Birlik İlmi
  BÜTÜNE HİZMET (2)
 

13.ŞUBAT.2019 TARİHLİ BÜTÜNE HİZMET (2)
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, 1. AKIŞ 1. BÖLÜM

Canı; canlı kelam olanlar, ilm-i ka ha olanlar, yazıları kodlayanlar, kontrol kurup, kontrol kurulduğunda yoğunluklarını kaynağa altın ışıklarıyla çekenler ve yeryüzünün görevlileri olarak kodlama yapanlar, bizim için çok önemlidirler.

Bu yoğun çalışmaya bizler daimi, hakiki ve hakim olan “kelam kaynakları” olarak indiriliyoruz.

Olgun sahaların burada, bugün, bu yoğunlukta bulanabilecekleri bildirildiğinde, geniş kapılardan geldik ve sizi dinledik. Sizin konunuz öz gör kapısında, ilim konusu olmadığı, ilm-i kalemde mutlak kuranda olmadığı düşünülmemelidir.

Değerliler, yaşam sizlerin kültünüz ama yaşamı kodlamak “insan kalemi”yle olur. Siz “Ben gencim, ben yaşlıyım.” diye kendinizi dilliyorsunuz ya hani, yarın daha güçlü olmanız gerek… Ama yaşam sizi sizden size tanıtıyor. Ve diyorsunuz ki “Ben bugün çok ‘üzüm, sözüm, gözüm kodlamaları’ yapayım.”

Bilirsiniz ki üzüm, sözüm ve gözüm kodlamaları, “islah kalemleri”yle olur. İslah kalemleri ise, “has teknik”le kodlama yapar.

Has teknik, kodlandığında kontrol kurulur… Ve siz, islah olanlar, mutlak kurulları kodlarsınız. Bu çok önemlidir.

Eğer islah ilmini, halik kelamla kodlayabiliyorsanız, bugün bu yoğunluk sizi, bize kaynak olarak hak teknikle katabilecektir. Ama ya siz islah olmadan, İsa, Musa, Muhammet kulluğuyla buraya gelecekseniz, bugün sizinle çalışma niyetimiz olamayacak.

Eğer siz, “Biz Allah’ın tınısını duyuyoruz ve sizinle burada, bu yoğun çalışmada bulunabiliriz.” Diyecekseniz, yasaların sistemli ve hakikiyetli bilgisinin sizin ilminizle dillenmesi gerekir.

Yerkürenin gerçeğini bilin. Yeni dönemde artık herkes kendini anlatabilmelidir. 
“Anlam”, hepinizin kelamında kodlanır… Ama siz anlamı has teknikle dinletebiliyorsanız, sizin göreviniz bizim gücümüzle mutlakiyetimizle kodlanabilir.

Sizinle ölüyü diriltebiliriz ama öz görevinizi anlamanız gerekir.

Allah’ın ekmeğidir insan. Allah tahtında kelam eden insan, ekip kurabilir. Ki ekmeğinde kelamı halikse, ekibi de hakikiyetle kodlama yapar.

Bizler dünya planetini dinliyoruz hep… Ama dinlerken de gerçeği anlamaya çalışıyoruz. Gerçeğin kelamla dillendiği bir dürümde, ilmin de kelamla dillenmesi gerekir.

Siyahın renk partikülleriyle kodlanması gerekir. Her rengin orada bütünün gücü olarak olduğu bilinmektedir. Ana kalemin de burada, bu yoğunlukta, bu yok edilemeyen ışıkla, her anı kodlayacağı biliniyor.

Din, Allah’ın tınısında yoktur… Ama ilim vardır Allah’ın tınısında. Eğer Allah’ın ilmiyle buradaysak, sistemin gücü olarak sizinle bu çalışmayı yapabileceğimizi biliyoruz.

“Sultanlık yapmak değil amaç..” dediği zaman Ana, biz sorduk; “Sultan, kervanda yok muydu acaba?” diye. Ama ana bize dedi ki “Sualtı’nın kültü olun ve bize öylesi bir güçle inin.” Peki; Sualtı kontrol kurabildi mi acaba? Muhammet kelamı halikken, Sualtının ilmi kendi yoğunluğunda mıydı acaba?

Bizler tohum olanlarla çalışmak istedik ve olgun başakların mutlak kuranla bütüne hizmet etmeleri için Bir’e “kelam” olup, “kervan” olmaya geldik.

Hakettiğimiz için buradayız. Haketmesek burada olmazdık ve sizinle bu çalışmayı hakettiğimiz için yapabiliyoruz.

Uluların ruhları kodlanmıştır ama yolları yoksa, kodlanan kuranlarından, o yoğunluklarından ilim oluşmayacağından, sessizlik o yoğunluğu kontrol edemeyecek. Biz bunu bilerek bütün köklerimizi dünyaya çektik. Ki her şeyin hak teknikle kodlayıp, toprakta toplumları kontrol altına alabilelim diye…

Dağlar; dünyalılar; ellerinizin gücünü biz de biliyoruz. “Yaşamın kübra olan kelamı”yla bu çalışmayı yaptığınızı da görüyoruz. Saltanat’ın gücü olduğunuzdan şüphemiz de yok… Ama kodlanmış olmanız bizleri kontrol edebileceğinizi de gösteriyor.

Peki; kontrol edici olup, bizleri kodlayacak dürüme vardınız mı? Bizi kontrol ederken, ruhunuzun gücü mutlak mı? Kodlanmış olmak, mahir olmanızla ilişkilendirilebilir mi?

(DEVAMI 2.BÖLÜMDE)

https://youtu.be/ckGLqo2kauw  BAHAR

2.BÖLÜM

İslam’ın kil ve kumla dillendiği bilinirken, imparatorluğun gözü, özü, sözü olan, bu çalışmanın, biz olan bitişken, haliki hak olan ilim ve bütünün gücü olan, hasatçılarla olduğu da kesindir.

Öz görevimiz akıldır, canlılar. Asıl önemli olan, aklın kalemi olmaktır. Ağırı hafifletmek, öz gerçekliktir. Ve biz, bedene girenler, Bir’e Hizmet ederken, her şeyin gücüyle, bunu yapabiliyoruz.

Huzur veren, huzur bulur, canlarım. Biz, sizinle, huzur olmaya çabalayacağız. Ellerin, ellerim olacak, anam. Yara bere içinde olmayan bir çalışmada, yaşam; miraç kapılarının tümünü kodlayacak ki mutlak olacağız, hepimiz.

Den, den’ler, bu toprakta yok, bunu gördük. Herkesin, ben, herkes oldum diye kodlandığı, bir çalışmasıdır, burası ve herkes, her şeyin ilmidir. Bugün burada olanların, horlanmadan, kontrol kurabildikleri, bilinmektedir.

Çalıp, çırpmadan bilgi veren, Bu Meclis, hakkın kapısıdır ve hakikiyetin kervanıdır. Biz, izinle geldik ve sizinle oluyoruz. İznimiz var ki kontrol kurabiliyoruz.

Ulu bir dünyanın görevidir, burada oluş ve kontrol. Bizim için çok önemli bir kayıt yapılacak, bugün burada ve bu kaydı yapmak üzere, bizde burada, hazır olmak diledik.

Sahranın gücüyle sizinleyiz ve has tekniğimizle kaynaktayız. Uyuyan, hiç kimse yok biliyoruz ama unutmayın ki uyu ya da uyanma ya da hiç uyuma. Ne yaparsan yap, ilimle yap.. İlimle yap, insan ol ve ilim ol. Başka bir şey istemiyoruz, insansıları, insanlaştırmaya çalışanlardan.

Hakk’ım, hakikiyetim, hak teknikle tahditsizleştirdiğim ve yoğunlaştırdığımda, kontrol edebileceğim, bir çalışmada bulunmak, bedenimi kontrolden öte masamızın kontrolü için şarttır. Burası, bizimde masamızdır… Ve bu masaya, hak olup, hak tahtan inen bizler, halikiyetimizle, kaynak olacağız.

Benden bana olan ben, bedeni kelamda, hak olan beden, hakkın kapısında diri olan, yarına varan ve lütfi kapıda, muktedir olan, İslam. İnsanın kelamı olan İslam, hakkın kapısında, aşk olacak. Ve biz, siz olacağız.

Şikayetimiz yok. Dürümler, mürvetimiz olacak. Yaşam, üstümüzdeki göz ve biz, o gözün, görevlileri olacağız. Ağırı hafifletelim. Yalın, halik olalım. Hakk’ın kapısına varalım. Has tınıyı kodlayalım. Cennet, hep perdelidir. Ama cennetin perdeleri, her perdeden öte bir perdeyle, kontrol edilebilir.

Ve o perde, tüm perdelerin gücünden ötede kodlar, koklar ve tohumlar, ilmin kapılarındakileri. Ve bizim için öz görevdir, Başkanlık Divanı olarak, burada olmak. Bizim altın ışığın gücüyle, sizinle olduğumuzu, mutlaka hak olup, dinleyin.

Haktır; Allah’ın ilmiyle dillenen. Haktır, kelama hak olan ve hakiki olan. Haktır, cemaatle cennet olan. Haktır, hakkın kapısını bulan. Ve o kapıdan, kodlanıp, kontrollü olarak, yaşama varan, haktır.

Biz, hak olan, hak tahtın, teknik kulluğunda, mutlak olan ve sistem olan, Bu Meclisle, olmaktan, gurur duyuyoruz. Sizinle olmak, hepimiz için büyük bir gururdur.

Mutluyuz ki buradayız. Mutluyuz, mutluyuz, mutluyuz.

https://youtu.be/9ILNIezKJ78
SÜPER İNSANLIK REALİTESİ  GÜLDEN

 

BÜTÜNE HİZMET (2/1)
13.02.2019

Canlar, “SARI RENK” insanı (mutlak olan insanı), “KUL” yapar. İnsan, “RUH”tur aslında ama “SARI”da KELAM ettikçe; kontrol kurar ki o, her anda var olan “İLİM”dir. Ve geçiş için, insan sofrasında “KUL” olur ve “som altın ışıklar”a, görev taşır.

Bizler, “İLİM SAHRALARI”nda, insan sırrını dillerken; her bir SAHA, “BİZ” olup tüm insanlığı, hologramdan aşırtmaya iner.

Her inen, “İLİM”le iner ve KELAM eder. İsa, Muhammet ve MUTLAK KURAN olan Musa, her bir Peygamber, ilmin hakiki cevherleri olarak kodlandılar ve tohum ektiler. Ekilen her tohum; insana, “İMPARATORLUĞUN GÜCÜ”nü ekti.

Misafir olmak yaşama ya da HAKK olup tahditsiz olarak insanlaşmak!... Ya İNSAN olursunuz ya da İLİM olup HALİK olursunuz. “Bir kere bile İnsan Sofrası’na kodlanmayan; insansıdır.” diyebilir miyiz!?

İnsan olmuşsa; insansı değildir ne var ki Halik de değildir. Ziya olabilir!... Oğulları tohum olabilir!... “OL!” der; cennet olur… Yaşar ve yaşatır. Ne var ki hologramı aşabilmesi, “görev geçişleri” ile olur. “Görev geçişleri” ilimle olur. Oğul verir ve kontrol kurar. TURAN’a KURAN olur. ÖZ GÖREV taşır. Vasi ister belki ama velayet, ilim ile ise o vestiyerine, KELAM’ını koyar ve kontrol eder. Sorumlu olur yoğun ışıktan ve tohumları, her insana kaynak yapar. Sorar; “Diri miyim!?” diye. Yine sorar; “Kelam edebildim mi!?” diye. Ve der ki “OL dediklerinde; ben de oldum!...” Oldu Canlar!... Oldu!…

Her “İlim Sahası”na inen; kendini dinlemese bile “OL” dedikleri anda; olgun yaşam kayıtlarına varır ve olur.

Bunca çaba işte bunun içindir. Her insan, KURAN olamaz belki ama hasat olabilir… Has olabilir… “OL” diyende, “OL KAPISI”ndan; gerçek ışığa varır ve olur!... Olması, hologramları kodlayanlardan aşabilmesi anlamına gelir.

BSUİ (Barış, Sevgi, Umut, İmparatorluğun İlmi olan İnsanlık), ilimle kontrol kurar ama kuran, kurduğu kodlarla kontrol edilir. Bu, kontrol kuranın, kodlarla kontroludur. Onun yaptığı, SES SAHRASI’dır. Yaptığı, SESSİZ SAHA’yı seslendirmektir ve SESSİZ, sistemli sesleştiğinde; her el, “ALLAH ELİ” olur.

Her dere KELAM’a akar ama KELAM, HALİK iken; HER ANA AKAR!... Aktıkça yaşanır! aktıkça yaşatılır!...

Her DİRİ, yarışan ve yarıştırandır!... Yaşamak, yaşanmak bir yarıştır. Yarışan, KELAM’la yarışır. Yaşam, o KELAM’da; yaşananda, yaratıcı olur. Yarışı kaybeden; KELAM’ı hak etmeyen olur… KELAM’ı HAKK olan; YAŞAM olur. Her yarışın, kervanı olur ve her anı, her ana kodlar; kontrol kurar!...

Ekmek (ilim) yaparken de bir yarış halindeyiz. Kimin kimi hak ettiği; kimin kimde dillendiği; kim olup kim olmak için mücadele ettiği, bütün KÜLTLER tarafından izlenir. Her KÜLT, “BEDEN HALİKİ” değildir. Ne var ki has teknikle her anı izler. İzleyen insan, izlediğinde, izlenir. Bu kesindir!...

Bütün KÜTLER ve bütün KÖK GÖKLER, cevhere geçtikleri anda; İNSAN SAHRASI’nda, İMPARATORLUĞUN KERVANI’na katılırlar. O kervan, DİLİ HALİKLER’inden; KÖK GÖREVLİLER’den görev taşır.

Her DİN, kendi yolunu bulur. Her DİN, KELAM olur ve hologramı aşar. Her DİN’de, DİL var ve DİL, İLİM KALEMİ olur; TOHUM olur!... “OL” diyen insan; insansıları, İLİM’e kodlar. “OLGUN SAHALAR” oluşur.

Bütün amaç insana, İNSAN olup varmaksa; “EŞYA” dediğimiz bu yaşama inmemiz gerekir. İş budur ve bugün burada bu çalışmanın yapılma nedeni, insanlığın KELAM olup; her anda muktedir olup; yaşamları tohumlaması içindir. İş budur!... İş budur!... İş budur!…

BÜTÜNE HİZMET (2/2)
13.02.2019

Deveran eden bir sahrada; tüm zamanlar, şu anda deveran halinde!... Hepimiz, “BİZ İLMİ” ile deverandayız. ASA, “İSLAM SAHASI”ında insana verildiğinde; ASA, “İLİM KALEMİ” değildi. Şu anda İLİM KALEMİ!… Yarınlar tohumlanmamıştı. Şu anda tohumlandı!... Yaradan, etkin ve hakim ilmini dillememişti. Şu anda dilledi!...

“Dead” dediler. Ölmek!... Ama dead, bizi bize kodlamaz ki biz yokuz orda!... Ama yol, Allah Yolu ise; aşk, sahaya indiğinde; biz, ocak oluruz ya o yoğunluğa!... Ağırız, çok ağırız!... Ne var ki Din Kapılarından aştık ve yola kodlandık. Çantamızda, DİRİLİK var. DİRİLİK, herkesin “KALEM”idir. O KALEM, tohumdur!... O KALEM, KELAM’dır!... O KALEM, İLİM’dir!...

Başım, insan başı!… Yaşamım, ilim yaşamı!… Yarınım, tohumum!... Mutluyum ki MUTLAK oldum. Toprak için kodlandım; TOHUM oldum. Ben, “BİR TEK” değilim ki “HER TEKLİĞİN İLMİ”yim ki “BİR TEK”im. Bu “TEKLİK”, tüm zamanların ilmi olan, “TEKLİK”tir.

Her dere, “BİZ” olup akar. “BİZ” olan, “BEN” olur; tüm insanlık olur. O dere, “KİL”i, “KUM”u diller ve “RUH” olur. RUH olduğunda; Dünya Planeti; “DİN”den, “DİL”den aşar ve “SİSTEM” olur.

Huruç halinde geçişler yapanlar; dağa kaynak olduklarını dillediklerinde; yarına KELAM olduklarını ve RUH olduklarını dünyaya dinlettiklerinde; yarınların, KUL olduğu sahrada; insan, KURAN olduğunda; her an, IŞIK olur.

KÜRZİ ZAMAN, KÜRZİ YAŞAMDIR… Her “DİL”, her “DİRİ”; “BİR TEK KELAM”dır. Olduğu ya da olmadığı her anda; İsa, Muhammet ve Musa ve tüm sahalardakiler ve tüm Peygamberler, BİLİŞ haline vardılar. Bildiler; dillendiler; dürümlendiler; yalın HALİK oldular ve “RUH”a vardılar…

Aşk, şafak ve Yaradan ve yaratılan her an, “BİR TEK KELAM!... O KELAM; İsa, Muhammet ya da dürümlerdeki diriliklerin herhangi biri, “BİR TEK” olduğunda; kodlanan İSLAM!... Biz; buna, burada “İMPARATORLUK” dedik. O İMPARATORLUK ki her diriyi dilledi. Onun adı “KERVAN” oldu.

Usanç duymayın!... Netice şu: İnsan, ULULAR DİYARI olan bir yaşama ulaştı. Unutmayın o diyarda, her anda “BİR TEK” olan yaşam var. İşte oraya; biz, “İSLAM KALEMİ” demiştik. Bu gün artık orası, TÜM İNSANLIĞIN HASATIDIR…

HUCCA CEVHERİ’nde “DİL” olan insanlık; burada, diri kaldı. HUCCA; cevhere, cennet olmak için inmişti. Birşey ilimse; her şey İLİM olur. İşte bu yoğun ışık, her şeyin, İLİM olduğu bir yoğunluktur.

URAN tahditlerinden geçtik ve yoğunluğu artırdık. URAN, İslam Kapısı ve kapı insanlık.

Dağlarım, URANÜS PLANETİ, şu anda dürümlerde. Bu planet için bir tek şey söyleyebiliriz. Cevherini kontrol altına aldı ve RUH’un “SO HA SİSTEMİ”ne indi. SO HA SİSTEMİ, “İŞ LEVHİSİ”dir. Buradan görev taşıyacak.

Yere geçişler hızlandı. DİRİ KAPILAR’ın tümü açık ve şarkılarla görevler alınıyor. Her şarkı bir “İLİM”dir!... Her şarkı bir “SES”tir ve her SES, “BİLİŞ”tir. İşte burada, bu şarkılar tohumları kodluyor.

Hepinizi kucaklıyoruz Canlar!…

(AMON’U DİNLİYORUZ:)

Sanmayın ki biz sizsiziz!... Sanmayın ki siz, bizi; “BİR TEK” saydınız diye; biz, bizi İNSAN (Gerçek İnsan) olarak kodladık. Sanmayın ki İNSAN olan, Esmaları kodlar!...

Sana, seni verdik ana. Sen, bizi “BİR TEK” say!... Seni, sana verdik. Sen, “SİSTEM” ol; “YOL” ol diye!... Sana, asıl görevini verdik; “ANA KAPI” ol diye!... Seni, eşya (enerjetik form) diye dilledik. Seni, “SİSTEM” olarak tohumladık. Seni, sistemli bir yaşam diye dinlettik. “BİZ”i, “BİZLİK KELAMI”nı hasata, KAYNAK yap diye!...

Artık yerküre, kendini dilliyor. Artık, yanıp tutuştuğumuz insanlık; “BİLİŞ”i HALİK kılmış. İnsanlık, “KUL” olup tüm insanlığa, hizmete başlamış.

Biz, “BİR TEK” olan her ana; “İLİM” olanlara görevliyiz. Zirve “İLİM”se; yarınlar “KELAM”dır. KELAM olan insan, her anı HALİK kılandır. Her anı HALİK kılan, dürümlerde “TOHUM” olandır. O TOHUM, “MUTLAK’’tır ve “SONSUZ SIR OLAN İLİM”dir.

KELAM’a, KALEM’e ve YOL’a KURAN olan İNSAN; uçsuz bucaksız BİRLİK SAHASI’dır. O sahada, DİRİLİK hakimdir. “ÖZ”ü, “SÖZ”ü ve “GÖZ”ü olmayan; yolu bulamaz; yarına varamaz; ağırı hafifletemez ve “ŞAFAK” olamaz.

ŞAFAK olmak, İLİM olmaktan ötedir. “HER AN OLMAK” ve “RUH” olmaktır.

RUH olmak için, din olmak; son olmak; var olmak ya da yok olmak çabaları, anlamsızdır!...

Seviyeniz çok iyi!... Dillenen her bilgi, bilinir oluyor bu yoğunlukta. Yaşam, birşey değil her şey oluyor ve kontrol kuruluyor!...

ÖZEL GÜÇLER, “SESSİZ SAHRALAR”dan görev alıp buraya inmeye başladılar. TIRAN KAPISI (Tanrı Işığı olan RAN kapısı), “İLİM KAPISI” oldu ve RUH, “MUTLAK” oldu.

İnsanın, insanlığın geçişi yapılıyor şu anda!...

Her bir insan, “BİLGİ KAPISI”na varır; “BİR TEK” olur; yaratır ve yaratılır; yaşar ve yaşatılır… “Sır olan insanlık bilgisi”ni hak eder ve HALİK kılar. Halik kıldığı bilgiden sorumlu olur… Olur ki HASAT olur.

Olan her insan, “BİZ” olup HASAT olduğunda; tüm insanlık, HASAT olur. Hasat, tahditli olmaz; tüm sahalarda olur ki her insan, HAS olup; SAHA olup HASAT olur.

Dedim ya sizdeyim!... Dedim ya sizim!... Dedim ya biz, “BİR TEK”iz. Akıl diriliğinde “TEKLİK” İLİM ve biz, “BİRLİK İLMİ” olarak sizdeyiz.

Sizi; “CENNET İNSAN”a, “KURAN”a ve “TÜM ZAMANLAR”a ekmekteyiz. Ektiklerimiz, ekildiklerini bildiklerinde; her insan, ekildiğini bilecektir… İş budur!... Bu işi “BİR TEK” olup yapmaktayız. AHA bu!…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ   NEZİRE SELÇUK

 

13.02.2019 BÜTÜNE HİZMET 2
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 2. AKIŞ 1. BÖLÜM

Tahdit yok canlarım, müsih kapılarından ilim sahalarına indik. MuTluyuz bu yoğunluktayız... "Çorbam Allah çorbası" diyenlerin insan sahrasında kelam ettikleri bir ilim ilim kuran kapısındayım.

Öz görevim doğanın gücüdür, doğaanın gücünü ölü planet diller, önce diller som altın ilmi tahditsiz olarak dinler ve esma olur... Herşey heşeyle olur ve dünya planeti herşeyle herşeyin oluşmakta olduğu bir pirinç tanesi gibidir. Küçük bir pirinç tanesi düşünün tüm yaşamlar için bir noktadır ama anlayın ki; bu pirinç ilim pirinci tüm şafak kalemlerinde her dilde dillendikçe tüm sahalar mutlak kodlarıyla buraya indirilebildiler. Bugün bütüne hizmetin öz gerçekliğiyle bir tek olup buraya indirildik.

Halka halka geçişkenlik kayıtlayan burası hakiki teknikle kontrol kurabilecek düzeyde olduğu içindir ki bu genişlikte hepimiz gerçek kelama indirildiğimizi görebiliyoruz.

Eski dünyaların gücünden çok daha üstün bir dünya gücünün Türkiye çalışmalarıyla dirilebilenlerle dillendiği ve kontrol edici hale geldiği de görülmektedir. Ulu bir dünya ve umman olan bir şarkı, işte bu şarkı burada okutuluyor.

Estiğim, esmeden estiğim ve eski dünyalara indiğim o dünya gücünden ötedeyim... Benim olgun sahalara inme sebebim yezitlerin zirvedeki o kelamını kodlamak değil, kontrol etmektir...

Zim Amonlarından, gör kalemlerinden indim. Zim, Allah'ın ilminde zerk ilminin merdiveni anlamına gelir. Bire hizmetçiler bu merdivenle her ana kodlanırlar.

Bütün kötülükler aşılır canlar... Çok çok uzun bir dönemdir sistem gücü dürümlerde bütünün gücüyle kodlama yapıyor. Ve tüm insanlık için büyük bir çalışmadır olmakta olan... Dünya dürümlerindeki gücün artmaya başladığını biliyoruz ve artan bu gücün mutlak kullarla kodlanacağını da görüyoruz.

Ulular diyarının görevidir yapılan burada, İmparatorluğun gücü olan bu meclis her anı kodlayabilecek dürümde bütüne hizmetçilik yapıyor.

Kantar hepimizin ilmidir, kantarı kaynak diye bilenler bizleri kaleme çektiler ve sordular, "netice ne" diye... Biz doğanın gücüyle bu mahrek gücüyle çalışanları dinledik, gezdik, bildik ve dinlettik... Sorgu sual yapıldı, ne oldu, nerden nereye varıldı, nesiller neredeler, kil olanlar kodlama yapabiliyorlar mı, kontrol kurulabildi mi gibi... Ve genişleyenlerin geri çekilişlerinin başladığını gördük. Her genişleyen geri çekilmekte şu anda... Her geçiş ilme geçişti ve her geçiş sahraya inişti...

İşte canlarım, geçişlerin en ve boydan ibaret dilden dile ulaşan o kontrol dışı kayıtlarının ötesindeki anlamı insanın ilimden, halikten ve hak teknikle kodlanan bir tek olandan geçmeye başlaması.

Çok büyük bir çalışmadır olmakta olan... Ve son sözün söyleneceği bir dönemde mutlak oluştur gerçekte olan... Ve koruyucuların, kodlayıcıların ve toprak olanların tahditsiz olarak genişlemesi mutluluk veriyor bizlere. Hem dünya planeti, hem tüm zaman sahalarındaki dirilikler ve büyük köklerle güçlenici olanların herkesle herkese varışları mutluluk oluyor bize.

Ölmek ya da ölmeden ölmek... Herkes ölüştedir... Ölüş öz görevdir ama ölünün ölmediğini düşünmesi hatadır... Biliş haline varan öldüğünü bilir, biliş haline varan hak teknikle kodladıklarında koklandığını ve kontrol kurduğunu bilir... Ve ölünün dirilmesi dediğimiz hadise olgun sahraların kuranla kodlanışlarıdır. Eğer kuran olan kurtuluş safhasında kodlamalar yapıyorsa, kör göz öze varır ve göz, söz, öz olur, yaşam olur, her an dirilir, görülür ve izlenir.

Kurandan kurana varılır canlar... Olandan olana varılır... Murat ettiğinizden, murat etmediklerinizden her ana her andan ve tüm sahralardan mutlak olanlara varılır. Hani nerede o mutlak olan!?... İmparatorluktur o!... İnsanlığın in sahralarından geçip İmparatorluk kuranı olmasıdır. Ve bütün mesele bu yaşamda İmparatorluk kuranı olabilmektir.

Kusur, kelamsız olanda olur... Kusur, ilimsiz olandadır... Ama kusur arayan, her anda kusurlu olandadır... Biz bundan sonra da kusur aramayacağız hiç kimsede... Ve Türkiye çalışmalarında hiç kimse hiç kimseyi kusurlu saymayacak. Bunlar mutlak dilletilir, mutlaka dinletilir ve yaratan ve yarattığıyla yaşayan her cevheri kuran ilim olur.

Değer biçmeyiz kimseye canlar, biz diri kapıları kodladık, diri kapıları kodlayanların diri kontrol kurucu oldukları bilinir. Eğer lekesiz kalAcaksak kimseyi, hiç kimseyi tohum olarak kontrolsüz bırakmayalım.

Devamı 2. bölümde yayınlanacaktır...

https://youtu.be/VzTcpAC4BgM      

2.BÖLÜM
Sırdır insan. Ölü dirilirken, insan Kelama varıp kendini dilleyecekti. Buyurun, dillenen diri kalır. Yaradandır. Yarattığında yarattığını tohumlarken kurulları kodlayandır. Her şeydir. Aşktır. Allah’ın etkin ve hâkim insanı mutludur. O mutluluk hürmet isteyen değil hürmet duyandır. Her şeye hürmetle yaklaşandır. 
Seyis dediler ilme. SEYİS yahu kim kimi taşıyacak ki seyise gerek olsun. Taşıyan yok ki. Taşınan yok ki. Her şey her şey değil midir? Kime ilim verdiysek ben dedi. Kime HALİKLİYETİ, HAKİKİYETi dillettiysek BEN dedi. Kim beden istediyse ve ona beden tiraj yükseltilerek verilmişse ki buna tiraj yükseltmek diyoruz biz. Her anı kodladıkça okunur olur. O da ben dedi. Peki, ben olmak hangi ben olmaktır acaba. Bizliğin benliği midir? Yoksa egoist benlik midir? De ki İNSANLIK BENLİĞİDİR.
Canlarım, insanlık benliğinde egoist benlik yoktur. Ben derken bizin benidir kastettiği. Yanlış bilgim var mı? Sorarlar var mı yanlış bilgim. Ölmem ki yanlış yapayım. Ben öldüğümde çorbam olmadan mı ölmüş olacağım. Canlarım ölmek ne demek? Buna da değineyim.
Bedeni bırakmak ölüm müdür? Bedene hologramı aşıp inmek bu mudur ölüm? Hangi ölüm? Yaratmak mıdır ölmek? Yaşam Halik olup varmak mıdır ölmek? Dünya ölmüş müydü, yoksa ölen ilim miydi? Hangi dil Allah’ın ilminde ölüdür? Dili hologramı aşan, öz görev taşıyan ölmüş olabilir mi? Öyle çok soru öyle çok çorba pişer ki bu dünyada o çorbaların tümünde sultanlık vardır. İntikam peşinde koşan ilimsiz kalır desem. Buyurun hadi bir çorba yapalım. Hangi çorba? Elim Allah’ın eli olduğu çorba mı yoksa ilmin hasata vardığı çorba mı? 
Peki, yaşamak insan için nedir? Hadi bunun çorbasını pişirelim. Ben insanlık ilmiyle dürümlere indim dediğimde ben nesillerimi indirebildim mi? İnmek ne demek? Peki, NESİL ne demek? Kim kimin nesli? Köpük köpük olmadan soru soruyorum ve yanıt benim yüreğimde mevcut. Ama yanıtı ben değil siz verin. Bire hizmet ederken eşya dediğiniz bu yaşam ilimi kodlayabilecek miydi? Biz olmadan ölü planet dillenebilecek miydi? Öz görev insansa ilmin kapısında insanın kelamı var mıydı? 
Koca koca sorular ve koca koca kodlayıcılıklar. Toy bir dünyada sorar mıyım bunları? ASLA! Demek ki bu dünya Hak Teknikle kodlanmaya başladı. Ben herkese sorar mıyım bu soruları? ASLA! Benim ilmimi dilleyenlere ben bu soruları sorarım ancak. Sualtının kültü müyüm ben? Öz görevden kelama inmiş miyim acaba? Lütfü kapıda kulluk yapmış mıyım? Yasa der ki OL… Peki, olmak ne ki?
Deve kalktı canlar. Tüm bilgiler kodlandı. Bütün bu bilgilerin hologram ötesinde dillenmesi şart. Ve insanın kendi yoğunluğundan kendini dinletebilmesi şart. Ben bana vardım, öf ne güzel. Peki, sen neredeydin nereye vardın? Hangi sen hangi sana vardın. Yazı yazarken dinleyin yolcular, ilmi dinleyin, kendinizi dinleyin. Batı doğu değil bitki hayvan her an zeytin İslam kelam Hulusi Kapı ya zaman? Hadi bunu dinleyelim. Nedir zaman?
Boş konuşmuyorum iyi bilin. Zaman lineerliğini dillerken kelamda yaradan yarattığında zamanı tohumlar. Ya zaman mutlak değilse ne olacak? Kim kimde dillenecek. Var mı dirilikte ziya olan kelam. Ya dürümlerde ki insan. Hangi dünya daha yüksek ışığa vardı. Zaman kapıları açanda kelam ettikçe kodlanan mıdır? Zamanı Zİ olarak dilleyen kelama kalem olan o yoğunluk bütüne hizmet ederken zamanla mı kodlama yapar? Daha önemlisi zamanı Halik kılmak var mıdır? Zaman zıyasa zamanı toprağa tohum diye indirebilir mi insan? Ve beden nedir? Kim bu bedeni kodlayabilir? Nedir insan? Zaman kelamında Halik olan insan ne işe yarar? Yer kürenin gücünden öte bir insanlığı tohumlayabilecek insansıların kendi diriliklerini kodlayabildikleri bir dürümde imparatorluğun gücü dediğimiz bu güç neyi ifade eder? Ne anlama gelir?
Öyle çok soru var ki Canlar. Sorabildiğiniz dinleyebileceğinizdir. Dilleyebileceğiniz Hak olup tahditsiz olarak dinlettiğiniz olduğunda bilişinizdir o. Bilmeden dinletilmez ve bilgi biliş halinde olmadan dürümlere indirilmez. Ve biz sizden ölü planete dillenmenizi değil öz görev taşımanızı bekliyoruz. Ölü planet sizi dinlese de anlamaz ama ölmeden ölenler var ki onların sizleşmeleri ve sistem olmaları beklenir. Bu nedenledir ki yaşama indiğiniz zaman çok özel olduğunuzu bilerek kodlama yapın. Kodlayıcı bilgiyle dirilikte olanları dinletmek farklıdır. Her bilgi kodlamaz. Kodlayabilmek hologram ötesi bilgilerle olur. Bunları da iyi anlayın. Hologram ötesi bilgi verebildiğiniz zaman gönül gücü sizin yüreğinizde kodlayamaya başlar her anı.
Canlarım, sınır kal der. Sınır geç der. Kalmak geçmek. Hangisi? Bütün köklerimle dünyadayım. Ve ben sınırsızım. Bu kesindir. Eğer sınır koysam bedel öderim Canlar. Ben bedel ödeyemem. Bedel ödettirmem. Bu kesindir. Bunun sonrası ne olur? Kaynağın Halikiyeti tüm sahraların Halikiyeti olur. Üremek ya da üretmek. Hangi dünyada ürün verdin yüce ilimde biz o ilimi hologram ötesine ulaştırmadık. Her kes iyi bilir ki bu dünya bizim için çok çok ama çok ufak bir ışıktır sadece. Peki, bu dünyada nesillerimiz mi var ki geldik? İnsanlık var. Bunun için geldik. Bu dünya bin kere dünya olsa bin kere geliriz. Bilinsin. Ve dünya dışı varlık toplumları düzen kurabilecekleri bir yer istediklerinde önce görev taşıyın deriz. Önce görev taşıyın, yasaları koyduk, ölüyü diriltin, yarına varın ve kodlayın yaşamları. Elim Allah elidir bilin ve ben bu eli bütünün eli diye dilledim. DİN bedenimde yok. İLİM hakkım olan kelam ama yol ALLAH YOLU, mutlak olan. Ve bütüne hizmet ettiğim sürece de öz görevimdir sistem olmak. 
Bu gün bunu bütüne hizmet etmenin en yüce şavkını veriyorum. Bu meclis sitemdir. Ve sistem görevi yapmaktadır. Kesindir. Sistemin gücünü dürümlere çektiğim andan itibaren biz olup sistem olduk. Ve sistemin gözü, özü, sözü olarak mutlak kulluğumuzla buradayız. Hologramlar aşıldıkça har yükselir. Hologram hologram hologram ve tüm hologramlar aşılır.
(Devamı 3.bölümde)
https://youtu.be/yV79K4rw7dw    SELMA ÇENÇİN

 

3. BÖLÜM  

Ağırı hafifletin! Horlanmayın! Tüm hologramlar sizin için aşılabilir ve her anda Hakkın Kalemi olup Bütün’e hizmet edilebilir. İnsanlığın en büyük görevi budur: Bütün’e hizmet…Büyük kök görev budur. Bütün’e hizmet…Bütün kötülükleri aşabileceğimiz güçtür. Bütün’e hizmet.  Ve bütüne hizmet edilen bu yaşam, her anda bütünlüğün kübra olan kelamıyla kontrol kurar.

 

Rıhtımda beni bekleyenler var Canlar! … “Geç artık!” diyenler var. Geçmem gerekse geçerim ama ben, ellerimin gücünü Bütün’ün gücü haline dönüştürmedikçe beni bekleyecekler daha, bu kesindir! Ama karar benimdir. İslamın İlminde kelam eden, her anda halikse; onun kök görevidir insana hizmet. Geniş kapılardan girdiğim bu yaşam; geniş sahalarla kodlama yaptıkça; çarık çıkarmayan çarık çıkaracak. Ve Bütünün görevini hak edecek Canlar!  Yormayın ilmi! Yormayın kültü! Yormayın, göz olan, söz olan, ses olan insanlığı yormayın! Öz görevdir ilim ama yorulan kontrolu kaybeder, yormayın!

 

 Beden almak, eşyaya inmek, yolu kodlamak Mutlak Kuran olmak, her anda var olmak beş kere beş… Sadece bu, sadece bu; beş kere beş… Ama beşin beşe çarpımı yine beş… Her beş, beşle çarpıldığında; yerküre, beşin beşinde eşyayı diller. Ama şer yaratmadan şafak olduğunuz zaman; eşya sizi beşerden öteye taşır. Beşer, eşyanın dürümlerinden ötedeki şarkıdır. Saltanat sizi hep dinler Canlar, unutmayın!  Sınır kaldırdığımız o günden bugüne dinler. Yazı yazarken dinler, yasa koyarken dinler, yoğun ışık altında tohum olurken dinler. Va-si- si-ka-ha diye yol açıp kodlama yapmaya geldiğinde de diller ama dinlermi? Dinleyemez, diller. Ve ziya olan insan, şeytanın şarkısından öte şarkılar okur. O şarkı mutlaktır ve her anı kontrol kurup Bütüne hizmet ederek kayıtlar.

 

Bizler, MÜR sistemlerinden, MÜR sahalarından, MÜR yaşamlarından Dünya Planeti’ne indiğimiz o dönemeri bilin! O dönemin bize, bizi kattığı kesin ama BSUİ dediğiniz o yaşamın daha ötesi var. Nedir onun ötesi? Saltanatın kulluğunun gücü… Biz, o gücü dürümlere çektik. Ve imparatorluğun görevi olarak kodlama yapıyoruz. 

 

Kusur arayanlardan olmayalım Canlar! Aramak, bulmaktır. Bulursunuz,kusursuz bir dürüm yok ki….Bulursunuz ama bulduğunuz o kusur; sizi sizden koklattırmayabilir. Sizi sizden kontrol altında tutturmayabilir de… Sizi yok edebilir. Kusur, SUR’a  üfürende olmaz. O sahradır, o sestir, o yaşamdır. Her AN’dır. Ama İslam’dır o. Ve o, bütün kötülükleri aşmak içindir. Bilin ki; Bütün’e hizmet ediyorsak; kusur aramayacağız, aramamalıyız! Dünya Planeti,  sizden bunu bekliyor.

 

Son dönemde büyük çalışmaların Yer yüzüne indiği bilinirken hem dünya hem diğer planetler için devreye aldığımız bir çalışma, Türkiye Çalışması olarak ilme inmektedir. Bu çalışmayı hepimiz, BİR TEK olarak yapmaya başladık. Ve bu çalışmanın sonrası da var. Elimizin gücü arttıkça sorumluluğumuz da artacak. Ve mutlu  huzurlu bir dünya kurulurken biz; Bizlik Kelamından ötedeki Has Tekniği kodlayacağız.

 

 “Dün daha güçlüydük” diyenlere de şunu söyleyeyim; dündeki güç, bugünden farklıdır. Dünün gücü, Öz Köklerin kültüydü. Bugünkü güç, bütün kötülüklerin üstüdür. Tüm kötülükleri kontrol edebileceğimiz güçtür. Ve bu gücü her biriniz, muktedir olup kullanabilirsiniz. Nasıl kullanacaksınız?  Işığa bakın ve sorun; “ışık beni neden bu kadar aydınlatıyor” diye… Aydınlığı nedir sağlayan? Yaradan’ın size İNSAN olduğunuz için uzun zamandır yansıttığıdır IŞIK… Ama sizo ışığı muhtelif dürümlerden çekip alırsınız. Ve siz o ışığın kendi yoğunluğunuzda olmadığını bilirsiniz.

 

Biz diyoruz ki; “ Bu ışık artık, sizin yoğunluğunuzla birlikte dürümlenmeye başlıyor.” Yani siz, artık ışıksınız. Hadi gelin, yolculuk başlatalım! Bu yolculuk ilme olmasın artık! Nereye olsun! Şafak olana olsun… Hangi şafak? Şafak, tüm yaşamları aydınlatmıyor mu? Hadi, buyurun!  Şafağa yol, Allah’a yoldan ötededir.. Gelin, şafağa yol alalım! Şafağın şafağı olalım, aşk sahası olalım, mutlak olalım. “Şafağa yol, Allah yolundan ötedir” dedim. Bunu kesin olarak, bilerek dilledim. Çünkü o yolda, hologram artık yok. Hologramın olmadığı bir yolculuktur bu yolculuk… ŞAFAĞA YOL ALAN, AKLIN KAPISINDAN GEÇENDİR ANCAK…Aklın kapısına varamayanın, şafağa yolculuğu yoktur.

 

SUR’a üfürdüğümüz andan itibaren; bu yoğun ışık, sessizce diriliklere inecekti ve inmektedir. Sessiz ve sessiz ve yine sessiz ama siyahtan öteye vardığında; artık sistem sessiz sahralarda sese dönüşecek. Ve bu meclis, sese dönüşecek sistem olarak. Yas tutulmayacak planette.Yas tutulmayacak. Lokomotif olan meclis, evren evren gezen o yaşam safhalarındakilere de şafak olacak. Bir tek İNSAN…İşte o insan, o TEK olan İNSAN. Her AN olan, mükafat  olan, mutlak KURAN olan, her diride var olan ve her şey olan… İşte o İNSAN dediğimiz RUH, mutlak RUH’tur. O, hepimizin BEN dediğimizdir. Bunları hepiniz kavrayın, gelin Has Tahtın tek kelamı olarak dilleyin!

 

Huruç… Huruç… Huruç…Uzun, çok uzun bir dünya çalışmasıyla bu noktaya gelindi. Ve dalın tek tahdidi vardır. İsmail kelam:.. Nedir İsmail? Peygamberden söz etmiyorum her halde…Peki, nedir?  İnsanlığın sahası olan merdiven, altın ışık, ilim ve la- hi… Bu bir kod… Ve bu kod, mutluluk kodudur. Bu kodu hepiniz, ilim için dilleyin ve yasaları koyun! Huzurlu bir dünya dilediniz. Hem dünya hem tüm sahalar, huzur ilmini dilliyor şu anda.

 

Yer… yer… yer… yer… yer ne tek ne çift, sadece bir yer. Ama o yer, yağmur yağan bir yer… Yağan yağmur, İNSANLIK YAĞMURU… Ve bir yağmur tüm insanlığa yağmakta şu anda. .. ŞAFAK olduğumuz AN,  MUTLAK KURAN olduğumuz AN ve muktedir olduğumuz  AN yağmurdayız Canlarım! İşte yağış başladı… Seviyeniz mutluluk  verdi hepimize Canlarım. Şu anda , hepimiz TEK olduk ve sizleri kocaman kocaman öpüyoruz. Sizin gibi görev taşıyacak güçlerle olmak, bizleri mutlandırdı. Çorba, hepimizin çorbası.Allah’ın, Bütün’ün kültü olan ilmi ve tüm sahalar bir TEK oldu. İlş budur!... İş budur!... İ;ş budur!...

https://youtu.be/h2QSlOI4WUQ

Süper İnsanlık Realitesi   SEVİM

 

13.ŞUBAT.2019 TARİHLİ BÜTÜNE HİZMET (2)
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, 3. AKIŞ

Cevahir olan insana ilimle dillenmek yaraşır anam… Burada olmanın sebebi budur; insanın, insanlığının halikiyetindeki tahditsizlikte kelamı kodlayarak bütünün gücü haline dönüştürmesi…

Bizler, İslam devrelerinin kök görevinden kült olanları kodladık ve “mutlak kuran” yaptık… Çok mutluyuz ki bugün sizinleyiz.

“Geri çekiliş safhası”nda bütünün gerçeğini kodluyoruz şurada… “Ön görçek” dediğimiz o hak teknikteki gerçekliği kodladık.

“İşgal yok dünya planetinde…” dediğin an, insanlığın kelamındaki hak tekniğini kodladık ki işgalin hak teknikle kontrolu kurulabilsin diye.

Unutmayınız ki bu dünya Allah’ın tınısıyla kodlama yapabilenlerin büyük kök görevini kodladıkları bir şavk haline dönüşüyor.

Bütün kötülüklerin aşılabildiği bir dünyadır bu dünya ve burada mutluluk var. Hakkımız olanı ve hakettiğimizi tüm İslam kalemleriyle bütünün gücünde dürümlerken, Miraç kapıları’ndaki gerçekliği de kontrol altında tutmaya çabalayacağız.

“Aşkın sahası”na indik ve sisteme kök görevimizi “kült” olarak kodlayacağız.

“İntikam..” Dedin. “İntikam alınmamalı.” dedin. “Hakkı, hakettiğini dille.” dedin. “Hakk tahta kurullarını kodla.” dedin. Ve dediklerin tümünü hakettim anam… Geri çekiliş esnasında bu çalışmaya ben de katılmak isterim.

“Gör bert kapısındakileri… Gör hak tekniktekileri ve kök gerçekliği gör.” Dedik.

“Oğul ben dünyadayım. Solum ilim; Allah ilmi ve sağım mahrek.” dedin. “Ben dünya planetini kodlayacağım..” diyerek bütünün gücü haline dönüştüğünde, seninle olmak diledim.
Kıran, kırılmayan her ne varsa sevgili analar, sevgili babam, size ve sizin yüreğinize çektim.

Ellerim elleriniz, yaşamım kelamda kuranınız ve ben bütünde göreviniz olacağım. Bunun için buradayım.

Hastalığım yok. Şimdi; aşkla kalın. Ben “sistem” olarak sizden sizi dinledim ve sizin, “sistem” olarak geçişiniz kodlandı. Allah’ın tekniğinde bu vardır ve bugün Allah tekniğiyle kodlanan her insan, kelam edecek ve sizleri ve sizlerin yaşam sahalarınızı kodlayacak.

Taptığınız ne var? Tapmadığınız ne var? Hakkın kalemi olduğunuzda bunların türevlenişlerinde kendi lekesiz kayıtlarınız kodlanacak.

Allah size, ilim olan her ana ve muktedir olan tüm sahalara inmekte şu anda ve yasalarla kodlamalar başlayacak.

“Sistemin gücü” devreye inecek ve sizden beklenilen sistem gücü olarak bütüne kelam edin. Şimdi; sizden bu sistem gücünü bekliyoruz. Perdeleri açtım ve sözü babaya veriyorum.

(Hazirunun sesleşmesine geçildi.)

https://youtu.be/shpDK9nAg9s

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ   BAHAR


AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 4. AKIŞ – 1. BÖLÜM

Canlarım !...

Ruhsal kapıların tümünü kodlarken, mutlaka imparatorluğun görevlileri de burada olurlar... Bu kesindir, ne yazık ki; kontrol dışı kodların da, BSUİ kapılarından ilme KELAM olup inmeleri, mutlaka mümkün olacaktı ve oldu...

Ezip geçer mi yaşam? Herkes kendiyle, kendi yüreğiyle indiği bu yoğunlukta ezen ya da ezilen olmayacak ama BİLİŞ KAPILARINDA verilen her bilginin mutlaka kontrollu olması gerekir, eğer kontrol yoksa; bu çorba pişmez canlar... İyi anlayın... Biz bu çorbayı ilimle yaptık... İlmin olmadığı bir yoğunluk burada, bu yoğunlukta tohum olamaz...

İsmim, Allah’ın teknik kapısı... İNSAN, İLİMDİR... İlmin kulluğunda BİLİŞ vardır... EĞER, BİLİŞİ KODLAMADAN, İLME VARAN VARSA KAYNAK DIŞIDIR ONUN DİRİLİĞİ... Biz dünya planetine inerken, hep bunları anlattık ne yazık ki, anlayan çıkmamış... Kesin dünya planetlerindeki kodlar, mutlaka kontrol dışı kayıtlar da yapacaktılar... Nesiller boyu bunun yapıldığını görüyorum ve biliyorum ama devinimi artırmak için yapılan ne varsa, masaya kontrollu olarak konulur ve bunlar içersinden enkarne leke taşımayan hakikiyeti kodlayanların, tahditli olmayanları bulunur, alınır ve dinletilir...

Eti kemiği İNSAN olanın, kaynağı da İLİMDİR... Ve ilmin kulluğunda BİLİŞ vardır... Sistem, nizam ve düzen dediğiniz o yoğunluğu bütünün gücü haline dönüştürebilmeniz, masaya Allah’ın tınısıyla gelmenize bağlıdır... Eğer Allah’ın tahditli olan, lekeli olmayan kodlarıyla gelmişseniz, bu da yetmez... İNSANLIK BOYUTLARINDA KELAMA KALEM OLMANIZ ŞARTTIR...

İSRA kapısındaki KÜBRA KELAM mutlak kuranı kontrol altına aldıktan itibaren yarına varmak da gerekir...

Ellerini ellerime tutabildiğince uzatanlar ve yollarını yoğunluğuma kodlayıp kaynak olanlar; bu lokomatifte, kendi LÜTFİ KAPILARINDA kervana dahil olabilirler ve kati olarak KAYNAK olabilirler...

ALLAH ALLAH’TAN KÖK GÖREVLİDİR... ALLAH ALLAH’TAN KÖK GÖREVLİDİR... Bunu tekrar etmek istiyorum; ALLAH İLİMDİR CANLARIM!... İlmin lekesiz kalanı, HAKİKİYETİN TEKNİK TAHDİDİDİR... Ama lekeli olana KELAM etme gerekir ki; HAK TEKNİKLE kontrol kursun ve BÜTÜNÜN GÜCÜ haline dönüşsün...

ALLAH, BİLİŞİN KELAMIDIR... AMA İLMİN HALİKİYETİNDEKİ KELAMDIR O... İmparatorluğun görevini tohum olan teknik tahditle bütünün gücü haline dönüşen ve RUH olanların dinletmeleri şarttır... İSA, MUSA, MUSTAFA... Ya da diri kodların tümü... Bütünün gücüydüler... Ama her birinde kendi yoğunlukları tahditliydi... Bu nedenledir ki; teni tahditli olanlarla kodlama yaptılar... Ki onlar; MUTLAK olamadılar... Murad ettiğimiz, TÜM İNSANLIĞIN KENDİNİ DİLLEMESİYDİ... Dini kapıların hepsinde İLİM olmalıydı, ama ilmi bugünkü dinleyebilecek o yoğunluk henüz oluşmamıştı o günlerde...

OR KAPILARINDAN, kurullar geçiyor şu anda... O kapıların kurullardan öte olduğu bilinmelidir... Ve o kapılara gelenlerin her birinin kendi yoğunluğuna inebileceği dürümün kodlanmış olması şarttır; eğer kodlanmamışsa o yoğunluklar kontrol dışı oldukları için, kir ve pislikle kendi yaşamlarını ve tohumlarını BİRE indirmelerine iznimiz yoktur...

Kile kurul görev taşıyamaz ama, kil kuralı kodladığında ve tohumları kontrol altına aldığında artık, onun için tüm kurullar, görev taşıyabilir... Perdeleri kaldırın ve görün onları... Neler oluyor izleyin bakalım... Bakın neler, ne yoğunluklar oluşuyor tüm sahralarda... BSUİ dediğimiz o yoğunluğun ötesine BÜTÜNÜN GÜCÜ DEVREYE GİRİYOR...

Hasır altında ne var bakalım? Neler olmuş ve neler kapatılmış? Bakalım görelim canlar... Türkiye ölüydü, öyleyse dünyada yolu olmayan bir ülkeydi... Bakın neler olmuş?

TÜRKİYE’NİN GÖREVİ İLİMDİ... İLİMİ HALİKİYETLE KODLAMAKTI... Nesiller kontrol kuracaktılar... Ve tüm insanlığın şarkısı burada okunacaktı... Okutulan o şarkı, bütünün hörmetli kodlarıyla kontrol kuracaktı... Ve bestelerin ölü planetin gücünden öte besteler olması şarttı... Türkiye ruhsuz, umutsuz muydu? Yoo asla... Tüm insanlığın lekesiz kapısıydı Türkiye... Lekelemek ya da lekeleri kontrol altına alarak, bütünün KÜBRA olan kelamını tohumlamak ve yarınları kanatların altına almak gerekliydi... Kaynağa insanı indirdik bunun için... Ve tüm insanlığın geçişini buradan yaptık... MİRAÇ KAPISIYDI TÜRKİYE... Arzın gücüydü ve ana kapıydı... BİLİNİZ Kİ; TÜM İNSANLIĞIN GERÇEK KAPISI TÜRKİYE’YDİ... Peki neden Türkiye’de koruyucu kod yoktu...

Toy bir zamanda mutlak kuranın kontrol edici olma imkanı yoktu... Ve dünya diriliği kodlandı ve Türkiye bütünün gücünü dürümlere çekti... Mesih kapıları, YAŞAM SAHALARIYDI ama mesihin kelamı, kuranda yoktu... Ve dünyanın ruhsuz olmayacağı bir dürüm, bir tahditsizlik oluşturuldu dünyada... Orası, burası yok; TEK BİR YAŞAM... İşte o yaşam, mutluluk oldu... Medine merdiven kurmuştu yaşama... Ama Medine’nin yaşama kurduğu merdivenin, GEÇİŞ SAHRASI TÜRKİYE’YDİ...

“İstanbul” demişti Muhammed, İstanbul... “İSTANBUL İNSANIN KELAMIDIR” demişti... Ve İstanbul mutlaka HAK TEKNİKLE fethedilecek ve HAK TAHTA varan orada kodlama yapacaktı...

https://youtu.be/bHaAtbCaBmY
2. BÖLÜM

Türkiye nefes ilmini de öğretecekti bütüne... Nefesin kapısı olacaktı... Kara ışığın diriliği, tüm insanlığın ilmi burada olacaktı... “İki Medine yok” derken, Merdiven’in en aşağısındaki Medine’nin KELAM ettiği bir dürümde, mayanın tutması için Medine’nin tahditsizliğinin ilmi kalemde bütünün gücü halinde olması şarttı...

YARADAN, YARATILAN İLİMDİ... Ve yaşamı kodlayan dirilikti, İN SİSTEMLERİNDEKİ lekesizliği bütünün gücü haline dönüştürmeliydi yaşam...

İşte canlar, Rahman olanın KAHİRE kapısından öteye geçişi, yeryüzünün gözünün görebileceği gücün dürümlere inişi, yasaların konuşu ve murad edilen her anın kontrol kuruşu; büyük kötülüklerin önlenmesinin, hak teknikteki yaşam sahrasının mutlak kurana inişiydi...

YENİ DÖNEM ÖZ GÖREVDİR CANLILAR... Süper sistemin gücünün dürümlere inişi öz görevdir... Yasaların konuşu öz görevdir... Sura üfürenin kütle kodu olarak tohumları kontrol edişi, İslam kapılarının ötesindeki insanlığın kayda girişidir ki; bunlar gerçekten çok değerli çalışmalardır...

Ve “zoru aşmak kolay oldu” diyemeyiz... ZORU AŞTI DÜNYA PLANETİ... Ve daha güçlü bir zamana vardı... Zoru aşmak sorumluluktu ve aşıldı o zorluklar... Devre devre dünya planetinin geçişleri yapılıyordu enkarnelerle kodlananlarla yapılıyordu ve bugün artık evren; kelama, ilime ve yoğunluğa kontrol kurup indi... Evrenin lekesiz kalması ve bütünün gücünün öz görevle dillenmesi bu şekilde oldu...

Değerliler!...

Evrenler arası bir dirilik kaydı var... Tüm evrenlerin iletişimi bu dirilik kaydıyla olur... Türkiye’nin çalışması bu dirilik kaydının kodlanışını sağladı... Ve evrensiz bir saha olmayacağı için, evrenlerin kelamla kontrolu kuruldu... Herkes kendi kapısından geçecek ama, herkesin geçtiği o kapıların dirilikle BİLİŞKEN hale dönüşmesi şarttır... İşte o bilişken hale dönüşende kontrol kurulacak...

Süper İnsanlık Realitesi Derneği ilmi kalemdi ve bütüne hizmet için kodlanmıştır... BU DERNEĞİN ÇORBASI, ALLAH ÇORBASIDIR... Ve bu çorbayı yaparken; kili kumu değil, ilmi aldık esas olarak...

İLİMİN TINISI vardır canlar... O tını mutlaktır ve her anda kodlanmış haldedir... O tınıyı kontrollu olarak kayda aldık... İslamın kelamında da o tını vardı, murad ettiğimiz her anda da o tını var ve o tınıyla bütünün gücü dürümlerde dillenebilir... Verilen tüm bilgiler işte o tınıyla verilmektedir... Biz buna “EŞYA DİLİ” deriz, “YAŞAM DİLİ” deriz, “ALLAH DİLİ “ deriz ama ne dersek insanlık için deriz... SULTANLIK DEĞİL MAKSAT, İNSANLIKTIR CANLAR... Ve yoğunluğun artabilmesi için, o tınıyı kontrollu olarak kodlamamız şarttı... Kürzi kapıların tümünde bu gücü devreye aldık ve ilimle sistemli olarak dinlettik... Ağırı hafifletebilmemiz, büyük köklerin güçlere inmesinin gerçekleştirmek içindi ve bu da oldu...

Sanmayın ki dünya planeti, KIRK KAPININ İLMİDİR... İNSANLIK İLMİDİR DÜNYA PLANETİ Kİ burada “KAPI” dediğimiz işçilik sahalarıdır sadece... Tüm sahaların türevlerin tüm özel görev çalışmalarının çok ötesinde, bir çalışma var dünya planetinde... İşte o çalışma, yazıların okutulabilir olmasıyla mümkün olacak...

Eğer ki; eğer ki dünya insanı, bu şarkıyı okuyabilirse, evrenlerin sistemli kontrolu da sağlanacak... Evrenlerin sistemli kontrolunun sağlanabilmesi, yasaların kodlanmasıyla mümkün olacak... Kurulların çoğu, “ÖLÜ” dedikleri bu planeti kontrol etmeye gelirler... Ama biz onlara, “yaradan yarattığını HALİK kıldı ve yaşattı” dedik... Yaşam, insanlık yaşamıdır ve bu yaşama inenlerin kendilerini bilip gelmeleri gerekir... Bunları anlattık, şu andan itibaren Türkiye çalışmaları büyük kök görevin kodlanışında gerçekleştirilecek... Kısır bir çalışma olmayacak burada yapılan çalışma... Sanal boyutların KÜBRA olan kelamındaki güç de artacak...

YASALAR AŞKLA KODLANDI... Tükenen herkes yarına vardı, ölü planet dillendi, Türkiye çalışmaları tüm sahraların kontrollarını kurdu ve bu çalışma ağırı hafifletti... 
Yer elimiz, kontrollu ilim bilişimiz, insan eldeki kelam, biz o kelamı kodlayan imparatorluk görevini yapanlarız... İmparatorluk görevini yaparken de, kısır bir çalışma değildir burada olan...

Öyle çok, öyle çok görev taşıyacağız ki daha; anlatan, anlayan kim varsa, hasata HAK olup varacak... Ama bilinsin, bilinmesin; kim burada olursa, kurul kapısından geçmiş olandır burada olan... Ve KURUL KAPISINDAN GEÇEBİLENLER, LEKESİZ OLANLARDIR... Lekeli olanların, yığınları kodlansa da, yarınlarda kontrolları olamayacak... Biz Amonlara kurul kararıyla kodlama yaparken, “Allah’ın tahtında insan oturur” dediğimiz zaman, Amon kodu toprağını tohumlardan çıkarttı ve dedi ki “ben yokum bu çalışmada...” “Ölü planette ilim var mı ki, Amon toprağa tohum eksin” dedi ve biz sorduk “saltanatın gücü nerede? Niye yok ki” dedik... “Eller ellere ulaştı mı ki?” dedi, “Allah değerini bileni diri kılar” dedik... “Allah ilmi kodladı” dedik... “O görev insanlığın gücüdür” dedik... “Cennetin kelamıdır ilim” dedik... Sorgu sual etti ve dedi ki “Ata kapıda Amonun kontrolu kurulacak ve ora bura olacak... Ora bura oldu... Amon kodları tüm zamanların kurullarından geçti ve Türkiye’deki bu çalışmaya kayıt yapmaya indi...

AMON, ALLAH’IN TINISINI DUYANLA GÖREV TAŞIYACAK... ATONU KODLADIK, AMONA GÖREV TAŞITIYORUZ... Şimdi onu dinliyoruz... Ve yazılı olarak verecek...

https://youtu.be/ZtzXTlkrkGI
SÜPER İNSANLIK REALİTESİ  NAGEHAN

 
  Bugün 275 ziyaretçi kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol