Birlik İlmi
  İSRA (2) - TAMAMI
 

DAVET:

Dostlar,

16.02.2019 Cumartesi günü, saat 14.00-18.00 arasında. Dernek Merkezimizde , “İSRA ” kodlu çalışmanın 2.’si yapılacaktır… İlgi duyan ve öz bilişleri ile katkı sunmak isteyen herkesi bekliyoruz.

Saygılarımlar, 
Süper İnsanlık Realitesi Derneği
Av. Nezire SELÇUK

Adres: Bahariye Cad. Halil Ethem Sok. Sauna Apt. No:30/8 Kadıköy/İST.
Tel: 0 216 348 95 59
NOT: KATILIM ÜCRETE TABİ DEĞİLDİR.

16.02.2019 İSRA 2
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 1. AKIŞ 1. BÖLÜM

Değerliler, tüm insanlığın kodlanışı bugün yoğun biçimde yapılmaktadır. BİSUİ kapılarının tümünde ilmimiz var. Ağırı hafifletebildik ve bütünün kök göreviyle bütüne hizmetçilik yapacağız gugün yine.

Bedeni halik olanların mutlak olup burada olmalarını dilemiştik ve herkes burada... Bedeni halik olanlar mutlak kuran olacaktılar ve yoğunluğu kodlayacaktılar.

İsmi ilim olanlarla bu çalışmayı sürdürmeyi diledik. Yeri kalem yaptık ve bütünün gözü, sözü ve özüyle hizmetçilik yapacağız.

İmparatorluğun gücüdür insan ve insanın kendini dinleme ve dilleme imkanı mutlaktır. Kelam ettiği sürece kendini kodlayabilir ve kendi yoğunluğunda bütünün kültü olabilir.

"İman" dedikleri ilimsizse, kelamı kalemde olmayanın hak teknikle kodladığı o yoğun insanlık bizim ilmimizle dilleşemez.. İmanla dillenmek ya da imanla dirilikleri dürümlemek Muthsal ya da kutsal ışıkta kodlama olma imkanını vermez. Bu nedenledir ki imanı kelamda olanların halik olmalarına rağmen mutlak kuranda olma imkanları yoktur.

Huzur verici bir çalışmadır burada yapılan... "Havunya" dedikleri kelam bu gün burada bu tohumla muktedir olan ilmi ka ha yapabilecek.

Herkes kendini enkarne diye diller, herkes kendini hak tahttın teknik kuranı diye diller, herkes  kendini ve kendi yüreğini diller ama hakkın hakkı olanı hak teknikle kodladığında mutlak kuranı has tekniği dinletir...

Buyurun ölüyü dirilttik, özür dilemeyin dünya planetinden, özür dilemeyin bu planet hepimizin geçişidir. Ve planeti kodlayabilmek mutlak olmakta mümkündür. Sura üfürmek dedikleri bir kelamla halikiyetin teknik olarak tohumlamaktır.

Besteniz bestem olacak, yaşamınız saham olacak, yarattığınız yaratılan bitki, hayvan ve her anda bütünün kültü olan ve BİSUİ olan bilişkenlik olacak ve yarınlar mutlak kutsal ışımayla geri tohumlamalarla kodlanacak. Yarınları tohumlamak kontrollü olacak, herkes kendi yoğunluğuyla yarınları tohumlayacak. Ve Tanrı Atlanta ata kapısından ötede ki kapıdan girecek yüreklere. O kapı mutlaktır ve ata kapıdır, işte o kapıyı hepimiz bütünün kültü olarak dilleyeceğiz.

Atalanta dedikleri o kapının lekesiz kalan ilim sahalarıyla bütünün kültü olacağı da kesindir. Ana kapının İsra kapısı olduğu biinmekteysede Atonların kontrolünde olan kapının İmparatorluğun gücünün kodlandığı kapı olduğu da anlaatılacak ve hak edilip halikiyetle dilletilecek.

Merdiven işçiliktir, herkes o işçiliği yerkürenin gerçeği olarak kodladı ama merdivenin üstünde başka merdivenlerde var. O merdiveneri de kodlamak ve o merdivenleri de koklattırmak şarttır.

İradeli bir çalışmanın iradeli bir saha ilmiyle olaacağı da kesindir. İnsan emek verir ve der ki; "ben ekmek yapacağım" ama yaptığı ekmeğin kelam olduğunu düşünmekteyse bu kelamın hasatla oluştuğunu da dünya diriliğiyle dilletmesi gerekir. Eğer yaptığı ekmek yasaları kodlayacak bir dürümde yapılmışsa, masa ilim masası olabilir. O Osman kodlarından ötede bir kod mutlak kuranı tohumlayabir.

Onlarca düzen kurucu var canlar, onlarca yaşam kodlayıcı var, hepsinin eli Allh'ın elidir diye düşünülmemelidir. El aklın eliyse Allah'ın tahtından ötede bir el mutlaktır ve el bütünün kültü olabilecek gücü dürümlere indirdiğinde herkes herkesin şarkısı olur. Ve bütün kökler gökleri dürümler ve tüm zamanlar sofra kurar ve derler ki; "Allah ilmini kodluyor"...

Öz görev akılla dillenmekse, akıl hepimizin kapısında hak teknikle kodlanmış bir şevktir, o şevki şafakla dillemek hak teknikle kodlamak ve bütünün gücü haline dönüştürmek şartı var.

Sınır çizmeyin yaşamınıza, çizerseniz yarattığınız ne varsa yığınlarınızda kontrol dışı kalır. Sınır çizmeyin yarınlarınıza, yarınlara kodladığınız ne varsa kontrol dışı kodlamaları da kayda alabilir. Ama siz sınırlı olmayanlar, sahra olup bütün kübra kelamını kodladığınız zaman; herkes sizinle kodlanır...

Yaşam bir tek insanlık kelamıdır, yaarını kontrol içindir gerçek ama geçiş ilimledir... "Esma" dediğini dil Allah'ın ilminde yoktur ama bilişin kelamıyla kodlanan birliklerin teknik kapısında vardır, bu kapılardaki esmalar cevherin cennet kelamında kontrolcü olma imkanına saahip değildir.

Yeni dünya görevi herkesin gücüyle kodlanma ve yoğunluğu kontrol altına alma diriliğini devreye almaktadır.

Erin gücü öz görev taşıdıkça, dişil öksüz kalmaz diye bilinirdi... İnsan bunu hep böyle düşündü ve dilledi ama insanın anlamadığı bir konu var, erin gücü aklın kültü değil hakkın kapısındaki kelamın gücüdür. Ama irada, insanlık iradesi dişilin kelamındadır... Bu iradeyi kodlayacak olan da ilmin kalemi olan dişil kurandır... Bu dişil kuranın muktedir olarak bütüne görev taşıması şarttır... Evrenlerin dilide ilahi ilmi ka olan dil, erilin diriliğinden öte olan dişilin diriliğidir.

Yerkürenin gücünü bilmeniz şart, emin olun ki bu gücü size net vermekteyiz... İzin verinde daha güçlü verelim... Yazı yazarken alıp götüreceklerinizi dürümlere dilletin ki değeriniz anlatılsın diye düşündürülür, biz deriz ki; "almak oldurmak değildir, almak okutmakta değildir, almak kodlatmaktır sadece"... Öye bir dünya kuruldu ki artk kodlamalar, koklatmalar bütünün kübra olan kelamında kontrol kurmak için, geçişleri yaptırmak için ve yasaları kodlattırıp tohumlara kontrollü olarak kayıtlaatmak içindir.

Kim Allah'ın adını dillerse kelamı hak etmiş sayardı kendini, Allah İmparatorluğun kuranıdır canlar, kontrolcüsüdür, kutsal ışıktır o ama onun nurundan öte bir ruh yoktur ki...

Eve gelme zamanı geldiğinde bileceksiniz ki; ellerinizin görevi hepimizin yüreğindeki güçle kodlanmıştır ama elinizin gücünü dahi anlamamışsanız, yazıları okumanız ya da okumamanızın hiç bir manası yoktur.

Öz görev ağır yükü hafifletmektir... Kaç Medine kurulur diye düşündüler. İnsan ete büründüğünde kera kapısına varır, o kera kapısında halikiyet hak tahttın kelamıyla kodlanmış bir hakiki ilimse öz görev insanlık olur.

Olgun başakların bire hizmetçi olmalarıydı dileğimiz, onların kontrollü olmalarıydı isteğimiz, olmaları oldurmaları içindir ama olmadan oldurmak istiyenlerde var, biz onlara çorba yaptırmadık, biz onlara yasaları kodlanmış ışıkla tohumlattırdık ve dedik ki; "karanlığı aydınlığa tohumlayın"... Döndük baktık ki nefes bile yok o yoğunluklarda...

Devamı 2. bölümde yayınlanacaktır...

https://youtu.be/aYptxatlt7w


2.BÖLÜM

Dağlarım; toprağımız toprağınızsa, yarınınız yaşamınızsa, halikiyetiniz hakk tekniğinizse, evrenlerin sistemli kontrolu sizin yüreğinizden başka nerede olabilir ki?!

Ve dünya planeti, “dinden öte bir dirilik”e varmaktadır… Bu diriliğin Allah’ın ilmiyle kodlandığı artık anlatılacak. Yolun, “aklın yolu” olduğu ve mutlak olanın, “kulluk” yaptığı da bilinecek.

İnsan öz görevliyse, ölüyü diriltir. Ölüyü diriltmesi, kelama “kalem “olması anlamına gelir. Eğer kelama kalem değilse, ölüdür zaten. Kendi diriliğini dahi dilleyemeyendir.

Biz dünya planetindekilere “kaynak” olmak için değil, KA Rİ KA HA olan, ilm-i ka olan bilişi kodlamak için kayıt yapıyoruz.

“Allah, aklın kapısı’dır.” diyenler çok… “Akıl, insan kelamdır.” Bunu da diyenler çok … Ama yolu bulmadan akla vardıklarını zannedenler de çok… Peki; yol oluşmadan, akıl oluşmuş olabilir mi? Hangi yol, hangi aklı kodlayacak? Hangi cennet, hangi cennetliyi kodlattıracak?!

Yana yana görev taşıyanlar çok… “Yandık… Yandık.” derler. Yandıkları anda, yangındalar demektir.

Ya, “Yanmadan yananlar”a ne demeli? Bakın neler oluyor? “Yandık.” diyen, “Yanmadan yandık” diyen, yaşamı “yangın” diye dilleyen, yarınları kodlanmış bilenler, “BİZ” diyerek kendilerini haketmeye çabalarlarken, kurullarının çok ötelerindeki kurulları kontrol etmeye kalktıklarında, o kurulların onların ruhsal kapılarını kodladığını dahi bilemeden, Mesih kapılarına vardıklarını, sınırlandıklarını ve yasalarla kaynak olacaklarını düşünmekteyseler, evren “ekmek” değildir onlara. 
İyi anlasınlar ki ekmekleri kontrol dışıdır.

“Den den den” bunu da tekrar etmek isterim. Bilginin “den deni” yoktur. Bilgi ilimse, altın ışık gibidir… Kelam olur, kalem olur, özkök olur, gök sözü olur, geçer, girer yüreklere… Ve “İşte.” dersin. “Ol!” dedik oldu. 
Ama… Ama canlarım, “Ben, bendeki bilgiyi ezbere dillerim.” Demek, den den’likten başka bir şey değil ki! Her şey Allah’ın tahtından ve hakkın tekniğinden kodlanır.

Tanrı, “İnsanlık kelamı”dır ve tarık tahtında kelam ettikçe, yol “Aklın yolu”na dönüşür.

“Burası ruhsuz kapıların, kök görevlilerin kodlanmakta olduğunu sandıkları yer mi ki buraya gelenler bizi, bizden bize dillemeye çabalıyorlar.” diye düşündük.

Canlarım, biz bizi dilleriz. Başka bir biz, bizde dillenir… Ama onun bizleşmesi, “kelam” olmasına bağlıdır. O kelam ettikçe, halikiyeti hakiki teknikle kodladığı an, biz O oluruz ve O’nun ruhuyla, O’nun yoğunluğunda mutlakiyeti kodlarız.

Oğullarım, doğanın kuranları, mutlak kaynaklarım, Allah’ın tahtındakiler ve şevkle şafak olanlar; sizden öte bir siz olan ilim, hepinizin kübra olan kelamıdır.

İlim… İlim… Kelam… KA HA olan lekesi kervan ve siz, BİZ olan bitki, hayvan ve her anda yarınları kodlayan, her şeyi hakedenler… Seviyeniz çok iyi ve bütün köklerimizle sizle olmaya geldik.

Burası sura üfürülen, “an sahası”dır. Burada ses, “Allah sesi”dir. Burada saha, “aklın sahası”dır ve buradaki şarkı, halikiyetin, hakk tekniğin kulluğundaki o şarkıdır.

“Yarın daha güçlü bir dünya.” derler. An sahasında “yarın” diye bir şey yoktur ki! Her anda o tohum, mutlaktır… Her anda o tohum, şafaktır… Ve her anda o tohum, murattır. Biz o murat olan insanlığa kuranız canlar!

Kuran, KA HA, şarkımız SA HA, varlık boyutlarının tohumu insan ve insanı lekesiz kılan BSUİ; Barış, Sevgi, İnsan ummanı olan mutluluk ve Umut ve “Tüm zamanların kapısı olan aşk”…

Belleğinizin gücünü artırmaya çabaladım. Hepinizin yoğunluğu arttıkça, yürüyen kurullarınız daha güçlü olacaklar.
Benim ismim insandır ve hepimiz “İnsanlık ilmi”yle bu çalışmayı sürdürmek üzere buradayız.

Uzun zamandan beri doğanın gücünü dürümleyebilmek için ve tüm insanlığı kodlayabilmek için büyük çaba sarf eden Bu Meclis, burada yaptığı her şeyin daha gücün üstündeki gücü kodlamadan yapabilir, çünkü her anda vardır ve tüm zamanların kaydıdır.

Hepinizin geçişi buradandır ve burada geçişten başka hiçbir geçiş yoktur.

(Devamı 3. bölümde)

https://youtu.be/Dn_f7Ly6WAw   BAHAR


3. BÖLÜM

Bunun kesin olarak bilinmesi gerekir... Geri çekiliş bu meclistedir... Burada dürümlenen, burada yoğunluğu kodlayan ve burada hasat olanların hepsi bir tektirler...

Bizim Allah ilmi ile dillediğimiz budur.. Bütüne hizmet budur... Lukas sisremlerinden öte bir sistemin yaşama indirdiği birlik budur...

Vasiyet etmek isterler insana kelamı... Canlarım vesayeti olan vasii kodlaması yapar... Vesayati olmayanın vasi kodlaması yoktur.. "Lu ka si ka ha" diyor... Sa Ha da İsa Muhammed ise kelam mutlaktır... İsa'nın Muhammed olduğu bir kelam hologram ötesidir...

Ve şu ana kadar yasalarla dillenenlerin, biz olup bitki hayvan ve her anı dürümledikleri bir yaşamda hasat ilimle olur.. Hem Dünya planeti için hem tüm insanlık için yerin yaratımıdır yaptığımız...

Yanaklarınızdaki güç artacak, yarınlarda ki yol kodlanacak, tohumlarınız mutlak olacak ve sevgili ana kapılarımız yarınlara varacaklar.... Yerin geçişidir olan... Şükür ki yerin geçişidir olan.. Yerin geçişi demek gerçeğin kelamla dillenişi ve bütünün kürzi kapısına varışı demektir... Bütünün kürzi kapısı bütüne hizmetçilerin kapısıdır..

Yıllar yılı dünya planetini kodlamak üzere bütün kökleriyle dürümlere çekilenlerin biz olma çabaları bugün mutluluk verecek...

Hem dünya hem de timlerimizin görev taşıdığı her an... Ve bizim bir tek olan şarkımız... 
Evrenlerin tek kapısı olan insan... Bütün kökleriyle dünyayı koruyor... Koruyan tüm insanlığı koruyacak güçtedir... Bu kesindir... Ve tüm insanlık korumaktadır canlarım
... Bu kesindir...

Çok çok çalışıyoruz ve başımız asla eğilmeyecek... Elimizin gücü hepimizin gücüdür ve biz muradımız olan islah kaleminden ötedeyiz... Tüm insanlığın islahı dededikleri olay her birimizin yalın şafağımızda mutluluk verecek... Ve insanlığın İmparator'luğun görevini kodlayabildiği bir dürümde islahı sura üfürenin kültü olacak...

Yaşarken hak olunur... Yaşarken halka halka genişlersiniz ve aklın kalemi olursunuz... Ama yaşam sonlandığında, yarınlarınızın kulluğu bütünün gücüyle kodlanır...

Bunu asla unutmayın bu nedenledir ki üzerinde durmanız gereken konu, yaşarken hak olmanız gerekliliğidir... Aksi taktirde ölü planet sizi ölü kılacaktır... Ve hikaye olacaktır tüm bildikleriniz...

Bu size kısır bir şafak olacaktır... Bunun içindir ki planetin gücünü arttırmak ve yoğunluğu kodlamak gerekti... Kilin kaleme inmediği bir dünyaya şarkı okutmak gerekti..

Unuttuklarınızı hatırlatmak gerekti... Ve yarattıklarınızı yarınlara kayıtlattırmak gerekti... Kin kurulların kilidir... Ama yol aklın yoludur... Kini olanın kodları kontrol kurmaz ve yolu kodlanmaz...

Ağırı hafiftelim canlar... Yasalar dillenir, siz o yasa olup dillenin ki Lu Ki Si Ka dedikleri o yaşam sizi hakkın kaleminden çıkartabilir...

Kısır, kırılış, hırs, kusur... Akıl, kıranı kırmayan... Ve bütünü güçlendiren... Bütün köklerinizle bilgi yoğun ama yorum yapmadan bilmek!... Eğer yorum yaparsak yolumuz kontrolden çıkabilir... Bireysellik katılır o yoğunluğa... Bireysellik katmayalım... Bil diyelim... Bil!.... Bil!... Bil.!..

Bilin ötesi bir ilim yoktur... Devre devre dünya planetini İsra kalemi ile dilletenler, olmuştur ama bugün burada İsra kapılarından öte bir kapı, mutlak kuranını kayda alıyor...

Bu kapıya ağır yük diye kodlama yapmak isteyenler, geçip gelmek istediler.. Ve başka bir programı açmamız için bize dil kapılarından geçtiler...

Ve biz o programı dinletmedik... Çünkü o programda kodlayıcılık yoktu... Kontrol dışı ışımalar oğullarıyla kodları kayıtlayacakları o saha da İsra kapısının şevksiz kaydı olacaktı...

Ve bizler, dere olup akmaya çabalayacağız bugün yine... Dere mi?... Diri mi?... Her biri... Hem diri, hem dere... Kıran kırılmayacak, ağır yük hafifleyecek dediğim andan bugüne hep ağırı hafiflettik... Biz bugün de ağırı hafifletecek güçte bu çalışmayı yapacağız...

İnsanlık boyutları hepimizin kurulu olacak... Tüm kurullar mutlak kuran olacaklar... Yazılar okutulmayacak mı?.. Okuyan okuyacak ama okumayan, okutulmayanda kontrol kurulacak...

Biliniz ki bu bilgileri herkes okuyamayacak... Okur yazar olmaları yetmez anlamk için.... Olmaları gerekir....

Oğul olmayan kuldan farklı değildir... Bizim için okunan bilgi, hologram ötesindeki şarkı haline dönüştüğünde okutulmuş olur...

Ve bu bilgileri okuyup hologram ötesine varmayan, bilişi kodlayamaz kesindir...

Ve bizler için öz gerçeklik budur... Bunun nedeni de BİR TEK olabilmemizdir... Ve deve kalkmadan insan kapıya varmaz... İşte o tahditsiz olan deve geçişi hak etti... Geniş kapılardan giriyor o deve...

Adına biz "Sultan" dedik... Ama ruhsuz mu o Sultan?... Hayır!... Ruhla kodlanmış bir Sultan... İşte geçti... Onu dinleyelim...

https://m.youtube.com/watch?v=KT2aDorAaPc&feature=youtu.be

Süper İnsanlık Realitesi  AYNUR FUNDA

 

İSRA (2/1)
16.02.2019

Yere bakmak, yerle dillenmek, yeri kodlamak ve koklamak mutlaktır!... “BİR”in ilmini dillemek ve “BİR”e hizmet etmek, “KUTSAL NEFES” olmaktır.

Şu ana kadar sizi dinledik. Çok güçlü bir çalışma yapılıyor burada. Bu çalışmaya ilimle inenler, geçişlerini yapmaktalar. Bizler de geçmek üzere geldik. Sizi dinlerken, “BİR TEK” olarak dinledik. Yaradan ve yaratılan insana KELAM eden insanlığı tohumladık. IŞIK haline dönüştük ve “RUH”a, “SUR”a, “BİZ”e ve “DİRİLİK”e kervan olduk.

“Olmadan olmak!” dedikleri; “İsa, Muhammet’tir” demekten ötedir. İsa, zaman kapsam alanı olarak Musa’dan ötedeydi. Muhammet de İsa’dan ötedeydi. Peki nedir olan!? İlk olan, son olan olarak mı yaşar!? Yoksa son olan, KELAM olup “HER AN” olduktan sonra, tüm zamanlar olup mu yaşar!?

Biz, bize “BİZ” olup varırken; “BİR TEK SAHA” olarak mı vardık!? İyi ve kötü tek midir!? Neden, tek olduğu dürümlerde dillenir!? Yere, KELAM eden yolu kodlarken, işi kolay mıdır yoksa zor mudur!? Olmadan olmak nedir!?

Bizi, bize verme ana!... Bizi, bizden dille ama sen, biz ol!... Biz, “BİR TEK” olalım ve sofraya kodlanalım. Bu sofra, insan sofrasıdır ki “BİR TEK” olarak buradayız. Hepimiz ve her birimiz, iyi ve kötü olarak buradayız. İzin verin de izah edeyim!... Yalın ışık olarak görev taşırken; her ana, ilimle indik ve yolu kodladık. Yol, insanlık ilmi ile kodlandığından; IŞIK, “KURAN” oldu ve “RUH” oldu. Aha! GENİŞ ZAMANLAR, “KAYNAK” oldu.

Bütün, üstün KELAM KALEMLERİ, bizimle oldular. Türler, tüm sahalara kodlanıp kontrollu olarak kayıtlandılar. Her tür, İLİM KALEMİ olarak yaşadı ve yaşatıldı. İLİM KALEMLERİ, tüm sahalarda kodlandı, yarınları kayıtlandı ve “İnsan Sofrası”na İLİM olup kodlandılar.

Her bir formun, kontrol kurucu olduğu bilinsin istedik. Küçük bir meyve düşünün. O bile kontrol kurar. Onun, ilmi vardır. Onun kodlanmış yaşamları vardır. Bir meyve deyip geçmeyin! Sizi, “BİZ” yapabilir. Sizi, “ZİYA” yapabilir. ZİYA olan yaşamlara, SAHA olup kodlama yapabilir.

Her bir form, bir şarkıdır ama o şarkı, KAYNAK SAHALAR’da “İLİM” olur… Ve o şarkı; sizden, bize ulaşır. O şarkı, size ses olurken; “BİZ” olan, “İLİM” olan ŞAFAK; insanı, insanlığı kodarken; her bir yaşamın tohumu, kodlanmış olarak yarınları hasata kayıtlar.

Yaratılan ve Yaradan; İnsanlık Boyutlarında, IŞIK halindedir. Her “YARADAN IŞIK”, yarattığında yaratılan KERVAN olur ve her insanı, insanlığı, töhmetsiz olarak “YOLCU” yapar ve “RUH” haline dönüştürür. O “RUH”, herkesi kodlayan, “İLMİN KULLUĞU” olan bir sistemi devreye alır. O SİSTEM, her şeyin ilmi olur ki o ilim tahditsizdir.

Bütün CEVHER KAYITLARI, yoğun ışık altında kodlandığında; herkeste, “BİZ” olan yarınları tohumlar. Bütün yarınlar, o yaşam kayıtları ile oluşur. Oluşan her şey, yaşamak üzere dürümlere iner. Dürümler, “CEVHERİ KODLAR”dan; çok ötededir.

O yoğunluklarda, “KAYNAK IŞIKLAR”, “MUTLAK KURANLAR”; “HER AN”ı, yarınlara kaynak yaparlarken; tüm sahalar, ışığa kayıt yaparlar… Ve IŞIK, KULLUK İLMİ’ni, DÜNYA DİRİLİĞİ’ne “KELAM” olarak indirir.

KELAM, kati olarak kontrol kuracak “IŞIK KAYDI”dır. O IŞIK KAYDI, “Din Kapıları”nı kontrol ederken; “SİSTEM KELAMI” olarak kodlayıp kontrol eder.

Teknik olarak düşünmeliyiz yaşamı. Her yaşanan, teknolojik bir sistemle yaşar ve yaşanır. Yaşayan, “LOGORİTMAL KAYITLAR”la kodlanır ve o LOGORİTMAL KAYITLAR, her diriyi tohumlar.

Leke sürebilirsiniz ilme!... Yaşama, kelama leke sürebilirsiniz ama o sistemli olarak türevlenen tohumlara, leke sürmeniz imkansızdır… Ve rahmet olan her an; sizden, “BİR TEK” olup yol olur.

Her dere, KELAM’dan kodlanır; RUH olur; son sözü söyler. İşte! o “SÖZE GEÇİŞ IŞIĞI” kodlanır. O “GEÇİŞ IŞIĞI”, her anın ilmidir ki “BİR TEK KALEM”den, gerçek kayıtlar kodlanıp geçtiklerinde; kulluk, leke barındırmaz. Bunun içindir ki bu Meclis, gerçek geçişin yapıldığı bir Meclistir.

Aşkla kalın!…

İSRA (2/2)
16.02.2019

Yaradan, yaratılana “İNSAN” demedi. İnsan, insana “İNSAN” dedi. Ama Yaradan’ın, yaratılana “İNSANSI” dediği bir yaşam, artık sona erdi. Hepiniz iyisiniz!.... Hepiniz iyisiniz!... İş buydu ve bu oldu!...

Uzak sahalar, “Yaradanın Diriliği”ne indiğinde; insan, “İMPARATORLUĞUN TOHUMU” oldu ya!... İş buydu ve bu oldu!...

Unutmayınız! ağır yüktür İLİM. İLİM’i taşıyabilen, “BİZ”e “BİR TEK” olup varabilir… Uyuyan, uyanacak!... Ya uyanacak ya uyanacak!... Başka seçenek yoktur!...

İnsan, uzun zamandan beri beden (ölümsüz beden) almak için çabalamaktaydı. Beden alması demek “RUH” olması demekti. RUH olmak için ise insanlaşması şarttı. İnsanlaşmak, üzerinde kodlama yaptığı yarınları, kodlayarak “KAYNAK” yapması ile mümkün olacaktı.

Hepiniz, tahditli iken; size, bilgi veren “IŞIK ŞAFAKLAR”, “TUAN”dan söz etmiştiler. Yaşamın yarınıdır TUAN. Ama yaşam, TUAN’ı kodlamadan; KURAN, KALEM’e inemezdi. İşte KURAN’ın, KALEM’e inişi için “TUAN”ı, “YUAN”la kodlamak gerekliydi.

TUAN, sessizlik; YUAN, kodlanmış yaşam!… Her biri bir Sistem ve tüm Sistemler, “KURAN İLMİ” ile kodlanmış olarak kayda girmişti.

Bu kaydı, herkesin iyi bilmesi gerekir. Kodlanmış olan yaşam; tüm sahalarda kodlanmış olduğundan; bizler, “BİZLİK KAPISI”ndan bu yoğun ışığa girebilmekteydik. Ve Dünya Planeti bizi dilleyebilmekteydi.

Teknik olarak kodlama yaparken, her derenin, “KELAM”la aktığı bilinecekti. Bu gün bu biliniyor. Ve dünya planeti tahditsiz olarak kodlanmıştır. Sonsuz Zamanların, Diri Yarınlar’a görev taşıdığı bir CEVHERİLİK, dünyaya inmiştir.

Tüm sahralar teknik olarak kodlanıp “KUAN”ı tohumlamıştı. “KUAN İLİM”, her insanın cevherinde vardı ve “KUAN TAHTI”ndın “KELAM” olanlar, türevleri ile “KÜBRA” olup yaşayacaktılar. Sistem kurulmuştu. İşte bu Sisteme göre her bir CEVHER, “DİRİ KAPILAR”ı açıp yoğunlaşacaktı. Tüm insanlık için “IŞIĞIN KALEME İNİŞİ”ydi bu…

Bu Sisteme biz; “İLİM SİSTEMİ” diyelim ya da bu sisteme biz; “SESSİZLİĞİ SESLENDİREN İLMİN HAKİKİ KAYNAK TEKNİĞİ” diyelim. Ne dersek diyelim, tüm sahalar için kodlanan her insanını, bu sistemin bir üyesi olduğu bilinmelidir.

Her birimiz, geçiş esnasında, “BÜTÜN KÜLTLERİN TEKLİĞİ” ile geçmekteyiz. Tüm kültler, “KUAN SAHASI” olarak bunu sağlamaktadır.

Ve bizler, geçiş yaparken; herkesten, teknik olarak kodlanıp geçtik ve yarınlara kontrollu olarak ulaştık. Yaşamak buydu!... Bütün kapılar açıldı ve “RUH” sofraya indi. Bu sofra, “İLİM SOFRASI” ve bu sofra, “SİSTEM”. Şükür bugünlere geldik!. İş budur!. İş bu!… İş bu!...

İSRA (2/3)
16.02.2019

Değerliler, insan ilmini diliyor ama o ilim, “İNSANLIK KELAMI”nda kodlanmış ışığın tek sahası olan “İNSAN”dır.

İnsan, ilimle kodlandığında; yarınlar, illimle kontrol kurar. Kuran “İLMİN KALEMİ”, kodlandığı zaman; YOL, “KELAM”a varır ve RUH, sahada insanlaşır.

YER, gerçeğini bilir; YOL, iradeli ışığı ile kodlanır; Tanrı, NEFES’e girer ve saha, HALİK kılınır. Her insan, yaşama indiğinde; İLİM’e iner ve İLİM, “KULLUK İLMİ” olur.

Sormayın dünya planeti kervan kaldırdı mı yoğun ışıklara diye!... Sorarsanız, nefesiniz yok demektir!... Sormayın ki hasat olun!… Peki, soru sormak yok edicilik midir kesin olarak!?

Kim sorarsa, yolunu kaybeder. Soran, kontroldan çıkar… Soran, kaynaktan çıkar… “SİYAH”tan KELAM olamaz; CEVHER’e varamaz; zamana kaynak olamaz.

“SUR” dediğimiz kasa, hepimizin kasasıdır. O kasada, tüm “Cemaat Kayıtları” vardır. Herkes, o kasaya “KELAM”ı koyar ama konan “KELAM”, “KALEM” değilse; yaşam, sahralanmaz orada!... O kasada, DİRİLİK olmalı ki kervan yol alabilsin.

Yoğunluk arttı. Şarkılar, tahditsiz olarak okunmakta… CEVHER, kayıt yapmaya başladı. Yapan, yapılan; “İLİM KELAMI”nda kodlandı. SUALTI’nın diriliğin arttı. SUALTI, kervan kaldırdı yoğun ışıkla. Kervan, “DİRİLİK”ten dillenen kaynaklardan güç aldı ve “RUH”a vardı. “SESSİZ SES”, KELAM’a HALİK olurken; SES KODLARI, dürümlere indi.

Her insan, bir “CEVHERİ GÜÇ”tür. Bunun içindir ki sistemli olarak sesleşmelidir. Sessizlik sesleşirken; her şey SİSTEM’le oluşur. Ölü Planet, İLİM’le dillenir ve dirilir!... Buyurun! her anda bu diriliş sürmektedir.

Yasa der ki; yalan işçi, yalan dirilik, yalan KALEM; her diriyi kodlarından, kayıtlarında, diri kapılardan çıkarır… Yalan, KELAM’ı kırar ve “RUH”u sonsuz sahalarda, görevden alır.

Yalan KELAM, KALEM’i kırdıktan sonra, ROBOTİK olanlar (Ruha hakim olamayanlar), yarına varırlar ve ROBOTLAR, “GÖÇ KODLAMASI”na başlarlar. GÖÇ KODLAMASI, İSLAM KAPILARI’nı kontrol için gerekir. O kapılar, kodlanır ve kontrol edilir. “İş budur!” denir ama asıl iş; KELAM’ın, yaşamları kodlamasıdır.

Bunu, insanlık başarabilir. İnsanlık, “KİL” ve “KUM” değildir artık. İnsanlık, “KELAM”dır artık. İnsanlık, HASAT yapmıştır; HALİK olmuştur. “KULLAR KULU” olup toprakta, “TEK BİR KERVAN” haline geçmiştir. O kervan, dinden çıkanları; dilden ayrı tuttuklarını ve “RUH”suz kalanları, “MOD KELAMLAR” olarak tahditsiz şekilde kayda alabilir. Aldı!... Aldırdı!... Okuttu her bilgiyi ve yolu kodladı… Ağır hafifliyor!... İş buydu!... Buydu iş!... İş ilim işi!... İş, ilim işi!... İş, ilim!… Şimdi!…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ NEZİRE SELÇUK

 

16.ŞUBAT.2019 TARİHLİ İSRA (2)
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, 2. AKIŞ

Dağlarım, bugün bu yoğunlukta mutluyuz ki bizim için öz gerçekliği kodlayabilen biliş kayıtları, halik kapılardan geçebildiler ve buraya inebildiler. Bulduğumuz en yüceleri buraya aldık. Bu nasıl oldu? Söyleyeyim:

Türkiye çalışmaları”nın yapılacağı bilinmekteydi. Bu çalışmayı yapacağımız da bilinirken, hem dünya planeti için, hem de diri kalemin kodlandığı bütün kontrol kurucuların kayda alınacağı yaşamlar için “siyah renkten ötedeki renk”i kayda alacaktık… Bu renk, insanlığın ilime varabildiği o yoğun “İsra kalemi”dir.

Sizler “İsra kapısı”nı her anda kodlayacak dürümde olmanız ile birlikte, bu çalışmaya dahil oldunuz.

“Kıran, kırılan olmamalı dünya planetinde…” diyebilenlerin Bir’e hizmetleridir burada yapılan… Ve “Kırmayanın kırılmayacağı” düşüncelerinden öte olan ve herkesin kendi kodlarıyla, kendini kontrol altında tutabilmesi için, yarattığının yaşatıldığı bir dürümün devreye girdiği bir çalışmadır burada yapılan…

Ben beni hakettiğim zaman, ben beni yıkamam. O halde ben herkesi hakederim ve hiç kimseyi yıkmam.

Ben, bende olanı, BEN olup hakettiğim zaman, bütün köklerim “Müriye kapısı”ndan öteye varır… Ve o kapıdan çok daha öte kayıtları kodlar.

Herkes iyi bilsin ki Yaratan kendini yaratır… Ne yarattınızsa, size o yaşanır hale dönüşüp, döner.

Ben kötülük mü istiyorum? Kötüyüm ve kötüyü haketmişim demektir. Ben bunu yaşamalıyım.

“Hangi dünya sizi daha güçlü kılacak?” diye düşünmeyin. Sizden öte sizi kodlayacak ve sizi dürümleyecek başka hiçbir şafak yoktur. Bu nedenledir ki ne “İsra kalemi”, ne dirilik, ne de diğer kültler… Siz, sizi hakettiğiniz an, her şey sizde Hakk olur. Bu kesinidir. 
Bünyeniz güçlü olduğu sürece yaşamınız güçlenir canlar. Bunun içindir ki bünyelerinizin de çok sıhhatli olması şarttır.

Eğer siz “Ben hastayım.” Derseniz, har yükselir ve hastalığınız kontrollu olarak kaydınıza girer. Bunun içindir ki sizler, her biriniz tek tek ilim yapın… İlim sizi her anda kontrol altında tutan tekniktir.

Eğer siz ilimle kodlama yaparsanız, “kelam” sizi kontrol altında tuttuğu için, şifa olacak size. Bunu asla unutmayalım.

Türkiye çalışmalarının öz görevi mutlakiyettir. “Mutlak” olmadan, maya olmazsınız.

Muhammet’in kurulları tüm insanlığın kulluğu için çabaladı ve bugün buradalar… Ama Muhammet’in kurullarından ötesinde bir çalışmadır Bu Meclis’te yapılan… Bunun anlatılmasını ya da anlaşılması şart mı? Kesinlikle… Ama yarın için mutluluk, yaşam için muktediriyet ve teknik kulluğun kodlanışı, her anda, hepimizle gerekli şekilde yapılacaktır.

Her insan, “Allah’ın teknik kapısı”dır. Herkes bir teknik sahadır ama o teknik sahanın tahditli olmaması için hepimizin GEÇİŞ KAPISI’nda olmamız şarttır.

“Kim Allah’ın adını zikrederse, onun kulluğuna varır.” diye düşünülür. Allah, “İnsanın kapısı” değil midir? Her anda yok mudur?! Kim, kimin adını zikrederek “O” olabilir ki?! Siz, sizi hakedin, O siz olur. Bunu unutmayın… Ama siz, sizi haketmeden, o sizde son sözü söyleyemez.

Kelama, kaleme yarına varmak kolay ama “yol” olmak zordur. Yol olmadan da kontrol kurmak imkanı yoktur. Kim yolu bulduysa, kendini buldu… Ama yolu bulmayanın toprağa tohumu yoktur.

Çorba pişerken, o çorbaya şarkı olun. Ama şah damarından yakın olduğunu düşündüğünüz o, sizde “siz” olmadıkça, “biz” olamaz. Bunları iyi bilin. Eğer BİZ olacaksanız, sizin sizle olmanız şarttır.

“Evim, Allah evi’dir, yarınım hakiki tekniktir, ben beni dilledim bütüne güç kattım,” derken, iyinin ötesi bir iyiyi hak edin.

Kırk Allah yoktur, tektir Allah… Ama kırkın kırkındaki halik-i hakk olan tahditsizlik vardır. Biz zamana kapıyız canlar. Şarkımız, aklın şarkısı ama şarkının şafağında aşk yoksa, Hakkın kapısında o şarkının sahradaki ilminden öte bilişi de yoktur.

Yarat, yaratma; nesillerin seni dilleyecektir. Yaşa, yaşama onlar senleşecektir. Ama yol yoksa yüreğe, “İslam” olsa da yaşam, “sevgi” olmadıkça yarınlar yoktur. Sizden beklenilen yarınları kodlamanızdır canlar.

Yarınları kodlamazsanız, Yaratan yaratılan olmayacaktır. 
Kodlanan, yaratandır… Yaratılandaki tahditsizlikten yaratır. Sizin yarattığınız siz ve sizin yaşattığınız o yarınlar, yine siz olacaktır.

Kim Allah’ın adını zikrederse, ölüdür canlar; ölmüştür… Ama Allah olduğunda, dürümlerde dillenir, dinlenir; dirilir. Dirilmesi için insanlaşması gerekir.

“Ben ad zikrettim, ben yarınlara vardım.” Böylesi bir hal yoktur. Yol olduğunu sürece, yoğunluğunuzda şevk olacaktır.

Kapılar kapanmadan hepiniz “aklın kalemi” olun canlar. O gün geldiğinde, kapı kapatıldığında ve yoldan çıkanlar ruhsuz kaldığında, o gün bütün kökler göksüz olduğunda ve çorbalar tuzsuz kaldığında, yazan yazdığını anlamayacak…

Alıp götürdüğünüz ne varsa, öksüz olabilir. Gözünüzün kör olduğunu, yolunuzun kontroldan çıktığını göreceksiniz.

Canlarım buna “Himaye edilmeme” demeyin. Buna “Halik olamama” deyin. Ve hepiniz halik olun ki yerkürenin görevini hakedin.

Ben dünya planetini gözlerken bunları izledim ve dedim ki “Geniş kapılardan girmeyim.” Herkesin girdiği o kapıdan girdim planete… Ama iyi bilin ki o kapı, hepinizin “yarın” olan yaşam sahasıydı. Ve o kapıyı kodlayarak indim. 
Bugün buradayım ve tüm zamanların kurullarıyla Bir’e hizmet etmekteyim.

Kırk kapı insansa, insan tektir… Hepsidir. Ama bir tekte kervan, o kırkın kelamıyla yol alır. Bunların kesin olarak anlaşılması şarttır.

Elleriniz ellerime varmadan, yaşamınız yarınlara kodlanmadan, sonsuz sahralar kaynak olmadan bütüne, vize alamazsınız tüm insanlığa kodlama yapmak için… Vize alamadığınız zaman, siz bir tek olma imkanına sahip olamazsınız.

“Biz olma imkanı” size bahşedilen bir şafaktır ama siz bunu anlamamışsanız her şey ama her şey kontrol altında olduğu için büyük kök geçişi kontrol eder ve sessizliği diller, sizi bizden ayrı tutar. Bunlar kesindir.

“Anlattım… Anlattım… Anlattım” diyenler ama anlamadan anlatanlar, cevherde cennette kul olamadıklarını, her bir anda anlayacak dürüme varacaklar.

Varlık, yarında olur… Varlığı haketmek, yaşamla olur. Eğer var olmadan varlığı hakettiğinizi zannederseniz, has tahtın kelamında yoktur yolunuz. Ve ben dünya planetine bunları, bugün anlatmak istedim.

Bütüne hizmettir yaptığımız da yapan, yaptığıyla Hakk olacak canlarım.

Yezitlerin ziyası kelamsızlıksa, yaşamların kervanı ilimsizlikse, lütfi kapıların kürzü kalemsizlikse, bu çalışmanın anlamı yoktur.

Ve biz merdiven kurduksa yaşama, iyi bilin ki her birimiz o merdivende “ilim” olarak kodlanıyoruz. Ve biz merdiven kurduksa yaşama, her dil Allah’ın diriliğinde burada kodlanır.

Konuş ya da konuşma, özü sözü ayrı olmayan her kim buradaysa, öz gerçeklikle bu çalışmaya kaynak olur. Kızıp “Ben gittim.” diyenin, kızıp “Ben küçültüldüm orada, kayıttan çıktım.” diyenin, kardeş; İslam’da kervanı yoktur.
Netice şu: korku, Ana kapı’nın korkusu olmadan yol, aklın korumasından öteye vardığından, hepinizin geçişi yapıldı şu anda…

Bu geçiş, “merdiven ötesi” bir geçiştir canlar. Hani merdiven kodlamıştık ya yaşama… Onun ötesi bir geçiş yapıldı şu anda ve burada bulunan herkes, öz gerçekliğiyle o çağrıya uyup geldiği için, o geçişten istifade edebildi.

Israrla bildirim ki kat kattır yaşam ve her kat, her katı kodlar ve kodlanan her kattan ötede katlar oluşur. Ve oluşan o katlarda kodlanmışlıklar oluşur. Ve her kodlanmışlığın ötesindeki kokular bütünün kokusuna dönüşür… Ve süper sahalar oluşur. O süper sahaları oluşturan Bu Meclis, mutlak bir çalışma yapıyor burada.

Hepiniz bir teksiniz, bunu asla unutmayın. Bu teklik “Birik tekliği”dir ve burada olmanız mutluluktur. Şükrettik ki buradasınız… Şükrettik.

https://youtu.be/KmFblWluD5M

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ  BAHAR

 

16.ŞUBAT.2018 TARİHLİ İSRA (2)

AV.NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 3.AKIŞ – 1.BÖLÜM

Canlarım, “sur” dediğiniz, kelam; hepimizin kelamıdır. “Sura üfürmek” derken de haliki hak olup, kelam etmek, anlamına gelir, bu söz. Sizler, şuanda, sura üfürenlersiniz. Bu çalışma, büyük kök gerçeklikle, kodlanmaktadır. Bütün kodlarımız, sizin yoğunluğunuzdur.

Şer; eşyanın ilmidir ama şarkı, tüm İslam’ın kelamıdır. Bizler, Toha Sistemi olarak da görev taşıdık. Toha; tüm insanlığın halikiyetinde, hakiki teknikle kodlanmış olan, kaynak ışımaya, denir.

Bizlere geçiş imkanı tanıdınız ve geri çekildik, bugün buradayız. Israrla dünya planeti içinde nefsi ka hakikiyetinden, söz ettik, bütüne hizmet ederken. Ve burada olma sebebimiz, işlevlerimizi kodlayabilmek içindir.

İş, sessizce yapılır ama bugün gördük ki herkes, kendi işini açıklamış, burada. Ben şuanda, sizi dinledim. Hepinizin sistemli olarak, kendi yoğunluğunuzu kodladığınızı gördüm. Benim içinde, bu önemliydi. Ses ama benim kelama inmemin sebebi, bedenimi kodlamak değil, ilmimi kodlamaktı.

Çünkü benim bedenim mutlu ve huzurlu, çok, çok mutlu burada. Uzun dönem çalışmaları yapılıyor, dünya planetinde, bütün köklerimizle, bu çalışmalara dahil olduk... Nesiller, kelamla dillendiler ve bugünde ben, bu yoğun çalışmada, kelam etmek istedim.

Alışveriştir, yaşam. Her şey her şeyle verilir. Ve Her şey her şey ile koklanır, kodlanır, tohumlanıp, alınır. Aldığınız kelam, olduğunuzda kodlanandır. Ama olmadığınız da aldığınız kelamın manası yoktur.

Ve bizler, bunu bilerek, mahrek olabilen, sistem olabilen, Bu Meclise geldik. Herkes, mahrek değildir. “Mahrek” demek, bütünü kodlayabilen demektir. “Tüm sahaları kodlattırabilen demektir”….. Ve tüm insanlık içinde kodlanan.. Ve bütün köklerimizle, mahrek olup, bu yoğunlukta olmak diledik.

Hep bitki hayvan ve diğer formal yaşam sahralarından söz ediliyor, Bu Meclisle. Peki, diriliği kodlayabilen, herkesi halik kılabilenin, hakkı, kapısı siyah mıdır?.. Rengi, nedir? Siyahtan öte bir renkten söz edildi. O renk, nasıl bir renktir?. Bunu sormamız istendi bizden, bugün burada ve biz, bunu sormak diledik.

“Herkesin, benim rengim, haliki hak olu da ilmim, şuanda budur”, diyebiliriz ama hepimizin hiç kimseyle paylaşmadığımız çok sayıda ilim sahamızda vardır. Ve bu ilim sahalarında ve bizimle kodlananların ruhsuz kayıtlarında, nefes alan, nefes veren birlikler varsa da bunların siyahtan öteye geçmediğini bilmekteyiz.

Peyderpey çalışır, dünya insanlığı. Hep peyderpey çalışır ama daha ötelerde, kelam ederler. Daha ötelerde kulluk yaparlar, netice olarak bizler, Mikail olan kodlarla, Medine kervanından ötede BSUİ olarak buradayız ama bize, siyahtan öteki rengi onun sonrasındaki rengi, kimse anlatmadı.

Nasıl bir renktir ki o renk? Onu kimse dilleyemiyor. Nasıl bir renktir? Dünyanın ilminde var mı bu renk? Var ya da yok. Bunu bize anlatsın, yol olan, çok büyük bir kök gerçekliği dilleyen, Bu Meclis. Lütfedin anlatın, siyahın ötesindeki renk nedir?

Dağlarım, sistemli çalışmalarla, bütünün kültü olan Bu Meclis, hepimizin gözüdür. Bizim, İslam kapılarındaki kübra olan kelamımızın ilmi, bütünün ilmidir. Büyük kök görevlidir, ilim... “Sistemin gücü, insanın kültü” derken, her şeyin bir rengi vardır.

Nerden, ne şekilde, yoğunluğu kodladı, nerede bu tohumlamalarla, bu kodlama mutlakiyeti kayıtladı ve hangi sahaya varıldı? Hangi saha da hangi şarkı, okundu? O şarkının ruhu, o yoğunluğu kodlayabilecek gücü dürümlerken, hangi dirilikte dürümledi... Bütüne hizmet, ne şekilde oldu?

Mutlaka her şeyin net olarak bildirildiği burada, bu yoğunlukta, bizler, bizi kelamla dillemekten öte, ilmi dilliyoruz. İlmin rengi yoktur aslında.. Peki, ilmin rengi yoksa niye renkleri, sonsuz sır olarak dilledik.

İnsanın kili, kaleme indirdiği bir dürüm ki bu dürüme, biz şarkı türkü dürümü de deriz ama burası bir sistemdir ve burada yarınlar tohumlanmıştır, teknolojik kodlamalar yapılmaktadır ve bütün köklerle göklerle, gürzi kapıları kayıtlamaktadır.

Yani bir sistemli çalışma mevcuttur ve bu sistemli çalışmada, renkler bulunmaktadır... Peki, gürzi renklerin tohumlanışından ötede ne vardır? Şarkılar vardır.

Peki, o şarkıların renk kayıtlarında ne vardır? Işıklar vardır. Işıkların kodlanışı ne vardır? Kodlanmış tohumlar vardır. O tohumların, tahditsiz olduğu bilinemez. Bilinme imkanı var mıdır? Asla yoktur…bilinemez.. Ziya kelama kalemse ilme ka olan, bütüne hizmetçiyse, renk sonu, bu yoğunluktur.

“Peki, renk sonu derken” siyah ötesi bir renk, nasıl oluşur? Bunu size bugün tek tek izah etmek istiyorum….

https://youtu.be/fb04je97_oA    BAHAR

2.BÖLÜM

“Peki, renk sonu derken” siyah ötesi bir renk, nasıl oluşur? Bunu size bugün tek tek izah etmek istiyorum….

Bizler, doğal dünyanın türevleriyle kodlamalar yapıyoruz. Her bilgi, o türevlerde o tohum olarak meknuzdur. Bu bilişle kodlama yaparken, yaptığımız ilim sahalarındaki kayıtlar, BSUİ Kapılarından geçer.. BSUİ Kapıları derken; kaynak ilmin tohumu olan sahaların kaydından söz ederim. O kayıtlar, lokomatif olarak kodlanabilir ve kodlanan o kayıtlar, mutlak kuranda, toprağa tohum ekebilir.

Her şeyin her şeyle dillenebileceği bir dürüme varılır. Orası ruhsuz olmayan bir sahadır ve buna biz, geri çekiliş anında, “geniş kayıt” diyebiliriz ama geniş kayıtlar, tüm İslam kalemlerinin kübra olan kelamının, kural koyucu ışığının ötesinde ışıklarda var.

Ve ölüyü diriltebilenlerin mutlak kuranı orada kodlanmıştır. Peki, orada ne olur? Işık kapıları oluşur. O ışık kapılarında, ne var?...Yasalar var. Yasaları halik kılanlar, o kapıları kodlarlar ve kodlanmış olarak, kayda inerler. İnişleri, bilişe iniştir. Bilişe inenler, kelam ilmiyle dili diri olanlarda dilleşirler. Dilleşmek, dürümleri tohumlayabilmek içindir ve her dürümde mutlak kuranlar kodlanır. Bütün kapıları açın bakın, sahra bütünün sahrasıdır ve o sahrayı kodlayan, bitişken olandır..

İşte orada kök görevliler halik ve hakiki olarak kayıt yaparlar. Her kayıt yenidir. Ama yeni kayıt yeryüzünün görevi olan ilmin sahasına inmedikçe şafak değildir. İlmin sahasına indiği andan itibaren kontrol kurulur. Kontrolün kurulmasıyla birlikte kodlanmışlık kayda iner. Kodlanmışlığın kayda inişi ile birlikte de sarf ettiğiniz, her an yerkürenin gücü haline dönüşür.

Anın güce dönüşmesidir, bu saha. Anın güce dönüşmesi bütünün kültü olarak beşeri kayda almaktan ötedir. Ve Dünya planetinin gücünün artması için bunun gerekli olduğu kesin olarak anlaşılmalıdır.

Yazım, okunur mu? Okunur….Ölürüm ama okuturum. Peki, okunmaz mı? okunmaz....Neden? Öldüm, okutturmam, yavrum benim ismimi dillemek, insanın kelamda oluşu değildir, kendi ismini dillemesidir, kelamda oluşu. Bu nedenledir ki verdiğim bilgilerin kontrollü olarak kodlara çekilişi, bilgiyle olacak.

Bizler, birlik kapısında olanlar, tahditsiz olarak, bilgi verebiliriz. Her bilgi bedeni, halik olandan ötede bilişi kodlar. Ve bizler, çorba yaparken, bu çorbaya mutlak kuranları koyduk.

Şimdi bu çorba ölülerin tohumlanışını sağladı. Peki, sistemli olarak kayda girdi mi? Girdi...Peki, bunun rengi nedir? Şarkıdır, sestir. Sesin rengi, insanlıktır.

Dağlarım, sesin rengi, insanlıktır. Bundan öte bir renk mi var, hadi anlayın. Yasalarla dillendik, bu yoğunlukta. Biz, bu yoğunluğun kontrolünü kurduk. Uzun zamandan beri dünya planetinin görevini kodladık. Eşyada iş yaptık... Cinni kapıların ötesindeki cevheri kodlarla, koruyucu bir kayıt yaptık. İslam insanı, mutlak kuranı kodluyor. Ve insanın, turkuaz kapısından öte kaydı, bütünün gücü oluyor. Ölüyken de diriltebiliyor, her anı.

Sevgililer, yaz ya da yazma. Ol ya da olma. Öz görevin, bilmektir. Bildiğin her şey sessizlikte, kervandır. Seni, sana tahditli olarak kodlar ama sema sen olduğun zaman, her şey sevgi olur, senin yüreğinde.

Bizim ilmimiz, budur. Dünya planetinin gerçeği de budur. Basıp geçtiğiniz ne varsa ve o geri çekilecek, sizi dinden öteye tohumlayacak ve bastığınız siz olduğunuz sürece siz, sizi kodlayacaksınız. Ama bereket ki siz, ilimle kodlama yapıyorsunuz ki bastığınız sistem, sizin sistem olarak kodladıklarınız oluyor.

Yasa der ki “arzın görevi akıl”. Yap ya da yapma aklın varsa kontrol kur. Kurduğun kontrol, seni saltanatın kulluğunda toprağa tohum diye indirir. Ama sen darboğazdan geçmediğin sürece, darın diriliğinde dillenemezsin, yolun kontrol kuramaz ve sonsuz zamanları, kayda alamazsın.

Kayda alacağın, nedir? Allah’ın ilmidir.. Etin, ekibindir. Yaşamın, kervanındır. Yoğunluğun toprağındır, ölüm; Allah’ın kök görevidir. Öldüğün anda sözün sahraya iner ve sen, sahra olduğun sürece, yasalar senle seslenir.

İş budur. İş budur. İş budur.

https://youtu.be/E0kl0E4m7-g
SÜPER İNSANLIK REALİTESİ  GÜLDEN

 

16.ŞUBAT.2018 TARİHLİ İSRA (2)

AV.NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 4.AKIŞ – 1.BÖLÜM

 

Alıp götüreceklerinizi Hak Teknik’le kodlayın ki bizler, Sistem olup sizinle kodlama yapabilelim. Şükür; bunları kodlayabildik, bunları kayıtlayabildik bugün yine burada. Almak ya da almamak bunların anlamı var mı ki? Yoktu zaten… Sis bürüdüğünde yaşamları o sisin nesiller boyu, kodlanmış kayıtları örttüğü bilinir. Tüm insanlık için bu böyledir. Sisli yaşamlar ve sisli kodlanış haline düşen kayıtlar ama hep o sis altında… Son rüya boyutları ve daha sonra rohi sahalar… Rüya boyutlarının kontrol kurulmaya başlandığında ruhi sahaların kontrolü kodlanır. Her şey her şeyle kodlanır ve teknik olarak kontrol kurulur.

 

Bir tek insan, her şeyin kalemidir,  işte o insan; bitki, hayvan ve her anı sahaya kodladığında  “Bütün’e hizmetçilik”  dediğimiz olay devreye girer. Hepimizin geçişi yapılır ve hepimizin geri çekilişi olur bu. Geri çekiliş, insanlığın ilme çekilişinden öte olan sistemden sisteme varıştır. Siyah renkteki kodların kontrol kurarak Mutlak Kuran’a inişi ve Sistem’in kelama varışı, her şey yeniliktir aslında ama yeni teknik ve yeni yoğunluk mutlak kurullarla kodlanışla gerçekleşir. Hem dünya planetinde hem de doğanın kuralı kodlanmış olan diğer planetlerde her şeyin her şeyde geçişi ama Mis Kayıtları’nın Mis tohumları’nın gerçeğe inişi de gerekir.

 

Nesillerinizin gücü artıyor Canlar! Bunu iyi bilin ve bu güçle her şey yenileniyor. Hepinizin geçiş sahrasında bütün geçişleri kendi yoğunluğunuzla yapabileceksiniz. Ve bu da nesillerinizin teknik olarak kontroluyla; elinizin ellere varışıyla olacak. Yeni Dönemde, yeni dürümlerde hep BİR TEK olarak bunları yapacaksınız. Örtülerin örtülememesi ya da örtülerin örtülmüş ama kontrolünün olmaması halleri de bütün köklerin gücünde dürümleri dillerken önem kazanır. Eğer ki; hepimiz BİR TEK’sek yalın ve hakim olarak Bütün’e hizmette hepimizin gerçeği, kodlanış olacak ama BİR TEK olamamışsak ve genişleyememişsek işte o zaman; biz Allah’ın tınısını duyabilenlere görev taşıtabiliriz.

 

 Niye? Çünkü bizim, o yoğunluklara varma imkanımız kalmadığında Arzın kodları diriliklere iner ve bunu başarabilecek olanları bilir, “OL”ur ve yoğunluğa tohumlar ve işte bu meclis, bu yoğunluktur. Her şeyin, her şey olabileceği bir yoğunluk…

 

 Urum Kapıları vardır. Her şey orada kodlanmışsa; o kapıları aşmak mı gerekir yoksa onlarla tohumlanmak mı? Ya da tüm insanlığın kontrolünü kurabilecek lekesiz Kaynak Tahditsiz Işık Kayıtları. Peki, niye Rum Kapılarından geçmemiz gerekir? Bunu size izah edeyim:

 

Bizlerin diriliğimizde hep onlardan dil vardı. O dil, teknik bir dildir. Ve o dilin kontrolü kodlanmıştır ama Türkiye çalışmalarında o dilden öte bir diriliğin, diri birlik kalemiyle kodlanışı da gerçekleşecekti. Ve zeki ve hakiki dünyalılar, Bütünün Gücü olabilmek için her bir dili teknik olarak kontrol etmeleri gerekliydi. Süper Sistemleşmenin geçiş sayfasında bu iki dilin diriliği oluşmalıydı. Dünya perdelerini kaldırdığı zaman teknik olarak ayrı dillerin teknik kurulları, bitki hayvan ve diğer din teknik kayıtlarında bilişkenlikte bunları her ana kaynak yapabilmeleri gerekirdi. Cennet dediğimiz şarkılar bu şekilde okunabilirdi.

 

 Değerliler, Türkiye’de yapılan bu çalışmanın tahditsiz olduğu bilinmelidir. Ve diriliğin kelama varışında bunun kodlanışı da gereklidir. Süper Sistem ya da Süper Saha dediğimiz sahaların her birinde kodlanış Bütünün Gücüyle olacaksa; diriliğin kelamı önemlidir ve diriliğin kelamında ilim olmalıdır. Sizler, Ses Sahralarını kontrollü olarak kodlayacaksanız; mutlaka teknik olarak da SESin kodlanışı mutlak olmalıdır.

 

 Peki, Türkçe çok mu kontrol dışı ki biz, farklı bir dili diriliklere çekelim? Bakınız, ne olacak? Türkçe, özel bir dildir. Size bu dil hakkında bilgi vermek istiyorum bugün. Türk Dili tekniktir. Türk Dili’nin kontrolü kodlanmıştır. Teknik tahditsiz bir diriliği vardır ve ses sahralarına kodlanmış olan bu dilin, Şafak İlminde de öz görevi vardır ve her şey bu dille kodlanır ve bu dille yaşam sahasına indirilir. Lekesiz bir diriliği vardır ve şarkı tohumları orada kodlanabilir.

 

 Peki, Türkçe’nin lekesi var mı? Yoktur. Çünkü ses kodları kontrolludur. Birçok seste kontrol dışı kayıtlar vardır ama Türkçe’de bu yoktur. Tahditsiz ve hakikidir. Doğanın kültüdür ve Bütünün gücüdür.  Doğal dürümlerde bitişkendir ve AN sistemleşmesini kodlayabilecektir. Daha da önemlisi dilin dil kalemin ilmi mutlaktır. Ve mahrekte kulluk yapabilenler, bu dili dürümlerde dinletebilirler. Biz buna Eşya Dili diyebiliriz, eşyanın dili…Türkçe’nin diriliğinde bu eşya dilidir kodlayıcı olan. Peki, eşya nedir? Enerjidir, enerji sistemlidir. Sistemli olan enerji, kültü kodlayandır. Ve sistem sahrada kodlanabilmesi için uyumlamalar yapılır. Bu uyumlamalar, ses uyumlamaları olarak da itibar görür. Sesin uyumlamaları…

Devamı 2.bölümde

 https://youtu.be/-ZVUtfaxL6A

Süper İnsanlık Realitesi

 

16.ŞUBAT.2018 TARİHLİ İSRA (2)

AV.NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 4.AKIŞ – 2.BÖLÜM

 

 

Bu uyumlamalarda etken ve hakim olan dil, Allahın tekniğiyle kodlayıcı dil haline dönüşür. “Büyük ses uyumu” dedikleri bir uyum, Türkçe’de öz görev taşıyor. Peki, sesin uyumunda mutluluk var mı?  Kesin olarak…. Peki, sesin siyaha boyanması ne demektir? Şarkıların sistemli olarak kontrollü kayda inişidir. Ve insanlığın insanlıkla kontrolü…

 

 Hepimizde bu kontrol mevcuttur  Canlarım ve bizler eksi ya da artı diriliklerde hep ses uyumlamaları yapıyoruz. Bu ses uyumlamalarda Kübra olan kelamların kodlanışı gerçekleşiyor.

 

Yasa der ki; “sen sararan gücü dürümlere çek ve sistemli olarak seslendir. O zaman o ses, Bütünün güçlü kontrolünü sağlayacaktır.”

 

Başka bir dirilik var mı? Sesin ötesinde İlim var.

 Peki, ilmin sese indirgenmesi ne demek? Kelamla dillenmesi demektir.

 Perde çalışmalarının ötesi nedir? Diriliğin dillenişi ve bu, kelamla dilleniştir.

Tüm insanlığın sistemli olarak ses tohumlaması yaptığını bilir misiniz?

 Her şey, sistemli olarak sesleşir. Ama sesin sahaya inişi etkin ve hakim olan bilişle olur.  Eğer siz, etkin ve hakim bilişi kontrollü olarak koruyacak gücü dürümlere indirmişseniz; artık, cevherinizdeki yaşam Mutlak Kuranı kodlayacak dürüme varır.

Bizler, Dünya Planetini izlerken hep şunu gözledik:  Ses yoğun ama sessizlikteki ses kodlanmamış.

 Peki, o sesi kodlayabilir miydik? Mutlaka…

 Ve bunu nasıl yapabilirdik? Etkin ve hakim bilgiyle…

 Peki; o etkin ve hakim bilgi, bilgi kaleminde var mıydı? Yoktu. Ölüyü diriltirken o bilginin mutlak Kurana çekilmesi şarttı.

 Peki, bunu nasıl yapacaktık? İnsanla.

 İNSAN, ilmini Halik kılabilene denir.

 İNSAN, kelama kalem olabilene denir ve yarını kodlayabilene denir. İşte bu nedenledir ki biz, insan diriliğini kontrollü olarak kodlayarak bu çalışmayı devreye aldık. Bu çalışma ziyadır. Ve bu çalışmada kelam mutlaktır.  Kelamı mutlak olanın kontrolü kutsal ışıkla olur. İşte ışığı kodlamak, sistemli olarak sahayı kayıtlara indirmek anlamına gelmektedir.

Yarın için ne yapılır? İşte,  SES… Yaşam sesi ama bu ses Türkçe ile olsun! Dileğimiz buydu; TÜRKÇE…

TÜRK, öz görevlidir. Bunu iyi bilin! TÜRK öz görevlidir ki onun kontrolü kültle gerçekleşiyor. Kült, müthiş bir ışımadır ve herkeste bu güç mevcuttur ama toprak olarak mevcuttur.

 Eğer dünya planeti kontrol kuracaksa; insanın kelamıyla kuracak. Ve dünya kelamı Mutlak Kuranı kodlayacak.

 

İşte Canlılar! İnsanlığın sistemli olarak kodlama yapışı budur. Eğer kodlanmışsa İNSAN; yasalarla kodlanmıştır. Her bir diriliğin dilinde tahdit yoğunsa;  sistemin kontrol gücü azalır. Tahditin yoğunluğu, sistemi kontrolsüz bırakabilir. Biz bunun içindir ki sistemi kontrol edebilmek için görevi kodladık ve güçlü kayıtlarımızı türevleyerek dünya planetine indirdik.

Yeri yaratan İNSAN, yaşamı kodlayan İLİM, ilmi kalem yapan BİLGİ, bilgiyi kontrol edense; DİL… Dilin varlığı Bütün’ün varlığıdır.

 Dil sistem kurabilmişse; her şey kolaylaşır ama dilin sistemi yoksa kontrol dışıdır her şey. İşte dil; sessizliği seslendiren tahditsizliği kodluyor. Bu teknik tahdit, Kati Kod ya da İlMİ KA değil; Bütün’ün geçişidir.

Yer kürenin sistemli olarak ses kayıtlaması gereklidir ki bunu yapmaktayız bizler burada. Yaşamlar sesle yaratıldı ama sesin kontrolü de gerekir. İşte o kontrol da teknik olarak kodlanmış ışıkla olur. Eğer ışık kontrolü kurmamışsa;  “Yes, aha!”  Diyemeyiz. Yoktur cevherde ilim… Eğer, “İş budur, aha bu!”  Diyebileceksek; haz duymalıyız yaptığımızdan ve bu hazzı duyabilmek için de sınırsız olmalıyız. Sınır, bizi bizden ırak tutar ve biz, bizi Hak Teknikte kontrol edemeyiz.

Şans dilemeyiz kimseye, şans ilimdir.  İlimi kodlayan şansı bulur ama ilim yoksa şans yoktur. Bütün mesele, kendini dinlemek; kendinle dinleşmek, diri olmak, yaratmak ve yalın Halik olup Mutlak Kuranda her AN’ı hak etmek. Ve bizler, sessiz sahralara inerken bugün; burada bu yaşamda Bütün’e hizmetçi olan sizlerle sesleşeceğimizi bilerek indik.

Yeni deve, yeni yaşama ulaşır ama o deveye ilim olanlar kodlanır. O deve Bütün’ü göreve alır. Deve yola koyuldu; yol mutlakiyetin kalemi oldu. Ve biz bu deveyle yolcuyuz. Deve İNSANLIK devesi Canlar! Hepimiz, o devede ilim yapacağız. Ama o deve mutlaktır ve o deve KA-HA’dır. Şarkımız, şavkımızdır. Aklımız, saha olan ilmimizdir. Yeni dönem herkese mutluluk getirdi. Biz buyuz! İş budur! Şafak söktü…

 https://youtu.be/1MAz4deYI1s 

Süper İnsanlık Realitesi  SEVİM

 
  Bugün 285 ziyaretçi kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol