Birlik İlmi
  YÜZDE YÜZ İNSAN - 10.NİSAN.2019
 

YÜZDE YÜZ İNSAN

 

YÜZDE YÜZ İNSAN (1)
10.04.2019

Resimler çizenler var. (Sessizlik’deki yaşam çizimleri) Ağır yüktür resim çizmek. Çizdikleri, “KELAM”ları olur ve “YOL”ları olur… Onlar, Kurul Kararları ile o yolda,“KİL” olurlar ve Kurulları, onlarda “KALEM” olur; yaşam, “KERVAN” olur…

ÖZ GEÇİŞ, “İNSAN”dan olur ve “RUH”, “MUTLAK KURUL”ları tohumlar.

Dünya Planeti, “İNSAN”a, “KUL” der. Yalındır ona “İLİM” ve yaşam, kendi dilinden dürümlenen, kulluktur… Ekmek olan KELAM’ı (İlim olan Kelamı) HAKK olur yaşarsa; O KELAM, “DİRİ KERVAN” olur ona ama asla KELAM etmemeli ki HALİK olsun.

Niye bilir misiniz!? Hasat yapmamışsa; kervan olmamışsa; yarına varmamışsa, “KELAM”ı Kurullarda tohumları kırar. İşte o zaman; KÜLT üzerinde KERVAN olan; kendi dilinde, DİRİ ve HAKİM olan yaşamları diller ve SONSUZ SAHALAR, görevi HALİKİYET olan KÜLTLER’i arar ve onlarla görev taşırlar.

Yaşar! ilmen yaşayan ama yaşamayan, “İNSAN”sa; İLİM SAHALARI’nda ilmen, KELAM’ı tohumdan çıkandır. O, kendini HALİK kılar ve yolu kodlar. Soru sorar ve arar yanıt ama kendini anlamadan, “DİN-İ KELAM” olsa da “RUH”u yoktur.

Unutmayınız, Dünya Planeti, işçilik yapmak üzere var edilmiştir. İşçiliği, HALİKİYET içindir… YAŞAMLARIN HALİKİYETİ!... İLMİN HALİKİYETİ!... ve SAHALARIN HALİKİYETİ!…

Herkes, “BİZ” der!... Aha der ama ALLAH İLMİ’ni anlatamadık insanlığa!.... Kini bilen de ilmi diller ama Allah’ı dilleyemez… Allah’a yönelmek; O’nu, hologram ötesinde anlamak anlamına gelmez. İnsan, bin kez doğsa; bir kez “YARIN”n olur… Ama insan, “İNSAN” olsa; “YAŞAMIN İLMİ” olur ve hep olur ama olsa; aha olsa!... “TEK BİZ” olsa; yaşamı, HALİK olur ve kontrol kurar.

Bunun içindir ki Dünya Planetleri, her anlaşmada kontroldan çıktılar ve yok oldular. Bütün mesele; KERİMAN olan yaşamların, TOHUM olduğunu anlamalarıdır. Anlayan, BİZ olur anlar ve anlatan insan, AŞKIN SAHASI olur ve sonsuz sahalarda görev taşır.

Uzun zamandır dünyadayım. Bu planet, itibarı yok olan ışığı tohumladı. “NÜSA KAPILARI”nı kapattı ve riya ile kodlandı. Riya, “KELAM”ı kırılan; ışığı, sınırlanan diriliği; hologramdan kodlanan, “NEFES KAYNAKLARI”nda dürümlenenleri, tohumdan çıkardı.

Tanrı, “DİRİ İNSAN” ister. Ne var ki diri olmak için “KERVAN” olmak gerekir. O KERVAN, “İLİM”e varmalı ve kontrol kurmalıdır… “ÖZ”e, “SÖZ”e ve “GÖZ”e gerek var ama yalın olmalıdır.

Dert ilimdir. YARADAN’IN KELAMI OLAN İLİM… Yarınlar için gereken İLİM… İnsanlık Boyutları, KÜLT olup yolu kodlarken; şevkin şarkısı; kervandan, dürümlerde ve tohumlarda kodlanmalı ki HASAT, Yaradan’la ve yaşayanla olsun!...

Çok mutuyuz Canlar!... Tüm insanlık için mutluyuz!... Türkiye, çok güzel bir çalışma yapıyor. Bu çalışma ile teknik olarak görev yapıyoruz… Türkiye’de geçişler yapıldı. Yapılan geçişlerde, dirilik kodlandı… Yarınlar kodlandı… Lekesiz olanlar görev aldılar ve cennet planları yapıldı.

Cennet, insanın ilminde kodlanmış olan yarındır… Bunun planı yapılırken; her insan, “İNSANLIK KAPISI”nı, kendi dili ile kontrol kurup yarattı. Yaradan ve yaratılan insan, “KUL” olup yaşadı.

Türkiye’de çok büyük görevliler var. Hepsi, “IŞIK” halindeler. Tüplerle yaşama gelmiyen o Görevliler, tohum ekmek üzere “KÖK GÖKLER”in sesini duydular ve “CENNET KAPILAR”dan, “KÜLTSAHALAR”dan; “GERÇEK IŞIK”a vardılar.

TAHTIN İLMİ, “KELAM”dır… TAHT’a varan, KELAM’a vardı. YOL oldu ve SOM ALTIN KERVAN oldu… ÖZÜN ÖZÜ oldu; YOLUN YOLU oldu… Çünkü o müthiş bir şarkı oldu… O şarkı, her insan içindir.

“Yardım edin!” dersiniz ya!… Dağlarım, yardım isteyen; yaşamı, HALİK olmayandır. Yarat ve yaratıl!... İş budur!... Yarat ve yarattır!... Yaratılan ve yarattığında yaşama SAHA olan her insan, “İLMİN KERVANI”dır ve “YARADAN”dır ve “YARATILAN”dır.

Yapmak istediğiniz ne varsa; HAKK olup yapın… Yarın için önemlidir bu… Tüm insanlık için önemidir…

Tüpleri ile yaşama inenler; o tüpleri, tohumlardan çıkarmadıkça; kontrol kuramazlar. Çünkü tüpler, onların kontrolu için onlara kodlanmış olan bir Sistemdir. Her insan, Dünya Planetinde bu tüplerle kontrol edilir. Onları kontrol edenler; onlar üzerinden görev taşırlar ama KELAM olup YAŞAM olanlar; kendi dillerini hak ettikleri zaman, tüplerini kodlarından ayırırlar. O zaman çürükler, dahil her biri, teknik olarak yoğunlaşırlar ve “RUH”ları mutlu olur.

SÜPER SAHALAR ve SÜPER İLİM SAHALARINDAKİLER, sizleri kucaklıyoruz. Çok mutluyuz ki bugün, “ÖZ GÖREV”inizi kodladınız ve “RUH”un sonsuz sahalarında görev taşıyorsunuz!... Şükür ki bunu başardık…

İş budur!... İş mutluluktur!... Şu anda ve şuandan itibaren!… Şimdi!... Şimdi!… Şimdi!…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

10.NİSAN.2019 TARİHLİ YÜZDE YÜZ İNSAN (1),
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, 1.AKIŞ 1.BÖLÜM

Dağlarım, konu henüz değişmedi. (Konunun değişmesi için yapılan talebe cevap verildi.) Ben buna devinimi kodladığım için, kayda indiğim andan itibaren şarkımı kodlamak üzere, koyu ışığımı kayıtladım… Ama henüz “Gerçek İnsan”dayım. Bu kesinidir.

Bizler dünya planetinde görev taşıyanlarız ama “Gerçek insan”ı halik kılmalıyız, hakka varanı “hakk” olup tohumlamalıyız ki mutlak kurulları kaleme, gerçek kelamla indirebilelim. Görevimizdir bu.

Ve bugün 10.04.2019, konu “Gerçek İnsan”… Gelin kelamla dillendiği bir dürümde bizler, bütün dünyalarda kulluk yaptık… Ama bugün, bu yoğunlukta kulluk yapmamız herkes için önemlidir.

Yaradan’ın teni, Allah’ın ilmi’dir canlar. Ama Yaratan, yaratılan tektir.

Hepiniz iyi bilin ki Tuan; teknik tahditsizliktir. Ama Tuan’ı kodlayan ilim, insanın teni’dir. Eğer ten olmasa, Tuan’ı kodlama imkanı olmaz… Ama Tuan’ı kalem yapmamız, tinledir.

Tin, ruhtur. Ruhsuz bir kaynak, tohum ekemez canlarım. Bütün amacımız bütüne hizmetçiliktir. Ve biz bu hizmeti, “Kuan sahraları”yla yapmaktayız.

Kuan, mutlak kurulların kodudur. Ve her anı kontrol altında tutabilendir. Ama Kuan’a kelam olmamız gerekir ki Kuan kodlayıp tohumladığı, kontrol kurduğu Tuan’da, halikiyeti, hakikiyeti, tahditsiz olarak kayda indirebilsin.

En ve boydan ibaret değildir yaşam. Bunları da iyi öğrenmek gerekir.

Yaşam mutlaksa, ilimdir. Eğer mutlak ilim, mutlak kullukla dürümlere inecekse, muhakememizin güçlenmesi gerekir. Muhakememizin güçlenebilmesi için de tenimizin tahditsizliği gerekir. Eğer tenimizde tahdit varsa, tinimiz; kelamsızlığımız olur.

Doğanın gücüdür insan. Bunları net anlamalıdır.

Eğer sura üfüren insansa, şafak; ilimle dillendikçe insanın yoğunluğu aratabilir… Ama sura üfüren kelamsa, kalemi halik olandır o ve mutlaktır.

Şimdi; dediler ya “İnsan, ilmini anlamalıdır.” İnsan, Yaratan ve yarattığıyla halik kılınandır… Yaradandır ve yarattığıyla halik kılınandır.

Peki; yaratmak için ne yapmalıdır? Şarkı olmalıdır. O şarkı, kulluk ilmiyle dillenmiş olmalıdır. Ve yolun kurulları mutlak kuranlarla dürümlenmiş olmalıdır.

İlahi güç, akıldır canlarım… Aklın bulunmadığı bir şarkıda ilim yoktur. Ama akılla dillenen kelamda, kalemi olmayansa, şerdir o. Onun şer oluşu, şarkısında kırılış oluşundan doğan bir haldir.

Çok mutlu olunuz; tüm insanlık için görev taşıyoruz Bu Meclis olarak… Ama Bu Meclis, daha büyük bir görevle dünya planetini kodlayacak…

Bu görev, Türkiye Çalışmaları’yla kök göklerin kültü olanların halka halka geçişkenleşip gerçek kelamı kodladıkları o yoğunlaşmadır. Bu yoğunlaşma, “mutlak kullar”la olacak.

İnsanın ilmi olmalıdır. İyi bir dünyalı olmak gerekir. İyi dünyalı olmak için de Rahman’a KAHA olmak gerekir. Eğer Rahman’a varamamışsa, Allah’ın tahtında olamamışsa, yoğunluğunda kültü bulunmuyorsa, “İnsan” olamamış demektir.

İnsan olamayanın, cennette ilmi yoktur ve yolunda kulluğu da yoktur.

Soru sormadan bilgi alıp bilgi veren Bu Meclis, BİZ olup dillenen ve dürümlerde tüm insanlığı kodlayan bir Meclis’tir. Bu Meclis’in ilmi, mutluluktur.

Ulular, ummanları kul yapar ama ruh, mutlak olmadıkça, kodlanmış olan mutlak kültü kök görevle dillemez. İyi ki bugün bunları açıkça bildirebiliyoruz ve dilleyebiliyoruz.

Kurandan öte insandır canlarım. Eğer ses size benzer ilim sahalarını kodlamış da sizi kelamla dillemeden size “Geçin” demişse, o ses, sizin lekesiz kaleminizdir ama sizsiz kalan bir kalemdir o çünkü siz, henüz hak teknikle kontrol kurmamışsınızdır ve ruhsuzsunuz. Ruhun bulunmadığı bir şavkta, halikiyet de yoktur.

Hepimiz dağa, taşa küskün geldik dünyaya… Niye; bilir misiniz? Dağ, bizi dilleyemez ama halik olan bizi diller canlar. Taht bizi diller ama mutlak kurullarıyla diller. Yol bizi dinler ama ruhsuzsa yol, kutsuz olan kelamdır. Diriliğinde kervan olan biz, bütün kötülükleri aşıp geçenleriz canlar.

Yere görevliyiz biz. Tüm insanlık için bu görevi yapabiliriz.

Yoğun ışık altındayız. Aşkın sırrıdır ilim; bunu bilmekteyiz. Ve insanın nuru olan insan, yine insanın kelamı olan insan ve tüm sarı, mor, yeşil sır kapılarındaki kelam olan dillerin tümü olan insan, bedenlidir.

Bedensiz ilim yapılamaz canlar. Bedensiz halikiyet kodlanmaz. Beden mutluluk için değil, kelamda halikiyeti teknik tahditle dillemek içindir.

Size beden vermedik. “Bellek kalemleriniz”i verdik. Ve dedik ki “Hakk olun. Hak olduğunuzu anlayın ve kodlayın yaşamları. Türevlerinizi kodlayın, yoğunluğunuzu kodlayın, ağırı hafifletin ve altın ışığınızla geçin yaşama…”

Geri çekildiğiniz zaman, göreceksiniz ki siz, hepiniz, insansınız. Ve insanlık kelamı olarak görevlisiniz. Bütün mesele kelam etmek ya da halik olmak ya da ruh olmak mıdır? Yaradan olmak mıdır yoksa? Yoksa “turan”dan “tohum” olup, “kuran” olmak mıdır yoksa?

Yaşam sevgidir canlarım. Sevip saymadığınız ne varsa, yasalar onları sisteminizden ayrı tutar. Ama siz, o yasalarda kodlandığınızda ayırdıkları, ayrılığı tohumlar ve siz BİZ değil, BİR TEK dahi olmazsınız.

Bundan doğan bir cevher, çorba yaptığı zaman, o çorbaya aşk konmaz. Ve yorulan ilim sahaları yokluğu kodlarken, Yaradan tahtında kelamı kodlar.

Sura üfüren; ilim, levhi kelamda lekeyi temizleyen kervan; insan ve insanı kontrol altında tutan; aşktır. Ama aşk yoksa, yazılar okunmaz, yalın kelam mutlak kurulları kodlamaz ve tükenen insan torbasındaki yoğunluğu kontrol altında tutamaz, tutmaz.

Netice olarak şunu söylemek istiyorum ki; yer küreye görevli olarak geçen birliğim, her ana kaydı, halikiyeti, tohumları kontrollu olarak ruhsuz değil, ruhla kaydettiği halde, yer küredeki kök geçişleri yapamayanlar bu bilgileri anlayamayacaklarından, oğullarımız onları kontrol ederek okutturmamaktalar. Bu kesindir.

Eğer okusalar, yalın ve halik kalemleri kırılacak… Ama onlar yığınlarını kontrol edemeyeceklerini bildiklerinden, kelamı “hologram” diye dilleyenlerinden kendilerini hak kalemle diriliklere dinletenlerden geçip, besteler, güfteler yaparlar.

Öyle çok görev taşıdık ki planetler arası kodlarda… Öyle çok “kübra kapıları” açtık ki… Ve “deli, diri” dedik herkese. Ama dürülen ilim, mutlak olanda “kervan” oldu ve biz tüm sahalara yaşam olduk.

(Devamı 2. bölümde)

https://youtu.be/KDKG92wYmKI

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

YÜZDE YÜZ İNSAN (1/2)
10.04.2019

Yarın için görevimiz var. Bu görev, “İLİM”dir. Yarın için “İSLÂH TEKNİĞİ”, diriliğe inmiştir. O yoğun ışık tüm insanlıktır.

TÜRKİYE, çok özel bir görev yapıyor. Bu görev, tüm sahalarda sürmektedir. İNSANSILAR, “İLİM SAHALARI”nda, DİRİ (MUTLAK) olup İNSANLAŞACAKLAR… Yoğun ışık altında, “DÜNYA” dediğimiz planet, türevlenecek; görev taşıyacak.

Temiz bir zaman için görevlidir tüm insanlık ama tüm insanlık, TÜRKİYE’de dürümlenecek. Bunu, tüm insanlık bilip yapacak ve yapılırken görev, yaşam tohumlanacak.

DÜNYA PLANETİ, “ULU BİR CEVHER”e ulaşmıştır. Bu cevher, DİRİ ve HALİK olan “IŞIK”tır.

Uzun zamandır, Dünyanın nefesinin sonlanması için çalışanlar vardı. Dünyada, ölüm tohumları ekilecekti ve Dünya, yolunu kodları ile kapatacaktı. Buna; KÜLT KAPILAR, İSLÂH KELAMI olup inecektiler. Sonra KULLAR, tohumlarını kodlayacaklar ve sonsuz sır olan yarınlar, sonlanacaktı…

Şükür ki Dünya, yolunu buldu ve KUTSAL NEFES, yolu kodladı ve TOHUM, MUTLAK KURULLAR’ı dilledi. “Eşya” dediğimiz yaşam (enerjetik vasat yaşamları); etkin İLİM halinde dillendi ve dinleşti. Yaşamlar, kontrol edildi.

Uzun zamandır bu günü bekliyorduk!... Tüm insanlık için çok özel bir dünya kuruluyor. “TURKUAZ” olan yaşam; Kurul Kararlarından öteye geçti ve yaşamlar; kodlar halinde dillenmeye başladı.

Dinler, diller, dirilikler ve yaşamlar; yerkürede DÜNYA DİRİLİĞİ ve DİLİ (Tekonolojik Ses Sistemi); olarak yoğunlaştı… Sura üfüren , KELAM oldu ve yoğun ışık, MUKTEDİR oldu.

“Organ işlevi”ni hak ettik ve gerçekleştirdik… “İLİM ORGANI”, tüm sahalara güç katmaya başladı. Dünya Planeti, bu organ vasıtası ile tahditlenmeden görev taşıyacak… “Organ” derken; yasalar kapsamında kodlanan; “NİHAN KAYITLARI”nı kastediyorum. Bu kayıtlar, çok mutlu “BİLİŞ KAYITLARI” olarak; “İLİM SAHALARI”na, KAYNAK olmaya başladı.

TANRI, “DİL”dir (Tekonolojik Ses Sistemi); “DİRİ”dir (Mutlaktır) ve “SİYAH”tır (Tüm renklerin bileşkesidir). O, “BİLİŞİN HALİKİYETİ”ni kodlar… Sararan ilmi, HALİKLER kontrol ederler ve RUHUN KODLARI ile kontrol altında tuttuklarını, yeryüzünde, “GÖZ”e göre çalıştırırlar.

“GÖZ”e göre TOHUM olur her insan ve yine “GÖZ”e göre İLİM olur. İşte “GÖZ”, “RA”dır. RA, “SİYAH”tır ve bu renkte; KALEM, KELAM’a vardı. RA SAHALARI, kodlandı. Tohumlar, dillendi ve dinleşti… İş buydu!... Bunu başardık!...

Yere, geri geldik!.... Yaşama geri geldik!... İlme geri geldik!... Geçiş tamanlandı!... Işığımız güçlendi!... AŞK SAHALARI oluştu… Şükür ağır yük hafifledi. İş budur!... İş bu!… İş bu!…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

10.NİSAN.2019 TARİHLİ YÜZDE YÜZ İNSAN (1),
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, 1.AKIŞ 2.BÖLÜM

Yürüyen, yürüten yoktur. Yol yoktur ki yürüyen olsun… Yoğunluk kodladığında tohum olanlar bilecekler ki yürümekten öte yürünür de öz görevi haketmek gerekir.

Kanatlanmak, karanlığı aydınlatmak, yarınları kodlamak, tohumları kaynak yapmak lekesiz kelama, neden neden sonra cevhere varmak ve hakk tahtta olgun saha olup, korunup, kodlanıp, vakti geldiğinde oturmak… O taht, “İnsanlık tahtı”dır canlarım.

“Yüzde yüz insan olmak”; budur dileğim; yüzde yüz insan olmak... Ama ama canlarım, Gerçek İnsan’dan öte bir insandır Yüzde Yüz İnsan… Ve biz bugün bunu açalım; “Yüzde Yüz İnsan” diyelim!

Gerçek insan’dan öte bir kervandır o insan… Ve biz bunu her anda kodlayalım. Gönüllerin gücünü kodlayalım ki toy olan insan, ruhunu haketsin.

Kuran, kurutuluş ilmini diller mi acaba? Yoksa kuran kelamı halik kılanda mı dinlenir? Kodlanan insan, mutlak olabilir mi acaba? Murat ettiği anda kendini dinletebilir mi? Kemal’i kelam mı sayalım? Yoksa halka halka geçişgenleşip, genişleyeni “dili hakk olan” mı sayalım? Ne yapalım?

Bir tek şey yapalım; 101 Kapı açalım! 101 Kapı… Bu yüz bir kapının her birinde aklın sahrasını kodlayalım… Ve her ana hasat olup, kontrollu olup varalım ve orada yüzün üstündeki o BİR olalım. Ve biz o bir’de, bir tek olup, halkanın en dışı olalım. Ki halkanın içi, bir tek şey yapsın; sessiz, sistemli ve hakk lekesiz olup hakka, hakkın hakkı olan tahta varmak için kurulları kodlasın ve geçip geldiğinde, öz görev yaptıralım ona.

Diyelim ki “Yaşamı hak et.” Ve diyelim ki “Yalın kal.” Ve diyelim ki “Aklın kalemi ol.” Ve diyelim ki “Kurullarını kodla da kontrol kur.” Çok ölü, çok diri var yaşamda… Kim ölü, kim diri dinlenmez canlarım. Çoğu diri halik değil ama diridir. Çoğu hakkın kalemidir ama dürümlerde dillenemediğinden, diriliği tohuma inmez ve ölür.

Ölüler, öldüklerini bilirler ama diriler ölmediklerini bilmelidirler. Hep hep bildirdiğimiz gibi, yanlışlık yok bilgide… Ama hakkın kaleminde hasat, hatayı affetmekle olur.

Ve hakkın kapısını bulup hatayı affettiğimiz zaman, her kelam halkalara, hakka kodlanır ve yaşamlara “Daimi kapı” olur. Biz bu kapıyız canlar. Her şeyin gücü olan bu kapı… Ve bu, “Kurulların kapısı”dır. Bu mutlak kurulların kapısıdır ki Yaradan’ın yaşamda olduğu bir andır insan. Biz, o bir anız!

İşte; yüz artı Bir, o BİR; İnsanlık… Ve biz o Bir’de tüm zamanların haliki olan, insan sırrı olan, bilişin kelamı olan ve tüm insanlığı kodlayarak tohumlayanız. Ki ona biz, Allah’ın adında ve yalın ilminde “Bir Tek İnsan” deriz.

O; Bir Tek İnsan, “Tüm İnsanlık”tır. Ve ona biz, birlik tekniğinde de “Yüz olan”, “Yüzün Örtüsü Olan Bir” deriz; “Yüz olan, Yüzün Örtüsü Olan Bir”.

Ohh analarım ohh… Allah’ın adı halik olanda; hakk, hakkın kaleminde; tahttır ama aşkta, şavktır. Ve biz o şavk olup, gerçek çalışmadayız.

Yıl 2027… 1997’de bu bilgiyi vermiştim; yıl 2027. O gün geldiğinde, geniş kapılardan geçen insan, mutlak kurullarıyla geri çekecek yüreği… O gün geldiğinde, kıran kırılan her bir dilde dillenirken mutlak kurullarını kodlayacak ve yoğunluk artacak.

“Geri çekiliş” hepimizin ilmiyle olacak ve genişleyenler geçişe gerçek kelamla inecekler. Ve 2007’den 2027’ye kadar olan süreçte, bütün köklerimiz göklere ulaşmış olacak.

Doğanın kurulları bugün buradalar ama o gün tüm insanlık bu yoğunlukta olacak; tüm insanlık!

2027 yılı, yıllar yılı süren çalışmanın son sahrasıdır. Ve sahrada yığınlar, yığınlara “kalem” olacaklar… Herkes herkesin “keriman kelam”ı olacak. Ve yol mutlak kurullarla kodlanmış olacak.

Yıllar yılı süren çalışmalar, bu tohumu, bu yoğunluğu kontrol altına alamayacak ama bu tohum, tüm ilm-i KAHA olanları kodlayıp, kontrol edecek.

Bütüne hizmetçilik yapacak Bu Bütünlük! Öyle bir hizmetçi olacağız ki bütüne, kim ne olduğunu bilemeyecek canlar!

Yaradan’ın asla hata yapmadığını ve yarınların mutlak kurullarla kodlandığını ve ruhun kulluğunu anlayacak tüm sahalar.

“Yardım, yardım...” derler ya hani, “Allah bana yardım et!” derler ya hani… Yani, biz Allah’sak, aklın kalemiysek, yaşamsak biz, niye biz Allah ilmi’ni anlamaya çalışalım ki? Biz O’yuz, O bizdir.

Ölü müyüz? Diriyiz. İşimiz neydi? Yaratıcılıktı; yaratıcıktı işimiz… Ama işlev henüz tamamlanmadıysa, tamamlatabilmek için yanlışı, doğruyu dillemeliydik ve dilledik canlar.

“Yüzde Yüz İnsan” dedik. Ama yüzün üstündeki o Bir’de teknik tahdidi kodladık ve mutlulukla kayda indik.

Yeni dönem “mutluluk dönemi”dir canlarım… Huzurlu bir dönemdir yeni dönem ve yeniyi hepimiz diriliğimizle dilliyoruz.

Olgun ilim sahalarındakiler bilecekler ki yazılarımız okunmayacak! Okutturmayacağız yazılarımızı ama yazmayı sürdüreceğiz…

Okumaları, okunmalarıdır ama okunmayı, halik olan yapar… Hakka varan yapar… Tahtı olan yapar canlarım. Bunu yapamayana ilim mi gerek yoksa halikiyet mi?! Yoksa yerin kelamı mı gerek?! Bunu anlamak kolay mı zannettiniz?!

Ve dünya planeti “çarık” çıkardığı gün, bütün kökleriyle gök çözümlemelerine başlayacak. O zaman “ruh”, mutlu olacak… O zaman “Sultanlık sistemi” kontrol kuracak… O zaman yeryüzü görevi kodlayacak ve merdiven kuranlar, o merdiven olacaklar.

“Yine dünya görevini haketti ve başardı.” diyecekler. “Yine üzerinde yaşadığımız bu Süper İnsanlık Realitesi Sahrası mutlu oldu.” Diyecekler. Ve “Yol, oğullarımızın yolundan öte bir yoldur.” diyecekler.

Yılların bilgisi; akıldır canlarım. Hangi akıl dilinden, diriliğinden ayrıdır ki?!

“Akıl” derken; ilimin kelamı olan aklı değil, hakkın kalemi olan aklı kastederim. Bilginin birikiminden değil, birliğinden, diriliğinden söz ederim. Ben toy olanlara ne açıklayım ki dünya planetinde?!

Anlasalar anlayacaklar ama anlama imkanları yok ki! Soru sordum, dilleyen olmadı. (Facebook’da sorulan soru kastediliyor.) Ölü müydük? Diriydik… Ama anlamadılar ki! Basit bir soruydu ama dilleyemedik ki! Dillemeleri gerekirken tohumlarını kodlayamadılar, dilleyemediler ki!

Yalın, halik ve hakk olan bilgiydi verdiğim oysa… Ama yoktular ki! Yoksalar, nasıl anlayacaklar? “Ol” demeliyiz aslında…

Peki; “olacak olan” var mı? “Vasi” mi tayin edelim yine ziya olmayanlara?! Yoksa, verdiğimiz bilgide biz sistemden ayrı olup onların sonsuzluğa varması için safha safha ilme mi inelim?! En sarıdan mı başlayalım yine?!

(Devamı 3. bölümde)

https://youtu.be/e0XxsJyhlY8

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

10.NİSAN.2019 TARİHLİ YÜZDE YÜZ İNSAN (1),
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, 1.AKIŞ 3.BÖLÜM

Yazar, yazılır insan. Yazdığı yaşamı olur. Ama yazacağı kelamı olmalı! Olmalı ki bulmalı ilmi. Bulamadığında; çobanlık yapmaya kalkar. Der ki; “ben, size çobanlık yapayım”. Kontrolsuz ilim sahaları oluşur o zaman. Ve o zaman ruhsuz ilim, mutlak kurulları kodlardan ayırır. Ağır hafiflemeli Canlar! Yaşam, Kervan olmalı ve Meth-i Kalemler, Hak Teknikle Hasat olmalılar. Yoğun ışık altında mutluyuz ama yoğunluk arttıkça artacak bilir misiniz? Ve işte o zaman işte o zaman toprak yarattığında yaşayacak ve biz, bu yoğunluğu oluşturanlarız. Yer kürenin geçişi için gereken yoğunluktur o… En yüce ışığın kodlanışı içindir o…Mutlak kurulların koklanışı içindir o… Ve teknik olarak yenilik içindir o…

“Yer kürenin yeniliği nedir” diye sorarsanız; asıl önemli olan budur ki yenilik ilimle olacak ama ya insanın ilmi kontrol kurmaya yetmezse ne olacak? Sorumluluk kimin olacak? İnsan kodlanamamışsa kontrol kuramaz. Kontrol kuramamışsa kodlayıcı olup toprağı kontrol edemez. Edemediğinde yaşamlar, sığ kalır ve o sığlık kontrol kayıtlarını da kısırlaştırır. Ve çerçeve çizilir yine yaşamlara ve yine hakim olan, hak olan yalın olup gelir ama o gelme sürecinde işçilik kırılışları kayda alır ve tahditler kalemde kırılmaları ve kırılan kırıldığında kurulları kırar ki o da; Som Altın ışıkta yığınları kırar. O zaman, yığınların kırılışı kodların kırılışı anlamına gelmez. Şafağın şarkısındaki o yığınların kısırlaşması anlamına gelir. Bugün bunları bilirim Canlar!

Bütün amacımız teknik olarak mutluluktur ve mutluluğu, mutlaka hak etmeliyiz ki hak ettirebilelim. Hak etmeden hak ettiremeyiz.

Kaçtığınızda yer sizi anlamaz ama kontrol kurduğunuzda yaşam sizi diller. İyi ki İmparatorluğun gücü olup geldik bu yaşama Canlar. İyi ki İnsanlık İlmiyle geldik. Kimi insan, kendini dinlerken “Ben Rahman’ım “ der ama sınırlı kaldığını anlamaz. Kimi insan ”Ben şavkın şarkısıyım” der ama aşkın şerrindeki şarkıdır o…Yolcu,”OL” der. Yol olmadan, yolcunun “OL” dediği cevher ölüdür. Özsüzdür, gözsüzdür ve sessizdir.

20. Günde insan yine yaratılır ama 20.Gün… Nedir 20.Gün? Yaşamın 20. Sarı Kalemi… 20. Sarı Kalem nedir? Her şey yok olduktan sonra Yer kürenin sistemli olarak yaşamı kodladığı ve tohumların tahditlendiği bir ilmin, Kervan’a girdiği ve siyahın mordan ötesi olanda; sahra olduğu ve sanal boyutlara indiği o gün…. Ve o gün, tüm insanlık yoldan çıkmış demektir. İşgal, insanın kelamıyla olur ama işgali önlemek şarkıyladır.

Bu nedenledir ki bu meclis, son dönemde hiç susmadı. Biz, bugün bu çalışmayı yaparken de bilip yapıyoruz Canlar! Kıran, kıl ince de o incenin en incesinde yolu bulmalıdır ki aklı hak etsin. Kırılan, kırdığında; kurullarıyla kontrol edilmeli ki hologramı bilebilsin ve hak edip aşabilsin.

Yarın ne olur? Yaşam olmalı! Yarın ne olur? Cennet kurmalıyız! Yarın ne olur? Harımızı yükseltmeliyiz ki Hakk’a varmalıyız. Ve yenilik hepimizde olmalı! Bütün amacımız, türevleri tohumlamaktan öte kontroldur. Yolun önünü almaya gelen; yolun ölü olduğunu zanneden ve yolsuz kalanda yol bulmaya, kalem olmaya çalışan, kilin haliki olsa da yaşamın hakikiyetinde halikiyeti olmaz.

Reşit bir dünyadır dileğimiz Canlar! Reşit olması için de BSUİ olması gerek. Yani; Barış, Sevgi, Umut ki o umut; ummanların mutlak kuruludur ve İmparatorluğun İnsanlığı olmalıdır. Yine doğalar, tohumlar, yaşamlar oluşur ama bu dünya yolu kaybederse; tüm insanlık yok olur, bu kesindir!

Ve biz, masamıza ilmi koyduk hep. Tüm insanlığın gücüdür ilim ve biz, bu masayla mutlak kurullarımızı kodladık. Yorulmadık. Çok çalıştık ama yolu öz görevinde dilleyemeyenler, yoğun ışık altında yollarını bulamadılar.

Savaşım, İnsanlık savaşıdır. Bereket ki limle dillenen her insan, başlangıcın ilk kalemi oldu ve yolu kodladı. Huruç halinde bir dünyadır dileğimiz Canlar! Her şeyi hak etmeye, Hak olmaya, olmaya hazır bir dünya ve bu dünya BİR TEK İLİM’de olacak! İLİM, halka halka genişleyen, geçişken bir İLİM olacak! Süper Rahman ve Süper İnsan ve Kelam olan Hasat ve o Ka- Ha’da Kelam mutlak… İş budur ve bunu hak etmeli İnsanlık Canlarım!

Süper İnsanlık Realitesi Derneği olarak yaptığımız çalışmalar mutluluk oldu tüm sahalara. Bunu iyi anlayın! Bu çalışmaların sorumlusu olan insan; tüm insanlığın Ka- Ha olan kelamını kodladı. Tüm insanlık içindi yapılan çalışmalar. Ve bir tek insanın kontrol kırması, her bir ilmin kaleminde kontrol dışı kayıtlarını oluşturacağını bilmekteydik.

Çorbaya ilmi koyduğumuz andan itibaren; BİLİŞ haliyle kodlamalarımızı sürdürdük. Rüştünü kanıtlamayanların, İlm-i Ka- Ha olup buraya gelmelerine izin vermedik ama gelenlerin de diri kalmalarını diledik. Diri kalmayanların, kelamsız kaldıklarını bildiğimiz anda ocaklarını yok etmeden çıkışlarını yaptık. Yapmamız gerekliydi ki yaptık çünkü Sur’a üfürenlerin kültü Bütün’ün gücüdür. Bunu anlamaları şarttı.

Erkek, kadın kim varsa mutlak olmalıdır ve bizim için önemli olan budur. Türkiye öz görevini yapsa da yapmasa da nur olan tüm insanlık kurullarıyla burada olabilir. Ve yığınlar müthiş bir ışıkla Büyük Kök Görevi yapıp mutlak olacaklar.

Soru sormadan dinleyenlere şunu söylemek isterim ki Saltanat, Kelamı Halik kılar ama Hasatı yapmak; Mutlak Kurulların işidir. Mutlak Kurullar ise; kelamı hak olanlardırlar ki onlar, Ruhsal Kapıların tümünde Kök Görevlilerdir. Görevleri, muktediriyettir. Onların muktediriyetleri , mucizevi çalışmaları devreye alır. Öyle mucizevi çalışmalar devreye alır ki temizlik, tahditsizlik ve halikiyet her insanda geçişleri yaptırır.

Yıldızların sırrıdır İNSAN ama ışığın kulu, yoludur da aynı zamanda. Eğer insan yaratılmasaydı İLİM olmazdı. Eğer İNSAN yaratılmasaydı; eşya insansız, kelamsız, kutsuz ve hırslı kalırdı ama İNSAN, İmparatorluğun görevini kodlayarak türevleri tohumlayıp Bütün’ün gücü haline dönüştü ve yaşamları kontrol altına aldı.

Yeni dönem, elimin ilmi değil; alemin ilmi olsun istiyorum. Bu kesindir. Yani herkesin, herkesteki ilmi olsun! Büyük Kök Görevimiz İNSAN’a, ilme ve külte Büyük Kök Görev olup inmektir.

Ben, Dünya Planetini göreve almaya değil; tüm insanlığı göreve almaya geldim. Adım, İNSAN’dır. Adımı zikretme niyetim yok. Süper Sahalar, ismimi dilletmek istediklerinde; “ben İNSAN’ım” derim ve devreyi kaparım. Bugün de bunu yaptım. Çürük değil, Halik insan beklerim ben. Eğer yıldız, ışık, yaşam, saygısızlık yapmaya kalkanda koruyucu olmak isterse; ÖŞÜR dedikleri şarkı devreye girer. Yerin gerçek ilmi devreye girer. Vergiyi veren, kelamı Halik olan olur. Verdiği ilim kelamı Hakk’ın kalemi olur ve yolu bulur. “OL” dedik! OL! OL! OL!
https://youtu.be/y5RJq4OPndc
Süper İnsanlık Realitesi

 

YÜZDE YÜZ İNSAN (1/3)
10.04.2019

Hey Dünya!... Geçmiş ya da gelecek olarak niye beni, benden benlerle dillemeye çalıştın!? Ben, sınırsız KELAM olan yaşamlarım!... Kulluk için buradayım. Şimdi soruyorum: NÜVE olan, KÜLT olan ve HALİK olan insanlık; niye KELAM’a, KALEM’e inemedi!?

Hadi gör bakalım İLİM nedir!... KİL midir kir midir yoksa!? Yoksa cennette olan yaşam sahalarındaki dürümler midir!? Hadi gelin; size, sizi anlatalım:

Doğanın kültü olan yaşamlar; doğanın kelamı olan sahalar ve doğanın NİSA KALEMLERİ olan şarkılar!... Tümü, bize bir tek şey anlatır!... İlmi!... İLİM, “KELAM”sa; yaşam, “KELAM” olup “TOHUM” olmuşsa ve biz, “BİZ” olup “KÜLT” olmuşsak; yarınlarda İLİM nedir ki!?

“Başka zaman ve başka yaşam” derler. KELAM, HAKK İLMİ ise ve son söz, “SÜPER İLİM SAHALARI”nın ise; başkalık, KELAM’da HALİKİYET’i yok etmez mi!?

Biz, cennetten kovduklarımızı bulup; KÖK GÖREV’le kodlamaya mı geldik!? Yoksa kodlayıp da cevhere, KÖK GEÇİŞ yaptırdığımız o yaşamları, kontrola mı geldik!?

Sormayın; anlayın ki biz dünyadayız… Açık veriyorum ki KERVAN olup; YOL olup; kodlayıp; yaşamları dillemeye ve diriltmeye geldik.

Aslımız, “İLİM”dir. Ağır yük taşıdık. İLİM, KERVAN oldu bize. Biz “BİR TEK” olup YALIN HALİK olup tüm “SÜPER SİYAH SAHALAR”dan dillenip; elleri, “EL” (Allahın Eli) ve “GÖK ÇÖZÜMLEYİCİ” olan yaşamlara dillettik ve cennete, cennet olduk.

SULTAN, sonda “SİYAH RENK”tir ama başta, kaynakta “MOR”dur. “MOR RENK”te kin var mı!? Yoktur!... Yoktur ama kontrol kurmalıdır ki o, KÖK GEÇİŞ’ini yapsın.

Sirayet hali vardır; “DİRİ YARINLAR”da. Sirayet; diriliğin, diriliklere sirayetinden öte KELAM olanın; HALİK olanlara sirayetidir.

Her dere, KELAM olup yaşamları kodlarken; İnsanlık Boyutları, o yaşamlara “DİL” olur “LÜTFİ” olur ve “KÜRZİ” olur ulaşır…

Huzur verir KELAM, tüm insansılara, ilimle geçtiğinde ama insanın, “İLİM”e varışı için kaynakta olması gerekir.

“Kalem yazar” derler. Yaşam yazılır kalemle… Yazan, yazdığında kontrol kurar ve yaşar… Yaşamı yaratır ve yaratılanla, yaşam olur; yarın olur ve yaşar… Yaşar ama “SANAL YAŞAM”dır yarattığı ve yaşattığı…

O halde, insana “ÖZ GEÇİŞİ” yapalım ve onu kodlayarak; “DİRİ SİYAHLIK”a ulaştıralım. “SİYAH”a vardığında; dürümlerde, dinleşecek ve “KELAM” olup “YARIN”n olacak. Burada, “KÖK GEÇİŞ”ini yapacak ve dinleşecek… Öyle çok kodlanacak ki!... SİSTEM, “GERÇEK KAYITLARINI” ocağında, dünyaya, KAYNAK yapacak.

Uzun zamandır bu çalışmaları yapmaktayız. Yazı yazmak, ilim yapmak değildir. Yapılan, kervana KAYNAK olmaktır ama KELAM etmeden; KALEM, teknik olarak kodlama yapmaz… Kodlama yapmadığında; “DİL” hasat olmaz. Hasat olmadığında; Dünya Planeti, “DİLİ KELAM OLANLAR”a “KALEM” olmaz.

O nedenle, hepimizin görevi şudur: “ÖZ GEÇ İŞ”imizi yapıp kulluk yapmak… ÖZ GEÇİŞ olmadan; dilimiz diriliğimizi dinletmez.

Çok mutluyuz Canlar!... Bugün, burada, gözümüzün önünde gerçekleşen; “HALİK YAŞAM SAHALARI”nın dürümlenişidir ki bu dürümlerinde görev alanların, ilmi var. Çok güzel bir yaşam tohumlanmış… Bunlar bizi mutlandırdı.

Şimdiden sonra, daha yüksek “CEVHERİ KALEM DEVRELERİ” açılacak ve Dünya Planeti, yoğun ışık altında, yücelecek… Cennetten kovulan, cennet olacak ve cennet olan, her anda İLİM olacak daha da önemlisi; İSA KAPILARI’ndan geçenler; MUSA KURULLARI’ndan gerçek kayda girecekler ve dirilik, MUTLAK KURULLAR’ı dilleyecek. Sonra MUSA, masada KELAM olacak ve YOL KODLARI, “TOHUM” olacak. Daha sonra; MUSA, MUSTAFA’ya ilimle, ilimlerle inecek ve dirilik artacak.

Diriliğin artması sonrasında MUSTAFA, cevherini; HAKK olup HALİK kılacak ve teknik olarak tüm sahalar dilleşecek ve “BİRLİK” kurlacak. Birliğin Kurucuları, tüm Peygamberler olacak… Her Peygamber, kendi dini ile görev taşıyacak ve sonra, RUH, “KULLUK İLMİ”ni diriliklere çekecek…

Bu süreç içinde, yoğun ışık altında, TEKNİK HALİKLER, dillerindeki hasatı, dürümlere indirecekler. Yaşamlar boyu YOL olan yaşayanlar; TOHUM olup KÖK GÖREV için insanlığa inecekler…

Şer şarkısı bitecek; “BİR TEK OLUŞ” şarkısı okunacak. Bu şarkıda, tüm insanlığın tekliği anlatılacak.

Bugün, bu şarkının üzerindeki “GÜÇ”, yaşama çekildi. “TEK BİR” insan; “BİZ” olup kodlandıkça; “TEK” insan, “BİR” olup kodlanacak. O, “BİR” olan; “TEK” olan, tüm insanlık olacak.

O insanlık, çok mutlu bir şevkle, geçiş yaptıracak; “CEVHERİ İLİM KAYITLARI”ndan, “TEK BİR SİSTEM OLAN TOHUMLAR”dan ve “RUH OLAN YAŞAMLAR”dan, her ana ve anlara!...

Ve “AN KAYITLARI”na girildiğinde; ARZIN GÖZÜ GÖRECEK… O GÖZ, TÜM İNSANLIĞIN GÖZÜ OLACAK… İşte “RA SİSTEMİ” devreye girecek. RA SİSTEMİ, hepimizin ilmi olacak…

İş budur!... İş budur!... “Ümmi Kapılar”ın açılması sağlanacak. İş budur!…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

10.NİSAN.2019 TARİHLİ YÜZDE YÜZ İNSAN (1),
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, 2.AKIŞ
Dağlarım, Sultanlar,
Suriye sahralarındakiler bugün bizden ilim istediler. Suriye öz görevini kodlamaya çabalıyor şuanda. Bugün dünya planeti için önemlidir, o bölge. Orta doğu… Orta doğuda çok özel geçişler yapılıyor. Geri çekilişler var orada. Dünya planeti için gerçi daha büyük görevler de var ama şuanda ki önemli plan çalışmalarından birisi yapılıyor o bölgede.
Süper sahaların oluşabilmesi için Rahman olanın Halikiyeti gerekiyordu ki bütüne hizmetçilik öz görevdi. Önce dünya planetinin hakka varması şarttı. Hakka varması için de tırpanlar gerekiyordu. O tırpanların kurulları kontrol etmek üzere kırıcılıkları gerekiyordu. Geçişler için diriliğin artması bu yoğunlukla görevi kontrol altına almaya çalışanların üstünde ki bir gücün müriye kapısı olup geçişi gerekliydi.
İlmin kalton kapısından geçenler vardı. Hepinizin iyi bilmeniz gerekir ki Kalton kati, Hakiki ve Hak olan ıslahtır. Islah olmadan yaşam kurulamaz Canlar. Ve ıslahın gerçekleşebilmesi için de sınırlı çırpınışlar gerekir. Bu sınırlı çırpınışların halka halka geçişgenleşerek mutlu kurulları kodlaması mümkündür. Ama tam aksi de olabilir, çırpınıp çırpınıp kontrol dışı kayıtlarda kısırlık haline dönüşebilir tüm sahalar.
Ve Türkiye çalışmalara kök görevli olarak devre açtı. Türkiye’nin yolu Allah yoludur. Ve Türkiye’de yapılan görev mükafattır tüm sahalara. Türkiye hörmetli bir görev taşıyor insanlık ilmiyle. İnsanlığın kodlanışı içindir yaptığı çalışma. Ve ıslah ilmidir devreye aldığı. Kontrol kurabilecek güçtedir. Ve kontrol kurarken de Türkiye çarık çıkararak bu görevi yapmaktadır. Yapacağı her şey bütüne hizmettir. Sadece bölge için değil tüm insanlık içindir yapacağı. Ve dünya planeti için öz görevi var Türkiye’nin. Bütün kötülüklerin üstü ışığı yakmak ve diriliği kodlayarak bütünü kontrol altında tutmak. İslam insandır diyebilmek. İşte İslam insandır. Tüm insanlığın istikbal için İslam’ı kontrol dışı bırakma çabaları bütünün kültünde çok yoğunlaştı. İslam olmadan bir dünya ama İslam’ın kontrol dışı kalacağı ve kodlarla kalemden çıkacağı bir dünya.
Bugün planette yapılan çalışmaların bir kısmında bu öz gerçeklik var. Ve dünyanın yoğunluğunda tüm insanlığın yoğunluğunun arttığı bir dürümde insansıları insanlaştırmaktan çok sistemli olarak insanı ilimden çıkarmak. Hepimiz daha iyi bilelim ki siperler vardır yaşamlarda, o siperlere insan kelam olup inebilir. Ama yoğunluk vardır oralarda ve o yoğunluğu bulabilmeli, bilebilmeli ve öz görev olarak da hak olup tahditsiz şekilde yaşama indirilebilmeli o yoğunluğu.
Tüplerle yaşanan bir dünyadayız Canlar. Bunu tekrar etmek isterim. Dünya planetine indirilen tüm insanlara birlik tekniği ile tüpler konulur. Bu tüpler insanlığın beyin sistemini kontrol etmek için konulur. Türkiye de bunlardan biri mi? Herkes her kes bu yoğunlukla bu kodlarla devreye girer. Dünya planetine indirilen her insan da tüp vardır. Ve insanlar öz görevlerini yaparlarken de kontrol edilirler.
Ama birlik tekniğiyle tohumları kodlamaya inenler kontrol kurarak ilimle gelirler ve onlara tüp takma imkânı olmaz. Bu meclis tüpsüz gelen bir meclistir. Dünya planetinde yüz elli yıldır bugünkü çalışma için hazırlık yapılıyor. Ve tüm tahditli olanlar devreden çıkarıldılar ve tüpleri olmayanlar ki kontrol kurabilecek olanlardır onlar, onların tohumları burada bu yoğunlukta kayda alındı.
Hem kelam etmek hem Halik olmak gerekir ki tüp olmadan da kontrol kurulabilsin. Türkiye bunun için özel görev taşıyacaktı. Ve Türkiye’de İslam’ın kelamı İstanbul denilen bu şavkla kodlanacaktı. İslam’ın kelamı dedim. Çünkü kalemde kervan olmalıdır. Dünya planeti için öz görevli olan bir şarkıdır burada olan. Biz bu şarkıyı okuyoruz. Tüm insanlığın kelamı olan şarkı ve tüpsüz olanlarız biz. Bizim tüpümüz yok, bizi hiç kimse kontrol edemez Canlar. Biz bizim ilmimizde biz olup geldik bu planete. Bizim ölü planete inişimiz kendi yüreğimizin gücüyle oldu. Teknik olarak kontrol kurabilmemiz mümkündü ve mutlak kurullarımızla bunu başardık.
Toy olan bir ilme Hak olup inmemiz, mutlak kurullarımızı kodlayabilmemiz ölüyü diriltmek içindi. Ve bunu başarabilecek güçteyiz. Onur duyarız ki dünya ölüyü diriltebilmektedir. Çorba pişmektedir ve yol kodlanmaktadır. Altının aklı ilimin kelamı yaşamın kulluğu hepsi tümü insanlığın kült olabilmesi içindir. Sırdır ilim dedik ama insanın ilmide sırdır. İnsanın ilmini bilmeyen bir yaşam insanlığı anlayamaz.
Bugün dünya planetinde görev taşıyanların hepsi robotlardır. Bu meclisin haricindekiler. Bunu iyi bilin. Bu bilgi kimse tarafından okutturulmaz ve okunmaz. Bunları iyi anlayın… Ama robotlarla yönetilen bir yaşamdır dünya. Ve tüm insanlık işte o tüpler vasıtasıyla yönetilmektedirler. Ama dünyanın nesilleri var ve yaşamları var. İşte o yaşamları bizler kontrol ederek yerkürenin gücünü tohumlamaya çalışacağız.
Yolun öz görevidir bilgi ama yoğunluğunda kulluğu gerekir. Çok mutluyuz ki düzeni kuracak gücümüz var. Çok mutluyuz ki şafağın kontrolü ilmimizdir. Ve çok mutluyuz ki kelamın kalemiyiz. Bütüne hizmetçiyiz. Mesih değiliz kervanız biz. Tüm insanlığın kervanıyız. Tüm insanlık bu kervandadır, ama yarın için…
Bu gün bütünün gücünü anlatabilmemiz imkânı yoktur. Anlayan var mı? Asla yoktur… Kimse kimseyi dinlemez ki anlasın. Çünkü hepsi tüpleriyle kontrol altındadırlar ve anlayan yoktur. Verdiğim bilgiyi okuma imkânları yoktu zaten. Bilmekteydim ama yine de vermekteyim. Çünkü şans diledim tüm insanlara. İki Medine yok, tek Medine var. Ama mektep ilimse o teknik bütünün tekniği olur.
Yolun özel görevi var. İşte biz o görevi yapıyoruz. Ulu bir dünya için ve yoğun ışık için. Dünya planeti arzın görevini hak etti ve yapıyor. Ama aklın kalemiyle yapacak bu görevi.
Aşık olduğum insan öz görevini hak edecek ve kontrol kuracak. Ve o tüpler kontrolsüz kalacak. Dileğim budur. Tüm insanlığın kontrol kurabilecek yüceliğe varması ve tüplerinden kurtulması. Eğer insan tüplerini kontrol ederek kelamsız Halik olursa yolunu hak etmez ama Hak olup yaparsa ilmi hak eder ve artık tüpleri onda fonksiyon icra etmez.
Şimdi daha ne diyeyim ben size, yer elimizdir, yol ilmimizdir, öz görevimiz ilahi güç, o gücü bütüne hizmetçi yaptık. Nesiller kelam ve biz Halikiz.
İş budur…
https://youtu.be/eRLBOtHj7uw
SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

10.NİSAN.2019 TARİHLİ YÜZDE YÜZ İNSAN (1)

AV.NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 4.AKIŞ – 1.BÖLÜM

Çok özel bir dünya çalışması yaptık, bugün burada ve onların tohumlarını kodladık. Yaşamlarını kaleme çektik. Hep, birdik. Ve bilgili ve hakikiyetli olan, lekesiz kayıtlarla birleştir. Bugün çok mutlandık.

Üzerinde görev taşıdığımız bu yaşam, bir tek kelama, hak teknikle tohumlandı.”Yol; Allah’ın yolu” dedik. Çok önemli bir çalışmaydı burada yapılan. Yaranın, yaşamda kaynakta bulunmaması gerekliydi ki yarayı, kaynaktan ayrı tuttuk. Her şey her şeyin gücüdür ve bu gücün, mutlak olması şarttır.

Süper İnsanlık Realitesinin Geçiş Çalışmasıydı yaptığımız, bugün. Ve bu çalışmaya daimi kalem olanların çok olanları kontrol dışı bırakılarak, kayıttan uzak tutuldular. Bunun önemi büyüktü. Çünkü ruhun kuralları burada olmalıydı ki ruhun kuralları burada olduğunda kontrol dışı kayıt yapabilenler kodlarını hakiki teknikten uzak tutmalıydılar.

İnsanlık boyutlarının görevi, bütüne hizmetçiliktir. Ve Bugün burada mutlak kurullarımızla bir kök görevi yaptık. Yalın ve halik olanlarla çalıştık. Aşkın sırrıdır, ilim ve sırrın, sarf ettiği kod kayıtlarında, sınırları kaldırdık.

Çok mutluyuz ki bu lokomatif görev tahditsizliğinde, bitki, hayvan ve her şeyi halik kıldık. Yılların sonrasında ki yıllar ve tüm yılların ötesindeki şarkılar, hepsi eşyanın ilmiyle, kontrol kurulduğunda, kaynak olacaktılar. İşte o kaynak kodları, mutlak kurullara indirildi.

Hem dünya planeti hem de diriliği tahditsiz kayda alabilen diğer planetler, bütüne hizmetçilik için hakk’ın kalemi oldular ve kodlandılar.

Uzun zorlu bir dünya çalışmasının sonrasında muktedir kelam, mutlak kurullara, halik olup indi. Yaşam, bizi bizden dilledi ve bizi, bütünün gücü haline dönüştürdü.

Huzurluyuz ki doğanın gücüyle görev taşıdık. Akıp geçerken şarkılar, türküler, okunur ama altın ışığın gücü yoksa o şarkı, türküde ağır yük taşınır. Bugün burası mutlu bir yoğun ışık kaydıydı. Ocağımızdı burası bizim ve bu ocak, bir tek kelamla, kodlanmış ocaktır.

Nakar’ın kıranı, buradan çıktı, canlarım. “Bundan öte bir ilim olmayacak” dedik... Nakar, lekeyi kontrol eder ve kontrol dışı olanları, mutlak kurullara, kayıt eder ederek, kırar ve kırdırır. Bugün burası görev tahdidiyle kodlama yaptı ki lekeli olmayanlarla, bu görev taşındı.

Hem dünya planeti hem de diriliği tahditsiz olarak kodlayan diri olup, kontrol kuran planetler, çok mutlandılar. Ağırı hafifledik, canlar. Yolculuk yeniden başlayacak ama bu kez insanlığın yolculuğu, mutlak kurullarla yapılacak.

Ve mutlak kurullar bütünün görevi hak edecekler. Elimizin gerçeği insanlığımız ve yolumuz, mutlakiyet. Üzerimizdeki güç, insansıların gücünden öte olan insanlık gücü ve bu güçle tüm insanlığın kontrolü kurulacak.

Öz görevimiz budur. Yolun hak yoğunlukta, yolu kodlamış olanlarda ve koruyucu olanlarda, mutlak olacağı bilinecek. İnsanlık boyutlarının gerçeği, hepimizin yerkürede ki geçişi olarak, kayda girecek ve bütün kötülükler aşılacak.

İyi bir dünya çalışması yapıldı, burada bugün. Çok güçlüydü çalışma ve bu çalışmaya görev taşıyanlar, mutlak kurullarını, kayda aldılar.

Sıra dışı bir görev taşıdık burada, canlar. Önce gönül gücü!.. Sözün sistemdeki, ilmi. Görevin kelamdaki dili ve mutlakiyetin kurula inişi. Ve sonra ruh… Ruhun görevi hak edişi ve ruhun tohumları, halik kılışı ve yoğunluğu artırışı.

Ve sanal boyutların görevinin hakk’ın kalemiyle kontrol edilişi. Veyerkürenin geçişinin yapılışı... Bu geçiş, insanın insanlığından ötede ki ilme geçişidir. Ki Geçişi yapabilmek için mutlak olmak gerekliydi. Mutlak olabilmek içinde, yüzde yüz insan olmak gerekliydi ve Yüzde Yüz İnsan olundu bugün burada ve şuanda çok mutlu bir görevdeyiz. Bitki, hayvan ve her yaşam formu, muktedir kelamla, yeşilden, mora, her anda kontrol edici bir saha oluşturdu.

“Çürüklerin ayıklanışı “derler ya hani kıyamda, çürükler ayıklanır. Ve bugün burada, biz çürüyenleri dahi kontrol ettik ve kodlayarak kayda aldık. Onların sultanlığı, mutlak kurulla olacak ama hakk’a varıp, Halik olacaklar ve kodlarını, mutlak kılacaklar.

Hem devre, devre dünyayı izleyenler, hem de temiz olanlarla, dilleşmeye inenler ve hemde mutlak kurullarını kontrol etmek üzere bitki ve hayvanlarla dinleşenler, teknik olarak, hepsi bir’e hizmetçiydiler ki hepsi kök göklerin kültü olup, dünya planetine ilimle geçtiler..

Çamur yoğurdular, yaşamda, çamur. Ve dünya planeti, bir çam ağacı gibi yüceldi ama uran kapılarından geçmeliydi ve geçti. Ça mur, lekesiz olanla kodlandı ve mutluluk, tohum oldu.

Tohi kalemi, mutlak kuralları dinledi ve beden, ilme dönüştü.

https://youtu.be/-0OXzE_7PjA

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ



 

10.NİSAN.2019 TARİHLİ YÜZDE YÜZ İNSAN (1)

AV.NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 4.AKIŞ-2.BÖLÜM

Yarınlar için daha büyük görevler taşınacak, canlar ama Süper İnsanlık Realitesinin Görevi daha bitmedi. Çok büyük görevleri var daha ve bu görevleri, hologram ötesi şarkılarla kayda alacak.

Hemen, hemen tüm insanlık ve lekesiz kalan biliş kodları, mutlak kurulları ile burada olacaklar ve ölü planet, yeryüzünün görevini, halik kılacak ve gönüller göreve, kaynak olup, diri olup geçecekler.

Gönüllerin görevi başlayacak ama bu öyle görev olacak ki canlar, görevin kök güçle oluştuğu o yoğunlukta, kontrol kurucu cevherle diriliklerde gerçekleşeceği gözlerin, her saha da dillenecek.

Yılları yılı dünya ilmini diledi, yaşam sahalarındakiler. Ve Yolu kodladılar. Bugün sonsuz sır olan insan, ekmeğini yapıyor. Ve ekmek yoğruldukça, yoğruldu ve Muhammi Kapıların tümünden ötedeki şark kodları, diriliklere indi.

Yenidünya gözü, özü, sözü olan insanlık, diri olup, indiler. Ve yenilik, yerkürede gerçekleşecek. İnsanlık boyutlarının görevini, hak edip anlayabilmek için imparatorluğun gücünü bilmek gerekir. Eğer imparatorluğu bilirse ki o imparator, tüm insanlıktır. Herkes, kendini dinleyebilir. Eğer imparatoru bilirsek ki o bütünün kültüdür, tüm insanlık kontrol kurabilir.

Yaşam için mutlak olmak ve muktedir olmak, bütünün gücünü dürümlemek, bizi bizden, bize götürür. Yel estikçe eser ve yol, ilme varır ama yelin ilmi, bütünün kelamı olur. Dürümlenen insan hepimizin, bütünün gücü olur ve bugün burada olanlar, turkuaz kapısının, güç kayıtlarından ötede, bütünün kültü olur.

Sistemin gücü, yeniden yaşama indi, canlar. Ve şimdi sistemin gücüyle bütünün kültü olup, yerkürede ilimle dilleşelim. Ve burada bizim yapacağımız, bütünün ilmidir.

Ha diyeceksiniz ki “Sistem, Nizam ve Düzen, niye burada görev taşıyacak? Çünkü hepsi kelamla dillenen, ilim sahalarındaki güçtür. Şükredin ki dünyanın lütfi kapısı açıldı ve tüm insanlık, kontrol edici yoğunluğa vardı.

Süreç içerisinde yeşil, mor, tüm renkler, tahditsizleşecek, bu bilinmekteydi ama yeni dönem, hepimizin geçişinin yapıldığı, bu dönemdir ki büyük kötülüklerin önleneceği dönemdir, bu dönem.

Kanatlanıp uçmak isterdik, canlar. Yoğunluğu kodlamak mutlakiyeti kaynak yapmak isterdik, deliyi diri yapmak isterdik, elimizin geçişini yaptırmak ve lütfi kapıda, mutlak kurulları kodlamak isterdik.

Deve kalktı canlar ve o deveyiz, biz..Ve her yerden gelip, her yere gidenleriz, biz..Hepimizin gerçeği budur. Çırpınır dünya beden ilmi ile kodlanmak için. Çırpınır canlarımız, cenneti kelama, kalem yapmak için. Çırpınır ama çırpanda, çırpılanda ilimdir. Ve ilmin kula, kul olduğu bir saha da özel bir dünya gücünün dürümlerde, bütüne hizmetçiliği gerekti.

Bu çalışma budur, canlar. İşte tüm insanlığa hizmet çalışması.. Yasa, yasa, yasa, hep yasa. Hangi, yasa? Cümleler, cümleler, cümleler, tüm cümleler, yaşam sahalarındaki yarınlar için kodlanan ilim kayıtlarıdır ama yasalarla kodlanır, bu çalışmalar ve tüm insanlığın yaşama kodladıkları ve tohumladıkları, tüm insanlık için kontrol kurarken, hem yasalarla, tüm çalışmalar.

Değerliler, ruhun kulları bugün buradalar ve hepsi kendi dirilikleriyle, ses katmaya çalıştılar, çabaladılar. Sarf ettikleri çabaların, kendi lekesiz kayıtları kodlamak için olduğu malum ama koruyucu kodların, bu tohumlara inişinde mukaddimeyi mutlak kurullarla dillemeleleri gerekliydi.

Bunu yapmaları hak etmeleri anlamına da gelecekti. Şimdi daha güçlü bu bilgiyi kendi yoğunluğumdan vereceğim ama çorba pişmeden, ocaklara ilim veremem. Şimdi çorbayı yapanların diriliğini dinliyorum.

Nedir, o dirilikte olan? Şafak mı? Yoo.. İlim mi? Yoo. Kök, göklerin kültü mü? Asla ....Peki, niye buradalar? Çünkü Suru geçmeye çalışıyorlar. O sesin ötesine varmaya çalışıyorlar ki kaynağa inmeleriyle birlikte geri çekilişleri olacak.…Bence onların kendilerini, kontrolleri gerekiyor daha güçlü olabilmeleri, bu gereklidir.

Değerliler, rıhtıma gelip, ilmi dillemeye çalışanların çoğu, o rıhtımda kontrol kurabildiklerince, o görevi hak edecekler ve geçip gidecekleri, o gemiye binecekler ama o gemi, ilim gemisidir ki binebilmeleri, hakka varmalarıyla mümkündür.

“Çorba pişti” dedim. Şuanda çorba pişirdim… Peki, hadi bakalım gerçek kodlamaları, Su Altının kurularından, öteden yapalım.


https://youtu.be/d_GCnXUd2q0
SÜPER İNSANLIK REALİTESİ



 

10.NİSAN.2019 TARİHLİ YÜZDE YÜZ İNSAN 1

AV.NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 3. AKIŞ - 1. BÖLÜM

Yarattığınız neyse, yaşam sistemli olarak o yoğunlukla yaratıldı... Yarattığınız kelam, yaşamı tohumladı... Ama kontrol sizindi... Yoğun ışıktınız... Ve şu anda mutlusunuz çünkü yaşattığınız ve hak ettiğiniz o yaşamları kontrol altında tohumlayacak güçtesiniz...

Yerkürenin yaratımında insan diye bir bilgi yoktu... Ama İLİM vardı... Peki yaratan neydi? KELAM olandı... Peki o neydi? Şavkımızdı... BİZ olan ŞAVKIMIZ... Ama forum yoktu... Yerin geçişi yapıldıktan itibaren, FORMAL SİYAHLIK DEVREYE GİRDİ... Ve yoğunluk arttı...

Yaşamı “HOLOGRAM” diye bilenler, insanı anlama zorunluluğunda olduklarını bilemediler... Yolu BAŞKANLIK DİVANIYLA kodlamıştık... Ama başkanlık divanı, toprağa tohum olup inenleri, HALİK kılmak niyetinde olmadı... Niye? Çünkü, kusurlu bir yaşam kodlanmıştı... KUSUR NEYDİ? KİRDİ... KİRDİ... Yaşam, toydu... Çok kuruydu, kırıktı... Bu nedenledir ki; başkanlık divanı, kontrol kurmaya niyetlenmedi... Sorguladı; “insan ne yapabilir” diye... Yeri yarattı ama, kelamı HALİK değil... Yolu kodladı mı? Bu bile mümkün mü acaba? Bu da meçhul mü? Yo mümkün değil çünkü, kontrolu yok... Yasaları çiğnemişti... Yasayı dilledi mi ki, çiğnesin... Var mıydı ki yasa? İnsan SUR’a üfürdü ama, o SUR ilimsizdi... Yarattı ama yaşamda yoktu yarattığı... NEYDİ İNSAN? Çılgındı... Şakıyan ilim olacak mıydı acaba? Bu nedenledir ki; toy bir zaman kapısıydı insan... Yıldızlar; insanı, insanlığı anlamaya çabaladı hep... Ve sorguladılar “böylesi bir yaşam, oluşturulmalı mıydı? Yoksa oluşturulmamalı mıydı? Oluşması, bütünün gücünü kodlamak; ya da kontrol için yeterli olur muydu yoksa, yoksa insan yaşamları kontrol altına almaya kalktığı zaman, yerküreyi görevden çıkarır mıydı? Peki görevi neydi yerkürenin? Şarkıydı... Yer, şarkı okur... SESTİR YER... İLMİN SESİDİR... HERŞEYİ YARATIR... AMA YAŞAM OLUP YARATIR... Peki yaratmak için, ilim yeterli mi yoksa; ilmi tohumlayacak, kodlayacak imparator güce sahip olmak gerekli miydi?

“YOLCU... İNSANSIN SEN... BUNU ANLA” dedi... “Sen insan ol” dedi... Ya insan? Ölü bir planete ölü olup gelmişse ne olacak? Çünkü ruhsuz bir planetti burası... Öyleyse, insan da ruhtan uzak tutulmalıydı çünkü, ruhsuz olması onun kontrolunu kolaylaştıracaktı... İşte olay buydu... İNSANIN KONTROLU... Ve onu tüplerle, dünya planetine geçirdi yaşam sahaları... Tüplerle... Bu tüplerle kontrol edilecekti... Yol... Neydi yol? Kelam mıydı? HASATÇI İLİM miydi yoksa? Lekesiz kayıtlar mıydı? Temel bilgi İNSANDI... İnsan, öyle görevler taşıyabilirdi ki; TANIK gereksizdi insana... Çünkü tanığı, tanrı olabilirdi insanın... Tanığın tanrı olduğu bir şafak... İşte dünya planetine insanı indirirken, bunları hesapladı yaşam sahaları... Dünyaya insanı geçirelim ve onu kodlayarak, kontrol ederek KÖK GÖREVLERİNİ KODLATTIRALIM ve YAŞAMLARI KAYITLATTIRALIM... Sorumlu olan kendisi olsun... Yaptığının sonucunu hak edip, anlasın... Böylesi bir zaman... Ve böylesi bir kalem... Ama kim kimden sorumlu... Yaradan mı sorumlu, yaratılan mı sorumlu? Yaşamları kodlayan kim? Kodlayan, kodlanan aynıysa; her biri KELAM olup kendini kontrol etmeliydi...

SORU SORMADAN BİLMELİ, “OL” diyebilmeliydi... Yaşamı HALİK olmalıydı... Fırsatçılık vardı yaşamda... Ben “OL” diyeyim, her şey olsun... Öyleyse ölüyü dirilteyim... Öyle bir çalışayım ki; Kıbrıs’ın kırıcılığını kontrol edeyim... NEDİR KIBRIS BİLİR MİSİNİZ? ATLANTİSTİR... ATLANTİS’İN SU ÜSTÜNDE KALAN BÖLÜMÜ KIBRIS’TIR...

Bugün KIBRIS ADASI diye bir ada var... Ama onun kontrol insan, kaynak kelamı bütünün iznidir... Orada çok özel görevler taşındı bilir misiniz? Ve son dönemde, çoğu Atlantis’in artık Akdeniz’e olduğunu anlamaya başladı biliyor musunuz? Bilimsel çalışmaların sonrasında, bu gerçeklik bilinmeye başlandı...

https://youtu.be/zXa0SzjlpL8

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

10.NİSAN.2019 TARİHLİ YÜZDE YÜZ İNSAN 1

AV.NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 3. AKIŞ - 2. BÖLÜM

Temiz bir dönem için, bütünün gücünü dürümlere indirirken, her şeyin en iyisi olmalıydı dünya planetinde... Ve tüm zamanların en yüce ışığının kontrolu gerekliydi... Peki bu kontrolu kurabilmek için, ne yapmalıydık? Kıbrıs sahrasında kodlama devreye girmeliydi ve yoğunluğun artacağı ve bütünün kültünün kontrol edilebileceği yaşamın kodlandığı Türkiye’de, cevherin cenneti kelama kalem yapması gerekliydi... İşte bu nedenledir ki; ortak kapılardan girip buraya indik...

TORBA, İLİMDİR CANLAR... Biz bu ilmin torbasını, BÜTÜNÜN TORBASI haline dönüştürdük...

“Çöp kuruları” var yaşamda... Her insan bir çöp kurusu haline dönüştü... Bütün kirli bilgiler, onun yoğunluğuna çekildi ve kayda girildi... Herkes bir çöp torbası gibi, kontrol dışı kayıtlarla tüm insanlığın kırılışını kayıtlamaya çabaladı... Ve dediler ki; planetin sonu geliyor... Neden? Çünkü RUH yok... Neden? Çünkü son söz söylenecek ve “siz yoksunuz” denecek... Peki ya yalın ve hakim olan insan; bilişi kelama kodlar da, bütünün gücünü türevleyerek MUTLAK KURULLARI kayda alırsa ne olacak? Olur mu böyle bir şey? “Olur mu acaba” dediler... “Olacak” dedik... İşte bu...

Ve sevgililer...

YERİ YARATMAK, YENİLİKTİR... Yaşamı koklamak, tohumlamak YERKÜRENİN GEÇİŞİDİR... YÜCE CÜMLE, İNSANDIR... Ve biz insanlık kelamında mutluyuz ki; bugün gözün görebileceği tüm insanlığın KELAM edebileceği bir ilmi, büyük kök görevle diriliklere indirdik... “YÜZDE YÜZ İNSAN” dedik... Ama yüzün üzerindeki O BİR, HEPİMİZİN TEKLİĞİDİR... Ve biz, yüzde yüz insanın diriliğinin türevlerini kodlayarak, O “BİR” de MUTLAK KURULLARIMIZI TEK BİR KALEM YAPTIK... İŞTE OLAN BUDUR... Ve dünya planeti, mutlu bir yaşamı kodlamaya başlayacak... Bugünden itibaren, onun sorumluluğu artacak... Nedir sorumluluğu? Hastalığı iyileştirme sorumluluğu... HASTA YAŞAMLARIN İYİLİĞİNİ KONTROL EDEREK GERÇEKLEŞTİRMESİ GEREKECEK... Dünya planetinde de, devre devre bütünün gücünü dürümleyen bir çok çağrı yapıldı... Bunların son sözde, öz görevde ve yoğunlukta temizlik gerektiği dilletildi ama, herkesin kendini kontrol etmesi de şarttı... İşte o kontrol nasıl olacak? KENDİNDE BULUNAN O TÜPLERİ, DİRİLİĞİNDEN ÇIKARARAK... Bunu başarır mı? Kesin olarak... Artık insan; sistemli olarak yaşam olup, kontrol kuracak... Siyah renk ve bu nedenle müthiş bir şavk oluşturdu...

SİYAH SINIRDIR... HER ŞEYİN SINIRIDIR... SİYAHA VARAN, TÜM SIRLARIN ÖTESİNE GİRER... İşte o zaman insan, insansılıktan insan olabilir ve MÜSİH KAPILARIN KÜBRA KELAMINDAN geçip mutlak kurullarıyla kaynak olur... YALIN ve HALİK olan insandır yaşama hak eden... Tüm insanlık; yerkürenin gözüdür, sözüdür ve insan, insanlığın ilmidir... Yenilik; yeniden ve yeniden bütünün gücünü Türkiye çalışmalarıyla diriliklere kayda alacak...

Değerliler!...

TÜRKİYE MUTLU BİR DÖNEME GİRECEK... Ve bu sahranın görevi yüklenişidir... Ama iyi bilin ki Türkiye’yle birlikte, tüm sahalar da güçlenecek... DÜNYANIN ELİ OLACAK TÜRKİYE... DÜNYANIN, YALIN İLMİ OLACAK TÜRKİYE... VE TÜRKİYE, MUHAMMED MUSTAFA’NIN GÜCÜ OLACAK, MUKTEDİR KELAM OLAN MUSTAFA KEMAL OLACAK ve SUALTININ GÖZÜ OLAN TÜM İNSANLIK OLACAK... Hepsi burada canlar... İyi bilin... Hepsi bu mecliste görev taşıyacak... Ve bizler, buradayız...

Küçük, çok küçük bir ışığımız diye kodlandı yaşam bize... Bu küçük ışık, bize kodlandığı zaman; biz o ışık olmak değil, o ışığı kodlamak için çabaladık... Bizim, teknik olarak, gerçek kelamımızın çok küçük bir kaydıdır o ışık... Dünya bizim için çok çok küçük... Ama biz bu dünyayı göreve almalıyız...

GÖREV, İNSANLIK GÜCÜYLE DEVREYE GİRDİ... İŞİMİZ BUDUR CANLARIM... Tüm BİR TEK KELAM olanların, Türkiye’de tekniği tohumlamaları, tüm zamanların bütünlüğü için şarttır... Ve bugünden itibaren, TÜM İSLAM KALEMLERİNİN kodlanışı ve tüm sahalarda kelamın HALİK olması ve insanlığın yarını olacak olan o bitki, hayvan ve diriliği kayda alan tüm sahaların tahditsizliğinin oluşması... Ve bütün bunların gücü, TÜM İNSANLIĞIN GÜCÜ, yarınları kodlayan o güç, Muhammed’in görevinden öte olan ve halkın, Hakk’ın ötesi olan AŞK olacak... Ve bizler, mutlak olarak bu çalışmayı BİR TEK KELAM olup yapıyoruz...

Huzurumuz, mutluluğumuz insanlığımızdan doğan bir haktır bize... Ve biz mutluyuz...

https://youtu.be/vaHyG3kzPmA

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

 

 

 

 

 

 
  Bugün 274 ziyaretçi kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol