fakir zamanda, işte o şarkılar; kendi yüreklerindeki yarınların tanrılık kalemindeki şarkılar!...

Bin diri, bir tek insan olsaydı aha bu!... İşte o bin diri, bir tek insanlık kalemi olsaydı, hah diyebilseydi, aklın kapısını açsaydı; hastalık biterdi…

Dünya dediğimiz planet kübradır!... Yerin kuranıdır da Ka Ha’dır!... Bu planet mahrekte bütünün kültüdür!... Her şeyi kodladık buraya, her şeyi; yaşamı kodladık… Hepinizi kodladık, tohumlattık buralara sizleri ve kontrol kurduk… Çürük çarık kalmasın diledik.

Çırpındınız, dediniz ki; “bizim dünya ilmiyle kalemimiz yazar mı acaba”?... Yasaları koyduk dedik ki; “yazın”… Dediler ki; “yo yazamayız”… Ama yazdırdık!...

Biz evrenlerin sistemli çalışmalarını yaptıranlardık. Her evrende bu sistemli çalışmaları yaptık ve yaptırdık. Dünya toprağı bize ekmekti ama ekmek dendiğinde hepimizin yüreğindeydi o yücelik… Biz fakih olana, hakim olup inenlerdik!...

Dünün körü, gözü gördüğünde; sözü, sesi olacaktı… Ama şimdide daha güçlü bir ses, diriliklere çekiliyor. O sizin yüreklerinizdeki ses; insanlıktır!...

Bir kapımızı açıyoruz canlar bu gün… Herkese açtık!... Kimseyi eskide bırakmaya niyetimiz yok anlayın! Herkese birlik kapımızı açtık… Diyeceksiniz ki; “peki onlar hak etmediler”… Devre, devre dünyalar kurarız canlar… Devre, devre düzenler kurarız, o hak etmeyenleri; ocaklarından oralara kodlarız, katlarız ve aktarırız… O dünyalarda yalın ışıklarını yakar bütünlüklerimiz ve onları oralarda huruç halinde yaşatırız. Ama bu dünyada artık elleri, ayakları kalmayacak. Ne demek istedim anlatayım…

Biz dünyalılar, hasata geldik canlar!... Yaradan, yarattığında; yaşamı hasat eder!... Ve biz yaradan yaşamlar olarak, yarattıklarımızda; bütünün hasatını yapmaya geldik!...

Dünya dışı varlık toplumları bu gün bizim yüreklerimize bakıyorlar… Hangi yüce onların yoğunluklarına gönderilecek diye. Bakın kimi gönderiyoruz oraya!?... Yürüyenleri!.... Hangi planet?... Mikail’in gücü bilir ki; yıldızların ışığını tartamazsınız ama yarınlarını tınıyla tohumlayacak güçlerimiz var!... O yoğunluklara göç kapılarımızı açıp, yürüyenleri kodlayarak; koyarız!...

Değerliler, koyarız… Sevk etmeden koyarız bilinsin! Ve çoğu planette yaratıp yaşattıklarımızla kontrol kurarız!... Birçokları bizim yüreklerimizden geri çekilecektiler.

Geri çekiliş nedir bunu da izah edeyim… Yer kürenin gücü olanlar, hak ettikleri her ana çekilirler. Onların çekilişleri, kendi yüceliklerindeki tohumlarınadır… Onların çekilişleri, hakiki insan kayıtlarınadır… Ve biz onları, hakim kelamlarıyla, kontrollü olarak, biliş kayıtlarımızla temiz insanlığa çekeriz!...

Dünya toprağında hak ettiklerini alırlar, hak olup kodlanırlar ve murat ettiklerini yaparlar da; dünya ötelerine vardıklarında daha güçlü sayfaları olur!...

Oralarda kantara konmadan çalışacaklar. Onları biz kantardan, o yoğunluklara götürmedik. Hiç birisini kantara koymadan, oralara kodladık!... Bunu yaparken sessizliklerini dilledik… Hangi yürek, hangi yaşamı hak etti diye… Hak ediş ayrı, kantar ayrıdır… Ve biliniz ki; muradımız, insanlığın kendisini tohumlamasıydı!...

Devamı 2. Bölümde yayınlanacaktır…

Süper İnsanlık Realitesi

https://vimeo.com/199047470

 

 
  Bugün 52 ziyaretçi kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol