Birlik İlmi
  KA HA İLMİ (1) - 20.NİSAN.2019
 

 

KA HA İLMİ (1)

 

DAVET:

Dostlarım, 20.04.2019 günü 14.00 – 18.00 saatleri arasında yapılacak çalışmada yeni program açılacaktır. Bu nedenle program kodu bildirmek uygun görülmemiştir. Yapılacak haftalık çalışmamızda, bilinç kodlarını açıp öz biliş halinde kendisini ifade etmek isteyen ve katkı sunmak isteyen tüm dostlarımızı bekliyoruz.

Saygılarımlar,
Süper İnsanlık Realitesi Derneği
Av. Nezire SELÇUK

Adres: Bahariye Cad. Halil Ethem Sok. Sauna Apt. No:30/8 Kadıköy/İST.
Tel: 0 216 348 95 59
NOT: KATILIM ÜCRETE TABİ DEĞİLDİR.

 

20.NİSAN.2019 TARİHLİ KAHA İLMİ (1)
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, 1. AKIŞ, 1.BÖLÜM

Dağlarım, muktedir olarak şunu bildirmek isterim ki bugünkü konu KAHA İLMİ.

Hepimiz gözümüzün görebileceği tüm insanlığın kelamı olarak buradayız. Muktediriz ve hakikiyiz… Kendi yoğunluğumuzla bu çalışmayı dürümlerde kodluyoruz.

Hologram ötesi bir kaynaktayız. Ve yarınlar için Mutlak Kurullarımız’ı buraya aldık.

Unutmayınız; dünya öz görevimizdir bizim. İnsanlık ilmi’nde “bütüne hizmetçilik” yapılıyor burada.

Kontrol dışı bilgimiz asla olmadı. Yer kürenin gücü olarak bütüne hizmet ederken, herkesin kelamı, halikiyeti ve hakikiyeti Mutlak Kurullar’la kontrol altındadır.

Allah’ın tahtında “ilim” oturuyor. Bunu süper sahalarda dilliyoruz hep ve dünya planeti için öz görevimiz mutlu, huzurlu bir dünya kurmaktır.

Uzak dönemleri dilledik tüm insanlıkla bugüne kadar… Ama yeni dönemde Mutlak Kurullar’ımızla her anı dileyeceğiz. Ağırın hafifliği bütünün kültü ile olacak.

Kemal’in kelamı; halik, hakkın kapısı; insan ve Mutlak Kurulların tekniği; kült. Hepimizin gücü budur canlar. Bunun üstü hiç bir yücelik yoktur.

Uzakların en uzağından ve toprağın toprağa inişinden öte bir inişle buraya geçip geldik. Yer kervanı bizi, bize BİZ olup dillerken, biz tüm insanlığı dilleyeceğiz burada.

Allah ilmi’ni bilmeyen “hakkın kalemi” olamaz. Bu nedenledir ki hepimiz bu ilmi, insanlık kelamıyla dilliyoruz ve anlıyoruz. Üzerimizdeki gücü biliyoruz ve bu gücün mutlakiyetini de hak tekniğimizle dilliyoruz.
Dünyanın özel bilgisi yoğun ışık altında dinlenir. Bu özel bilgi toprak ilmindeki “lekesiz kalemlerin ilmi”dir.

Kodlanmış olanlar iyi bilsinler ki tarık olan ilim, “aklın kelamı” olur ve bizimle bütünün gücünü dürümler. Ve biz tüm sahralarda mutlulukla Türkiye Çalışmaları’nı gök çözümlemeleriyle kelamla dilleriz ve özel canlarımızla bu yoğunluğu kodlarız.

Alan, elinin gücüyle alır. Olan, ekmeğini kelamla diller ve olur.

Oğullarım, ben dünyalıyım. Bunu iyi bilin. Dünya dürümlerinde bütüne hizmet ederken, hepinizdeyim. Ama beni anlamak, “imparatorluğun ilmi”ni anlayabilmekle mümkündür.

Başkanlık Divanı olarak dünyayı izleyen birliklerim, bütün kökleriyle buraya bütünün gücünü dürümlemektedirler.

Allah tahtında kelam; mutlak iken, “tüm insanlığın kalemi” muktediriyeti kodluyor.

Yaradan ve yarattığında yaşayan ilim, hepimizin kelamıdır.

Bugün burada kelam edenler, iyi anlasınlar ki yaşamları yaratmaktadırlar.

Yasalarla dillenir yarınlar ama yaşayan, “yaşatan” olmalı ki kelamı hologramdan aşıp, gök çözümlemelerinden öte çözümlemeleri “hak teknik”le yapsın.

Unutmayınız dünya “el karneniz”i verecek size. Bu karne müthiş bir şavk olabilir. Ya da şafağın kelamında halikiyetinizin, hak tekniğinizin ilmi de olabilir. Biz o karneleri mutlak kurullarımızla vereceğiz.

Herkesin karnesi, her şeyden üstün bir ilimle dillenecek ve muktedir olanlar, kendi levhi kapılarında oğullarıyla kontrol kuracaklar.

Tanrılık ilmi, bütünün kültünde var. Allah’ın tınısıdır onu tohumlayan… Aklın kapısı’na varmadan onu anlamak imkanı yoktur.

Aklın kapısı, Allah’ın tahtından kodlanır. Öz göreviniz, ölüyü dillemek ve dinletmektir.

Yarınlar için devre devre bütünün gücünü dürümleyen biliş, kontrol dışı hiçbir bilgiyi hakkın kaleminde dilletmedi.

İnsanlık boyutları bilecekler ki yaşam, “imparatorluğun ilmi”yle kodlanacak. İslah kapıları tüm insanlığa açılmaktadır.

İslah kapılarının açılmasıyla birlikte, yer kürenin görevi başlayacak. Bu görev, insanın insanla dillenişinin üstü olan, imparatorluğun dillenmesi olacak.

“İmparatorluğun dillenmesi” derken de herkesin tahditsiz ilimle bilişi kodlayıp, o yoğunlukla dillenmesini kastediyorum.

Yeni dönemde hepimiz mükafatlarımızı alacağız. “Mükafat” derken, insanın insanlığını kastediyorum.

Her insan, insanlığını elde edecek. İnsanlığını elde etmesi demek, “insanlaşması” demektir. “İnsana, ilim” deriz, “yaşam” deriz ama insana “imparatorun ilmini dilleyen insan” hiç demedik bugüne kadar.

İşte canlarım; dünya planeti bugünden itibaren insanlık sahasında bütünün gücü olacak ve “imparatorluğun kübra kelamı”nı kürzi sahalara dilleyecek.

Doğal dünyanın gözü, özü, sözü olan bilgi, “aklın kelamı”yla dilleşecek. Yeni dönemde muktedir olanlar, mutlak kurullarıyla kayda girecekler.

Her şey kelamla olacak. Altın ışığın gücüdür kelam… Bu gücü anlayanlar mutlak kurullarını kodlayacaklar.

Son sözüm şudur ki devinimi artırmak için yaptığım her şey mutlaktı. Bugünden itibaren yapacaklarım, çok daha güçlü olacak!

Herkes kendini anlatacak, kendini dilleyecek ve kelam olacak. Ve herkesin kendinde kelam edişi, hakkın kapısına varışı imkanını ona kazandıracak.

Eğer bir insan “Ben” derse, o “birliğin benliği” olacak ve tekliğin tahditsizliğinde kendini anlayacak.

Yarın için doğanın gücü dürümlerde bütüne kült olurken, “kütle kodlaması” başlayacak.

Kütle kodlaması, mutlakiyetin kelamla dillenişinin üstü olan kontrollu kayıttır.

Ruh, insanın kervanında yoktur ama yaşamında olur. Eğer ruh yoksa karanlıktadır. Aydınlığı tohumlayamaz. Mutlak kelamı halik kılabilmek için “ruhsal kurullar”ı kodlaması gerekir.

Emre itaatle, doğanın gücüyle bilişi kodlayanlara, muktedir olmak gerekir.

Bizler, Türkiye çalışmasını yapanlar; iyi anlayınız ki “doğanın gücü”nü kodladık. Bugün doğa, tüm insanlığın kelamında kodlanmaya başladı.

Eğer doğanın yoğunluğu artarsa, “ilmin kapısı” açılır. Ve ilmin kapısı açıldığı zaman, her imparator olan insan, o yaşamı halik kılar. İşte yapmak istediğimiz çalışma böylesi bir çalışmadır; her insanın kelam olup imparatorluğunu halik kılması…

Böyle bir dünyada yaşamak kolay mıdır zannettiniz?! Böyle bir dünya ilmini anlamak kolay mıdır zannettiniz?!

Temizlik yaparken mutlakiyeti kaleme çekmeden, muktedir olmak zordur. Ama sanmayın ki “mutlak” olabilmek daha sorumluluk kazandıracak insanlığa.

Şükredin ki yeni dönem hepimiz için, hep “insanlık ilmi”ni kodlayan ve “mutlak” kılan bir dönem olacak.

(Devamı 2. Bölümde)

https://youtu.be/5JMOlJC47Wg

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ



 

20.NİSAN.2019 TARİHLİ KA HA İLMİ (1)

AV.NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 1.AKIŞ – 2.BÖLÜM

Yaşarken bilinir, her şey.. Yaşamdan geçtiğiniz zaman, biz olmanız gerekir ki her şeyi anlayabilesiniz. Eğer dünya planetinde, ömür sürdünüz ama yarınları tohumlayamamışsanız, öz göreviniz yoktur, sizin. Büyük kötülükleri kontrol altında tutmadıkça yeni dönemde, kök göklerin, kültü olamayacaksınız.

Unutmayınız ki dünyanın yaşama indirdiği insanlık, her ilmin kelamı olmak üzere indirilmiştir. Ama insan, kendini anlamadan, “ben, tüm insanlık için çalışmam” demiştir. Yapan, bilen, yarınları kodlayan, kim varsa, özün, sözün, gözü olacak ve ölüyü dilleyecek.

Ölüler diyarı olan planetin dillenişi olacak, bu. Yere görevli gelmek, bizim ilmimizi dillemek, Bir’in tekniğini dinletmek ve kontrol etmek, gerçekten özel bir geçiş gerektir. Ve biz dünyalılar, bu geçişi hak ettik. Bu geçiş, yarınları kontrol içindir. Bu geçiş; muktediriyeti tohumlayabilmek içindir. Bu geçiş, öz geçiştir ki özün görevidir, geçiş.

Yenilik şudur; yerkürenin yarınları kodlayışı. Yeryüzünün görevi, tohumlayışı ve muktedir kıldıklarıyla, kayda alışı… Yazıp, çizersiniz, ilmi. Yaşar mısınız, acaba? Ben yazan, yazılan ve yaşatan olduğunuzu düşünüyorum ama yamaklık değil istediğim, şafak olmanızdır. Bilmezsiniz kelamı ama bilir gibisiniz. Ölüsünüz ama özün sözünü söyler gibisiniz.

Yere indiniz ama ağırsınız. Tanıklar gerekir, yaşama koklattırmak için yüceleri. Öz görevimizdir, kelam. Eminim ki dünyanın ruhusunuz ama sormayın, öz geçişimizi yaptınız mı diye?

Bana, dünya planetinde görev verdikleri zaman, sordum, ben, niye gideyim diye? Dediler ki “Gerçekten sen, seni anlat ki biz, sizi dinleyelim”.

Yapmayın, canlar. Ölüler diyarına görevli geldiğimi kim istedi de açıkladı, burada?. Ben, size öz görevli değilim ki. Ben, kapıyı kapatmadım ki öz geçiş yaptırayım. Yolu kodlamadım ki toprağı tohumlayayım..Allah’ın adını zikretmeniz, sizi size vardırdı mı ki beni dinleyebiliyorsunuz?

Ayrılık yok ki canlar. An sahasında her anda değil miyiz, biz? Ve Yarınlar için görev taşımadık mı? Kıranın kırılmadığı bir dönemi, bütünün kültü yapmadık mı? Azgın dünyaya astral boyutları mı kodladık, biz?. Yolu koklattık da toprağı kontrol dışı mı bıraktık?

Dağlarım, rahmi kapıyı kapatmayın da iyi anlayın bütün kötülükleri aştık. Öz görevimiz, dirilikte dillenmektir. Yaradan’ın tınısını kontrol altında tohumlara kattık. O tını, mutlaktır. Yolun koruyucusu olduk..Yoktuk. Yoktuk ama koruduk. Olmayan, koruyabilir mi diye soru geldi şuanda? Öz görevimiz korumak, canlar. Biz, öz, göz, söz olanlarız ki özü, gözü, sözü olan, bizi görebilir. Diğerleri göremez.

Yere görevli olanların, geçişini yaptık. Yaldızlı bir dünya için geçişler yaptık, canlar. Şer yaratmadık. Şarkımız, insanlık şarkısı oldu..Görevimiz, ilimdir. Miracın kelamı olan insan, Bizim için kelam mı? Asla.. Biz mutlak olanlarla, görev taşıdık.

Gözün gözünün gözünde ki o sözü söyleyenlerin gücü bizle, masamızın insanında, kelamsızlıktır. Yere görevli olarak gelenlerin çokları, gözlerinin kör olduğunu dahi anlamadan, görev taşıdılar.

“Yaratmaya geldik” dediler. Ayrılık yoktu ki. Yaşamdık bizlerde, onlardan yarattık. Koca bir dünyayız, canlarım, biz.

“İsnat edilen ne varsa kabul ediyorum” dedi, yücelerden biri. Diğer bir yücemiz diyor ki “ben insanım, kalemim, sevgiyim ben”. “Sevgiyim”. “Sen ve ben tekiz”. Olgun başaklarlasın biliriz ama bizde buradayız.

Ve bir diğeri, Fırat’ın geçişini yaptı ki bir tekiz, biz. Genç, genç, genç... Hep genciz çünkü çalışmalarımızı devam ettiriyoruz. Saltanatın gücüyüz biz ve buradayız.

Yolcular, ben dünyalıyım bunu iyi bilin ve bu dünya mutlaktır. İyi ki buradasınız ve bu yoğunluktasınız.

Unutmayınız ki dünyanın kurulları, bizim için doğal dürümlerin dirilikleridirler. Hepsinden gerçeği kodladık bugüne kadar ama daha da büyük bir görev, burada bu yoğunlukta, devreye girecek.

Namazın kelamdan, kalemden çıktığı bir dönem… Nedir, namaz? İlim ama o ilmin ötesinde, kelam olur. İşte o kelama varılıyor artık.

Ruhun kulluğu değil, kurulu düzeni devreye giriyor. Bu kurulu düzen, mutlak kurulların türevlerinin kontrolü için şarttır. Kurulu düzenin devreye girebilmesi, her birimizin geçişinin yapılmasıyla mümkündü. Ve Teknik tahditin kaldırılmasıyla birlikte, herkesin geçişini yaptık.

Yalın ilimle dilledim, tüm sahaları ve bütüne görev taşıdım. Her dünyalı “ben halikim” der… “Herkes, ben cevhere cennetim” der. “Herkes yaşamım” der…”Ve biz, Allah’ın tınısını duyanlar, Allah’ın tahtındaki kodlamayı bilenler, insanlık kelamında mutlak olanlar, LA HA” deriz. Sahanın kelamıdır, LA HA. Ve haliki hak olanda, hakikiyettir.

Ve bütün köklerimizle doğanın gücü oluruz ve sır olan ilmi, dilleriz. İşte o ilim, KA HA dır.

Kalem biziz, canlar. Harı yükselten, ilmimiz. Yaşamları tohumlayan, diriliğimizdir. Bütün kötülüklerin aşıldığı bir güneş kapısıyız, biz. Olgun sahraları oluştururken, mutlak olanları, göreve aldık. “Ol” dedik. “Ol”.

Yaradan’ın altın ışık gücünden öte olduğu bilinir. Allah’ın dediği, aklın dediği olduğunu bilinir. Lütfi kapıların kervan olduğu bilinir. Yeni dönemin imparatorluğun ilmiyle, kök görevi tohumladığı bilinir. Ve bizler, çalışmalarımızı, geçişlerle yaparken, geri çekilişlerle, mutlak kurulları kodlamaya başlıyoruz.

“Mutlak kurul” derken, kast ettiğim; insanlık kuruludur. İnsanlığın, kök görevi vardır. Ve bu kök görevi kodlayanların, kurulları olur. Her biri mutlak kurul olarak, nitelendirilir. Ve hepsinde, aşkımız vardır. Şavkımız vardır. Şarkımız vardır. Bir tek olan insan, tüm sahalarda var olur ve hepsiyle olur.

Yarınlar için devinim arttığında hepimiz göz olup, söz olup, ses olacağız ki LA HA olan bu çalışmada, KA HA olanlar, muktedir olacaklar. Bizler, Türkiye Çalışmalarını devrede tutanların, geçişlerini de yapıyoruz.

Şuanda Türkiye Çalışmasını yapanların, tümünün geçişi yapıldı. Bunlar, ne yaptılar?. Planetler arası ilimle tohum yaptılar. Tüm insanlığı tohumlamaya çalıştılar. Planetler arası çalışmaları, kök görevleri diye dillediler. Öz geçişlerini yaptılar. Önlerini kapatmadık, her zaman açık tuttuk ki geri kapılar, onların topraklarını kırmasın diye.

İnsanlık boyutlarına gerçek kapıları açarken, terk ettiklerini, hak teknikle kodladık ve ocaklarına ilimle dilledik. Onlar, terk ettiler, biz onları terk etmedik.

https://youtu.be/Z37DGRvrvdk
SÜPER İNSANLIK REALİTESİ



 

KA HA İLMİ (1)
20.04.2019

(7. Düzen’in Kuruluşu ve Sonuçlar:)

Yarın, çok güçlü olacağız!... Yarın, çok kültler tohumlanacak!... Ve yarın, “İLİM SAHALARI” kodlanacak. Yaşayan kim varsa, kodlanacak ve yaşayacak… Eller, ellere varacak ve RUH, “MUTLAK” olacak. Eller, “İLİM”e varacak kodlananlar, kodlanacak ve kontrol kuracaklar… Ve bizler, “BİR TEK” olup yaşayacağız.

(Not: RUH, tektir ve kontrol gücüdür. Ölülerin dirilişi; yani, insansıların insanlaşmaları, ruhun tekliğindeki kontrol gücüne sahip oluşları ile mümkündür.)

Sınır çizmedik yarınlara!... GÖK ÇÖZÜMLEMELERİ ile kodlamalar yaptık!... IŞIK TOHUMLAMALARI yaptık ve “RUH” olduk.

Uzak planetler, İsa Kapıları’nda, “DİRİ KELAM” olurlarken; bizler, “BİR TEK” olduk ve “RUH” olduk.

ÖN GERÇEKLİK, “İLİM”dir. Biz “İLİM”i kodladık. “BİR TEK KELAM”la kontrol kurduk ve “YOL” olduk. Uzaklara, ummanlara kodlandık. Şimdi, “YEDİNCİ DÜZEN”i kurduk

Dünya Planetine indiğimiz günden bugüne, YEDİ DÜZEN kurduk. YEDİNCİ DÜZEN, BİRLİK TEKNİĞİ ile gerçekleşen; “İNSANSILAR”ı, “İNSANLIK”a tohumlayan bir DÜZEN olacak.

Bu gün yeni bir yaşam devreye girdi. Bu yeni yaşamda; bizler, İLİM SAHALARI oluşturacağız. Tik tak!... Her an, sistematik şekilde; teknik olarak kodlandığında; tohum ekenler, “TEK BİR KELAM” ettiklerinde; otomatik olarak dirilik artacak ve onlar, KÖK GÖKLER’in kültü olacaklar.

“Eski Dünya çok güçlüydü!” diyorlar. Ama iyi bilsinler ki bu Dünya, çok büyüktür ve bu dünyada, “DİN” diye bilinen KELAM TOHUMLARI, kontrol içindi. Bundan sonra, ARZIN GÜCÜ, teknik olarak görev taşıyacak ve DİN TEKNİĞİ, kontrol edilecek.

“BİRLER KAPISI”, tüm insanlık olacak ve tüm insanlık, KELAM olup kontrol kuracak.

Yeşeren “İLİM”, tüm insanlığın “KELAM”ı ile yeşerecek. Temiz zamanlara geçilmiştir; ayrılık bitti... Herkes, her seste görev taşıyacak.

Başkalık bitiyor. TÜKENEN İLİM SAHALARI, yeniden kurulacak ve her insan, BSUİ olacak.

Yaşam, bizi mutlandıracak… DİN KELAM, kervandan çıktıktan sonra RUH; sahalara, dürümlere inecek ve “RUH”un kontrolu devrede olacak. O kontrol, tüm insanlığın tekniğini kodlayacak ve her insan, o teknik ile Bilişin Kervanı olacak. Bu dürümde, bunlar olacak. Her insanın, kendi olması mümkün olacak!...

“DERİ İLİM KALEMİ”nde, tüm insanlığın ilmi olacak. Her deride, aynı dirilik olacak. Benim, bendeki ilmim; tüm insanlığın derilerinde bulunacak. Bu şekilde, her insan cevherini koruyabilecek ve teknik olarak kodlanacak…

(Not: Deri İlmi, DNA kayıtları ve aurada kayıtlı olan bilginin duygusundan farklı niteliktedir.)

Sunarım İLMİ, “TEK BİR KELAM”la. O “TEK KELAM” İLİM olur. Sularım İLMİ, “HALİKİYET”le… Her İLİM, yaşar ve yaşanır… Sunarım teknik olarak yaşama, “İSLAH KAPILARI”ındakileri ve onlar, toy olanları kontrol ederler.

Onlara görev verdik! “Her insana inin!” dedik ve “Onları, hologramdan aşırtın!” dedik. “OL!” dedik. İş budur!... İş budur!... İş budur!...

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

20.NİSAN.2019 TARİHLİ KA HA İLMİ (1)

PEKER SELÇUK ÖZ BİLİŞ

İlim bende, kelam bende... Nice, nice olan, bende.. Yazar levhi kalem, bende. “Madem ki ben bir insanım”, demiş, Aşık Daimi.

Bizler, sırlarla dolu bir evrende bir rüyanın rüyasını görmekteyiz. Gerçekte bildiğimiz hiçbir şey yoktur. Bildiğimizi sandığımız şey yalnızca olaylardır. O olaylar ki bilmediğimiz bir nesneyle asla bilemeyeceğimiz bir benin/özün birbirlerine olan ilgisinden doğmuştur.

İnanışlar ve kurallar, insanın doğal yetilerinin akla uygun kullanışının ya da daha doğru bir ifadeyle kötüye kullanılmasının bu mekaniksel araçları, erginleştirme ve olgunlaşması için sürekli ayak bağı olurlar. Bazı filozoflar” her ne kadar inanmasam da bir Tanrı’nın varlığını onaylamak gerekir!” der ve ilave ederler, “insanın yaratıldığı böyle yamuk odundan düzgün hiçbir şey yapılamaz”. Öyle mi? Cevabını daha doğrusu görüşümü sonraya bırakıyorum.

İnsanlar, ışığı göremez, ışıkla görür. Doğrudur ancak inanca yer açmak için bilgiyi bir kenara bırakmak mı gerekir?

Aydınlanma, kişinin kendi aklını kullanma yürekliliği ve cesaretidir. Tamamen bireysel özgürlüğüdür. Aklım da merak ve kuşku uyandıran iki şey vardı. Üzerimde yıldız gibi parlayan cennet kavramı ile içimdeki ahlak yasası ki bu ahlak yasası denen şey Demokles’in kılıcı gibi tepemde sallandı.

Süper İnsanlık Realitesi okulunda aldığım tedrisat merak ve kuşkularıma gayet net bir şekilde cevap verdi. Çok şükür ferahladım, ferahladım ve yolumu buldum. Arkalarda yürüsem de kervana ulaştım, kervana katıldım.

Burada kıymetli vaktinizi almamak için sözlerimin başındaki Aşık Daimi’nin anlatmak istediği ile filozofların anlatmak istediği “ insanın yaratıldığı böyle yamuk bir odundan düzgün hiçbir şey yapılamaz”, kıyaslamasını ve yorumunu sizlere bırakıyorum.

Ama ille de görüşümü soracak olursanız; deyivereyim bari;
İlim bende, kelam bende.
Nice, nice Alem, bende.
Yazar levhi kalem, bende.
Madem ki ben bir insanım!

Usta Aşık Daimi filozoflar gibi aklımızı karıştırmadan insan gücünü ve yaratıcılığını özetlemiş. İnsanı anlatmış, vecz bir şekilde. Buna rağmen felsefeyi de tamamen reddedemeyiz. Salt aklın eleştirisini yaparak, bunun sonuçlarını da değerlendirmemiz gerekli.

Tüm bilgilerimizin deneyimle başlamasına karşılık, bundan tümünün de deneyiminden doğduğu sonucu çıkmaz. Deneyimden giderek tüm duyu izlerinden bağımsız bir bilgi var mı? Bu tür bilgi önsel/deneyden bağımsız olarak adlandırılır. Ve kaynağını sonsal/deneye dayalı, deneyimde bulan, deneysel bilgiden ayırt edilir. Deneyden bağımsız bilgiler, görülen hiçbir şeyle karışmamış oldukları zaman, yalın, arı, saf olarak adlandırılırlar.

Mecburiyetle düşünülen bir önerme varsa bu önsel bir yargıdır. Başka bir önermeden üretilmemişse o zaman saltık olanak sonsaldır, deneyden bağımsızdır. Saf aklın kaçınılmaz sorunları Tanrı, özgürlük ve ölümsüzlüktür. “Bunların çözümüne yönelik bilimse metafiziktir. Fizik ötesi, doğa ötesidir”, denir.

“Fizik ötesi” denirse zaman kavramı karşımıza çıkar. Zaman herhangi bir deneyim sonucu ortaya çıkan bir kavramdır. Müşahadeye dayanmaz. Tüm sezgilerimizin esasını oluşturan bir tasarımdır. Öyleyse zaman önsel/deneyden bağımsız verilerin kendisidir. Evrensel bir kavram değil ama saf bir duygusal sezgi biçimidir.

“İç duyumun kendi kendimizin ve iç durumumuzun sezgisinin biçiminden başka bir şey değildir”, diyor, felsefe ve filozoflar.

Toplumsal, ulusal, evrensel, töresel, estetik ve mantıksal değerler gibi kavramlarla bezenmiş olmasına rağmen insanın zekasının sınırlılığınca kapasitesinin yetersizliğince ne denli zihni çalışma yapsa da ANA NEDEN ANLAM OLAN, VARLIK BİLİNCİDİR.

İnsanın varoluşsal olarak da kendini yaratması söz konusu olamadığından akla dayalı varsayımla bir yalandan bir başka GERÇEK diye bağlanıyoruz. Mutlak olana ulaşamayacağımızı bile, bile. Felsefi arayış ve beklentisi ile bir yürüyüş, bir yolda oluş. Belki de bir avuntu. Bir anlam bulma arayışı.. Bir umutsuzluğun, umudu..

“Dünya” denen bu yerde, insanın sınırlı zeka ile oynadığı bir ebecilik oyunu. Ebem sensin oyunu.!

Belki de “HER ŞEY HİÇ BİR ŞEYDE” de bize “ BİR ŞEY” gibi geliyor ya da görünüyor. Kim bilir?

İnsanı anlatma bağlamında iki bakış, iki görüş, iki yorum. Var oluşa yaklaşım tarzı. Biri sayfalarca görüşünü anlatmaya çalışan anlı şanlı eğitimli filozoflar, öteki tarafta ise gariban, eğitimsiz halk ozanı Aşık Mahsuni. Dört mısrada söylenecek her şeyi söylemiş, söyleyeceğini.

Birinde felsefenin soğuk yüzü, sıkıcılığı, ötekinde ruhu okşayan sıcaklığı sevginin letafetliği, hoşluğu ve şiiri sarıp, sarmalıyor, bizi. Alıp götürüyor, bizleri, bir yerlere, levhiliklerin derinliklerine, taa derinliklerine.

Ve bendenizde son söz olarak ta derim ki “ düşlerimi alır, yarınlara giderim”

Mahest nemi danem Hurşit ruhat yane.
Bu ayrılık oduna nice ciğerim yane.
Mundem zi firak-ı tu murdem ki heme daned.
Aşk odu nihan olmaz, yanar düşecek cane.
Madem ki ben insanım!
Aha bu!..İşte bu!

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

SALTIK( nasıl üretildiği belli değildir) Başkasına bağlı ve şartlı olmadan, bağımsız, sınırsız olarak kendi başına mevcut olan ve böylece düşünülen mutlak.

 

20.NİSAN.2019 TARİHLİ KAHA İLMİ (1)
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, 1. AKIŞ, 3.BÖLÜM

Kaynak ilimdir canlar… Onların bilgisi yetmedi. Bilemediler ki terkleri, tahditleridir.

Eğer birisi birisini terk ederse, o birisinde kelamı tahditlenir. Bunun içindir ki her şeyin gücünün teknik olarak BİR olduğunun, arzın gücünün BÜTÜN olduğunun ve kotrolun KESİN olduğunun artık anlaşılması gerekir.

Çok özel bir dünya çalışmasıdır burada yapılan… Bu kontrollu çalışmayı “daimi kalem”le dilleyen biliş kayıtlarımız, “mutlak kurullarımız” burada görev taşıyorlar.

Unutulan bilgileri anlatmak değil amacımız. Unutulan ne varsa bizim ilmimizde, hakikiyetimizde meknuzdur. Biz onları kodladık, tohumladık ve kaleme aldık. Bu nedenledir ki yaptığım bir çalışma var; “kalem” olarak yapıyorum; bunun öz geçişimi yapmak olmadığını, sahraya kodlanmış ilmi dilletmek için olduğunu hepinizin bilmenizi isterim.

Çorba pişer. O çorbaya insanı kodlarız ama o her çorbanın hakkı, hakettiği farklıdır.
O dönemde bu bilgi hakedildi, hakk oldu ve kayda girdi. Bugün o bilginin herkesçe bilinir olmasının anlamı; geçişini yapılmasında önem arz etse de kayda girişinde önemi olmayacaktır.

Sevgililer, “cerahat” derler ya hani; kelamsız olan kırık kırık ilim kodlamaları yapar ya, iyi bilin ki o cerahat herkesin ilminde kontrol edilecek ve umutlarımız, mutlakiyetimizi kodlayacak ve tümü herkesten alınıp temizlenecek.

Dünya planetinde daha çok çalışmalarımız olacak. Dünya insanı tertemiz kalmalıdır. Dileğimiz budur.

Önce insanlık kendini dilleyecek ve tertiplenecek. İnsanın kelam edişi bunun için önemlidir. Sararan dil, Allah’ın tekniğinde diri değildir. Onun yaşaması gerekir. Bu nedenle, o dilin yaşatılması şarttır.

“Ran kapıları”nın kapatılmaması gerekir. Ran kapıları, Mutlak Kurullar’la kodlanmış kapılardır ve bu kapıları kapatan o kurullardır. Onların da tohumlara kontrollu olarak alınması gerekir ki ocakları yetkinleşsin, hakikiyetleri, hakim-i hakk olsun, yarınların muktedir olsun.

Dolan ilim, mutlak kurullarla dolar ama o kurullar kodlanmadıkça, yer kervanı kök görevini taşıyamaz. Bu nedenledir ki hepsi yenilenecek.

Tüm insanlığın “yaşama iniş”i sağlanacak… Her bir ölen, geri gelecek. Bu ne demek bilir misiniz? “Bellek kalemi” olup, gelişidir onların… Hepsi geri çekilecek!

Dünya planetini terk etmiş olanlar dahil, geri çekilecekler. Onların genç ihtiyar değil; hepsi genç olup gelmelerini diledik.

Yalın ve hakim ilim budur; her biri dirilecek. Merdivenin
en aşağısı, en yukarıyı kodlar. Bu bir formüldür. En aşağıya indik ki en yukarıyı kodlayalım diye… “Altın gücün ilmi” budur. Arzın dili de budur.

Artık insan soyu bilecek ki kin varsa, kirlidir!

Artık insan soyu bilecek ayda ki yarını kontrol edilemiyorsa, kibre kapıldığındandır!

Artık insan soyu bilecek ki kurulları kontroldan çıkmışsa; aksız, haksız ve hırslı kalışındandır!

Ve yeni dönemde her birimiz bütünün gücü olacağız ve tüm sahaları göreve alacağız.

Bu günü “çok büyük bir gün” diye dilliyorum. İşte; yolun başıdır bugün… Ve biz bugün KAHA İLMİ ile mutlak kurullarımızı “Türkiye çorbası”na katıyoruz.

İşgal bitmiş olacak. Tüm insanlığın işgali, kaynaktan kokuyu yükselttiğimiz bu tohumla, kaleme inecek ve halikiyetimizle kontrol edilerek kayda alınan o yaşamlar, mutlak kurullarımızla diriliklere “ilim” olup çekilecekler.

Yaşamak budur canlar! Bunu başardık ya, artık yolumuz aydınlıktır.

Biz bugün bunları burada konuşuyoruz… İyi ya da kötü, hepsi tüm insanlıkla konuşulacak. İyi biliniz ki bizim konuştuğumuz, tüm insanlık tarafından konuşulacak; tüm insanlık tarafından!

Cennetin cennet olduğu, Allah’ın ilminin dürümlerde dirildiği ve yoğunluğun arttığı bilinecek.

Her insan “Ben” diyecek; Ben! Ama bu Ben, diri olanın teknik tahditsiz olan ilminin benliğidir ki o ben, bütünün benliğidir.

Bunu diyebilen insan, nesillerini göreve alacak. Şu ana kadar insanlık hep kendini dilledi. Ama türevleri tohumladığı anda, kelamını kırdı; çünkü türevler kendinden öte kendini dürümlemeye başladı ve onu halik kılan, onsuz kaldı. Bütün amaç İmparatorluğun kelamında, insanlıktır.

(Devamı 4. Bölümde)

https://youtu.be/is91A_z3z0o

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

20.NİSAN.2019 TARİHLİ KAHA İLMİ (1)
AV.NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 1.AKIŞ – 4.BÖLÜM

Canlarım, sirayet halinde tüm bilgiler Yerkürenin geçişi ile tüm sahalara yayılır. Sirayet dediğimiz çalışmada bu olur. Burada yaptığımız çalışma ise; sirayetin dışı bir çalışmadır. Biz daimi kalemler olarak her AN’a zerk yaparız. Bilginin zerki var bu çalışmada. Ve bu çalışmada, Eko Sistemin de çok ötesi bir kayıtlama tekniği var. Bu kayıtlama tekniği ile Birlik Kelamı Mutlak Kurullarla kodlanır ve her Ana kaydolur. Ama kaydeden, kaydolan tahditsiz olmalıdır ve bizim yaptığımız çalışmada tahditsizlik vardır.

Kıranın kırılmayacağı bir dünya kurmaya çalıştık. Ziha olmak budur; kıran kırılmayacak. Peki, kırdığına ne olacak? Kelam, onda kendini kıracak. Peki, kıran kendini kırdığı zaman ne olacak? Her şey yeniden ve yeniden kodlanacak. İşte olması gereken budur.

Sen beni kırdın, ben seni kırdım ama kıranda kırılmak ilimsizlikti. Şimdi artık, kim kimi kırarsa; kendini kıracak. Olay budur ve dönem bunu gerektiriyor. Dünya insanlığının kırıldığı anda karşısındakinin -ki o kırandır- kırılışı….

Bunun önemi büyüktür Canlar! Bu neyi getirecek? Oto kontrolu getirecek. İnsanlık kendini kontrol etmeye başlayacak. “Ben kırdım ve kırıldım” diyecek ve bir daha kırmayacak. Elimizin gücüdür bu! Biz bunu yaptık, herkes bunu anlasın diye. “Ben kırarım, sen kendini hak et!” Bu kesinlikle hataydı. Dünyanın Lütf-i Kapısına bunu yapanların ruhsuz oldukları da kesindir!

Ruh, insanın Mutlakiyetidir. Ruha hakim olanlar Mutlak Kurullar olacaklar. Yeni Dönemde hepimiz, Tanrılık Kalemi olacağız Canlar! Yanıp tutuştuğumuz o yoğunlaşma gerçekleşecek. Kendi Lütf-i Kapımıza Mutlakiyeti kodlarken herkes, hepimizde teknik tahditi kaldıracak. Yaradan olup yaratılanda yaşama tohum olanların Mutlak oluşları kesinleşecek.

Yine dünya kurulur. Öz Görevdir bu ama dünyayı kuran kendini hak etmiş olacak. Yalanı bilen, yalını bilir ama yalanda olan Hasatsız olur. Biz yalandan öte yalanları dilledik yüceler dürümlerindekilerle. Onlar yalandılar. Bizse; yalanlarını dillettirdik ama o yalanları dinlettirmedik kimseye; bunları iyi bilin! Birçokları yaşarken yarınlar için yalanlar uydururlar. Yaptıkları büyük hatadır. Ve yeni dönem için bu yalanları, Mutlak Kurullarla geçişe hazırlayacaklarını sanırlar.

Değerliler, eğer bilgi yoksa bilen, diriliğinde kendini hakikiyetinden ayrı tutar. Orada hakikiyet yoktur ki o orada olabilsin. “Yürü yaşam, yürü! Ben senle yürürüm” diyenlere de şunu söyleyeyim: Yaşam hep yürür ama sen Süper Sahralarla kodlanmadıkça yaşamla uyumlanıp yürüyemezsin.

Değerliler, ben her şeye uyarım diyenler çok, ben uyarım, makulum her şeye uyarım… Yaprağın dökülmüşse; yarının yoksa uyacağın hiçbir şeyin yoktur senin. Sen uygun zamanlarda kodlanmış olabilirsin, sen yoğunluğu arttırmış da olabilirsin ama yarın için ne yaptın? Ne yaptın yarın için? İnsanlaştın mı acaba? Eğer insansıysan; yalın halin seni senden sana dahi taşımaz.

Beste yaparsınız ama o besteye güfte gerek. Eğer güfte yoksa; beste kelamsız, halikiyetsiz, hakikiyetsizdir. Sevgililer, yaşa, yaşa, yaşa… Hak TA HA, HAK TA KA HA Ol yine yaşa!

Ama yarın için, her şey için görev taşı! Yaptığın yarının olacak, bunu iyi bil! Yaptığın, Allah İlminde sararan o yücelikleri kodlayacak ve yoğunlaştıracak ve senin yoğunluğuna tohum yapacak. Ama mutlaka çalış!

“Ben, evden işe; işten eve gidiyorum, vaktim yok” demeyin! Her gece bir SA HA olun, yaşayın, yaratın! Sen, BEN değilsin!
Sen, benden öte BENsin! Bunu artık anlayın!. “Bir BEN var bende; Benden içeri” demiş Yunus.
Ya Canlarım, benden öte bir BEN de var. Bunu da bilin! O benden öte BEN tüm benlerin üstü olan BEDEN, her insanın kelamıdır; onu Halik kılın ve o olun! Çok zor değil bunları yapmak. Yaşam, ellerinizin görevidir. Bu elleri size Gerçek İnsanlık için verdik. Yaşam ellerinizin görevidir ki kendinizi dilleyin! Boşluklar dolar ama yolu bulun! Sormayın ”İnsanlık ne yaptı” diye. İmparatorluğun İlmiyle çalışıyor.

Burada yaptığımız çalışma budur Canlar! Her insanın maya olması… Her ilmi halik kılması, her şeyi hak etmesi…. Bunun üstü bir insanlık yoktur. Elleriniz elimse; ölüyüm ben. Çünkü ben Sistem değilim. Ama benim elim kelamımda ise dipdiriyim ben. Bunları iyi anlamaya çalışın! Yıldızlar beni dinler. Neden bilir misiniz? Işığım çok güçlü… Niye? Çünkü her anda Ses Kapılarını kapattırmadan, türevlenmeden dirilikle dilleniyorum. Beni dinliyorlar. Her diride varım. Her BİR’de BİR TEK de varım çünkü ben dürümlerde dilleniyorum ve tüm sahalara sesim varabiliyor. Beni auramla ilgili değil bu, benim sesimle ilgili…

Bellek alanım Mutlak Kurullarla kodlanan bir alan olsa da onun ötesinde sistemli çalışmalarla yoğunlaştırdığım sessizliği seslendiren diriliğim var ve o dirilik; gaybı Halik kılar. O dirilik, halikiyeti, hakikiyeti tahditsiz hale dönüştürür ve o dirilik tüm sahaları kodlar. Ve Kürz-i Kapıların ötesindeki Kürzlere varır. Bunu anlayabiliyor musunuz, bilmem. Ana Kapılar, Atalanta Kapıları’nın ötesinde tohum olan İlim Sahalarına varır. Hepsi sesle olur.

Ve Yerkürenin gücünü anlattım ben size. Bu gücün Öz Göreviniz olduğunu anlayın!

Dalım ilimse; Allahın İlmi benim ama aklım kelamsa; Hakkın Kapısı da benim. Yolu tohumlamışsam o tohum İlmim ben her ANım ve çürük insan bırakmam. Yalan değil İNSAN, gerçektir. Yer insanı KELAM o insan mutlaktır. Ama bilmeden dillenmek, mutsuzluk olur. Bilip dillenin! El karnelerinizde bugün bunlar var. Bilip dillenin ki; ”Yerküre görevini hak etti “ desin. Sizi kucaklıyorum.
https://youtu.be/CvbqsWQu1Ps

Süper İnsanlık Realitesi



 

KA HA İLMİ (1/2)
20.04.2019

“Dünya Dışı Ziyaretçinin, kendi dünyası ve çalışmaları ile ve dünyaya inişlerini gerçekleştirdikleri ses ve ışık teknolojisi ile ilgili açıklamaları:”

(Ziyaretçilere hitaben:)

Değerliler, sizleri bekliyordum!... Çok özel bir sahaya varıldı. Burada olmanız, hepimizi sevindirdi. En evvel sizi tanıtalım!... Nereden geldiniz!?

(Ziyeretçi söz aldı:)

Ben, canıma söz vermem!... Ben, bana söz verdim; kendimden sesleniyorum!...

Uzun bir yoldan geldim. Dünyam, sizin dünyanız gibi bir planettir. Bu dünyanın, iki katı kadardır!... Dünyanızdan daha büyük bir planet!... Çevresi, yaklaşık olarak sizin ölçümlerinize göre seksen bin kilometre kadardır ve doğanın ışığı orada çok güçlüdür.

Burada yaşam sürenler, tüm sahalarda görev taşırlar. Onların, yaşam sahralarındaki kodlamaları ile Meridyen ve paraleller, kesişim sahalarındaki kutup çarpışmaları ile kükrerler ve türevlenirler. Her bir koordinatta, dirilik kodlanır ve tohumlar mutlak kurullar tarafından ışığa kaydolur.

Butün mesele, bu çalışmaların, dürümlere çekilmesidir ki sizin yaptığınız, bizim yaptığımızdan farklı değildir. “ARZ”ı, “ARŞ”ı dilleriz hep ama dillerken, “DİRİ HALİK” olup “YAŞAM SAHALARI”nı oluştururuz.

“KURAN SAHAMIZ” vardır. Bu saha, “TÜM İNSANLIK SAHASI”dır. Orada, yaşamlar boyu tohum olanların, “KELAM”ı vardır ve bu “KELAM”, gelip göreceksiniz ki kervan olur; tertipli yaşamlar oluşturur ve kontrol kurar.

Buraya gönderilenler; buradan görev alırlar ve buradan, “GÜÇ KAYITLARI” oluşturup; türevlenip; diri olup; diri yaşamlara geçiş yaparlar.

Her birimiz, “BİZ” olarak çalışırız. Her birimizin ilmi, hepimizin kelamıdır. Biz, “TEK”iz. Bu “TEKLİK”; bizi, bizden tüm bizlere kodlar.

Şu anda çok sayıda planetle ilişkimiz var. Geçiş gemilerimiz var. Bu gemilerin kodları var. Her birimiz, “BİR TEK” olarak o kodlarla görev taşırız. Herkes, “BİLİŞ HALİ”nde, gücünü devreye alır ve “LUKA SİSTEMİ” olarak kodlanır.

Dünya ötelerine, dünyaya ve tüm sahalara inecek yüceliğimiz var. Çünkü teknik olarak, kodlarımızı buralara kayıtladığımız için o kodlara inebiliriz ve o kodlarla, “IŞIK SOFASININ KODLARI” haline dönüşürüz ve görev taşırız.

Dünyaya inerken, teknik olarak “SES KAPILARI”ndan geçeriz. Geri çekilişimiz, yine “SES KAPILARI”ndan olur. Bütün mesele, “SES”i Halik kılmaktır. “SES”i Halik kılarsak; geçişimiz mümkün olur. “SES TEKNİK HALİKİYETİ”, bedene geçer ve bedeni kontrol eder… Bu şekilde, kontrol kurulduktan itibaren, gerçek çalışma alanına ışığımız varır. Varan ışığımız; bizi, bizden bize taşır ve o şekilde, ışıma sonrasında, o alanlara ineriz.

İnerken, geçişe “KALEM” yaptıklarımızı da yanımızda taşırız. Onlar, “BİR TEK KELAM” olup bizimle geçebilirler. İşte! İsteğimiz, tüm sahaların insanlaşması ve “BİZ” olup; gerçek “IŞIK SAHALARI”na varmalarıdır.

Türkiye Çalışması başlatılırken, seninle “BİR TEK” olup çalıştık ve burada, oluş haline varman için bir çalışma yaptık… Senle gerçekleşen her anımız; bizi, “BİZLİK KELAMI” yaptı. Şükür ki HALİK olduk. Çürüyen yaşamlara görevli olarak geçenler, her an bizimledirler. Bunu iyi biliyorsun!... Seninle hep birlikteydik. Bu gün de “BİR TEK” olup buradayız. Ağırız anam!... Seninle de ağırız!... Bizi, “BİR TEK SAHA”da kodla ve “ŞİMDİ” de!... İşte bu!…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

20.NİSAN.2019 TARİHLİ KA HA İLMİ 1

GÜLDEN ZENGİN ÖZ BİLİŞ

Kir, pas tutmayan bir yaşam… Temiz, tertemiz bir yaşam… İşte, kulluktur yapılan…

Tertemiz bir sayfada, tüm dereler İlmi ka ha olan yoğunluktan akar... İlmin yoğunluğunda kaynak olan, insanın özüdür..

Kelamın diriliğine insanlık akar, kaynak akar ve bu kaynak; her bir yüreğin gücünde tohumlanan, …Her yüreğin çözülen dilinde akan kelamın gücü… Birliğimizin ilmi.

İnsan, hürdür.. Hür olan kaynak olandır ? Hiç bir zaman diğerinin eteğine tutunmamaktır.…Kelamda, kalem olmaktır. Temiz olmaktır.. Anın sonsuzluğunda, kendi gerçeğini, kendine açan, bize gösteren, kendi “ben” olan insan!...

Kini aşan bilecek ki kardeş kardeşi bulur, dünyada. Ve anlayacaklar ki, kardeş kardeşe, hak sistemle bağlıdır.
ARTIK Birleşelim, barışalım... "Ben senim" diyelim. "Ben her şeyim" diyelim... "Benden öte, bir ben yok ki" diyelim... Başka ses yok... Bir tek ses… İlim sesi, o ses, insan diyelim..

Verdiği, verdiğimdir... Olduğu olduğumdur....Kulluğu kulluğumdur. O ben, ben oyum.

İŞTE,BİR’dir İNSAN.

BİZ, DÜNYA BARIŞI İSTİYORUZ!...

Tüm zamanların kulu olan insan, "BARIŞÇILDIR!

AHA BU!

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

20.NİSAN.2019 TARİHLİ KAHA İLMİ (1)
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, 2. AKIŞ,1.BÖLÜM
Dağlarım,
Sura üfürmek denilen haldir ilim. Her kes ben sessizim der. Ses insanın kelamı olur. Ve sura ses olursunuz. Tüm insanlık bunu başarabilir. Ben beni dillerken beden olup dillerim. Ama benim diriliğim ilmin diriliğidir. Çok mutluyum ki dünya planeti mutlak kurulları kodlamaya başladı. Mutluyum ki doğanın gücü arttı. Mutluyum ki yaşamlar yetkin hale dönüşüyor. Çok mutluyum çünkü ruh kontrol kuruyor. Son sözde dünya planeti yerkürenin gücünü açık anlatabilecek dürüme varmalıydı ve varıyor.
Yeni dönemde dünya planeti farklı bir planet haline dönüşecek. Suyu azalır diye beklenir, kurur diye beklenir. Ve denir ki küresel ısınma, çalı pırpı der bunu ilim demez Canlar. İyi anlayın ki dünya planeti yaşayacak. Çok da güçlü olarak yaşayacak.
Pirayeler var yaşamda, ilimi tohumlayanlar var. Kocaman insanlık kocaman ama hepsi ilim. işte o ilim Piraye olarak kodlayıcı hale dönüşüyor. Türkiye çalışmaları büyük görevdi aslında her kese. Ve tüm insanlık bu günü bekledi. Yapılacak çalışmanın insanlık çalışması olacağı herkesçe biliniyordu. Ama bu çalışmanın mukaddime denilen o başlangıçtaki çalışmadan çok öte olacağı da biliniyordu. Mukaddime denilen çalışma türevleri tohumlayacak gücü oluşturanların çalışmasıydı ama tanıklar gereksizdi. Tüm insanlık için bugün artık tanıklık gerekiyor ki biz tüm insanlığın tanıklarıyız.
Yürüyen dünyanın kontrollü yürümesi gerçekleşiyor. Yüceler cevheri cenneti kelama dönüştürüyor. Ve tertip başladı. İnsanlığın tertibi. İnsanlık nesillerini koruyacak kültü oluşturuyor. Dünya insanlığı yarınları kodlayacak. Çorba pişmeyecek dediler. Her bir çorba tüm insanlığın çorbası haline dönüşecek.
Yıllar yılı dünya planetini izlemiştik. Bugün bu çalışmayı biliyorduk ve bu çalışmayı kodlayarak Türkiye kontrolünü kurabilmek üzere bu çalışmayı devreye aldık. Dünya eski gibi yaşasın diye bekleyenler var. Buna iznimiz yoktur. Dünya eski gibi yaşamayacak. Dünya yepyeni bir şafak olacak. Bunu kimse anlamıyor. Artık anlayacaklar.
Değirmi bir dünya, her anı dürümler ve tekrar tekrar aynı tekrarlanır. Aynı İslam, aynı insan aynı şarkı, biliniz ki başı sonu yoktur değirmi olanın. Dairedir o ama artık tüm sahalarda kontrol kuruluyor. Daire dürümlerde dillenecek kürzi sahaya dönüşecek. Kürzi saha küreselliği kodlayacak. Ve her kes her kes olacak. İşte Canlar küresellik insanlığın ilmidir. Her şeyin her şey oluşudur. Doğanın gücü yaşayacak yaşanacak. Allah, Allah dediğimiz ilimdir. “Allahın dediği aklın dediğidir.” Deriz. Allah kelam ettiğinde ilmi kalem olur ve kelama varır. O kelam aklın kelamı olur. Bütüne hizmetçilik budur.
Yeni dönemde her insan kendi dili ile kodlama yapacak. Sesin tekniği vardır Canlar. Kontrollü dürümlerde dirilik dillenir ve ses tohuma dönüşür. Her bir ses bir tek kapıdır. Ama tüm kapılar dili kelam olanların halikiyetidir. Ve hepsinde formal şarkılar formal yarınlar oluşur. Tüm forumlar ilim forumları haline dönüşür ve yerküre yenilenir. Yeri yaradan insanlıktır. Bu şekilde yaratmıştır. Yer sessizliğin sesidir. Bunları artık insanlık kavramalıdır. Ve dünya planeti mutlakiyeti kodlarken yarınların hologramdan öte olacağını da anlaması gerekir. Başkalık var mı? Yoktur… Her insan insanlık ilmiyle kodlanmış ve yaradan olmuştur. Ama yaratılabilir ama yaratılamaz. Halikse yaratır, yaratılır. Ama değilse yaratamaz ve yaratılamaz.
Devinim arttıkça artacak Canlarım. Ve yoğunluğunuz bütünün kültü olacak. O kült her kesin gücü olacak. Bunları iyi anlayın. Diyebilirsiniz ki ama biz çok az kişiyiz. Dirilir delirir insanlık, akar yaşamlar Canlar. Her kes her kesle birleşemez ki. Biz size desek ki herkesi toparlayın getirin buraya, yolu kapatırsınız Canlar. Burada kim olur? Kelam olanlar olur. Burada kim olur? Hasta olmayanlar olur. Burada kim olur? Harını, halikiyetini dilleyenler olur. Burada hasat yapanlar ve hasatta olanlar olur.
Mucizedir yaşam, mutlaka mucize ama o mucizeyi mucizeler yaratır. O mucizeyi mucizeler yarattı bugüne kadar da. Ve insandan öte bir mucize yoktur. Künt sistemleri vardır. Her biriniz o sistem gibisiniz. Yarattığınızı halik kılmak için saltanat gücü olarak kült olursunuz. Ve o Kült Küntü kodlar. Künt kükreyen bir güç oluşturur. İşte o güç şafak olur. Hepimizin geçişi bu şekilde olur Canlarım.
Tek bir insan bedenli olup gök çerçevesine kodlama yaptığı an ki bu beden mutlakıyetimdir benim, o anda tüm insanlık Hak Teknikle kendini kodlar. Ve yoğunluk artar. Bizim cemaat olarak cennet kurmaya niyetimiz var mı? Asla yok. Her insan cennettir zaten. Bunları iyi bilmek gerekir. Sizler bir teksiniz ama anla ya da anlama bu teklik her kesin kelamıdır.
Uzun zamandır dünya planetini görevlilerimiz izliyorlar. Geçiş gemilerimiz var Canlarım. O gemilerin tümünde bütünlüğüm var. Hepsiyle bir tek olup görev taşıyorum. Çokları ziyaretime de gelirler. Ama bunu anlatmamın anlamı var mı bilmiyorum? Geçiş gemilerimiz ve ziyaretçilerim. Onların hologram ötesi kalemleri var ve bizimle tüm insanlığın kontrolü için görev taşırlar. Gerçek budur. Bu görevli geçiş gemilerimiz hidro sistemlerle kodlanmıştırlar. Hidro sistem derken de has tekniğin kontrolde ki sistematik kayıtlamaları kastediyorum.
HİDRO sistem müthiş bir ışık kodudur. Ve o ışık kodu ile türevler mükâfatlarını alırlar ve kodlanırlar. Ve bu sistemle her ana varmamız mümkün olabilir. Gerçek budur, geçeriz, kodlama yaparız, görevimizi Halik kılarız, mutlulukla kontrol kurduktan itibaren geri çekeriz yaşamlarımızı. Geçişimizde olduğu gibi geri dönüşümüzde de kendi lekesiz kalemimiz olur. Dünyanın sura üfürdüğü an sur oluruz. Görevi kodlarız ve muktedir kılarız dünya planetini. Yine bunu yaptık, tüm planetlerde yaptığımız gibi.
(Devamı 2.bölümde)
https://youtu.be/-a01yhKgSlE

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ



 

KA HA İLMİ (1/3)
20.04.2019

(HIZIR, söz oldu; sesleşti:)

Yer, KELAM ve kök, görev!... Hadi buyurun!... Üzerinizdeki güçü artırın ve yoğunlaşın. İLİM olun ve sonsuzluğa varın!...

Değerliler, izin verin izah edeyim!... “HIZIR” derken; sizler, size gelip size ışık katanı düşünürsünüz… Siz, İSA iseniz; size, sizi verebiliriz… Ya siz, izinli olarak yaşıyorsanız; size, KELAM ederiz ama sizi, kodlayamayız. Siz, bize gelip de “Bana, beni ver!” derseniz; sizi, sevgiyle kucaklarız ve yoğunlaşır kervan oluruz size ve kendi yaşamınızı, sizleştiririz.

Yazdıklarınız; “DİL” (Ses Teknolojisi) ile kodlanan KELAM, KALEM ve HASAT’tır. NİSA KAPISI’nda, “DİL”, KURULLARIN TOHUMU olur ve “YOL” KELAM olur. O zaman, “BİZ” diyerek görev taşırız. “BİZ KELAMI”, tüm insanlığın kelamıdır. Bu kelam ile kontrol kurarız… Çok mutlu oluruz. O zaman kör gözler, bizi diller ve dinler. RAHMAN olur YARIN oluruz. Sulak bir yaşama Kurul oluruz. Orada; “DİL”imiz, tüm insanlığın olur. Üzerinde, GÜÇ KAPISI olan, YARIN olur her İLİM.

(Ziyaretçiye hitaben:)

Seviyemiz çok iyi!... Öyle mi!? Yok Canım!... Bizi dinliyorsunuz ama seviyemizi; henüz hak etmediniz ve dilleyemiyorsunuz. Bunu görüyoruz. O halde ben, sende dilleneyim bakalım ne olacak!?...

Canlarım, sizleri dinliyorum. Sizleri diliyorum… Yolunuzu, hologramdan aşırttım ama yarınlarınız kodlanmadı. Bu nedenle sizlere görev taşıtamam. Şükür ki bunu size bildirdim. Sevgili, “bana, beni verme” dedin!... “Beni, bende dille!...” dedin!... “Beni, Halik kıl!” dedin!… “Yazıları okuyanlar, KELAM’a HAKK olup insin!” dedin… Ya sen; seni, hak etmemişsen ne olacak!?...

Bu gün buraya geldin ve sordun; “Neden!?” diye. “Yaşam neden yaratıldı!?” Peki; sen, senin neden yaratıldığını, niye sormadın!? Niye buradasın!? Beden almadan, başka bir yaşam yaşanır mı acaba!? Ya da ben, Dünya Planeti olarak yaşıyorsam; sen, planette KELAM oldun mu acaba!?

Kusur aramam ama bana gelip; “Ben seni Halik kılayım!” dersen; Sevgili, sen seni Halik kıldın mı acaba!?

Kör gözün, görür mü yarınları!? Sesin, KELAM’ı diller mi!? Yolun kodlandı mı!? Yoksa başka bir yaşam için mi geçtin diriliğe!?...

KUTSAL KİTAP (İNSAN) der ki “Kendin ol!... ÖZÜN SÖZÜ’nü dille; KELAM ol… YOL ol!... OL!...”

Ve der ki KALEM; “BEN OL!...” Ve der ki YAŞAM; “BEDEN OL!...” Der ki SAHRA; “KAYNAK OL!... OL ki NUR OL!... OL ki Kurulları hasat et!...” Ve DÜNYA der ki; “BEN OL!...” Ve DÜNYA der ki “Beden, Medine olsun; BEN ol ve yoğunluğunda, kulluk olsun!...”

Başını eğdin! Gördüm!... Bana gelip de benden, DİRİ olacağını düşündüğünde; ben, sende, “SEN” olmam… Ben olmadan, sen!... Ve sen!... Bende, “BEN LEVHİSİ”nde, HELAL KELAM olmadan; BEDEN olmam sana.

Bana gelip de “sana, seni vereyim!” dediğinde; Sevgili; “Seni, sana vermem ama seni, senden senlere veririm!...” Diyebilirim… O zaman; MUHAMMET diye dillenen her KELAM eden; benden, benlere varır ve KELAM’da MUHAMMET olur… Onun adı “DİL” olur… Onun adı “KİL” olur… Onun adı “DİN” olur ama o kontrol kuramaz… Her an, “BİLİŞ”i KALEM’e çeker ve kendini, kendi dili ile diller ama kaynakta bulunamaz.

SÜPER İNSANLIK KELAMI, teknik olarak kodlayıcıdır. O KELAM’la kodlama yapanlar; kontrolludurlar. Orada, her bir DİRİLİK vardır. İyi ki bu çalışma başlatıldı ve iyi ki süreç içerisinde, her insan, kontrol kurabilecek ve bizler; VASİ olanlarda, hasat yapanlar; herhangi bir merciden görev almadan; “ÖZ BİLİŞ” halinde; KÖK GÖREV’le “HALİKİYET”i kodlayacağız ve “ İLİM”le kontrol kuracağız… İyi ki hak ettik ve yaptik!... Şimdilik!…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

20.NİSAN.2019 TARİHLİ KAHA İLMİ (1)
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, 2. AKIŞ, 2.BÖLÜM

Tarık tahtında kelam ve biz tüm sahalarda kelamız. Türkiye çalışmalarını başlattığımız günde tüm insanlığın kültü olabileceğimizi biliyorduk. Ve bütün kötülükleri aşacağımızı da biliyorduk. Yeri yaratan insanlıktır dediğimiz anda her kesin kendini anlamaya çabalayacağını da biliyorduk. Yine dünyalar kurulacak ve doğanın gücü olup bütünün kültü olacak insanlık. Ama iyi anlayın ki kelamı hak olanlar başaracaklar.
Fırat geçişleri yapılır. Bunu da izah etmek istiyorum. Fırat ilimdir. O ilmi geçebilirseniz mutlu olursunuz. Ama o ilmi geçebilmeniz için Kelamı Halik olmanız gerekir. Her kes geçmekten söz eder. Tıpkı arkadaşlarınız gibi ama geçiş insanlık geçişidir Canlar. Tüm insanlığın geçişidir. Bunu da iyi kavrayın, insanlığın İmparatorluğun gücü haline dönüşüp geçişi. Bu bütünün geçişi olur. Sen ben meselesi değil bu her insanın, kendi halikiyetini hak edip mutlak kurullarıyla teknik olarak geçmesi.
Hekim gerekir yaşama deriz. Hekim… Neden? Dünya insanlığı ilimsiz kaldığı sürece hastadır. Dünya insanlığının İlmi Halik olması, Hakkın kalemi olması ve şifa bulması gerekir. O şifa insanlık şifası olacak.
Yeni dönemde tüm insanlığın muktedir olmasını bekliyoruz Canlar. Üzerimizde ki yücelik budur, tüm insanlığın muktedir olması. Kim insanın ilmi, Halikiyetiyle, Hakikiyeti için çalırsa o mutlaka kontrol kurar. Biz bütüne hizmet ederken bunu dilledik. Şükür ki dileğimiz kabul edildi tüm insanlık tarafından. Dileğimiz tüm insanlık tarafından kabul edildi. Bunu anlayan mutlaka anlamıştır.
Yerkürede görevimiz çoktur bizim ama bedenli ama bedensiz. İnanın ki bu bedene sahip olmadan da çok görev taşıdım dünya planeti için. Bugünde taşıyorum. Dünya planeti için çok görevler taşındı. Benim insanlığa verdiğim bilgi tekniktir ama anlayana tekniktir. Ve benim insanlığa verdiğim bilgi her dirinin ilmidir. Bugün bunu size sizin ilminize geçirmek istedim.
Yeri yaratan insan yeşili mordan öteye ulaştıracak yine insandır. Eğer mor daha güçlüdür derseniz yaşamınız kontrol dışıdır. Biz her rengi öz geçişlerle tüm zamanların ötesine ulaştırabiliriz. Bulacağımız her şey ölüyü diriltmek için bulunacak. Önümüzü aydınlatan insan özün sözünü söyleyen insan kelamı hologram ötesi olan insan BSUİ olandır. Barıştır. Sevgidir ve Umuttur ve Mutlak olan insanlıktır.
Yürümek zor değil ama koşmak gerekir. Ölüyü dillemek kolay ama dinletmek gerekir. Yaşamı kodlatmak kolay ama toprağa tohum olmak gerekir. Ve biz maya olacağız insanlığa, bunu iyi anlayın. Çantam temizdir. Öyle temizdir ki bir tek kelamı kırmadım bugüne kadar. Öyle temizdir ki çantam, kontrolsüz bırakmadım ilmi. Ama benim ilmimden öte ilimler kodlansın diye beklerim. Bunu yapmak kolay mı? Sormadım kolay mı diye, sormam bilirim zordur. Ama umutlarım var. Peki, umut yeter mi? Asla… Yaşamı kodlamalıyım ki oluşsun.
Güzün insanlık kontrol edilmeli denir. Çünkü sararır yaşamlar. Ama yazın görev başlar. Çünkü yaşam kıran kırılan diriliğinden ayrışır. Sonra bire hizmetçilik başlar. O dönem hepimizin geçişi içindir. Ve sorumluluk bu dönemde devreye girer. Alıp götürmek gerekir yaşamları, götürebilir miyiz? Kesinlikle götürürüz. Ölüler diyarı olan bu yaşamda hiç kimseyi bırakmayız, götürürüz. Ama bizim hedefimiz başka, biz maya olanlar türevleri tohumlayarak bütünün gücünü arttırmak istiyoruz. Ve planetler kervan olsun bekliyoruz. Her planette gözün görebileceği dürümlerin kodlanışını istiyoruz. Umutlarımızı kaybetmedik. Ziya olan ilim sahalarında mutlakız ve insanlığı kodlamayı sürdüreceğiz.
Kayıtlarımızı her kese paylaştırmak dilerdik ama ezip geçmek de istemeyiz kimseyi. Hakkı olan okusun, isteğimiz budur. Hakkı olan okusun ve dillesin. Hak etmeyene bu bilgileri okuttuğumuz anda kontrolden çıkar. Yaş tahtaya basmam der insanlar. Biz de yapmayız bunu Canlar. Yapabiliriz ama yapmayız. Bilgiyi hep pay etmek isteriz, yayın yaparız ama ölü olana okutturmayız. Kesindir…
Ruhlar mutlu olsun istedik ve bugün bunları anlatmak diledik. İşgal değil yaşam, ilimdir. Dünya planeti işgalcilerden artık arındırılıyor. Her şeyin kendinde olduğunu dilleyenlerin dünya planetinde Hakim-i Hak olma çabaları, bu bir işgal hareketidir. Dünya insanlığının Halik olup kendini dillemesidir hedefimiz bizim. Uzun zamandır barış dediğimiz o şavka varıyor dünya planeti Canlar. Kesindir bu. Dünya barışının kurulması şarttır. Ve dünya barışı er geç kurulacaktı. Ve kurulacak. Ve dünya öz görevini hak etmiştir. Barış dediğimiz anda barış ama aklın barışı olsun önce. Aklın barışı kurulmadan yürek kültü mutlak kült olamaz. Ve tüm zamanları kodlayamaz.
Şimdi yere inen birliklerim var. Çoğu buradalar şu anda bedensiz değiller ama onların titreşim sayıları ile buranın titreşim sayısı farklıdır. Bu nedenle gözünüz görmez onları ama biz hep bir tekiz. Ocakları tüm insanlığın ocağıdır. Şu anda hep birlikte görev taşıyorlar. Onlar kendi lekesiz kayıtlarını buraya indirmek üzere geldiler. Verdikleri tüm zaman sahalarında ki şarkılar, bizden dillendi. Biz hepsiyiz zaman kapılarında Canlar. Şükür ki görevleri hepimizin gücüyle başlıyor. Onlar dünya planetinde görevi devralıyorlar şuanda. Sizler onları asla görmeyeceksiniz. Titreşimlerini yükselterek yoğunluklarını kodlayarak çıktılar. Ama titreşimlerini hafifleterek ağırlaştırarak geçip gelebilirler. Peki, farkı anlayabilir misiniz? En ince detayına kadar size tüm bilgileri aktarabilirim. Yapmalı mıyım bunu? Yapmam mı yaparım be Canlarım. Yaparım.
https://youtu.be/MordxZ2PfIQ
SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

20.NİSAN.2019 TARİHLİ KAHA İLMİ (1)
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, 2. AKIŞ, 2.BÖLÜMDEN BİR ALINTI:

Geçiş.... Fırat Geçişi Hakkında:

Fırat geçişleri yapılır. Bunu da izah etmek istiyorum.

Fırat ilimdir. O ilmi geçebilirseniz mutlu olursunuz. Ama o ilmi geçebilmeniz için Kelamı Halik olmanız gerekir. Herkes geçmekten söz eder. Tıpkı arkadaşlarınız gibi ama geçiş insanlık geçişidir Canlar. Tüm insanlığın geçişidir. Bunu da iyi kavrayın, insanlığın İmparatorluğun gücü haline dönüşüp geçişi. Bu bütünün geçişi olur.

Sen ben meselesi değil bu her insanın, kendi halikiyetini hak edip mutlak kurullarıyla teknik olarak geçmesi...

Hekim gerekir yaşama deriz. Hekim… Neden? Dünya insanlığı ilimsiz kaldığı sürece hastadır. Dünya insanlığının İlmi Halik olması, Hakkın kalemi olması ve şifa bulması gerekir. O şifa insanlık şifası olacak.

Yeni dönemde tüm insanlığın muktedir olmasını bekliyoruz Canlar.

Biz her rengi öz geçişlerle tüm zamanların ötesine ulaştırabiliriz. Bulacağımız her şey ölüyü diriltmek için bulunacak. Önümüzü aydınlatan insan özün sözünü söyleyen insan kelamı hologram ötesi olan insan BSUİ olandır. Barıştır. Sevgidir ve Umuttur ve Mutlak olan insanlıktır.

https://youtu.be/MordxZ2PfIQ

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

20.04.2019 KA HA 1
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 3. AKIŞ 1. BÖLÜM

Saife saife kodlamaktayız zaman Ka Ha sahalarını, saife saife kodlamaktayız mutlak kurullarınızı ve bütüne hizmetçilik yapmaktayız bizler ve bizim yüreğimizdekilerle birlikte.

"Mürüvet" dedikleri haldir ilim, mürvete ulaşmaktır insanlaşmak ve mürvet ilminden öte bir ilime ulaşıldı dünya planetinde.

Benden bana beni dilleyen ben olan ilim, bana ses ver anam ses ver, ben seninle dilleneyim. Büyük kötülükleri önleyelim, anacığım aşkla geldim bana ses ver.

-- Gelen bütünlüğe cevap veriliyor...

Dağlarım hepiniz hepimizsiniz, ses ilimse; birlik halinde sesleşiyoruz. Şu anda bu meclis yaptığı her şeyi bir tek olarak yapıyor. Sultanlık yapmak ilimsizlikti, insanlık için bunu yapmaya niyetimiz hiç olmadı ama bir tek olduğumuz zaman; benim, senin, onun sesi diye bir ayrım biter. Biz bir tek oluruz ve sesleşiriz. Bunu hepiniz iyi bilirsiniz ama bugün burada zikr etmek istediniz, peki zikr edelim...

Hepimiz bilelim ki aşk sahalarına indiğimiz anda teklikle ineriz ve ses tüm insanlığın sesine dönüşür. Ben bir tek olurum ve tüm sahalarda sesleşirim, bu benim tahditsiz şekilde birlik halinde sese, ilme, halikiyete inişimdir.

"İyi ki bugün burada bu çalışmayı yapıyoruz" dedi bir diğer sahramız, ona da şunu söylemek isterimki; insan imparatorluğun gerçeğini hak edip anlamışsa her andır, onun burası orası diye bir şarkısı olmaz.

Bizler dünya planetinde gerçek insanlığı kodlarken, yaradan ve yaratılanın kelamıyla kodlamaktayız. Şu ana kadar diri bir dürüm için mükafatlar verdik tüm şarkılarımızla ve o diri dürüm mutlak kurullarla kodlandı.

Yama istemiyor yaşam artık, yamaya gereği kalmadı, insanlık yeşilden mora ve mordan tüm sahalara kodlandı. Hepimizin cenneti insandır ve biz o cennet olarak mutlakiyetimizle kontrol kurduk.

"Yüzün gözün açıldı" der bir diğer dostumuz, yüzün gözün açıldı... Bu ne demek acaba?!... Ben size izah edeyim... Yüzün gözün açılması demek, ağır yükün hafiflemesiyle birlikte şer olan şarkıların şavk alanlarından çıkışı demektir. O şavk alanlarından şer olan şarkılar çıktığı zaman aydınlanma başlar. İşte yapılan, hepimizde yapılan budur; aydınlanma... Ve biz aydınlığı kodladık bugün burada.

Umut mutlaktır ama umman muktedir olduğu zaman umut ötesinde kodlar kervan olur... Yani her şey kesin olarak gerçekleşir ve bizler mutlaka umutların ötesine vardık ve kervan kesinleşti, her an kesinleşti ve bizler yerkürede gerçek kapıları hak ettik ve bulup açtık.

"Rahman" dedikleri kelam ama Rahmi kalem ilim, bunların hepsi bilinecekti ve biliniyor...

Sultanlar, sözüm şudur ki; insanlık, hepinizi kucaklıyorum... Büyük kök görev budur ve kök görev tüm sahalarda kodlanarak gerçekleşmektedir. Masada oturan kim varsa ilimle dillenip burada kodlama yapıyor, temiz bir dönem içindir yaptığımız her şey ve temizlik mutlak olarak gerçekleşiyor.

Yasa der ki; "ölü planet insanı ol ve öl ama sonra ölü planet olan sen öz görevini yap ve dürümle tüm sahaları"... Ve yine der ki yasa; "öz geçişini yap ve ölüm halini yeniden yaşa ve yine ve yine sonra öz görevini hologram ötesinde kodla ve kaleme in ve yolunu kodla ve kontrolünü kur ve yaşam senin ilminle dillenecek"... Bugün bunu başardık canlar... Ve bugün yaşam tek bir ilim oldu ve bizim insanlık kelamımıza dönüştü.

Unutulan insanlıktı, insanlık unutulmadan da unutulur ama unutan umman olduğu zaman; unutulan mutlak olur ve yaşama iner. İşte o zaman neyi unuttunuzsa hak eder dinlersiniz ve halik olup hak olup yaşarsınız. Bunlar mutluluk oldu yine burada....

Rahmana ka ha, yaşama ha ama bize kalem gerek; biz o kalemi hak ettik... Bu kalem, kalem dediğim ne ki?... İslahtır, tüm insanlığın islahıdır, bu ne şekilde; tüm sahalarda teknik olarak yapılmaya başlandı. İslah hali!... Ve tüm sahalarda göz, söz ve öz olan biliş kapılarındakiler tüm insanlığın islahını başlatıyor.

Değerliler, peki ne olacak? İnsanlık islah olduktan sonra ruh; hak edip halik olanda hak olacak. Yani hak ilmini halik olup, hak olup hasat tekniğiyle elde edenler artık yaradan olacaklar. Tüm şarkılarında yaşamları kodlayacaklar ve yaratıcı olacaklar. Yerküre yeniden yeniden ve yeniden yaratılacak ama bu yaratım kulluk ilmiyle olacak. Kulluk ilmi mutlaktır ve tüm insanlığın ilmidir, işte o ilim her birimizi göreve alacak. Ve görevimiz her birimizin gücüyle bütünün kültü olmaktır. Bütünün kültü olmadan ilim yapamazsınız. ve dünya planeti bunu hak etmiş ve başarmışsa çorba pişmiş demektir. ve biz o çorba olduk, pişen ve piştiği an türevleri toplantılra kodlayan ve tohumlayan ve yolu yollara kayda alan ve kayıtlayan.

Sevgililer, yeşilin mordan öteye vardığı bir gündür bugün... Yeşil, mordan aştı... Bu olan hiç olmamıştı bugüne kadar...

Devamı 2. bölümde yayınlanacaktır...

https://youtu.be/6Quud2eJ8nY

Süper İnsanlık Realitesi

 

20.NİSAN.2019 TARİHLİ KAHA İLMİ (1)
AV.NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 3.AKIŞ – 2.BÖLÜM

Yeşil, İbrahim Soyunun İlminin; Mukaddime’nin ötesine varışıdır ki bu ilim; bugüne kadar Hak Teknikle bu yoğunluğu oluşturamamıştı. Bugün bu yoğunluk oluştu.

Yığınlar, Dünya Planetinde güçlenmeye başlayacak, bu kesindir! İsrarla bildirdik ki tenimiz, hakiki tahditsiz, lekesiz kelamımıza dönüşecek. Ve tenimizin tekliği, Bütün’ün tahditsizliğini kodlayacak. Her ten, Bütün’ün ilmini bilir bu kesindir. Ve teninde ilim olmayan hiç kimse yoktur.

Ha, diyeceksiniz ki “DNA”… DNA ayrıdır; Ten ayrıdır. Ten farklıdır. Hepinizin auralarınız oluşur ama bu auralar sessiz sahalarda sizi, sizle diller ama auraların ötesindeki kodlayıcılık var. İşte o kodlayıcılık tüm sahaları hologramdan aşırtabilen kodlayıcılıktır ki sizin derinizle olur bütün bu çalışmalar… Deri, diridir ve diri olan deri; hakiki İnsanlığın; hakiki lekesiz ilmi olarak görev taşır. Ben deri kemiğim. Hepimiz öyleyiz ama derideki kayıtlarım mutlaktır benim ve tüm insanlığın kalemiyle kodlanmıştır.

Mutlaka anlatmış olduğumu biliyorum. Geçmişte tarafıma yoğun olarak katılan bir ışık vardı…İşte o ışık, benim teknik tahditsiz ilmim haline dönüştü. Bu bir derinin teknik olarak Hak Taht’tan öteye varışını sağladı. Teknik, hakiki ve halikiyeti tahditsiz olarak kodlayan bir ışıktı o. Buna çoğu “BETA” dedi. Ama BETA’nın ilminden öte bir ilimdi o ve bugün ben o ilimle bu yoğunluğu oluşturabildim. Mucize değil bu gerçektir. Ve şimdi, kendimden söz etmek isterim:

Kıbrıs’ta çok büyük bir görevim var benim. Uzun zamandır LAMURYA’dan söz ederler Dünya Planetindekiler. ATLANTA’dan söz ederler. İyi biliniz ki Lamurya’dan ötedir ATLANTİS. Ama Lamurya, Mutlak Kurullarıyla kodlama yaparken Atlantis kelamı kontrol edemedi ve kayıtlarını yığınlarından çıkardı. Bu; çok eski bir dönemde olmuştu. Ve Dünya Planetinde kontrolunu kaybetti. Ancak; 4000 yıllık dönem için mükafat olarak, tükenen insanlığın kelamı mutlak kurulları kayda aldı ve kontrollu bir çalışma yapıldı. Bu çalışmanın sonrasında kelam halikiyeti kodlandı ve Türkiye kontrolunu kurdu.

Türkiyede yapılan çalışmalar, her birimizin göreviydi. Tüm insanlık içindi bu çalışmalar. Dünya Planetinde yaşayan ve yaşanan çok olayın geçişi yaptırıldı Türkiye’den. Birçok düşünür, birçok dörtlenen yaşama indi. Dörtlenen derken kastettiğim; dürümlerdeki kelamdır. Her bir dört BİR TEKLİK’tir. Bu tekliğin halikiyeti, mutlakiyeti vardır ve Dünya Planeti kontrolunu kurarak kayıt yaptı.

Hepimizin daha iyi anlamamız gereken husus şudur: Kar Sahaları oluşturduk Dünya Planetinde. İşte bu sahaların Türkiye Çorbası yapıldı.

Unutmayınız Ankara görev taşıdı. Ankarada kurulan bir saha vardı. İşte o saha ANITKABİR denilen yoğunluğu oluşturdu. ANITKABİR, kontrollu kaynaktır bilir misiniz? Herkes oraya gider ATA’ya saygısını gösterir. Ama ATATÜRK, o yoğunluğu Mutlak Kurullarıyla kodlayarak oluşturmuştur. Ve tekniktir orada yapılan çalışmalar. Hakikiyetin tahditsizliğiyle yapılır oradaki çalışmalar ve kontrolludur.

Doğanın gücü Mutlak Kurullarını orada kayda aldı. Türkiye görev taşırken Anadolu’nun çok yerinde görevlilerimiz Kaynak Kodlamalarla Bütün’e hizmet etmeye başladılar ve Birlik, “takdiri İlahi” dedi; Anadolu’nun ötesine bir yaşam formu devreye girdi. İşte KIBRIS….

Kıbrıs’ın ışıması, Atlantis kelamının KA HA olup devreye girişiydi.
ATLANTİS derken- iyi anlayın ki- orada bir yaşam sahası vardı. Ama orası, Gök Sözcülerinin de Kelamla devreye girişleriyle birlikte yığınlarını kayıttan aldı ve kontrolunu yıktı. Böylelikle yaşamı sona erdi Kök Geçiçlerini yapamayanların…. Bu önemli bir şavktır. Ve dünyanın kültü orada kontrolsuz kaldı. Dünya kültünün orada kontrolsuz kalmasıyla birlikte büyük kırılışlar devreye alındı ve mükafat olarak Büyük Kök Görevliler, doğanın gücünü dilleyerek orada göç sahaları oluşturdular ve yaşamları oraya indirdiler.

Daha da önemlisi Ana Kapı olan Mustafa Paşa ki O hep bizimle çalışmalarımızda bulunmaktadır; bütün kökleriyle Dünya Planetine indiği anda Ana Sahayı göreve aldı. Ana Saha, tüm insanlığın ana sahası olacak ANADOLU’ydu. Bu Lütf-i Kapı, O’nun Lütf-i Sahasıydı. Anadolu’nun diriliğinde Türkiye Çalışmaları devreye alındığı anda Kıbrıs’ta da kayıt yapanlar devreye girdiler. Bunların bir kısmı, Anadolu’dan oraya göçenlerdiler.

Bir kısmı, daha da ötelerden; ta Asya Sahaları’ndan, hani dersiniz ya uzaklar, uzak sahalar oralardan Dünya Planetini kodlamak üzere kayda girmişlerdi. Ve artık Çerkezleri de bilin; onlar Mutlak Kurullarımızla görev taşıdılar. Onların da bir kısmı Anadolu Sahrasından, Anadolu ayağından Kıbrıs’a ulaştı. Bütün mesele nedir bilir misiniz? Oraya varanların temiz olarak oraya varmalarıydı. Ve temiz olarak oraya varanlar ocak yaktılar orada. Kodlama yaptılar ve bütün köklerimizle oradaydık bizler de.

Tarık, Teknik Kalem oldu ve bütün kötülükleri aştı Dünya planeti. Ve dünyanın Lütf-i Kapısı oraya açıldı. Oradan, gözün gördüğü tüm sahaları kodladık ve Yerkürenin gücünü kodlayarak tohumladık. Biliniz ki orada çok önemli çalışmalarımız var. Bu çalışmaların çoğu temiz olanlarca bilinecektir..

Örneğin; merdiven olarak kodladığımız insanlık var orada ve bu insanlık nur olarak şarkılar okudu orada ve tekmil bilgi kapıları oraya açıldı. Geçiş gemilerimizin uğrak yeridir orada ve o gemiler orada çok çalıştılar ve bilirim ki BİR TEK KELAM olup bizimle de görev yaptılar; hepsiydik zaten… Ve tahditsiz olarak IŞIK KAYITLAMALARI yaptık, BİR TEK olarak….Bütün kötülüklerin aşılabilmesi için ilk ayak orasıydı Canlarım. Ve o ayak, Mutlak Kurullarla burayı kodladı. Şükür ki Dünyanın Lütf-i Kapısı hepimizin Kelamı oldu. Dünyanın ölü planet olarak kalmasına asla izin vermeyecektik; vermemiz mümkün değildi.

İstanbul’un özel önemi olduğunu zaten bilmekteydiniz. Bugün bunu size tekrar zikretmemin insansılık için gerekmiş olmasına rağmen sizler için gerekmediği düşüncesindeyim. Yıllar yılı Dünya Planetini göreve almaya çalışırken bugün bu gerçekleşti. Düzen’in 7. Ayağı kuruldu. Düzen’in 7.ayağı; bu çok önemli bir ayaktır ve şavktır. Bundan sonra daha yüksek şarkılar okunacak. Genişledik, geçtik ve bildik. İş budur!
https://youtu.be/cJWm7useaTQ
Süper İnsanlık Realitesi

20.04.2019 KA HA 1
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 4. AKIŞ 1. BÖLÜM

İlime gelmek kolay da ilm-i kalem olmak kolay mı zannettiniz? Ben geldim, ben halikim… Bu mümkün mü acaba?

Geçişiniz tamam canlılar. Sevgililer; geçişiniz tamam.

Şer yaratmayanlar şarkılarında kelamı kodlarlar ve burada, bu yoğunlukta şer yok. Mutluluktur bu!

Sualtı’nın kültü olan insan mutlu, halik ve hakiki oldu.

Canlarım; dünyalılar, savaşımız yok insanlıkla. Sağıra ilim gereksiz ama kulu, kula kalem yapana ilim gerekir. Bilirsiniz; sağır duymaz. İlimi da dillemez… Ama bilen kelamı diller ve kendini diller.

Yazıları okuyanların çoğu anlamaya başlayacaklar. Öyleyse ilim halikiyeti kodlanacak.

Bugün soru-cevap halinde görüşmeler yapalım diye geldik; soralım, yanıt alalım. Nesiller boyu hep budur yapılan.

Tanrı size dil verdi ve halikiyet verdi. Ama siz, kendi dilinizi, kendi yüceliğinizle dinletmedikçe, anlaşılmaz ki hiç bir şey! Şu an da anlamaya çalışıyoruz ama her bilgiyi anlayamıyoruz.

“Yürümek kolay ama koşmak gerek.” dedi ana. Peki; neden yürüyelim, ya da neden koşalım?

Uzun zamandır kontrol dışı bilgi verildiğini düşünen birçokları, bugün gözleri gördü. Ki koruyucu dil, Allah’ın ilmi ve burada hiçbir bilgi kontrol dışı değil.

“Yaman bir dünya..” derdi anamız hep. Ya kapılar kapanırsa, ne olacak? O yaman dünya yolun kontrolunu kaybederse ne olacak? Çok mu uzun dönemlerde görev taşındı? Yok analar, yok yok… Hiç kimse kimseyi anlamıyor ki!

Dünyaya elimizi, yolumuzu bulup kodlayarak geldik ama elimiz kontrolluysa yolumuz kodlanmış olur.

Reşit insanlık neden doğanın gücünü anlayacak?? Bu gibi sorular soralım ve dinleşelim… Neden reşit insanlık doğanın kürzi sistemini anlayacak? Ya da neden insan şevk, şavk içinde olarak mutlak kurulları kodlayacak?

“Deve kalktı.” dedik hep insanlık için. Ya deve yoksa ne olacak? Kim kimi kodlayacak? Dünyanın ruhu varsa, o ruh mutlak mıdır? Yaşam varsa, AS RA KA HA mıdır o yaşam? Rohi kapılarda kulluk yapabilir mi bütünlüklerle?

İnsanlara sorgu sual ettik; bakalım kim ne yanıt verecek diye… Geçip geldik. Gözler görüyor ki soran yanıtı bilir. Ya da bilen sorguyu sahrada yapar. Ama yarını kodlamış mı acaba?

Devinim artı diye görevi hakettik ve indik. Ya dünya dili, Allah ilmi değilse ne olacak? Başka dünyalarda görev taşırken hiç anlamamışız kin, nefret tohumu ekmenin sonuçlarını…

O dünyalar bize beden verdiği zaman, o bedene girdiğimiz an, sormadık dünya lütfi kapısında “Biz evrenlere kelam edecek miyiz? Diye. Çünkü evren kelamı halik olan, yolu bulan ve mutlak olana görev taşır.

Dağlarım, neden dünya planeti karanlığı kontrol etti ve aydınlığı tohumladı? Başka dünya varsa, niye biz bu dünyayı kodlamaya çabalıyoruz hep? Çok önemli sorular bunlar!

Ben daha da önemli bir soru soracağım; yasanın ilmini bilen var mı? Yasa kimin yasası? Kim o yasayı kodladı? Kim o yoğunluğu tohumladı da ilmi kayıtları yaptı? Dünyada ilim yoksa Allah’ın tınısı ne demek, ne anlama gelir? Yarınlar için ne yapılabilir? Bedeni haketmek ne demektir? Ölüler Diyarı olan bu yaşamda göz, öz, söz olmak ne anlama gelir? Yaşam ilminde biliş nedir? Ben ne anlayayım bunlardan?

“Çorba pişti.” dedi ana. Ya KA HA olan çorba halik olmamışsa ne olacak?!

Can anam, bana bunların sonucunu verirsen sevinirim. Hadi bana anlat da dinleyeyim bunları:

Yağmur sen bugün yağdın buraya... Yağmur yaşamı halik kılmaya mı geldin?... Yasayı kodlamaya mı geldin?...

Yağmur!... Sen ben değil miydin?... Yağsan da geldin... Yağmasan da geldin!... Oldu ama olmadı... Okuttuk ama okunmadı...

Yağan yağmur sen kelam mıydın ki geldin!... Bana sorma sevgili yağmur!... Kendini dille!...

Yaşamında ilim var mı senin!... Kaçıncı dünyanın gözünün gördüğü en büyük kürzi sistemi kontrol dışı bıraktın da geldin?...

Yaşama inmek kolay!... Gözünün körlüğünü bilirim... Görebilseydin, ilmi halik olup bilişi kodlayabilseydin, yaradan olduğunu ve yaşayan olduğunu da anlardın...

Sok yüreğini külte kodla bakalım ne olacak o yürek bütünün kültü mü olacak yoksa oğullarını kontrol etmeye çabalayan mı olacak?... Kaynak ilimse sen kelamı halik kıldın mı acaba?...

Benimle olma niyetin var da neden bedenin kelamında değil!... Yolunu kaybettiğin halde neden bedir kapısına geldin?... Sen bedirde merdivendin... Bense bediri kelama kalem yapandım...

Canlarım... Doğan güç akıl ve biz tüm zamanların sahrasında olanlar çok özel görevşer taşıyoruz...

Beni sormaya gelmiş yağmur... Yağdıkça yağdı ama şarkısında aşk yoktu ki!...

Ölüler diyarına inerken böyle inilir diye sanmış... Geri çektik kelamını ve yolu kontrol altına aldık...

Güzide bir dünyadır bu dünya... Güzide bir Dünya!... Ve yoğun ışık altında mutlaktır bu Dünya!...

Kurullar haliktir... Hologram aşılırken mutlakiyet kurulların kontrolünü sağlar... Ve yaşam muktediriyeti kelamla diller...

Başka dünya yalın ve halik olanda yoğunluğunda kontrol kuranda ve bütüne hizmetçi olanda olmaz... Çünkü orada başkalık yok ki!..

Irak bir Dünya'nın karanlık şavkını yaşamın kalemi yaptık... Hadi buyrun anlayın... Irak bir dünyanın karanlık şavkını yarının tüplerle kodlanan ilmi kalemlerinde hasat ettik... Anlamadınız hala...

Yazım okundukça her insan kendini dilleyecek... Peki okutur muyum yazımı?... Olmayan okumasın derim... Olan okusun derim...

Ölüler diyarı olan bu Sa Ha öz geçişini yaptığında artık olgun başaklar mutlak kurullarla Dünya planetinde olacaklar ve her şey daha net olacak...

Şimdi gerçekten Dünya planetini istekle kodlamaya geldiler... Ve dediler ki inelim dilleşelim... Hatta dediker ki tahditsiz olarak insanlıkla dirilikleri dilleyelim... Bakalım biz ne biliyoruz?... İnsanlık ne biliyor?... Üzerinizde ki gücü arttırdık ne sorduk?... Neden Dünya?... Yok ki Dünya dediler... Yolun yolu olanda ilim var mı acaba dedik?... Oh Aha dediler... Çorba pişmiş mi dedik?... Aşkla pişti dediler... Yıldız sırrı denilen o sır ilimle dillendiğinde sende miydi dedik?... Yara bere içinde olduğunu bildi ve dedi ki başım eğildi...

Hakkımız olanı biliriz... Hak ettiğimizi dilleriz... Ve Türkiye çalışmalarını bu nedenle yaptık... Huzurlu bir doğa için ve kontrol için...

Çıldıranlar var!... Neden diye!... Neden?... Neden?.. Neden?... Yeni dünya gücünün devreye girişinin en önemli sebebi bütünün gücüdür... Bütünün gücünü kodlayarak muktedir kılmak!... Peki bunu yapabiliyor muyuz?... Kesinlikle!...

https://m.youtube.com/watch?feature=share&v=ELJy1DAh2Ms

Süper İnsanlık Realitesi


 20.NİSAN.2019 TARİHLİ KA HA İLMİ (1)

AV.NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 4.AKIŞ – 2.BÖLÜM

Sır olan bilginin muktedir olanda dillendiğini bilmeyen var mı? Hakkı olanı hakim olduğunu ve mükafat olarak bütüne hizmet ettiğini bilmeyen var mı? Yaşamın insanlık için ilim olduğunu ve Tarıkların tınısını mutlak kurulların kontrol kurduğunu acaba bilmeyen var mı? Bilebilen kim varsa, bildirileri kodlayacak, bilebilen kim varsa, hasat yapacak.

Hakkın kapısını bulacak ve mutlak olacak. Bilmeyenler kendi dirilikleriyle kelama, kendi yürekleriyle ilme ve kendi kaynaklarıyla mutlakiyete ulaşmaya çabalayacaklar.…Onların yapacakları her şey kendileri içindir ama Bu Mecliste yaptıklarımız, tüm sahalarda mutlak kurullar içindir.

Halka, halka geçişkenleşip, gerçek kelamı kodlayanların, Bir’e hizmet için burada olmalarını diliyoruz. Huzur verirken, huzur bulanlar. Hulusi kapıda, kelamı kaleme indirenler ve muktedir olanlar, bizde olacaklar.

“Ra Ka Ha” dedim. “Saha” levhi de Ka Ha ama biz, Ha olanda, Ka olan, mutlakiyeti kodlarken, hepimiz, ziya olarak, kendi yüreklerimizle dilleşiyoruz.

Çorba pişti mi? Pişti.. Peki, Bu çorbaya ilmi koyduk mu? Yok, canım yok, henüz koymadık. İlimde koyalım, çorbaya..Peki, koyalım.

Ben bu çorbayı masamızdaki tüm insanlık için pişirdim.. Ve ben bu çorbaya ilmi koyacağım. Ve bu ilmi mutlak kurullarımla koyacağım. Onlar, şuanda buradalar. Ve beden istiyorlar. Beden istekleri, kendi yaşamları içindir. Ve yoğunluk arttı. Barış Kapılarını açıyorum ve tüm insanlığı kodlayacak olanları, buraya çekiyorum.

Huzurlu bir doğa için onlarla bu görevi taşıyacağız. Karanlık, aydınlanacak ve mutlakiyet kodlanacak. Gönlüm, tüm insanlıkladır ama bu gönlüm, her kapıyı açar.. Ve tüm kapılarda, bedenim var. Ve benim görevim, tüm sahalarda görevdir. Hepimizin geçişleri yapıldı?

Peki, geçiş ne ki? Ha diyeceksiniz ki “kitapları var, açıklasınlar yarın daha güçlü bir kitap yazacaklar, eminim”. Ve o kitap; görevleri olacak. Sanal boyutların gücüdür insan ama gerçek geçiş, mutlakiyetle olacak. Gözün görebileceği en büyük güç oluşacak.

Uluların türevleri tohumlanırken, gerçek geçiş, ilimle olacak. Peki, ilim ne ki? Yaşamdır..

Başkanlık divanı olarak, doğanın gücünü devreye alırken şuana kadar yaptığımız şeyin çok daha ötesi bir şey yapıyoruz. Huzurlu bir çalışma. Ve dünya dili, Allah dili olarak, kodlanıyor. Hepimiz iyi biliriz ki Allah’ın dili, mükafattır, ilmi kalemlere… Ama o dili, herkes dinletemez.

İçimizdeki güçtür, o bizim. Ama o güç, mutlu, huzurlu dünyalar, içindir..İşte o güç, mutlak kurullarımızla dilleşecek. Ve azı, özü bilen insan, mutluluğu da bilecek.

İçimizdeki güç, aşkın kültü olacak. İşte o biz, biz oyuz. Çok huzurluyum canlarım, çok. Yollar, mutluluk yolları, olacak. Yarınlar, mutlak kurulların yalın ilmi olacak ve yeri göğü yaradan insan, kisvesiz ve hakim olacak.

Kisve kelamı kontrol etmekte, zorluk yaratır. Bunun içindir ki kisvesizlik esastır. Kaç bin yıldır dünya planeti, bizleri dillerken, kontrollü olmaya çabaladı. Son sözde bizi anlamaya çalışacak. O dünya ki bedenimde bellek, yüreğimde kelamdır. Ben o dünya ve o dünya bendir ki ben, ölüye dil olup, yarına Halik olup, geldim.

Karanlık, Allah’ın tahtında, teknik kelamı kontrol içindir ama yarın için daha yüce bir şarkı okunacak, canlarım… Halkanın en, en aşağısındaki halka… Ve halkanın, en genişi olan, halka... Ve tüm insanlık, hangi halkada olmalı? Düşünün, bir saha ve o sahada, halkalar var ve bu genişe doğru kelam olan, halkalar. Ama insan hangisinde, Halik olur?

Bunu, ben değil, siz yanıtlayın. İnsan, hangi halka da Halik olur? Mutlaka hepiniz, cevabı bildiniz, eminim. “En geniş” diyeceksiniz. “En geniş”. “En geniş”. “En geniş”. “En geniş”. Ve halikiyet, en aşağıda ki o en küçük halkadır, canlarım. Ve hepiniz, yanlış yaptınız.

Ve canlarım, merkez kaynak, en aşağısıdır. En aşağısı. Ki o, mutluluk kaydıdır. İşte biz bizi,bize kattınız ve siz, bizi bize dinlediniz. Canlarım, yorulmayın, hepimiz teknik olarak, bilgiyi kodluyoruz.

Çorba, hepimizin çorbası ama yeri göğü Yaradan, tahditsizlikle tekniğin en azıdır. En azdır, yaratıcı olan. En geniş olan, yaşamların yarını olabilir ama yaratımı yoktur, onun. Büyük kök görev, insanın ilmidir ki o ilim, merkezi kelamdadır. Ona biz, “kaynak” deriz.

Kürzi sahanın orta kapısıdır, o. İşte o orta kapı; çok özeldir. Ki her şey her şey onun şavkıdır ama o mutlaktır ve her şeyi aydınlatmakta olmasına rağmen, ana kapı olarak, tüm sahaların kontrolünü kurandır. Işığın kaydıdır, o

Türkiye Çalışmalarında bugün bunu da dile getirmek istedim.

Çorba pişer ama eski dünyaların gücüdür, o çorbayı kodlayan. Ki eski en eski ilim, bir tekliktir. İşte o teklik, hakiki tahditsizliktir. Ve dünya planetini göreve alanların, çarık çıkarmadan, yarattıkları şavk, oradadır. Bütün kötülükler aşılırken, o yaşamın kontrolü de kuruldu.

Mutlak ve Hulusi olarak kalem olarak, bütünün gücü olduk. “Ölüler dirildi” derken de diriyi öldüren, ölü dürümlerde dillendi, diri oldu. Diriyi öldüren, ilmi kalem oldu. Ölüydü, dürümlendi, dillendi ve dinleşti, dirildi. Hangisi ölü? Dilleyen mi ölü yoksa dillenen mi ölü?

Şimdi canlarım, sorgu suale başlarsam, karanlık, aydınlanır mı acaba? Boş mu bunlar? Bence değil. Boş değil..Dünya planetini kodlamak üzere bütüne hizmet ederken her şeyin sorgulanması gerekir, canlar.

Sark ya da sarkma in ya da inme dillen ya da dillen ama dillen ya da dillen, hep dillen ama yarat, yarat, yarat. Yorul ama yorul. Yorul ki kodla kelamı. Yorulmadan kodlama çünkü hakk’ın yoktur, buna.

Ve dünyanın ölü planet olarak görevi yaptığı dünya gücü, devreden çıktı. Hepiniz iyi bilin ki artık dünya gücü diriliyor. Ama ölünün gücü devreden çıktı. Bugünden itibaren, dirinin gücü, devreye giriyor. Huruç halinde bütüne görev taşıyanların çok mutlu olacakları bir görev, devrede.

Hızır’ın helali, halikin halikiyetidir. Hızır, helali Halik kıldığında, har yükselir. İşte, Hızır mutlak kurullarıyla, burada... “Hızır” derken, çorba pişer ama o çorbada, halikiyet var mı?

Hadi buyurun, Hızır’ı dilleyelim. O, bize ses versin.

https://youtu.be/9Rh7c7HtrAI
SÜPER İNSANLIK REALİTESİ


 

 
  Bugün 247 ziyaretçi kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol