Birlik İlmi
  KARANLIĞIN TINISI OLAN İNSANLIK 11, 2. AKIŞ, 2. BÖLÜM
 

8.MART.2017 TARİHLİ KARANLIĞIN TINISI OLAN İNSANLIK 11
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, 2. AKIŞ, 2. BÖLÜM

Süper sistemleşmedir Ruhi Sistemleşme….Sizler, dünya dışının robotlarıydınız öncelikle. Bunları iyi anlayın. Bundan sonraki dönemde, artık, sizler Rahman olacak, yarın olacak ve kaynak olacaksınız.

Çırpmayın yüreklerinizi! Çırpmayın ki kardeşlerimiz kalem olsunlar yüreklere ve sistem gücünü dürümlere indirerek sizleri, sizlerin, yüreklerinizi dilleyebilsinler.

Mesihleri bekliyorsunuz hala….canlılar, Mesih, sistem gücünü elde etmeyenler değildir; sistem olanlardır. Ama siz hala yolunuza girecekleri beklersiniz.

Alın bilgiyi ki anlayın. Dince değil, insanlıkça konuşuruz burada. Sistemden gökçe konuşmalar yapanlar, seyir halindeyken yürekleri, insan soyu kelamda kendini dinleyebilir.

Arkon’un Turkuaz Kuranı’nda kul olmasına imkan verildiğinde, uluların dürümlerinde her şey kontrol edilir.

Seyir halindeyim dünyayı…karşıma çıkan kim varsa, hepsini bilerek seyrederim. Ölüler mi? Diriler mi? Halik miler? Hakk mılar? Tınyıla mı türevlerini tohumladılar, yıllar yılı süren levhi kayıtlarıyla mı? Karanlıkta mılar? Aydınlık mılar? Çalı mılar? Çırpı mılar? Aşk mılar? Hakkın kapısı mıdırlar?

Dedim ya insanlık için seyrederim. Bilirim de dillemem. Bilmeden sessizliği dürümleyen her kim varsa, dillemem. Ki hakka varsınlar da Aklın Kalemi olsunlar diye.

Kapıları kapatmadım ama iyi anlayın ki başka dünyalar yokluğu tohumlarken, bu dünya Hakkın Kalemi olabilir. Başka dünyalar tınıyı kodlarken, bu dünya kontrol kurabilir. İsrafil’in gücüdür bu dünya ama insanlık boyutlarında artık İsrafil’in ötesine varılmaktadır.

Kaçtık mı dünyadan? Aşkla buradayız. Karanlık olarak ve Hakk İlmi’yle. Biz karanlıktayız. Görüş alanının dışındayız sadece. Görmek gerekse, görürsünüz bizi. Bizden dillemek, bizi bizle dürümlemektir maksat. Öyle mi? Yok canlar, yok. Eşyada hepimiz her anda varsak eğer; bizi, bizden bize dürümlemenizin gereği yok ki!

Çorba mı? Alın çorbayı ama size tuzlu gelir bu çorba. Bize, bizce dillenenler gerek. Bize iş yapanlar, işçi olanlar, ilim yapanlar, hakim olanlar; bize İsrafil olanlar, gök sözcülüğü yapanlar gerek. Ki hangi dünyada olursalar olsunlar, ocakları yanar onların.

Korkmayın, batıyı doğumla dürümleyenler, tohumu kodlarlar ama yolu kök gökle dürümleyenler, gerçeği kodlarlar.

Çantamız ilimdir bizim. Alın, ölüyü diriltin. Ölümlüyü kökten, gökten kültlere kayıtlayın ve dilleyin. Öz kelamı kayıtlayın ki bilinsin. Başka ne diyeyim ki size?!

“İsrafil’in gücünden ötesiniz” dedim ya hani! Hani dedim ya size “Sizsiz kalmayacak yaşam.” Daha ne deyim ki size?!

Borcum var mı dünyaya? Yok ki. Olsa da ses; oldursa da ses hepinizin yüreğindeki gücü artırabilir.

Ben torbayım…. sadece bir torba. Öyle bir torba ki kardeş kardeşi kodlarken, hepsi kokuyla tohumlanır ki o torba tümünün kulu olur. Ve ocak olur hepsine de.

Bence dünya, bedence dünya, insanca dünya, yerce, kültlerin gücü olan bu dünya bütünün kütlesinde varsa, o kütlede BSUİ var; Barış, Sevgi, İnsanlık umudu olan mutluluk.

Mushaf insandır canlar. Her şeyin yazıldığı o kaynak insandır. Hepiniz Mushaf olun ki kendinizi dinleyin. Ve dinleyin ki kutsal kalem olun.

Ben darı, bolu bilen insandan söz ediyorum size. Kendinizde olmayanı anlatmıyorum size. Ve diyorum ki siz haliksiniz. Ve diyorum ki siz yarınsınız. Ha, diyorum ki aklın kıranı değil; kalemi olun da hakim olun!

Ya canlar, “temel bilgi ilim” derim, hep size. Simsiyahtan mı? Yo, yo, yoo asla simsiyahtan demem. Desem mi acaba yoksa?! Desem mi? Yakışır demek ama kim anlayacak ki dediğimi?!

Deler geçer dünya yüreklerdeki ilm-i ka olan hasatçıların levhi kaydını da, Hakk Kapıları kapattığınız zaman kimse sizi dinlemezse, dümenin başına kimi oturturuz ki?

Boşla, doluyu ayırdık dünyada. Boş olan, dolu olandan ayrıldı. Nesiller boyu bunu yaptık hep; boşu doludan ayırdık. 
Dolar mı o boş? Dolmaz. Neden? Çünkü ayrıdır boş olan doludur.

4 gök sözcüsüyle dünyayı çekerken yüceliklere, hepsinin gücünü hak ettirdik. Boştan doğum yaptık, doluyu tohumladık. Öz kekliklerimizi göreve aldık. Hepsi bizim yüreklerimizdiler.

“Keşke” dediler. “Keşke yaşayanlarla çalışsaydın” dediler. Ya KA HA yanlıştır bu söz. Hep yaşamda olanlarla çalıştık bizler. Her anda olanlarla çalıştık bizler. Ha, diyeceksiniz ki “az sayıdasınız.” Ya canlar, yaşayan bu kadar dünyada. Varsa gelsin! Varsa gelsin de hasat olsun. Vallahi yok, vallahi billahi yok. Bunu net veriyorum.

Olan öfkeyi aşandır. Olan, tohumu kontrollu Kuran yapabilendir. Kul olabilendir. Biz canlara cennet verdik. Cevahir ilmini dilledik, Hakkın Kapısı’nı açtık. Hani neredeler? Elleri tutarken, yollarını bulsaydılar. Ellerinden “gel yüreğimize hak et” diyerek yüceliklerin dürümlerine indirseydik tümünü de, çantaları dolar yolarını hak ederlerdi

Canlılar, Rahman olmak budur işte. Kaynak olmak budur işte. Harın yükseltilmesi budur işte!

Öyle çok konuşurum ki…. öyle çok konuşurum ki “neden?” diye sordular. Cennetin cevherini cümle yüreklere dürümletmek için konuşmalıyım…..Karşıma çıkanlara sevgi vermeliyim. Hepsini koklamalıyım, korumalıyım. Yer kürenin gözü olmalıyım. Ki kelamda halik olanlar, Hakkın Kalemi olup bütün olsunlar da Mustafa Kemal Atatürk olsunlar. Öyle çok isterim ki bunu! Öyle çok isterim ki bunu! Öyle çok isterim.

O ki Karanlığın tınısıydı! O ki Hakkın Kapısı’ydı. O ki yer kürenin göreviydi! Gönüldü o…göç kapılarının gücüydü o. Ha, diyeceksiniz ki “o öldü…” Öyle mi acaba? Ölümlü müydü ki öldü?! Ben size sormam. O burada. Onu dinlemek isterim ve onu kayda alacağım.

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ


https://vimeo.com/207677126
 

 
  Bugün 176 ziyaretçi kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol