Birlik İlmi
  KARANLIĞIN TINISI OLAN İNSANLIK 14, 1 AKIŞ – 2.BÖLÜM
 

29.MART.2017 TARİHLİ KARANLIĞIN TINISI OLAN İNSANLIK 14

AV.NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 1 AKIŞ – 2.BÖLÜM

Herkesin kendi yoğunluğuyla insanlaşması ve yarına varması gerekir. İsrafil olması ve yolculuk yaparken, teknik tabiatın kapısını bulması gerekir... Açması gerekir o kapıyı ve yolun kulluğunda mutlak olarak mahrek kurması gerekir. Ve mahrek olup, mahrekte kelam etmesi gerekir.

Hepimiz bunları başarıp, yaptık. Bugünden sonrada bu çalışmalar devam edecek... Açın, hak edin, halik olun, hak olun ve tohum olun. Sorumlusunuz.. Her şey sizinle, bizimle ve tüm insanlıkladır. Ve hepimiz yaşamdan sorumluyuz.

Sultan Süleyman Han der ki “karanlık aydınlığı tohumlasın, ak kapılar açılsın, yıldızların sınırı çizilmeden, ilmin kalemine varılsın ve bilişe varalım.”

Eğlence başlasın. Dünya ilmi, aklın kelamı hepimiz için bir cennet ve o cennet, bize bir eğlence. Öyleyse görmek gerek. Göle varmak gerek. Hakk’a KAHA olmak gerek. Akmak gerek. Ya kapı? Kapıda açılmalı.

İşte canlılar, bu yol, Allah yolu. Bu yola varan, Hakk’a varır. Atın başka bir diyara sürülmesi insanın kelamdan ayrışması değildir ama kelamı, kalemden ayırmasıdır.

O kendini başka diyarlara sürdüğünde kodlanmış topraklardan ayrıştığını bilmelidir… Her şeyin evrenlerin insanlıkla ilgili bilişinden kaynaklandığı ve her şeyde insanlığın bulunduğunu da anlamalıdır.

Ulu bir dünya ve ulu bir çalışma. Ve ulu bir şarkı. İşte o şarkı, birlik şarkısı. Birliğin hak olduğunu, bilginin KAHA olanda ilim olduğunu ve cennetin canlı kapılarda, cevher olduğunu anlamalı, tüm insanlık.

Korumaya almadık, biz insanı. İnsan kapıyı açtıktan itibaren kontrol kurup kendini korur. Bu kesindir… Dünya dışı der ki “koruyun.”.. Ya KAHA korumaksa amaç kontrol kurun, korunun… Biz, altın ışık gücüyle dünyayı korusak, kin, nefret, hırs, her an cemaatleri kodlar... Ve bu şekilde ki bir dönem, has tınının insanlık kelamından ayrışması anlamına gelir.

Biz insanı değil ilmi koruyanlarız. İnsanı korursak, kardeşlerimiz kendilerini kontrol etmekten ve yoğunluklarını kodlayıp, tohumlamaktan aciz kalırlar.

Cennet, insanın aklıdır. Bunu da anlayın. Sele düşen, selde hak kınamalarla, kendini hak etmeye çalıştığında da…. Anlatın ona ki sele düşen, kendi yüreğinden düşmüştür oraya.

Bizim hiçbir canı o sele kodlayıp, kayıtlayıp, atmamızın imkanı yoktur. Allah’ın dediği gibi “her insan, kendi yolunu bulacak”... “Kendi toplumuyla kodlayacak yüreği.”..” Kendinden ekip olup, kendinden akıp geçecek.”

Beni Allah’ın dediğini diyen, diye bilmeyin. Ben, aklın dediğini diyenim. Allah der ama ben aklın dediğini, derim. Sualtının gücüyüm çünkü. Her anım. Allah’ın dağı ilim, aklıysa has insan soyudur.

Canlılar, açık bildirmek istedim ki Saltanat sizi hep diller. Saltanat size hep ilim öğretmek ister. Ama öğreten, öğrenenden daha öte değildir. Çünkü o hep kapıda bekler. Ama siz, Allah’ın tınısını duyarak aşkla çalışırsınız... Size kendini anlatan, size kendindekini anlatır. Ama siz size anlatın ki yaşamınızda kelamınız, yaşam sırrı olan, ilminiz olsun.

Önümde tek bir insan kapısı kaldı.. Bu kapıyı açtığımda ne olacak? Artık insan sırrı, mahrekin kültü olacak. O kült, okuma yazma bilenlerin tümünde siyahın, en siyahında dilleşmeye başlayacak... O kapı, Allah’ın aşkıdır... O kapı açılmadan ağır yük, Tanrılar kapısında bile kelamdan öte bir ağırlıkla, tüm insanlığın kendi yüreğine iner.

Ve o yük, bütünün yüküdür diye, bilinir. Ve dünya insanlığı anlayacak ki kapı açılıyor. Açmak beklemekteyiz. Neyi beklemekteyiz?.. Sistemin gücünün, her insanın gücü olmasını beklemekteyiz. Eğer sistemin gücü, her insanın gücü olabilirde arzın gücünü hak etmeyenler kalırsa…. O kapı açıldığında işgal başlayacak.

İşgal levhi kapıların türevlerinin insanlık kaleminde mutlak kullarca kayıtlara çekilişi…. Ve insanların hepsinin insan sırrını dilleyebilenlerce işgalidir….Bunu asla izin vermek istemezdik ama ne var ki dünya insanı kontrol dışıysa her şey her şey olur.

Ve değerliler, öyle göne güçler kattık ki herkesin kendini dinleyebilmesi için bir tek insan, kıranın kırılmayacağını dilledi… “Başkaları hep kıran, kırılsın” dedi.

Niçin kıran, kırılmamalı diye düşündük?.. İzah edeyim. Her şey Metoforik bir sistemle kodlanır.. Hepimizin sesi, hepimizin sistemi olur. Ve bu sistem, tüm insanlığın sessizliğini diller. Ve bütün kült, aklın kültü hali dönüşür… Suyun üzerindeki güç, bütünün kültlerinde kırılışı sağlayabilir ve tek tek tüm insanlık kırılır...Yazık olur tüm insanlığa.

Bu nedenledir ki biz arzı, aklın kapısı yapalım. Arzın gücünü, Hakk’ın kalemi yapalım ve insan soyu kontrol altına alınsın diye çarşı pazar gezenleri tohumladık... Hepsi kontrol dışı dolaşıyorlardı yaşamda.

Hiç birisinin insanlıkla ilgilisi yoktu. Sadece, sadece kendilerini kendi yüreklerini tatmin etmeye çalışıyorlardı. Bu tür tatminler işgalde kodlamaları kontrol altında tutamaz. Ve çorbaları kontrolden çıkar. Her şey kurandan da çıkar, yarından da çıkar ve sınırlar çizilir.

Büyülü bir ilim. Ama büyülü.. Öylesi bir ilim var mı? Mutlaka var...O büyülü ilmin, amacı nedir? Yaratmak... Ha diyeceksiniz ki “yokluğumu, varlığımı, yaratmak?”… Yaşamı yaratmak. Öyleyse yarınları yaratmak mutlaka, mutlaka aklın kalemini yaratmak, yarınları ve Saltanatın ışığını yenilemek ve kültlerin gücü yapmak….Cennetin ekibi olmak.

Burası bu çalışmaları yaptı… Her şeyin gücünü artırmak istedi. Yarını tohumlamak istedi ve bu şekilde cennet kalemin, hak kelam olması için çabaladı... Bu Mecliste, kin, nefret asla yoktur. “Hiçbir gün ben onu öldüreceğim, yıkacağım” diyen bir tek ilim kapısı olmadı.

Her biriniz, affedicisiniz. Her biriniz yaşamı kodlarken tüm insanlığı kucaklıyorsunuz. Her biriniz Rahman olarak, karanlığın tınısını kontrol altında tutabiliyorsunuz... Ve yolun kaynağındasınız. İşte bu nedenledir ki Bu Meclis, bu güçlü çalışmayı yapma imkanına sahip oldu.

Ve çalışmayı yapmak, ilim kalemi olabilmekten öte nefes olabilmekle mümkündü ….Ve her bir nefes, Mikail’in kültü olarak, burada bu görevi yapmaktadır.

Doğum ölüm hadisesine gelince... Bizler dünyalıyız. Her şeyin üstünde her insanın kelamında ve yüceliğinde biliş halindeyiz.. Ve doğan gücüz. Ölüleri diriltmek şuanda hepimizin emek içinde olduğumuz yani çaba gösterdiğimiz hadisedir... Ölüleri diriltmek.

“Toysunuz” diyemem size. Toy değilsiniz. “Ölüler diriltmek” demek “mezardakileri uyandırıp, yaşama indirmek” demek, değildir. Bu, bu şekilde anlatıldı bugüne kadar ki büyük hak kaybına neden oldu, bu olay.

“Sevgi, saygı” dedik. “Akıl” dedik. “Yer ve gök” dedik. Şems’in dediği gibi “cennettin, cennetliliğini dilledik” ama insanı hiç ama hiç düşünmedik. Nereden nereye vardığını, neden yarınları tohumladığını, koruyup kodladıklarını kontrol edip, etmediğini…. Hayrın tınısını, Hakk’ın kapısını bilip bilmediğini.. ….

Ve bizler, Bu Meclis olarak, çantamızda hep ilim var ve yürek var… Bu şekilde toprağa çekildik ve bu şekilde koruyucu bir kayıtlama yaptık.

Deliler, diriler, insanlık kelam ve biz kalemler, biliş halinde mutlak olanlar. Toy olanlara çılgınca ışık yaktık. Nesillerini hak etsinler diye.

Dar zaman, bütünün gücünün kürzi kapılara vardığı zaman ama yoktur o zaman... Yokluktur o zaman ve bizler, yoktan öteye vardık. Bol zamanları tohumladık, ölümlü dünya da ölüleri dilledik ki hak etsinler diye.

Çoban olmaya niyetimiz asla olmadı. Çünkü çoban ilme değil Hakk’ın kapısını kıranlara hizmet eder. Çoban, kendini yıkanlara hizmet eder. Çoban, kontrolü kaybedenlere hizmet eder. Bizse aklın kalemi olanlarla çalıştık.

Ve bizim yaptığımız, tüm insanlığın hak ettiğidir. Arka ön asla gözetmedik. Her insanın kendinin, kendi yüreğinin yarını olduğunu dilledik… Ve bu gün, burada bu çalışma yapılabiliyorsa tek nedeni budur… Herkes herkesin yüreğindedir. Aha herkes, Hakk’ın kalemidir. Herkes aklın sayfalarıdır. Ve yaşamıdır.

Temiz ve hakim bir dönem için bir tek çanta var. O çantadır, herkes. Ve o çanta, karanlığın tınısıdır.

Şikayetçiler, işçilik için kelamda kalem olmadıklarını dillerken… Kurtuluş sayfalanışı olamayacağını gördüler... Kontrolsüz ve kırık olduklarını bildiler.

Deri kemik olmak yeterli zannettiler. Ölüyü diriltmek için. Oynadık, “oynandı” dediler… Oyun, aklın kapısında yoktur. Oyun, yarında olur. Öyleyse yarına varında oynayın ama bugünü hak edin.

Bundan sonraki süreç ne olacak? Sadece, sadece bunu yazılı olarak vermek istiyorum.

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

https://vimeo.com/210655261

 
  Bugün 210 ziyaretçi kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol