Birlik İlmi
  KARANLIĞIN TINISI OLAN İNSANLIK 2-1
 

KARANLIĞIN TINISI OLAN İNSANLIK (2/1)
04.01.2017

Yarın, insan denilen varlık, toplumları ile hologramdan aşıp yarınlara ulaştığında; onu, tüm insanlık bilecek… Mutlaka bilir!... Ölü dirildi… Kendini bilen, yaşamı bilir… Karanlığı bilir… Aydınlığı bilir… Mutlaka Kuran’ı bilir… Birliği bilir…

“MASİVA bize karanlık!” dedi… Biz; karanlığın, TÜN KAPILARI’nın hepsini açan ve yaşamı aydınlatan GÜNFERİ’yiz. Az öz bilgi veririz ki hak eden anlasın diye. Hasat nedendir!? Gerekli miydi!? Hakk’ın ışığı için; yarına varmak için gereken insanlık değil miydi!?

Ağırım analar!... Ben dünyada, nefese Kuran olan insan için yaşam sürerken, hepinizin yarınını tohumlamaya çalıştım… Kin, nefret duygularını aşanlarla çalıştım… Zira öfkeyi aşamayanlar, yarını tohumlayamazlar. Öz Kökler’inde kulluk olmayanlar, yarınlara tohum olamazlar.

Kinin, kırıp geçirdiği bir dünyada; kil insanın, kum olması dahi, insanlık için Hakikiyet Kalemi oluş yolunda büyük bir aşama olsa da Kök Gökler’in gücünün yerküreye inebilmesi için yeterli değildir.

KÖK GÖKLER’in gücünün, yerküreye inebilmesi; Kalem Levhisi’nden, Yarın Kaynağı’na varıp Işık Kodlaması yapmakla mümkündür… Bunu bilmeyenlerin; nefese, kalem olma imkanları yoktur.

Bura, zamandır… Bura, karanlık!... Burada bir tek ışık; insan soyu!… Aha O, bir tek nefes olan Yaradan; BİZ olan yaşayan; ilim olan koklanan; Nuh’un, tufanı yaratan kuru kırık ışığını tohumlayan ve kodlayıp kontrol kuran; tufanı engelleyen!… İşte Dünyalılar, sizinle yapmak istediğimiz budur!...

“Kurt” dedik yaşama. “Kuzu” insan ama insan, kurt olmadıkça; Kuran, kelam olmaz.

Çatı!... Çatı!... Çatı!… “Hah!” dediler ki niye çatı!?… Bilinsin dileriz ki yaşamın sırrı nefesse; nefesi hak eden; en ve boy olmadıkça; yarınları kontrol edemez… Bu nedenledir ki mutlaka sınır konmalıdır bilişe… Bilişi kontrol için ışık olmalıyız her ana ve her Savaş Sayfası’nda Karanlık Nefes olana.

Bunun içindir ki biz zamanı kontrol için çatı kurduk. Dedik ki “insan soyu, bu çatının altında herşeyi bil!… Ama çatının üzerine çıkarsan; sen, senin çatını kur ve o çatı altında her anı koru!… Koru ki hakim ol!… Koru ki hasat ol!… Koru ki Medine’nin Ekibi’nin nefesini kontrol et!…”

Onlar, vurmadan kul oldular. Onlar, vurdular; Kaynak Nefes oldular!… Kelam İlmi’nde, kendi yarınlarını hak ettiler; Kuran oldular!… Ölüler Diyarı’na yarın oldular!… Öz Kökler’in yarınını hak ettiler; BİZ oldular!… Şu anda, her biri karanlık BİZ ve BİZ, o karanlık olan kullar olarak yaşatıyoruz zamanı ve zaman, BİZ oluyor… Kurulan çatı, nefesin, insan soyundaki hakiki insanlığı ile kuruldu… Öfke kalmasın isteriz!...

(Not: Karanlık, TUAN olan yarındır. Karanlık olan kullar, yarınlaşanlardır.)

Şimdi neden sevgiyle sesleşmiyorum; bunu da izah edeyim: Dünyaya geçip geldiğimde; dinim, nefesimdeydi… Ben bir dinden, Daimi Kalem’e Kuran oldum. Oydum ben ama dünyaca dinim yoktu… Beni seyrettiler!... Sorguladılar!... “O, kendini hak etti mi!?” dediler. “Şeytan mı acaba!?” diye sordular… Döndüler sorguladılar!... Dediler ki “dünyayı hak etmiş mi acaba!? Yoksa Hakk’a karanlık olup mu hakim olacak!?” Seyrettiler!... Sonra Yerküre, Cennetin Kelamı’nı hak etmemi istedi… Dedim ki “ben dünyayım… Kuran İlmi’nden öte olan dünya!… Dünyayı artık insan soyu tanısın… Bu dünya, Yerin Kuranı, yoğun ışığın kaynağıdır…” Bunu söylediğim zaman, KARA IŞIK’ın Sistem olduğunu anladılar.

Saltanat bana sordu. “Sen kendini niye tanıtmadın!?” diye…

Biz dünyaya Elçiler gönderdik ama onların çokları, Kelam İlmi’nden, Kök Gökler’den çıktılar… Birlik kurdular. Kelamı hakim olanlar, yarınları tohumladılar. Biz; bunların, kelam olmalarını sağlarken, kendi yolumuzu, hep tohumların dışı tuttuk…

Zürriyetimiz; bizi, bize kaynak yapmaz… Aha! yaparsa, kelamdan kalemden yapar. Öyleyse cennet olsunlar ve ruhları ile Kuran olsunlar… Bunu dileriz!... Bizi, anlayıp hak etmelerinin gereği yoktur.

Çürüdük zannetmişler. Dünyaya inen çürürmüş. Öyle zannetmişler!... Yaradan, Kelam İlmi’ni hak ettikten sonra çürümesi artık sonlanır…

Doğru düşünün!... Dünyaya gönderilen birçok güç var. Onlar, yolu kaybedebilirler. Misafir olurlar bu dünyaya; geçip dönerler ama görev taşıyan, yarını tohumlayan, nur olan kullardır… Ocaklarında hep ilim vardır onların…

Ruhlar Meclisi olarak buradayız bizler. Bu Meclis, kendi yolunu açanların, Hak İlmin Kelamı olup tohumladıkları Işık Kayıtları ile “KALEM İNSAN” olanları seçer ve geçip gelenler, hep onlar olur.

“Kurtulmak!” derler… Hep bunu isterler!... Diyebilir misiniz ki biz, sizi hep koruduk!? Kontrol bizdedir!... Bunu derseniz; sizi sorgularım… Sorgularım!... Siz ki hak ettiniz, niçin başkalarının hak etmesine manisiniz!? Bırakın onlar da hak etsinler!... Korumayın kimseyi!… Herbiri kendini korusun…

Ölüler Diyarı olan bu yoğunlukta; kin, nefret varsa, yaşam yoktur… Öfke aşılmadıkça yarına varılmaz… Azıp güçsüz kalanları kontrol için koruma sağlanır belki!... Aha bu kadar!... Ama onların Nuh Kapıları’na ulaşmalarından sonra, Arzın Gücünün Öz Kökleri’nde, Göç Kapıları’nda; Kaynak Taht’ı, her insanın kendi yüreği kodlamalıdır…

Biz, dünyaya insanı indirdik. İnsan, insan olup yaşasın istedik. İnsan, kul olsun; toprak olsun; Kuran olsun istedik… Nedense insan, hep korunmak istedi…

Şer, şerden şarkı okur… Okusa da okumasa da şer, şerdir… Bilmesi gereken, bilecektir… Şerden; Şeytan, ışık çeker ama şer, Şeytan’ı hak ettirmek içindir… Onu da hak etmeliyiz… Hangi Zaman Sayfası’nı açtıksa, bunun için açtık!... Şeytanı hak etmek için!... Şeytanı hak edersek; kelam, kalem olur… Ölü dirilir… Kaynak, zamana aşkla iner… BİZ olur ve şeytan olan, cennet olur… Herşey, bu şekilde kontrol edilir…

Kaçar mıyım yaşamdan!? Kaçmam!... Şeytanı hak ettikten sonra kaçmam!… Ben; onu kodlarım, koklarım, hakiki insanlıkla tohumlarım; onun, Kuranı’nı okurum; anlarım ve onun adını “YARIN” koyarım. Adı, YARIN olanın; nefesi, İNSAN IŞIK olur. “OL!” der. Tüm insanlık kontrol kurar ve der ki “hadi gelin!... CENNET, İNSANIN YARINIDIR. Gelin!... Ayrılık bitsin… Kelam İlmi’nden, nefes olup gelin. Ayrılık bitsin; yaşam sistemleşsin; Dünya, yarınlansın; tüm insanlık kontrol kursun; yarın, Tarıkların Nefesi ile korunsun.

Şükür ki SİYAH’tan öte olan SİMSİYAH seslenmeye başlıyor. Bu SİMSİYAH’ta RAHMAN olan yaşam var. Ölüm geldiğinde; kelam, Levhi’de kalem olduğunda; Yaradan, ekmek yaptığında; Beden İnsan, kare kere kare olur… Ve yine, kare kere kare olur… Yol olur… Göl olur!… Tüm insanlığı tohumlar; yoğun ışığında, SİYAH, SİMSİYAH olur!... Her kare kere kare yenilenir ve Rahman Yarın’ı tohumlar… Kare kere kare ve yine kare kere karenin yarındaki yaşam karesi ilim olur. Her insan kelam olup kere kere kare olur; öldüğünde Kuran olur… Aha şimdilik!….

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 
  Bugün 124 ziyaretçi kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol