Birlik İlmi
  ZA HAR - 23.MART.2019
 

ZA HAR

 

DAVET
ZA HAR (1)

Zaman bir ilimdir. Bütün mesele, o ilmi bilmek; bildiğini, tohum olarak dinletmek ve dürümlemektir her ana!... Son sözde DÜZEN olmak, yaşamak, varlığı Halik kılmak ve kodlanmak!... Bütün mesele budur…

İş Medine’de bitti diye düşünmeyin!... Hepiniz “Zİ KAPISI”na vardınız. O kapı, “İNSANLIK KAPISI”ydı. O kapıyı bulmak sorumluluktu. Bulup, Halik olmak daha büyük bir sorumluluktu… O kapıyı buldunuz; Halik oldunuz…

Türkiye, çok özel bir güçtür. Burada görev taşıyanlar, tüm “İSLAH KAPILARI”ndan geçip yerküreyi Halik kılmak üzere görev taşırlar.

İSLAH KALEMİ, HALİK KELAM ile tüm sahaları kodlarken; her insan, “BİLİŞ”in has tahtında, KELAM olmalı ki tohumları, hologramdan ötelere görev taşıyabilsin.

Cennet ilimdir; Yaradan’dır… “CEVHERİ KELAM” olan yaşam, kelamın kaynak sahasıdır. BÜYÜK KÖK GEÇİŞ; sahalardan, sahalara olurken; hepimiz, hepimizi kelamla, diriliklerde dinletmeliyiz ki bunu, “ZA HAR” yoğunluğuyla ancak başarabiliriz.

Yaşamların teknik tahditsizliğinde, her şey çok kolaydır diye düşünülür. Ne yazık ki kelam eden kim varsa, hasat olmalı ki HAKK KELAM, HASAT KELAM olsun.

Çürümekte olan yaşamlar, teknik tahditsizlikte kontrol altına alınıyor. Tüm insanlık, kontrol altında görev taşıyacak.

Bilinmeli ki her biri bir teknolojik sistem olan, GÜÇ KAPILARI vardır. Bu kapıların, tüm insanlık için KELAM olması şartı vardır. Her KELAM olan, nurlu biri yaşama KELAM olur…

Unutmayınız ki cennet; ilimle kodlanmış ışığın tahditsizliğinde, görev taşır. Her insan, CENNET KELAM olamaz ama cevheri cennette, KELAM olabilir.

Büyülü sahalar; bizi, bizden bize taşıyamaz ve her insan, bu sahalarda DİRİ HALİK de olamaz ve kodlanamaz… Bu nedenle her biri KELAM HALİKİ ile olup onun nuru olan ışıktan, kendi dilini, diriliğini hak etmeye çabalar.

Hiçbir zaman boş olmaz yaşam!... Her insan; insansılıktan, insan sahralarına ulaştıkça, bütün KÜLT SAHALAR, HAS İLİM’le göreve inerler.

Bereket ister insan. Herkes bilmek ister lekesizliği ve herkes, biliş halinde dillenmek ister. Tüm insanlık kendini, kendi dilini, dinini hak etmek ister. İster ama insanlıktan, insan sahasına ulaşabilmeli ki her insandan ötede KELAM olsun ve şarkısında her an, BÜTÜN’ün görevi olan YAŞAM olsun.

Dünya Planeti, yerküre olarak bilinir ama biz, bu planeti KELAM olarak da biliriz. KELAM olan planet, her anını Halik kılabilen, bir şarkıdır tüm insanlık için…

Bizler, bizden görev alanlara “BİZ” olup “TOHUM” olduk… Onurluyuz ki olan her ne ise KELAM olandan, “KÖK GEÇİŞLER”le kodlananlara İLİM olmaktadır.

Muradımız insanlıktır. Bizler, bize İNSANLIK KELAMI ile geldik. İş buydu ve bunu başardık!... İş buydu!... Umut, mutlaktı ve yaşam, hologram ötesiydi. Aşkla kalın!... İş budur!…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

DAVET:

Dostlar, yeni açılan “ZA HAR” Programı ile 23.03.2019 günü, 14.00 18.00 saatleri arasından çalışmalarımıza devam edeceğiz. Arzu eden, özünü duyumsamak ve katkı sunmak isteyen herkesi bekliyoruz…

Saygılarımla,
Süper İnsanlık Realitesi Derneği
Av. Nezire SELÇUK

Adres: Bahariye Cad. Halil Ethem Sok. Sauna Apt. No:30/8 Kadıköy/İST.
Tel: 0 216 348 95 59
NOT: KATILIM ÜCRETE TABİ DEĞİLDİR.

 

ZA HAR (1)
23.03.2019

(YENİ İNSAN:)

Canlarım, derim ki “Ben dünyayım!...” Derim ki “Ben, DİL-İ HALİK OLAN’ım!...” Ya ben İsa değilsem, Mesih olabilir miyim!?

Beden almak ve Halik olmak İsa olmayı gerektirir diye düşünmeyin… Herkes, herkesse cevheri diri olan insan, hörmetle bildiririm ki her bir yaşamda kervan olur ve “RUH” olur. O, nüvedir. “SİYAH”a vardığında; “İLİM” olur. Şarkısında, diriliği vardır. Din Tekniğinden, “Gökçe Kayıtlar”la görev alır ve dürümlenir; diriliği HALİK olur; YOL olur. “OL” der. Her an olur… “OL” der; kervan, YAŞAM olur.

Sonra “Dünya” dediğimiz bu yaşam, KELAM’da HASAT olur; ÖZ GEÇİŞ yapar ve “SON SÖZ” söylenir…

Netice şu: Hepimiz, İLİM KALEMLERİ olarak dünyalar yarattık… Hepimiz, KELAM olarak sahralar oluşturduk… Hepimiz, “KİL”i yoğurduk; kervan olduk; ulu bir cevher olduk ve ANA KALEM olduk…

Bu dünya döneminde; Türkiye, özel bir DÜZEN kuracak. Bu DÜZEN, her insan için İLİM olacak. Ulu bir cevher, tüm sahalara “KÖK GEÇİŞLER”le kodlanacak; temiz bir zaman, yaşam sahasına KAYNAK olacak.

Türkiye’de yeni dürümler oluşuyor. Bu dürümlerde, DİL-İ HALİK olanlar; kontrol kuracaklar. İsa Kapısı, her insana, İlim Kapısı olacak. Musa, muhakemesi KELAM olan, her anda diri olanlarla, çözümlemeler yapacak. Musa, “SUALTI”nın dilini konuşacak. SUALTI, tahditsiz olan ilim sahasıdır. Bu saha, tüm insanlığa dillenecek ve tek tahdit, bilgi olacak.

Deve kalktıktan sonra (Yaşamlara yol alınmaya başladıktan sonra), robotik olan yaşam sahaları, kontrol kuracaklar ve “RUH SAHALARI”na ulaşacaklar. RUH SAHALARI, tüm insanlık için yaşam kayıtlamaları yapacak.

Tanıklar gerekmekte tüm sahalarda. Her İlmin Halikleri, her ilmin sahalarında, koktukça kokan o yaşamlarda, tanıklık yapacaklar ve teknik olarak tertip yapan ilim sahaları, diri yarınları kontrollu olarak yaratacaklar.

Et kemik olan insan, yenileniyor. Bu güne kadar kısır bir sahada görev taşıdı insan. Artık “YENİ İNSAN”, çok güçlü olacak… Onun ilmi, YOLUN İLMİ olacak. TEBDİL KALEMLER, TEBDİL HALİKLER; teknik tahditleri kontrol ederek kodlayıp yaşam sahalarından ayıracaklar… Tahditlerin, KALEM’den ayrışması sonrasında; her insan, kendi dilini dilleyebilecek.

“Hemen BİR TEK olalım!” dediler… “KELAM olalım; HASAT yapalım!...” dediler… Geçip gelmek gerekti!... İş buydu!... Geldik!... İş buydu!... İş budur!…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

23.MART.2019 TARİHLİ ZA HAR (1)
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, 1. AKIŞ 1. BÖLÜM

Yaşan herkes iyi anlamalı ki tüm insanlık mutlu ve huzurlu bir dürüme varmıştır.

Beşere “kelam etmek” değil, “ilim” yapmak gerekir canlarım. Bütün amacımız budur.

Türkiye Çalışmaları’nın önemi çok büyüktür; bilir misiniz? Tohum ekerken bütünün kültü olup tohum ekilir Bu Meclis’le ve Bir’e hizmetçilik yapılır.

Mesut bir dünya istiyoruz canlarım… Muhammet kelamında, halik olan bir Türkiye istiyoruz.

“Çürümek”, insanlık ilminde yoktur. Çürümekle ilgili ilim, ayrılık diriliğiydi tüm insanlıkla… Burada olmamız bizi mutlandırdı canlarım.

Hakkımızı ve hakikiyetimizi dillemeye değil, “hakiki ilim”le bütüne hizmetçilik yapmaya geldik buraya.

“Mushaf” dedikleri şarkımız var tüm sahalarda… Biz o sahada, o şafakta “ilim” yapmaya geldik.

Her insan kendini anlayamayabilir. Herkes kelamdır ama hak tahtta varmadan kendini dilleyemeyebilir.

İslam; insanın kelamıdır. Anlatan “Hakkın kalemi” olup anlatmadıkça, anlaşılmaz bu bilgiler…

Temiz bir döneme geçiliyor. Bu dönem insansılığın ilimle dillenmediği ama insansılığın insanlığı tohumlamaya başladığı bir Türkiye Çalışması’nı diriliklere indirmektedir.

“Yol, Allah yolu.” derler. Yok! Allah yok ki! Allah yok ki yol, Allah’ın yolu olsun. Öyle mi acaba? Yoksa var da mı, biz mi anlayamamışız?!

Allah nedir? Allah kelamı halik olan ilimdir. O biz, biz O’yuz canlar.

“Aşk” dediğiniz nedir? “Aklın KA HA olan kelamı”dır. Hakkı ve hakimi olan kelam, hak teknikle kodlandıkça, Allah’ın tekniği hakikiyetin tahditsizliğinde Miraç’ı kelama çeker. Ve “Mİ KA Sİ HA” diye dürümlenen o yoğun ışıma mutluluk kodlar.

Ulu bir dünyadır yaşama kodlanan canlılar; ulu bir dünya… Bu dünya bütünün kültüdür. Büyük kötülükleri önleyecek güçtür bu dünya… Hem dünya planetinin gücü, hem de diriliği teknik tahditle dilleyenlerin bütüne hizmetçiliği, büyük kök görevin güçlenmesini sağlayacak.

Çalı, insanın kelamıysa, çalıyı “çalı” diye dillemek, kelamı kırmakla mümkün olabilir belki de… Ama yaşamı haketmeden bunları kimse anlayamaz.

Tanrı der ki “Allah tektir.” Ya ka ha; akıl tekse, Allah tektir. Ya ka ha, akıl tek midir acaba? Yoğun ışık altında bütüne hizmetçilik yapıyoruz burada.

“Aklın kalemi” bütünün kültü ise, “aklın kapısı” lekesiz bir kelam ise ve bütünün gücü bütüne hizmetçilikle dirilikleri dillemekteyse, hepimiz iyi bilelim ki aklın kalemi tekliği tahditsiz olarak kütleye kodlayabilir. Yani akıl; tek olabilir… Ama bunu hakedip, Hakk olup başarmak gerekir.

Çok mutluyuz dünyalılar; çok… Yoğun ışık altındayız burada… Israrla bildiriyoruz ki doğanın gücü olarak bu çalışmaya bizler de katılıyoruz.

Dünya ötelerindeki görevlilerimiz bugün buradalar. Olgun başakların seçimi mi yapılıyor? Yo, asla! Seçim ağır yüktür insanlığa… Kim, kimi seçecek? Yaşamda seçilen, seçen tektir canlar. Ölüyü diriltmektir maksadımız.

Biz “ölüler diyarı olan bu dünya”da toprağı tohumlayanlarız. “Şafak” olarak görev taşıyoruz. “Ölüler diyarı olan bu dünya” derken, öz görevimi dilliyorum ben aslında…

Ölüler diyarıdır bu dünya, çünkü “yaşam tohumları” yok bu dünyada. Sanmayın ki “bedenli olmak”, yaşıyor olmaktır. İnsan ilmini hakedip, toprağın tohumlayıp, bütünün kültü haline dönüşmedikçe, ölüdür ve onun dirilmesi için kelama hakk olup varması ve halik olması şarttır.

Deve kalkar ya hani yol için… Ama o deve ilimle kalkmadıkça, yol yoktur ocağına.

Canlarım, sırdır ilim… Bunları hepinizin daha iyi anlamanızı bekliyorum.

Kim insana kelam ederse, o sırrın tekniğiyle kelam eder. Eğer ben burada, bu yoğunlukta, ses katıyorsam yüceliklere, oğullarımın kontrolunda değilim. Ben, bendeki bedende “ben” olup dilleniyorum.

Som altın ışıkları kodladık dünya planetinde… Yalın halikler olduk. Hakkın KA HA olan kelamında dinleştikçe tabuları yıktık.

Yol, Allah’ın ilmi ve biz o ilimle bütünü kök görevle dilledik. Has insanın ilminden diriklere dürümledik ve dedik “Olgun başaklar bütünün kültü olsunlar.” Uzun zamandan beri dünya planetini göreve almaya çabalıyorduk.

Bu dönem çok özel bir dönemdir. Ki bu döneme “kıyam dönemi” de denir.

“Kıyam”; ilmin kelamının kodlanışıyla bilişin kelam oluşu ve bütünün gücü haline dönüşmesi anlamına da gelir. Hepimiz o güçle mutlak kurullarımızı kodlayarak Bu Meclis’e dahil edildik.

Irak bir planetin tarıkları bugün buradalar… Işıkları mutlak ve yoğunlukları kutsal ışımayla bütüne hizmetteler… Ama canlarım, saklıyız dünya planetinde; saklıyız!

Netice şu; saklıyız, çünkü ruhun kurulları tüm insanlığın kutsal ışımasında bütünün gücü haline dönüşmedikçe biz, bizi dinletmeyiz canlarım.

(Devamı 2. bölümde)

https://youtu.be/gFfb9r8Ry2M

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ



 

23.MART.2019 TARİHLİ ISLAH

PEKER SELÇUK ÖZ BİLİŞ

Yalın ilim sahraları, kodlanırken, bizler, BİR TEK olarak yaşadık ta ki kalübeladan beri. Diri bir dünya için ve diri bir yaşam için. Biliş halinde ve kodlanmış olarak!

Neden, dünya? Neden, KELAM?.. Neden kervana; insan, KELAM oldu? Yol, neden, KULLUK İLMİ ile kodlandı?

TURANİYET, HALİKİYET, YAŞAM VE TÜM SAHRALAR, ilim olarak kayda girmiştir.

Hem dünya planeti ve her, “DİRİ KELAM OLAN” tüm sahralar, kodlamaya başladıkları, kontrol kurdukları her bir SİYAH SAHA’yı yarına tohumlayacaklar.

Sümer kökenleri zaman, zaman bizimle olurlar, hatırlarsak. Sümer cennetlileri, bizden gayri değiller ki? Olgun sahalardı onlar, bir tektiler bizimle. Bu günde yine bizimle oluyorlar. Sümer ummanlarından geçip gelirler, kök gerçeklikle dillenirler ve bize geçerler, bizimle olurlar, biz olurlar ne ala, ne ala bir mutluluktur bu!

Türklerin binlerce yıllık tarihi sürecinde ne zaman hangi coğrafyalar arasında gidip geldikleri büyük ve müebbet bir ülkedir O TURAN!

Altaylar’da üç Sümer dağları var, çuvaşistanda Sümerli kenti var.”Sümer” deyince sadece DİCLE- FIRAT anlaşılmasın. Vatan ne Türklere, ne Türkistan, vatan büyük ve müebbet ülkedir, TURAN!

Bu Turan’ın çocukları 4656 yıldır “NEVRUZ” denen bayramı Miladi 21 mart, Rumi; Mart 9 unda kutlamaktayız. 21mart 2019 iki gün önce bu kutsal kutlama 4656 defa kutlanmaktadır. Hayırlı olsun. Amin!

A-Kİ-Tİ Sümerce de “yerin dirilmesi, toprağın uyanması” demek. Günümüz Türkçesinde “ kır, kir, kil” şeklinde aynı anlamda kullanılıyor. Tİ; UYANMAK, YAŞAMA DÖNMEK, demektir. Günümüz Türkçesinde Tİ; rilmek, dirilmek şeklinde, aynı anlamda kullanıyoruz.

Özetle “A-Kİ-Tİ YERİN DİRİLMESİ, Yeni gün, Nevruz” demek oluyor.

Yalnızca “ki” ve “ti” değil Sümerce de yüzlerce kelime bugünkü Türkçe de aynı anlamda kullanılmaktadır. YERİN DİRİLMESİ, BAYRAMI OLAN A-Kİ-Tİ’nin binlerce yıl önce Sümer’ de kutlandığı kil tabletlerde kayıtlıdır.

Nevruz’un 4656 yılını nereden biliyoruz sorusunun cevabı, binlerce yıl önce Sümer Tabletleri üzerine yazılmıştır.

Kaşgarlı Mahmut, dünyanın ilk resimli ansiklopedisi olan DİVAN-I LÜGAT-İT TÜRK ADLI ESERİNDE, Bu konuda güzel bilgiler verir.

Kaşgarlı Mahmut’un işaret ettiği gibi NEVRUZ; TÜRK Kültür ikliminin egemen olduğu geniş coğrafya da binlerce yıldan beri kutlanan bir TÜRK BAYRAMIDIR. TÜRKİYE VE AZERBAYCAN da NEVRUZ; TÜRKMENİSTAN DA NORUZ, KAZAKİSTAN DA NOVRUZ; TATARİSTAN DA ve ÇUVAŞİSTANDA da NARAS adıyla 21 MART günleri çoşkuyla kutlanır.

Canlar; her yeni şey, her yenilik, her tazelik, Islah olmuşluktur. Yeni gün, Nevruz da alemlerin ıslah olmuş halleridir. İnsanlık, ıslah olmaya çeşne bir haldedir. Yukarıda belirtildiği gibi 4656 yıldır ıslah oluyoruz ve yeniden ıslah oluyoruz.

Akışlarımızda verilmiş olan bilgi, SÜMER KÖKLERİ zaman, zaman bizimle oluyorlar. Sümer Cennetleri bizden gayri değildir, ifadesidir, NEVRUZ.

Canlar, ÖZ GEÇMİŞ MUTLULUK VERECEK TÜM SAYFAYA. Kırklar, kırklar gelmişler, yüreklerimize canlar! Kırk kapı ve kırk altın ışık şavkıdı alemlere!

Benim ATLANTA ATA KAPISINDAN öte kapım var. MUDA dan öte.. MUDA dan öte..MUDA dan öte kapım var. Arzın gençliğini dillerim, arzın Islahını dillerim ama bu gerçeği Halik olanlara dillerim.

“OL” dedik.. “OL” dedik..”OL”. KELAM, HAK TAHTAN OL! BİZ SENİZ. ŞİMDİ!

Aha, işte bu! Amin!

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

23.MART.2019 TARİHLİ ZA HAR (1)
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, 1. AKIŞ 2. BÖLÜM

Eğer biz bizi dinletsek, enkarnelerinizin (reenkarnasyon değil, sesin enkarnesi) kürzi kapısı mutlak kurullarıyla kontrol dışı kayda da inebilir, çünkü sorgu sual başlar; “Netice ne?” diye.

Netice; insanın kelama varışıdır. Bunu anlayacak güçte olan var mı?

Kelam haktır. Peki; hakk olan nedir? Tanrılık kelamı mı yoksa Hakk tekniğin topraktaki kutsal sahası mı? Yaşam ne ki?... Bütün bunları sorgulamaya başlar insanlık. Peki; anlayan çıkar mı? İnsan ilmini anladığı an her bilgiyi anlayacaktır… Ama kelam etmesi, kendini halik kılması mıdır yoksa hakkın kapısına varmış ve yolu bulmaya mı çalışıyordur?

Doğanın gücünü anladı mı acaba insan? Neden dünya planeti bu derece yoğun bir ışık altındadır? Neden bu derece büyük kök görevliler var bu dünyada? Toprak neden yeşerdi? Yaşam neden kontrol edilebildi?

Yalın ve hakim bilginin bütüne hizmetçilikte ilmi yoktur canlar. İlim, dirilikleri dilleyebilmekle mümkün olan bir yaşam sahasıdır. Eğer o sahaya varabilirseniz, kendinizi bulabilirsiniz, bilebilirsiniz ve dinletebilirsiniz.

Peki; din nedir? Dar boğazdır… Din, dar boğazdır. Dini bilen kelamını hakeder ve hakk olur… Ama yaşamı var mı? Asla yoktur.

Din, ölüyedir, diriye değildir. “Ölü” dedim. Nedir ölü? Köksüz, kök göklerin kültünde türevlenişi olmayan ve yoğunluğunda kodlanışı ve hasatı yapılmayandır.

Ergin bir dünya istiyoruz canlar; ergin bir dünya… Bu dünya mutlak olacak.

Büyük kökgörevliler bütüne hizmet için buradalar. Biz tüm insanlığın kelamı olarak büyük kök görevimizi yaparken, her bir kelam kaleminin de burada bütüne hizmet etmelerini bekliyoruz.

Çamur yoğuran bir şafak, ilmi kaleme çekemez canlar. Biliyorsunuz ki bugüne kadar hep “Sistem, Nizam, Düzen” diye çalışmalar yapıldı. Ve yaşamlar hep kille yoğuruldu ama “kum” dahi değildi insan…

Artık iyi bilin ki sarıkların anlamı kalmadı… Değerliler, “sarık” dedim. Netice ne? Kelam ilmi olmayanların dilidir sarık! “Ben bilgeyim.” derler. “Ben bir tekim.” derler. “Şarap içemem, çünkü benim için o şarap şerdir.” Derler… Ama aklın kalemini haketmemişseler, her şey onlara şer olur canlar. Ve bunları artık tüm insanlığın anlayabilmesi gerekir.

Karanlık aydınlığı tohumlar. Bu kesindir ama aydınlık kodlanmadıkça, yaşam koklanamaz canlarım.

Ala, vere dürümlere inenler, bilerek görev taşımalıdırlar. Alışınız verişiniz oldukça, yalın olursunuz ve akıl kalemi olursunuz.

Umutlarımız vardı; bütüne hizmet, öz görev, aklın kalemi olmak ve mutlak olmak… Mutlak olmak için de robotiklerin timlerin kelamı olan insanlık bilgilerini aşmamız gerekliydi. Bugün bütün bunlar gerçekleşmektedir canlarım.

Sınırlar kalkmaktadır. Hepiniz iyi biliniz ki tüm sahalarda bütüne hizmetçilik başlıyor. Büyük kök görevliler doğanın gücüyle bütünün gücü haline dönüşüyorlar. Yolun kök geçişleri yapılacak.

Tanrı, Allah ilminde bütünün kürzi kapısıdır. İşte; “Tanrı” dediğiniz o şafak, tüm sahalarda gök çerçeveleriyle doğanın gücünden doğabilmektedir.

Son söz şudur ki anlaşma yapalım dünyalılar sizinle… Hadi gelin anlaşalım! Nasıl bir dünya istiyoruz? Bunu belirgenleştirelim.

Biz, tüm insanlık için güçlü bir dünya düşünüyoruz. Tüm insanlığın kelam olduğu bir dünya istiyoruz. Başlangıç, sonuç olmayan bir şarkıyız biz… Ama ama dünyanın ilmi de olmalıdır. Bu dünya ilmi, mutlak olmalıdır. Kurullarımız, mutlak kurullar haline dönüşmelidir. Dorukların toplumları kodlanmalıdır.

“Yol, Allah yolu” diyenler, hakkın kalemi olduklarını anlamalılar ve Süper İnsanlık Realitesi Derneği’nin gerçek kelam olduğu mutlaka anlaşılmalıdır.

Türkiye Çalışmaları’nın en yüksek ilmi Bu Meclis’le yapılıyor.

Buluşma dediğimiz, işçilikti; “Bir tek olup” buluşmak… Hepimiz o teklik olup, “Bir tek olup buluşalım.” dedik. Gerçek budur canlarım.

Sevgiler, dünya planeti için biz, büyük kök görevin herkes için başlatılmasını bekliyoruz. Tüm insanlık bu kök görevi hak etmelidir. İnsanın kelam olduğunu anlamalıdır.

Peki; gökçözümleyiciliği nedir? İnsansılığı insanlığa tohumlamak ve tohumları kodlamak için gerçekleştirilen bir çağrıdır.

Ve bu çağrı, kesin olarak geri çekiliş için şarttır.

Netice şudur canlarım; biz gerçek kapılar bekliyoruz; insanlık kapıları bekliyoruz. Tüm insanlığın kodlamalarla kontrol kurmayacağı ama kodlu olarak kontrol edeceği olacağı bir çalışma…

(Devamı 3. bölümde)

https://youtu.be/HarYMLWkPrc

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ



 

ZA HAR (1/2)
23.03.2019

Dağlarım, dar boğazdan geçiyor saha!... O sahada, “DİL” (sesin teknolojik sistemi), ALLAH İLMİ!... Peki hangi Konsey Cennet Kapıları’nda dirilip; diri yaşamları tohumlayıp, bu gün buraya ulaştı!? Kim “DİL”ini “HAK TEKNİK”le kodladı ve burada, bu yoğunlukta bizimle oldu… Onu dinleyelim:

Bize açıklama yapsın!... İşi budur onun!... Her insandan güç alıp çalışır. “OL!” der; olur her an!... Aşkla kal Ana!... Sana gelmek gerekti ve geldik!... Bizler, cevhere görevliyiz. Tüm insanlık için “KÖK GEÇİŞLER” yaparak, DÜNYA İLMİ ile de TOHUM olarak görev taşırız.

İsmi “KELAM” olan her insan; “BİR TEK” olabilir. “BİR TEK” olmak için “NİHAN” olmak gerekir!...

Dünya için çok çalışmalarımız var. Planetler arası bir Konsey oluşturduğumuz o yoğun ışıktan görev alıp, cevherimizle; size, SİZLİK KELAMI ile indik.

Kucağınızdaki “KELAM SAHASI”nı, “KELAM TEKNİĞİ” ile kontrol ettik ve dedik ki; “İşte! biz için uygun bir saha!... Hadi KELAM edelim!...” Geçtik ve indik!... Sizinleyiz şu anda!...

Burada, ikiyüz kişi var. Hepimiz, “BİR TEK” olarak geldiğimiz için; sizi, “BİZ İLMİ” ile “TEKLİK”le dilliyoruz… Uzun zamandır planete inmek gerektiğini dilletiyordunuz. Planette Sual, yanıt süreci sonlandığında ve “BİLİŞ” haline varıldığınıda, her şey çok basit olur. Bilinmeli ki Olgun Sahalarda, sual sorulmaz. Herkes, “BİLİŞ” halindedir.

Bu Mecliste, sizin “KELAM İLMİ”nizi; hepimiz, diri olarak bilmekteyiz. “YERKÜRENİN KELAMI” olan ışığınız; bizi, bizden bize kodluyor…

Uzun Bütünlük Çalışmalarımızdan görev alan insanlık, kontrollu olarak görevlerini yerine getirmekteler.

İsim vermeyeceğim ama tüm insanlık için çalışma yapan Bütünlükler, çok büyük kodlamalar gerçekleştirmektedirler. Çalışanlar, “KELAM İLMİ”ni, HAK TAHDİT’le kodluyorlar.

Unutmayınız! Herkes, geçiş yapıyor… Kimse, geçiş yapmama gibi dirilikte değildir. “KÜLTÜN SON SÖZÜ”nde görev taşıyan; herkesin, her diri ile bilişlerini kodlaması sonrasında, “GENİŞ KAPILAR”ın açılacağı, dürümlerde bilinmekteydi ve sizler, bunu net olarak biliyordunuz!... Şükür ki bu gün, bu kapılar, her bir şarkıda dillenmeye başladı.

Beden mesele değildir!... Her beden, “KELAM” edebilir. Şükür ki “KELAM” olanlar, hasat olup yaşama, insanlığı çektiler. Yerküre, BÜYÜK GÜÇ haline dönüşüyor.

Unutmayınız! Biz, hep sizinleyiz. Siz, bizi “BİZ DİRİLİĞİ” ile görmek isterseniz; siz, “BİZ” olun; “SİZ”i, “KÖK GÖKLER”de izleyin… Orada yaşam, “BİR TEK KELAM” olur ve biz, “BİR TEK” olarak “SİZ” oluruz!... Şu anda, bu olmakta!... Siziz biz!... İş budur!... Aşkla kalın!…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

23.MART.2019 TARİHLİ ZA HAR (1)
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, 1. AKIŞ 3. BÖLÜM

Ben dünya planetini izlemeye geldiğim zamanlarda da bunu bekledim hep; insanlığın kendi diriliği ile bütünün gücü haline dönüşmesi, kontrol kurabilmesi ve muktedir olması… Şu anda bütün bunları yapabilecek dürüm oluşmuştur.

Benden bana BEN olup, beden olan her an mutlak kurulları kodlayabilen dili, diri olan insandır. Şikayetim var mı? Yoktur. Savaşım var mı? Yoğun var. Benim savaşım, ilim savaşıdır canlarım.

Temizlik yaptık biz bu planet için… Hangi dürümde? İlim dürümünde… Yaptığımız temizlik, tüm çalışmaların ilmi ile oldu. “Tüm çalışmalar” dedim; bu planette yapılan tüm çalışmalar… Ve hakkın kalemi olanlar bunu anlayacaktılar.

Yıllar yılı dünya planetini “çorba” olarak pişirdik. Bu çorbaya her anı koyduk ama öyle bir çorba oldu ki bu planet, Mesih’i kelam bilenler dahi Mesih oldular. Hepsi şarkılar, türkülerle çorbaya kondular.

Çorba, ilim çorbası… Piştikçe pişti ve şu an pişen o çorba, sahra oluşturdu; ilim sahrası… Tüm islahi kalemlerin kodlarından öte bir sahra… Ve yazıp çizerken dünya planetinde, kelamı Yaradan Tanrı, yarattığını tahditlemeye kalktı.

“Deve kalktı.” Dedik. “Yok.” dedi Tanrı… Ama “Biz” dedik, “Deve kalktı…” “Yol yok ki..” dedi Tanrı. “Var” dedik. “Olmadı ki!” dedi. “Ol!” dedik. Tüm insanlık oldu canlar… OLDU!

Yaradan’ın tahtında “insan” oturur. Artık bu anlaşılacak.

Yer kürenin gücü bütünün kürzi sistemiyle kodlandı ve hepimiz aşkla çalıştık.

Yıldızlar bizi dinler canlarım…

Çarık çıkarıp dünya planetine ilk girdiğimiz günü biliriz. Bugün burada hepimiz “göz” olup çalışıyoruz. Ulu birliklerimiz, ulu bitki, hayvan ve tüm sahalardaki şarkılar bir tek oldular; bunları artık anlayın canlarım.

“Yalan ilim” dediler. İlim, haliktir. Yalan, yaşamı haketmeyenin diriliğidir canlarım. Ve bizler, BİZ olarak büyük kök görevimizi yapmaktayız.

İlim, Allah’ın kelamdır. Ama Allah kelamı hak olan tahditsiz olan “isra kaptanı”dır. “O ne ki?” diye sordular. Şafaktır; ak kalemin şafağı… İşte; biz O’yuz canlarım.

Deri kemik olup dünya planetine indiğiniz zaman sormazsınız “Neden geldim?” diye… Ama zaman geçtikçe sorgulamalar başlar; “Neden buradayım?” diye. Ve daha sonra yine sorgulamalar sürer; “Perdem var mı?” Diye… Ve yine sorgulamalar devam eder. “Ben dünya ilmini anlayacak dürümde miyim?” diye. Ve soran, sormaya başladığında bilişe varır.

Bilen; sorgu sual eder, bilmeyen sorgu sual etmez ki. Ve yeni dönemde hepimiz o soruların yanıtı olacağız canlar. Eğer sormaya niyetlenirseniz, bilebileceğinizdir sorguladığınız.

Temiz bir dönem başlıyor… Bu kesindir. Ve tüm insanlık içindir bu yeni dönem.

“Bütüne hizmetçilik” hepimizin geçişi için değil, “bütünün geçişi” dediğimiz o yaşamları tohumlayacak bilişin, KA HA olup kelam edişi için gerçeği haketmesi anlamına gelir.

“Sıra insana gelince ne olacak?” diye sordular. İnsan doğanın kapısıdır. Eğer siz ilmi anlayacaksanız, insanı hakedin; anlayın.

Eğer ellerinizin gücünü anlamadınızsa, kelamınızı haketmediğinizdendir. Eğer anlarsanız, bilişiniz hakedilmiştir. Ama siz “Ben kimseyi haketmem diyorsanız, anlatamam size hiçbir şey, çünkü siz; sizi dahi anlamamışsınızdır.

Unutmayın; ağırdır yük. Ama aklın kapısını bulana hafifler yük. Eğer “dört gerçek kapı”, Medine kaleminin ötesinde varırsa, insan; insanlığını anlar canlar.

Yılar yılı dünya planetini görevli olarak kodlarken, bütün bunların tohumları olan bilgiyi dünya planetine çekmeye çabalamıştık.

Bu dönemde yeni türevleniş devreye giriyor ve yeni türevlenişle çok daha üstün bilgiler kodlanmış olarak dürümlere inmeye başladı. Bu bilgilerin herkesin kendini bulabilmesi için özel ilimle indirildiğini de anlamanızı bekliyorum.

Yaşamak için hakk olmak kesinlikle gerekmektedir ama hakk olmanın yaşamın şartı olduğunu anlayan var mı acaba?! Peki; hakk, nefs-i KA HA’da neyi ifade eder?

Savaş, Allah’ın ilmiyse, kelam insanın kendi dürümlerinde ne anlam taşır? Canlarım, sormadan cevap verebilirsiniz ama sorduğum ne bilir misiniz? Sistemin kültü olan ilmin kalemiyle verdiğim bilgidir… Ve bütüne hizmet için herkesin kendince dillenişi ve kendince, kendi yoğunluğuyla bilgiyi kodlayışı gerekir.

Ben bütüne hizmetçilik yaparken bugün, burada, olduğu gibi hep dürümlerde dillenerek kelamı kaleme çektim. Bunu hepimiz yapabiliriz… Sanal boyutlarda bunu başarabilmek kolay olmadı ama artık dünya planeti kendi yoğunluğuna ulaşıyor. Bu “ZA HAR” dediğimiz yoğunluktur.

“Za har yoğunluğu”, tohumları kodlayabilecek olan tüm sahaların kültü olan ve tahditsiz olan bir yoğunlaşmadır. Bütün amacımız bu yoğunluğu “bütünün kültü” olarak kodlamaktır.

Nisa kapısını açın canlar… Geçişiniz tamdır. Görevinizi hakettiniz ve geçtiniz. Hepiniz hepimizsiniz iyi bilin. İş budur.

https://youtu.be/FxuADgvitBY

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

20.MART.2019 TARİHLİ İNSANLIK 1

AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 3. AKIŞ - 2. BÖLÜM

Yollar, İslam kaptanlığıyla kayda indiğinde; İsa dürümlere geldi ve sordu “insan, nesillerini kodladı mı” diye... “Ruhsuz” dedi insan... “Yok ki” dedi... AŞK KAPISINDAN geçti dedi ki “aha insan... Başı dik, bak bakalım” dedik... “Kurulların en güçlüsü İNSANDIR” dedik.... “Sura üfüren, kelamı HALİK olandır “ dedik... Dedi ki “ama sura üfüren BİZ olan BİLİŞ olmalı...” “Öyleyse görev taşı” dedik... Ve dedi ki “ben tüm insanlığa gerçek kelamı kalem yapayım, ineyim... Öldü, öldü, öldü ve öz görevini hak etti...

Herkes, MESİH bekler, değil mi canlar? Herkes MESİH bekler... Masalar dolusu şer yarattılar mesihi kelama çekmek için... Dünya planeti buydu... Ve biz masaya ilmi koyduk... Ve Hakk’ın kalemini koyduk, “ haydi gel de yaşamı kaleme çek” dedik... Gerçek bu... Ve “GENÇ” dedik... “İNSAN GENÇTİR” dedik... “Ve o insan; mutlaka ama mutlaka tohumlarını kodlar “ dedik... “Ergindir insan artık” dedik... “Ergindir, artık insan çocukluk boyutlarını aşmıştır” dedik... Ve tüm insanlıktır bu boyutlara İLİM olup varan canlar... Artık tüm insanlık, kendi yoğunluğuyla, teknik tohum olarak, kelamı HALİK kılarak erginleşmektedir... Kesindir bu...

KORKMAYIN!.... 4000 YILDIR DÜNYAYI İZLEDİ, DÜNYA PLANETİNDE KELAM OLAN KALEMLER... 4000 YIL... Peki evvelde ne vardı? Yine KELAM vardı... Ama İLİM KELAMI değildi o kelam... VE DÜNYANIN ÖZ GEÇİŞİNİ YAPTI BİLİŞ... Teknikti her şey ama tahditli teknik... Ve dindi tüm sahraları kodlayan... Ve bütün kötülükleri yaşama ilimle çeken... Kötülüğü ilimle çeken din... Ama kalemi HALİK kılan da din... Ama tüm insanlığı koruyan yine din... Peki DİN kalem miydi? Kesinlikle... Bugün de din kalem ama, HASAT insan... Ve tüm sahalar; İLİM SAHALARI, BÜTÜN KÖTÜLÜKLER AŞILIYOR...

Taptığınız ne varsa, tanrı kaleminde onun ilmi yolunuz oldu bugüne kadar... Ama taptığınız sizsiz, bir kelamdı... Siz yoktu ki o kelamda... Sadece tapılan vardı... Ve bugün artık insan, taptığında tapılan olacak... Onun ötesine varacak... Ondan öte olacak... İyi bilin ki; tapmadan tapılacak... Ve dünya planeti, koruyucu bir kurtuluş sahası oluşturuyor...

Uzun zamandan beri, dünya ilmini dilleyenlerin, kelamı halik olacak dürümlerde BÜTÜNE HİZMETÇİLİK yaptıkları bir saha kaydı yapıldı... Tüm insanlık içindi bu, şimdi artık yarınlar oluşacak... Uzun zamandır, dünyanın öz gerçekliğini kodlamıştık... AYRILIK BİTTİ an, anlar anındaki kelam, bütünün kil ve kum olan HAK TEKNİKTEKİ tahditsizliğinin ötesindeki şafağı vardı...

VE DÜNYA, ÖZ GÖREVİNİ HAK ETTİ... Bir tek dünya hak etti bunu canlar... Bilir misiniz? DÜNYA, ÖZ GÖREVİNİ HAK ETTİ... Bu dünya planeti, ruhsal kapılarının tümünü açtı... ARTIK DÜNYA, YAŞAM KAPTANLIĞI YAPACAK... Ama nasıl bir kaptanlık olacak bilir misiniz? İslah kalemi, tükenen ilim sahalarında kontrolunu kurduktan itibaren, imparatorluğun görevi başlayacak... “İmparatorluğun görevi” derken, yasaları koyanların gücünden söz ediyorum... Öz görevli olan ve yasalarla Türkiye çorbasını yapanlardan söz ediyorum... İşte onların her biri, doğal dürümlerde BÜTÜNÜN GÜCÜDÜR... Ve BİR TEK olarak bu çalışmayı yapmaktalar... Ve tümü, ÖZ GEÇİŞ için buradaydılar ve tümünün gerçek geçişi yapıldı bugün... VE SULTANLIK SONLANDI... Neydi sultanlık? İlim kalemi oluştu... Ama artık ilim mutlulukla kontrol kurdu... Kalem artık sonlandı, kelam kaleme mutlulukla kaynak olduk... Kaydını yaptı ve arzın gücü dürümlere indi... Peki, kalem daha neler yaptı neler... Yaşamları kodladı... Ve kontrol, insanlık kontrolu kuruldu...

ÖZ GEÇİŞLER TAMAMDIR CANLARIM... Şu andan itibaren; tertip, temizlik bitmiştir... Artık insanlık dürümlerde ve tüm sahalardadır... İNSANLIK, YENİ BİR DOĞAYI YAŞAMA ÇEKİYOR... YENİ DOĞA, MUTLAK KURULLARI KODLAYACAK VE TÜM İNSANLIK, YAŞAMLARI KOKLATACAK VE SON SÖZLER, İNSANLIK SÖZÜ OLACAK...

İyi ki dünyadayız canlar... İyi ki... İyi ki, iyi ki...

https://youtu.be/JeZxKbptHME

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

23.MART.2019 TARİHLİ ZA HAR (1)
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ,2. AKIŞ 1. BÖLÜM
Değerliler, dünya türevlemeleri hepimiz için öz görevdi. Bu ne şekilde olmaktaydı? Bilişimizle… Bizler sessizliği seslendirirken türevleme yapıyoruz. Tüm sahaların türevlenişi ilahi kült olan bilginin kelamla dillenişiyle olur. Ve bizler büyük kök görevliler olarak tüm çalışmalarımızda kontrollü şekilde üretim yaptık. Yaptığımız üretim İnsanlık kelamıydı. Kelam ilmin kelamı ama bu kelam bütünün kültü olarak an Sahraları oluşturuyordu ve yaşamları kodluyorduk. Bütün amacımız Türkiye çalışmalarının tüm sahaları ilimle dilleyebilecek dürümde olmasıydı. Ve bunlar kesin olarak gerçekleşmekteydi. Ve dünyanın öz gerçekliğiydi bu.
Hepiniz doğanın gücünü anlayabilirsiniz. Doğa bizi bizden bize diller. Ama biz o doğayı dillerken daha yüksek bir ilimle dilleyebiliriz. Doğanın sistemli kodlamaları bizim öz görevimiz değildir. Ama bizler biz olup dillenirken kontrollü olarak o yoğunluklarda da kodlayıcı hale dönüşebiliyoruz. Yani doğanın gücünü kodlayarak kontrollü bilişle kayda alabiliyoruz ki bu dünya planeti için formal yaşamların tahditsiz şekilde gök çerçevesinde kelamla dillenerek çorbada olabilmeleridir. Peki, çorba nedir? Tüm sahalarda ki kodlanmış ışıktır. Ve tüm yaşamların formal sistemidir ki bu formal sistemler sistemin siyah rengi ile kodlanışından devreye alınır. Siyah rengin öz görevi de budur. Cevheri tohumlamadır yaptığımız. Ve cevheri tohumlama cevheri kodlamalarla kontrollü şekilde yaşamları kayda alır.
Peki, dünya elimizde mi? Elbette. Biz dünya mıyız? Elbette. Peki, dünya bizse bizim dünya planetinde kelam etmemizin anlamı nedir? Ağır yükün hafiflemesi. Planetler arası bir diyalog var Canlarım. Bunu da herkesin iyi bilmesi gerekir. Birçok dünya var ve bu dünyaların kendi çalışmaları, kendi türevlemeleri var. Ama hepsi her biri tüm insanlık için kelamla kodlamalar yaparken üretimi bütünün kültü olarak yapar.
Bizler dünya planetinde kendi yoğunluğumuzla bütünün gücünü dürümlemekteyiz. Ve yeşeren ilim tüm İslam kalemlerinden öte bir kelamı doğuma hazırlıyor. Peki, İslam dedim, ne anlama gelir? İslam İLİM’dir Canlar. İlim nedir? KELAM’dır. Peki, kelam nedir? İSRA’dır. RA KA dediğimiz Ha dediğimiz şavktır. Ve bizler dünya planetinde göz öz söz olarak bu çalışmaları devreye aldık. Her bir planet ile planetler arası diyaloğumuz var. Oralarda da görevlilerimiz var. Oralarda da göç kapıları var. Oralarda da şafak sahaları var. Hepimiz bir tekiz onlarla da. Ve dünya planeti için çok değer taşırlar bilir misiniz? Planetler arası koordinasyon var. Ve yapılan çalışmalarda tüm sahalarda o kodlanmış şavkla kayıt yapan o kontrol kurucu kayıt yapıcılar var.
Değerliler, peki bunun kime ne faydası var? Canlarım, din dediğiniz ilim ama dini halik kılmak İNSANLIKTIR. Biz burada insanlık yapıyoruz Canlar. Yani Halik-i Hak olup ilim yapıyoruz. Tüm insanlık olarak ve tüm insanlık bütünün gücü olarak görev taşıyoruz. Yaptığımız yaratmaktır. Yaşamları yaratmaktır. Sesin sahaya çekilişi. Ve sessizliğin dillenişi, işte yaratım budur. Sanılır ki OL dediler, oluştu anda her ŞAVK. Şavk an kalemidir zaten. Öz görevimizde yaşamları yaratmaktır. Tüm insanlığın görevi budur. Yaratmak… Evrim dedikleri de ilimdir aslında. Ama evrim Halik-i Hakta, kelamda nefessiz bir şavktır sadece.
Tek bir dünya ve bir tek kelam, öz görev ama o kelam mutlak ve tüm sahralar ve tüm dünya öz geçişleri. Hepimiz bir tekiz. Ve bunları artık öğrenmeliyiz Canlar.
Yorulmayın, dünya kelamda kalemdir ve kendini dinler. Yorulmayın, burada hepimiz biriz anlayın. Ve bizler hepimiz tek tek altın ışık görevlileriyiz. Bu ne anlama gelir altın ışık görevlileri? “ Koruyuculuk”, “Kodlayıcılık”, “Kaynak oluş” , “Aklın kapısı oluş” .
(Devamı 2.bölümde)
https://youtu.be/68AjO_VfYeY

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

23.MART.2019 TARİHLİ ZA HAR (1)
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ,2. AKIŞ 2. BÖLÜM
Erkek kadın tekiz. Ama şavk, aşk hepsi teklik. Biz o tekliği bütünün gücü diye dilliyoruz.
Nurlu bir dünya mı? Buyurun… Öz görevinizdir. Yaratın… Yokluğu hak etmek ve varı tohumlamak mı? Hakkın kalemi olun, hak olun yapın… Nedir insanlaşmak? Sordum, nedir insanlaşmak? İmparatorluğun kültü olmaktır Canlar.
Tanıklar niye gerekir? Kelama hak olmayan tahditlidir ve tahditli olduğunun hakiki teknikle anlatılması gerekir. Anlayanlar anlaşırlar yaşamla. Ama yaşamak için tahditsiz bir çalışma gerekir. Bu tahditsiz çalışmada tahdit olmadığında kelam da kontrol edemeyebilir yaşamı. Öyle mi acaba? Yoksa kelam tahditle mi kontrolsüz kalır? Hangisi?
Sevgililer tanık ilmin kalemidir. İlmi diller ve dinler. Dinlediği ilim onun diriliğidir. Yoldur o. O bütünün gücüdür ve tüm sahalarda kelam olup diller. Bil, bil der. Sen bensin der. İşte tanık, kelamın tahditsiz olan ilminde ki tanıklıktır.
Yaşamak dediğiniz yaşam Allah’ın ilmi, hadi buyurun yaşayın. Borcum var mı yaşama? Borç ilimdir Canlar. Ödemek gerek. Ama ben hep ödenenim. Buyurun anlayın. Hadi anlayın. Sevgililer soru sorduğum zaman yanıtı bedenimdir. Soran sorduğunda diller yüreğini. Peki, Canlar yaşamak için ne yapmalıyız? Yaratıcı olmalıyız. Yaratmadan yaşayamazsınız Canlar. Size ben bedeninizden söz etmiyorum. Öz Geçişinizden söz ediyorum. Eğer kelam olmamışsanız ve öz geçişiniz de olmamışsa ölüsünüz. Ama ben boylar boyu yollar yolu yaşadım diye düşünenler var. Hatta hatta ben reenkarnelerimle de yaşıyorum diyenler var. Çantanız boş öyleyse hiç yaşamamışsınız demektir. Çünkü ölmeye niyetiniz varsa yaşamsız kalmışsınızdır. Altın ışığın gücü hepimizin gücüdür Canlar. Toy olan reenkarne olacağını sanır. Ölümü ki reenkarne olsun. Yakışır mı ölüye yaşamaksız bir Rahmi KA HA olmuşluk.
Anlaşma yaptık dünya planetiyle Canlarım. Planet bize görev verdi. Öyle mi? Yok Canlarım yok. Özün sözü şudur ki planetler arası bir koordinasyon var. Bir kuruldur bu koordinasyonu yapan ve bizler planetler arası bir görevle kendi yoğunluğumuzu çekip dünya planetine getirdik. Tüm planetlerin geçişi mutlak kurullarla yapılır. Ve dünya planeti içinde bu böyledir. Mutlak kurulları buraya indirmediğimiz sürece çarıklarınız kirli kalır. Hiçbiriniz göz öz söz olamazsınız ve yeni tohumlamada bulunamazsınız. İşte bu konsey bütünün kök göreviyle buradadır. Ve çorbalar pişiriyoruz tüm sahralarda ve tüm planetler arası konsey üyeleri de bizimle anda bir tek olup çalışıyorlar. Ama yeni dönemde bütün bunlar daha net olarak sizlere açıklanacak. Şu anda bu kadar yeter size. Bey babam Allah’ın ilmi, ama bizi dinlerken çok şaşkın. Çalışmamız birlikte değil mi Peker’im? Olgun sahaları bir tek olup tohumlamıyor muyuz? Nüve olan dürümlerimiz hep bir tek değil midir?
İş budur Canlarım. İş bu. İŞ bu…

https://youtu.be/eJnTPxb2INQ

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

23.MART.2019 TARİHLİ ZA HAR (1)
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, 3. AKIŞ 1. BÖLÜM
Tahditsiz bir dönemdeyiz Canlarım! Büyük Kök görevdir bu. Şu ana kaynak olan ilim, bizi mutlandırıyor. Doğal dünyanın kürzi sahası da burada. Bugün çok yoğun bir gün ve bu doğum beni çok ama çok yordu. Büyük bir yoğunluk var bugün burada; bu yoğunluğu hissetmeniz mümkün değildir biliyorum ama hak ettiğinizce algılayabildiniz.

Huzurlu bir Türkiye çalışması yapmaktayız. Hastalığımız iyileşir burada, bunların bilinmesini isterim. Herkes “ben sağlığımı kazandım” diyebilir burada. Bundan daha öte bir ilim mi var? Mutlaka mutlaka daha yüce bir cevherimiz var. O da; herkesin, her sistemle biliş halinde kodlanışı.

Değer biçmeyin yaşama! Hepimiz o yaşamı kodluyoruz şu anda, şurada. Siyahtır ilim ama siyahın ilminden öte Kervan İnsan olan biliş, hepimizin herbirimizin kelamıdır. İşte o kelamla bu çalışmayı sürdürüyoruz. Han, insandır derim hep. Niçin derim bilir misiniz? BİR TEK olan her anda, her şavkta ve her yaşamda olandır. O, Bütün’ün kübra olan ilmidir ve her anda her şafakta olanlarladır.

HAN olan İNSAN ama HAStır o insan; çok çok güçlüdür. Şükür ki bugün burada bu gücü tohumladık. Yığın yığın insan var bugün burada bilir misiniz. BÜYÜK KÖK GEÇİŞ için. BÜYÜK KÖK GEÇİŞ bu gün burada yapıldı canlar! Biz, gerçek çalışmayı yaptık burada. Gök çerçevesi değil; keriman olan halik olan İnsanlığın çerçevesiydi kodlanan bugün burada. Bir geçişti ki bu yoğunlukta olan; Saltanatın kodları bile bugün bu geçişi hak etmek için bugün buradaydılar. Gerginlik sonlandı artık yaşamda. Stres az, söz çok olacak bundan sonra. Sözün artışı, stresi azaltacak Canlar!

Ve başka dünya derken; herkesin her bir sistemde sorup anlamaya çalıştıkları Büyük Kök Geçişlerini yaparak BİLİŞe kapı alıp girecekler, her şey her şey olacak. Görevimiz,İNSANLIK İLMİ’ydi. Bugün burada çorbalar pişiyor Canlar! Bir tek değil; çerçevesi olmayan çok çorba pişiyor. Ve her çorbaya şafak olacağız biz bugün.

HAK olan, HAK Taht’a HAK olup vardığından aha genişledik! Gerçek budur, genişledik ve bugün burada ZA HAR derken yoğunluğun en üst düzeydeki şafağı sahaya iniş olan ilmi dilliyoruz. Ön Geçiş yapıldı; darboğazdan geçti insanlık. Çok görevler taşıyacağız tüm insanlıkla birlilkte ve bugün burada tüm sahalar, Şeytan’dan öte şevkin şafkında şarkı okuyacaklar ama bu şarkı aşkın şarkısı olacak.

Niçin Şeytan’dan söz ettim? İzah edeyim: Bilmelisiniz ki şer yaratmadan da şeytanlık yapılır, şarkı okunur. Şarkıdır şevkin şavkı ama onu herkes Öz Geçişte anlayabilir ancak. Saltanatın kültüolanda anlaşılabilir bu bilgiler. Eğer siz şerri şafak diye bilirseniz aşk olur size o şarkı. Ama şerrin şavkındaki Has İlim, Allahın İlmi olur.

Dönüp baktığınız zaman insansılara, göreceksiniz ki şafkın şarkısı okuyabildiklerince okunuyor ocaklarında. Ve tını, ilim tınısı duyuluyor yoğunluklarında çok mutlu bir doğaya ulaşıldı. İşçilik çok ama çok önemliydi; bu meclis işçilik yaptı. Doğanın şarkısıydı okuduğumuz ve doğa yaşama tohum ekmeye başladı. Öz Görevdi bu ama tohumu kodlayacak İNSAN olmalıydı. Eğer İNSAN olursa; doğa tohum kodlayabilirdi. BİR TEK İNSAN; mesut, halik ve hakiki lekesiz şarkısıyla teknik olarak Mutlak Kurullar’la bunu başarabilecekti. Ve lekeli olmayanlar bulundu ve bu çalışma yapıldı.

Burada bulunmanız bunun için önemliydi. Saltanat BSUİ (Barış, sevgi, umut, insanlık) olarak kodlama yaptı. Saltanatın Kodları, Mutlak Kurullar’la tohumladı bütünlüğü. Köpük köpük olan ilim sahalarındakiler; kontrol edildiler, hepsi şafak oldular.

Yel, tüm insanlıkla esti ama esen yelde KELAM; Kervan oldu Canlarım ve biz BİZ olarak mutlu olduk. Şu ana kadar çarık çıkarmadan çalışanların tümü artık çarık çıkarıyorlar.
Devamı 2.bölümde
https://youtu.be/LOVPnaJOTG8
Süper İnsanlık Realitesi



 

23.MART.2019 TARİHLİ ZA HAR(1)

Nedir Za har? Za: zamanın en yüce insanlık kapısı olan Zi,

Har: halikiyet, ışığın yoğunlaştırılması ile diriliği kodlayacak düzeye ulaşılması … İşte bugün Türkiye çalışmalarında bunlar olmakta..

Kelam eden, tüm zamanlarda dürümlenen yaşam kervanına tohum olandır.

O kelam, kaynağın kelamıdır ki ona “imparator” denir. O, siyahın yoğunluğunda zamanın en parlak ışığını yakabilen şavktır.

Siyahtan ilim alınır ve siyahtan kodlanılır. Kodlanmayan yaşamı olmayandır.

Sararan sahalar kelamla yeşerir ve sahralar oluşur. Sarı ölüdür, yeşerdiğinde ölümsüzleşir. Yeşeriş, ölüler diyarı olan dünyanın kuran olmasıdır. Ölünün dirilişi budur.

Ölümsüzlük, yokluğun her anda var olabilmesiyle sağlanır. Dünya bunun için öz görev taşır ve kürzi kapılarını açar ve “geç” der. İşte bunlar halik olanlarca gerçekleştirilen süper sistemleşmenin neticesidir.

Tohumlananlar son söz söylendiğinde ilim olup akarlar. İlim, insan tahtındaki kelamdır. Yenilik budur… Yeni bir şarkı, yeni bir türkü söyler yaşam ama orada aklın kalemi vardır. Geçer… hologramı aşar ve yarına varır… Et, kelam olur, mahrek olur ve hakkın kapısında dillenir. İşte Türkiye çalışmalarında bugün bunlar olmakta…

Mutlu insan ve huzurlu bir dünya işte böyle yaratılıyor… Sevgiyle,

Bahar Umurtak

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

23.MART.2019 TARİHLİ ZA HAR (1)
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, 3. AKIŞ 2. BÖLÜM

Yasa der ki.... Cennet istiyorsan, cennetin kelamın olacak!... Ama sen cennet ol ki cevherin helalin olsun!... Helalin olduğunda cevherin, hakkın sahanda olur... Ve o Sa Ha seni sahralara vardırır...
İşimiz budur bizim canlarım... Kuran İnsan dediğimizde; Saltanat sistemden gitti ve dedi ki kuranı insan sayanın ilmi olmadan kelam etmesi bizi mutsuz kılar...

Yaşam insansa ilim kelamla helalin lekesiz kaleminde hep olur canlarım... Ve bugün Saltanat sahraya indi...

Ağır yük taşımayız biz... Atlanta Ata kapısından ötedeyiz biz... Bilinsin isteriz ki türevleyiş ilimledir...

Biz tüm canların çarıklarından öte çarıklarla ineriz de kelamım halikiyetim kervanım olur her biri dirilir tahditsizleşir hususi kervan mutluluk olur...

Bize bizdir gereken canlar... Başımız eğilir mi asla... Çıkar dünyalar izleriz biz, bilir misinz?

Sarmaz yaşam ilmimizi biz yaşamları sararız canlar... İsra Ka Ha sahasında kervansa, biz her kervanda halikiyetimizle dürümleriz bütünü...

Torbam insandır benim bu torbaya şavkımı koydum... Geçip geldim... Yazıp çizerim dünya ilmiyle dilleri, tahditsizliği, hasatı.. Ve derim ki ben barışın kapısıyım... Yazım tüm insanlığadır aslında... Ve dünyanın öz görevidir" Barış"...

Bunu artık sahraya indiriyoruz canlar... Planetin barışa gereği var... Ve bu barış mutluluk olacak tüm insanlığa...

İnanın ki doğanın gücü de barış diler... Eğer barış olmazsa yasalar kontrol kurucu tohumlarını kodlayamaz... Ve yarınlar oluşmaz...

Biz bütüne hizmet ederken barışla ettik... Bugünden sonra temiz bir Sa Ha oluştu ki bu saha da barış kodlanacak...

Bütün dünya barış istiyor!... Bunu iyi bilin... Sanmayın ki dürümlerde tek bir Türkiye var... Her bir ülke var... Ve bütün dünya barışı dinliyor... Ve bu barış kesin olarak oluşacak ama dünyanın kaderi dediğiniz bir üzerinde geçişler kayıtlanan bir şavkı var...
Her şey orada kayıtlıdır bilir misiniz?... Her şey o kayıtlarda hak teknikle kodlanmıştır ve o kaderi program Bir Tek kelamla kontrol edilecekti... İşte o kelam ilim kelamı muktediriyet bu yoğunluktadır...

Kimse dünya yok olacak diye bekleyemez... Arzın gücü derki "doğal güç dürümlere çalışıp çabaladı kaynak ışığını çekti..."

Ve artık bu dünya huzurlu bir dünya olacak... Biz tüm yaşam sahalarında ki kayıtları, diriliğimizle dürümlerimizle kontrol ettik canlar...

Dünya planeti barışı hak etti.. Bu kesindir... Barışı hak eden dünyaya kısır kayıt yaptırmayacağız..

Ve dünyanın öz görevi şarkımız olacak.... Bu şarkı, hakkımız olan şarkıdır ki barışın şarkısı olacak... Türkiye özel bir görev taşıyacak bu barışın sahasında... Bu kesindir... Birlik kapısında türkiyenin gücü artacak... Dünya planı, bu dünya planetinin kelamıyla kodlandıkça dünya ilmi bütünün gücü haline dönüşecek... Ve Türkiye'nin yoğunluğu artacak...

Türkiye'de çantamız hep görevimizle dolu olacak... Yürüyen dünyalar, türevlerini tohumlarken, bütün kötülükleri aşan mutlak kurullarımız, dünya planetinde gerçek kayıtlarını yapacaklar...

Irak, yakın yok artık... Tüm planetler buradalar... Ve bizler geçişlerini yaptık onların... Ayrılık bitti canlar... Tüm İnsanlığın yarını mutlu olacak... Kesindir...

Diyebilirsiniz ki ki hak etti mi?.. Hak olup hak etiik canlar... Bütün köklerimizle buradayız ve tüm sahalarda ölüyü dirilttik...

Hak olup, hak ettik.... Ve diyemezsiniz ki ama o ne yaptı?... O bendir can... Yapan yaptığını hak ettiğinden yaptı... Ve ben o olurum... Öz geçişini yaptırırım...

Sıra kime gelecek?... Diye sordun... Yarına gelecek... Peki yarında ne olacak?... Asla hata yapılmayacak... Ve savaşımız mutluluk savaşıdır... Şimdi işimiz daha kolay... Çünkü yolumuz Allah yolu ve bütün kökler burada...

Gönül gücüyle dünyalar kurduk biz... Bugün de gönül gücüyle topraklar tohumluyoruz... Düzenler türevleri tohumlayacak ve bütüne hizmet mutluluk verecek...

Hepimiz bütünün görevlileriyiz.. Bunu kesin olarak biliniz... Kurtuluş bütünün gücü hepimizin yüceliği ile olur...

Şimdi biz Fırat' tan gerçek ilimle geçişleri yapıyoruz... Fırat'tan geçiş sırdı... Size bugün onu da açıklayayım... Canlarım fırat, sırattır... Geçin... Geçin... Geçin...

https://m.youtube.com/watch?v=ws87w7LwBcc&feature=youtu.be

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ



 

23.MART.2019 TARİHLİ ZA HAR 1
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 4. AKIŞ - 1. BÖLÜM

Dedik ya canlarım, tüm insanlık kelama inmiştir... Ya canlarım; ilim kelam oldu da biz bu yoğunlukta bütüne hizmetçilik yapmadık da mı, kodlama yapıyoruz burada... SAHRADA HEPİMİZ TEKİZ CANLAR...

YER, ELLERİMİZİN GÜCÜDÜR... Ama biz o güçle bütünün kürzi siyahlığındayız ve biz hepimiz kapkarayız canlarım... Bugün nefesimiz çok güçlü... SİSTEM GÜCÜDÜR İLİM ama KELAM halikse, o renk kapkaradır ve o rengi halik kılan ilim tüm renklerin ilişkili olan olduğu o yaşamlardır... Orada tohumlar yeşerir... Orada HALİK-İ HAK olan KELAM olur... HAS İLİM olur orada... İşte insanlık o yoğunlukla SAHA olur... Ve yarınlar oluşur... YAŞAM, RENK KALKANINDAN GEÇTİĞİ ZAMAN, YAŞATILAN OLUR... Renk kalkanı ise, sistemin kürzi sahasında yeşilden mora tüm renklerin bilişken olan HALİK-İ HAK olan, KELAM olan RENK SAHASIDIR... İŞTE O SAHA SİYAHTIR CANLARIM...

DEVE KALKTIĞINDA, SİYAHTAN KALKAR... YAŞAM, O SİYAHLA KODLANIR... Ve bugün burada; sistem, nizam ve düzenin gözü, sözü, özü yine siyahtı... Biz, sistemin kürzi sahasında, sahayı kodlayarak kodlayanlar; “Sİ KAHA“ derken, SİYAHIN SİSTEMİNDEN söz ederiz... Hepiniz iyi anlayın ki; RENKLERİN BİLEŞKESİDİR SİYAH... Biz, daha özel bir dünya gücü devreye alırken; renk sahralarının BİR TEK olmasını istedik... Ve hepsi bitki, hayvan ve tüm çalışmaları kodlayan İLİM KAYITLARIYLA, yaşama SAHA olup indiler işte, o saha; yerkürenin gerçeğidir...

ZİYA İNSAN, kelamı halik olan bilişin kulluğunda SİSTEM olur... O ZİYA İNSAN şarkı okur... Okuduğu şarkı, siyah rengin şarkısıdır... Hepiniz oraya “HİÇ” dersiniz... SİYAH “HİÇ” TİR... AMA “HİÇ”, “HEP”’İ TOHUMLAR... Bilir misiniz? SİYAH RENK “HİÇ” BOYUTUDUR... HİÇ’tir orası... Ama, boyanan renklerle kodlanan insan; orada kodlamalarını kontrollu yaptığı zaman, tüm renkler tohuma dönüşür... İşte “IŞIMA” dediğimiz hal, o tohumlamayla dirilikleri kodlar... Ve dünya planeti bu şekilde, yaşamları sahraya çakıp, çerçevesiz olarak kodlayıp kayda alır...

Değerliler!...

ÖZ GÖREV, İNSANIN İLMİDİR... O ilim, işte o RAHMET olan renktedir... BİZLER DOĞANIN GÜCÜYÜZ... Hepimiz doğan ilim sahalarıyız... Ama BİZ “HEP” ken, HİÇ olarak kodlama yaptık bilir misiniz? “HEP”ken “HİÇ” olarak kodlama yaptık ki; bu RAHMAN’dan kodladıklarımızın, RAHMİ KALEME inişleridir...

Besteler yaptık RAHMAN KALEMİYLE... Ama biz orada sistemli olarak kodladıklarımızı, “koru bizi” denilen o sahada, kodlayıp kontrol edenlerdik... Şimdi canlarım, nedir anlattığım? Sorgu-sual var burada... Nedir anlatılan? Ben YAŞAMLARIN OLUŞMASINI anlatıyorum canlar... YARATICILIĞI ANLATIYORUM SİZE... “HİÇ “ olanın “HEP”i varedişini anlatıyorum size... “HİÇ” olanın “HEP” i varedişi... Bu şu anda yapılandır... “HİÇ “olan, ki orada hiçlik RAHMİ KALEM olanın, lekesiz HALİK-İ HAK olan dilidir ve o dil MUTLAK KULLUĞUN, kutsal topraklardaki tekniğidir... Hangi teknoloji, bu sesin teknolojisinden öte olabilir ki? BİZLER, SESİN TEKNİĞİNİ KODLUYORUZ CANLARIM... Ve o sesin tekniği, tahditsiz kontrollu ve hakim olan kodlarla bütünü tohumluyor... Öz görevimiz budur bizim... Ve bugüne KALEM olan sizler ve tüm çalışanlar, büyük kök görevliler olarak O SES İLMİYLE çalışıyorsunuz...

Değerliler!...

Sesin ilmi; hakiki teknik ve hakiki tahditsiz levhi kalemle olur... Bu levhi kalem, tüm çalışmaları kodlayan ve hakiki tekniği tohumlayan bir HALİK-İ HAK OLAN DİRİLİKTİR...

İşte canlarım biz, SİYAH RENKTE DİRİLİĞİ TOHUMLUYORUZ, KODLUYORUZ... Diri olmak, herkesin KELAM edebileceği o yoğunluğa varmak anlamına gelir... Varması anlamına gelir... Biliniz ki; RAHMET olan insan, RAHMAN olduğunda, sahada herkesle ilim olur... Yaşarken, yaşatır... Ama yaşanan olduğunda MUTLAK olur... İşte o cevher, Yaşatandır ve yaşatılan her insan o yoğunlukta kodlanmıştır... Orası mutlak bir lekesiz kaynaktır... İşte oraya biz, “YAŞAMLARIN CEVHERİ, IŞIĞI” diyoruz...

“IŞIK” dedim... Ama karanlık... Buyurun anlayın... Nasıl bir ilim bu? Işık, ama karanlık... SİYAH, AMA IŞIK... Her insan iyi bilmeli ki; siyahta HİÇ olan var... Ama “HEP” i tohumlayandır “HİÇ” olan... Ve “HİÇ” olanın, “HEP” i tohumlaması; her şeyin hakiki tekniğiyledir...

https://youtu.be/v5nkOjBYeCM

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

23.MART.2019 TARİHLİ ZA HAR 1
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 4. AKIŞ - 2. BÖLÜM

Zarar etmeden, zarar ödetenler; yaşamları kodlarlar... “Zarar etmeden, zarar ödetmek” ne demek? Sen ZAMAN SAHASINDASIN, senin her anın MUTLAK, ama sen kodlarını tohumlarken, hep kırılışlar sayfaladın... İşte bu senin zararın... Ama zarar etmen, senin seni hak etmenden ayrı bir olaydır ve sen, “SEN” olup KELAM olduğun zaman, zararın herkesin zararının ödetilmesi anlamına gelir... Peki, ödeyen ödenen midir? Kesinlikle... Ya kalemim kırıksa ne olacak? Ödemem gerekir mi? Ben “ÖDENEN” olurum o zaman... Kalemim kırıksa, önce ben ölüyüm ve ben yolu kodlayanım ve ben kontrolu kuranım, ki ben ölüler diyarındayım, ki ben kalem alıp kalemle geldim, ama ben o kalemi tüm insanlığın, hak ettiği bir kalem haline dönüştürdüm... Öyleyse ben, borçsuz geldim... Yoksa borcumu ödemeye mi geldim? Ben ölüler diyarına, ÖLÜ olup geldimse, BORÇ ÖDEMEYE GELMEM... Ölüm, benim için lekeli bir hale dönüşmek ise; ben o lekeleri muktedir olup tertemiz hale dönüşmekle dönüştürebileceğim... Peki, BENİM AŞKIM İNSANSA ve ben AŞKLA geldimse yaşama, ben CENNET İLMİNİ DÜRÜMLERE ÇEKECEKSEM ve BEN ZARARI ÖNLEYECEKSEM, peki ben dilimde ilmim de varsa ve ben öz görevliysem, benim zamana kalem olup inmem, benim borcum olduran bir hal midir? Borcum olduran bir hal midir? Canlarım ben, öz görevliyim... O halde, borç diye bir ilim yok bedelimde...

Seviyemiz çok iyi canlar... Ben neden sesleşiyorum biliyor musunuz? Çorba pişsin diye... Burada bir çorba pişiriyoruz... Ve bu çorbaya İLİM koyuyorum... İlmi koyarken de, tohum olup iniyorum çorbaya... Ve o çorba, hepimizin ilmiyle dilleniyor... Ama çorba, bütünün çorbası haline dönüşüyor... Ve toplantılar, bu şekilde kodlamaları dürümleyecek... Burada verdiğimiz her şey, farklı toplantılarda da, dürümlere çekilecek ve yoğunluk kodlanacak... Biz burada bilgi veriyoruz, her toplantıda bilgiler dillenecek... Ve tüm diller bütünün diriliğinde kelama dönüşecek... Öz görevimiz budur bizim...

Değerliler!...

Çok sayıda TÜRKİYE ÇALIŞMASI YAPILIYOR... Ve bu çalışmaların tümünde ilmimiz var... Onlar bizi bilmezler... Bilecek dürümleri var mı? Var mı acaba? Asla yok... Ama biz onları dilleriz hep... Onların yeryüzündeki gücünün, öz geçişini yaptırmaya çabalarız... Biz insanlık ilmiyle burada bu yoğunluğu oluştururken, HER ŞEYİN GÜCÜ OLAN BİLİŞ, tüm sahaların ilmini dilleyen, yoğunluğu tohumlayanda İLİM haline dönüşüyor...

YENİ DÖNEMDE TÜRKİYE ÇALIŞMALARI, BÜTÜNÜN GÜCÜ HALİNE DÖNÜŞECEK ve tüm sahalarda bu çalışmalar dilleşecek... Türkiye çalışmaları, diğer ülkelerde de kodlamaları sürdürecek ve diğer ülkelerdeki çalışmalarda da BİRLİK TEKNİĞİYLE bu çalışmalar ses, kalem haline dönüşecek ve yaşamlar tohumlanacak...

Örtüler örtmeyeceğiz bilgi üzerine... Çünkü örtüyü örttüğümüz anda, yarınlar kontrol edilemeyebilir... Ve bizler, dört geçişi yaptıktan itibaren diriliğin kelamında bütünün kelamı TOHA SİSTEMİYLE yeryüzüne çekiliyor... Çektiğiniz her şey, yeniden ve yeniden sizin gücünüz haline dönüşüyor... Ve tüm insanlık, yaşamlarını hak etmeye ve HALİK kılmaya çalışacak...

Sultanlar!...

DOĞANIN GÜCÜDÜR İLİM... AMA DOĞAYI DİNLEMEMİZ GEREKİR... Dinleyebiliyor muyuz doğayı? Hangimiz doğayı hak edip dilleyebiliyoruz? Bu da çok önemlidir... Ben bir sistemim... Peki o sistem, doğal dirilikte, ne ifade eder? Hangimiz orada, o yoğunlukta mutlakız? Hem dünya kırıcılığı, hem de yoğunluğu kontrol etmeye kalkış olabilir mi? Eğer biz kırıcıysak, inanın ki doğanın gücüdür kırılan... Bu nedenle, KİMSENİN DOĞANIN GÜCÜNÜ KIRMA HAKKI YOKTUR... Bizler, bütünün geçişini yaptırırken, doğayı mutlaka hak etmeliyiz... Bu da ilimle olabilir...

“DEVİNİMİ ARTIRMAK” dediğimiz hadise de yine ilimle olur... Sesle olur... Sesin diriliğiyle olur... BİZ BURADA, SESLEŞTİKÇE DOĞA DİRİLİR... BU KESİNDİR... Biz burada sesleştikçe, doğum haliki olan dürümler, doğayı diller ve doğa yenilenir... Biz sesleştikçe, yaşamlar dilleşir... İşte yaptığımız budur... Dünya planetinin yerküresi, yeni dürümlerde bitki, hayvan ve her anda yaşamları tohumlarken, “bu yol aklın yoludur” diyebilenlerin; bir çalışması, bir kalemi, bir yaşamı bu yoğunluğu tohumlamaya yeter...

Hangi dünya ses isterse, biz oradayız canlar... Hangi dünya yaşamı tohumlamak isterse, biz oradayız... Öz görevimiz bizim budur... “Neden dünya” dediler? Çünkü dünya tahditsizdir... Doğal dirilik, Türk islam kalemlerinin kürzi sahasıdır... Dünyanın kulluğu, çok daha özeldir... Buradaki formal yaşam çok çeşitlidir... Ve buradaki formal yaşamın çeşitliliği, tahditsizliği kodluyor... Hepimiz iyi biliriz ki; yaşamın renkleri bizim tek sessizliğimiz, tek sahramız, tek ilmimizdir... Biz bu çeşitlilikle, doğal dürümleri kontrol altında tutma imkanına sahip olabiliriz...

UNUTMAYIN Kİ, DOĞA YARINDIR... UNUTMAYIN Kİ, DOĞA ŞAFAKTIR... UNUTMAYIN Kİ DOĞA, TAHTIMIZDIR... Ve biz o tahtın tahditsiz, lekesiz, HAK TAHT sonsuzluğundaki TARIKLARIYIZ... Cümle yüceler iyi anlasınlar ki; tüm insanlığıyız biz... Ve başkalık yok bizde...

Nasıl bir dünya istediğimizi anlatalım mı? Haydi buyurun bunu yazarak anlatayım ben...

https://youtu.be/4SeM-p2Mg5k

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

23.03.2019 Tarihli ZA-HAR Çalışması

BİR DELİNİN HATIRA DEFTERİ’NDEN
Sevgili Günlük!
Demiş ki Orhan Veli nam şair;
“İşim, gücüm budur benim,
Gökyüzünü boyarım her sabah
Hepiniz uykudayken
Uyanır bakarsınız ki mavi”

Ben ondan aşağı kalır mıyım?
Akşam olduğunda, gökyüzünde gördüğün, göremediğin tüm yıldızları ben avuç avuç saçarım oraya buraya…
Sen maviye boyamadan önce de tek tek toplarım.

Sevgili Günlük!
Kış mevsiminden bahar mevsimine girildiği gün olan 20 Mart tarihinde doğanlar varmış aramızda. Olsun! Fazla zararlı değildirler.
21Mart tarihinde de EKİNOKS imiş. Dünyanın her yerinde gece ve gündüz 12 şer saat sürermiş.

Buradan pek seçemedim. Şöyle yukarılara uzansak Merkür, Venüs,Mars, Jüpiter,Satürn, Uranus, Neptün bir de Plüton. Garibim yakın zamanlara kadar kendisini gezegen bilirken birdenbire “sen cüce gezegensin”deyip listeden silmişler.

Yakından bakınca çok acaip şeyler farkediyor insan. Örneğin; Jüpiter,kendi etrafında 10 Dünya Saati; güneşin etrafında 10 Dünya Yılı dönüyor.
Uranus kendiçevresinde 11 saat, güneş etrafında 84 yılda dönüyor. Bizim Dünya 24 saat, 365 gün. Eee ne oldu şimdi? Hangisine inanacağız biz? Hangisinin zamanını mutlak sayacağız?

Mars’ta su var mı diye araştırıp duruyorlar. Ayol, buradaki hidro elektrik santrallerini hiç mi gören olmamış? Her yer güldür güldür su.

Bir acaiplik daha… İsmi lazım değil CAN’larımdan biri Satürn’ün etrafındaki halkaya oturmuş, bacaklarını sallandırmış, trip atıyor. “Gelsene” diyorum orada ne işin var?

“Ben falana kırıldım” diyor. “Cankuşum “ diyorum; kıran kim? Kırılan kim? Sen, ışıksın; kil olma!

Elinde fener, dolaşan biri… Yaklaşıyorum; bu bizim Diyojen! “Ne yapıyorsun” diyorum. “İnsan arıyorum” diyor.
“Bak! Ben Dünyalıyım” diyorum. Tüm insanlığım. Her AN’ım. Dünyanın suyu mu çıktı da insanı buralarda arıyorsun? Birlikte bakalım dünyaya, ışık ışık… Işığıyla tüm planetleri aydınlatıyor. Sen zannediyor musun ki güneştir aydınlatan?

Bak! Orada bir masa ve masada oturanlar… Durmadan dilleşirler, sesleşirler. Ellerinde Hakkın Kalemi yazarlar, çizerler. İçlerinde yakından tanıdığım biri, abuk subuk şeyler de diller ama olsun; hizmet hizmettir.

Yazarlar, çizerler ki herkes muktedir olsun, Hakim- i Hak olsun, dillensin. Sonra yolu kodlasın; ışık kayıtlasın.

Sevgi kodlanır orada. Sevgi, Hasat İlmiyle kodlanır. Has olup Kelam olunur, CEVHER olsun diye.

Süper İnsanlık Realitesi Erengül Koç

 

 

 
  Bugün 235 ziyaretçi kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol