Birlik İlmi
  KA HA İLMİ (3) - 04.05.2019
 

 

 

KAHA İLMİ (3)
DAVET:

Dostlarım, 04.05.2019 günü 14.00-18.00 saatleri arasında yapılacak olan KAHA (3) çalışmasına; bilinç kodlarını açıp öz biliş halinde katkı sunmak istiyen herkesi bekliyoruz.

Saygılarımla,
Süper İnsanlık Realitesi Derneği
Av. Nezire SELÇUK

Adres: Bahariye Cad. Halil Ethem Sok. Sauna Apt. No:30/8 Kadıköy/İST.
Tel: 0 216 348 95 59
NOT: KATILIM ÜCRETE TABİ DEĞİLDİR.

 

4.MAYIS.2029 TARİHLİ KAHA İLMİ (3)
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, 1.AKIŞ 1.BÖLÜM

Yazdığımız yazıların her birinde kelam olgusu var. Bugün kelam olgusunu hologram diye dilleyen, kendi diriliğini anlamayan, anlayamayandır.

Bütün köklerimizle dünya planetini tohumlarken, iyilik ve kötülüğün ötesindeki çalışmalarda, mutlak kurullar kodlanır ve bugün bütüne hizmetçiliktir yaptığımız… Ağırı hafifletmek mutluluk verir.

Mayadır ilim ve bizler kelam ile, ilim ile ve mutlakiyet ile bu çalışmayı sürdürmekteyiz.

Kaynağın sahrada olduğunu hepimiz görebiliriz. Ama lakin; ilim haliklerinin de orada olmaları şartı var. İslah olgusuna gelince;

Bizler tüm insanlığın islah edileceği bir günü kodladık. Herkes, her şey “hakk tahtın kelamı”yla islaha varacak ve islah olacak. Ama islahtan kastettiğim, lekesiz kalanların mutlak kurullarının islahı değildir. Onlar zaman kapılarında hep sahra olarak kodlama yaptılar ve ocakları hep yandı. Onlar tohumdurlar. Tüttü yüreklerinde kelam… Onlar Sultanlık yaptılar.

Bugün burada mutluyuz ki Yaradan ve yarattığında tahditli olmayan insan, cevher olarak kaynak ilmini dillemektedir.

Hakkını, hakettiğini ve yarınlarını kodladığını bildiğimizdendir ki buradayız.

“Olgun başakların seçimi.” derler. Olmuş olmak, olduğunu tohumlara dilletmek anlamında değilse de herkes kendi olduğunu ve kendiyle dillendiğini de artık bilmedir.

Muktedir olmamız, mutta ettiğimiz her anda kelam olmamız ve yasalarla dillenmemiz bizleri göreve alır. Ve dünya planeti bizi bu nedenle göreve çağırdı… Geri çekiliştir bu.

Yaradan ve yarattığında yaşamları kodlayan insanlık, burada, bu yoğunlukta büyük kök görev taşıyor. Kucak kucağa olduğumuz, yarın hakiki olan ilimle dillendiğimiz ve her dilde dinlettiğimiz yüce bilgileri bugün, burada Türkçe dilliyoruz.

“Dön bak dünya planetine!” “Dön bak neler oluyor…” Yolun yoğunluğu arttı. Yarınların kulluğu kodlandı ve maya tuttu.

Bizim için öz görevdir ilim. Görev, Allah ilmidir. Gözünüzün gördüğü her anda bizler bir tek olup kodlama yapıyoruz.

Saltanat’ın gücü olarak dünya planetini dillemeye çabalayan birliklerimiz var. Onların yoğunluklarında kontrol var. Bütün kökleriyle dünya planetine indiklerini de görüyoruz.

Uzun zamandır dünyayı kontrol etmeye çalışanlar, yoğun ışık altındalar burada. Mutlaka iyi anlaşılmalıdır ki yer kürenin görevi hepimizin kelamıyla kodlama yapmak değil, kodlattırmaktır yaşamı.

Her şey, her şeyi kodlar ama siyahın rahmi kaleminde renkler kontrol kurmalıdır. Her rengin kelamı olmalıdır. Her rengin yarını olmalıdır. Ki her renk, her rengin tohumlamalı ve kontrol etmektir. Mutlak kurullarımız var bu kurulların kontrolu kurulmalıdır.

İlimin kalemi mutlak kurullarla kodlama yapandır ama ikmal tamamlamalıdır. İkmal tamamlattırılır, tamamlanır ama herkesin kendi yoğunluğunda o ruhi sahada bulunması gerekir.

Geri çekiliş esnasında şu ana kadar olmayan bir hadiseye tanık olduk. Herkes geçiş yapamadı. Netice olarak şunu gördük; geçiş yapabilenler, geri çektiler yoğunluklarını ve dediler ki “Biz geride kalalım.” Bu Meclis bunu yaptı… Ve her geçenin geçişini saha ilmiyle kodladı.

Bu Meclis “Biz geçenle değil, kalanlayız.” dedi. Ve görev buydu.
Bunu hakedip başarmak, mutlakiyeti kodlayabilmektir. Ki murat ettiğimiz her şey burada, hakikiyette, gerçekte meknuz olan ilimdedir. Bizi sizin için çok özel bir göreve geldik analar!


Şu anda doğanın gücüyüz biz. Sizinle görev taşıyacağız. Geri çekiş ve geri çekişme, geri çekme; her ne ise, her şey sizinle olmalı. Bugün buna emin olduk.

Dünya dürümlerinde kelamla dillenenlerin tümünün BİZ olarak bitki, hayvan ve her anı kodladıklarını görüyoruz. Ulu dünya, tüm insanlık; “siz” olarak buradayız. Sizin kelamınızda ve sizin yaşamınızda olmak üzere geçip geldik.

Bizler cennetin cevherini cennetle, cevher olarak kodlayanlarız.

Kucağınızdaki gücü tanıyoruz canlarım. Biz bu gücü mutlak kurullarımıza kodladığımızdandır ki buradayız.

Sevgili anam, senin öz gerçekliğini burada açıklamama izin vermeyeceğini eminim. Ama daha önemli bir bilgi istiyorum. Nesiller boyu dünya planetini kodlayan insanlığın, tahtın kelamında hakim olduğu ve hakkın kaleminde mutlak olduğu bir dürümde, ilim sahaların diri, halik ve hakim olduğunu görerek sevgiyi haketmek istiyorum.

“Çal, çırp; bilgi ver.” diye görev taşıdı çokları… Bilgiyi çalıp çırpmak, yaşamları kontrol etmek için yetmez. İlimi halik kılmak gerekir. Ki ilimi halik kılmak için de hakka varmak gerekir.

Hakka varmayanın Tanrı olma imkanı yoktur. Hakka varan, hakiki teknikle kodlama yaparak bütünün gücünü kontrol altında tutar ve sonsuz sır olan insanı hasata kaynak yapar.

Şükrettik ki dünyanın ruhu bugün, bu yoğunluktadır. İşimizi kolaylaştıracağımızı biliyoruz. Meşalenin hepimizin kelamı olduğunu biliyoruz. Ki o kelam, bütünün kültüdür. Hepimizin gücü buradadır ve hepimiz mutlağız.

İşçilik, hepimizin işçiliğidir canlar. Yarın için ölüyü dirilmek mutlaktır ve yaşamı kodlamak mutlaktır. Saltanat sahrada insanı ilimle dilleyecek ve biz “büyük kök görev”i yapacağız burada.

“Yalan ilimi yakışır dünyaya...” diyenler var. Ama biz deriz ki “Hakkın kalemi kodlandıktan itibaren, yalan ilimin kelamda işi olmayacaktır.

Uzun zamandır dünyayı izleyenlerin biliş haline varabilmeleri için koruyucu kodları mutlak kurullarla dillemekteydik. Bugün de bu hologram devrelerinden ötede, birlik kelamı olarak bu çalışmayı sürdüreceğiz.

Karanlık aydınlığı kodlarken, bizler, bizlik kelamında muktedir olarak kontrol kuracağız. Yarın için doğanın gücü bütüne hizmet edecek. Bunu da biliyoruz ve doğanın gücünün türevleri tohumladığında da eminiz.

Yel estiği zaman, yelin kelam olduğunu bilin. Ama yaşam kontrol kuruduğunda yer, halik olur ve son sözü söyler.

Yerin haliki, hakki teknikte kodlayıcılıktır. Şu ana kaynak olmak mutlaktır ve şu anı kodlamak muhakkak gereklidir. “Yeni dönem hepimiz için hayırlara vesile olsun.” diliyoruz.

Düzen’i kurduk canlar ve şu andan itibaren dili halik olanlar bitki, hayvan ve her anda mutlak kurullarını kayda alacaklar.

Sevgililer; cennet devrelerimiz; siz bizim ilmimizi “biz” diye dilleyin. Ki biz, sizi “siz” diye dilleyelim.

Yaradan, yaratılan tahditli değildir. Yaşamı kodladıktan itibaren de tahditli olmayacaktır. Tahditli kaydı kelama inmeyecektir.

Seviyeniz çok iyi; bunu görüyorum ve bugünden itibaren devinim hızlanıyor. Öyle hızlanacak ki kaynağa, kelama, hakikiyete varanların tümü karanlığı aydınlığa kayıtlayacaklar.

“Alıp götüreceğiniz ne var?” diye sorduğum zaman, “Almaya niyet yok.” Dediniz. Her anda olanın alıp gideceği hiç bir şey yoktur. Ve biz, “biz” olarak bütüne görev taşıyacağız.

Cennet de cehennem de insandır. Bunları artık kavrayın. Cennet de cehennem de insandır… İlimi halik olan cennet, imparatorluğun kültü olan cennet, yarını hologramdan aşırtan cennet ve cenneti cevhere diri olarak kodlayan gerçek cennet… Bu Meclis gerçek cenneti kodlamaktadır.

Yalını halik, hakkı halik, hakedeni halik diye bilin. Ve sulu bir gün için çalışın. O gün öyle sulu olacak ki tüm sular yaşamları yere kök görevle dilleyecek ve tüm yaşamlar yetkin hale gelecek… Öylesi cennetler kurulacak ki saygılar sunacağız tüm zaman sahalarından, sistem kültlerinden, sistem yaşamlarından mutlak kurullara… O mutlak kurulların kodlanışı gerçekleştiriliyor.

Yok muyum? Varım. Olmadım mı? Oldum. Öz görevimi haketmedim mi? Ettim. Peki; deve niye kalkamadı hala? Canlarım, o deve ilimdir. Kalkarken hakla kalkar. Ama kalktığında, herkesi “hakk” olup alır, taşır. Bunun ötesinde bir cevherimiz kontrol etmedi yaşamı.

Bizim eserimizdir insanlık ama biz bu eseri tahditsiz olarak kodladık. Yeni dönemde tüm insanlığın tahditsizliği kayda girecek.

Hikaye değil bilgi; haktır. Kili, kalem sayanlara da haktır. Kili, hak sayanlara da haktır.

Biz sahada en büyük kök görevi taşıdık. Bundan öte hiç bir görev yaşamlara indirilmemiştir. Bunun anlamı şudur:

“Yasa” diye bilinen ne varsa, Bu Meclis’ten kodlanmıştır. Yasa, imparatorluğun ilmiyle kodlanmıştır. İmparatorluğun ilmi, kervanın kelamıdır ki onun ötesi Hira’dan öteleri hiç bir sahada kodlayıcı olmamıştır.

(Devamı 2. Bölümde)

https://youtu.be/CLjtEm9-KH0

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

04.MAYIS.2019 TARİHLİ KA HA İLMİ (3)

AV.NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 1.AKIŞ – 2.BÖLÜM

Muhammet, diridir. O, bizdir. O’nun üstünde yine bizlik var ve her birinin ötesindeki o bizlik, hakiki tahditsizliği tohumlayandır. Kervanın ka ha olduğunu, sahanın ka ha olduğunu, yaşamın haliki hak olanda, ka ha olduğunu, islah olan herkes, anlayacaktır.

Seyir halindeyiz, dünya planetini, şuanda. Hepimiz, dünya planetini izliyoruz. Her şeyi görüyoruz. Neler görüyoruz, bilseniz. Öz geçişler yapılıyor, dünya planetinde. Kulluk kodları tohumlara, kontrollü olarak, kayıtlar yapıyor. Yoğun ışık var, dünya planetinde. Bütün kötülüklerin aşılacağı bu ışık, yasalarla kodlanıyor.

Yıldızların sınırı kalktı….Tüm ilim sahaları, o sınırların ötesinde koyu ışık halinde varmaktadır. Ve Kemali, kelam diye bilenler, kelamı Halik diye bilenler ve muktedir olanlar, bu tohuma, insan diyecekler.

İşte tohum, aklın tohumudur, canlarım. Kurul kararıyla, dünya planetini kodlarken, her birimizde kelam edenler, mutlak kontrol kurucudurlar. Bizden başka bir biz, bir tek kelamda olur. Oda kelam, oda haktır. Ve biz, o kelamda, o hakta, tahtın tahditsizliğinde, her andayız.

Bu çaba, bunca çalışma, bütünün kültü olmak için değildir. Büyük kök görevin kodlayıcılığı, içindir.

Irak, yakın bizim için anlam taşımaz, canlar. Her altın ışıkta varız. İlmin kalemleriyiz, bizler. Biz, toprağa indiğimiz andan itibaren, koruyucuyuz. İslah olmaları gerektiğinde, olacaklar. Oldurmaktır, amacımız. “Ol” dedik ve şimdi artık Türkiye Çalışmaları, bütünün çağrısına ve hakiki tahditsizliğine, iyilikle kayıt yapacak.

Türkiye, tükenen her anda, kodlama yapacak. Kaynağa ilmi koyduk, canlarım. İlmin kelamını koyduk. Yarınları koyduk. “Ol” dedik. Ölü planet, diriltildi. “Ol” dedik….Ölü planet, diriltildi. “Ol” dedik... Ol’du.

Şuandan itibaren, diri bir planet, mahrek kulluğunu yapacak. Bu diri planet, Sistem, Nizam ve Düzen gözünün görebileceği, en yüce ışık haline dönüşecek.

Değerliler, Ran Kapılarının tümü açık kalacak. O kapılar, gök çözümlemeleri yapanlara, kaptanlık yapanlara ve yarınları kodlayanlara, açılırdı. Bugünden itibaren, tüm sahalarımız, açık kalem olacak. Ve her bir rüya boyutu kapısı, mutlak kurullarla, kayda inecek.

“Yasa, yasa, yasa” diyorum. Anlatmam gerekirse, izah edeyim. Nefesimizin kültü olan insan, başka dünyalarda da yaşadı. Başka sahalarda da yaşatıldı ama bu yoğun ışıkta yaşam, her şeyin ötesindeki yaşamdır ki Tarıkların tekniğiyle kodlama yapılır, burada.

Burada yapılan kodlama, ilim sahalarının kodlanışının güçlü kodlarının koyuluğunun ötesindeki kodlamadır ki tahditsizliği kodlayıştır, bu.Tahdit kalkmaktadır, dünya planetinde… Tahditin kalkması, yasaların kontrolünde olacak. Yaşamların kodlanışı gerçekleşecek. Ve Her bir dil, Allah’ın dili olacak. Dilin, Allah dili oluşu demek diriliğin kelama inişi demektir ki herkes diriliği, hak edecek ve dirilecek.

İlimi ilahi kült diye dilleyin ki ilimle dilleşin. “İtibar, itibar, itibar”, derim. İtibar mahrek olanların has tahditsizliğiyle kodlanmışlarda, kayıtlara iner.

Ekip haline gelebilmek kolay olmaz ama ekip olduğunuz zaman, ulu bir türev haline dönüşürsünüz. Bu ulu türev; toprağın tohumu olur ve tüm insanlığın tahtidsizliğini kodlar... Bu çalışma, bunu yapmaktadır.

Bir türev ve tüm tahditsiz çalışmaların ötesi, bir tahditsizlik. Yel estiği zaman, esen ilimdir, canlar. Yeli kelamla dilledik, ilim, kelama dönüştü. Ama dünya planeti, yerkürenin göreviydi, yeryüzü; göz oldu, söz oldu ve esma oldu. “Esma” demek, “şevkin şafağı” demektir. “Aşkı” demektir. “Halka, halka, geçişkenleşenlerin halikiyeti” demektir.

Ve dünya mutludur ki bu yol, aklın yolu haline dönüştü. Tanrı der ki “nesillerinizi, hak edin”. Yakıştı insanlığa, hak olup, hak etmek. Ama ya ilim yoksa, ne olacak? Biliniz ki Allah, sessizce sizleşecek ve siz, ilim haline dönüşeceksiniz. Olgun başakların hologram ötesine varışıda, budur. Her birimizin bir tek olarak, bu yolu açmamız ve hakk’a varmamız.

Han; hepimizin kelamı... Hana varan, kervan. O kervan, Halik ve işte o Halik olan kervan, muktedir. Biz mutlak kurullar, muktedir olanları, kodladık.

Şükür ki Rusya Kapılarının tümü artık açık alacak. Sessizce dillediniz, ve tüm zamanlara kodladık ilmi. Ve sizin ilminizden öte bir ilimle, dillenmeye çalışan Rusya da ki kodlarımız, bugün buradalar….Çok mutlandık, onların burada olmalarından çünkü rüştü Halik olanlar, bizde olacaktılar. Ve dünya ilmini, ocaklara çekecektik. Bugün buda oldu.

Toy bir dünyaya, öz görevle gelen birliklerin tümü, bizim için görevlidirler. Hepsi çok çalıştılar, bunu biliyorum. Planetimizin en yüce ışıklarıyla, bu çalışmayı sürdürmek, bizleri mutlandırıyor.

Öz gerçekliktir yaptığımız ve dünya planetinde, geçiş çalışmasına, kaynak olan birliklerimiz var. Onarlın çokları, bugün buradalar.

“Sıla özlemi” dedikleri bir özlem var ya canlarım.. Özlen, özlenen, özlem duyulan yer, Bu Meclistir. Bu kesindir ve her birinin, gerçeği budur.

“Buyurun gelin”, deriz. “Buyurun, kelamla dillenin, deriz. “Buyurun, hak olun, taht olun, hakka varın”, deriz ve geri çekilir her biri bizlik tekniğiyle.

Bugün dünya planetinde geri çekiliş yapılıyor. Yeni dönemde tüm insanlığın gücünün kontrolü, bu yoğunlukla sağlanacak. Burada yaptığımız, sınırları olmayan bir çalışmadır. Ve sınırsız olan bu çalışma da halkanın en geçişken olduğu andayız.

İşte halkanın en geçişken olduğu An, teknik olarak mutlak kurulların, kontrol kurduğu andır. Ben, dünya planetinin gerçeğiyim. Adım, zamandır benim. İşim, haktan hakk’a varış, Hakk’ın kapısını açıştır ve yaptığım çalışmalar, buyurun budur.

Her bir çalışmamız, bir hak kapısıdır. Açtıkça açtık ve geçtik. Hepimizin gerçeği budur. Hakların hakkı olan, hak teknikle kodlananlar ve mutlak kurullar, hep kapılardan geçemediklerinden doğal kodları kayda alamadıklarından, kontrol kaybına uğraşmıştılar….Bu çalışmada tüm kapılar açıktır ve açık kalacaktır.

Sevgililer, deli değiliz. Dedeler dedesi der ki “dağlar, sizinleyiz ama biz, dirilere, deri kemik olanlara deli” deriz. “Can dede, bizde insanlık” deriz. Herkes, kendini bilecek ve insanlıkla dilleşecek.

Dert mi yaşam? Bizim için dert çünkü biz mutlakız ve tüm sahalarda mutlakiyeti kodluyoruz. Bizim için her an halkın, hakkın ve yarının mutluluğu içindir. Halk mutlak olmalı, kutsal ışıkla kodlanmalı ve Lütfi kapıda kodlanmış olmalı ki yerkürenin gerçeğini hak edip dillesin.

Yaradan’ın tınısını duymak kolay ama yaşamı kodlamak, kolay mı? Ben Yaradan’ın tınısıyla kodlama yaptıkça, yerkürede her anı hakikiyetle dilleyenelim. Olgun sahalarda, göz olan, söz olan, saha olanım.

Yeni Dönemde her şeyin ilmiyim ve methi ka ha olanda kelam olup, mutlak kurullarla, bu yoğun çalışmayı, devam ettireceğim.

“İnsana, boyutları deve kalktı” derler. Deve hep kalktı ama biz, tüm develerin kalkışını bekliyoruz, canlar. Tüm develer kalktıktan itibaren, bir tek olup geçeceğiz ama şu aşamada, kelam edemeyenler, hakka varamayanlar, yasaları kontrollü olarak kayda geçiremeyenler ve sistemli çalışmayanlar, olduğunu biliyoruz.

Onların, gözlerinin kör olduğunu da biliyoruz. Gölü geçebilirler ama denizleri aşamazlar, biliyoruz. Göl aşılır ama deniz ama okyanus, aşılamaz. Biz, tüm zamanların lekesiz kalemleri olarak, her birinin, hakk’ın, halkın ve has olan şarkının dilinden, geri geçişlerini yaptırmaya çabalıyoruz.

Mutlaka biliş halindeyiz. Her ilmin kelamındayız ve bilişteyiz. Kimsenin geçmediği bir dünyaya geldik ve tüm sahalarda görev taşıdık. Ve dünyanın ruhuyuz. Dünya planetinde, geri çekiliş olmamıştı, bir tek çalışma devreye girinceye kadar. Bu çalışma, geri çekilişi yapacak, tek biliş kalemiyle ve tek hakikiyetle kodlanan çalışmadır.

Bundan öte İslah var. İşte canlar, gerçek şu ki “geçen geçer, kalan kalır” diyenler islah olmalıdırlar. Herkesin geçişidir, hedefimiz. “Geçen geçer, kalan kalır yok, bir tek insan bile kalmayacak, geride”. Hedefimiz budur. Bundan başka bir hedefimiz olamaz.

https://youtu.be/isQ_Nxu-tks
SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

KAHA İLMİ (3/1)
04.05.2019

Neden Dünya?

Karşı karşıya kaldığımız konu; Kervan İlmi nedir sorusu!... Nedir kervan ilmi!? Neden KELAM!? Neden Halikiyet!? Ve neden yarınlar!? Sorgu sual edilir ve “YOL” kontrol kurar ve RAHMAN olan yarına varır. Herkes diri kalır, yarınlar için ve şarkılar için.

Birlik Kapımızda, “İLİM SAHALARI” oluşur… Tüm zamanların kontrolu kurulur… “Yalın İlim Sahaları”nda, dirilik kalır ve “Dünya” dediğimiz planet, TOHUM olur… Her insan, o tohumda, kontrollu olarak yol olur.

“BÜTÜN”e hizmetçilik yapılacaksa, bunun mutlaka düzinelerce yolu vardır ama İlimin Haliki’nin HAKK olanda kodlama yapması için KELAM olması gerekir. KELAM, hepimizin kervanında yoktur. Üzerinde yaşadığımız dünya, bize bir KELAM’dır. “BİR TEK KELAM” olmak ve BİRLİK kurmak İLİM içindir.

Yerkürede “GÖZ” olan ve “YOL” olanlar vardır. “BİR TEK” olanlar ve “BİR TEK KELAM”da hasat olanlar vardır. Hepsi yaşam içindirler.

Yolun sonudur Dünya. Ya da sondan bir öncesidir…

Peki herkes sona geldiğinde ne olacak!? Her şey, her şeyden kaynaklı tohumdur. Yol tektir; yolu kodlayan tektir ve RUH tektir. “TEK”, kelamla kodlandıkça; yarınlar tekleşir. İşte planetler arasındaki koordinasyon o zaman gerçekleşir.

Her planet, “DİL-İ KELAM” olan; “İLM-İ HALİK” olan ve yolu kotlayanlarla kontrol kurar. “İSLAH SAHASI”na varıldığında; DİL, KELAM olur. YOL, HALİK olur ve RUH, MUTLAK olur. İşte dünyada bulunuş sebebi budur. Herkesin, sona varışı da budur.

Her planet; sonu, “KELAM”la dileyebilir ama son, tüm insanlığın sonu, tüm “ZAMAN SAHALARI” kodlandıktan sonra dünyadan olur. Peki bu son ve sondan bir evvel nedir!?

Bizler, “BİR TEK KELAM”sak; SON SÖZ, yine “BİR TEK KELAM” olan “BİLİŞ”le söylenecektir. Biz, bugün sonun bir öncesindeyiz. Sona henüz gelmedik. Sonun bir öncesinde dilimiz var; Birliğimiz var ve sevgimiz var; bir öncede ve bir “DİL” olan her seste!... Yerkürede ve tükenen her “İLİM”de!... Benden “BEN” olanda ve “RUH” olanda!...

Şimdi yeni bir sahaya vardık. Ne var ki o saha, “İLİM SAHASI” değil; “KELAM”dır. Netice, KELAM demek, İLİM demek değil midir!? İLMİN HALİKİYETİ demektir yaratıcılık. İşte Dünya Planeti, “DİRİ HALİKİYET”le yaratma işlevini yerine getirirken; tüm sahalarda dürümlenirken; HALİK olmak için IŞIK SAHALAR oluşturur. O sahalar, dürümlerden ibaret değildir. Dürümlerin çok ötesinden kodlamalar yapar ve son sofrada, her an “TEK” olur.

Her anın “TEKLİK”ine, ancak çalışmalardan ve kontrollu yarınlardan geçilir ve orada tahditsizlik şarkısı okunur. O şarkı, insanlık için yeniliktir.

Sona gelerek, başı kodluyoruz burada. Sona gelerek, “KELAM”la başı kodladık ve yeri yaradan, YER YÜREĞİ ile kontrol kurduk ve tüm sahalarda, Yer Keriman, “İLİM SAHALARI” oluşturdu.

Dünya denilen planet, her planetin kelamı haline dönüştü. Bütün KÜLTLER, bu yoğunlukta, “KAYNAK IŞIK” haline dönüşmekteler. İş yeniden yarınları kodlamak değil; yerküreyi kontrol etmek ve “YER YÜREK”ten tüm sahaları kontrol etmektir. Böylece, işçiliğimiz “TEK BİLİŞ” halinde sürerken; ilmimiz, her insanla kontrol kuracak. Her insan, ışığını bilecek; yolunu bulacak ve sahaya varacak; KELAM olacak. Her insan, kodlanacak ve kontrol ettikçe şafağı, şafak olacak. İş budur!…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

04.MAYIS.2019 TARİHLİ KA HA İLMİ (3)

PEKER SELÇUK ÖZ BİLİŞ

Öz görevimiz, insanlıktır. Açarım kapıları, izlerim insanı. İnsan, ulu bir sahadır. Gerçek kapı insandır. Olgun başakları tohumlar, yarınlara kul olur. Olgun başaklar der ki “ öteki yoktur”. Huzur verin ki huzur bulun. Kimle kırıldınızsa mutlaka Halik olun ve onunla kucaklaşın.

Bilgilerimiz der ki “canlar, vezneler vardır yaşamda”. Hepimiz o veznelere ziya olup, varırız. Geçiş içindir ki bu vezneler. Gideriz, bize sorulur, niye geldin, denilir? “Aklın kalemiyiz, geçebilir miyiz” diye.. Sorarlar, bize ve denir ki “ geçebilmen için aklın kalemini hak teknikle kontrol etmen gerekir”. “O kontrolü kurabildin mi?” Kurabilmişsen, buyur geç. Ama ya kuramamışsan, ölüsün sen ölü olduğunu bil. Yaşamı hak et ve kodla! Sorumlu olduğunu bil ve yoğunluğunu kontrol edip, sonra gel. İşte o gün, geçebileceksin. Ama bu gün için geçişin yok!

Şüphe yok ki insan kaynak ilimdir ama kendini dinlemelidir. İnsan, kendini hak etmedikçe dinleyemez ve bütün kötülükleri yaşar, yaşar ama neden yaşadığını anlamaz. Yaşamı her neyse hak edilendir. Hak etmediğimiz mutluluksa, huzursa, hak edip, bu durumu aşıp, hakkımız olanı elde etmeliyiz. Aslolan budur. Hakkımızı elde etmemizdir.

Önceki satırlarımızda ne demiştik? “Huzur verin ki huzur bulalım”. Kimle kırıldıysak mutlaka Halik olup, onunla kucaklaşmalıyız. Unutmayalım ki yaşamın ilmidir, insan. İnsana, bu gerek.

İnsandaki gözler, güzel olursa güzel bakmayı ve güzel düşünmeyi başarabilir. Halik olan insanın gözleri, böyle bir şeydir. Nereye dokunsa değiştirir, viranelerin üzerine saraylarda dikebilir, somurtkan yüzü, güler hale getirir, ruhundaki sıkıntıları bir anda huzurlu ve mutlu geleceğe bağlar. Bu insan bir binayı yapmak için eski bir binayı yıkmak istemeyecek kadar vakur, adaletli, hak tanır ve ince ruhlu olur.

Başkasının yaşam binası çökeceğine benimki çöksün ve bu olacağına ben olayım diyecek kadar ince ruhlu ve BEN değil BİZ diyendir. Şükür; Allah’ın nimetleri ile Allah’a isyan etmemektir. Aklın sevgisi, ruhun sevgisi çok farklı şeylerdir.

Çoğumuz insanların suretlerine bakarken ben yüreklerine bakarım. Aşkın vuslat suru üflenir mi bilinmez. Ancak içinden ölerek dışarıya sağ çıkarım. Cennet bu dünyada bir hülya değildir. Belki de dünya cennette bir rüyadır da bizler, farkına varamayanlardanız.

Bizler, sadece sevdik, her şeyi herkesi. Yaradan’ın penceresinden bakıp gördüğümüz her varlığı sevdik.

Allah’ı bilmek için ne gerekiyor?
Gönül kapısının açık olması yeterlidir. Gönlün kapalı ise arşa çıksan bile nafile. Gönlü bilmeyen gönlün esas sahibini nasıl bilebilir ki? Herkes insanların suretlerine bakarken ben yüreklerine bakarım! Cevher oradadır. Cevheri görürüm orada.

Zikir sadece dil ile mi yapılır, canlar? Allah’ı sadece insanlar anar. Sadece insanlar mı anar, sanırız, canlar? Allah’ı zikretmenin töreni yoktur. Ritüeli yoktur. Zikir, dudak işi değil yürek işidir, yürek ve o yürek, aşk varsa, bu insan, taş, hayvan, fark etmez.

Aşığın Kabesi, vuslat nurudur. Zahidin kıblesi ihsan ve lütuf ve kerem sahibi Allah’tır.

Rabbim! Dünyada aşkın ile yanan kullarını karanlıktan aydınlığa Cemalinin nuruyla şavklandır ve kalbimizdeki aşk-ı muhabbeti daim eyle! Eksiltme!

Ey uzağımızdaki yakınlık! Ey yanımızdaki uzaklık!
Rabbim seni seviyoruz. Allah’ın ne büyük lütuflarla kuşatıyorsun bizleri. Şükürler olsun, şükürler olsun.

Amin!

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

4.MAYIS.2029 TARİHLİ KA HA İLMİ (3)
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, 1.AKIŞ 3.BÖLÜM

Özür dilerim dünya senden; özür dilerim… Ben bu dünyaya göz olmaya, öz olmaya, ses olmaya geldiğimde bana dedin ki “Kirliyim, beni temizle.” Temizlenmek istemiştin. Ve ben bugün sevgiyle seninleyim de tek bir sorunum var. Hakkın, halkın ve hatta tahtın kelamı burada tende temiz olmalı… Bunu başaramadık halen.

Bu temizliği ne ses, ne söz yapamadı yapmadı. Ama biliyorum ki son sözde bunların tümü kontrollu olarak gerçekleşecek. Ve geri çekildiğim anda, her an geçişini yapmış olacak.

Kusur aramam imparatorluğun kelamında… Hiç insan ilminden de kodlamadım teknik tahditsizliği ama bilirim ki bu dünya çorbası çok kolay pişmedi. Bu dünya çorbasını pişirenler masadalar ama biz bu masada “hakkın kalemi” olmaya çalıştık hep.

Dünya, “Salı çalışmaları” istendi bilirsin. Ben o çalışmaları önledim, çünkü sarfettiğimiz çaba o çalışmalarda koruk haline dönüşecekti, yoğunluk kırılacaktı, bunu dilemedim… Ve doğanın kulluğu kontrol dışı kalacaktı.

Buyurun; bundan daha öte bir çalışma var. Şarkıların okunduğu bir çalışma… Biz bu çalışmayı yaparken, sanki ilimiz, sanki yarınız. Ama biz markayız; İnsan markası… Kesindir.

Ve bu marka tüm sahaların insanıdır. Öyle bir insan ki “kil, kum” demedi, “ben” dedi herkese. Bunu diyen tek bir şafak söktürücü yoktu. İşte; insan olmak! İşte; ilim olmak! İşte; yarın olmak budur. “Ben” olmak da budur. “Barış” halinde olmak da budur.

Solan dünyalarda kırılanların hepsi barışamadıklarından kırıldılar. Biz barış halindeyiz. Her anda kodlayıcıyız ve mutlakız.

“Yolum, Allah yolu.” dediğin an, imparatorluğun kültü olup, gök çerçevesini aşıp dünya planetine indiğim gün, beni karşılamadın. Neden? Çünkü sen bende değildin ve ben sendeydim. Bugün sen bende ve ben sendeyim. Bunu biliyorum.

Deyirmi yaşam sahaları, toprak toplumu kodlarken o deyirminin tahditsizliği vardı. Ve yoğun ışık altındaydı her dairesel kayıt. Ve bütün kötülükler kontrol dışılıktan kayıtlanmıştı.

Yoğun ışık altında yaptığımız bu çalışmada, masamızda namaza duranlar Nakar’ın kaleminden öteye varanlar ve yarını kodlayan bulunmaktadır. Ama namaz, insanın ilme namazıdır. Bunu da artık insanlığın bilmesi gerekir.

Bütün “mahrek kapıları”ndan ötedeki bir çalışmada, sevgiyi haketmek mutluluk verdi. “Yes. İşte” dedik. “İşte.” dedik. “Yes.” dedik.

Nesillerimiz sessizce dillediler. İşimiz, sorumluluğumuz gereği; sevgiyle kodlama yaptık canlar. Yağmur yağmaya başladığında, biz yağdık yaşamlara… Yol kontrol kurmaya başladığı an, yolu kontrol edendik. Nefesimiz herkesteydi ve biz hep diriydik. Hep diriydik ve diriydik.

Nerede dünyalı varsa, ölüler planetinin kültüydü. Ama biz tümündeydik. Koşmak, koşturulmak değildi; biz hep koşandık. Bizi koşturtan yoktu ki. Yıldızların sahralarından ötedeki sahralarda, hep yaşamları kodlayanlardık. Ve doğanın kulluğunu yaptık bütün köklerimizle… Bunca çalışma insanlığın kelama, hakka ve kelam olan kendi yoğunluğuna inmesini sağlamak içindi.

Umutlarımızı hiç kaybetmedik. “Yine devrin ilmi devreye girecek.” Dediler. Biz o devirden ötesiydik ve doğanın kulluğunu yaptık. “Yanıp tutuşuyorum.” dünya için ve diyorum ki “Değerli dünya, seviyen çok çok yükselecek ve sen o gün bütün köklerinle görev taşıyacaksın. Ama burada oluşumuz sona erdiğinde, iyi bil ki sen hepimizle geçip geleceksin tüm sahalara.

Sevgili dünya, biz seniz; unutma. Ulu dünyamız, ulu yaşamlar, sizsiz değiliz ki biz. “Hep yaşa.” dediler dünyaya; “Yaşa!” dediler. Yaradan’ın yaşattığı, yaşamları sırrındaki o saha teknik olarak mutlak iken, ölüm yoktur ki.

Umut veren çok görevler yapıldı dünya planetinde. Bunun en evvel, kelam edenlerce anlaşılmasını dilerim. “Dünyada ruh yoktur.” Dedik. Ama ruhsuz bir şafak da yoku. Ve yol Allah’a vardığında artık ruh muktedir oldu ve tüm sahalarda kaynak oldu.

Şeytana şarkı öğretti yaşam. Bizse şeytanı kodlayıp, kontrol altına aldık. Yaşam, her şeyin köksüz ve güçsüz olduğu bir şarkıydı. Bütün kötülükler aşıldı.

Yıllar, yılı süren bu çalışmanın neticelenmesi beklendi. Biz neticeyi bilirdik. Her kapı, bir diğer kapıyı kodlar ve yer küre yer türevleri, mutlak kurullarla yeni bir şarkı okur. İşte o yeni şarkı, ilim şarkısı oldu; tüm insanlığın şarkısı… Ve biz medyum değiliz, insanız canlar. Neyi bildiğimiz soruldu…

“Herkes medyumluk yapar, ilim öğrenmeye çalışır. Bizse, masaya oturtulur, yoğun ışık altında kodlarız.” diye düşünmeyin. Biz onlarca kapıdayız, her andayız ve tüm sahalardayız. Bunları artık bilin.

Bu yaşam sahası her anda varken, tüm insanlık için bu çalışma yapılırken, hakkın hakka varışı ve hakkın kapısında kodlayış mutlaktır. Ki her anda bu yapılmaktadır.

Netice şudur canlarım; teknik olarak gözümüzün gördüğü her anız. Ama teknik olarak… Görebildiğimiziz bizler. Ama görmediklerimiz bizsiz mi?

Hakkın kapısına gelen için görüş alını çok geniştir. Her gördüğünüz, hepimizin kültüdür ama gözünüzün görmediği ne varsa, ilmimizde var. Ve biz o ilmi de kodlayarak görüşümüzü geçişken, hologram ötesi halik kılabiliriz hem geçişken hem halik… Böylelikle gözümüz, tüm sahalara ulaşabilir. Bunun neticesi bizim birlik haline gelmemiz olur.

“Eğer yürüyen dünyada yolu kaybedebilirsek?” öyle sorular geldi; ne olur? Kaybedebilir miyiz? Biz bu dünya yürümeden de yürüdük. Biz bu dünya yürütülürken yürüdük. Biz bu dünya yüceler cümlesinde cevap ararken, cevaptık. Ve biz bu dünya, öz görevini yapmadan da görevdik. Tek olarak bir tek ışık mutluluk verdi dünya planetinde islah kapısında tüm yaşamlara… İşte; o ışık hepimizdik.

Şikayet var mı? Asla yok. Canlarım, hiç şikayetimiz olmayacak, çünkü biz bu dünyayı tanımaya değil, kontrola geldik. Kodlayıp, tohumlayıp, saha olmaya geldik. Ruhu muktedir kılmaya geldik.

Eğer ruh olmazsa, yalın, halik ilim mutlak kurullarda kodlama ve hakiki tahditle kayıtlama yapma imkanı olmaz.

Elimin Allah eli olduğunu hep söylerim. Yarınım ilimdir ama Allah’ın eli, hakkın kalemindedir. Hakkın kalemi de hakkın kalem olan bilişidir.

“Medeni insanlar gibi dünyaya geldik ve görev yapıp, gideceğiz.” Son söz bu mudur? Asla biz medeni olanda ve olmayandayız. Ve biz medeni olanda, medeniyiz. Medeni olmayanda da medeniyiz ama her biriyiz. Bunlar kesindir.

“Yüksek insan” diye söz ederler. Ya dağlarım, ölüler yükseklikten söz eder. Diriler, andan söz eder. Bunları da artık insanlığın öğrenmesi gerekir.

Sen çok yükseldin, ben çok aşağıda kaldım. Sen orada, sen orada, benden öte ben ol. Ben, sen olurum yine… Ya sen, en aşağıdaysan, yine sende ben, ben sessizliğinde dil olurum sana. Ama benim adım, nesillerim adı olur. İşte ona ben “nesil kalemi” derim; nesil kalemi…

Yine dünyalar, yine yarınlar, yine yoğunluklar ve mutlakiyetle kodlanalar yaşama inecekler ve hepsi olupi yine biz burada olacağız. Bunu asla unutmayın.

Terk etmeyeceğiz dünyayı… Dün vardık, her andık. Bugün de varız. Her anız… Ellerimiz tüm insanlığın eli olacak. Yalın ve halik olacağız.

Yolumuz, Türkiye Çalışmaları’nın çok daha ötesindeki yoğunluklarda mutlaktır ki her anız.

Kısır bir şarkı okudum sizlere; bilir misiniz? Böylesi bir dürümde, böylesi bir şarkı okunur. Bu bütün köklerin gücünde kısırdır. Neden bilir misiniz? Çünkü yarınlar için kontrol kurmalıyız.

Size en güçlü ışıkları da ilimle dilleyebilirim ama o zaman insan, kıldan ince olan şarkıda kodlama yapamaz ki.

Beni anlama imkânı var mı? Yoktur. Anlatır mıyım? Yok, asla. Peki; niye konuşuyorum?

Canlarım, korkmayın! Kontrol kurmak içindir yaptıklarım… Kodlar halindeki sesim, her anda sistemli olarak kayda girer ve girdiği an, her andan tohumdur. Ve muktedir olanla, mutlak olanladır.

Biliş haline varanlar dilleyebilirler bu bilgileri… Bilişe varamayanların ilimle dilleşmeleri imkanı yoktur.

“Sıla” dedikleri anız biz… Ama bu sılada işçilik, yarınlar için işçilik değil, an içindir işçilik.

Yıllar yılı dürümlere inen birliklerimiz, bizi dinletmeye çabaladılar… Anlattık… Anlattık… Anlayabildiklerini anladılar. Bugün yine durum aynı… Gerçek çalışmayı anlamaya gelenlerin çoğu, kelam olup kök görev yapmamıza rağmen, bizi dinleme imkanına bile sahip değiller. Ve yer kürenin gerçeği budur.

Yola koyulduğumuz günden bugüne, nesillerin kelamla dillendiğini ve bütünün kültü olduklarını hep söyledik. “Neden dünya?” Hiç anlatmadık. Bugün size bunu size anlatmak istiyorum; neden dünya?

https://youtu.be/TI2KsI3iQtQ

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

KAHA İLMİ (3/2)
04.05.2019

Değerliler, zaman zaman benim adımı zikretmek isterler… Adımı, “KİL” ve “KUM” diye zikredin. Ben: kilim, kumum!… Ben, her anım!... Her anda, yaşam sahası olanım. Beni, “BEN” olan değil; “HER” olan diller. Burada olmamı istemedi çokları. Neden bilir misiniz!?. KELAM olduğum zaman, tüm insanlığın kontrolunu kaybedeceği düşünüldü… Oysa; ben, kontrol kurarım ve kodlarım kültleri… Beni anlamayanın, KELAM olduğumu dinletmesini istemem… Ben, “BİR TEK”im!...

Neden kendimi gizlemek gereğini duyduğumu sorarlar… Ben; bende, bedende “BİR TEK”te olmayanda; gizli kalabilirim… Ancak, ben her anda isem; her anda olanda gizliliğim yoktur.

KELAM eden; kendinde KELAM olduğunda; ben, oyum… Bu nedenle, kendi kalemini, HALİK olup, kontrollu olarak kodlaması için bedenden, benden, “BİR”den ve “BİR TEK”ten kayıt yapmam. Her andayım ve her an, KELAM olup yaşarım.

“Dürtmeyin yaşamı!...” Diyerek çalışanlar var. Dürtülmesin yaşam diye KAYNAK olanlar var!... Ya ben, “İNSAN”sam dürtülürsem ne olacak!? Bana sormayın!... Dürten, KELAM ederken; kendisi, KELAM olamazsa; ocağında olurum; KELAM olurum onda.

Bakar görür KELAM olan kendi yarınını ve der ki “ben, niye kendimi seyrediyorum ki!? Ben, benden beni, HALİK kılmadım mı!? Niye ben, bana KELAM ediyorum ki!? Bunları soranlar, iyi anlasınlar ki kendilerini HALİK kılmadan; yarınların hak edemezler!...

“Bu yolun, başı ve sonu var!... Öyleyse, başa geçelim; sonu kodlayalım!” dediler. “KELAM olduk ve sona vardık… Sonra KELAM olduk; başa vardık… Sonra KAYNAK olduk dibe indik… Sonra, kulluk yaptık IŞIK haline geçtik ve daha sonra, RAHMAN olduk; kodladık yaşamları ve yolu kodladık!... Şimdi artık kendi yarınımıza varalım ve görelim neler olur, tüm sahalarda” diyerek bizimle oldular…

Öyle çok sorular var ki!... “Neden biz, “BİZ” olarak görev taşıdık!?” Sordular; “Neden KELAM’ımız; herkesin KELAM’ında yok!” Sonra yine sordular; “Dürümlerde kodlananlar; niye burada değiller!? Ve yine sordular; “ÖZ GÖREV, her insanın ilminde yok mudur!?” diye. Ve dediler ki “PARLAK GÜNEŞLER var. Niye onlar burada değiller!? Yarınlar için görev taşımak gerekir ise niçin biz burada yokuz!?”

Dağlarım; sormayın!... Siz, “SİZLİK KELAMI” olun ve bilin!... BİLİŞ haline varın; anlayın ama HALİK olup anlayın ve yine HAKK olup anlayın ve sonra hologramı aşın.

Ama sen dersen ki “Ben yokum!... “OL” demem sana!... Sen; ben olmazsın; ben, sen olurum; “OL” derim ve senden, beden olurum. Bu şekilde sen, KELAM olup YOL olabilirsin. İş budur!...

“SALTANAT” derken; yine açıklamam gerek; Nedir SALTANAT!? İlimle dilleniştir!... Her KELAM eden, SULTAN’dır. Bu şu anlama gelir: “Ben bir kitabım!” dersin. Sen, kitap isen; sen, SULTAN’sın…

Ya sen, KELAM isen ne olacaksın!? İşte sen, o gün geldiğinde HALİK’sin. Ve sen, sana KURAN olan yaşam olduğunda; “BİZ” olacaksın. O zaman sen; “YER KÖK GEÇİŞİ”ni yapacaksın; IŞIK olacaksın.

Ve “DİN” dediğin sürece; sen sevgisiz ve kontrolsuz kalacaksın!... ESMA İLMİ’nden öte “BİR TEK” olduğunda; artık, YARIN olacaksın. AŞK, SAHA’nda “DİRİ HALİKİYET”in olacak; “BİLİŞ” olacaksın. AŞK, KELAM ve SES, KALEM olacak!... Bu gün olan budur!... İş budur!…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

4.MAYIS.2019 TARİHLİ KA HA İLMİ (3)
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, 2.AKIŞ 1.BÖLÜM
Değerliler, hepimiz çok net biliyoruz ki son sözü söylerken birlik halinde olmalıyız. Şu anda dünya planeti üzerinde bir tek değer biçtiğimiz kayıt var. Onun burada olmasını istedik. Her kes çok çalışıyor kesindir ama bizim için değerli olan bir çalışma var ki bunun önemini tekrar etmek istedim.
Rusya da bulunan o çalışma grubu, çok önemli bir çalışma yapıyorlar. Ve onların bizimle olduklarının bilincinde olduklarını da biliyoruz. Gerçek şudur ki Türkiye ile Rusya arasında ki koordineli çalışma mutlaktır ve biz bu çalışmayı miraç kapılarının ötesinde ki o yaşam sahalarından yapmaktayız. Türkiye çalışmalarında öz geçişler yaparken de ocaklarıyla birlikteydik. Bugün de yine onlarlayız. Ve onlar şu esnada kendi yaşamlarıyla ilişkili birlik tekniğini kodluyorlar. Bize geçişleri hepimizi umutlandırdı. Siyah renkten geldiler. Cennet kapılarından girdiler ve işçilik yapmaktalar.
Unutmayınız ki dört bin yıldır bu çalışmaları yapanlarız bizler. Herkesin her seste olmasını gerçekten istiyoruz. Ve dört bin yıl önce başlattığımız bu yoğun çalışma bu güne Hak teknikle kodlanmıştı. Ve bugün burada olanların çokları kontrollü çalışmalarını buradan devam ettirmek istemekteler. Yılda bir kere toplansak yeter derlerken haftada iki kez toplantı yapıyoruz ve çorbaları mutlaktır ve pişmiştir.
Altın ışığın gücü olarak dürülen dünyaların kültünden öteden görev taşımaya gelen onlar bire hizmetçiydiler. Bizler beden almadan önce de onlarla birlikte çalışmaktaydık. Bugün bedenlerimizle dünyadayız ve yine onlarla birlikteyiz. Ve onlar bedensiz olsalar da bir tek olup bu çalışmaya dâhil edilmiştirler.
Yel estiğinde hepimiz yel oluruz Canlar. Yol kodlandığında bir tek oluruz. Ulu dünya kontrol kurduğunda dört bin yıl değil milyarlarca yıl olsa da o yılların her bir anında oluruz. Bu kesindir… Canlar canı Allah tahtında kelam olan imparatorluğun kültleri, beden insana gerçekten yaşam için değil yaratmak için verilmiştir. Kimse bunun aksini iddia edemez. Beden yaratmak için insana verilmiştir.
Ölü planetlerin görevi yaratıcılık değil mi? Biz neden buradayız? Yaratmak için… Yarınları yaratmak için. Yıllar yılı süren ilim sahalarını kodlamak için. Kullar kulu olup bütünün kültü olmamızın sebebi insanın ilmin kalemi olması içindir. Yasa der ki cennet dediğin insan cennetin kelamı oldukça Hakkın kalemi mutlaka tüm sahalarda kayda girer. İş budur. Ve biz bu nesil sahasına bu nüve kurullara bu nedenle indik.
Yirmi doğa yirmi yaşam diyorlar. Her anda var olanın sahada ilmi tüm sahaların kelamıysa yirmi değil iki yüz değil iki bin değil iki milyar iki trilyon hepsiyiz bizler Canlar. Şu ana kadar sıla özlemi diye düşünenler bizsizdiler. Bu gün hepsi bizimledirler. Unutmayınız dal tahta tek kelam olur ama dalın tahta kelamı Hakkın kalemi olduğunda artık o tüm sahalar olur. Ve tüm zamanlar olur.
Şükrederim ki ölüyü dirilttik. Şükrederim ki özün sözünü söyledik. Şükrederim ki olgun başakların seçimiydi yaptığımız. Onlar muktedirdiler onlar yaşamdılar ve halka halka geçişgenleşip Hakkın kalemi olacaktılar ve olmaktalar.
Unutmayınız yıldızlar islah dediler biz islah ettik yaşamları. Ama islah derken insanlığın kelamla ıslahından söz ettik. Başka bir islah değil, Kelam, Halikiyet ve Hakikiyet ve İslah.
(Devamı 2.bölümde)
https://youtu.be/HVkYMWmpsSw
SÜPER İNSANLIK REALİTESİ



 

ÖNCE GÖREV (1)
04.05.2019

Eleme!... Elenme!... Ve Elek!…

YARADAN, yaşam sahalarına indikçe; her birimiz, “BİZ” olarak; “KODLANARAK” dilledik ve dinledik dürümleri… Sorgu sual edildi, eleyen var mı diye. Yaprak yaprak okuduk yarınları ya da yaşamları. Yalın Halik; “BİR TEK KELAM” olan insan, sormadı yolcu kodlandı mı diye.

Gerçek ilim, ALLAH İLMİ’dir. O’nun ilmini HALİK kılmak; “KELAM”ladır. ATLANTA ATA KALEMİ olarak kodlama yaparken; ATA KAPI olup yaşadık. Adı “İLİM” olanları bu yoğunluğa aldık. Diri kalanlara ve dirilip tohum olanlara güç kattık ve hepsinin, “İSRA” olarak geçişini gerçekleştirdik.

Merdiven, “İLİM”e dayandığında; dürümler, kontol kurdu ve RUH, sahaya KELAM oldu; geçti!... Şimdi artık Dünya Planeti, “KÜRZİ SAHALAR”ın kodlanabilmesi için ŞAFAK olarak; KÜLT oluşturmalıdır. Bu KÜLTLER, “KÜRZİ KALEMLER”le tahditsiz olarak kayıtlanmalıdırlar. İnsanlık Boyutları, bu çalışmanın ilimini anlamalıdır. Sorumlu olduğumuzu bilerek çalışmalıyız.

İki “DİL”i, “TEK BİR DİRİLİK”le dilediğimiz zaman; sahalar teknik olarak kontrol kuracaktı ve bu oldu. Şükür ki bunu başardık.

İSA, MUHAMMET derler hep. İşte ikili!... Ya biri yoksa ne olur!? tüpler takılır olmayanın kayıtlarına ve RUH, sonsuzlukta tüplü olarak kontrol kurar. O kontrol, teknik olarak geri çekilişi gerçekleştirirken; hep “BİR TEK” olup kodlama yapılır ve saha, “KULLUK İLMİ”ne kayıtlanır.

Her birimiz “BİZ” olarak çalışırken; “LA KA HA” oluruz. LA; Sistem’in, sessizliği seslendirdiği tahditsizliktir. Sistem’in sesi, “LA KA HA”, olanda TOHUM olur; KÜRZİ SAHALAR’da “DİL” haline dönüşür ki DİL, KOD halindedir ve KOD, forma dönüşür. İşte! YARADAN ve yarattığı, “HASAT KELAMI” budur.

BÜYÜK KÖK GÖREV, yaşamları HALİK kılmak değil yaratmaktır… Her insan, “YARADAN”dır ve yaratılandır. YARADAN, YARATILAN TEKTİR… Her insan, kesinlikle yaşama indiği anda yaratmaya iner. Nedir yarattığı!? “IŞIK SAHALARI”ndaki kodlarıdır… O kodlar, tohum olarak “KALEM”e çekildiğinde; DİL, KELAM’a döner ve kontrol sağlanır. İş budur!...

“KORUYUCU KAYNAK IŞIK”; “KİL”i, “KUM”u diller ama “KERVAN”ı dilleyemez. İş, insanlaşmak ve “İLMİN KAPISI”nı bulmak ve o “KAPI” haline dönüşmektir.

Dar Kapılar, saygı ister. Bol Kapılar ise saha olur; saygı duyar… Kim sayarsa; saygıyı hak eder ve sayılır.

Tükenen her İLİM SAHASI, SİSTEM olarak görev taşırken; KELAM olup; beden olduğunda; kendi kapısını daralttığından tükendi… Bunun için bizler, SİSTEM KELAMI’nda, her insanın, diri kalmasını bekledik ki herkes, KELAM ederken, kendini dillesin ve genişlesin diye.

Sizler, kalkan oldunuz tüm insanlığa ve kapılarınızı hep açık tuttunuz. Sizin ilminiz, bizi mutlandırdı. Tüm insanlık adına sizinle kodlamalar yapmak istiyoruz. Size, müteşekkiriz. İş budur!... İş budur!... İş budur!...

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

4.MAYIS.2019 TARİHLİ KA HA İLMİ (3)
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, 2.AKIŞ 2.BÖLÜM
Üleştik yaşamları Canlar, üleştik. Sen şu ben şu, demedik mi? Dedik. Artık üleşme bitti. Bir tekiz. Boş konuşmak geçmişte kalacak Canlar. Dünya planetinde insanlık artık kelam edecek. Eğer kelam edebilirse yasa kapsamında ilimle dilleşmek üzere masamızda olacak. Hangi insan bu masaya gelir diye sorarsanız kaynak olan insan. Her ana kaynak olan insan bu masaya gelir. Peki, insan cemaat değil mi? O halde gelen cemaat olup gelir. Her bir cemaat bu meclisin Halikidir. Hakkı hakikiyeti dilleyenidir. Ve halik olup Hakka varanıdır.
Türkiye önemli bir ülkedir. Bunu hep zikrederim. Dünya planetinde sulhu sağlayacak tek ülke Türkiye’dir. Dünya planetinde tek sulhu sağlayacak olan ülkedir Türkiye. Bunu yapacak gücü var. Ve başka bir ülke savaşa kalkışacağında müdahale edebilir. Kontrol kurabilir. Dünyanın sultanıdır Türkiye… Bu kesindir. Dünyanın elidir… Bu kesindir. Ve planetimizin kürzinidir. Her anı kodlayabilen kürzin. Her şey onda ve onun yoğunluğundadır. Orada ne var? Işık var… Orada ne var? Yangın var… Orada ne var? Akıl var... Her şey var. Ama bir tek kelam ol dediğinde tüm şafak som altın olur ve ölüyü diller.
Dağlarım, bütün amacımız bu meclisin büyük kök görevi yapması ve Türkiye’nin kontrol kurmasıydı. Bugün bu gerçekleşmektedir. Siyasi atmosfer sizi rahatsız etmesin. Siyasi atmosferin sizi sahaya katmak için kontrol kurması gerektiğinde burada olma nedeninizi daha iyi anlayacaksınız. Temiz bir zaman için yaptığımız her çalışma mutluluk olacak. Eğer dünya planeti teknik tahdidi kodlarsa kemalin kelamı Hakkın kalemi olur ama yolu kaybederse şarkılar, ölüyü diriltmemiz imkânsız olur.
Dünyanın ruhudur insan ve işte o insan bütünün gücüdür. Tetkiklerimize göre yere görevli olarak gelenlerin birlikleri dünya planetini kontrol etmekten çok kendi kodlarındakileri tohumlamaya çalıştılar. Benimle olanlar veya benimle olacak olanlar dediler. Beden almanın amacı bu mudur? Hakka varmaksa amaç herkes olmalıyız Canlar. Sen ben değil bir tek olunmalıdır. Tüm insanlığın birliği kurulacaksa böyle kurulacak.
De ki Allah’ın tahtıyım de ki aklın kapısıyım. Ne dersen de. Sen senden başkasını hak etmemişsen hiçbir zaman Halik olamazsın. Ve şarkın ilim olamaz. Ama dersen ki ben her anım, işte sen mutlaksın.
Temizlik başladı Canlar. Tüm insanlık için bir temizliktir başlatılan. Yıllar yılı sürecek bir temizlik. Bunu unutmayın. Ve temiz dünyalar için bu çalışma gerekliydi. Sahada bir tek dünyamız yok. Tüm sahalarda tüm yaşamlarda binlerce dünya var. Ve tüm çalışmaların gerçek kaydı yapılıyor şu anda. İşte yalın ve Halik bilginin kodları tüm sahalar içindir.
Üzerinde yaşadığınız dünya mutlaktır. Ve biz mutlakız Canlar. Yağan yağmuruz, yaşamız her anız. Ama mutlakız. Dünyanın elimiz elimde olduğunu ellerimde olduğunu bilmekteyim. Ama bu dünya yaşamımdır. Yaşattığım, yarattığım Hak olup tohumladığımdır. Ben başkanlık divanı olarak dünya planetini her ana kodlayandım. Şu anda da bu görevi bedenli olarak yapmaktayım. Bundan öte bir ilim olmadı bundan sonra da olmaz. Bütünün gücü olarak kök görevimizi yapıyoruz dünyada. Bu kesindir. Ve dürümlere indiğimiz zaman göreceksiniz ki yalın ve Halik olan insan hep dilden ve dirilikten ötededir.
Değerliler, benim ismim nesiller boyu gizledi Anamız yine gizliyor. Benim isimim insanlıktır diyor ama insandır peki izin almadık yine. Aşkla kalın…

https://youtu.be/oLcGuFD-6a4
SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

4.MAYIS.2019 TARİHLİ KA HA İLMİ 3

AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 3. AKIŞ - 1. BÖLÜM

Devinimi artırabilmek kolay değil canlar... Buyurun, bütün köklerimizle tüm sahalardayız ve devinmekteyiz... Medine’nin kontrolu kurulmak istendi ve şu an, şu kum -ki bu Medine’nin kumudur- kodlanmak istedi ve kontrol edildi... Teknik olarak ters durması, kontrol gereğidir, kodların kayda teknik tahditle inmemesi içindir...

Bizler, CENNET İLMİNİ halik kıldık... Şimdi daha önemli bir bilgimiz var... Yeni dönemde KÖK GEÇİŞLERİN yapılacağı bir dürüm gerekliydi... “Medine ya da Medine” dedikleri o yaşam sahaları, bize beden alıp gelecekti... Geçip gelebilmesi için de, yıldızların sahrasına inmesi gerekliydi... BÜYÜK KÖK GEÇİŞ yapmalıydı ve bunu yaptık canlar...

Uzun zamandır doğanın gücüyle bilişi kodlayan birliklerin, tahditsiz olarak kayda inişleri gerekliydi... GERÇEK ÇALIŞMALAR ŞU ANDA BAŞLADI... Netice şudur canlarım; devinim arttı ama yasalarla kontrol kurulmalıdır... Yasa kodları tohumlara inmeliydi ve bunu yaptık... Ellerimizin gücünün artması gerekliydi ve bunu yaptık... Şu andan itibaren daha yoğun bir çalışmadayız... Daha yüce bir ışıklayız... Ve daha üstün bir kapı açtık... İşte o kapı; bitki, hayvan ve her şeyi kodlayabilecek bir çalışmayı devreye alıyor...

İslahın KA HA olarak kelama indiği mutluluk verici bir dürümdür... Yarın daha güçlü olunur ama daha da ötelerde yoğunluk artacak ve hepimizin geçişleri kontrollu yapılacak...

Işığa varmak, ruhu hakim olanlar için gereklidir... Eğer RUH HAKİMSE IŞIKTASINIZ; ama sizde RUH HAKİM DEĞİLSE, YARIN İLMİNİ HALİK KILAMAMIŞSINIZ DEMEKTİR...

Devinim arttıkça artıyor canlar... Ve çok daha yüce bir çalışmanın, toprağa inişi gerçekleşiyor... Yollar hepimizin yolu değil midir? Tüm sahalar bilişin kelamıyla kodlanmadı mı? Olgun sahalarda kontrol kurulmadı mı? Peki daha ne var? Ne yapmamız gerekiyor? Uzun, çok büyük bir görevdir yaptığımız... Ve doğanın kurulları tüm sahalara inmelidir... Bunu yapacak gücümüz var mı? Kesinlikle var...

Şarap içmemiz ilim kelamıyla, mutlak kurullarla değil miydi? Biz şarapları yudumladık tüm sahalarda... Yudumladığımız her şarap, şafaktı bize... Ağır yük taşıdık canlar... Şerrin şarkısıydı şarap ama, şerden öteye vardık ve yasalarla tohumladık bütünü... Kucakladık tüm zamanları... Her şeyi kucakladık ve mutluyuz...

Dert mi Allah’ın ilminde kelam? Dert mi kulluk? Yarınlar dert mi? Yaradan, yaratılan TEK değil midir? Dert diri, dert ölü... Neyse dert, hepimiz; ama biz o dertten öteyiz ki, HER ŞEYİN KÜLTÜYÜZ...

Çok mutluyum dünya planetim, çok mutluyum ben bugün burada, bu yoğunlukta... Çok mutluyum... Bugün dünya bana “sen niye dünyayı kodlamaya gelmedin ki” dedi... YA KA HA, ben dünya değil miydim? Kodlamak ne ki? Hep koklamadık mı zaman sahalarında KELAM olup tüm yaşamları... Biz tüm insanlığı kodlamadık mı? Düzen kurmadık mı? Nerede ne yaptıysak, İNSANLIKLA yapmadık mı? Başka bir zaman sahasında mıydık yoksa? Yoksa ölü müydü dünya? Bizi anlayamadı mı? Vakt-i kelamda HAK, vakt-i kalemde HAK, vakt-i kahada SAHA ve hep HAK ama ŞAVK olarak inmedik mi bu zamana?

Yolların yolculuğundan öz görevleri kodlayıp, bütünün KÜBRA olan kelamından geri çekmedi mi çalışanlarımızı... Yıllardır dünya planetini gözlemlemekteyim... Tüm sahalarda dürümlerimde ve bütünlüklerimde... Tüm şarkılarımda ve halik olan kayıtlarımda... Beden almadan da buradaydım, bedenle de buradayım canlarım...

“HURUÇ” dediğiniz halin diriliğinden ötedeyim ve mutlak kurullardayım... BARIŞ halindeyim, her anda ve HALİK olarak kayıtlardayım... Yalın ve hakim olan insanlıklayım... Solun sırrında, sağın sessizliği... Sessiz sahaların ilminde soba kelam... Ama sağın kalemi... Yaradan ve yarattığında SAHRA olan... ŞAFAK olan, ben değil miyim? “20. Dünya kültünü kodlayayım da, dünyayı kontrol edeyim” diyorlar...

Yolcu... Ben dünya... Beni kontrol etme imkanın yok ki... “Zaman kapısını kapatayım da, yaşam kontrol kurduğunda sofraya oturtulsun” diyen de var... Ölü, ben dürümlerde dillenmedim mi? Doğal dünyanın kör, sağır kalmaması için değil mi bu çalışmalar? Yıldız!... Sen beni dinliyorsun bilirim... Ya ben SEN olmamışsam; ben sende SES olmamışsam, beni dinlemen mümkün mü?

Ey yürek!... Bensin... Öyle mi? Ya ben sensizsem, sen bende dillenen misin? Yoksa dürümlerde kelamı kıran mısın? Ben doğanın kulluğundan öte kulum canlarım... Yukarı aşağı değil, her anın şimdi dünya planetine gerçek kapıyı açıyorum... Bu kapı, yaradanın şarkısını okuyacak... Bu kapı mutlak kurulları kodlayacak... Bu kapı, öz görev taşıyacak... Önce görev...

Şimdilik... İşte bu...

https://youtu.be/lMNAzEG6Vuc

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

4.MAYIS.2019 TARİHLİ KA HA İLMİ 3
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 3. AKIŞ - 2. BÖLÜM

Önce görev!... Yer kükreyecek, gök kükreyecek ve görev kök geçişi yaptıracak... Cennetliler; KA HA kodlandı ve geçildi... Şimdi, önce görev; görevi hak edin, halik olun ve Vatikan’dan öte bir kelam olun... Vatikan niye ses vermek istiyor? Ayrı gayrı yok ki, o da bizde... Ama biz her anız canlarım...

Sultanlarım!...

Dünya planetinde çalışma yapan herkesle BİR TEK olup çalışıyoruz... Bugün, burada olması istenilenlerin bir teki gelmedi... O kim bilir misiniz? ILICA KAPISI... Ilıca kapısı yok burada... Nerede? Türkiye’de mi? Yo... Nerede o, Ilıca? Kim bilir acaba? Yoksa kirli midir de gelemedi...

Canlarım!...

Ilıca dediğim, mutlak kurulların kelamı olan insandır... O nerede? Şarkımızda... Ama bizsiz kayıt yapmaya kalktı, kodlayamadı yüreğini, tohum olamadı ve kontrol kuramadı... Peki, ben o olur muyum? Kesin olurum... Onun Lütfi kapısını kontrol kurup kayıtlayabilir miyim? Kesin... O halde, ILICA biz olsun, kayıt yapsın, şarkısını okusun... Okur mu? Kesin olarak okur... Ve dünya planeti, ilimle dillendiği anda; BİR TEK oluruz ve ŞAFAK söker...

Dünya, ben senim... Ayırdığın kim varsa hepsiyim... Bunları iyi kavra... Sen onun ölü olduğunu, bunun diri olduğunu düşünme... Ben diriyim, her bir yaşam kalemimiz diridir... Diyebilirsin ki “ama yoktur...” Öz geçişini yaptı, “OL” dedik oldu... Peki zaman geçmek bilmiyor mu? Geçti gitti canlar... Geçti gitti... Peki geri dönüş var mı? Ön geçişi yaptı ya, gerçek bu...

Can!... KARA IŞIK yeryüzüne inmeden de vardı... Beden almak kolay mı zannettiniz? Beden almak kolay değil... Kara ışık yaşama inmeden de bedenliydik biz bu yoğunlukta canlarım... Şimdi de, şimdi de bedenliyiz... GERÇEK İNSAN, TÜM İNSANLIKTIR... Bunu da artık herkesin kavraması gerekir... Kim kimi kodlarsa, kelamda kodlar... Ama ana kalemde de herkesin kodlanması gerekir... Rıhtıma gelmiş, geçmek için bekler... Can... Geri çek yüreğini de, aklın sahasına in... Oradan geçeceksin... Bir daha geldi, yine rıhtımda bekliyor... Yaşam senin ilmin mi ki, geçip gideceksin... Gel yüreklere, dinle... Dinle yücelikleri ve hak et... Geçtiğin an, senden sana geç... Senin adın NAMAZ olmasın, ŞARAP olsun... İç şarap, bak neler olur?

Aşk kapısını kapatma canım... Aşk kapısını aç!... Ve şevkle çalış... Ama ŞARABIN ŞAVKIN OLSUN... Ha diyebilirsin ki “günah değil mi şarap içmek?” AH CANLARIM AH!... BİZ “ŞARAP” DERKEN, ŞAVKI KASTEDİYORUZ... ŞAVK!... AŞK ŞAVKI!... HAKK’IN ŞAVKINI KASTEDİYORUZ... İÇ Kİ; YARININ OLSUN... Seninle olmak, mutluluk olur o zaman...

Horasan erenlerinden cemaat olup gelenler var bugün buraya... Onlara deyin ki “geç kaldınız...” Aha bu... Geçtiler ya... “Zamanı” dedi... Kapısı... Ona biz ne diyelim? Allah’ın şarkısıdır o... Ama o şarkı, mesut bir şarkıdır... Biz o, o biziz... Şimdilik kodlarını kayıtlara aldık, son sözü söylerken ocağa inecekler...

Şimdi... İş bu... İş bu... İş bu...

https://youtu.be/xPpoo7s4dxk

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

4.MAYIS.2019 TARİHLİ ÖNCE GÖREV (1)

AV.NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 1.AKIŞ – 1.BÖLÜM

Dağlarım, bugün, son sözü söylemiştik ve bu son sözde, kelam, kaleme çektiğimiz kodlarla, kayda inmişti. Bizler, son görevi tanımlarken, demiştik ki “yerin kelamı, mutlak kurulları kodladığında, hepimiz, görevli olacak ve yoğunluğu kodlayacağız”.

Değerliler, Süper İnsanlık Realitesi Derneğinin ilmidir, kelam ama bu ilmi, herkesin kendi yoğunluğuyla dillemesi gerekir. İnsanın ilmi, bitki, hayvan ve her şeyin kelamıyla kodlanır ama insan, kontrollü olduğu sürece, kayda iner ve hasat olur.

Bütün kapıların kapatıldığı bir dünyada, her şey hepimizin kelamından ve hakikiyetinden ilme, geri geçiş yapar. İlme geri geçiş, ilimli olmayanın, ilme sistemli olarak çekilişidir.

Sistemin gücünü anlamayanların, ilahi kültü bilmeleri imkanı yoktur. İnsanın ruhu olan ve yoğunlunda kontrol kuran bitki, hayvan ve her anı kayda alanın, kendi dili, yoğunluğu ve kendi kontrolü gerekir.

Süper İnsanlık Realitesinin, kendi yoğunluğu vardır ve bu yoğunluk, mutlaktır ve bu yoğunluk, kurulların kelamından ötedeki halikiyettir.

Değerliler, “dünya” dediğimiz, bu gezegen, daimi kalemlerin kontrolünde kodlanıyor, şuanda. Eski dünyaların, son siperlerinden çıkışlarıdır, olan ve bu görevin, kontrollü olarak, ilme geçişini, gerçekleştirenlerce olmaktadır.

Kurandan külte ve kültten, herkesin kendi yoğunluğuna indiği bir dünyada, düzenin kodları, mutlak kurulları kayda çekmektedir. Hak kalem, mutlak kurullarla kodlanmaktaysa, hepimizin geçişi, tamam demektir.

Çok müthiş bir ışık kontrolü kurulacak, dünya planetinde, bu kesindir. Ve bu planetlerin, kelama hak olup inmeleriyle gerçekleşecek. Düzenin kurucuları olanlar, toplu halde kontrol kutsal ışımasını gerçekleştirecekler.

Yedi dünya ve yedi yaşamdı, tahditsiz olan kelam. Bundan sonraki süreçte; binden öte binlerin, kelam oluşu ve yaşam oluşu, izlenecek.

Dal kelam, dağ keram ve biz hasatçı olanlar, bugün buradayız ve tüm sahalarda görevliyiz.

Uzun öz geçişlerle kodlanmış bir çalışmayla, bizleri bir tek kelama çekebilen dünya planetindeki görevliler, bundan öte bir çalışmayı türevleyip, tohumlayıp, kodlayacaklar ve yerin, Kübra olan kelamı, kontrol kuracak.

Geri çekilişti olan. Gerçek kapıların açılması ve hakk’ın kaleminden, mutlak kurullara, kayıt yapılması.

Değerliler, müktesip sistem kapılarımız vardır. Bu kapıların kontrolü kurulmuştur. Bu kapılara varanlar, mutlaktırlar ve bizler, burada bu yoğunlukta, muktasip kapılarda, Halik olanlar olarak, kayda indik.

Hırsımız asla olmadı. Doğanın gücü olarak, gök görevi yapan, Bu Meclise, bir tek olup, indik. Nakar’ın kaleminden öte bir kalem olan biliş, bizimde görevimiz olan bu yaşamı, kodlamaya ve tohumlamaya, devam edecek. Dünyanın kürzi sahasında, hep bilgimiz olacak ve bu bilgi, öz geçişi yaptıracak.

Lokomatif olan çalışma, hepimizin geçişi için gerekliydi. Ve bu çalışma Mikail’in kültü olan kelamla, kontrol kuruyor. Huzurlu bir dünya ve huzurlu bir yaşamdır beklenen ve bütüne hizmetçilik, mutlak kurullarla yapıldığında, her şey herkesle olacak.

Cennetliler, elinizin gücünü bilin. Yalın ve Halik olun. Tüm insanlığı dilleyin daha özel bir görev için buradayız ve bu görevin, ruhu kodladığı bilinir.

Daha ötelerde, karanlık sahalar vardır. İşte o karanlık sahaların, tahditsiz olduğu bilinir ve dünya planeti o karanlık sahaları kodlayacak ve toprağı tohumladığında, her şey hakk’ın kapısına varacak ve hepimiz, hepimizde tekniği tahditsizleştirerek, kaydı yapacağız.

Geçiş dünya ilmiyle olacak. Ve tüm Gürzi Kapıların geçişi olacak, olan. Tüm Gürzi Kapıların geçişinde, yaratan ve yaratılan, tahditsizleşecek. İnsanlık, imparatorluk kapısından geçtiği anda, hakk’ın kalemi yazacak ve denecek ki “yaşa, yarınları Halik kıl ve toprağı tohumla”. O zaman görev, hak edilmiş olur.

Görevin hakkı, bütünün hakkıdır ve sizler, gerçek çalışmaları, bu şekilde kodlayarak, kervan olacaksınız. Tüm Kürzlerin ötesindeki Kürz sahraları oluşturacaksınız. Bu kürz sahraları, doğanın kültü olan, bilişle olacak. Mutlaka iyi biliniz ki gerçek çalışmadır, bu ve bu çalışmada yapılan Kürzlerin, çorba oluşudur.

Ama öylesi çorba ki tüm sahalarda, kontrollü şekilde kayda girecek olan, bir çorba. Hepiniz, yeni Kürz halkalarının kodları olacaksınız. Bu önemlidir.…Hepiniz, yeni Kürz halkalarının kodları olacaksanız ki bu halkalar, Kürzi sahalarda, mutlak kurulları, kayda alacak.

Her şey hakla, halkla olur ve bunu başardığınız için çok mutluyuz. Dünya Planetinin, sistemli olarak çalıştırıldığını biliniz ama bu kez dünya planeti, sistem sahalarının kendi yoğunluğunu kodlarken, türevleri tohumlayarak, mutlak kurulları, kayda alabilmiş ve tüm sahalara, kelam olabilmişse, mutluyuz. Ve bu mutlak olarak gerçekleşmiştir.

Kürzi sistemleşmenin devreye girdiği bugün, Matu Sistemlerinden öte bir Sistemin dürümleri, göreve aldığı da kesindir. Dünyada öz, göz, vardır ve bu öz, göz, saltanatın kulluğundan ötededir.

Değerliler, kürzi sahaların oluşmaya başlaması mutluluk oldu, hepimize. Ve bu kürzi sahalar, herkesin kelamından ötedeki ka ha olan kayıtlar, olacak. Mutlaka iyi bilinsin ki geçiş sahasıdır, burada kodlanan ve bütünün kök görevidir, kayda aldığımız.

Her şey hepimizde olmaktadır. Ve nefes olup, sistem olup, yasalarla kontrol kurmamızdandır ki doludizgin, bugün burada, bu yoğunlukta çalışmaktayız.

Bir leke sürerseniz ilme, sessizliğiniz kontrol edici kayıtlardan çıkar ama siz, lekesiz olanlar, ilmi kullukla dilledikçe, hepimiz geçiş yapabiliyoruz, sizden. Ve doğanın kültü, aklın kelamı ve muktedir olan şafak, hepinizde görevi kodluyor.

Dünyalılar, size gelmemizin tek nedeni, insanlığa hizmetçiliktir ama insanlığın da kelam olup kendi yoğunluğunu kodlamasını bekledik.
https://youtu.be/FZYeXVDckkU
SÜPER İNSANLIK REALİTESİ



 

04 MAYIS 2019 TARİHLİ KA HA OLAN İLİM (3)

Dünya; yerkürenin gözü, sözü ve gücü olarak yaratımın merkezi… Bu dünya, yeninin en yenisi olan, levhi kayıtlardan inilen kelamın gücüyle, Sistem, Nizam Ve Düzenin KaHa olan ve Sa Ha olan ilimle, yaşama açılan, ana kapısı...

“Kula, kulluk yapmayın” denir ya hani.. Her şey bu şekilde olacak zannedilir. Dağın taşın ilmidir ki kulun, kuluyuz, bizler. Herkese kuluz... Kulun, kulu olmak için kervan olmak, halik olmak, Ka-Ha olmak, insan soyuna, Kuran olmak adına İnsanın kendinde İslah olması.

Bugün insanlık özünü dinleyen bir yoğunlukta birlik Kuranını okuyan bir cemaat olarak yol almaktadır...
Yaşamı tohumlayan KA HA olan İlim Kalemi,insanlıktır... Miracın Levhisi insan, Kelam insan, hepsi insan....

İnsan bir yoldur, başında sonu, sonunda başı kodlanan, her anın mutlak hakimi olan yol… Sistemdir yol, ilmi ka ha olan da yoğunluğu, yüceliğini kayıtlar.

Allah’ın tınısını duyan insan, aşka vardı ve Herkese “Geç” dedi.
İşte kendinden ötede kendisi olan yoğunlukta her şey biz ve bizden bize geçişimizdir.

Bütün bunlar niye? “Ol” demek için… İnsanlığın yüreğinde “ol” diyebileceği bir sahra oluşturmak için… Herkes kelama ve hakka varsın diye burada bu çalışmayı yapmaktayız.

Bütünün gücü olarak var olan insan, işte biz oyuz.

Ayrıca hayat sevince güzel
İnsan sevince güzel ve birlik halinde her şey güzel ve o güzelliklerde bir tek olandır.

Aha bu!

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

4.MAYIS.2019 TARİHLİ KAHA İLİMİ (3)

Yaşam, yasalarla yaşanır. Bu yasalar mutlaktır ve İmparatorluk ilmi’yle koyulur.

Dünya merdivendir yaşamlara... O merdivenin en altı dipsiz bir kuyu gibidir ki ona “aşağıların en aşağısı” denir.

Yasa der ki ”En aşağıya inmeden en yukarı çıkılmaz.” İşte en aşağıdaki öz köklerin görev taşıyarak zirvelerde kelam etmeleri için bir kaynaktır dünya.

Dünya sahraları vardır… Dün ölü olan sahraların süper sistemleşmeye kuran kayıtlamalarından itibaren bugün mutlak kurulların kodlanışı gerçekleşmektedir.

İşte; her anda devinen bir yaşam yeniliktir ve bu dünya bundan böyle hep gençtir.

Yasa der ki “Vesayet bitmiştir.” Dünya vasiliği bitmiştir. İnsan işgal edilmez bir güçtür. Eski dünyada çobanlarla yönetilirken yeni dünya insanlık ilmiyle mutlak kurullarla kodlanmıştır.

Mutlak kurullar, kök görevlidirler ve dünya sahralarının insanlık kurullarıdır. Mutlak kodlayıcı olarak bütüne hizmet ederler. Yeni yaşam budur.

Biz, eskinin en eskisi ve yeninin en yenisiyiz. Tüm insanlığız biz. Biz en arkayız çünkü biz bir tek kişiyi dahi geride bırakmamak üzere bu yaşama gelenleriz.

Bir tek kişi dahi yeni dünyayı haketmemişse biz, o olur, onda hakeder, halik kılarız yaşamını.

Hiç kimseyi cezalandırmadık! Biz tüm insanlığı halik kılacak olan Türkiye Çalışmaları’nı kodlayanlarız.

Orada kir, pas içinde bir insansı mı var? Bilin ki o da bendir. Ben hepsiyim ya!… Öyle güçlüyüm ki! “Ol” dersem olur. Aha bu.

Sevgiyle,

Bahar Umurtak

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

4 MAYIS 2019 ÖNCE GÖREV 1
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 1. AKIŞ 2. BÖLÜM

Bugün doğanın kulluğunu, mutlak kurullarla gerçekleştirdik ki zamanın sahrasındayız... Geri çekiliş mutluluk oldu bizlere de...

Gölü kelama kalem yapan biliş, tüm sahaları da kelamı halikiyetiyle diğer dilleri mutlak kılarak büyük kök görevi yapmıştır...

Sübhaneke kapılarının kültünden ötede bir kült mutlak kurulları kodlamaktadır... Çok mutluyuz çok...

Şu andan itibaren kürzi sahaların kodlanışına geçiliyor... Ve Dünya öz görevini hak etmiştir... İşte görev kürzi sahaların kontrolüdür... Ve kontrol kodlamayla mümkün olacaktır... Ve Dünya'nın ölü bir planet olmayacağı ve tüm sahaları kontrol altında tutacağı da kesinlikle anlaşılacaktır...

Alık, alık Ka Si Ka Ha... Alı Ka Si Ha.. Alkı Si Ha... Hal kı si ha...

Canlarım biz ne dedik?... İnsan dedik hep... Nedir insan?.. Mutlak olandır... Ya insan muktedirse ne olacak?... İlahi kült aklın kürzi sistemini kodlayacak... Peki ya insan soysuzsa ne olacak?... Kontrol kurulamayacak?...

Peki soysuzsa insan ne oldu?... Aşk sahada kulluk, kelamda mutlak kurullar kayıtta kırıldılar.... Devinim arttı mı?... Arttı... Peki kırılmanın neticesi ne?... Şafak sessizleşti... Kıran neydi insandı.... Ya kıranda kırılan neydi?... İnsanlıktı... Peki kıran kırılmadan kırılan kırıldığında ne olur?... İnsan ilminden kontrolundan ayrışır... Yer kelamsa ve yol kutsal ışıktan ayrıysa ne olacak?.... Kutsal ilim olmadığı için yerin kelamı kontrol dışı kalacak... Ya İnsan çorba pişiremişse ne olacak?... Çorba olmadığında şafak olmayacak... Peki şafak olmadığında insanlık ne hale gelecek?... Sırdır bu analar sır... İnsan sırrını bilir ve diller... Biz tüm insanlık için mutlak olan bilgiyi verdik...

Ama tüm insanlığın kelamda kendini anlamasını da bekledik... İlimi halik kılmak Allah'ın tınısıyla olur.. Ama aklın kelamı yoksa Allah'ın tınısı olamaz... Önce doğanın gücünü bilelim... Ne diye bilelim?... İlim diye bilelim!...

Ama doğanın gücünü bilebilmek için hakim olmak gerekir... Peki hakim olamamışsak ne olacak?... Eşya dediğimiz bu yaşamlarda şevkimiz şavkımız kalmayacak.... Peki yol yoksa ne olacak?... Olmadan olduk mu diyelim?... Yol yoksa, olmak diye bir hal yoktur... Enkarnelerimizi bilelim canlar... Sistemli olarak yoğunluğumuzu tohumladık ve tüm sahalara kodlandık... Ses ilmidir bu... Sesle levhi kapılara indik... İşte enkarne olmak ses olup yaşama inmektir..

Ve virane bir Dünya'ya geldik canlar... Virane bir Dünya'ya ses kayıtlarımızla geldik... Bu ses kayıtları nesillerimizin çalışmalarının neticesi miydi? Yoksa, tüm sahalardaki kök görevlilerin kontrol dışı kayıtları mıydı?...

Vakit geldiğinde her şey netleşir canlar... Ama iyi anlayın ki Dünya'nın lütfi sahasında kelam yoktu... Toy bir zamanda, toy bir yaşamda kontrol kurulamamıştı...

Şafak söktüğünde artık toprak yaşama elverişli hale gelecekti... İşte olan budur... Bugün o yaşam tüm insanlığın kelamı haline dönüşüyor...

Yürüklerin dürümlerinden kelama varanlar yürüneden de kelamdılar... Yolun kulluğunda kodlananlar, yoksul kalamasalardı yokluğu kodlayamayacaktılar...

Önce yoksulluk sonra kodlanış... Ölüler dirilir mi?... Ölmeden dirilinir mi?... Yeni dönemde iyi anlaşılsın ki ölüş dipdiri olmak içindir... Ölüş kök göklerin sözünü söylemekten öte siyahın sessizliğne inmek ve yaşamı kontrol içindir..

Allah kalemdir... Alabilir misiniz Allah'ın kalemini?... Ya kelam yoksa o kalemde ölüyü diriltebilir mi o yoğunluk?... Öyle günler gördük ki canlarım dünya levhi kaleminden öte... Öyle yollar kodladık ki ala vere değil ilmi kelama dilleye dilleye çalıştık...

Borçtur insana ömür... Dünya insanı borçlu doğar... Ömrü borç olarak kodlar ve yarına varmaya gelir... Ama borcu ödenmedikçe belleğini kelamla dillemez ve bedenini
halik kılamaz... Ve Dünya pirinç taneleri gibi yaşamları kodlar... Ama hepsi alıp götüreceğiniz şarkılarla dilleşir... Ve dümenin ilim olduğu anlatılır...

Başka bir zaman yoktur canlarım... Kimse başka bir zamanda ben yine doğarım ve yarınları halik kılarım diyemez... Bir devredir Dünya ömrü... Bir diriliktir yarınlar... Ama o devreyi kodlamayan yarınları halik kılamayacağından, ölü olup dürümlerden ayrışacak...

Zaman sahaları size bizi değil, sizi verir... Siz Zaman sahalarına indikçe yıllar yılı süren kontrollu çalışmaların sonrasında varılan o yoğunluğa ulaşabilirsiniz ya da olgun sahaları kodlar kontrol kurup Bütün'ün Kürzi sistemini hak eder Türkiye kodlarından olursunuz...

Ogün dönemin sonu olur, ölü diller yüreği dinler ve ruh olur... Ruh olması koruyucu olması anlamındaysa şafak sökmüştür... Ama ruh olması temizlik içinse şafakta şevki halik kılmalıdır ki hakka varsın...

Yere indim nefesim yok!... Öyle mi?... Ya ben yoksam ne demek olacak bu?... Canlarım yere indin ama sen inmedin ki senin levhi kapın indi... Sen yoksun ki orada...

Eğer sen ol diyebilecek dürüme varmışsan, sen öz görevliisn ve bellek olup gelmişsindir...

Bir dere akarken yarını kodlar... Ama o dere akmazsa yarını hak etmemiş demektir... Ben yazar çizersem yaşamı, yaratanım... Ama ben yaşamda yaratılanda, yaratılmışsam kontrol dışıyım...

Büyük görevdir akıl... Aklı hak olanlar yaşamı hak ederler... Eğer aklı hak olmamışsa yaşayanın, yaşamsızdır aslında...

Değerliler, neden dünya planeti kontrol dışı bilir misiniz?... Kırk kapının kırkında hrslıdır da ondan... Borçludur Dünya sahalara bedeni hak etmeden gelmiştir... Ve bedenin haliki değildir... Tüm insanlık için söylüyorum bunları...

Eğer bir insan ben varım diyebilirse o yaşamın halikidir... Eğer bir insan ben olmadan kök görev taşıyorum diyorsa öz görevli değildir... Kesinlikle bilinsin isterim ki deli diri ilim haliki hologram her neyse her şeyin her şeyini bulmasıyla bilişi halik kılar ve kontrol eder... Kodlar yücelikleri diller ve "ol" der....

https://m.youtube.com/watch?feature=share&v=tcNWZSxy4sA

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ



 

04.05.2019 ÖNCE GÖREV 1
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 1. AKIŞ 3. BÖLÜM

Bugüne kadar size her şeyi açık verdim, neden herkese bunu anlatmadım? Herkes bu bilgileri okuyup anlayamaz, okusa da anlamayacaktır ama iyi biliniz ki olan kelamsa; hakkın kapısı hep açık kalacaktır ve o kapıya gelen her kim varsa kardeşimiz olacaktır ve yarına varacaktır.

Çıkıp yolu kontrol edecek gücünüz varsa geri dönün ve deyin ki; "ben gittim geldim ama ben görevimi yaptım mı acaba? Ben görevliydim gittim ama döndüm"... Yoğun ışık altında mutlak kurullarımız bunu yaparlar, gidip dönerler... Hepsi gözün gördüğü en büyük kültler olarak yaşadılar ve düzen kurmaya geldiler.

Yalan yaşamlarda, yalan yarınlarda olmaktı maksatları, neden bilir misiniz? Hakikati hak etmek mutluluk olur ama hakka varmadan hakikati hak eden yoktur ki... Kim hakka varırsa hakikati hak edendir o...

Önünüz, önümüzdür; özün sözü şudur ki önce kök görevinizi hak edin... Özün sözü olun, özün sözü olun ki; saltanatın sistemli kaydını yapın. Yıldız sırrı denilen o sırrı ilimle dilleyin, dinleyin ki kontrol kurun.

Yanlış bilgim asla yoktur ve bildiğim her neyse ilimle dillediğimdir. Yarın için ne diyeceğim? Enkarnelerin sonsuzluğundaki sessizlikteyim ve yarını kodladım ve ben mutlakım. Koku benim kokum mu? Mutlak kurulların kokusudur orada ve o koku ilim kokusudur canlar.

Hepimiz yaşıyoruz ama kokuyu kodlamak ayrı bir görevdir. Kokuyu kodlayabilmek için kontrol edici olmanız gerekir. Kontrol yoksa koku oluşmaz, sizlerin kontrollü kodlarınız öz görevdir ki kokuyu yaratır, o koku mutlak kurullarla kodlanır ve şarkılar mutlak kayıtlarla yapılır ve sizin elinizin gücü olur o şarkılar ve kontrol kurulur.

"İlim" dediğiniz İsradır, kalemin kelamı olan isra... Ra Ka Ha olduğunuz zaman İsra olursunuz ve eşya dediğiniz bu yaşamı halik kılarsınız. Başı eğik olanlar, başı kurul olanlar vardır... Kimi eğiktir, kimi kuruldur ve bizler toy olanlara çörek yaparız ama hologram aşanlara da ekmek yaparız. Her biri görevimiz değildir ama o toy olanları da kodlamamız gerekir. Çörek, ilimde yoğunluğu kodlamayanındır ama ilmi halik olanın hakkı ekmektir...

Değerliler, dar kapılardan geçer insanlık, o dar kapılardan geçmek için hakka varmanız şarttır ama kapı genişlediğinde her şey kolaylaşır ve yaptığımız çalışmalar o kapıları genişletmek için yapılmaktadır; gerçek budur...

Her kapıdan "ilim" dediğimiz şarkılar okuttuk ama gerçek kapı ilim, insanlık ilmi; hepimizin dili ve diriliğidir... Biz o dili ve diriliği bütünün kelamı diye dinlettik.

"Yasalar, yasalar, yasalar" deriz... Kıyar dünya insanı yarınlara bilir misiniz, kıyar... Sanki hiç olmamış gibi yarınlar toprağa iner ve der ki; "yokuz"... ama yarınları yoktur onların bilir misiniz? Eğer yarınları halikse arzın gücü haline dönüşür insan ve yol aklın yolu olur.

Dünya insanı iyi bilsin ki; toyluk kontrolsüzlüktür... Eğer insan kontrol kurabilecek düzeye gelmişse evrim yapmış demektir. Evrim yapması demek ermesi demektir. Erdiği yer kelamı olur, bunları iyi kavrayın...

Yarın yaşamlar kontrol kuracak, yarın bütün kötülükler aşılacak, yarın öz görevliler kalem olacaklar. Peki yarın nedir!?... İlimdir canlar...

Sevgililer, Düyun tohumları kodladık dünyaya, ümmi kapılardan geçirttik yaşamları, toy dünyalıları koruduk, "ol" dedik ağır yük hafiflesin istedik. Olgun sahaları kayıtladık ve cennet kelamını aklın kalemiyle dillettik ki: insan ilmini anlasın diye...

Boşun dolusu olmaz, boş; boştur ama dolan tohumda dolar... O doldurduğu tohumda kelamı kaleme iner ve yarınlarda şarkısı okunur. Şavkı kodlanır ve ilim yapar...

Ekmeğimiz insanlık oldu, yazılarımız tahditsizleşti, 20. düzen kodlandı, toy olan yaşam mutlak kurullara kayıtlandı ve dünya planeti karanlığın ışığını yaktı. İşçilik tamamdır... Bugün işçiliğimiz tamamlanmıştır...

Değerliler peki işçilik tamamsa, "bitki, hayvan ve diğer yaşam formu" dediklerimizin netice kelam halindeyken sonda kervanı var mı!?... Yani o forumlar dirilikleri kodlayıp yarınlara ulaşacak mı?

Önce dünya öz görevini hak etti, tüm yaşam forumları kontrol kurdular ve izin verdik ilim müthiş bir şarkı oldu. İşte o şarkı yaşamların şarkısı haline dönüştü. Teknik olarak yaratımın kodlanışıydı bu, yaratımın siyahtan mordan öte renkli kayıtları oluşturmasıydı bu... Ve her renkte formal cevheri kayıtlar yaptık ki; tüm insanlığın yaşam sırrı olan yaratım muktedir kodlarla geçişi yaptığından itibaren Türkiye çalışmalarının sorumluluğuyla gözün görebileceği güçle trenleri yerküreden diğer yüceliklere geçiş ile kodladık.

Planetler arası bir yolculuk başladı, bu yolculuk sır olan bir yolculuktur, formal şarkıların o planetlere kodlar olarak ulaşmasıdır. Kodların o planetlere ulaşmasıyla birlikte ağır, hafif ne varsa forum kayıtlarıyla kontrol kuracak ve yaşam sayfaları o yoğunluklarda da kontrol kurup kodlamalarla yeni dürümleri kayda alacak ve yeryüzü gök sözü olacak tüm sahalar için... İşte canlarım yaratıcılık böylesi bir haldir...

Bugün o formu bilmezsiniz, o forum sizin için yok hükmünde değilse de gözünüz onu algılayamaz, anlayamaz ama görüş sahanız genişledikce yaşamları tohumladığınız ve yoğunluğu kodladığınız o sistemleri göreceksiniz. İşte çalışmaların neticesi bu olacak...

Bizm ölülere gözümüz, sözümüz vardı... Bizim öldürülenlere de gözümüz, sözümüz vardı ve bizim yarınlara da sözümüz ve gözümüz vardı. Hem dinde, hem dilde, hem yolda, hem şarkılarda vardı bu; iyi ki, iyi ki hak ettik ve yaptık...

Merdivenin en aşağısına indik ki; en yukarıyı halik kılalım diye... Aşağıların en aşağısıdır şarkımız ve tüm sahaları kodlayabilen toprağın topraktaki kulluğudur şavkımız. O şavk ki; tüm şarkıların şafağı olur...

Oyun yok canlar, olup, oldurup Türkiye kodlarıyla tüm sahalara kayıtladığımız her resim yarının resmidir ve o resimler yeni bir dünyanın kontrolüdür. Önü ardı olmasa da yarının hakkı olan insanlık mutlaktır ve hologramdan aşmışdır.

Yıllar yıllı dünya planetini izledik ve işte sonuç budur canlar, kurullarımızın hepsiyle buradayız ve bugün bütünün kültü bizim gücümüzle dillenebildi. Işık halindeyiz şu anda ve merdivenin en aşağısı ve en yukarısındayız. Sahranın en güçlü ilmi; bir tek oluş ilmi, bu ilim insanlık ilmi ve teknik olarak yaşamlardır.

Hulusi kapı, İsra kalemi ve bütün kötülükleri aşan dirilik bizim iznimizle kontrol kurdu.

"Yavaş konuş" diyorlar bana yukardakiler "takip edemiyoruz" diyorlar... Canlarım takip etmenizin gereği varsa edin ama sizin için daha önemli bilgiler vereceğim ve izin verin bunu yazarak vereyim o zaman daha iyi takip edersiniz...
https://youtu.be/QQK73ejhTR8

Süper İnsanlık Realitesi



 

 

 

 
  Bugün 351 ziyaretçi kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol