Birlik İlmi
  ÖZ GEÇİŞ (2)- 13.MART.2019
 

ÖZ GEÇİŞ (2)

 

13.MART.2019 TARİHLİ ÖZ GEÇİŞ (2),
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, 1. AKIŞ 1.BÖLÜM

Yası tutulur yaşamda kelamsız olanların… Yası tutulur şarkıda kervanı olmayanların… Yası tutulur şarkısı kodlanmamış olanların; yaşama kalem olma imkanı bulamayanların… Ve bugün burada, bu yoğunlukta bizler yaşamları tohumlayacağız canlar.

Ulu bir dünyanın gücüyle bu dünya planeti kodlanacak ve dünyanın lütfi kapısı şarkımızı okutacak.

Bizler okunan her anda “mutlak” olarak büyük kök görevimizi yapacağız ve tüm insanlığın has tekniğiyle kontrol kuracak olan biliş, “maya” olacak ilm-i ka ha olanlara…

Yeri, gök sözcülüğüyle dürümleyen ilim sahalarındakiler, gökleri dürümleyecekler ve dünyanın lütfi kapısında mutlak kurullarını kodlayacaklar.

Halkalar geçişgenleşip, haliki hakkta teknik tohumları kodladıkça, yeri yaşama çekme imkanları bulunanlar, bu çalışmaya kelam etmeye varacaklar.

Kim Allah’ın ilmiyle burada olursa, sarf ettiği çabanın neticesi, ocağında halikiyet olarak, hakk teknikle kontrollu kodlamalarla bilişi kayda alan bir “cevheri kayıt” olacak.

Himaye ettiklerinizin gücü artacak… Sistemin, hakkın ve hakiki tekniğin tahditsizliğinde sizin yaşamınız kodlanacak. Himaye etmedikleriniz, kontrollu kayıtlarıyla kelamda tahditsizleşecekler.

Yeni tohumlamalar devreye girecek… Bu yeni tohumlamalarda merdivenin en aşağısına indirilen biliş kayıtlarımız, yollarını kodlayacaklar ve “Türkiye Çalışmaları” diye bilinen bu çalışma ile koruyuculuk toprağa ilm-i halik kılıp, kelam olacak.

Bizler, ruhsal kapıların tümünde var olanlarız ki cennet ilmiyle buradayız.
Aşkın şavkı, Allah’ın şarkısıdır. Biz o şarkıyı kodlayacağız burada ve siyahın en siyahındaki o yoğunluğu kodlayacağız. Ağır yük hafifleyecek ve toprağa “tohum” olup inenler, kelama halik kılınacaklar.

“Yazı yazarken daha güçlü bilgi vereyim..” diye düşünmeyen ana; seni hepimiz çok ama çok “birlik kaydı” olarak ve “büyük kürzi kaynak” olarak bileceğiz ve göreceğiz.

Bugün önemlisin, çünkü hiç bir şarkıyı kırmadın… Her şarkının daha yüksek ilimle kodlanışı için, mutlulukla, kayıtlar yaptın. Bundan daha öte bir ilim yoktur. “Doğal dünyanın gücü” olduğunu görüyoruz ve temel dilin, “ağır yükü hafifletebilen dil” olduğunu da bildiğine eminiz.

Nar, kırmızıdır ama “rahmi kapıdaki rahman olan kayıtlar”ı yapan “sarı renkli kurullar”dır.

Narın renginin kırmızı olması, her şeyin kontrolu için şarttır. Ve rahmi kalemdeki o sarı renk, mutluluğun kodlanışı için şarkılar okurca, okuyacak… Okuyacak ve okunacak o bilgiler…

Sarı rengin Türkiye’deki çalışmalarda gücü artacak ve bu görevi yapabilecek olanlar, “Saltanat’ın kulları” olup size varacaklar.

Saman; renkli oldukça, renk sapsarıdır… Ama samanın kelamdaki kalemi, ilimdir. İnsanlık da bunu bilecek… Ve sarı rengin “kelam” olduğunu ve “ilim” olduğunu anlayabilecek.

“Tüm insanlığın bilişi olan sarı renk” her anda “kalem” olup, kodlama yapabilecek ve “ruhsuz olanlar” dahi kontrol kurulduğunda, o yoğunlukta bu toprağa tohum olabilecekler.

Her şeyin daha güçlü olabilmesi bu şekilde sahralarla gerçekleşecek. Ve “din kapılarının kübra kelamı” kırmızıda mutlak kurullarını kodladığı anda “yeşeren türevleniş” başlayacak. İşte bu türevleniş, mutluluk olacak… Ve sistemin gücünün rahman olanda, “kalem” olduğu dillenecek; dilletilecek.

Ve dünyanın öz görevinin “koruyucu” ve “hologram aşıcı” olduğu, bütünün gücüyle bütüne hizmetçilik yapıldığı bilenecek.

Kardeşlerim; doğanın gücü, BİZ olan ilimle kodlanan bir sahadır. O güce “insan sahası” da denir. Ve doğanın sahrasındaki kelam, o sahaya indiği zaman, tüm insanlık yaşama indirilmiş olur.

Yar, kara… Yar, kara ama karadan öte bir kara; LA HA. İşte; o HA, has taht. Rahman’ın KA HA olan kelamı, RA KA… Ama KA olan RA, mutlak. Ve bütün köklerinizle biliniz ki RA KA sahada ilimle dillenen bilişin kaydıdır. Ve sahada “kelam”, öz görevdir.

Büyük kök görev de ilimdir. İlimi bilen, kendini diller ve dilledikçe bütünün gücü dürümlere iner.

İmparatorluğun gücünü bilenler de kelam ettiklerince kendi yaşamlarını dillerler.

Saltanat’ın gücü insanlığın kendi yoğunluğundaki güçtür ve bütün kötülükleri aşabilme gücüdür o.

Lokomotif olan bu çalışma, her insan içi mutluluktur. Bunun öz görev olduğu da mutlaka bilinmelidir.

Kılan, kıldığında kelam eder, kıran kırdığında halik olur, Yaradan tahtında kırıcı olur, yarattığı kırıldığında kontrol kodlara kaynak olur. Bizler size kırıcılığın da göz söz, öz gücünün dürümlerdeki kelamı için gerektiğini anlatmaya çabalıyoruz.

(Devamı 2. bölümde)

https://youtu.be/h1-wG_znY5Y

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

 

ÖZ GEÇİŞ (2/2)
13.03.2019

Dağlarım, Sanal Boyutlar, “DİRİ KELAM” olan İlim Sahaları’nda görevsizdirler. “DİN” dediğiniz “İLİM KALEMİ” tüm insanlık için KALEM olabilir ama lekesiz kalmalıdır. Enkarneleri kural koyanlar; yolu kodlayanlar ve sahada, “DİL-İ HAKK” olanlar; bize gelenlerdirler ve onlar, robotik olan şarkılardan (den, den halinde tekrarlardan oluşan sesleşmelerden) çıkarlar. “DİRİ KALEM”, “KELAM” oldukça; YOL mutlaka “TOHUM” olur ve RUH, her insansının kelamında, DİRİ kalır.

“RUHUN KULLUĞU” başladı planette. Bu şu anlama gelir: RUH, hepimizin tekliği için yaşamı kodlayan “İLİM”dir ve bu kodlama ile hepimiz, tahditsiz olarak TEKLEŞİRİZ… TEKLEŞMEK, dillenmekle değil dirilmekle mümkündür. Her insan, teknik olarak dilleşir ama tahditli ise yoğunluğunda kodlanışı olmaz. Cevherinde kervanı olmaz ve toprak olamaz. Toprak olmadığında, yaşamı olmaz.

Yaşamı olabilmesi için; kendi yarını için beden istemelidir. Beden, kendi dilidir. Herkes, kendi bedeni ile dillenir. NİSA KAPISI olur; yaşamı olur ama ruhsuzsa, ŞAFAK olamaz. RUH olması gerekir.

İnsan, kendi yaşamını, kendi dili ile kontrol etmelidir. Kin varsa yaşamında, “KİL” olur ve yaşar. Kin yoksa yaşamında; “IŞIK olur yaşar ama o, her an için “İLİM”dir.

Bütün “Dünya Planetleri” ki onlar, yaşamlı olanlardırlar; IŞIK SAHALARI halinda kodlanmış şarkılar okurlar. Her şarkı, yaşamı kodlar ve türevler. Türevlenen yaşam sahaları, bütün kültlerin diriliği ile kontrol kurar ve son sözler, SES KALEMLER’le, KAHA olanlarla dillenir ve yaratılanlar; yaşamları yaratırlar.

Yaşamlar, sistemli olarak sesleşenlerle yaratılır. Her ses, biliş halinde dürümlenen, “DİLİN HALİKİYETİ” ile yarınları kayda alır. Yaşamları kodlayarak yaratır.

Bundan öte bir ilim yoktur. “SES”tir her anda yaşamları kodlayıp yaratan. Yaradan ve yaratılan, sistemli olarak sesleşen şarkının dilidir. O dil ki “KELAM”dır. O dil ki “HALİK”tir. O dil ki “KİL”in; İSLAM’da, insanda “KÖK GEÇİŞ”in yapılacağı diriliktir.

Kurtuluş istenir ve denir ki “Allah beni korur!” Ya korumazsa sen seni koruyabilecek misin!? Der ki “beni, Allah İLİM diye diller!...” Yaşam, seni dillesin; sen, yaşa ki HALİK ol. Sen, seni dille ki HASAT ol…

Yedek zamanın yoktur!... Yaşamın, yedeği de yoktur!... Sen, ben isen; ben, sen isem; ben, senin yedeğin olabilir miyim!? Ben, beni dillerken; ben, beden tahditsizliğinde sessizce dilleşirken; sen, bende “BEDENLİ KELAM” ol ki ben, sende KELAM olanda HALİK olup kodlama yapayım.

Yapar mıyım!? Elbette ki yaparım!... Bunu yaptığım zaman, ŞAFAK olurum; SAHA olup YARADAN olurum; YOLUN olurum ve dürümlerim seni. Peki! ya ben sende yoksam; sen, ben olabilir misin!? Olmadan, ölmeden, koruma altına aldıklarımızdan birisini, Sistemden çekip çıkarıp “sen, beni benden koru!...” dersen; şerdir yarattığın ve Dünya Planeti, bunu sana HAKK TEKNİK ile anlatır ve anlattırır.

ŞER KALEM, şer yaşam sahaları oluşturur ama şarkı, KELAM olanda, İLİM ise şer kontrol edilir… O şer şarkı, KELAM’ı kıramaz; yarını kontrol edemez ve son sözde “GÖZ”, “ÖZ”; “BİR TEK KELAM” olur. Her anı korur.

Unutmayınız ki “cennet” dediğiniz insanlıktır. O insanlık ki her anda dürümlenen dildir. “OL” der; ölü dirilir… “OL” der; DİRİ SAHA, kervan olur “HER AN”ı yarına taşır. İnsanın İLİM’e varışı; KELAM’a varışıdır ki bunu başaran, NEFES’i olandır.

TANRI, RAHMAN’dır. Kervan, “KAHA”dır. Yarınlar sahadır. AŞK KELAM, muktedir kervan ve Dünya, “Santral KO KAYNAĞI”dır. Bu dünya, tüm planetler için santraldır. Burada yapılan; tüm sahralarda yapılmaktadır. Bütün amacımız, teknik olarak yaşamları kodlarken; her planetin, KELAM edebilmesidir. KELAM, din değildir insanlıktır. Dince değil; KALEMCE konuşuyoruz!... A H A bu!…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

13.MART.2019 TARİHLİ ÖZ GEÇİŞ (2)
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, 1.AKIŞ 2.BÖLÜM

“Altın ışık” diye bildiğiniz o güç de büyük kötülükleri önleyecek bir güçtür.

Sol Saltanat, sağ Saltanat’ın geçişini yapmadan evvel, “saha olanda” kelam olur. Solun sessizliği sağı sahrada ilime kodlar ve bütün kötülükler aşılır. Nesiller boyu tüm insanlığın kontrolu gerektiği dünya planetinde herkese açıkça dilletildi.

“Kırk kapı” halikse, “kırk akıl” teknik tohumlama yapabilir. “Aklın kapısı” bütünün gücüyle açıldıkça, herkes daha yüksek bilgileri haketmeye çabalar.

Unutmayınız ki doğanın gücüsünüz… Mutlusunuz, çünkü ruhunuzda hırs yok… Mutlusunuz çünkü yoğunluğunuzda “kırılış kalemi”niz yok… Kaçınız dünyayı göreve aldığınız sahada bütünün gücünü kodladınız? Kaçınız yolu kontrol ederek kodladığınızca kodlandınız? Bunların hepsi bizim için malumdur.

Tan ağarırken, yara, insan yarası olmasın diye çabaladık. Tan ağardıktan itibaren saha, “ilim sahası” olsun diye çabaladık. Yol “ol” dediği anda oldurur türevlerini… Olanın kült olması için çabaladık. Bütün kötülükleri aşmak için çabaladık.

Saman sisteminde sistem, kaynak ilimle kodladıkça, “saman diye bildiğiniz şafak”, insanlaşır.

Kurullarımız bugün buradalar… Bütün kötülüklerin aşılacağı bir güç dürümlerde bütüne hizmetçilik için yaşama çekilecek. Bu çekilecek güç, tüm insanlığın görevi olacak. Hepimiz doğanın gücü olarak bu çalışmaya kaynak olacağız…

Ve donlarla kayda girenler, donatılarak kaydı yaptıkça, bütünün gücü olacaklar. Her bir donatı, mutlak kurulları kodlayacak.

Yasalarla kaynak kalem bütünün gerçeğini, halikiyetini dilleyecek.

Yerin görevidir akıl ve “aklın kalemi” bütünün gücü olarak “yerkürenin geçiş kaydı”nı yapıyor. Hepimiz daha yüksek bir gerçeğe varacağız.

Bu gerçek, ruhun gerçekliğinden öteki olanın gerçekliğine varışı olacak; “öteki olan” dedim…

Olgun başaklar derler ki “Öteki yoktur.” Ama olmayanlar için “ötekilik” vardır. Bunun içindir ki ötekiliğin, ötekilerle kodlanışı gerekir.

“Safra dilden çıktıkça, saha kelamdan çıkar.” denir. Ama biz safranın dilden çıkmasına izin vermedik. Ve sistemin gücünü “bütünün kürzi kapısı”ndan geçirdik.

Aşk, kaynak olduğunca görevi taşıyacak olanda, gerçeği kodlar.

“Sual, yanıt yok.” dedi anamız bugün; mutlak kullarımızdan birisine… Ve o doğrusu çok şaşırmış. Sual, yanıt yok!

Dağlarım; Sultanlarım, “Suali olan, yanıtı bilir.” dedi anamız. Biz buna çok ama çok şaşırdık.

Değerliler, Sualtı’nın gücüyüz biz. Sultanlığın siyahlığında saha ilim, biz o ilmin kelamı olarak buradayız. Sual yok ama yanıt kodlanmış… Sormadık, “Niye?” diye. Korkmadık da! “Ana dediyse doğrudur.” dedik.

Ama ama canlarım; Sultanlarım; sual yoksa, sorumluluk kimin olacak? Yanlış bilgiyi kodlayan sorumlu olamayacak da ne olacak?

Değerli biliş kapılarımız, soralım yanıt veriniz. Sizden dileğimiz buydu; soralım, yanıt veriniz… Karanlık aklın tınısıyla kodlansın. Sizler aklın kapılarını dilleyin ki bizler “ilmin kalemi” olalım.

Korkmadık sizden! Sizler, BİZ olan ilim sahalarımız olduğunuzca, gözümüz sizi dilledi.

“Vakit tamam.” demeyin. Hep gelelim bu yoğunluğa!

Sırtınız sırtımızda, göreviniz gücümüzde olsun. Siz o yükleri bizden taşıtın. Biz sizle çalışmalım… “Hakkım olanı aradım.” diyor Yaşam kodumuz. “Sormak istedim.” diyor ama sordurmadı diyor.

Canlarım, biz sormazsak, kim soracak ki bu bilgiyi?! Ey dünyalı; kardeşim; açık bildir de anlayalım!

Biz soralım, bize yanıt ver anam. Alıp götürmeyeceksin yoğunluktaki kodları; bilirim… Hepsi kelam, kardeşlerimiz insan. Ya biz, o gök köklere kodlananları kontrol kurup kayda alamazsak ne olacak? Kaçıp gideceğiz hiç bir yerimiz yok anam.

Bugün buradaysak, sizinle bu çalışmaya “kaynak” olmak için buradayız.

Ağır yük taşıtmak istemediğini bilirim anam. Özür dileyip geçtik… Bizi bağışla ama senin ilminden öte bir ilmi kodlamak için buradayız biz. O ilmi senden kodlamak istiyoruz. Seninle bu görevi taşıtmak istiyoruz tüm sahalara. Bunca çaba bunun içindir…

Kayda aldığın bilgileri bize okutma… Biz bu bilgileri kodlamayalım ama sen bu bilgileri muktediriyetle kodla. Sevgili anam dileğimiz budur senden!

https://youtu.be/V8V_DJ8vl3U

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

13.MART.2019 TARİHLİ ÖZ GEÇİŞ (2),
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, 2. AKIŞ 1.BÖLÜM
Canlarım; doldukça, dondukça, okudukça, oldukça ve daha çok “ça” var. Hep, hep size yaşamda “şu oldukça, bu oldukça” diye başlayan sahralara kalem olan ışımalarınız olur. Sizler bunları idrak edebildiğiniz ölçüde, yasalarla kelamı kontrol edebilirsiniz ve kendinizi kodlayabilrsiniz. Olmadığınız sürece ölüsünüz ve Öz Göreviniz yoktur. Ya olmadan oldum zannederseniz ne olacak?

Koruma altında tutulacak ya da yoğunluğunuza kontrol edilecekseniz; iyi ama ya kontrol kurulmayacak ve korunmayacaksanız som altın ışık olsanız da iyi yarınlarınız olmayacak. Yaman bir Dünya Planeti kodladık bizler. Yaman bir şafak olduk. Yaman bir ekip kurduk ve bu ekip müktesip sahaların Hak Tekniği ile kontrol kuruyor. “Kuran İNSAN’dır” dedik. “Ölüler diyarında, ilmin kalemi bile olmayanların Kuran olma imkanı var mı ki?” Diye sordular.

“Yorulduk” demedik hiç, hep çalıştık. “Sırdır Allahın Teknik kalemi” dedik ama o kelamı Halik olmayanlar, Aklın Kalemini anlayamayacaklarından dilimizi hiç anlamadılar.” Yolumuz, aklın yolu” dedik, “yok ki akıl” diye düşündüler. “HAKKIN KALEMİ olanın aklı mutlaktır! Hasat olmadan akıl kelama inmez Canlar! Hasat olanda Hak Teknikte kalem, mutlak kurulları kodlayacak güce varır. Ve yol, aklın yolu olur.

Kusur arayanlar, yaşamları kıranlar, yalın kalemle kelamı kontrol dışı bırakanlar ve daha onlarcası… Tüm insanlığı kontrol etme niyetleri olduğunu diliyorlarsa; Öz Geçişlerini yapmadıkları kesin olan onların kök gerçeklikleriyle HAKKIN KALEMİ olma imkanları olamayacağından yarınları yoktur!

Yaman bir Dünya Planetidir bu planet. Köksüz değildir, göksüz değildir. Geçişsiz hiç değildir! Nesiller boyu doğanın gücünü kodlayabilen Robotik Timlerin bilişini kelamla dilleyen, yarınları Halik kılan planet, kaptanlık devrelerini açıp da Dünya Planetinde kaptan olmak için gelenlere ses, söz olup dillenir ve sorgular onları:
“Nereden geldiniz? Kaynak tahtınız nedir? Şarkınız nedir? Kil misiniz yoksa kaynakta siyah renkte kodlanmış ışık mısınız?” Diye. Savaşın siyah renkte olacağını düşünenler, sorgu sual ettiler: “Acaba savaş, Yeni bir dünyanın Gök Sözcülüğü için mi olacak?” Diye.

Yarınlar, Teknik Tahditle kodlansın diye çabalayanlara şunu söylemeye çalıştık: Tahdit bitsin artık! Tahditin kelamı kontrol için olduğu bilinirse de kalem mutlaktır ve her ANı kodlar. Bunu artık insanlığın öğrenmesi şart…

Nesillerimizin Dünya Planetindeki görevi de buydu Canlar! TEK bir DÜNYA ve TEK bir YAŞAM ama o teklik, mutlak kurulların kelamı olan teklik… Ve Dünya Ruhu aklın kulluğuyla kodlanacaktı. Allah’ın adı İLİM’di. Aklın kelamı BİRLİK’ti. Yasalar dürümlerde dillendikçe yeni dönemler kontrol kuracaktı ve yarın doğal; dünya gözün, özün, sözün en yüce şarkısını söyleyecekti.
Devamı 2. Bölümde
https://youtu.be/iM5N3imdNAY
Süper İnsanlık Realitesi

 

13.MART.2019 TARİHLİ ÖZ GEÇİŞ (2),
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, 2. AKIŞ 2.BÖLÜM

Değerliler, doğanın gücünü bile bilmeyenlere “doğayım” demek ne ifade eder ki… Biz, burada, bu çalışmada parlak bir görev taşıyalım diye çalışmıyoruz. Herkes bizi fark etsin diye çabalamıyoruz. Nesillerimizin gücünün dürümlerde dillendiği bir yoğunlukta merdiven olmaya çalışıyoruz; tüm insanlığın merdiveni… Ve bunu dillemiyoruz. Sadece tahditsiz olarak kayda alıyoruz. Bu sorgu sualin sonuysa bitireyim ama hala sorgu sual yapılıyorsa devam edeyim ama görüyorum ki burada olanlar siyah rengin anlamını bile bilmemişler ve bizi anlamaya çalışıyorlar.

Yarınlar için daha ne bekleniyor? Devenin kalkması bekleniyor; ne beklenecek? Peki, deve kalkmış değil miydi? Hem dünya için hem türevleri tohumlayan dürümlerdekilerin tümündeki o yoğunlaşmalar için tüm planetler için bir deveyiz biz Canlar! İnsanlık devesi ve bu deve her AN’a kodlanmıştır. Kaynaktır ve Bütünün Kültü olarak kodlayıcı şarkı okuyacak güçtedir. Hepimizin geçişi yapılır.

Biz, geçişi yapan, yaptıran ya da yaşamı kodlayanlardan doğal dünyanın gücünden farklıyız Canlar! Biz, kimseyi kimseye kodlamadık. Herkes kendine, kendi yüreğine varsın diye çabalıyoruz. Genç yaşlı demediler, gerçeği kodladılar. Bizse; tüm sahaları kodluyoruz burada. Kelam kalemi kodlanır, mutlak kurullar koklanır ama biz hep toprak olarak çalıştık ki kaynakta olalım diye.

Eğer, biz güneşlerle güneş olmak isteseydik; kesinlikle bu planette işimiz olmazdı. Bu planet, kontrol kurmak için yaratılmış bir planettir ki en aşağıların en aşağısına kadar inerek tüm sahaları kontrol etmeye çalışıyoruz. Kör müyüz? GÖZ’üz biz. ÖZ’ün SÖZ’ü olan GÖZ. Bundan öte göz yoktur ama savaşımız kelam değil; kalemledir. Kelamı kodlasak da toprağı tohumlarken kontrolu kayda alsak; ellerini açan her kim varsa; esmaları okurken bedensiz kalır çünkü ruhsuzdur her biri. Ruhlarının olduğunu bile anlamadan kontrolsuz kayda girerler.

Sevgililer, RUH’u kodlamaya niyetimiz yoğun; bugün burada bunu yapacağız. Ama RUH’un kulluğu mutlak olacak, bu kesindir! Ölmeden ölmek derler. OL’anın ölümü yoktur. OL’an ölmeyendir. ÖZ’ün sözünü söyler, GÖZ’ün sözüdür o. Öz gerçekliktir ve yarındır. Yamandır o, YAŞAMdır. KA-HA’dır. SA-HA’dır ve daha daha kültlerle kodlayıcıdır. Kucağımızdaki gücü bilelim, Canlar!

Masamızdaki güç mutluluk gücüdür, bunu bilelim! O masaya görevli gelip de kelamı kıran hiç kimse yoktur. Kırması, kırılması anlamına gelir.

Beşere başka bir beşer gerekir. Bedel öder o beşer Öz Gerçekliğiyle! Ama başka bir dünyada bunu ödemesi gerekir. Dünya, mutlu bir dünya olacak bu kesindir!

Basınç artacak bugün burada. Artın basıncın ağır yükü hafifletmek üzere kodlama yapmaya gelenleri korumak üzere olacağı kesindir. Basıncın artması bizi, beşerden öte beşer yapmayacak ama şafak yapabilir. Perdeleri kaldırın da dilleyin yaşamı! Irak bir dünyayız biz. Aç kapıyı da dinle! Aklın kalemiyiz biz. Yolu kokla, kokla ve tohumla! Öz Görevini bil de geçişini yap! Yara bere içinde olma! Yarınlar için büyük kötülükleri önleyecek güçsün, unutma!

Robotik timlerin teknik tahditi bizim için önemsizdir. Bizi hiç kimse tahditleyemez Canlar! Yaman bir doğa ve yaşam var bu planette. Bu planeti kim anlarsa; hakkı olanı hak edip diller. Ama planeti anlamayanın halkı, Hakk’ı anlama imkanı da yoktur. Süper sahaların kontrolu kurulmaktadır Canlarım!
Çorbamız çorbası olan her kim varsa kontrollu olarak kayda alınacak. Yelin esmesi, yerin yeşermesi anlamına gelmeyecek ama yeşeren yaşamlar kodlanacak.

Ve Türkiye mutlak olacak, bu kesindir! Türkiye’nin mutlakiyeti, muktediriyetiyle kodlanışıyla ilgilidir. Terk ettiğiniz yaşamlar olacaktır. Tahditlediğiniz yarınlar olacaktır. Yolları kontrolsuz bıraktıklarınız, yoğunlukları kayıtsız dilledikleriniz de olacaktır ama sanal boyutların gücünden öteye vardığınız kesindir. Beden, ilimle kodlandıkça her şey yaşayacak Canlar, unutmayın! Ve bedeni hak olup yaşayın! Aha!….İş budur!...
https://youtu.be/iM5N3imdNAY

Süper İnsanlık Realitesi

 

13.MART.2019 TARİHLİ ÖZ GEÇİŞ (2),
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, 3. AKIŞ 1.BÖLÜM
Tahditsiz olarak doğanın gücünü bütünün kültü olarak kodlayabilenler buradalar. Muhammed kelamda ve bizledir şu anda. Kelamı Haliktir. Ve yaşayan has teknikle tohum olandır. Öz görevlidir O. Büyük kök görevlidir de.
Ve Musa asla hata yapmayacak Tohumları kodlayabilir ve bir tek olabilir. İnsansılıktan insanlığa varanların has tahditli Hak tekniklisi değil İLMİDİR. Ve İSA lekesizdir. Aşktır O. Şafaktır O. Ve bilişin kelamıdır. Yazılar okundukça mutlak kurullar kodlama yapmaya başladılar Canlar.
Türkiye çabası buydu, teknik tahditsiziği kodlamak ve mutlakıyeti Hak Teknikle kayda almak. Üzerimizde ki güç hepimizin gücüdür Canlar. Mutluyuz ki o güç bütünün kürzi kalemidir. Bize gerçeği kalem diye dilleyen her anda olan ocak olan tüm zaman sahalarındakiler mutlak kurullarıyla buradalar.
Uzun çok uzun çalışma dönemlerinden geçti insanlık. Ve bütün kötülükleri aşabilecek Gözü Özü Sözü kodladı. OL diyebilecek gücü devreye aldı. Dümenin başına KİL olan oturdu. Ve o KİL kontrol kurdu. Mutlak oldu. Ve kodladı tüm sahaları. Kontrol dışı hiçbir insan olmamalıydı. Ve olduğu zaman o yaşam kontrol dışı kaydı devreye alacağından her kesin kendini bilmesi ve bilişi kelam yapması için çok büyük çalışmalar devreye alındı.
Nüve olan insandır. Özdür sözdür ve dildir o. Ama insanlık dili yaşamları dinletirken herkesi kelam kodlarıyla yaradan ve yarattıran dil sahrası oluşturur. O dil sahrasında bir teklik vardır. Yaşamları ölüler yaratır Canlar. Tüm insanlık yaşamları ölüyken yaratır. Nedir ölü kalmak? Bellek kalemi olamamaktır ölü olmak. Yaşamları kodlayamamaktır ölü olmak. Ruhsuz olmaktır ölü olmak. Yakıştı mı peki bu insanlığa? Yaratıcı olacak ama ölü olacak. Nasıl olacak bu? İzah edeyim;
Dünyalar yoğunlaşırken, yoğun ışık haline dürümlenirken, her şeyin ilmi bütünün kültü olurken, esmalar diriliklerde dilleşirken her kes herkes olacaksa bilişsiz, haksız kelamsız olanla olacak öyle mi? Kesinlikle. Peki, bunun için ne olmalıdır? Asla kırıcılık olmamalıdır. Peki, insansı kırıcı olur mu? Henüz insan olmamış. Tebellüğ ettiği bilgiyi dahi dilleyemeyenin kelama hak olup ilmi kalem olması mümkün mü? Değildir. Öyleyse onun çantasında ne var? Aşk var sadece. Başka hiç bir şey yok. Aşk. Ama siyah renk değil sarı renk.
Aşk Canlarım o yolu kodlayacak mı? Aşk varsa kodlayacak. Yorulduğunda ne olur? İlim kontrolünü kurar. İlim diriliklere iner. Ve dürümler yücelikleri. Ve sarı renkli insan ki ona insansı diyelim yasaları kontrol kurup kodlayamayacaktır. Peki, o zaman ne olacak? Kalem ilme inecek. Peki, kalem kim olacak. İnsansı değil insan olacak ve doğanın gücü ocağında olacak. Peki, o duayla kodlanmış mı acaba? Kesin olarak. Çünkü o ruhsuzdur ama doğanın ruhu Hak teknikle tohumdur onda.
Peki, Canlar yok muyduk ki biz bütün köklerimizle türevlenip dünya planetini yaşamla dillemeye geldik. Vardık... Her andaydık. Ama sahra olup kodlayarak tohumlayarak buradaydık. Bu gün bedenli buradayız. Peki, niçin? İLİM için… Hepimiz yaşamları kodlamaya değil ilmi koklatmaya indik planete.
Taptığınız ne varsa taptırdığınızdır. Planet tapmayı öğrendi. Siz öğrettiniz planete tapmayı. Çünkü taptığınız ocakta taptırdığınız tahditti. Onları tahditlediniz. Niçin, niçin oldu bunlar? Yaşamak için Canlar. Yasaları kodlamak için oldu. Teknik olarak her şey sesle yaratılıyor. Peki, sessizlik nece kodlama yapar? Var mı sessizlikte kodlama? Yoktur…
Kurullar bugün bizi dinliyorlar burada. Niçin bilir misiniz? Biz barış, sevgi, umut ve insanlık ilmi olarak buradayız. BSUİ derler buna. Ve biz mutluyuz çünkü robotik timlerin teknik tahdidi kodlanmayacak burada. Yasalar kodlanacak. Ve dünyanın yoğunluğunu arttıran, sapsarı olan o tabii koddur. Hani o beşerdir ya… Hani o yolu kaybedendir ya… Hani o yokluktan tohum olamaya inmiştir ya… Hani cevheri cennette kelamdı da kovulmuştu ya…
Ya dağlarım dünya ölüydü. Öz köktü ama görevsizdi. Çorbası yoktu. Bunları artık insansılar dahi anlayacaklar. Ve tüm insanlık yanlış tohum ekti yaşama. Yanlış bilişsizlikti… Ben bilirim diyen bilmeden dedi hep. Ben öz görevliyim diyen gözsüzdü, özü yoktu ki bilsin. Ruhsuz bir yaşam kodlandı ve ruh mutlak kurullarıyla planete indi. İyi anlayın ki bu planet tohumlarını kodlayacak görevi Hak teknikle yeryüzüne çekti. Dünyanın ruhu yaşam olacak Canlarım. Ama Rahman olanın Ka Ha olan Kelamı tüm sahalara varacak. Yıldızlar yeniden ve yeniden göz öz söz olmak üzere bilişi kodlayan dürümlerdekilere indirilecekler. Ve cinni kapıların ilminden öte olan ilmi kalem olan insanlık devreye girecek. Mutluyuz ki bu gün bu safhaya dünya insanlığı ulaşmıştır.
Yarınlarda tüm insanlık yemyeşil bir görev alacak. Sarı renk yeşili kodluyor şu anda. Yeşil mutluluk olacak. Sırdı bu, insanlık sırrı. Bellek kalemi olanın bilişi bunu dilledi ama açık dinletmedi. Sarı yeşili kodladı ve yenilik mutluluk getirecek insansılara ve tüm insansılar ilmin kalemi olanda insanlaşacaklar.
(Devamı 2.bölümde)
https://youtu.be/Ij28XR2yKvY
Süper İnsanlık Realitesi

 

13.03.2019 ÖZ GEÇİŞ 2
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 3. AKIŞ 2. BÖLÜM

Yarınlar dürümlerde dillenecek ve bizler bir tek olup burada olacağız. Bir tek olmak, mutluluk olacak; hem dünya hem de tüm planetlerin görevidir bu, insanlık... Ve yaşayan ve yaşatılan her insan kurul kararlarının ötesinde kendi yarınları için yeşilden mora varmaya çalışacak.

Ulu bir dünyadır yaşayan, umut olur ki dünyanın ruhu mükafat olur tüm sahalara. Bütün kötülükler aşılır ve zavallı dünyalılar yarınlara varırlar... "Zavallı" dedim, kini aşamayan zavallıdır...

"Yıldızlar sırdır" dilleme derler, ilim dillenmelidir... Kini aşamayan diriliği kodlayamaz, sınırı yoğunluğunda yoktur ama yarını da yoktur, şarkısında kırılışlar vardır.

Yeni dönemde artık kendini anlayan insan mutlak kurullarını kodlayacak ve kelama hak olacak. Kimse kimseyi yıkmaya çabalamayacak. "Benim adım insansa ben lekesiz kalmalıyım" diyecek...

Leke, kelamda kırılıcılıktan doğan bir şarkıdır; o şarkı sonlanacak canlar...

Yaradan ve yaratılanın kelamı alemlerin lekesiz kalemidir... Yaşamların kili kumu mutlaksa; imparatorluğun ilmi muktedirdir... Biz siyahtan ötede siyahta kelamı kodlayanlara çok mutluluk diledik. Öz gerçeklikte o mutluluğu hak edecekler.

Yığın yığın ışık yeniden ve yeniden gözünüzün görebileceği tüm sahaları kodlamaya başlıyor canlar ve bizler çok mutlu olan o yoğunluktakilere biz olup geleceğiz.

Yıldızlar sizi dinleyecek canlar, ilim sahalarındaki kelam sizleşecek ve bütüne hizmetçilik bu olacak. Yenilik ve yenilik, yenilik, hep yenilik olacak. Yıllar yılı dünyanın öz görevini kodlamaya çalışanlar artık koruyucu olacaklar. Kübra olup koruyacaklar tinsel sahralardakileri...

"Şeytana şarkı" dediler, şafak gerek ya ka ha şeytana, o şer yaratan şarkıda kelam oldukça yazılar mutlak olup onları kontrol edecek.

Bilinsin dileriz ki; çarık çıkarmadan yaşama inilmeyecek... Bütün kötülükleri aşanlar burada olabilecekler.

"Deli" dediler, dünya planetinde yaşam süper sahalarını kodlayanlara. "Ölüyü diriltemezsiniz" dediler, ben dünya planeti oldukça ölüler dirilir canlar...

Toy bir sahaya tohum olduk bizler, olgun başakları kodladık, şu ana kadar "yıllar yılı" dedik hep, "aklın kalemi, hakkın kelamı" dedik... Boş mu, boş mu dedik bunları?... Öz görevli başkanlık divanında siyah renktir, biz o siyahta hilali halik kıldık canlarım, yarını hakim kıldık...

"Kimsiniz" diye sordu yücelerden bir tanesi... İnsanlığız bizler, insanlık...

Boş doluyu kodlar, oku oku da anla... Oğul sen benim sen ben, cevhere cen ol da gel... Eşyaysan şer ol ama şarkında kelamın olsun ki ben seni kodlayabileyim, kontrol edebileyim... Başın başım olsun, ağır yük taşı ama şarkın şavkım olsun, gelmeden geçmeden yaşamı hak edemezsin ki... Gerçekten, gerçekten yaşamak istiyorsan; geç de gel...

Kinde, kilde, kurulların kelamındaki kervanda lekesiz olanlar lokomatif olurlar... Kusur aramam insanda canlarım, arayacak olsam eminim ki tek bir insan yoktur yaşamda kodlayıcı olacak olan, kesindir, bu kesindir!... Ama kusur aramayacağım ki kontrol kurulabilsin canlarım...

Soğuk çok soğuk bir dünya ve biz o soğuk dünyayı sorgulamayacağız canlarım. Sormak istesek sorarız, sorgularız, yarında kodlarız koruruz ama sormaya başlarsak şeytanlık yapılır dünyada, denir ki; "yoksunuz", yoksunuz işte şeytanlık budur, şer budur ama biz yolda, yoğunlukta ve kodlarda, mutlak kurullarda varlığı kodlayacağız.

"Kırılmayın, kırmayın" dediğimiz budur... Öz geçişi yapın, ölüyü dilleyin ama dinleyip dilleyin... Yaratın, yakışır insanlığa bu...

"Valide" dedi biri, ah canım elin ayağın olayım; vali olmadan veli mi olalım? Yok canım yok...

Sevgililer hepinizi kucaklıyorum, büyü yok dünyada, insandan ötede bir büyü yok ama insan kendini hak ettiği zaman o büyü ilim olur...

Size şunu anlatmaya çalışıyorum; "sihir var mı" diye sordular, sihir saltanatın kulluğunda yoktur... Sihir ilimsizde olur, ilimi olanda sihir yoktur... Koyu bir ışık halinde görev taşıyanlarda sistem olur... Siyah renk mutlaktır ve kök görevdir bu, şükür ki bunu size açıkca bildirmem mümkündü ve bildirdim...

Sindirilen bilgi sizi size kaynak yapar ama bilgiyi sindirmeden anlatamazsınız canlarım. Bilgi sizi size kaynak yapar ama siz; size siz olup kaynak olun, dileğim budur...

Yolculuk devam edecek, tüm insanlığın yolculuğu ve bu yolculuğun sonunda mutluluk var canlarım... Hepimiz tüm insanlık mutlanacak bu kesindir...

https://youtu.be/08c5I-KGklI

Süper İnsanlık Realitesi



 

 

13.MART.2019 TARİHLİ ÖZ GEÇİŞ 2
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 4. AKIŞ - 1. BÖLÜM

Canlarım!...

“SURA ÜFÜRMEK” dedikleri şey, kelamın halikiyetidir... Ama, son sözü söylerken daha yüksek ilimle söyleyelim... Hangi dünyada yoğunluk arttı, hangi yaşamda kodlamalar mutlakiyet kayıtladı, hangi cevher dürümlerde kelamı kalem çekti, bunlar önemli...

Süper sahaların kulluğu mutluluk verir insan sahralarındakilere... Bizler, dünyanın LÜTFİ KAPISI olanlar daha yüksek ilmin TOHİ KAPILARINDAN ötedeki kelamını dinletmek istiyoruz... Ulular, türevlerini kontrol altında tutmadıkça, yalın kelam mutlak kurulları kodlamayacaktır... Bunları biliyoruz...

Lütfi kalem, mutlak kurulları kodlarken, her şey daha yüksek ilimle olmalıydı... Çantam daha yüksek ve daha yüce bir kelam ama doğanın gücü olan bilişim, herkesin kendi yüreğinde kodlama yapabilecek dürümde tinsel kelamı HAK TEKNİKLE kontrol etmelidir... Aksi takdirde RAHMAN, kaynak tahtında kelamı kontrol etmeyende, bütünün kültünü oluşturmayacaktır...

Çok gözler var sahralarda... Ve bu gözler, müteahhitlik yapmaya kalktılar... İlmi kapılarda kelamı halik kılıp bütünün gücünü kendi yoğunluklarıyla inşa etmek istediler...

KAPI, ALLAH’IN İLMİDİR... Ama o kapıyı hak etmek, hak tahtın kelamı olabilmek, mutlakiyetle olur... Çorba pişmişse, bu çorbaya kendi yaşam sahalarındaki kaydı da koymalıdır insan...

Değerliler!...

Saltanat hepimizin gezip gördüğümüz bir yaşam değildir... Saltanat, kontrol kodlarıyla kodlanmış olanların toprak toplumla tohumladıkları bilginin fakih, hakiki, ve hakim olan diriliğidir... Ve bizler, bu diriliği bütünün kültü yaptık... “Çok nurdur, çok kuruldur, çok kaynaktır” diyenler var insan sahralarına... Ama insan sahraları, ekmek yapabilenlerin hak teknikteki kelamını kontrol edenlerin büyük kök görevidir... Ve orayı hak etmek, mutlak olmakla ve muktedir olmakla mümkündür ki; buna biz “çantanızı hepimizin çantası yapın ve yaşamınızı hepimizin yaşamı yapın, gözünüzün görebileceği her anı tohumlayın” diyerek, siyahtan mora kaynak kalem yaparak büyük kötülükleri önlettik...

ÇOK ÖZEL BİR DÜNYA ÇALIŞMASIDIR BU MECLİSİN YAPTIĞI... Bunu kesin olarak bilmekteyiz ve bu meclisin yaptığı bu çalışmanın ekmeğe, kelama ve hakka kulluk olduğu da kesindir... Süper ilim sahalarının, süper saha KAHA olan lekesiz kelamın ve BÜTÜNÜN GÜCÜ olanın, doğanın kulluğu ile bütüne hizmetçiliği şarttır...

Yalan yaşam yoktur canlar... Her yaşam hakikidir ve gerçektir... Bugün bu mecliste yaşam süren her ilmin kalemi vardır... Ve dünyanın kök görevidir bu kalemle, kelamla bütüne hizmet... Uluların dünya planetini görevli olarak kodladıkları ve hologram olan kaydın mutlak kurullarla tohumlandığı bir şafakta, biz ALLAH İLMİNİ her birimiz BÜTÜNÜN GÜCÜ diye dinletmeliyiz ki; düzeni kurabilelim...

İMPARATORLUĞUN GEÇİŞİDİR OLAN... Ama biz o geçişi hepimiz tahditsiz olarak yapabilmeliyiz... Çok olgun, çok hologram ötesine varan ve çok has tahta varan görebiliriz dünya planetinde... Ve onların, saltanatın kulluğunda bütüne görevli olduklarını da dinletebiliriz... Nesiller boyu bunu hep yaptık... Ancak, “dert mi insan” dediğiniz zaman, dünya planetini kodlayanların bir kısmı, HAKK’IN HAKİMİ olan HAK TEKNİĞİN diriliği olan ilmin kelamındaki olan yaşamındakilerin, Hakk’a varmadan evvel, Hakk’la, Hakk’ın kapısında kodlanmaları, mutlakiyetleri olamadığından, topraktaki insanlık, tüm sahalara dert olduğu için, tüm insanlığın yolunun kapanması gerektiğini dinlettiler... Dünya planetinde görev taşıyanların çokları da buna karşı çıktılar... “Bugün burada, bu yaşamda, bu çalışmada bir tek sistem, nizam ve düzenin gücü devrede iken, tüm insanlığın ilme KAHA olma imkanı var iken, öz geçişlerini yaparak onların kontrollu ve hakim olarak bütüne hizmetleri mümkün iken, ocaklarını yıkmanın anlamı yok ki” diyeceksiniz bilirim...

Değerliler!...

Uzun zamandan beri dünya planeti sizin lekesiz kelamınızda dilleşiyor... Bunu hepimiz görüyoruz... Ama, kurullarımızın çoğu bugün burada, bu yoğunlukta sessizliği dillemeye başladılar, çalışmaları anlatamayacaklarını, çünkü bu çalışmaların kontrol dışı bilgileri de kodladığını düşünmekteydiler...

Dört gerçek ışığın bütüne hizmet ettiği bir dünyada, MESİH KAPILARININ kapatıldığı ve yoğunluğun mutlak kurullarla tohumlarda kaynak olduğu düşüncesiyle, her şeyin yaşama çekilmesi ve yenilenmesi gerektiğini dillediler... “Dünyanın Lütfi kapısı bütünün gücü olmalı ve herkes kendiyle, kendi yüreğiyle dillenmelidir” diye söz söylediler... Doğal dünyanın geçişini yapması gerekliydi ve bu geçişin de bir tek olarak gerçekleşmesi yapılmalıydı...

Değerliler!...

Sel almasa yaşamları, saltanat kontrol kurmasa, ve selin kelamdaki kalemi mutlak kurulları kontrol altına almasa da, dünya planeti çalışmaları dirilikle dilleyebilecek miydi? Bu soruldu... Ve bunun karşılığında şu yanıtı veriyorum: “TORBAMIZ ALLAH’IN İLMİDİR... BÜTÜNLÜK KÖK GÖREVLİDİR... YARINLAR KERVANDIR... ALLAH’IN TAHTI İNSANDIR VE İLMİN KAPISI BÜTÜNÜN GÜCÜDÜR...” Bunun anlaşılması şarttır... Anlam kazandırılacak hiçbir ilim yoktur... İlim, tahditsiz olarak anlamlıdır... Bunların daha iyi anlatılması VE ÇOK DAHA İYİ BİÇİMDE ANLAŞILMASI ŞARTTIR...

Ced adına İLİM isteyenler, ya da kelamı hak etmek için ilmin kelamı olmaya çabalayanlar, toy olanlar, kontrol dışı olanlardırlar ki; büyük kötülüklerin gücü onların yoğunluğunda, mutlak kurullarında vardır... “BSUİ” dediğimiz bu şarkı, hepimizin şafağıdır... İlimin kapısıdır bu kodlanış ama, “çok ölü verdi dünya” diyenler, öz geçişlerini yapmalarına rağmen, koruyucu kodlama yapmadıklarından, tınıyı kontrol altında tutamayacaklarından, kelamları kırık olduğundandır ki, tabuları yıkmaları gerekir... Eğer tabuları yıkamayacaklarsa, düzeni kurma imkanları onlara verilmeyecektir... İyi ki, iyi ki dünya planeti bunları anlayacak güçtedir...

Benden, Allah’ın ilmini dillememi istedikleri zaman, ben kendimi hak ettiğimi ve yoğunluğumda bütünün gücü olduğumu, mutlak olduğumu, tüm insanlığın halikiyetinde, hakikiyetinde, kaynak olduğumu dinletmedim... ÇÜNKÜ, İSLAMIN KELAMI AKILDIR... Eğer İslam, kurullar kararıyla kodlanabilenlerin kaydı olacaksa, orada şarkı okunmaz... Bu kesindir... Bu çalışmaların, sorumsuz bir çalışma olduğunu, kontrol dışı kayıtlarla kervanın kelama varamayacağını düşünmeleri, dünyanın kontrol dışı kaydının, kelamı kalem olamayanların kaydı olduğunu düşünmekten kaynaklandığına emindik...

Değerliler!...

SANTRAL, BOYUTLAR ARASI BİR ÇALIŞMADIR... Tüm insanlık iyi bilsin ki, hepinizin geçişidir o çalışmalarla gerçekleşen... BU MECLİS BİR SANTRAL ÇALIŞMA YAPIYOR... Ve geçişler, MUTLAK KODLARLA gerçekleşiyor... Ama bu geçişlerin Medine, Mekke geçişinden farklı olduğu da bilinmelidir... Geçiş derken; karanlığın aydınlığı tohumladığı bir yoğunlukta, “HER ŞEYİN HAKK’A VARIŞI” anlamına gelir... Hakk’a varmayan, kelama varamayacaktır... Bu nedenledir ki; kodların, koklanan ışıklarla dürümlendiği bir düzende, BİR TEK olmak; bugün, burada, bu yoğunlukta MUTLAK olmak, bizleri, hepimizi geçişe kaynak yapacaktır...

https://youtu.be/Ma5Ng3c8t8w

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

 

 
  Bugün 224 ziyaretçi kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol