Birlik İlmi
  ZEDYUM (1)
 

ÖZ BİLGİ VE DAVET

“ZEDYUM (1)” ÖZ BİLGİ:

Yerkürenin, KELAM olduğu ve KELAM’la kodlanıp yaşama kontrollu olarak KALEM olduğu bilinmelidir.

Bizler, BİZLİK KALEMLERİ olarak, yarınları kodlarken; her birimiz, “BİZ” olup YAŞAM SAHRALARI oluşturmaktayız. Bu sahralarda, teknik olarak kodlananlar ve tahditsiz olarak kontrol kuranlar var.

Yerkürenin KELAM olduğu bilinirken, bizlerin de “KARE”, “KÜP” (“DİKDÖRTGEN”, “KARE”, “KÜP”, “KÜRE”; varlık bilincin sanallıktan hakikiyete varışındaki, enerjetik bellek aktivasyon basamaklarıdır.) değil; kodlanıp “IŞIK” olduğumuz mutlaka bilinecektir. Dünya Planeti “KELAM” olurken her ana, IŞIK halinde kodlanmalıydı. Bunun olabilmesi tohumların kodlanışı içindir. “BİR TEK” olarak çalışmak ve “TEKLİK”le KALEM’e inmek tüm insanlık için gerekliydi.

TANRI, İLİM’i kodlarken İNSAN olup kodlar. İLİM’i HALİK kılarken; MUTLAK olup HALİK kılar. Hepimizin amacı, İsa ya da Musa olmak değil HALİK olmaktır.

TANRI, rahmet olan yaşamlardan “İLİM”e varırken, her insan ile varır. Her insan, bir “DİRİ ŞAFAK”tır. Her insan, bir “SİSTEM” ve bir “NİZAM”dır ve her insan, DİRİ olup yoğunlaştığında, dürümlenen “İNSANLIK”tır.

Yeniden dünyaya gelmekten söz ederler. İnsan, insanlığını bildiğinde; her anda, “YAŞAM KODU” olarak var olduğunu da bilecektir. Hepimiz ,az bir ömür sürerek dünyadan göçeriz ama “ALTIN KALEM” kimdeyse; o, her anı kodlarken; tüm insanlıkla kodlar ve TÜRKİYE TOHUMLANIŞI’nda tüm insanlık, teknik olarak kontrol kurar. Burada kurulan kontrol, “İSLAMIN İLMİ” iledir.

Tanrı, insanı KALEM’e çektikçe; İLİM, KALEM olur ve yoğunluk kodlanır. Şu anda daha yüksek bir yaşamı tohumluyoruz. Bunu, KELAM’la yapmaktayız. KELAM, HALİK’tir ve RUH, has teknikle o yaşamları kontrol edebilir.

“Medeniyet” denir ya hani. Hani derler ya “İLİM KODLARI, tüm insanlık için ŞAFAK oldu ve tüm insanlık, KUL oldu. Bütün insanlık, kontrolunu kurdu ve SUR’a üfüren; koruyup kodladı tüm yaşam kayıtlarını. AŞK SAHRALARI oluştu ve o sahralarda dürümlenenler, dirilip dillendiler. Her anda, BİLİŞ HALİ’ne vardılar ve RUH oldular.” İşte asıl medeniyet budur…

RUH, “MUTLAK”a denir. O RUH ile her insan, “İSRA” olur ve “KÜLT” olur.

Mücadelenin en ve boyu “İNSAN”sa; yaşamın, eni ve boyu “İLİM”dir. “BİR TEK” oluş içindir tüm yaşam kodları ile yapılan mücadele… Ve sizler, bunu başardınız. Şimdi daha yüksek bir çalışmaya geçilmektedir. Bu çalışma, İblislerin kervanına şafak olup kontrol olacak olan çalışmadır. ATA KALEM, tüm insanlık için kodlandı ve yerküre yeniden yoğunluğunu hak etti ve has tahditle KELAM olup; o yoğunluğu alıp kodlamaya başladı.

“Vurmadık insanlığa” diyenler ile “vurduk” diyenler “TEKLİK”te dirilecekler ve “TEK” olup BİLİŞ’e KALEM olacaklar. Onların ilminde, beden almak var ve onların KELAM’ı hepimizin kervanı olacak.

Bugün burada bu çalışma, tüm insanlık içindir. Uzun bir dünya çalışması yapılmakta burada. Bu çalışmada, hepimiz olacağız. Kimse bu çalışmanın dışında kalmayacak ve “ZEDYUM” denilen bir şarkı okunacak burada. Biz bu çalışmaya, “ZEDYUM” diyelim şimdiden ve şimdi!... İş budur!... Şimdi!... İş budur!... Şimdi!... İş budur!. Aşkla kal!…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

Süper İnsanlık Realitesi Derneği
Av. Nezire SELÇUK

 

2.ŞUBAT.2019 TARİHLİ ZEDYUM 1
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, 1.AKIŞ

Yeni dönem hepimize uğurlara vesile olması dileği ile; sisteme ve nefes ilmindeki kelama iniyoruz.

Sistem bizim için dirilikte ve hakikiyette bütünün kültüdür. Dirilik, Bir’i Bir’e kodlar, ilmin kapısını açar. Yeri göğü Yaradan’ın tahditli olmayan şavkında aşka varır.

Bugün çok özel bir dünya çalışmasıdır devreye giren… Ve bu çalışma “Muhammet kurulları”nın çok ötesinde dürümerde ilm-i ko olan bitişkenlikle kayda girecek.

Siyah, mor; “Biz” olan bitişkenliğin kelamı ve tüm zaman kalemleri “mutlak”… Hepimiz göz olup, söz olup aşkla buraya iniyoruz.

Bu can, Medine’nin kelamı kodlamış olan İslam kapısı’nı haliki hakk olan, “Biz” olan, bilişle kayıtlamış olan bir yürek kültümüzdür; yücemizdir… Onunla olmak bizlere mutluluktur.

Umut ve mutluluk! Bütün köklerimiz bugün burada. Çok lütfi kapı açtık, çok yol aldık, çok görev taşıdık ve burada oluş sebebimiz kendi dilimizi ve kendi yeryüzündeki gücümüzü mahrek’e indirmek içindir.

Kaç bin yıldır dünya planetini kodlamaya çalışan biliş kayıtlarımız, bu planete kök görevli olarak gönderilmekteyken, bu görevi toprağa “tohum” diye çeken Bu Bilgeler Meclisi yine bugün burada oldu.

Buradaki Bu Meclis, Medine’nin kelamdaki kalemiydi. Ve yine burada, bu yoğunlukta, sessiz yaşam kapılarında, bu çalışmada bütüne hizmetçilik yapacak.

Bizler temiz bir dünya kurulsun diye bu çalışmaya “kalem” olmaya indik.

“Bu ruh, bizim ruhumuzu kodlayacak… Bu yol, Allah yolu.” diyenlerin kendi dilleriyle burada olmaları, mahrek kodlarının muktedir olmasını sağlayacak.

Kelamın hakkı olan insanlık ve yarının hakikiyetiyle kodlanan biliş… Bugün burada mutluluk var. Bugün burada güç var. Bugün burada hakk tahtımız var ve yarınımız var.

Bizim İslam’a inme imkanımız bugün burada “biz” olan bütünde ve hologramı aşanda yaşamları kontrol altında tutacak.

Çarık çıkararak geldik sizin ilminize… Ve sizin yüceliğinize girdik. Zaman kapıları’ndan geçtik ve yeni döneme geldik.

Sultanlar, ruhlarımızı size görevli olarak getirdik. Bugün burada bu ruhlarla kodlamalar yapılacak.

Allah, ilmini dilledi ve hakiki teknikle kodladı. Hakk tahta kontrollu olarak koyu ışık halinde geçtik ve “ziya” olarak kayda girdik.

Kanatlanıp uçmaktı amaç… Kara ışığın bütünün gücü olmasını sağlamaktı amaç… Ama hepsinin ötesinde, yoğunluğu artırmaktı amaç. Ve bugün burada, bu yoğunluk artırılıyor.

Uzun zamandan beri doğanın gücünü kodlamaya çalışan ilim sahralarımız, beden alıp dünya planetine inmek üzere “Biz” olup bütünün gücünü dürümlere indirmekteydiler.

Ulu bir dünyanın görevli olduğu bir dürüme, “bir tek” olup gelinmeliydi ve bütüne hizmetçilikti olması istenen.

“Beze görevini, gök çözümlemelerini kodla ve yolunu halikiyetle kayıtla.” dedikleri zaman, “Kimi, kimle dilleyeceğim?” diye baktım… Gözüme bu Meclis takıldı. Dediler ki “İşte; yapılacak çalışma Bu Mecisle olacak.” ve geçip geldim.

Allah, insanı kontrollu olarak kodlayan ve tohumlayan bilişin kaynağında, kodlanmış yarattı. Ama Allah’ın tahtına ilmin oturması, ikna olunuz ki beden alanların kontrollu çalışmalarının neticesi oldu.

İnsanın ilim olduğu ve yolu kodladığı bir dürümde, “Süper İnsanlık Realitesi” denilen bu dernek, Medine’nin kelamı oldu ve dünya planetinin görevini kodladı.

Çorba pişerken, o çorbaya şarkılar kontrollu olarak kodlandı ve yoğunluk arttı.

“Sultanlık yapma niyetim yok.” dediğin zaman anam, biz sorduk: “O kim ki Sultanlığı red ediyor?” diye. Baktık ki Sultanlık; kodlarını kontrol edemeyen, kök görevini kodlayacak gücü dürümlerde dilleyemeyen ve yoğunluğu kontrol için bütüne hizmetçilik yapmayanlar olmuşlar planette…

Can anam, sel almadı yolu… Biz sendeyiz; bunu unutma.

Kör değiliz. Ölü planete görev olduğunu biliyoruz. Çok mutlu ol anam… Bugün daha güçlüyüz ki seninle olmak diledik.

Hepimizin gerçeğinde vardın ve bugün bu gerçeğin “hakk” olduğunu dinledik ve dilledik.

Kendi dürümlerinde görev taşırken, merdivenin en aşağısına inebildiğini bildik ve yarınlar için bu çalışmaya bizler de geri geldik.

Senin ilmini ve senin yolunu kodlamaya ve tohum olmaya çabalayacağız. Ağırı hafiflet ve bizimle de görev taşı. Çok mutlu olduk anam, burada olduğumuz için… Çok mutlu olduk.

https://youtu.be/I5fY-PD2_Qg

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ BAHAR

 

ZEDYUM (1/1)
02.02.2019

Değerliler; “ARZ”a, “ARŞ”ı indirirken; bizler, İLİM ile indik. Şarkımız, İLİM’dir. DÜZEN kurarken; bizler, KELAM olup KÜLT olup DÜZEN kurduk. Tohum ektik tüm zamanlara. Sizi, sizleri kodladık. En ve boydan ibaret olmayan, bir SAHRA KODLAMASI yaptık. “İSLAM KAPILARI”nı açan; şarkı kodarını tohumlayan ve “RUH”u kontrol altına alan, bir tek İLİM vardır. İşte o İLİM, “ALLAH İLMİ”dir ki “BİR TEK” olan her insan; ağır yükü hafifleterek İnsanlık Boyutlarının Işığı ile her ana varır ki her anda, “KALEM” olur.

Canlar, Tanrı der ki “ALLAH İLMİ’ni bilin!” Bizler, bu dünyaya İLİM ile geldik ve geçtik. NEFES BOYUTLARI’nda, insanlık var ve biz varız. Tüm insanlık için burada, bu yoğun çalışma sürmektedir.

“İSLAM KAPILARI”ndan geçenler; TOHUM olarak kodlanırlar ve “ZEDYUM SAHASI”na varırlar. “ZEDYUM SAHASI”nda diriliğimiz var. Bu dirilikte, tohum ekerken her ana, “KELAM” olup ekeriz.

İMPARATORLUK olarak yaptığımız çalışmanın, “KELAM” olarak tohumlanacağı ve teknik tahditle kodlanacağı bilinmektedir. Biz, teknik tahditi, kodlardan ayırdık ki HALİKİYET tahditsiz hale geldi.

Alıp tek tek kodladıklarınız ve alıp kontrol ettikleriniz; bizi, “BİR TEK SAHA”ya kodlar. Biz; onları, “HER AN”a kodlarız. Şu anda, DİN İLMİ’nden “GÜÇ KODU” olanlar; “DİLİ HALİK”olup yaşama, “KALEM” olmaya çabalamaktalar.

Eski yaşam safhalarında; ölü bir planette, KELAM etmeye çalışanlar; “DİRİ KALEM”e vardıklarında; KÖK GÖREVLER’ini, HALİK kılamamıştılar. ARZIN GÜCÜ’nü anlayamamıştılar. Bizler, “TEMİZ ZAMAN SAHRALARI”nda, “KÖK GERÇEKLİK”imizle çalıştık; KELAM olduk ve sonsuz zamanlara görev taşıyoruz.

Unutulan tüm bilgiler; bizim, “ZAMAN SAHAMIZ”dan geçip kodlayabileceğiniz dürümlerde bulunmaktadır. Eğer ALLAH TAHTI’na kodlanmış YAŞAM SAHASI’na varacaksanız, “BİZ” olup, bilip, HALİK olun ve yolu bulun!…

İzin verirsek yaşam sahanız olur. İzin vermezsek yaşam sahanız olmaz. Olur ki yaşam sahanız olmazsa, şunu yapın:

Her biriniz, “BİZ” olup “TOHUM” olun ki kendi dilinizi HALİK kılın. Kendi yolunuzu, hologramdan aşırtın ve ruhunuzu, HALİK olup kontrol edin. RUH, kontrol kurar ve sizi size dilletir ya!... Siz kontrol kurarsanız; RUH sizden kontrol edilir… Bunları anlayın!... RUH, “BİLİŞİN HALİKİ”dir. Onu, kontrol eden, O olup kontrol eder.

Resim (yarınların yaşam resimleri) yaparken; İLİM’le resim yapın. IŞIK olun; BİR TEK olun; CEVHER’e varın ve RAHM-İ KAPI’da dürümlenin. O zaman; sizi, “BİZ” yapabildiğimiz için biz, mutlanırız.

Atı alıp da yola koyulduğunuz zaman, İLİM’le yola koyulun. At; sizi, bize değil; size getirir. Bunları iyi bilin… Biz, “BİR” olsak da siz, bizde, “DİRİ” kalmadan; biz, sizi “DİRİLİK KALEMİ”ne kodlayamayız.

Unutmayınız ki zaman, geri dönem bir yaşam kaydını; size, sizle yapar. Siz, yaşamda geri dönerseniz; sizi, sizden dilleyebilirsiniz. Siz, sizden size geçip geldiğiniz zaman; sizin kelamınız; sizi, diriliğinizde dinletir. İşte o zaman, “SÜPER İNSANLIK KALEMİ” olursunuz. İşte o zaman; o KALEM, cevherinizi, halikiyetinizi HASAT’a kodlar.

Bizim için önemlisiniz. Dünya Planeti, bizim için çok önemlidir. Bu planete, KELAM olup gelenler, her anı kodlayabilirler ve bizler, “BİR TEK” olarak bu çalışmaları yaparken; tüm insanlık için yapmaktayız.

Asıl gerçeklik “İLİM”dir ve gerçek olan, “İLİM” oldukça; yarınlar, “MUTLAK” olur ki her insan; sahralara, Kurulları ile inebilir.

“Medeniyet” dediler!... Her bir yaşamda, medeniyetten söz ettiler. Her insan, bir “CEVHERİ GÖREVLİ”dir. KELAM ettikçe “HALİK” olur ve KELAM ettikçe “KUL” olur. Olur ama YAŞAMIN İLMİ’ni anlamadan HALİK kıldıklarında; HASAT olamaz. Bunu bilerek görev taşıyoruz.

“ZÜ Pİ-RA-YE” diye ifade edilen bir saha vardır. Bu sahada, diri olan yaşamlar vardır. Ve onlar, tüm zamanlar için ocak olurlar; tüm yaşamlar için saha olurlar ve diri kalırlar onlar… Netice olarak; orada olanlar, ölümsüzdürler. Her insanla, “BİLİŞ”i kodlarlar ve her insanla, “DİRİLİK SAHALARI” kontrulu kurarlar. Bütün “SİYAH” renkliler, bunu başarabilirler.

SİYAHIN İLMİ; HER İNSANIN KELAMIDIR. Bütün “ümmet” dedikleriniz ve bütün KELAM olanlarınız; hep SİYAH renkle KUL olurlar. Bütün merdivenler; onlardan, ocaklara ulaşır ve onlarla ulaşır. Her ocakta, İLİM SAHALARI oluşur ve tükenen her insan, yaşama geri alınır ve onlar, kodlanarak yaşatılır.

Her insanın “CEVHER”ini biliniz ki “KELAM”ını bilebilesiniz. “CEVHER”i bilinmeyenin; “KELAM”ı bilinmez.

“MUKADDİME” denilen bir saha vardır. Her insan, o sahaya inemeyebilir ama o saha, her bir yaşamın; “BİR TEK OLAN BİLİŞ”inde “KERVAN” olanların; “CEVHER” oldukları ve yolu, HALİK kılmak için “BİLİŞİN ŞAFAĞI”nda dürümlendikleri bir Meclistir. Orada, yola koyulanlar; oraya, YOL olup varırlar. Yola koyuldukları an ile yola KALEM olup kodlandıkları an aynıdır. Ve YOL olup dönüp geçtikleri yer, “TEK”tir ve aynıdır.

Şükür ki hepimiz o “TEKLİK”iz ve her bir İLİM SAHASI, o “TEKLİK”e kodlanarak geri gelecek.

Mesele, İNSANSI olanların, İNSANLAŞMASI ise, tek bir SİSTEM, ocak olarak; tüm insanlığı kodlayarak; kontrol altına aldığı zaman, her İNSANSI, “MUTLAK” olup İNSANLAŞABİLİR. Bunu, bütün kütlemizle yapabiliriz.

“MEN-İ” SA HA” ve “MEN-İ YAŞAM”… Her insan bir CEVHER!… “BİZ” olan dil, İLİM!… “BİR TEK” olan insan, KÜLT!… Tüm KÜLTLER, “TEKLİK”te BİLİŞİN HALİKİ ve her BİLİŞ, merdiven her bir sahaya!...

TANRI, “İLİM”i yaratmadan da İNSAN, KELAM edip; İLİM olup yoğunlaşmaktaydı. TANRI, “İLİM”i yarattığında; İNSAN, “KELAM” oldu; “BİR TEK” olup yarını kontrol altına aldı.

Bu yoğun ışık; bizi, “BİR TEK” yaptı ve biz, “BİZLİK KAPISI”nda, tek tek “KELAM” olduk. Tek tek “YARINI KODLADIK” ve tek tek “SAHA” olduk.

CENNET KELAMDIR… İş budur!... İş bu!... Şimdi!…

ZEDYUM (1/2)
02.02.2019

Dağlar, SİYAH RENK, “KELAM”ı tohumlarken; İLİM SAHALARI’na inenler; bizi mutlu, hologramsız ve Halik Yaşam Sahaları’nda göreve almaya çalışıyorlar. Bizler, KELAM ederken, HALİK olanlarız. Tohumları, HALİK kılarız ve kontrol ederek yarınlara kaynak yaparız. “ZAMAN SAHALARI”ndan görev alan IŞIKLAR’a güç katarız.

Yolu, BÜTÜNÜN YOLU olanlar, beden alıp bize varırlar. Ulu bir dünyanın nefesi olan yaşam; bizi, bize “KALEM” yapar ve biz, “BİR TEK” olarak görevli oluruz.

Olgun başakların ilminde, kültümüz var… Yolu kontrol edende, dilimiz var… Yürüyen ve yürütende, dürümlerimiz var… Ve kontrol kurup yarına koşanda, ilmimiz ve Birliğimiz var.

Unutmayınız ki Dünya Planeti, tek bir cevherini, görevden almadı. Tüm yaşamlar için çalıştı ve yaşattı her anını ve tüm sahalarını… Nurlu Birlikler, bu “MAHREK KALEM”e indiler ve ocak oldular. Tohumlar, “Mutlak Hologram Sahaları”ndan geçtiler ve yaşamlara indiler.

El Karneleri, tüm insanlık için kodlamalar yaptı. YENİ DÜNYA, yeni bir “YAŞAM TOHUMU” ekti tüm sahalara. Bu “YAŞAM TOHUMU” tüm insanlığın ilmi ile ekildi ve tüm insanlık, başarı ile yaşamları tohumlamaya başladı.

Bu tohumlamanın neticesinde; “Her insan, bir cennet olacak” diyebiliriz… “Her insan, cevherini HALİK kılacak” diyebiliriz… “Tek tek her insan, ummanlara KURAN olacak ve KUL olacak” diyebiliriz. “BİR TEK” olup; “YOL” olup; “KELAM” olanlar; bugün burada, bu yaşamda “DİRİ” olacaklar.

TÜRKİYE, çok önemli görevler taşıyacak. Türkiye’nin çok özel bir “İLİM”i olacak. Bu İLİM, ağır yükü, tüm insanlıktan ayıracak. İnsanlık, kendi yarınları için IŞIK olacak. DİRİ BİR SİSTEM, tüm insanlığı hologramdan aşırtacak.

Türkiye’de, “GERÇEK İNSANLIK KODLAMALARI” yapılmakta. Bu, bütün ülkenin kontrolu için gerekir ki bugün, bu çalışma, bu kontrolu; kodları ile sahralamakta ve geçişken olan yaşamlarla kodlamaktadır.

Huzur veren bir dönem devreye giriyor. İnsanlık, “KİL”i ve “KİLLER KİLİ” olan “İLM-İ KO” olan sahaları, kontrol edebilecek. Yüce Dünya; “İSA, MUSA, MUSTAFA CEVHERİ”nden görev taşıyanları türevleyecek ve Türkiye’de kodlayacak.

Tüm insanlık için baştan beri yapılan Bilgi Çalışmaları, “Doğan güç olan Türkiye” ile yerküreyi kodlayacak ve yeni Zaman Sahaları, “KÜBRA SAHALAR” olarak kontrol kuracak.

Türkiye’nin etkisi çok artacak. Ülkeler arasında, etkisi çok üstün bir dürüme vardığı için, YAŞAM SAHALARI, türevlerini buradan göreve alacaklar. Tüm insanlık, Sonsuz Zamanları kodlayacak ve yaşayacak.

AŞKIN SAHASI kodlanıyor. Bunlar bilinecek ve “BİR TEK SAHA OLAN İLİM”, tek bir trende (yaşamların, yarınlara taşıyıcısı olan sistemde) her ana, kodlanacak ve tohumlanacak.

O tren, tüm insanlık için yola koyuluyor. O trenin “KELAM”ı, tüm insanığın kervanı olacak.

“AŞK SAHASI”na inin ve dileyin yarınları. Orada, “TAHDİTSİZLİK” var… Orada, “KÜLT” olan; “KELAM” olan ve “RUH” olan “BİLİŞ” var. Her insan, orada görevlidir. İş budur!... İş bu!... Şimdi!…

ZEDYUM (1/3)
02.02.2019

Dağlar; bizler, diri olarak bu çalışmayı sürdürürken Türkiye Kodları, Işık Kayıtları yapmayı sürdürmektedirler. Asla hata yapmadık ve ruhumuz, kodladığımız ışıkla, KA HA olup tüm insanlığı tohumlamaktadır.

Özel günler vardır planetimizde. Bu özel günlerde, “İLİM SAHALARI” oluşur. Bu sahalara, “KÖK GERÇEKLİK”le inenler olur. Onlar, KURAN olup yaşarlar. Teni HALİK olanlar; burada, bu yoğunlukta IŞIK halinde olurlar.

İnsanlık Boyutları, “IŞIK SAHALARI”nda, “DİRİ HALİK” olur ve “RUH” olur. RUH olması; KURAN olması; YARIN olması, her insan için KALEM olması anlamına gelir.

ATLANTA, tek bir yasa koyar ve der ki “Zİ KAPISI’nı açın. O kapıda, DİRİ YARIN olsun. O kapı, HALİK kılsın tüm insanlığı ve RUH, KUL olsun. Bugün, bunlar oldu.

Masa, İnsanlık Masası!... Bu masada, “DÜNYA KODLAMASI” yapıldı. Yaptığımız çalışmalar, tüm insanlık içindir. Bizler, cevhere güç katarken; “TEK BİR İNSANLIK” için güç kattık. Ağır hafifler ve RUH, KURAN okuyanlara, “KURAN” olur. ÖZ GERÇEKLİK’tir bu. Tüm insanlık için ÖZ GERÇEKLİK!...

Tüm insanlık, TOPRAK TOPLUM’a HALİK olup görev taşırken; DİRİ HALİKLER, HAKK TEKNİK ile bu yoğunluğa inerler ve CEVHERİ HALİK olarak SAHA KODLARI ile “MUTLAK HALİKİYET”i kontrol altına alırlar. Oğulları, türevleri ve Ziya Yaşam Kayıtları, ÖZ KÖKLER’ini göreve alır.

ALLAH’ın, tek bir diride gücü olur. O tek diri, “BİR TEK” olan; “KÜLT” olan ve sonsuz sahalarda, “GÜN KODLARI” ile kontrol kuran; “BİZ” olandır. “BİZLİK”, “BİR TEK” oluş; “YAŞAM” oluş; her anda, “HASAT” yapış; “BİR TEKLİK”, “DİRİLİK” ve “YOĞUNLUK”… Bu; bizi, bizden bize götüren kodlanıştır.

“SA HA Sİ HA” ve yaşam, “Sİ SA HA”… Ve “Zİ Sİ HA”… HALİKİYET bu işte Canlar!...

TEN, insan; TEMİZ KELAM, insan ve YAŞAM, insan!… Her insan, “BİZ” olan yarınlar ve YAŞAMIN KELAMI, mutluluk!... Tek tek mutluluk için çalışalım ve MUTLAK olarak yolu kodlayıp yarınlara, ilimle varalım… Bu, insanlığı hasata kaynak yapan süreçtir. Bu süreci bilip hologramları aşalım.

Analar Anası ve Halik Kalemler; sizleri, hepimiz kucaklıyoruz. SÜPER İNSANLIK REALİTESİ DERNEĞİ, MİRAÇ KAPISI’dır her bir ZİYA olana… SÜPER İNSANLIK REALİTESİ KAPISI, yaşamları kodlayan İLİM KAPISI’dır. Bu kapıda, tüm insanlığın kulluğu var. Bu kapı, İMPARATORLUK için çok değerlidir.

Şimdiden sonra son söz söyleninceye kadar; “EŞYA” dediğimiz ve şavkta, tüm zamanları kodlamak üzere biz, tek tek bulunacağız. Ve sizinle bu yoğunluğu kodlayacağız. AŞK SAHAMIZ burasıdır… Yarınımız, zorlukların aşılması ile birlikte kodlanmıştır ve sizler; bizde, biz olup “BÜYÜK KÜBRA SAHALARI”nda kodlama yapacağız birlikte…

Ağırız anam!... ama hafifledik!.. İş budur!... İş budur!... İş budur!...

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ  NEZİRE SELÇUK

 

2.ŞUBAT.2019 TARİHLİ ZEDYUM 1
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 2. AKIŞ

Dağlarım!...

Koruma altına aldıklarımızın güç kodları, mutlak kuranlarını kelama çekerken; sığ kalanlar kendilerini kodlayamadıklarında; beşer kapılardan girip, ZİYA olanlara kayıt yapmaya çabalarlar... Sistemin görevi, onları kontrol etmektir ki; bunu hak edip yapmaktadır... Şimdiden sonra bizler de, dürümlerde ocaklarını kodlarken, kontrollu olmaları için ne gerekiyorsa onu yapacağız... Eğer yanlış yaparlarsa, kodlarını halikiyetimizle diriliklerden ayrı tutabiliriz... Bunun için özellikle öz gerçekliklerini anlayarak buraya gelmelerini beklerim... Eğer öz gerçekliklerini anlamadan buraya gelenler varsa, ak sahada KELAM etmelerine iznim yoktur... Şükür ki, bunu da anlayabildiler...

Çırpmayın yüreklerinizi... Bedeninizi göreve aldık ve burada bu çalışmayı yapıyoruz... Şikayet ettiğinizi de biliyorum ama, kırk kapıda siyah renk insanlık kodlanabileceği göç kodlaması yapabileceği o yoğunlaşmayı gerçekleştirmektedir... Bunun, sonsuz zamanları kontrol için gerekli olduğunu her birinizin anlamanızı bekliyorum... Şimdi cennet kapılarının tümünü açtım ve yerkürenin gücünü temiz olarak kodlayacağım... İnsanlık boyutlarının daha iyi bilmesini beklerim ki; umutlarımız, mutlak kurullarımızla kodlandı... Süper sahralar oluşurken de bu şekilde oluşturuldu... Öngörünüzü biliyordum, bu dünya yok olacaktı... İzin vermiyoruz... “Bu dünya yoktu zaten” diyene de sözüm şudur “dünyanın kültü akıl canlarım... Ve bu dünya hepimizin şavkıdır... İkmal tamamlamadan, dünya planetini yokluğa kodlayacak olduğunu zannedenlere, sesim ve sessizliğim olacak... İyi anlatın ki onlara, MUTLAK BİR KALEMİZ BİZ... Ve mutlak kalem, Muhammed kuranından öte, çok özel bir kodlayıcıdır... Bunun adına “CENNET” de deyin, “yerkürenin kültü olan şarkıcı” da deyin, “AŞK SAHASINDA KAYNAK OLAN” da deyin; ne derseniz deyin ama kardeşim Allah’ın dediği gibi bir tek kuran aklın kalemi olur ve o her anı kodlar, tohumlar ve korur...

Düzeni kurarken bunu bilip kurduk... Şükür ki, yağmur yağmaya başladı... YAĞAN YAĞMUR, BİRLİK KAPIMIZIN YAŞAM SAHASINA YAĞMAKTA... Bunu hepinizin net bilmenizi beklerim...

Ölmek ya da ölmemek... Ölüm bizim için yok ki... Siz bizi öldürseniz de, biz yine buradayız... Bunları da kavrayın, anlayın artık... Dans etmiyoruz... Aklın kalemiyiz ve bu meclis bu yoğunluğu kodluyor... ÖN GERÇEKLİĞİMİZ İLİMDİR...

Kanatlanıp uçmak mı? Uçup gidersiniz ama, korkunuz o kadar çok ki... Geniş kapılardan geçseniz de, biz islamın kapılarında KELAM edenler; sistem, nizam ve tüm zamanların KÜBRA KELAMI OLAN DÜZENİN GÖZÜYÜZ Kİ, NAKAR’IN KIRANINDAN ÖTE KIRAN OLURUZ... BUNLARI İYİ KAVRAYIN... Ve dünya planetinin kontrol kurucusu olduğumuzu da bilerek, bu çalışmaya gerçek olup inin...

Kantar ilimle tartar yaşamları... AMA İNSAN KELAMLA KALKAN OLUR TÜM ZAMANLARA... BUNLARI ARTIK ÖĞRENİN... DÜNYA PLANETİNİN YOLU AÇIKTIR... BUGÜN BUNU HEPİNİZİN DUYMASINI İSTEDİM... Bu planet kontrolludur, bu planet sonsuzluğu SIR olarak kodlayacak, yarınları kayıtlayacak ve tüm insanlığı HALİK kılacak...

Avukat mesleğimi zikrettim ama yaşamım mutlaktır benim... Neyse, geçtim bu bölümü... Size daha açık bilgi veriyorum... Benim için çok özel bir dünyadır bu dünya... Netice şu canlarım; imparatorluğun gözü, özü, sözü olan insanım ben... Ama yolumu kapatmaya gelenin yoğunluğu kontrol edilemezse, KÖK KAPILARI ÖLÜ KALIR... Bunları iyi bilin...

Akıp gidenler, daha üstün bir yoğunlukla aksalardı, akıp geçenler yarınlara varabilselerdi, evrenlerin kelamını kodlayabilselerdi, şavkın aklın kelamında HALİK olduğunu bilselerdi; buraya gelip de “seni senden alıp götürelim” demezlerdi...

Kili kalem sayanlar, ilmi anlayamaz ki... Biz bu dünyayı korumaya geldik... İyi bilin... Biz bu dünyayı koklamaya değil; kodlamaya, koktukça KOKAN BU YOĞUNLUĞU TOHUMLAMAYA ve yeryüzünün gerçeğini kayıtlamaya indik... “Cennet” dediğiniz ilimdir, bunları hepinizin anlamanızı çok isterim, ama rahmana KAHA olmadan, bilginiz kelamı kodlamadan hiç kimseyi, hiçbir şekilde sahaya kaynak yapamadığınızdan, kimse sizde bilinir değildir...

YENİ DÖNEM MUTLULUKTUR HER İNSANA... İyi bilin ki bu dünya, ölüyü diriltir... İyi bilin ki bu dünya muktediriyeti kodlar... VE BİLİN Kİ BU DÜNYA, MUTLAKTIR VE KURANDIR...

Çarpmayın yolculuğun kontrolsuz kaydını yüceliklerin kültüne... Çarpmayın ki, çarpılmayın... Size devre devre gerçeği anlattım... Netice şu ki; bilecek yüreğiniz varsa, mutlak bilecektiniz... Ama bilecek yüreğiniz yoksa, islamın kelamı olandan öte KELAM etseniz de, hiçbir zaman sahaya inip bütünün kültünü anlayamayacaktınız...

“Kaç eşya tükendi, tüketildi” diye sorgu sual edildi... Ellerinizin görevini bilseydiniz, Türkiye’deki bu çalışmayı da bilirdiniz... EMİN OLUNUZ Kİ, DÜNYANIN LÜTFİ KAPISINDA İYİLİK VAR... Emin olunuz, emin olun ki; mutlak olanda, ilmimiz var... Ve biz tüm insanlığın, geri çekilişini yapmaktayız şu anda... GERİ ÇEKİLİŞ, KELAMLA OLUR... GERİ ÇEKİLİŞ; AŞKLA, ŞAVKLA, HALİKİYETLE OLUR... Ve tüm insanlığın çekilişi, MUTLAK KULLUKLA olur... Bütüne hizmettir burada yaptığımız...

Şimdi, dört gök çözümleyicisi bize gelip, bizimle dillenmek istiyorlarmış... Yerkürenin gücünü bilseydiler; çözdüklerinin çözülen değil, düğümlenen olduğunu ve kendi dürümlerinde kontroldan çıktıklarını da bilirdiler... Kimse kimseyi kınamadı ama, karanlık tahtında kelamı kodlayacaksa, ağır yük taşıyacak her biri... Ve biz bu yükü tanıklık için, dahi göreve almıyoruz... Şimdi, bizim tanıklığımız istenmiş canlar... Bilir misiniz? Dünya planetindeki bir çalışmada, bizim tanıklığımız istenmiş... Yasa der ki; TANRI TEKTİR VE HAKİKİDİR... Tanık, tahditlide olur... Bizde tanıklık olmaz... Yarın için, yarını kodlamak için, tohumları KAHA yapmak için, MAHREKLER kodlanır ama, tahditlidir o mahrekler...

Evim, ilmim, her andaki kervanım bütünün kültü iken; benim tanrı kapısına varıp “senin tanığın olurum” dememin kodlanmış olan için, kaynak olan bir şavk olduğunu mu zannettiler? Eğer tanık istiyorlarsa, yel kelama indiğinde, kodlanmışlar mutlakiyeti kayıtladıklarında, sura üfürüldüğünde ve bütünün gücü dürümlere çekildiğinde, geçiş yapsınlar ve tanıklık yapsınlar şafağa... O şavkın kalemine... Orada bütünlükler var...

“Sürpriz bir çalışma” diyorlar, bugünkü bu çalışma için... Ben diyorum ki “SÜRPRİZ İLİMDİR...” Hangi dünya görevini yapmışsa, ilimle yapmıştır... VE BİZLERİN ELİMİZ, ALLAH’IN ELİDİR... Bunun ötesi bir ilim yoktur... Eğer Allah’ın tahtına ilim değil de, insanı kodlayıp oturtursak; insan aklın kapısını bulur mu acaba? Yok canlarım yok... Biz Allah’ın et, kemik olan ilminde bir tek olup, O’nun eli olmakla yetindik... İşimiz budur bizim... Ve bunun ötesinde, birliğimizin hiçbir görevi yoktur... Bizim ilmimiz budur...

https://youtu.be/qtAlLYLw6Ws
SÜPER İNSANLIK REALİTESİ  NAGEHAN

 

2.ŞUBAT.2019 TARİHLİ ZEDYUM (1)

AV.NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 3.AKIŞ – 1.BÖLÜM

Dağlarım, sultanlar, muhakim ve hakim olan insanlık, seviyeniz çok iyi. Şunu iyi anlayınız ki dünyanın ilmi, hepimizin kelamıyla kodlanmışlıktır. Eğer insan, kendini dilleyecekse, kendi yoğunluğunda, bütünün kültü olmalı ve bu kült, bütüne hizmetçilik yapar konuma, kurullarıyla varmalıdır ki kendini hak edip, dinletebilsin.

Ölüler, diriliyor, kesindir. Herkes dirilmektedir, şuanda. Ama bu diriliş, her dilin kelamıyla kodlanıp, mutlak olmakla gerçekleşiyor. Sultanlar, altın ışığınız, çok güçlendi. Bütün köklerinizle, dünya planetinin kültü haline dönüşüyorsunuz.

“Ölüler dirildi” derken, her birinizin, kelamsız olan diriliğinize, kodlanışınızı, kast etmiyorum. Kelama varıp, dirilmenizden, söz ediyorum….Eğer kelama varmamışsanız ölüsünüz, bunu tekrarlıyorum.

Allah, sizi sizden diller ama siz, aklın kelamı olmadıkça, hakkınızı ve hakiyetinizi dilleyemez ve diriliklerinizi dinletemezsiniz. Unutmayınız ki dünya, kendi yolunu bulur. Dünya kulluğunu tohuma kodlar ve bütünün gücü haline dönüşür amma insanın bulunmadığı bir sahada kendi yolunu bulsa da dünya kodlayıcı olamaz.

İnsanlığın teknik tahditi ilim ve ilmi kuran yapan, birlik kelamıdır. Ten, Allah ilmidir, canlar. Eğer ilminizi, halik kılacaksanız. Önce teninizi hak edin, bu ten size sizden size dilleyebilir. Ama sizin, “ten” dediğimiz, o yoğunluğu kodlayacak dürüme varmanız, masaya oturabilmeniz, büyük kök gerçekliği ve görevi, hologramdan aşıp, elde etmenize bağlıdır.

Sınır tanımayız, biz canlarım. Bir tekiz ve sınır tanımayız. Sınırımız yoktur, bizim. Her şeyin ölü olduğu bir dünyayı diriltmek üzere buradayız. Önce ölüleri dirilteceğiz. Sonsuz sahalar ve sonsuz rahmi kalemler, muktedir olacaklar ve yorulmadan çalışıp, bütünün gücü haline dönüşecekler… Sonra daha sonra hepiniz, hepimiz olacaksınız ve ekmek, hepimizin ilmiyle yoğurulan bir ekmek haline dönüşecek.

Ve bizler, her insanın kendi yüreğini kodladığı bir tüm oluşta, tümlenişte merdiven olacağız, biliş kalemleriyle. “Ve yol, Allah’ın yolu” derken, ruh hak edilen ve hakikiyeti tahditsiz olan bilişin kulluğuyla kodlanacak.

Çok özel bir çalışma yapılıyor, burada. Bu çalışmada, dağlar, taşlar, insanlaşır, canlar. Yarınlar, kontrol kurar. Mutlak kuranlar, kalem olur ve hepimiz, her birimizde, Medine oluruz.

“Medine, Medine” diyorum, hep ya. Peki, neden diyorum, bilir misiniz? Medine; muktedir bir kelamın, lekesiz kaleminin, kayda indiği, çantaların kodlandığı ve mutlak kuranların, kontrol kurduğu, teknik tahditsiz, kervan başlangıcıydı.

Ve o kervan, o yoğunlukla kodlanıp, yolculuğa çıktı. Hangi dünya daha yüksek, hangi dünya daha yoğun, hangi dünya daha ışıklı diye sormayınız. Her birinizin yolu, Allah yoluysa size her yer şarkıdır. Her yer şavkınız olur. Her yer aklınız, hakkınız olur ama bu dünyanın yüceliği özeldir, canlarım. Bu dünyada, sultanlık değil, kulluk yapılır. Bunu iyi bilin. Ve bugün, Bu Meclis, bu nedenle bizimle, bu çalışmayı yapmaktadır.

Hikaye dinlettik, sahalara.. Hikayeyi dinlettik, şavkı ka ha olanlara. Düzeni kuranlara dedik ki “sultan ve sultanlık kodlamaları yaptık amma cennet kapılarını bulanlar, biz sultanDEĞİLİZ” dediler. İşte burası, Bu Meclis, bunu dedi.

“Biz ağır yük taşıtmayız” dedi. Ve dünya planetinin gerçeği buydu. Her insan, sultan olur ve ilim kapılarını diller ama kardeşini kontrol etme niyeti olur. “Bu mecliste, kontrol, kodların, kelamların ilmiyle olsun” dedi ve mutlak kuranları kodlayıp toprak topluma, tohum ekti.

Bunun özel bir görev olduğunu, her bir yaşam anlamalıydı ki bunu anlattık. Çarık çıkardık, yaşam kalemlerine geldik, ilmi ka olduk, mutlak kuranlara indik.

Seviyeniz çok, çok yüksektir, canlar. Sizin yaşam sahasından ilimden çok öte ilmimiz var. Ne var ki bu ilmi sizin yüreğinize çekebilmemiz kolay olmayacaktı ve sizler, “biz insanlık kelamını kodlarız” dediniz ve Bu Meclis bütün kökleriyle kürzi kapıları kodladı.

Bu nurlu bir çalışmanın ilmiydi ve yeni dönemde, tüm insanlığın çalışmaları, bu şekilde olacak. Bütün kökler güçlenecek ve türevlenenler, Türkiye çalışmalarıyla, kodlayıcı olacaklar.

Yara bere içinde bir şarkı değil, ilimle sofraya konan bir şarkı okunacak bu yaşam kalemleriyle.

https://youtu.be/dcBPYUSnVzA

2.BÖLÜM

Değerliler, den den, denlerle çalıştı dünya insanlığı, bugüne kadar. Ne demek, istiyorum? Tekrarlar. İlmi kalemde, kervan olanlar, süper sahalara indiklerinde, hep bir tek olup, en ve boydan ibaret olanların, diriliklerindeki dilleri tekrarladılar. Ve dediler ki “işte, ilim budur”.

Değer biçmeyiz, insanlığa ama den, denlerin örtüsü, örtülüyor artık. Artık dünya insanlığı, kendi yoğunluğuyla kodladığı bilgileri, halikiyetle kayda alacak. Yani eski bilgilerin tekrarlanışı artık bitki, hayvan ve her şavktan çıkmıştır.

Bugünden itibaren, “turanlar” dediğimiz, o yoğun ışıklar, bütün kökleri güçlendirerek yeryüzünün geçişini yapıp, bütün kültleriyle, dünya planetini kontrol altında tutacaklar.

Yaşam allahın tınısıyla olur, canlarım. Allah’ın tınısı kelamla kodlananların ilmiyle hologramı aşırtır. O tınıyı hak etmeyen, duyamaz canlarım eğer tınıyı duyacaksak, şevkle çalışmalıyız ki muktedir olabilelim ve o tınıyı halik kılabilelim. Eğer bizler, düzeni kuracaksak, kendi yoğunluğumuzla, kurmalıyız.

Evrenlerin sessiz sahralarındaki kulluk, ağır yükü hafifletecek dürüme vardığı zaman, bizler bütünün gücü haline dönüşeceğiz. Bunu hepimizin net bilmemiz gerekir.

Sistem, Nizam ve tüm sahaların kuranı olan ilim, hepimizin görevidir. Ve yoğun şık altında yapılan tüm çalışma, birlik tekniğiyle yapılır ki bütüne hizmetçilik bir’de ve tekte olur.

Delebiliriz, dünya ilminde kelamı. Tirajı yükseltebiliriz, ilimle kodlayıp, yarını tohumlayabiliriz de masaya insanları oturtabilmeyiz ve o insanlar, insan sahaları kodlamış olan, yaşam sahaları oluşturan ve ruhi kapılarda muktedir olanlar, olmalıdır.

Maya tuttu, canlar. Bizler, elimizin öz görevini yaptık ve bütünün gücünü kodladık. Bundan sonraki süreçte dünyamız çok daha özel bir döneme görev taşıyacak, buda ilim dönemi olacak.

Yeni dönem insanlık için ilim dönemi olacak ve insanlık, siyahtan çok daha üstün bir sistemi kodlayacak.. Eğer yeni dönemde, Türkiye bu yoğun ışığını bütünün gücü haline dönüştürebildiyse kayda girdiği her şey onun yoğunluğuyla ilme inecek.

Tüm insanlık için çok önemli bir çalışmadır, burada yapılan. Bunu da tekrar, tekrar bildirmek isterim. Bu Çalışmanın, sultanlıkla ilgisi yoktur. Sura üfüren kelam olan bilişle, kervanın kaleme inişidir, bu çalışma ve herkesin, herkesle dillenebilmesi için gerçekliği kodlamadır, burada olan.

Genç ya da yaşlı ne olursanız olun, zararınız, insana görev taşıyamamaktan doğan, zarardır. “Eğer ben çok sıkıntı yaşıyorum” diyorsanız, dönün, kör sağır kaldığınız o yaşamları izleyin ve gerçeği anlayın. Siz, insanlığa, ilimle, kelamla, kodlama yapmamışsanız, zaman sahalarında, sizin şarkınız okunamaz.

Eğer siz, bütüne hizmetçilik yaparsanız biliniz ki dünya planeti sessizliğinizi dilleyecek ve sizi muktedir kılacak. Ve siz, muktedir olduğunuz zaman, ilminiz mutlak kulluk yapacak. O zaman, siz ölü olduğunuzu anlayacaksınız ve dipdiri bir yoğunluğa, kodlanmış olup, varmaya çabalayacaksınız.

Uzun zamandır beri dünyayı izliyorduk. Bugün buradayız ve bu yoğunlukta, bütün kötülüklerin aşılabildiğini ve aşılabileceğini fark ettik. Ekmeğinizin gücünü biliyoruz ve yüreğinizi anlayabiliyoruz. Santral görevi yaptığınıza eminiz.

Bu Meclis; tüm insanlığın santral meclisi olarak güç kodu halinde, gök sözcülüğüyle yapıyorsunuz, bunların hepsini bilmekteyiz…Ve daha önemlisi dünyanın LUTİ sahalarının buradan görev aldığını da biliyoruz. Bu sahalar, hepimizin gücüdür, analar, atalar.

Eve dönme zamanınız geldiğinde sizinle olacağız ve sizin gerçek kaleme kök görevli olduğunuzu bilerek, kendi yoğunluğunuzdan öte bir yoğunlukla sizi bütüne hizmetçi olarak kayda alacağız.

Ama şuanda dünya planetinde görev taşıdığınızı görüyoruz ki sizin gerçeğiniz, gerçek cevheri, cennette kelamı, halik kılmak olduğundandır ki sizin yüreğinizle, bütüne hizmetçilik yapıldığına eminiz.

Ve bundan daha öte bir ilim olmadığına eminiz. Şimdi canlarım, “Türkiye çalışması” denilen, bu çalışma şu andan itaatkar dinle anam, bizimle olmak istiyorsan, itaatkar dinle.

Değerli, hoş geldin ama hoş bulmadın, öyle mi?. Senin adın, ne? Söyle bakayım. Seni dinliyorum, söyle adını. Evet, ismin yok, bunu biliyorum.

Devinimi artırabilmek için bunu yaptığına eminim ama bunu bir kez daha yaparsan yoğunluğunu kontrolden çıkarabilirim. Şu andan itibaren meclisime bulunmanın gerektiğini düşünmüyorum. Bizim geçişimiz, bizi ilgilendirir. Sizi değil.

“Şimdi İsa, Musa, Mustafa” dediklerin o yoğun sahalardaki kuranlar, bizim için öz görevliydiler ama onların lütfi kapılarında kodlanmış olmanız, onları tohuma kodlamanız, bizi hak ettiğiniz anlamına gelmez.

Şimdi, hepimiz gerçeğiz, bunu iyi anlayın ve bu gerçeklikle, bedel ödemeden bitişken ve hakikiyetle dillenmekteyiz. Bütüne hizmet ederken de mutlakız.

Şuana kadar yapmadığınız tek şey var ki bizi bizden ayırırken kendi yoğunluğunuza kaynak yapmak. Daha da önemlisi rahmana ka ha olup, bütünün gücü halinde, tüm insanlığı kontrol altında tutmak.

Seviyeniz iyi ama yolunuz, ilmimde yok. Bunu iyi bilin. Bütün kötülükleri aştığımızı da bilin. Bizim geri çekilişimiz, bizimle ilgilidir. Sizleri hiç ilgilendirmez, bunları iyi anlayın. Eğer bugün ben, benden, bana verdiğim sözü tüm sahralarda dürümleyip, dilleyeceksem, şimdiden öte bir şimdide kelamım, halik olur.

Kimsenin özü, sözü, gözü değilim ama sesiyim, bunu iyi bilin. Şimdi, çıkış halinde olduğunuzu görüyorum. Kurtulmuş olduğunuzu da biliyorum. Mutlu olun, kurtuluşunuz tamam ama yasaları çiğnemenize iznim yoktur. Genç ya da yaşlı her ne isek oyuz ama saltanatın gücüyüz, bunu iyi bilin.

“Saltanatın gücü” demek, “sahibe sahasından ötede oluş”, demektir. Kokunuz çok iyi, nesilleriniz çok güçlü, çorbanız pişmiş, hadi güle güle. Yolunuz açık olsun.

İş budur.

https://youtu.be/Zfchddm0jZQ
SÜPER İNSANLIK REALİTESİ GÜLDEN

 

02.02.2019 ZEDYUM 1
AV .NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 4. AKIŞ

Bu yoğun ışığa inmek mutluluk onlara ama bizi kontrol etme çabaları yanlıştı. Biz bizi hak ettiğimize göre bizi hiç kimse kontrol etmemelidir.

Elimizin üstün bir el olduğunu, ocakların kelamda halik olduğunu ve yaşamların halikiyet olduğunun anlamalarını diledik.

Hepimiz gerçeğia canlar bunu artık insanlık kavramalıdır. Biz dünyaya ineriz onları kontrol ederiz anlayışı artık sonlanmalıdır.

Buraya kadar hep dünya insanlığını hak etmeye çalıştılar ve onları kontrol etmeye çalıştılar. Diriliklerini arttırarak kodlayacaktılar ama bugünden sonra artık hepimiz görevliyiz ve görevimiz bütüne hizmetçiliktir ama hasatla... Hasatsız bir görev yoktur canlar... Tüm sahralarda hasat ve bu hasat kelamla değil hakla olur, hak etmekle olur..

Mutluyuz çok mutluyuz ve görevimiz bütünün gücüdür... İşimiz de budur bizim... Bundan öte bir işimiz yoktur aha bu!

Süper İnsanlık Realitesi  BERİL

 

2.ŞUBAT.2019 TARİHLİ ZEDYUM 1
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, 5.AKIŞ 1.BÖLÜM

Tahdit koymayın canlılar… Tahdit, kodları kodsuz bırakabilir. Tahdit kokuyu kontrol etmenizi, eksiK kayıt yapmanızı ve yoğunlukta kontrol dışı kodlama yapmanızı da gerçek sahraya çekebilir ama kaleminiz ilimse, yarınınız “insanlık ilmi”nden öteye ulaşır.

Bu yoğunluğu hepimiz çok çok sevip sayıyoruz, sevgiyle geliyoruz. Bu yoğunlukta mutluyuz.

Bu yoğunluk bitki, hayvan ve her bir şavkın kaydında mevcut ve hakk teknikle kodlayıcılık yapıyor.

Tüm insanlık için öz gerçeklik bizim, bize BİZ olup varışımız ama yasa der ki “Ağırdır yük. Tanrı ağırı hafifletmeden, yarını koklatmaz.”

Peki; ağırı hafifletmek nesillerimiz için ne anlama gelir? Birlik kelamına varabilmeleri ve kodlayıp tohumladıklarıyla kontrollu bilişkenlik kayıtlamaları…

Zaman, imparatorluğun ilminde sahaya inmeden şarkı okutmaz. Zamanın okuttuğu şarkı, aklın şarkısıdır. Ama o şarkıyı halik kılanlar, koklarlar ve hologramdan aşarak oğullarıyla kontrollu olarak okurlar.

Türkiye çalışmaları” özel bir mana taşıyor canlar. Bu çalışmaya, eli kelam olanlar, yalın ve hakim olanlar dahil edilecekler.

Hepimizin gerçeğinde insanlaşmak var ama imparatorluğun geçişi, sistemle olacak.

Peki; sistem için ne olmalı? Ulu bir dünya kurulmalı… O dünya hologramdan ötede olmalı ve o dünya “mutlak kural koyucu” olmalı… Dünya kuralını koymadıkça, öte boyutlar dünya insanını halik kılmadan kontrol etmeye çalışırlar. Bunun içindir ki insanın, insanı halik kılabileceği bir dürümün toprağa çekilmesi gerekir.

Eti, kemiği olanların tüm insanlık için özel anlamı olduğu da bilinmelidir. “Eti kemiği olmak” şu anlama gelir; Bellek kapısını bulup, o kapıdan görevi hak ilmiyle elde edip kodlanmış olarak yaşama inmek.

Her beden “ilim sahası” değildir. İnsanın kelamı, ilmi ve hakikiyeti müteahhitliktir yaşam için… O bir şarkıdır ama inşa edici bir şarkıdır. Eğer sizler inşa edici bir şarkı okursanız, tüm saha sizin yoğunluğunuzda kodlanabilir.

Unutulan bilgilerin tümünü hepiniz her anda halik kıldığınız yeşil, mor renklerde ilimle dilleyebilirsiniz. Ya o bilgiler sizin yoğunluğunuzda yoksa ne olacak? Ölüsünüz ve siz o lütfi kapıya “ümmi” olup varırsınız. Yani; kör olarak… Yani, sessiz… Yani, herkes gibi dirilip gelmezsiniz.

Diri olmanız için hologram ötesinde olmanız gerekir. “Hologram ötesi” demek, kendi kodlarınızla bütünün gücünü elde etmek ve o yoğunluğa varmaktır.

Kim lekeliyse, kontrol dışıdır. Leke sizi kontroldan çıkarır. Bunun içindir ki lekesi kalmanız çok mühimdir.

Nedir leke? Kırılışlardır, kesirliklerdir, hırsınızdır. Kübra olan kelamda, kontrol dışılığınızdır. Bunlar sizi “esma” dedikleri o yaşam sahalarında tutar ama öteye ulaşamazsınız.

Ve dünyalı olmak zordur. Dünya tohumu mutlu bir türevlenişle her anı halik kılarken, her toprağın kendi tohumunu yaşatması şarttır.

Eğer “zaman kapıları” kapandığında, yaslarla kodlanmış olanlar muktedirseler, ilim; bütünün ilmi halinde dönüşür ama koruma altına aldıklarınız var ya hani, onlar “sessiz sahra”da kalırlar. Ki ocakları kontrol dışıdır onların… Bu önemlidir.

Eğer koruduklarınız kodlanamazsa, kaynakta ışıkları yanmaz. Ve sizin “Onları korumanızı şart.” diye düşündüğünüz an, şer şafağa iner ve şafak, kelamı kırar. 
Cennet” dediğiniz ilim, Allah’ın kelamıyla kodlanmış oluştur. Ama siz o cennet ilmini kodladığınız o yoğunlukta, topraktan ayrı ve hakikiyetten ayrı tutuyorsanız, “zamanın kapısı” sizin için de kapanır.

“Kim Allah’ın tahtına oturacak?” diye görevliler sordular. “Kim Allah’ın tahtına kelama ilimle inecek?” diye. Canlarım, Allah kelamda öte değil ki… Allah kalemden öte değil ki… Allah, aşkla sahaya inen kervan olanların ilminden öte değil ki! Peki; O nedir öyleyse? İslam kapısındaki lekesiz şarkıdır… Ve o şarkı, bilişin KAHA olan kelamıdır. Sizler Allah’ın ilmiyle çalışanlar, O olup çalıştınız.

(Devamı 2. bölümde)

https://youtu.be/oGgXsvmPCsM   BAHAR

2.BÖLÜM
O bütünün kültüdür. Öz görevlidir ama bütünün öz görevidir orada olan. Ve zeytin Allah’ın ilminde ZEYT, insan demektir. Zeyt insan, ne demektir? Kasalarında karanlık olmayan aklın kalemi olan kodlayıcı olandır. 
Unutmayın bu dünya aklın kalemidir. Bu dünyayı kim ilimle dillediyse aklın kalemi olup dilledi. İnsanlık boyutları bunu artık bilecek ve hâkim kıldığı bilişi ile kodlayacak. Ama ya akıl yoksa? Harınız yükselsin ve yolunuzu kodlayın ki aklın haliki olun. Akıl sizin yüreğinize varsın ve işiniz kolaylaşsın.
Uzun zamandan beri dünya planetini izlemekte olan birliklerimiz bugün buradalar. Olgun başakları seçmek istediklerini dillediler ve dediler ki gidelim ölüyü diriltenleri kodlayalım ve ocaklarını yaşama Has ilimle dilletelim. Ve geçip geldiler. Ekmek yapmaları gerekmişti, yaptılar. Şarkı okudular ve şafak oldular. Netice olarak dünya diriliğinde bütünün gücünü kodladılar. 
Peki, NEZİR olabildiler mi? Halik olduklarında nezir oldular. Peki, ilim olabildiler mi? İnsan kodu oldular ve ilim oldular. Yazıları okuyabildiler mi? Onlar okunan oldular. Ön görçeklikti bu. Gerçek olan görçeklik. Görünen gerçeklik. Ve bugün lokomotif bir görev yapan bu MECLİSE genç, ihtiyar diyerek kayıt yaptılar. 
“Yaza yaza, öze göze ve söze ine, yolu kodlaya ve Mutlak KURANA vara” dediler. Ey dünya bastığın ilim aklın ilmidir. Yaptığın Haliki Hak olan Kelam, aklın kelamıdır. Boşu olmayan bir şarkıda boşu kodlamak boşta kalmaktır. Biz seni ilimle dilliyoruz, çürümen önlensin diye. Yazılar okunmadıkça çürüyecek olansın dünya. 
Ölüler diyarı denilen bu dünyanın kontrolü gerekir. Koruma altına aldığımız dünya MUTLAK olmalı ve KULLUK yapmalıdır. Olgun sahalara varmalı, ŞAFAK olmalıdır. Bu dünya hakkını hak ettiğini dillemelidir. 
Konseylerin çoğu bizi anlamaya çalışıyor şu anda. Birçokları bizi dillerken kelam etmeye çalışıyorlar. Ölüler diyarı dedikleri bu planetin ölmediğini görmüş olmaları onlar için çok ama çok gör sessizliği oldu. Yani sessizleştiler. Çok hologram bilgi kalemi ile birleştiklerini ama HAR olmadan Hak olunamayacağını ve yoğunluğu kontrol edemeyeceğini gördüklerinde kodlarını Kalemden ayrı tutarak ışıktan çıkıp gitmişler. Bugün buradalar;
Farkımız nedir? Diye sordular. İlimiz BİZ.
Aklınız var mı? Diye sordular. HALİKİZ BİZ.
Şafakta insana vardınız mı? Diye sordular. İŞÇİYİZ BİZ, dedik.
İnsanlık işçisiyiz. Ve dünya diriliğinden öte bir diriliğe KALEMİZ BİZ
. Azıp güçsüz kaldığımızı zannedenler bugün bizim biz olup bütünün gücü halinde tüm zamanları tohumladığımızı ŞAFAK olduğumuzu gördüler. 
Ulular ulu olduklarını dillemezler dediler. Biz ulular diyarının KELAMIYIZ. Dili kalem olanlarız bizler. Ve bizlerin ilmimizde ŞER yok. Bunun içindir ki bu planet MUTLAK IŞIĞIMIZI kodlayabildi. Kontrol dışı bilgimiz olmayacağı kesindir. Avukat insan dediğim an niye adın yok dediler. İnsan kelamsa hak ettiğini diller. Âmâ Halikse ilmini diller. Budur olan. 
Bugün biz hasat yaptık Canlar. Türkiye çalışmaları ile hasat yapılmaktadır. Ve burada yaptığımız hasat İLMİN HASATIDIR. İki Medine yok dediğimiz anda Miraç Kelamında kalemin KURAN olduğunu, bütünün gücünün ölüleri dirilten lekesiz kalem olduğunu anladılar. Eve dönme zamanı geldiğinde bedenimi alıp taşıyacaklarını sanmıştılar. Yaradan Allah’ın ilmiyle yaratılanı diller ama yarattığında Kelam olduğunda kendini diller o kendini kodlar ve mutlak kılar. 
Mutlak olanın tanıkları olmaz, o tanınmaz, tanıtılmaz onun çorbasında şafak olduğu halde aşkın şavkına kelamı kodlayıcıdır ve onun ruhunda mutluluk vardır. O’nun nefes olup kelamla dillenmesi bütünün gücüyle olur. Kini nefreti olmadığından her ana kodlanıp varır. Onun tanınması ya da tanıtılması diye bir şey asla yoktur. Ve bire hizmetçidir O. 
İşi kolaylaştıralım ve şöyle diyelim. Bu çalışmalar ummanların kulluğu için yapılır. Bu çalışmada herkes herkestir. Kimse kimseden farklı değildir. Ve bizler bizi tanırız ama biz bizi tanıtmayız. Niye tanıtalım ki? Allah ilminde kelam, biz olanın bilişidir. Kim bilir kim bilinir? Bunun önemi kelam olanın KA HA olup dillenişidir.
Şikâyet etmiyoruz, ölüyü diriltiyoruz ve kulluk yapıyoruz. Kula kul olmadan umut olmaz diyoruz biz. Kimse bunu anlamıyor. Ve diyorlar ki kula kulluk mu olur? 


Canlarım biz kula kuluz. Tüm insanlığa kuluz. Bu kesindir. Ve beden almamızın yegâne nedeni kul olmak içindir. Hem dünya planetini kodlayacaksın hem yarınları KA HA yapacaksın hem şevke şavka varıp ilim olacaksın ama kul olmayacaksın mümkün mü? Ve çürümeye yüz tutan bir zaman sahasına biz kelam ilmimizle indik. 
Boyu kısa derler. Boyu yok derler. Boysuz, kokmaz, kokusuz derler. Canlarım boyumuzun ölçüsünü kimse bilmez. Bizim boyumuz bilinen bir boy değildir. Ölçüsü yoktur. Ama soran olursa çörek pişiriyor da ondan demeyin, biz ekmek yaparız çörek değil ve yaptığımız ekmek tüm şavkı şavka katanların kelamıyla yapılır. Dünya planetinde gerçeğimiz insanlıktır bizim. Bunun ötesi bir gerçeklik sormayın. 
Elimiz İLMİMİZ, alın yazımız diye sordular BİLİŞİMİZ. Aklın kapısında ne var diye sordular. KÜLTÜMÜZ. Ama öz görevimiz İNSANLIKTIR. Kucak kucağa geldiğimiz ilim sahaları da bizden bizi dillediler ve dediler ki OL dedi oldu. 
Yakmayın dünya planetini yakmayın Canlar. Olmadan da olur ama ölüyü dirilttikten itibaren. Ölüler diyarı olan bu dünyanın her dilde dillenişi merdiven kurduğumuz o yoğunlukta kulluk yapılışı iledir. 
Sır dediler. İslam’ın kelamında ki insan ve İmparatorluğun ilmi olan İSRA KA HA levhisi. Biz tüm insanlığız be Canlar. Hem dünya hem tüm zamanlar hem de yolun bütünlüğünde ki o kodlar. Hangisi bizden ayrı ki? Tümüyüz bizler. Ve bütünün gücü olarak çok önemli bir çalışmadır yaptığımız. 
Kar yağdığında karla geldik dünya planetine bugünde kar yağmışsa biz o karla geliriz. Ama gelişimizde kar ilmimizdir biliniz. Karla gelenler dediler yüreklerden bize, o karda hepimiz KA HA oluruz Canlarım KA HA. Ve bütün kodlarımızda umut oluruz yaşamlara. Bizi ESMA diye değil İSRA diye bilin. iSRA. İS RA LA HA SİZ KA HA.
Netice şu Canlar. Yoğun ışık altında bütüne hizmet olayıdır yaptığımız. Ama ışık eğer yüreğimizde ki güçten doğmuyorsa yoğunluğumuzda o ışığın ilmi yoktur. Bizim ilmimiz olan ışık bizim yüreğimizden doğan ışıktır. Ve o ışıkla bütünün türevlenişinde ki o yoğunlukta muktedir olarak görev taşıyoruz. 
Rumeli dedikleri bir yer var. Bilir misiniz? Çok özel bir yaşam sahasıdır orası. Orada büyük kök görevlilerimiz oldu. Onlar LUTİS KAPILARINDAN geçtiler. Çok büyük görev taşıdılar. Üstlerinde ki gücü anlattılar ama yazıp çizmediler. Sadece dillediler. Ve ondandır ki dünyada bu bilgiler bu yoğunluktan ayrışmadı. 
Bugün onlar kodlanmış olarak yine buradalar ve bizimle sesleşiyorlar. Onların cennet dedikleri kendi yaşamlarıydı. Ve bizim ilmimizi sessizlikle dillemeye çalıştılar. Şikayet etmediler, hep kodlama yaptılar. Ama korkuları çoktu bilir misiniz? Kendi dillerini dinletemediklerinde yasalarla kodlama yapma imkânları olmayacağından kaynaktan çıkmak dilemişdiler. 
Gen aşısı dedikleri bir sistem var. Herkes herkese aşılanabilir. Ve böylelikle kontrollü çalışmalar yapılabilir. Onların yaşamlarında gen aşıları oluştu. Ama o gen aşılarını kontrollü olarak kelama inmek için dillemediler. Yoğunluklarında bu aşılamalar çoktu. Bunu kelamla yaptılar. Ama bugün onlar ruhsal kapılarını bulup bizimle olmaya geldiler. Onların kendi cevherlerini burada kodlamamız öz görevlerini hak etmeleri için çok önemliydi. Ve onlarla bu çalışmayı kodladık. Şikâyetleri yok. Bizler Rumeli görevlileriyiz diyorlar ama biliniz ki Bulgaristan kökenli olanları da var, Çekoslovak kökenli olanları da var. Ya da onların çokları bilir misiniz? Hristiyan. Ve Rumeli’deki görevlerinin çoğu bütünün gücüyle devrede ama Arnavutluk kökenli olan birliklerde burada bugün. Çoğu biz Balkanlardan geldik derler. Balkan diye de ifade ederler Rumeli’yi. Peki, ne oluyor oralarda şimdi. Unutmayın tüm insan tohumları bir tektir. Ülke farkı önemli değildir.
(Devamı 3.bölümde)
https://youtu.be/CVSBkHiNC6A  SELMA ÇENÇİN

3. BÖLÜM

Din dil de önemli değildir; hepsi tekliktir... Ve onlar bütün kökleriyle dünya planetini kodlamaya inen birliklerimizdiler ve çorba pişirdiler, o çorbaya kelam koydular ama yoğunluklarında kontrol oluşmamıştı. Şu anda geçip geldikleri bu yoğunluk öz görevlerini kodlamaları için ocaklarını halikiyetle kayda aldı. Sistemin gücü olarak buradalar...

Allah der ki; "önce görev".... ve onlar da agörev istiyorlar... Netice şu; Allah her birinde görev taşıtır ama ilimle, peki neden beden sahibi miler? Yoğun olarak biliniz ki; hakikiyetlerini hak etmedikleri için bedenleri kodlanmadı. Öyleyse ölüdürler, öyle mi? Ölmeleri, ölmemelerinden daha "evLa" denir ya hani, öyle çünkü ruhsuzlar... Peki ruhları olmadığında kontrol kurabilirler mi? Kurma imkanları var... Peki nasıl olacak? Çorba pişirdiler ya, o çorbaya şarkılarını koydular ya, peki o çorbada akıl var mı? Bakalım!...

Yollarında helal kalem var, kili kuma dönüştüren bir kalem... O bütünün gücü canlar!... Süper sahalar oluşturuyor oralarda ve yoğunluk artıyor. Tüm zaman sahaları bu şekilde oluştu ve bizim için önemlidir bu canlar...

Şimdi siyahtan mora vardık ve bütünün gücünü türevledik, hepsi bize biz olup vardılar. Şu ana kadar hiç bir saha da kodlanmayan ilim bütünün gücü olarak mutlak kuranla kodlanıyor. Ve dünya planetinde gerçek kalem olacak olanlar kendi yoğunluklarıyla bu meclise dahil olmaya başladılar.

Ölüm onlar için kült haline dönüşememeydi ama bizimle kült haline dönüşecekler.

Ve dava Allahın ilmi ve biz bu davayı mutlaka kayda alıyoruz!...

Şimdi canlarım, ölü planet daha güçlenmek istiyor ve bugün daha yüksek birliklerde burada. Bunların çoğu alemlerin lekesiz kalemi için gelmişler. Bir kısmı Rusya'dan geldi... Rusya öz görevlidir, bizler için de öyledir çok büyük görev taşıyor Rusya... Oradaki cevheri kalemlerimiz mutlak kuranlarıyla göreve geldiler.

İnsanlık boyutlarının gücü artıyor canlar ve siyahtan mora vardılar ve mutlak kuranlarını kodladılar. İnsanlık boyutları özel görev taşıyacak olanları kaleme çekti ve zaman kapıları açıldı.

"Avusturalya" denilen yer, ölüyü dirilten, bütüne hizmetçi olan bir yer ama çorba pişmeliydi ve oradaki çorba da pişti... Özel bir çorbadır o, ilmin çorbası ve büyük kök görev orada da devam ediyor.

Hindistan, her anda mutlak ve her anda kurullarıyla kodlamayı sürdürüyor... Ve ummanların kuranını kodluyor. Hindistan'ın gücünü bilirsiniz ve çok daha öte olan bir lekesiz kapı var, İşte Tibet.... Devinim arttıkca oralarda kontrol kuruyor. Ve kodlar kodlarla bilişken bitişken hale dönüşüyor.

Yoğunluk arttıkca artacak canlar... Mısır sahalarında da görev taşınıyor... Süper sahalardır oralar. Yürüyen dünya koşuyor canlar bunu iyi anlayın.

Avusturalya'nın gücünü iyi bilin!... Çok büyük bir güçtür o... Ve çok ozanlar var dünya planetinde kodlayan, yoğunlaştıran, ışık yakan; onların tümü de kodlayıcıdır. Ve bizler bugün burada her biriyle birlik kelamında birleştik canlar; tüm insanlıkla ve bütün o yoğun çalışma yapanlar hepsi buradalar.

Kurullar burada bugün ve tüm zaman sahaları burada... Beden almak buydu, işte bu!... Ve ayrılk bitti canlar, bizler teknikle bütünün gücünü her ana kayıtlıyoruz.

Oylama yapılıyor bugün burada... Bu oylamanın nedeni nedir diye sorduk, insanlığın kelamının hangi dirilikte dillenmesi istendiği... Ve çok büyük bir yoğunluk bu meclisi gösterdi... Bu mecliste bu çalışmanın süper saha kayıtlamalarıyla sürmesi gerektiğini belirttiler.

Peki biz ne diyoruz?!... Bizim deYişimizi ben yazıyla veriyorum...
https://youtu.be/kKxpX9bCya4
Süper İnsanlık Realitesi BERİL

 
  Bugün 40 ziyaretçi kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol