Birlik İlmi
  YÜZDE YÜZ İNSAN (2) - 17.NİSAN.2019
 

YÜZDEYÜZ İNSAN (2)

 

17.NİSAN.2019 TARİHLİ YÜZDE YÜZ İNSAN (2)
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, 1. AKIŞ 1.BÖLÜM

Dağlarım… (Devamı gelmedi ve ses kesildi... Sessizlik… )

Süper İnsanlık Realitesi söz aldı;

Canlarım, tüm insanlık için şunu söylemek isterim ki “büyük kök görevi”niz kelama inmekti. Hepimizi burada görmek mutluluk oldu bana… Hoş geldiniz!

Torbanız, “mutluluk torbası” olsun. Yoğunluğunuz, bütünün gücü olsun ve bu yoğunlukta olalım BİR TEK olup.

Bütün kötülüklerin aşılacağı bir gündür bugün!

Önce dünyanın kulluğu, bu yoğunlukla dilleşecek ve doğanın gücü dürümlerde herkesle bilişi kodlayacak. Sessizliği dilleyeceğiz hep birlikte ve mutlulukla “bütünün gücü” halinde “Türkiye çatışması”nı önleyeceğiz.

İyi biliniz ki Türkiye, “bütünün kök görevi”dir ve bizler “bütünün kök geçişi”ni yaptıracağız burada.

Hasat, “Tanrı kalemi”yle oldu ve hepimiz, o kalemdik.

Bugün de has ilim, mutlak kurullarla olacak. Ve bu ilmi hepimiz tahditsiz olarak kodlayacağız.

Bugün buraya gelmeniz beni mutlandırdı. Hepinizin gerçeğiyiz. Hepinizin kelamıyız ve hepinizin yarınıyız bizler… Bunları iyi bilin ve burada olmanız “çok özel bir geçiş” içindir.

Öncelikle dünyanın öz görevi, bütünün kültü oluş ve bütünün görevini kodlayış içindi ama bu görevi haketmeyenler, belki de belki de hiç insanlıkla dilleşemeyecekler!

Biz “dünyanın öz geçişi”ni yaptıranlarız.

Yığınların gücüyle bu çalışmayı devreye aldığımız gün, Mahrek’imizde ki güç, “hakkın KAHA olan kelamı”yla görevi üstlenmişti.

Bugün dünyanın ruhu olan insan, yer kelam oldukça, “maya” olacak ve bütünün geçişini yaptıracak. “Yeri yaratan insanlık”; gök çözümlemeleriyle bütünün gücünü de kodlayacak.

Yalın ve hakim insanlıkla bütünün görevi, hakiki tahditsizlikle kayda girecek. Ve Bir’e hizmetçilik yapan Bu Meclis, her şeyin üstünde, her dilden ötede ve bütünün kervanında mutlulukla tohumları yaşamak üzere (düzeltildi…); yaşatmak üzere kayda alacak.

Doğal dünyanın görevini yapmak bizleri mutlandırıyor. Burada oluş halindekiler de mutlu olsunlar diledik. Hakettiğinizce burada olmanızı ve hakk olup, toprağa tohum olmanızı bekliyorduk.

Yolculuk, tüm insanlığın yolculuğudur. Ki bunun idrakinde olmanız bizleri sevindirdi.

Teknik olarak kayda aldıklarımızı göreve aldık. Onlar, “Sultanlık” yapmak istediklerinde ocaklarını yaktık ve tümünün “Sultanlık” yapmasını sağladık.

Kodları kontrol altında tutmak isteyenler, kontrol kurdular ve mükafatları olan insanlığı hakettiler. Yer kürenin görevi olan; imparatorluğun kültü oluş, herkesin kelamıyla oldu. Yalın ve hakim olan biliş, mükafat oldu tüm sahalara... Bütün kötülükler aşıldı.

Yazım okunur mu? Okunur… Ama okuturum ki okunur. Okutmasam, okunmaz. Bunu iyi anlayın.

Eğer dünya planeti bilgiyi hakederse, mükafat olur bilgim her birine… Ama dünya planeti, hakkın kalemini hakedip, ilimle dillemedikçe, bu bilgileri anlatamaz ve hak tahttan hakk olup inenler dahi, hiçbir şey anlayamazlar.

Bütün kötülüklerin aşılacağı bir dünya gücünde bunları sizlere açıkça bildirmek istedim.

Kervanın herkesin kelamıyla kodlamayacağı da kesindir. Çok mutluyum ki doğanın gücü olarak bu çalışmaya “daimi kalem” olanlar, teknik tahditsiz olarak, mutlak kurullarıyla burada oldular.

Yorulmayınız; taht istemiyoruz. “Hakkın kalemi” olmak bize yeter… Ama iyi bilin ki hakkın kalemi olmak da mutlak olmakla mümkündür.

İmparatorluğun görevini haketmeyenlerin tohum olmalarına dahi imkan olmayacak.

Ağırdır yük! Hepinizin bu yükü tanıyıp bilmenizi diledim. Eğer bu yük, Sistem, Nizam ve Düzen Gözü olanların “kalem” olabilmelerini ve hakka varmalarını, “İmparatorluğun ilmi”yle dilleyecekse, has olun, hakk olun ve hakim olup yaşama inin.
Bunu istiyorum hepinizden!

Ant olsun ki doğanın gücünü bilenler, burada olacaklar!

Ant olsun ki toprağın toprağa ilmi olduğunu bilenler, hakim olacaklar!

Ant olsun ki “döven dirilikler” (kelime düzletildi) “düven* dirikler”, düven kelamla tohumlanacaklar. Ve bizler, her şeyin gücünü bilenler; bitki, hayvan ve her anda var olanlarız.

Bundan öte hiçbir yaşam olmadı ve bugünden sonra da olamaz.

(Devamı 2. Bölümde)

*:Sapla samanın ayıran tarım aleti

https://youtu.be/WnKcaqQqBGU

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ



 

YÜZDE YÜZ İNSAN (2/2)
17.04.2019

Yaradan ve yaratılan ya da yaşayan ve yaşatılan ya da dilleyen, dinleyen, dirilikleri kodlayan ve koklayan ne varsa; bedenle, Halik olan yarınlarla, tahditsiz olan her anda dillenen ve diri olan yaşamlarla bilişken ve bitişkendir.

Orada, biz varız ve orada her birimiz, İnsanlık Boyutları’nın gerçekliği olarak “KÖK GEÇİŞLER”le güçlendirici oluruz.

Burada, görevimiz ilimse; “GÖZ”ümüz, “ÖZ”ün “SÖZ”ünü, göreve alıp yaşatırken; dillerken ve dinlerken, “TEK BİR IŞIK” halinde, “GÜÇ KAPISI” olur. O kapı, tüm insanlığın kapısı olur.

Unutulan hatırlanacak diye bilen, İLMİN HALİKİ olup yaşasın diye; YOL olan kodlansın, dillensin ve dinlensin diye çalışmalar sürerken; bende ve “BEN” olan “DİL”de tahdit yoktur.

Unutmayınız ki CENNET, “KELAM”da, “HASAT”ta ve “TAHT”ta değildir. İnsanda, DİN olan bu şarkı, “BİR TEK” olanda yoktur… O, kol kanat gerer ilme ama ilim, onda İsa, Musa, Mustafa değildir. O, “KÖK”tür ve “GÖK”tür… Onun kulluğu, her insanın Kuran’ıdır (Her insana kaydettiği yaşam sahralarıdır). Onun “NUR”u, tüm sahaların “DİL”idir (Sesin yaşamları kodlayan diriliğidir). Ocak yakarken diriliklere; insanlaşıp, ışık olup yaşar. Ne var ki ilimle kodlanmadıkça yolculuk başlamaz.

ZAMAN; insanın kervanında, diriliğinde yoktur. İnsan; kendinde, kendi “DİL”inde zamanda olur ya da “DİL”de, DİRİ KELAM olur “HER AN”da olur. O, sonsuz sahaların diriliği olur ve kontrol kurar.

Aşık aşkı diller. Yalın ve haliktir!... O, “YOL”dur; “OL”dur; “OLDURAN”dır ve CEVHERİ ŞEVK SAHALARI oluşturur.

Türevleri kodlarken; teknik olarak her ana kayıt yaparız… Ama türevleri kodlarken; SEYFULLAH oluruz; “ZAMAN SAHALARI”nda kalırız ya da SAHA oluruz tüm zamanlarda oluruz. Tüm zamanlarda olmak için “IŞIK” olmamız gerekir. İşte IŞIK olmak için dillenmemiz gerekir. İşimiz kolay değil ama iş yaparken, “BİR TEK” olmalıyız ki her an, İLİM olsun.

İşte Canlar, bizler mısralarımızla dürümlenirken; mısralarımız, GALAKTİK SAHALAR’da dürümlemeler yapar. O sahalardaki; tüm sahalar, ışığa kayıtlar yaparlar ve her kayıt, “İSA SİYAHLIĞI”ndan ya da dürümlerde kodlanan diğer “YAŞAM KAPTANLARI”nın hiçbirinden geçiş yapmadan; diri olup her anda kendi cevherini diller.

İşte bugün burada yaptığımız budur. “HER AN”a KAYNAK olmak ve “HER AN” olmak… Bu şekilde, “GERÇEK IŞIK KAYITLAMALARI” yapıyoruz.

TÜRKİYE, özel görevlidir. Bu topraklar, “İSRA SAHALARI”dır. Bu sahalarda, dünler var ve “GÖK ÇÖZÜMLEYİCİLERİ”nin dillediği “YAŞAM KAYITLARI” var. Bu kayıtlar, tüm “İNSAN SAHALARI”ında var… Ve DÜNYA, yer ve gökten sahalar oluştururken; bizler, “BİZ” olup çalışmaktayız ki yarınları kontrol edebilelim diye.

“YOLCU”, “YOL” olduğu an, yarınlar kodlanır. “YOL”, ilimle dillendiği an, yoğunluk artar. Yarınlar, Dünya Planeti için “IŞIK SAHALARI”nda kayıt yaptığı an; hepimiz, mutlak olur; muktedir oluruz…

Önce “GÖREV!...” Sonra “GÖÇ KAYNAK…” ve “KALEM…” Ve daha sonra “RAHM-İ KAPI…” Ve daha sonra, “RAHMAN” olmak… Ve daha sonra “RAHM-İ KAPILAR’A KAYNAK” olmak… Ve sonra “TOHUM” olmak… Ve sonra “KONTROL!…” ve daha sonra “KONTROL!…” Ve sonra “KODLANMIŞ KONTROL!…”

Öyle bir kontrol ki bunun ötesi yoktur!... O kontrol, “ÖZ GEZMİŞLER”in de kontroludur… “ÖZ GEÇMİŞLER”in de kontroludur…

Onca çaba, bu görevi, “HAKK” olup yapmak içindir. İşimiz budur!... Korkmayın!, “İLİM”le kayıt yaparız!... Kormayın!, insanlık olarak çalışırız!... Kormayın!, dar boğazdan geçerken; gerçek ışığımızı kayda alırız ve her birinizi kodlayarak, o dar boğazdan aşırtırız…

Korur muyuz!? Yok Canlarım! Korumayız ama sizin; bizi, “BİZ” olup dillemenizi dileriz ki siz, “BİZ” olup; her anda “SİSTEM” olup; kölelik yapmadan “NEFES KAPILARI”ndan geçin diye… Size, sizi veririz…

(Not: Koruyuculuk, vesayet altındaki insan içindir. O henüz hamdır. Korunmaya ihtiyacı vardır ve vasiye tabidir… Ancak kıyam dönemi de denilen erginleşme dönemine giren insanlık için vesayet altında kalmak, onun kendisine varış ve kendisini hak ediş sürecinde, engele dönüşmektedir. İnsanın korunma saiki ile üst iradeye teslimiyeti, insanlık amacına aykırılık ve kölelik olarak kabul edilir. Bu dönemde, insanın, kendisini bilmesi, bulması ve olması temel amaçtır.)

İşimiz çok zordur biliriz ama emek, emrin ilminden değil; “Has Taht”ımızın, kildeki dilindendir… Biz, kile (beşeri bilinç haline) inerken; bunları bilip indik… Şimdi!... Şimdi!... Şimdi!…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

17.NİSAN.2019 TARİHLİ YÜZDE YÜZ İNSAN (2)
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, 1. AKIŞ 2.BÖLÜM

Düven; kelamda kalemse, ümmi kapıların tümünde halikiyetimiz var. Düven; kullukta kervansa şafakta, insanlığımız var.

“İmparatorluğun görevi”ni kodlayarak, tüm insanlığı halik kılmaya gelişimiz, hakkın kalemi oluşumuz ve dünya dürümlerinde dili diri olanlarla kök görev taşıyışımız tüm insanlığın hakka varmasını sahraya indirmek ve hepsinin geçişini yaptırmak içindir.

Dönmeyin dünya planetindekindekiler yaşamından kodlanıp! Dönmeyin sahralarınıza, çünkü o sahralar, sizi eskisi gibi tohumlayamaz… Çünkü o sahralarda yasa farklılaştı.

Hep “bir tek” olarak yaşayacaksınız. Hep “bir tek” olarak kontrol kuracaksınız. “Biz” olup bütünün kültü olacaksınız ve yoğunluğunuzda mutlak kurullarınızla “insanlık” olacaksınız. Ki o gün geldiğinde yarınlar, mutlak kurulları kodlayacaklar.

Aşkın sahrası, Allah’ın tahtı’dır. Aklın kapısı, ilmin kervanı’dır.

Hakka varmadan yolu bulup, toprak olma imkanınız yoktur.

Lokomotif olan bu çalışmaya girmeniz hepimizi mutlandırdı. Burada olmanız bizler için mutluluk oldu ama şarkı, türkü ilim değildir tek başına.

İyi anlayın ki o şarkının halkla halka geçişgenleşmesi gerekir ki her biriniz o yoğunlukta mutlak kurullarınızı hakedebilesiniz.

Ben okurum, okunurum ama yoğunluğumda tohumum yoksa, ölüyüm ben… Ölüysem, yoğunluk som altın ışık olsa da sararan bir şarkı olur ve o şarkıda şarkımız, şavkımız kalmaz.

Bunları anlamanızı bekliyorum. Önce günü hakedin, sonra gür olun, üzerinizdeki görevi yapın, halik olun… Ama gün siz, ümmi kapısından geçmedikçe, dünya kültü kodlanmaz.
Benim adım “insan”dır canlarım. Ben mutlakım. Ben kutsal ışığın toprağa indirdiğiyim… Ama kalemimde bütünün kürzi siyahlığı var.

Bu siyahlığı hakk kapılar diller ama hakk KAHA olanların hiç kimseye kelam etmedikleri o yoğunluk, halik olup da dürümleyemez.

Unutmayınız ki Yaradan’ın “Tanrı” olduğu düşünülen bir çalışmada, tanıklar gerekir. O tanıklar, imparatorluğun kelamı olanlardırlar. Ama Yaradan yaşamı kodladıkça, Tarık tahdit kalkıp yaşamdan ayrıştığında, o tahdidin; tarık olan tahdidin yaşamdan ayrışmasından itibaren yasalar kodlanmışsa, yoğunluk artar. Ve öz görevliler dünya planetini güçlendirmek üzere bilişin kaydına inerler.

Deve kalktı canlar… Bunu da iyi bilin. Dünya piliçlerin kodlandığı yer değil artık! İlimlerin kodlandığı yerdir. Ki her insan, “Ben bir piliç gibiyim.” diyemeyecek artık.

Yani, biliniz ki hepiniz kontrollu olacaksınız. Bu kontrol bütünün gücüyle olacak.

“Deliler, diriler” derler ya hani, kelam ederler ama halik değiller. Hakka varılır ama tohumları yok. Yolu bulurlar ama çok huzursuzdurlar, çünkü lütfi kapıları kontrol dışıdır ve “din” dediğiniz de diriliğin kaleminde yoktur. Ama kontrol dışı kayıtlar vardır o yoğunlukta…

Vali, Veli; ilim… Hepiniz teksiniz ama biz dünyalıyız canlar.

Şu ana kadar hiçbir dürümde olmadığı kadar görev taşıdık. İyi biliniz ki bu çalışmaların sonrası da var; yasaların kodlanışı ve yoğunluğun artışı… Ama bu çalışmaların sonu var mıdır? Asla yoktur.

Bina yapıldıktan itibaren binayı halikler kodlayacak ama barışı kodlamak gerekir.

Başkanlık Divanları olarak dünya… (Sese girmek isteyenler oldu.)

Dağlarım; susar mısınız lütfen?! Çok ayıp ediyorsunuz. Devam ediyorum:

Dünya Pirayeleri doğanın kültü olarak buradayken mutlak kurulları kodlayacaklar canlar. Ve bizler, bütünün gücü olarak bu çalışmayı sürdürürken, her insanın da kendi dilini tohumlamasını bekleyeceğiz.

Yanıp tutuşanlar yolu kodlarlarken mutlak kurullarıyla yapacaklar bunu. Şimdi; doğanın gücü olan biliş kapılarımızı açalım ve görev isteyenleri dünya planetini indirip onları dilleyelim. Bakalım neler anlatacaklarmış.

Sesimi kesmeye çalıltılar durmadan… Hakkınız mıydı?
Peki; hadi buyurun sizi dinliyorum.

(1.Kayda geçildi.)

https://youtu.be/5NxUY9CgvjQ

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

18.NİSAN.2019 TARİHLİ YÜZDE YÜZ İNSAN (2)

AV.NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 2.AKIŞ- 2.BÖLÜM

Ben, dünya planetini görevli kodlarla dillerken şunu mutlak olarak söylemek isterim ki her insan, Rahmana ka ha olmaya kalktığında, rahmi kapıyı bulup, o kapıdan geçmelidir ki o kapı, nar kalemle, kodlanan bir kapıdır.

O kapı, mutlak kurullarla kodlanan, bir kapıdır. Ona, som altın ışık kodları, dürümlenen ilimle inerler ve o kapıyı kodlarlar ki has tınıyla, gök çözümlemeleri yapanlar, gök sistemlerinden güç çekerek, o kapıdan geçsinler, diye.

Yerkürede görevli olmak, mutlak kelam olmaktır ama maya olmak çok, çok değerlidir. Maya olmadığımız sürece yalın ve halik olsa da insanlık kodlamasın da gönül gücümüzü, dürümlere indiremeyiz.

Gönül gücü, ne ki? Bunu da izah edeyim. Aklın kültü olanın görevidir, bunu anlatmak. Gönül gücü, şarkımız olan güç, aklımız olan güç. Ve gübre gibi bir yaşamda, bunları anlatmak, kolay mı?

Savaşım yok ki canlar, bırakın, sesleneyim. Dünya planeti, her şeyin gücüdür. “Size, gübre” derim, o gübre, yaşamın kodudur, bunu da iyi anlayın. Her anı tohumlayabilir ama yeryüzünün gözünün görebileceği güçtür, bu güç.

Dağlarım, “Medine” dediğimiz, safhadan veriyorum. Hani dersiniz ya “Emanet”. İki göğsün, göğüs noktasının orta yeri…. “Emanet”…. Ve onun, kendi tohumu olan ışıma. Omurga üzerindeki ışık sahası... İki yönlü, bir sahra... Bir yönde yakın plan, diğer yönde uzak plan. Yakın plan; türevlerin tohumlandığı sahalar.. Uzak plan; Galaktik sahalar.

Bir dönem, bunu size çok açık vermiştim. Ve demiştim ki “gönül devresi”. Bu gönül devresi, Sistem, Nizam ve Düzen gözünün, öz sözüyle dillenen, bir devredir. Yakın plana, ilimle dilleşiyoruz. Peki, uzak plan, ne oluyor? İlim sahaları koklana, koklana, yoğunluğunu artıra artıra ve özellikle som altın ışık sahalarıyla, geri çekiliş kayıtlamaları yapıyor ama bütün bunlar, kendi zerk sahalarımızın gücüyle oluyor.

Her birimizin, kendi yoğunluğumuzda, mahrekimizde, kodladığımız bilişin, ışımaları var. Ve bunun güç koordinatları var. Her ana, tohum ekebilecek, koordinat noktaları ve Türkiye Çalışmalarında da öz görevimiz, bu yoğunlukla gerçekleşiyor.

Ve bizler, siyah renkteki gücü, dürümlere indire indire, kontrollü şekilde alan sahaları oluşturabildik. Bu sahaların, toprak toplumla kodlamaları da devam ediyor.. Yakın planda, geçiş sahalarımızda, dilimizin ilmiyle, bilgi kapıları açtık ve biliş kayıtları yaptık.

Bu kayıtları, tüm insanlık için yaptık. Nefsin sahalarının üstündeki bir sahadan verdik, bilgiyi ve yoğunluk çok güçlendi ve umut edilir ki daha da güçlenecek, yoğunluk.

Ampulümüz parlak şekilde yanıyor ama yoğunluğumuzdaki güç, çok daha yoğun bir parlama içinde... Enerjetik sistemle yaptığımız çalışmalarda, “eşya” dediğimiz, yaşam sahaları, yaşam kulluklarıyla kodlamalarını sürdürüyor. Bu bizim yakındaki çalışmalarımız.

Bunun ötesindeki galaktik sahalarla yaptığımız irtibatlandırmalar, çok daha üstün bir yoğunlaşmayla oluyor. Bu galaktik sahalardaki siyah renkli kodlar, mutlak kurullarıyla bizimle iletişim içine geçebiliyorlar. Ve yoğunlukları, kodlana, kodlana, mutlak kurulları, kayda giriyor.

Devinim artıkça daha yüksek ilim sahaları da diriliklere çekilecek ama devinimi artırabilmemiz için gerçek çağrıyı yapmamız şarttı. Gerçek çağrı, kendi yoğunluğumuzdaki gücün, ilmidir.

Hepimiz, hak teknikle kendi yoğunluğumuzla, büyük kök görev taşıyoruz ve güçlü çalışmaları, kontrollü olarak ilimle dilliyoruz ve biz, bizde olanı da dinliyor ve dilliyoruz.

Bu planetler arası iletişim, devinimi de gerçekleştiriliyor. Planetler arası iletişimde, birlik tekniğiyle kodlanmış olan farklı planetlerin toplum halikleri, bir tek olup, bize inebiliyorlar. Onların çokları yalın ve halik olup, geliyor. Çokları, kontrollü girişler yapıyorlar ve bellek kapılarımız, tümüne açık tutuluyor.

Çözümlemelerimiz, üstün dürümde gerçekleşirken, girdaplardan gelenlerle de olabiliyoruz. Girdaplardan gelenler, etken ve hakim değiller. Giriş, haliki hak olup giriş ama geçiş, insan olup, geçiş değil sultanlık, siyah renkte kodlama yaparken, ilim sahalarındakiler, kelam olup inerler ki bu renk ışık rengi olsun diye çabaladık.

İmparatorluk olarak görev taşıyanlarında hepsi bedenli olarak, bizimle olacaklar, canlar. Yalın ve halik olacaklar.

Sanmayın ki doğanın gücü farklıdır.…Her bir doğan formal yaşam, kelam ilminde, kendini dilleyebilir.... Bitmiş, tükenmiş, hiçbir şeyin olmadığı bir dürümdeyiz… Ve her bir forum, yaşamları kodlar ama tohum olarak ama yasa gereği islah olarak ya da has insanlık için ama her şey insanlıkla, biliş haline varır.

Doğanın gerçeği budur. Doğa da ne var? Ne yaşar? Her şey yaşar ama yaşatılırsa, yaşar. Nedir, yaşatılmak?...Yarınlar için tohumlanmak, kodlanmak ve kontrol… İşte yapmak istediğimiz, gerçek çalışma budur. Her şeyi yaşamsallaştırmak.

Yine dünya görevini hak ettik dilledik şuanda ama dünya dürümlerinden dilledik…..Ya dünya ötelerinden dillersek, bunu nasıl dinleriz?.

Balık tutmaya geldik, canlar. Hadi buyurun balık tutalım ama tuttuğumuz balık, mutlak kurulların ilmi olsun. Bakalım, ne tutacağız? İnsanlık ilmiyle, Canları kodlarken, tutacağımız balık, hepimizi kodlayacak mı yoksa o kod, biz olup, bütün kök görevleri, kodlayacak mıyız?

Başkalık kalmasın istiyoruz. Gelip görecekler, insanlığı…Ama gelmeden anlatalım, o yaşamlara, neyiz, ne yapıyoruz?.. Gözün gördüğü ilim, nedir ve toprakta neler oluyor... Kuran öteye, insan nedir? Yasalarla neyi, insanlığa kodluyoruz? Çok mu olgunuz? Yoksa olmadan mı dilleniyoruz?

Koca bir Türkiye Çalışması, hastalık, iyilik, hepsi tek. Yer yeşil, gök mavi, biz mor ama ruhun morluğu ve sistemde en büyük kült olan insan, sararan yaşamlara geçip, keklik değil, hak kelam olmuştur. Bunu artık insanlık anlamalıdır.

Keklik avlanır ama insan avlanmaz, canlar. Tüm insanlığın, bunu iyi kavramasını bekliyorum. İnsan avına çıkanlaraydı sözüm.. Gözleri görecek ki insan ellerindeki gücü dilleyecek ve yolu kodlayacak. Aynı dünyanın görevlileri olanlar, yollarını buldukça, bizde olacaklar.

Aynı yolun yolcuları olanlar, gözleri gördükçe, bizle olacaklar. Aynı yaşamda olanlar, aşk oldukça, şafak olup, gözlerinin gözlere vardığı, o an, olacaklar. Ve biz, tümünde olacağız.

İyi ki iyi ki sessizce dilliyoruz, yaşamı... İyi ki iyi ki..


https://youtu.be/n3amQX4ZTB8
SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

18.NİSAN.2019 TARİHLİ YÜZDE YÜZ İNSAN (2)

AV.NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 2.AKIŞ- 1.BÖLÜM

Dağlarım, hologram olan yaşamları bilirsiniz. Bugün, göreviniz gereği buradasınız. Çılgın gibi çalıştığınızı görüyorum ve bu beni, mutlandırıyor.

Lütfen daha dikkatli olun. Çok güçlüsünüz bunun farkındayım ama görev yaparken, hak ilmiyle yapın. Hak ilmiyle dillenin. Ve hak ilmiyle halikiyetinizi, diriliklere dinletin.

Hologram ötesi bilginiz olduğunu görüyorum. Ve bütün kötülükleri aşacağınıza eminim. Altın ışığın görevini, kök göklerin kültü olup, yaptığınızı görüyorum. Ruhun kulluğunda ve kurullarında mutlak kurulunuz var. Biliyorum. Ve borç bırakmadınız, ilme. Bu çok önemlidir.

İnsan kelam ettiği sürece insan sahaları oluşacaktır. Ve bu sahalar oluştukça, kontrol kurulacaktır. Kodlamalar dürümlerde, bitişken olan kalemlerle de kayda indirilecektir de...Kervan, halikiyeti hak etmeyende kodlanamaz. Bunları iyi öğrendiğinizi görmek beni mutlandırdı.

“Sultanlık yapma niyetim yok “dediğim zaman, kontrol dışı olduğumu düşündüğünüz günleri bilirim. O dönemde barışın kapısını kapatıp, gök köklerin kültünde bitişken olan dilden ve dirilikten çıkıp, kendi yoğunluğunuzu oluşturma çabasında olduğunuzu, gözüm görmüştü. Şuanda da siyah renge ulaştığınızı gördüm. Bu beni mutlandırdı.

Çantanızda, evrenlerin ilmi bulunuyor. Bu ilim, hepimizin kelamıdır. Ama bu ilmi kodlamak, mutluluk olacak, sistem gücüne. “Sirayet” dediğiniz, o yoğunluğun kontrollü kayıtlanışı mutluluk olacak.. Hepimiz, bir tek olacağız ve tüm sahalarda ilim kodlamaları yapılacak.

Ve bugün burada yapacağımız her şey onca kodlarla da “öz kekliklerle” diye ifade ettiğiniz, o şafak kayıtlarıyla da olacak.

Dal, ilimsiz kaldığında şarkı, insansız kalır. İnsan sırrı kodladığında, kervan halikiyeti kodlar. Hakk’a varmadan, Sar beni demeniz, hak olup sarılmaktan değil, hakkın kapısına varmak ve hak olmadan sarılmaktır ki. Buna imkan yoktur.

Her biriniz hak olup, hakka varıp, tohumlandığınız an sarılan olacaksınız. Ve o zaman geldiğinde sarmak, hepimize mutlak kuruldur. O kurul mutlak kurulların kurulu olarak ve biz o kurulda, tüm islah kalemleriyle bir tek olup, tüm şarkılarla, her anı sargılayarak, yasaları kodlayacağız.

Sarmak mı? Sarılan olur, sararız değil. Sarılmadan, sararız, tüm şafakları, bunları iyi bilin. Bizi sarmak, imkansızdır.. Biz, sarılan değil, saranız, canlar. Bunları anlayın.

Yalın ve halik olan insanın, hakka varmadan da hakiki olduğu bilinmelidir. Ama hak kalem olduğunda, mutlaktır. Bunların halka, halka geçişkenleşip, gelişin kelamı olup, muktedir oluşla, ilgisi var mıdır?

“Kurtuluş sahası” dediğiniz, o sahadan ötede, kuranların kutsal ışımasını gerçekleştiren, çok büyük bir göz vardır. “Ona, RA” mı diyelim? Yoo, diyemeyiz. RA; mahrekte olur. Burada ki RA; kurandan öte bir öte kurandır ki ona, biz RA bile demeyiz.. O, rahmandır. Ama RA ötesi bir rahmi kapıdan, RA ötesi bir şarkıdan ötede, karanlığın şafağıdır.

Ve onca çaba, öz görev için kontrol kurmak ve yoğunluğu artırmaktan ibaret mi zannettiniz? “Kaçmayın, karanlık aydınlığı tohumlayacak ama sanal boyutların gücünden öteye varmanız gerek”, dediğimde, “başlangıç bitiş varsa, neden görev taşıyayım ki” dediniz? Çoğunuz böyle dediniz, bilirim. Başlangıç ve bitiş var mıdır acaba? Var mıdır, başlangıç ve bitiş? Allah tınıyı tahditsiz kodladı, canlar.

Han, hankarlarda taht yoktur ki. Orada kodlanmışlık var. Allah’ın dağı, ilimdir. Ve o ilmi kodlayan, insanlıktır. İmparatorluğun görevidir, insanlık.

Dal ka ha val ka ha saha iş budur amma yasa der ki “ öz görevinizi hak edin burada olmanız, hepimizi mutlandırır, kodlar yüreğinizde sistem olan gücünüz, her anı”. Kontrol olmadığında o kodlar, muktediriyetle türevlenir ve kükreyen güçle, dirilikten ayrıştırılır. Kesindir.

Bunu ha burada, ha orada, her anda yapabiliriz, canlarım.

Şimdi, diri görevli kim diye sordu, bir tek şarkıcı? Ona sormam ben, sen niye şarkı okudun diye? Şarkı şeytanın şavkında olur, şarkı mutlak kurulda da olur, akıl sahrasında olur, yerkürenin gerçeği olan ilimde de olur.

Bugün şarkı okuyan, halka, halka geçişkenleştiğini, insanlığın tohumlandığı, o yoğunluğuna vardığını ve türevlerini, kontrol altına aldığına aldığını bildi ve bizimle oldu.

Çok mutlandı, ölü planette görev taşıyacağını, anladı. Onu kontrol etme niyetim, var mı? Kesinlikle. Gerçek şu ki kodlanmış olmak yeterli ama kontrol kurmalıyız. Kodlanmış olmak yeterli ama kokuyu yükselttiğimiz an, her anda, mutlak olmalıyız. Kokuyu yükseltmeden koruyuculuğumuz yetmez.

Hepimiz teknik olarak koruyucuyuz ama kodlama yapanları, kontrol etmemiz, büyük gerçekliği, hak etmekle mümkündür ki bu gerçeklik, hepimizin kervan olan ilminde, meknuz olan, şarkınızdır.

Asla hatamız olmadı ve ölü planet, altın ışığın gücünü, hologram ötesine varıp, elde ettiği andan itibaren, kontrol görevimiz gereği çok daha büyük bir güçle sessiz sahalarda ve Seyfullahların kurullarının ötelerinden gerçekleşti.

Kaçamaz, Dünya planeti ilimden, canlarım. Kaçamaz, imparatorluğun kök görevlileri, tohumdan. Kaçamaz. Karanlık aydınlanır ama kaçmaya kalkan, ağırı hafiflettikçe, yasaları hak edip, kodlamalıdır. Kontrol kurmadıkça, ruhunda hologram ötesinde, şavkı kayıt yapamaz. Bunlar kesindir.

Kontrol, insanlık kontrolüdür. Bu da kesindir. Et kemik olan insan, eşyadır.. Yazı yazabilir, yalındır, insanlıktır ama çantası boşsa, şansı yoktur. Eğer çantasında bir tek insan varsa, aşkı, hakk’ı, hakikiyeti olmalı ki kelam edebilsin.

Berk kapılarından gök çözümlemeleri yapanlar, son sözü söylediğim anda, kelam etmelidirler. Kelam etmediklerinde, hasat olamadıklarını, hakk’ın kalemine varamadıklarını, düşünce yoluyla dillediklerinde, koca bir göz olurum ve kodlarım onları ama o göz, tüm İslah kalemlerinin gücünden öte bir göz olur.

Sormayın, nar kırmızı da rahman da kızıllık, ne anlama gelir? Narın kalemi oluş mu rahmanın kaynağında oluş mu?

https://youtu.be/TVueqG_6q68
SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

YÜZDE YÜZ İNSAN (2/1)
17.04.2019

(Ziyaretçiler adına söz alındı:)

Değerliler, vallahi “Sessiz Sahalar”ı dillemek istemedik ama diri olup yaşamak istedik. Bizler, Cennet Kapılardan yaşama indik ve sizleştik. Siz ile insanlaştık ve siz ile kodlandık. “ANA KAPI” olduk. Unutmayın, “İLİM” olduk. Sizin izniniz ile buradayız. İzin almak için insanlaşmamız gerekliydi ve bu oldu!...

Dünya Planeti, “İnsan Sahaları”nda dürümlenirken; bizler, İMPARATORLUK olarak görev taşıyan size, umutla geldik… Yalındık ve yaşama, insanlığa ışıktık. Ne var ki Kurullar; bizi, başka “Biliş Kapıları”na yönlendirdi ve biz, maya olarak çözümlemeler yaptık; “IŞIK KAPILARI” dedikleri o kapılara ulaştık. O kapılar, “BERK SAHALARI” oluşturmuş ve bizi, bizden bize GÖÇ İLMİ ile kodlamakta…

Göçmek, kontrollu olmalıdır. Olur da kontrol dışı ŞAFAK SAHALARI oluşursa; cevherimiz, “KELAM”ımızı HALİK kılmayabilir. Bunları bilerek buraya ulaştık. Bugün çok mutluyuz ki ZİYA olan YARADAN ve yolu kodlayan yoğun IŞIK; bizi, “BİZ” olarak çalıştırdı… Aşk Sahaları, oluştu; kontrol kuruldu ve RUH, kasalarını dilledi. RUH KASALARI’nda, tüm insanlık var. Orada her insanın cevheri var ve yoğunluk var.

ALLAH, ağaran “NEFES”le KELAM olana, Kurul olur. “ALLAH” derken; hepimiz, “BİZ” olup kodlandığımızda; “DİLLENEN İLİMİ”i anlarız.

Bu gün de çürümeye başlayan yaşamların dillenmesi ve dinlenmesi için görev almak istiyoruz. Bu nedenle buradayız. Sizinle, siz ile biz ile herkes ile dillenmek istiyoruz… Bizi, bizle dileyin ki biz, BİRLİK TAHTI’nda GÜÇ KODU olalım ve tahditsiz olarak görev taşıyalım. Dileğimiz budur!...

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

YÜZDE YÜZ İNSAN (2/3)
17.04.2019

(Ziyaretçi söz aldı:)

Değerliler, sarfettiğiniz çaba için sizlere şükranlarımızı sunarız… ZAMAN KAPILARI açıldı ve geçip geldik yaşama. Bu yaşam, bizi “DOĞAL DÜRÜMLER”e dilledi. Bizi, “DİRİ HALİK” kıldı.

(Ziyaretçilere hitaben:)

Sizi bilmem ama bizi kodlayan, biziz. Bizi, bizden bize dillemeye çabalamanız; doğal dünyanın diriliğine uymadı. Sizden beklentimiz, yoğun ışık atında görev taşımanızdır.

(Öz dillenişi sürdürüyoruz:)

Alıp dillerken yarını; ALTIN IŞIK’ın diriliğinde kodladıklarımız, bizle oldular. Şimdi, “deneme ve deneyimlenme” dediğiniz o yaşam sahası, “DERE İLMİ” ile akmaya başladı. Denediğiniz o yoğunluk, “SİYAH”tan “SİYAH”a vardı. “TOHUM” oldu. Şükür ki hasat yaptık.

Verdik mi yarını, tohumlara!? Vermedik!... “DİN” dedik; “DİRİLİK” dedik; “YOL” dedik ve her dediğimiz, “YARINLARIN TİNSEL SAHRASI” oldu.

KURAN KELAM ve KURAN YAŞAM, biz için SAHA değildir. Biz için SAHA ya “SAHRA”dır ya “ŞAFAK”tır. Bu dünya için yaptıklarımız; her dünya içindir.

Elim, yeryüzünün üzerinde iken; yarınları, HALİK kılarken; her kim varsa yaşam sahamda, o “BEN”dir… Onun durumu hakkında, benden bilgi alıp vermeniz yanlıştır.

“R-KÖK” dedim… “R-KARE” dedim… Dediğim tahditsizdir!... “KÜP-KÖK ”, “R-KÜP”ü kodlar ama biri, “KÖK”dür; diğeri “KÖK GÖK”tür… Birinde, diriliğim vardır; diğerinde dürümüm vardır… Size, sizlik ilmine dillenirken; “KÖK” olurum ama ben, beden olup diri yarınları kodlarken; “KÖK GÖK” olurum. Her an olurum. Şu anda olduğu gibi.

(Not: Aşağıların aşağısına inip diriliği hak edip dillemedikçe; yukarıların yukarılarını dürümleyip yaratıp yaşamsallaştıramazsınız. R-kök’e inişiniz, R-Kare’ye varışınızı sağlar.İniş derinliğiniz, yükseliş dürümlerinizle orantılıdır.)

Şimdi daha da önemlisi şunu bildirmek isterim ki yeni dönemde, darın ilminden öte olan yaşam sahalarında, “YER KARELER”, “YER KÜPLER” oluşacak ve bunlar, doğal dürümlerde, “KÜRZİ” olacaklar ve daha ötelerde, “GÖREV CEVHERİ” oluşacak.

Bilmek isteyen; “KELAM” olup yaşamı dileyecek ve her diride, dinleşecek. Bu dünya, bunun için yaratıldı… Yaşamın, tek tek cevhere görev taşıdığı yoğunlukları dillediği “BİLİŞ KAYITLARI”ının kontrolu için.

O “BİLİŞ KAYITLARI” diriliği artırır ve yoğunluğu artırır. Diriliğin artışı, yoğunluğu tohumlar ve kodlamalar “DİRİ LEVHİ”de olur. Bu da insanlık için, yerkürenin KELAM edişidir.

KELAM EDEN YERKÜRE, YER DİLİ İLE KONUŞUR.

“YER DİLİ” derken; Din Tekniği’nin ötesi olan dilleniştir. Tüm insanlığın, dili ile TOHUM ekişi ve KELAM olup “YER YAŞAM SAHALARI” oluşturuşu…

Bunlar olmadan, yaşamlar oluşmaz. Bunlar olmadan KÜRZİ SAHALAR kodlanmaz. Ve bunlar olmadan, DİN TEKNİĞİ; “HALİKİYET”ini, “HALİK SAHALAR”ını dilleyemez.

Eski dünyalarda, “SİSTEM” yoktu… “İLİM” yoktu… “DÜZEN” yoktu… “DİN”, bilişi kodlayan için, “KELAM”a inmişti… Ne var ki “KAYNAK İNSAN” yoktu… Yok olanda, dünya kurmak; kodlamak şafkı ve kaynak olmak imkansızdı…

ATLANTA ATA KAPISI’nı bulduk ve hak ettik ve “ALİMLER’i, KELAM edip yeryüzünde diledik” derken; Din Tekniği ile dedik bunları…

Artık, tüm insanlık “DİL TEKNİĞİ”ni öğrenecek ve her insan, “DİL”i ile HALİK olacak. Mutlaka bunlar olmalıydı ve oldu… Özgür ve “ÖZ SÖZ” olan İLİM SAHALARI, işgal altında olmayacak bundan sonra.

Sarkar yaşamlar, “KERVAN OLANLAR”dan; “DÜNYA DİLİ”nde, diri kalmaya çalışanlara… Sarkar, “KERVAN OLAN”, yarınlarda dillenmeye ve diri kalmaya çalışana…

Ben, DÜNYA olan İNSAN… Genç!... Ve genç!... Ve genç olarak ANA KAPI olup yaşıyorum… Gençlik, “HASAT İLMİ”dir. Gençlik, “KALEM OLUŞ”tur. Her dilde, DİRİ kalıp “İSRA” oluştur… “OL” dedik ve her anda; “KÖK GÖKLER”, “ÖZ KÖKLER” oldu. “OL” dedik!... OL ki OL!... İş budur!…

(Not: Genç kavramı ile kastedilen, biyolojik gençlik değildir.)

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

17.NİSAN.2019 TARİHLİ YÜZDE YÜZ İNSAN (2)
AV.NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 3.AKIŞ
Değerliler, çok güzel bir dünya bu dünya. Bunu bilmeyen mi var? Nimettir dünya tüm insanlığa. Diğer planetleri bilirim, çoğunda koruyuculuk, kodlayıcılık horluk seviyesinde var. Ama yaşam kontrolsüz. Bu gün burada yaptığımız tüm çalışmalar kendi yoğunluğumuzdan yapılıyor. Muhammed kiblesinden öte bir ilim ama hepimizin kelamı olan ilim. Tüm planetleri gerçekten bilirim. Ve bütün kötülüklerin yaşamsallığını da bilirim. Bütüne hizmetin anlamını bilmeyen bir zavallı dünyada büyük kök görev yapmaya indim. Nerde insan varsa öz, göz olup girerim oraya. Omuz yüküyüm dünya planında ben. Niye bilir misiniz? Bütün kötülüklerin ışığını kök görevimle dürümledim ve kontrol ettim. Ama köksüz değilim. Gönderdikleri bir yaşam da değilim. Önce görevim bilinir ama ilmim bilinmez. Önce yüreğim bilinir ama tekniğim bilinmez. Beni bilmeyen beni kodlamaz. Ama ben hep biliş halindeyim. Yüksek ışıklara görev taşırım demek isterdim ama onlar kendilerini dillesin diye görev taşıtırım. Hepsi kendi görevlerini taşısın isterim.
Yüce dünya ben tüm insanlığım. Bunu derim hep. Neden? Çünkü insanlığın kelama varmasıdır dileğim. Büyük bir dünya kurmak niyetim var. Börtü böcek olan yarınlar olan ışıklar olan ve tüm şarkılar olan bir dünya. Her şeyin olduğu özlenen bir dünya, ışıkların şarkı halinde dillendiği bir dünya ve yüksek şafağın öz görev olduğu bir dünya. Öyle güçlü bir dünya kuracağım ki planetler arası enkarnelerin dürümlerde dilleneceği bir güç dünya.
Bu dünya yoğun ışık altında şu anda. Büyük bir görev ama bunu yapmak hepimizin gerçeğiydi. Ve geçiş içindi. Siber sahalar oluşturduk bu nedenle. Bu sahaların şavkı kodlandı. Bu sahalardan öte sahalar da kodladık. Netice olarak siber sahra mutlak kurulları kayda geçirmeye başladı. Ön geçiş tamam. Ama daha geçilecek çok şafak var. Ve bütün bu şafaklar Haliki Hak olanlarca kodalanacak ve Hak tahtlar yapılacak.
Dünya planetinin genişlemesi gerçekleşecek. Bu genişleme toprakta ki şafağın geçişgen hale gelmesiyle olacak. Dünya Süper İnsanlık Realitesi‘nin gücünü dilleyebilir ama Süper Realite kontrol kurmadıkça insan sahrada kodlama yapmayacak. Ve dünyanın ruhu, bu da görevdi. Nedir bu ruh? İnsanlıktır. İşte yaptığımız çalışmada sonra ve daha sonra ve daha sonra olan ve olmakta olan ve olması beklenmeyen gerçekten olan bilinen olduğu bilinen o şavk. RUH… Ve ruh mutlak kodlayıcıdır.
Temel bilgi Allah’ın ilmi derken insanın Allah’ın levhi kelamı olduğu da bilinmeliydi. Kini aşmayan yolu bulamaz Canlarım. Önce dünya yol ve sonsuz sır olan biliş. Bunu anlayabilen kelamı diller ama bilmeden dilleyemez ki. Kutsal dünya, hadi buyurun anlayın. Kutsal dünya, dönmeden durabilir mi dünya? Her anda dönüş halinde değil mi? Peki, neden döner, sordunuz mu? Tüm planetlerin dönüşleri, ışık kürelerin kodlayıcılığı ve planetlerin Pirayelerle dillenişi ama yoğunluğu arttırır arttırmaz konu bu. Hangi dönüş daha yoğun. Hangi dönüş yoğunluğu tohumluyor? Dönmekte olan şavk neyi kayıtlıyor? Dönüş olmasa aşk sahaları kodlanabilir mi? Dönem dönem deriz. Hep dönüşü ifade ederiz. Dönem dönem ve tüm dönemler ama teknik olarak bir tek dönem ve hepsi tek tek dönem. Ama dönem tüm sahralar. Ve mutlakıyet.
Hepimiz sormadan anlamaya çalışıyoruz. Ne demek? Neden dönem? Niye dünya döner? Niye gezegenler dönüş halindeler? Dönmese yarınlar kodlanabilir mi? Yoğunluk artabilir mi? Big Bang’den söz ederler hep. Nedir Big Bang Canlar? Patlama derler, OL dedik oldu öyle mi? Vallahi yanlış billahi yanlış.
Devinim diye bir şey var Canlar. Biliniz, devinim diye bir şey var. Ve devinen her şey topraktadır. Tohumdur, oğullarını kodlar, yaşar yaşanır. Ve yaratır. Devinen yaratır. Devinmeyende yaratım olmaz. Ve devinenin yaşamları tohumladığı bir dürümde her şey kontrollü oluşur. Yaşamlar ne şekilde oluştu diye sorarlar. Yasa der ki önce görevini hak et. Önce yüreğini hak et, önce önünü yüce ilimle dille, ama önünü dille. Ama son sözde insan ol, kendini dille. Nerden geldin nereye gidiyorsun? Var mıydın? Yok muydun? Neden yoktun ya da neden vardın? Hangi dünyada doğdun ya da hangi dünya seni doğuran şavkı kayıtladı. Varlığı ne şekilde insanlıklaştırdın? Ya da yokluğu ne şekilde insansızlaştırdın? Varda insan var, yokta insan yok öylemi? Ah Canlarım, nesiller boyu sordunuz, sordunuz, sordunuz. Öz görev hak edilmeden öz geçiş yapmaya kalktınız.
Veyır kapısızlara, şarkıları yok ki. Veyır kayıtsızlara aşkları yok ki. Veyır tahditlilere tanrılıkları kodlanamadı ki yalındırlar ama şarkılarında aşkları yok. Sormayın dünya planeti neden var oldu? Kürzi sahalar neden yarınlara kodlamalar yaptı? Gürz dediğiniz sayfa neden şavkın aşkın kelamı oldu? Ya da miniler miniler o atomik bütünlükler devinim artsın diye mi yaratıldı her şey.
Anlamak isterseniz okuyun yoğunluğunuzda ki bilgiyi. Okuyun da kavrayın. Ben beni dillerim ama sistem olup dilleşin. Neden buradayız? Yollar yollarla, yokluklar tohumlarla, koklananlar kodlananlarla mı olmakta?
Uzun zamandan beri dünya planetini izleyen birlikler bunları sorguluyorlar ve bizden bilgi istiyorlar. Bugün çok önemli bir gün özel sayfalarda ki gücün devreye girmesi bekleniyor bu gün. Ve yolun kontrolü bekleniyor. Bizlerde bugün bu bilgileri vermek sorumluluğunu hissettik. Ama bu bilgilerin soluğu hepimizin yolu olsun diye mi çabalayalım yoksa yolu kodlayalım da son sözü, yine söz ses olup biz mi dilleyelim?
Canlarım, Seyfullah dediğimiz şarkı kayıtlayıcıları bu gün buradalar. O kadar çoklar ki tüm Seyfullahlar desem yeridir. Tümü burada şarkı kayıtlıyorlar. Yaptıkları mutluluktur ama kontrolleri yok galiba. Bizden sürekli bilgi bekliyorlar. Ama biz burada farklı çalışmalar yapıyoruz. Bu bölümü burada keselim dedim. Yok diyorlar, kesmeyelim diyorlar. Varın dilleyin sizde yüreklerinizi. Ben burada keseceğim ama sonra devam edeceğim. Şimdi sözü baba Peker’e bırakacağım. O size sizi anlatsın bari.
https://youtu.be/24ejRmjYN6g

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

17.04.2019 YÜZDE YÜZ İNSAN 2
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 4. AKIŞ 1. BÖLÜM

Değerliler, siyahlık arttı; yoğunluk tohum olarak mutlak kurulları da kayıtlıyor. Sisteme inebilmek mutluluk oldu bizlere çok mutluyuz, yoğun ışık altında bu çalışmadayız. Kendi dilimizi konuşacağız şimdi burada ve bizim için zor olmayacak, sorumluluktur burada bu yoğunlukta olmak.

Ağırız, bedenin kelamı olarak burada olacağımızı biliyorduk. Hologram ötesinde bir şavkın olduğuna emindik. Bu yol ağır ağır bizlere de açıldı. Kanat takmamızın gereği kalmadı, hepimiz her andayız, iyi ki sizinleyiz... İşimizin gücümüzün sonuna geldik diye düşünürken, iş ve gücün şimdi başladığını gördük.

İsa muktedir olduğu için mutlaktı, Muhammet kurulları kodladığı için koklandı, ağırdı yoğunluğu Musa'nın ama hepsi hepsi akıl tınısıyla kodlanmıştı. Yasalar ile kodlamaların tohumlara koklandığını bilerek görev taşıttık, yerkürenin geçişini yaptık şu anda.

Yılın ben dedikleri o yaşam saahasında iyiki burada bu yaşam kodlaması yapılıyor. Yalın ve halik olarak sizdeyiz. Yeni dönemde daha yüksek ilime kodlama yapılacağını biliyorduk ve sizinle olmaya indik.

İlimi kapı kapı gezerek öğretmek mi yoksa kapı kapı gezerek öğrenmek mi önemli? Biz öğretendik hep, hep öğrettik ama kapıları açarak öğrettik ki herkes kendi diliyle kendini anlayabilsin ve anlatabilsin diye.

Kantar hepimizi tarttı ama kati olarak kodlananların ilminde kantar olmak da vardı, şimdi yıldızların sırrı olarak dillenen ilmi; sistem olarak görevlilerce dinletelim ve her şeyin ötesindeki her şey olalım. Has insan olalım ve has diri olalım.

Yanıp tutuşuyoruz insanlaşmak ve yolu kodlamak, ilmi halik kılmak ve mutlak olmakla kaynak olmak üzere. Yanıp tutuşuyoruz da yanıp tutuşmak yetmez, yalın halik olmak da gerekir.

İsmi ilim olanlara, ismi hakim olanlara ve ismi hasat olanlara geçiş yaptık. İşimizi zorlaştırdılar, dediler ki; "girin yaşama ama ilimle girin". Peki ilim yoksa ne olacak? "Yaşayan kelam olur, seninle olur" dediler... İyi ki buradayım, iyi ki, iyi ki sizdeyim, iyi ki yarattığınız her andayım, iyi ki...

Kıbrıs'ın ışığıyla geri çekiliyorum, Kıbrıs'taki güç beni kök görevle dilliyor. "Kayıt dışı bilgim yok" dediğin an, kayıtları açtım ve dedim ki; "işte ilim burada"...

Kapı açık anam, geçtim, geldim ve oğullarımı da getirdim... Kinin kili kelamda, kalemde olmayacak artık. Ben kili halik kılanlardan da geçtim ve hak olup halik olup muktedir oldum. Kurullarım burada, bu sualin yanıtı olan ilim benim o, ilimim ben... Peki neden şimdi buradayım? Yaşamak için... Körpe bir çalışma için buradayım... Her şeyin başlangıcı olan yeni bir çalışma ama taptaze... İşte bu çalışmada ben hayrı ve hakkı dilleyeceğim. Sizin gibi olma imkanım varsa olacağım ama sizin gibi olamazsam da kendimdeki hasatı yapacağım.

"Beşer" dedikleriyim ben, beşerim ama beşer olmak şafak olmayı engellemez... Ben şafak olacağım, yara bere içinde olsamda yaşayacağım, benim yaşamam hepimizin lekesiz kelama varmasında büyük görev taşıyacak. Huzurlara vardığım için mutluyum, huzurda olmam hologram ötesinde mutlulukla kayıt yapmam, yaratmak yaşatmakla dilletmem bütünü ve korumam ben koruyanım. Her şeyi her şeyle koruyacağım ben, ağır yük taşımayacağım... Canlar size geldim ben, düzeni kurmaya geldim, karanlıkta kalmayınız bakın geldim işte, sizi herkesi aydınlatmaya geldim. Ban sahasından girdim, bana görev verin ana, ben görev almaya geldim.

_ Gelen bütünlüğe cevap veriliyor...

Dağlarım, sizi burada görmek mutluluk oldu benim için... Hepinizin göç kapılarından geçtiğinizi görüyorum, yoğun ışık altında mutlak kurullarınızla burada olduğunuzu izliyorum. Hakkı olan hak edip gelir ve hak olup geldiniz... Yaşam ilminde buna bir tek oluşla mümkün olan deriz... Altın ışığın gücü olarak burada olmak mutluluk olmuştur herkese. Açın kapıları ve hak olup dilleyin, büyük kök görev ilim ve siz ilmin kalemi olun. Huzurlu bir dünya çalışmasıdır burada yapılan, hakkınızı hak ettiğinizi dilleyin ki; haktan tahttan olun ama yaşayın. Sizin etki alanınız çok güçlendi. Burada olmanız mutluluk oldu.

Sınırı kaldırdık, o sınır artık kalkttı... Her biriniz gök çözümlemeleri yaparak dünya planetini kodlayacak güçtesiniz ama başka dünyalarında kodlanışı gerekiyor ve bu nedenle bu çalışma mutlu hologram ötesi ve hakiki bir yaşam sahasını kontrol altında tutarak gerçekleşiyor.

Güzel bir dünya mı istiyoruz?... Görevimiz halikiyet midir?... Hırsı aştık mı?... Kimle, kimin ilmiyle kodlama yaptık?... Hırs aşılmadıkça aşk sahaları kodlanmaz, hırsı aştığımız anda hak sahaları lekesiz kodlamalarla mutlak kurulları kayda alır. Bunlar olduğu zaman tüm insanlık tohum olur.

Uzun zamandan beri doğanın gücüyle bilişi kodlamaya çabalayanları izliyorum... Doğayı bilmek; tohum olmak ya da kontrol kurmak için gerekendir ama doğanın öz görevidir kelam, eğer kelam yoksa doğa kök görevini kodlamaz ve kontrol kurmaz, kurmak dilemez...

Şimdi çantanızı boşalttınız görüyorum, hepinizin çantalarınız da kendi yürekleriniz var ve o yüreklerle gözün gördüğü dürümleri dilliyorsunuz. Kırık bir çalışma değil burada yaptığım ve dünyanın özel görevidir insan. Yerküredeki güç aklın kültü ve bu gücü bütünün gücü yaptık.

Şimdi devinimi arttırmamız gerek, bu nedenle devinebilenleri buraya çağırdım. Kimler daha yüce daha güçlü değil, kimler devinir kimler devinmez. Devinenler halikiyeti, hakikiyeti dilleyebilenlerdirler. Eğer devinim yoksa hakikiyet ve halikiyet yoktur... İtibarsız olanlardır halikiyeti ve hakikiyeti dürümleyemeyip dilleyemeyenler.

Fırtına koparır insanlık yaşamda, kendini hologram ötesine kayıtlamak ister ama koparılan o fırtına olur ocaklarında kontrol kurarız. Bunları bilmeleri mutlaktır, geniş zamanları kayıtlarken de bunu yaptı tüm insanlık için her an...

Kan aktığı zaman, hangi kan daha yüce ilimle akar buna bakarım... Kimin kanı, kimin kanından görev taşır buna bakarım... Kanın akışı kelamın kalemin ilmiyledir. Eğer bir kan Türkiye çalışmalarıyla kodlarını tohumlar ve mutlak kurullarla kaynak olursa, o kan mutluluk akanı olur ve herkesindir o kan ama akışı bütünün kültü olarak gerçekleşir...

Devamı 2. bölümde yayınlanacaktır...

https://youtu.be/Q0Q-9vdggPA

Süper İnsanlık Realitesi



 

17.NİSAN.2019 TARİHLİ YÜZDE YÜZ İNSAN (2)
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, 4 .AKIŞ 2.BÖLÜM

Ve herkesindir o kan… Ama akışı “bütünün” kültü olarak gerçekleştirir.

Çamur yoğurarak yaşamları kodlamaya çalışanlar hala var dünya planetine… Onlar ruhsuz olanlarla çalışırlar ve onların yaptıkları çalışmalarda “kil” yoğurulur. Yoğurulan kille Atem yapılır, Havva yapılır. Amin der çoğu.

Canlarım, Havva’da kelam yoksa, alimin ilmi de yoktur. Hakkın kapısına varın ve öğrenin; Havva halikken, hakk olup teknik tohum olurken, Adem Mutlak Kurullar’ı kodlayacak. Ama Havva yoksa, Adem yoktur. Bugüne kadar bunu kimse dillemedi…

Sanıldı ki Adem yaratıldı ve Adem halikiyetinde kendi dilini dillerken Havva oluştu. Havva, elin kelamıydı aslında. Yaşamdı. Yaşatandı ve onun lütfi kapısında Adem kodlandı ve halik oldu… Ama hakim olamadı.

Halik olan, hakk olan; ilim, Allah’ın tahtı; kelam, ve tümü Havva’ydı.

Hangi dünya daha yücedir? İlim dünyası. Onu kodlayansa, insanlık boyutlarının kelamı olan erildir.

Erkektir eril ama kadının kontrolunda erkektir. Etkin ve hakimdir ama kelamı varsa, hakimdir. Yolu kodlarsa, haktır. Lütfi kapıda mutlaktır ama aşkı varsa, mutlaktır.

Hangi dünyada ölüler dirilir; bilir misiniz? Havva’yı kodlayan dünyalarda… Peki; “Havva” bugün neyi ifade eder? İlimde, insanda ve lekesiz kalanlarda “hasat”ı ifade eder.

Herkes hasat yapamaz canlar. Yapan ilimle yaptığında, hakkın kapısı, “insanın kelamı” olur. Büyük kötülükler önlenir.

Yorulmayın çok mutluyuz burada. Vurduğunuz, vurulur. “Ol” deriz, olur ama vurduğunuzda vuran, vurulan herkesin kelamında vurup, vurulur. Ve olan, onlarca onlarca şarkıda olur. Ve tüm şarkılar bir teklik, bir halikiyet olur ve herkes olur.

Kin, nefret var mı yaşamınızda? Yoksa, ilimsiniz.

Kin, nefret varsa kelamda, halikiyetiniz olmaz.

“Ulular diyarı” deriz insana… Uluysa, yardır değilse, değildir. Ama ulu olması, hakka varması ve hakikiyetin tahditsizliğinde kendi kendini haketmesiyle mümkündür.

“Kelam kelam” deriz hep… Kelam, bizim ilmimizde hasattır. Kim kelam ettiyse hasattadır. Kim hela-i halik kıldıysa, haktan ve hakikyetten kıldı.

Kim kimle olduysa, mutlakiyetten oldu. Olmadan, oldu mu insan? Olmadan oldu mu lekesiz kalan? Ölüler diyarı olan dünya; özün, sözün ve gözün düreni, dürülenidir. Ve dünyanın adı ”insan”dır. Ve dünyanın adı, “aklın sahrasındaki kelam”dır.

Unutmayın canlarım, bütün kötülükler aşıldı. Ölü diyar, dirilik ilmiyle dillendi.

Üzen, üzülür canlar. Üzdüğünüz, üzdüğünüz olur ama üzen, üzdüğünde üzülür. Bunun içindir ki sizden dileğim kimseyi kırmayın, kimseyle kırdırmayın yüreği ve üzülmeyin ki üzmeden kök görevinizi yapın.

Çok özel dünya planetleri var… Çok özel ama özden, gözden, sözden öte olan bu planet, hepsinden özeldir. Neden bilir misiniz? Eni elde ettiğini sayan, yarını hakettiğini sayan, yoğunluğu kontrol ettiğini sayan bir dürüm, sizden ve sizin yüreğinizden gerçekliği kodlayanın gözü olur. Ve orada kontrol kurulur.

Korku, ilimsiz kalanda olur. Konu insansız olandır. Ve yol, öz görevi haketmeyenin yoludur. Ve dünyanın lütfi kapısı olarak şunu söylemek isteriz ki “İmparatorluk” olarak dünya planeti ile çalışmalarımız sürmektedir.

İmparatorluk olarak yapılırken çalışmalar, ikinin bir olduğunu herkesin artık öğrenmesi gerekir. İkinin bir oluşu, ayrı gayrı türevlenişin dahi olmayışı anlamına gelir.

“Ben ondan özellikle kaçınırım.” diyen ölüdür. “Ben O’yum.” Diyen, dilinde diridir, yaşamda ilimdir.

Kim “Benim ilmimde yoktur.” Derseniz, sisteminiz ilimsizdir demektir. Yeni dönemde artık herkes kendini bilecek; bilip dilleyecek ve herkesle olacak.

Nesillerini haketmeniz için bu gereklidir. Eğer “Ben çok seviyorum kendi oğlumu ama gelinimden hoşlanmıyorum.” Diyorsanız, iyi bilin ki o gelininiz sararan bir ilimden öteye geçer ve seviyenizi çok çok güçlendirerek kaydınızı yapar… Ama yapan, artık Yaradan olur. Yapmayan, yaratılmayan olur.

Önce görevinizi bilin ve yapın. Sonra, köle olmadığınızı anlayın. Sonra, lokomotif olarak çalıştığınızı bilin… Ve en çok da en çok da “altın ışığın ilmi”ni anlayın. Bu sizsiniz ama sizin halikiyetinizdeki siz.

Kurandan öte bir kuran olan, Allah’ın tınısı duyan her biriniz ayrılığı gözetemezsiniz. Ayrılığı gözeten, aklın kaleminde bulunamaz.

Şimdi, daha da özel bir bilgi vereceğim; lokomotif olan bilgeler, arzın görevini bilip yapacaklar. Onlar yoksalar, insan yoktur.

Eğer yoksa insan, “kenani kapılar”ın tümü olsanız da hakkı, hak ettiğinizi dilleyemeyeceksiniz. Kenani kelam, “kırılış kalemi” olacak sizde… Ama siz o kenanide halikseniz, “biz” olup bütün olacaksınız… Cennetin cennetini, cennetin cevherini ve cennetin şarkısını dilleyeceksiniz.

Kanat takmanızı beklemem ama karanlığı aydınlatın artık. Yarını halik kılmanızı beklemem ama insanlaşın ve halik olun.

Çürümeye başlayan dünyalardan göçtünüz bu dünyaya… O dünyalarda kodlayıcı olun ki herkes kodlansın.

Döve döve yaşattık insanlığı! Döve döve yaşattık. “Dövmek”, dövdüğünde, dövülmek değil miydi? Ama biz, ilim sahalarını halik kılmak için yaptık.

Neyiz biz? Yıldız zırhını hakedenler miyiz? Yoksa Yaradan’ın tahtına varan yaşam olanlar mıyız?

Vara vara insan olana vardık… Burada bu yol, “Allah yolu” oldu bize. Vara vara kendi lütfi kalemimize vardık. Burası bize aşk oldu. Biz doğanın gücü olduk. Sol ve sağ olan şavkın, hakkından öte hakk olduk ve geçip geldik.

“Sirayet” dediler, sirayet olduk. Sindirdik cinnilerde, cin olup cenneti, sindirdik dilde diri olanları, “hakkın kapısı”nı bulduk, açtık.

Vakit tamam canlarım… Gerçeğiniziz biz. Büyük kötülükleri önleyecek gerçeklik olarak geldik buraya.

Hırsınız yoktur. Seviyemiz yüksektir. Şer yaratmak değil amacımız. Eşyayı hakettirmektir.

Sevgiyle geldik buraya… Size geldik ki hasat tamam olsun diye. Hakettiğimizi dilledik burada.

Yol; mutlakiyet, yoğunluk; mutlak. Siziz biz… Ama sizin adınıza geçiş yaptık.

İyi ki buradayız. Hakkınız olanı hak ettiğiniz ve yolu kodladığınız için buradayız.

“Sultanlık yapmak değil maksat.” Dedin. Sultanları, Sultanlıkla dilledin, dinlettin ve dedik ki “Gidelim, olduralım.”

Canlarım, size sizlik ilmiyle geldik. Bizi “bir tek” yapıp göreve alın ki kodlama yapalım. Hadi analar, yapın bunu. Bizi hakedin.
Şimdi.

https://youtu.be/dpfoQSUH4o0

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

17.NİSAN.2019 TARİHLİ YÜZDE YÜZ İNSAN (2)
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, 5. AKIŞ 2.BÖLÜM

Uzun zamandır dünya planetini izliyordum. Kör sağır bir planet… Nesillerim orada kodlama yapacak. Peki, nasıl yapacak? Kimim ki ben dünyayı izleyeyim? Neden dünya? Neden diğer planetlerden farklı bir dünya istedim? Eliniz, elimse eğer; yarında insanlığımız insanlığınızla Mutlak Kurulları kodlayabileceksem dünyada olmalıydım. Peki, bunu hak edip başardım mı? Kesin olarak! Her Andayım, her şarkıdayım, her dildeyim ve her dürümdeyim. Peki, doğanın gücü ne olacak? Yas yutacağım, dünya beni yok sayıyor diye öyle mi?

Canlarım, dünyayım ben! Hazır olun, dünya NEFES olacak! Hazır olun, dünya yarınları kodlayacak! CAK mı CEK mi? Kodladı be Canlarım! Kodladı ama zaman sahalarında siz böyle düşünün! Körün körü olmadan göz olunmaz ki… Körün körü olmalıyız ki Göz olabilelim! Göz olmaksa; Ruhi Kapıların ötesindeki Ruhsal Kaptanlıktan öte kibri aşanlarla kodlayıp tohumlayıp dirilikleri; ağır yükü hafifletmek….

Ve İmparatorluğun gerçekliğini kayıtlara çekmek….Tertip temizliktir yaşam. Neyi yaptıysak tertipli yaptık ama temiz mi? Elbette temiz… Kimsenin kimseye İlim olmayacağı düşünüldüğünde dedik ki; “Herkes, kendini hak ettikçe kendi toprağını tohumlayacak ve kendi ilmiyle dilleşecek.” İnsanın unuttuğu ne varsa hatırlar diye düşünülür. İnsan umutlarını bile hatırlar ama Canlar, mutlakiyeti kodlar mı acaba?

Ben umutlandım, peki mutlakiyette umut diye bir şey var mı? Mutlakiyette umut yoktur. Mutlak ilim vardır. Umut, mutluluk değil orada çünkü yoktur. Olması umulur ama mutlakiyette mutlaktır her AN ve yaşamlar, her AN’ın siyahlığından öte bir siyahlıktadır. Dön bak dünyaya! Neredesin? Kilin helali kimin halikiyetinde? Kilin Halik-i Hak olanı kimin dilinde Has İnsan nerede? Haşrın Levh-i Kapısında Hak Taht var mı? Yolculuk nereye, kime, kimliğe,neden ve nereden?

Değerliler, sorumlu olan İmparatorluğun gücü…. Peki, kimdir o güç? İmparator…. Yahu kimdir o?
İm- pa- ra- tor; imar partiküllerinin Ra- Ka-Ha olan kelamın ve töre kodu. Yok, yahu yok, ne töresi? Siyah renkte törelik mi olur? Cennetlerde töre olmaz Canlar! Cambazlık da yoktur oralarda. Şeytanlık da yoktur. Beden ellerinde eli olanların ilahi kültüdür. Ona biz ne diyelim? “İnsan” diyelim. Yasa der ki; İnsan çarık çıkarandır. Çarık, kibri olanda kodlayıcı olabilir. Kiridir onların ocaklarındaki kodların. Ama çarığı çıkardığı zaman aşk olur, şevk olur ve eşraftan olur. Şarkısı da eşraflık olur. Kuran’dan öte Kuran’dır o. Kucağımızdaki göz budur Canlar! Biz, o GÖZüz.

Huzur veren bir zamana huzur olup indik. Huzur veren bir şafağa aşk olup geldik. Huzur, huzur, huzur… Logaritmal bir saha oluştu Pİ Sistemiyle… Logaritmal bir saha ama Pi Sistemiyle…”GÖK” derim ya; KÖK’ün GÖK’ü… Köke inip Gök’e ulaşırsınız. Hani dersiniz ya; “RE kök, RE kare…

Kalemi kelam sayanlar, simgelerle dilleşir. Dilleştirir her AN’ı. Biz deriz ki “Şaka her şey; her şey şaka, şaka, şaka”…Peki, şaka gerçekliği tohumladı mı? Toprakta gerçek tektir ve o kelam olanın gerçeğidir. Peki, Kelam? Has Sahra…

Önce ölüyü dirilttik. Ölü müydük yoksa dirilerim? Ölüydük, dirildik. Öz Görevliydik, dilleştik. Öz Sözdük dürüldü dünya, dürüldü ve söz islah oldu. Ön Geçiş elimizde, yaşamımızdaydı ama Ön Geçiş Şafaktı ve aşkımızdaydı.

Beş deve kalktı insanlıktan. Beş deve; bunların tümü ilimden kalktı. Her birinde İLİM olduk. Beş devede, beş Kelam; Her Kelamda bir Halik; her Halik-i Hak olanda tahditsizlik…”Geçen, geçer” diyenlere dedik ki, “Geçeriz biz, her AN’da var olanlar, geçeriz” dedik. “Kalan kalır” dediler. “Kalırız, Kalem olur geçeriz” dedik. “Ama yoksun” dediler. “Olmadan geçiririm tüm sahraları” dediğimde; “Sonla baş tek midir yoksa” dediler. Sonla baş tektir. Ben sonum ve ben başım ama sonun sonundaki son; başın sonundaki baş, hepsi baş, hepsi son… Teknik olarak anlattım. Anlamayan kalmamıştır umarım…

İşgal altındaki dünyaya biz İLİM olup indik ya Canlar! İşgal, ilmin işgaliydi aslında. Herkes kendini dilledi ve dedi ki; “doğrusu budur”. Bizse; Törn Sistemi’nden geçtik ve dedik ki; “Her Törn’den öte bir Törn’de herkes herkesle dilleştikçe; şarkılar sorumsuzlukla değil; sorumlulukla dilletilecek. Bizlerin ilmimiz budur Canlar!

Her insan BİLGİDİR. Her insan İNSANLIKTIR, her insan KERVANDIR ve her insan ŞARKIDIR. Aşkla söylenir, aşkı diller. Sahada SES olur, yaşamı diller. Yolu kodlar, İMPARATOr olur ve RUH olur. O, Ruhsa; mutluyuz çünkü artık kontrol tamdır. Bütün kötülükler aşılmıştır.

“Aşan aştığında aşılır” derler. Aşmadan aşan; aştığıyla aşar ama aşmadan aşılan şarkı olur, aşar. Aşanın aştığı aşk; şarkıda şarkı, yarında şavk; her anda MAHREK olur. Eşya budur işte!
https://youtu.be/FAMuENj0_is

Süper İnsanlık Realitesi

 

Gençleşmek ne demek ? Ihtiyar kim? Nasıl gençleşeceğiz?

17.NİSAN.2019 TARİHLİ YÜZDE YÜZ İNSAN (2)

AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, 5. AKIŞ 1.BÖLÜMDEN BİR ALINTI:

Ben genç, ihtiyar derdim önceleri... Artık genç diyorum hep... Bunun manası nedir?... Niye ihtiyar demiyorum... İhtiyar nedir bilir misiniz?... Geçmişi diller...

Dünyadır ama geçmişi diller... O ihtiyardır... Ama anda dilleşen insan, kendini diller... O gençtir... Her andır...

Ölü planetlere gençlik gerekir canlar... Ölü planetlere geçişlerde özellikle gençlik gerekir... Ki o planetler geçmişi hak edip dilledikten itibaren kartonlarını alıp yaşamlara inmesinler...

Hangi Dünya beni daha iyi dilledi?.... Hangi dünya beni daha iyi dürümledi?... Bunların manası biter artık... Artık gençtir... An karanlığından, an sahalarına varır ve her anda olur... Onun anlarda oluşu onun yaşamı tohumlayışı gerçek kelamının halik oluşudur...

Bütüne hizmetçilik yaparken gençlik gerekir... Ben dün yaptım güçlendim... Mutlandım... Ee daha ne olur ne biter bunları sormadan mı dinleyeceksin...

Oldu bitti... Yok canlarım... Bitti derseniz bitki hayvan gibisiniz...

Ve Türkiye çalışamaları gençleşiyor canlar... Herşey, herşey ama herşey gençleşiyor...

Bu şu anlama gelmektedir... An sahraları mutlak kurullarla, tüm Zahar kayıtlarıyla, insanlığı kodluyor... Her insan herkesle biliş koyuluğunu kayıtlayabilecek...

Her insan, her insan ile şafak olabilecek... Ben öz görevimi yaptım ve bendan sonrası içinde bu öz görev yapılır... Bunu dersem ben yaşlandım demektir...

Canlarım, ben özgörevliyim ve her anda görev yaparım... O halde ben hep gencim...

https://m.youtube.com/watch?feature=share&v=BGJJ5l08xgg

Süper İnsanlık Realitesi

 

 

 

 
  Bugün 315 ziyaretçi kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol