Birlik İlmi
  İNSANLIK (2) - 27.MART.2019
 

İNSANLIK (2) TAMAMI

 

27.MART.2019 TARİHLİ İNSANLIK (2)
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, 1. AKIŞ 1.BÖLÜM

Yaşamak için hep “dünya ilmi”ni dilliyoruz bizler ve insanlığı anlamaya çalışıyoruz. Neden bu çalışmalar yapılıyor? Ve niye tüm insanlığı kodluyoruz? Neden doğanın kulluğu, yoğunluğu oluşmakta ve neden et kemik olan insan, “kelam” olarak “bütünün gücü” olmaya çabalamakta? Bunlar, hepimizin çok önemle takip ettiğimiz konulardır ve izliyoruz…

Hakettiğiniz nedir? Netice ne olacak; yaptıklarınızın neticesi? Ve doğanın kulluğu ne demektir? Bunları anlamaya çalışıyoruz.

Çok mutluyuz ki doğanın kulluğunda öz görevliler var. Ve buradaki bu çalışma, herkese, hepimize örnek bir çalışma olmaktadır.

Teknik olarak; yarınların kodlanışı için, sistemli olarak sesleşmeye ihtiyaç var. Ve bu sesleşmelerin sistemli olması, teknolojik tohumlamanın dirilikleri kodlaması ve yoğunlaşmanın kaynak olarak bütüne KA HA olması, bir tek insanın yapabileceği bir iştir.

Eğer dünya planeti “insanlık ilmi”ni hak teknikle kodlarsa, tüm dirilikler bütünün kübra olan kelamına dönüşecektir. Bunları biliyoruz.

Robotik olan diller çoktur dünya planetinde… Kodlanmadan dilleşirler. Ama dilleşmelerinde lütfi kapıların kurulları orada oluşmaz ve toprak tahditli kalır.

“Değer biçmeyin insana.” deriz hep… İmparatorluğun geçişinde de bu var. İnsanı ölçmeyin; ölçüp dilletmeyin. Ölçmeden dinleyin ve dilletin… Yaşamak için bu gerekir ve dünya insanı “Ben insanlığı ölçtüm, insan sığdır.” derse, bir tek insan bile şafak olamaz.

Biz bu dünyayı çok özel bir görevle kodluyoruz. Bu kodlamamızın tahditsiz olduğunu da söylemek isterim. Çok özel bir görevdir bu…

Dünya planetinin geçişleri yapılıyor şu anda… Her ana geçişler… Ve planetlerin mutlak kurulları bütünün kürzi sahalarını buradan kodluyorlar. Çok büyük bir görevdir bu…

Tabuları yıkmak, tohumlamak bütünü, kodlamak ve ruhu hologramdan aşırtmak önemli bir görevdir. Ve dünya insanlığı kendini anlamalı ki yaşamları kodlayabilsin.

Eğer dünya insanı kendini anlayamazsa; rahmi kapıda, kendi diriliğinde, bilişin kontrolunda bile olamayacaktır.

Bugün dünya insanını görmeye çabaladık. Gözümüz şunları gördü; insansılık, insansılaşmak ve imparatorluğun gücüyle dilleşmek, dirilmek ve dilleşmek… Buyurun; neler oldu neler…

Düzen’i kuranların çoğu kontrol kaybındaydılar, yaşamı kodlamadılar. Reşit olmadıklarını izledik. Çoklarının ruhsuz kaldığını izledik ve bütün köklerimizle, dünyanın koruyucu kodlarının mutlak kurullara inemediğini izledik.

Dünyalar kurduk ve bu dünyaların türevlenişinde görev taşıdık hepimiz… Ama daha özel bir “dört kapı”mız var; çok özel bir kapıdır her biri… Ama o dört kapının dördünde de çantalarımız kodlanmak üzere beklemekte…

Peki; dünya lokomotif görevi yapabiliyor mu diğer planetlere? Ya da dünyanın sahrasında işçilik yapılırken, dirilik artmış mıdır?

Düvel düvel kurullar kodlandı yaşama… Han sahları oluştu. Peki; bu sahalar, bizi bize kodlayabildi mi?

Lokomotif bir dünya kurmaya çabalıyoruz şu anda. Bu dünya “turan kapıları”nın ötesine varacak ve tükenen her anı yetkin olarak kodlayacak.

Bu dünya, şu anda yapılan çalışmaların gücüyle hakettiği o yoğunlaşmayı gerçekleştiriyor ve gerçekleştirecek… Ama yasaların önemi büyüktür. Özellikle dünya planetindeki kodlayıcılıkda yasalar öz geçişleri kodlayan ilim sahalarını mutlaka kök görevle dürümlemelidir.

Dünyanın “luka sistemi” vardır. Bu sistem beşere kelam olabilir ama Yaradan’ın yaşama inmesinden itibaren, artık yaşam kodlanmış olduğundan, oradaki güç, bu yoğunluğu olgunlaştıracak dürümde olamayacaktır.

“Şarkı, türküdür yaşam.” der yüceler… Peki; şarkıyı okuyan kelamı halik olan mıdır, yoksa haketmeden okumaktadır o şarkıları? Çok büyük bir görevdir yaşam… Ama bunun farkına varan öyle az ki! Çok büyük bir görevdir…

“Ben evrime gelirim.” diye düşünür yaşayan… Allah sizi korur ya ka ha’lar! Evrim, nefessiz kalanda olur mu acaba? Hangi evrimden söz ediyor yaşamdakiler?

Evrim, levhi kapıların “lekesiz kalemi”yle olur. Dünya planeti öyle lekeli ki! Bu planette yaşayanların hangisi kelamı halik kılıp, tüm zamanların sığlığını aşıp, bütünün gücünü kodlar da her anı tohumlayıp yaşama kayıtlar?!

“Sahra” derken de şunu kastediyorum; bütün kötülüklerin aşıldığı yoğunlaşmalar… O yoğunlaşmalar, dürenlerin dürülmediği sahalar oluşturur. Ve her sahanın oluşturduğu diğer sahalar mürat ettiğimiz ilmi kodlar.

Yaradan’ın altın ışığı yaşamlara indiği zaman, yarattıkları yaratılan yaşam sahalarında, yaşamları kodlamaya başlarlar.

Eğer dünya öz görevini yapamamış olsaydı, bugün bu yoğunlukta, bu yaşam sahası oluşmazdı.

Bu yaşam sahası, bütünün göreviydi ve bütünü kök görevle dilleyenler, bunun öz gerçeklikle kodlanması için önemli çalışmalar yaptılar.

“Dönem başları..” derler; dönem başları… Biz şu anda dönem başındayız. Hangi dönemin başı? Kalemin kelam olduğu bilişin, hakkın kapısında dürümlediği diriliklerin her birinin Düzen’e inme dönemi…

Ama bu dönem, mutlaka son sahada kodlamaları devreye alır. Bir tek Allah’ın tınısı aklın tekniğiyle kodlanır. Bunun ötesinde aklın tekniğiyle kodlanan hiçbir şey yoktur.

Peki; “aklın tekniği” ne demektir? Aklın tekniği, ak sahaya varanların, hakim olup, hak teknikle kodladıklarının gök sözcülüğünden ötedekilerle bütünün gücünü kontrol ederek kayda çekişleri… Bir tek insan bunu yapabilir! Başka hiçbir yaşam bunu yapamaz. Ve işte bugün bu çalışma, mutluluktur tüm insanlığa…

Yoğun ışık altındayız… Çok büyük biz yoğunluk var burada… Bu ışık, Allah’ın ilmiyle dillenen ve hakkın kalemi olanların sahasına indi.

Peki; yere inmese ne olacaktı? Şerden öte şer, yaşamı kodlayacaktı… Ama insan haketti ve yaşama hakk olup inen o saha, “mutlak kurullar”ı kayda alıyor.

Peki; “dört gök çözümleyicisi” mükafat olarak mutlulukla dürümleri dillediği an, sahra nesillerini kodlayanlara ışık vermiyor muydu? Yağan yağmurda hepimizi ilim sahalarıyız canlar… Ama o yağmur yağmasa, bir tekimiz ilim olamayız. Ve yağan, yağdırandan yağar. İşte burada; bu yoğunlukta, bir tek ilim yağmakta…

Biz yağanlar ve yağdıranlar olarak bu çalışmayı sürdürürken, “kurtuluş sahrası”nda bütünün gözü olan ve sessizliği dilleyenlerle mürat ettiğimiz her şeyi hakedip başarıyoruz.

Olacak ilim, oldurulan ilimden ötededir. Kimi ilim var, “Olacak.” denir. Kimi ilim var, “Oldurulur.” denir. Biri olacak; bu kesindir. Diğeri, oldurulduğunda olacak; kesinlik yoktur.

Bu çalışma, “olacak olan” bir çalışmaydı ve oldu. Bu çalışmayı oldurmak değil, olacak olanı kodlamaktı amaç ve yaptık.

(Devamı 2. bölümde)

https://youtu.be/b5X_BNv1g7k

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

İNSANLIK (2/2)
27.03.2019

Konuşmak, bilmek değildir… Her konuşan bilgi verdiğini düşünür!... Konuşan, hologramdan ötede olmalı ki HALİKİYET, “HALİK SAHA DİLİ”nde olsun. Onun dilinde olan saha, onu kodlasın ve kontrol kursun.

Her bilgi veren, “BİR”i, “TEKLİK”i dillemez. Dilinde “TEKLİK” olsa da yarında, kodları yoksa, yaşamı hologramdır. Kendini HALİK kılamazsa; yolunda, kullar olması gerekir ki hologramı aşsın, “İLİM”e varsın.

Neden bu bilgileri veriyorum!?

Bu bilgileri, çokları dinleyecekler ama HALİK olmaya çalışmayacaklar!… SAHRA olmaya çalışmayacaklar!… “Sİ HA Sİ KAHA” denilen hal olmak istemeyecekler ve “Zİ KAPILARI”nı açamayacaklar.

Bugün, “SÜPER İNSANLIK LEVHİSİ”nde, “BİLİŞ HALİKLERİ”, bilgiyi kodlarlarken bilmeliler ki “BİR TEK” olmak; CEVHERİ GÖREV’i hak etmek ve “RUH” olmak mutlaka “İLİM”le olur.

“İLMİN HALİKİ” olmak ve “YOL” olmak!... Bunlar gerekir!... İş budur!... Bunları başarmak için bedenli olmak ve bedene HALİK olmak gerekir.

Beze dünyayı!... Beze yaşamı!... Beze ve de ki “ben dünyayım!...” “Ben dünyayım!” de. De ama “HASAT İLMİ” ile de!... Yoksa sen, KELAM bile değilsin!... Bunu, tüm insanlık için dinlettim!... Aşk işte budur!...

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

27.MART.2019 TARİHLİ İNSANLIK (2)
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, 1. AKIŞ 2.BÖLÜM

Yer kürenin geçişi yapılacaksa; yaşamlar yaşanan ilim sahalarına kontrollu olmalıydı. Yollar ilme vardı, yoğunluk arttı. Tükenen her bir şafak, İlm-i Ka oldu. Mutlulukla kodlanıp yaratılanda yaşama aktı ve söktü. Allah sevgidir Canlar ve şarkıdır. Allah ilim şarkısıdır ve O, sevgiyle kodlanmışların şafağıdır. Biz barışı hak ettik. Biz başkanlık dilini hakikiyeti Hak olanla dilledk. Yarını hologramdan aşırttık ve kodladık.

“Vasiye gerek yok” dedik Dünya Planeti için. Vardık, Haktık, hakiki teknikle kodlamaları yaptık ve koruduk Zaman Sahalarında ilmi. İtibarımız, her birimizin kelamındaydı. Ve biz Medine’nin gerçeğinden öteydik.

Kaya ilimsiz sahadır ama ilim kodlandığında o kaya koruyucu kodlara tohum olur. Şu anda olacak olan da budur. Kardeş, ben Dünya’yım! Vasi tayin etmedim Dünya Planetine, bellek kodu olup indim. Bedenimi kodladım, Öz görevimİ yapmaktayım. Var olmak, OLmak anlamına gelmekte ama olmadan olmak da var. Var olmak ya da Olmak ya da Oldurulmak… Beden alanların tümü oldurulandır. Ama beden alıp kodlama yapan OLan, olmakta olanı Oldurandır. “Bu yol Allah yolu” dedik ve Oldurandan ötede Olanı Oldurandan kodladık.

Tüm insanlığın yaşama İLİM olup inmesi için çabaladık. Olgun sahalarda Kök Görevdi bu; şükür ki hak ettik, yaptık. Borç mu dünya? Dünya borç değil insana. Ya İnsan, borç mu şafak olduğun zaman tüm insanlığa? İyi bilin ki şafak İlm-i Ka dır ve borç olandan ötededir. Bu dünya borç değildir insana. Bu dünya Öz Geçiştir. Borç derken insanın ilme borcundan söz edilir. Ama ilme borç ağır yük değildir. İlmin tekniğini hak ettiğiniz zaman borç kalmaz.

Ya ben, Dünya Planetini kodlarken benim ilmimi anlayacak İsa, Musa, Mustafa gibi koruyucular var mı diye düşündüm. Döndüm baktım ki vardı. İşte onlarlayım. Bu dünya barışın kapısı olacak. Beşere geçiş verdim. İslam Kapıları’nın tümünü kök görevle dilledim. Koştum, yorulmadım ama koştum da kodladım tüm sahaları..

BEDEN GERÇEK İLİMDİR. İnsanın kendini anlaması derken kastettiğim budur. Bedeni anlamak… Peki, farklı mıyız biz birbirimizden? Tek beden miyiz yoksa? Ya da beden alıp geldik de her birimiz, BİZ tekniğinden farklı mıydık? Hangi bedende kodlama olur? Bunlar ölüyü diriltirken dahi dillemediğim bilgilerdir. BİR TEK insan, cennetin kalemidir. İşte o insan kurulların tümüdür. Onun tohumu mutlaktır ve Kök Görevi Bütün’ün gücüdür. Onunla görev taşırken öksüz değiliz. “Hakkın Kalemiyiz” diyebilmek gerekir. Kaydı yapılmayanların, başka bir davayı hak etmeye çalıştıklarını görmekteyim.

Dava tektir Canlarım! Başka dava yok! İNSANLIK davası tektir! O davanın gözü, özü, sözü olanda Bütün’ün Öz Geçişi için gereken çatışmasız kayıt olduğu bilinecektir. Kaça kaça dünyalara inip görev taşınır diye düşünür insansılar. İyi anlayın ki kurullarımızın tek bilişi var; o da İLİM…

Hiç kimse kaçmaz ve kaçıp kodlanmaz. Yolum ölüyse; kök güçsüzdür ama kök ölü değilse; görevim güçtür. Şükretttim ki dinden öte bir çalışmadır burada olan. Şükrettim ki diri bir ilimdir şafakta yapılan. Şükrettim ki mutluyuz ve kontrolluyuz. Çok Çok büyük bir görev taşırken mutlulukla bu görevin taşınması gerekir.

Karanlık elimizin geçişidir ama yaşam, bilişimizle kodlanan kelamımızdır. İnsanlık kendini anladığı zaman kelamın bilgi olduğunu yaşamın kelamında halikiyet olduğunu ve Dümen’in türevleyen olduğunu anlayacaktır. “Koşa koşa yoruldum” demem; yorulmam ben koşmaktan öte koştum. Ama Zİ olup koştum. Zİ Kapım ilim kapımdır.

Zeki bir dünya istiyorum Canlar! Zeki bir dünya… Her bir insanın KELAM olduğu bir dünya ama bu dünya, hepimizin gerçeği olacak. Ben, tüm insanlığın ilmiyle kelam ettiği bir dünya istiyorum. Bütün’e hizmet budur. Herkesin kendi yoğunluğuyla kodlandığı bir dünya istiyorum. “Koşarak yol alınır Türkiye Çalışmalarıyla” dediler. Türkiye’de Teknik Tahdit yokken BİR TEK olup çalışılır.

Bugün burada bu teknik, bu tahditsizlikte bedene kelam olup indik. Hazır dünyalar, Hakkın Kalemi olduklarında; mutluluk kodlarlar. Biz bu dünyada hazır olduk ve kodlandık.

Yaşanan her ne varsa; yaşamak için yaşanır. Her şey ama her şey yaşamak için yaşanır. Yaşanmayan, yaşanılmayan Nefs- i KA HA olanda kelam olmayan dirilik hologramda mutsuzluk olur. Ben yaşamalıyım ki yaşamlar yaşatayım! Ben yaşamalıyım ki yaratmalıyım yaratılanda her ANı. Ben yaşamalıyım ki yaşananla yaşatılanı kodlayabileyim. “Yaradanın tahtında insan yok” diyemem ama ilimdir kodlayan. Artık insanın, Medine’nin kelamının ötesine varması ve Hakkın Kalemi olması şarttır.

Ölü planetlerde biz, BİR TEK olup kodlamalar yaparken hep bunları zikrettik: Yarat! Yaratıl ve Halik ol! Yara, senin yaran aliterasyonlar senin tiryakiliğin ama yol ilmin olsun! Yap yaşamları! Yap ki yaşa! Değerliler, Kuran’dan öte Kuran’dır yaşam. İyi okuyun onu! İlimdir yaşam, anlatın! Ama yolu kodlayıp dürümleyin de açıklayın!

Siz ki Allah İlmini dillerken bedenlisiniz. Bugün biz, mucize değil muhakemesi kelam olan olan İnsanlık diliyoruz. Sevimli bir dünya mı? Sevgi varsa her yer sevilir Canlar! İnsan sevilir, sevgi varken sevilir ama planette sevgi kalmadığında sevimsiz bir yaşam haline dönüşür planet. İşte, o gün bugünse; biz sevgiyi kodlamadan gideriz yaşamdan. Ama biz sevgiyle bu yoğunluğu oluşturmak istedik.
Devamı 3. Bölümde
https://youtu.be/DmJU8jc4aVA

Süper İnsanlık Realitesi



 

27.MART.2019 TARİHLİ İNSANLIK (2)
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, 1. AKIŞ 3.BÖLÜM

Devenin ilmi; insan, ilmin kulu olan mutlak kurul; akıl… Hepimiz akılla çalışmalıyız.

Yaşamak; nesiller boyu beklenen dürüm içindi. İşte o dürüm bugün, bu yoğunlukta yaptığımızdır ve yaşamanın tahditsiziliği burada, bu yoğunlukta tohumlanan, bu yaşamla kodlanmaktadır.

Eğer bu çalışma yapılmayacak olsa idi tüm insanlığın yaşamasının anlamı kalmazdı!

Her şey bugün içindi canlar… Her şey bu çalışma içindi… Ve “din” dediğiniz de bunun içindi, birlik haline geliş de bunun içindi. Kübra olan kültlerin kontrolu içindi her şey ve yer kürenin geçişleri bunun içindi.

Ten; Allah’ın ilmi, teni dileyen kervan; tüm insanlığın kervanı ve her kervan bu yaşama inmeliydi. İş buydu ve içimiz ilmimizse, aklın ilimi, aklın kelamı olmalıydı. Görevimiz budur canlar. Bugün bunu sizlere anlatmak istedim.

Bu dünya, öz görevini yapmaktadır şu anda. Bu dünya, bütün kötülükleri aşmaktadır. Bu dünyada yoğun ışığımız var ve bu dünyada kulluğumuz, mutluluğumuz ve büyük kök görevimiz süper sahalara kodlanarak sürecektir.

Karanlık, ellerimizin ilminde mutluluğu kodlayamaz ama ilim, mutlak olur, karanlığı aydınlatır. Bütün kötülükler aşılır.

Kar yağdığı zaman, kara inerim ben… “Yolum, Allah yolu.” derim. Karda inmemim nedeni, Allah’ın ilminin karlı dillerde dillenmesi içindir… Ama karın yağması, herkesin gerçeğini kodlamak için midir? Hayır. Karla gelenim ben ama benim gelişim hepimizin geçişi içindir…
Kaçacak yerim var mı? Ayrı, gayrı değilim ki insandan… Her andayım ben.

Asla hata yapmam. Mesleki çalışmalarla ilgili sorumluğum da var. Bu nedenle, mesleğimde de gerçek kalemim ama geçişleri yaptırırken, mutlakıyetimi dürümlerken, hep sistemli kayıt yapmalıyım. Ki o da dernek çalışmamla olur.

Uzun zamandan beri yoğunluk artmaktaydı. Bugün artık bu yoğunluğun öz köklere indiğini herkesin anlaması gerekir… Ve geçişler, öz köklere yapılıyor şu anda.

Öyle bir gerçekliktir ki öz kök ve bir tek Bu Meclis öz kök olup çalışmalarını yapmaktadır. Ve bir tek Bu Meclis, öz görevini kodlayarak yapmaktadır. Öz köklerdeki görevi, Allah tahtından, kelam olandan ve “Koru beni.” demeyenden gök çözümlemeleriyle kayda iner.

Koruma altında olduğumu düşünmeyin. Ben korunan değilim, koruyanım. Ölüler diyarına ilimle geldim ama akıl kalemimle geldim. Bina, benim binam… Ve benim ilmim, bütünün ilmi.

Yavrum, “dünyalıyım” diyeceksin değil mi? Peki peki; deveyi kaldıralım mı acaba? Kalktı deve canlar, kalktı… Deve kalktı… Ve devede pirayeler değil, sahalar var. Ve tüm çantalardaki kodlar ve tohumlar var… Ve o deve, bütünün ilmiyle kodlanmış bir devedir.

Deve, Allah’ın tahtından Türkiye kodlarıyla, mutlulukla, kayda girenleri halik kıldı. Ayrı gayrı yok ki hepsi insan… Ve çerçeveli olmayan bir yaşamı kodladık.

Huruç halindeki dünyadan, insanlık bilgi almaya çalışıyor. İnsan kelamda olandan bilgi alır; bunu bilmez.

Sanırlar ki dünya onlara ilim öğretir. Dünya bilgi kapısıdır ama ilmi alan, bilgiyi viran sayar. İlmi olan, bilen olur. Bunları iyi bilin.

“Ben ilim aldım.” diyen, kendini dilleyemeyendir. İlmin kulluğunda, bütün olmak gerekir. Kaynakta olanın, hakkın kalemi olduğu da mutlaka bilinmelidir.

Hakkın kaleminde netice, ilim olandır. Ama o ilim olan, Türkiye çobanlarından çok ötededir. Biliniz ki bu dünya çobanlarla yönetildi, tüm insanlıkla kodlandı… Ama çobanlarla yönetildi. Ve insan, çoban bekledi hep.

Bir tek insan, çoban istemedi. İşte o insan, Allah’ın ilmi olan, insansılığı insanlığa tohumlayan ve yoğunluğu kodlayan biliştir. Her birimiz o biliş olarak bu görevi taşıyoruz.

Kocaman kocaman dünyalar… Kocaman kocaman şafak, aşk sahaları ve mutlak kurullar ama bilgi yoksa, onların koca oluşlarının anlamı yok ki! Ve bilgi diye dilledikleri, sahaların dürümlerinde, kontrollu olamayan kelamdan başka bir şey değil canlar.

Yığıla yığıla ilim yığılsaydı yaşama, yığınların kontrolu gerekecekti. O yığınları kontrol edecek olanın da kelam kervanındaki halik olması gerekecekti. Bunun için dünya planetine yıllar yılı ilim verdik ama yığın halinde değil, tek tek…

Ve bugün artık planet, kelamı halik olanla birlikte, büyük kök gök çözümleyicilerine gerçek insanlığı açıklayacak.

Allah, altın göz olarak düşünenlerce dilletildi. Ama gözün, Allah ilmi olduğunu anlayamadı insanlık ve ona RA KA dedi; RA KA.

Yalan değil ama RA’dan öte bir KA var. Bunların mutlaka anlaşılması gerekir. RA’dan öte bir KA var.

Allah, “saha” olup kontrol kurduğunuz zaman, KA kodlamasına geçer. Ve o kodlama, tek bilgi olarak çözümlenen şarkıların diriliğinin geçişini yapar.

Kurullarımız çok güçlendi canlar. Planet çok güçlendi ve planetin dürümlerinde dil güçlendi.

Herkes daha yüksek ilim bekliyor. Bunun bilişindeyim; daha önemli bilgileri de kelamla dillemeye niyetim var ama Saltanat’ın geçişini yapmalıydık ve bugün bu görev bizimdir.

Saltanat’ın geçişi, piraye kapılarının görevi kodladıkları o yoğunluktan olacaktı ve önemliydi bu. Şu anda bu yapıldı canlar.

Sultanların Saltanatı’ndan değil, şafağın saltanatından da değil, ağır yük taşımakta olanların sultanlığından söz ediyorum size.

Onlar çok ağır yük taşıdılar. Otorite kurdular ama çok ağır yük taşıdılar ve geri çekilişleri sorumluluktu. Burada olmaları da sorumluluktu. Gönüllerin geçişiydi olan ve geniş kapılardan girdi her biri…

Yeni dönemde, öz kervana onlar da katılacaklar. Ve onlar da mutlak kurullarını burada, bu yoğunlukta kodlayacaklar.

Atlanta Ata Kapısı olarak geçenler var. Atonlar’ın kodlarından öte olduklarını dürümlerde dillediler. Çözümlemeleri görevleriyle ilişkiliydi ve yine bilecekler ki Atalanta Ata Kalemi’nden öte kalemler var.

İşte o kalemler; insansılığın insanlığını kodlayacak kalemledir ve yarınlarda bu kalem, bütünün kalemi olacak ve herkesin kelam haline dönüştürecek.

Yoğun ışık altında bu bilgileri sizlerle paylaşmak istedim. Kısır bir dünyanın öz görevlileri değiliz bizler. Kısır dünyaların gök çözümleyicileri de değiliz. Bina inşası tamam olduktan itibaren, insanlığın kelama inmesi için kodlama yapan bitki, hayvan ve her şeyi tohumlayanlarız bizler… Doğal dünyaların görevidir bu; yaşamları kodlamak ve tohumlamak, yarınları kodlamak ve tohumlamak… Bu yolda Allah ilmini dillemek ve dürümlemek… Burada yaptığımız budur.

Çok nurlu dünyalar oluşturduk; çok görevliler kodladık dünya planetlerine ve ziya olanları kayda aldık.

Bitkilerin daha güçlü olmaları için, nesillerin görev almalarının gerektiğini biliyorduk.

Bitki, hepimizin ilminde mevcut olan bir şarkıdır… Ama onun gerçeğinde, tüm insanlığın şer yaratmaları da vardır.

Şerrin şarkıları da haktır, çünkü bitki yaşama inerken, dürümlenirken, tahditsiz olarak dürümlemeliydi yaşamları ki her şey kodlanmış hale gelsin. İşte bunu hakedip yaptık ve dünya planetinin gücünü artırdık.

Doğa bugün daha yüksek ilim yapabilecek düzeydedir. Yerin yaşamlarında mutlak kurullarımız görev taşıdılar. Şikayet etmiyoruz dünya planetinin ruhu çok güçlüdür ve dünya planetindeki forumlar çok çeşitlidir.

Bu gücün dürümlediği, tertiplediği kayıtlardan doğan bir kodlamayla olmuştur bu çeşitlilik… Ve başka dünyalarda da bunu yaptık. Sahramız, Allah’ın tınısıyla kodlandıkça, her yerde bunu yapabiliriz.

“Küskün kalmayalım.” dedik insanlığa. Biz küsmeyiz canlar.

Küsmek, insanı kırar ama bir tek olanda kırılış, mutlak kurulların kırılışı olur. Bu nedenle Bu Meclis’te, çok az ilim kalemiyle çalışma yapmak istedik. Onlar kırılmayan ve kırmayan biliş kapılarımızdakilerdir. Yasaların gerçeği budur.

Çorba piştiyse, yazmaya başlayalım.

(Kayda geçildi.)

https://youtu.be/FG6_jLOre34

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ



 

İNSANLIK (2/1)
27.03.2019

Dünyanın gerçeği şudur: Bu dünya, yaşam sahalarına tohum ekmektedir ve ekilen tohumlar, tüm insanlığın halikiyeti ile ekilmektedir. Dünya bir cevherdir… Enerjetik vasatların Kutup kayıtlarından ibaret değildir!... Oğul verir bir cevher ve oğul alır bir diriliktir!...

Oğul vermesi, yaşamı kodlamasıdır. Oğul alması, kontrol kurmasıdır… Bunlar oldukça, “din” dediğiniz KELAM, her insanın kervanı olur. O kervan ile “Dünya Yaşam Sahaları”nda, dinin diriliğinden aşılır ve yaşama kul olunur.

Dinci, dirici değildir… İlimci de değildir… O; yolun, KÖK GÖKLER’deki dürümüdür. Onun Kurulları; yaşam çorbasında, IŞIK KODLARI olarak bulunurlar.

Sona gelen bir şarkıda, yenilik olur ve yeni bir şarkı dile gelir. O yeni şarkı, yeni bir saha oluşturur. O yeni saha, Cennet Kapılar’da dillenen KELAM olur… Olur ya!, insan, şarkısında KELAM olursa; o, YAŞAM olur. O YAŞAM olan, “HER AN” olur ve dürümler, mutlu olur.

Bunu, bizler hep yaptık ve dürümleri kodladık. Kodlanan DİL, ALLAH İLMİ’dir ve ALLAH İLMİ, HASAT KELAMI’dır.

O KELAM’ı dinleyenler, DURGUN TOPRAKLAR’ı, “DİL”de dinlerler… Durgun sofralarda, DİN KALEMLER olur. Onlar, lokomatif olan çalışmaları anlamazlar ve anlatamazlar.

Onlara biz, “BİR TEK olup geçin!” deriz. Onlara biz, “OL diyen KELAM olun ve HAS olun” deriz… Ana, yine biz onlara “Hologramı aşın!” deriz. Aşmak, AŞK SAHALARI’nda HALİK olmak ve YOL olmaktır.

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

 

 
  Bugün 304 ziyaretçi kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol