Birlik İlmi
  BİR TEK OLAN (1)
 

16.OCAK.2019 TARİHLİ BİR TEK OLAN (1)
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, 1.AKIŞ 1.BÖLÜM

“Dağın ilmi”ni size dillerken burada bugün, bütünün gücü olarak “çorba” pişireceğiz. Herkes kendi çorbasında “mutlak kuran”ını kodlayacak ve bizler mükafat olarak “bilişin kalemi”nde halikiyeti, hakikiyeti ve hakk tekniği tohumlayacağız.

Unutmayınız ki dünya planeti hepimizin gerçeğinde mutluluk kodlarıyla kayıtlıdır. Ne var ki hepimiz bu dürümde BİR TEK olmalıyız ki siyahın HER AN’da var olduğunu bilebilelim ve muktedir kılabilelim tüm sahraları…

Bize el uzatanlara elimiz olmayacak. Neden bilir misiniz? O el, “Allah eli” olduğu sürece, bizimle olur ama o el, Allah eli olmadığında, bizle olmayacak.

Bu dönem, çok özel bir dönemdir. Bizler bu dönemde teknik tohumlama da yapacağız. Umutlarımız, mutluluklarımız ve kodlanış ilmimiz olacak.

Allah’ın dediği aklın dediği ise, bizler aklın dediğinde kodlama yapacağız. Eğer, Allah sessizce bizi dillerse, o BİR TEK olacak ve bizleşecek.

Ellerimiz Allah’ın elidir. Ekmeğimiz her ilmin teknik tahditsizliğidir ama yarımımız hepimizin kendi yolumuzdadır. Önce görevimizi bilerek yapmalıyız. Nefes alıp nefes vermek, kendi kelamımızı haketmek ve “mutlak” olmak hepimize hepimizin gereğidir. Ama Allah’ın adı vardır; “ilim”dir o. Bizler, “ilmin kapısı”nı bulunlar ve o KAHA ilmi, halik kılanlarız.

Eğer dünya planeti kodlanmışsa, insanlık kontrol kurabildiğinden ve hak teknikle kodlama yapabildiğinden doğan bir haldir bu.

İmparatorluk gerçekliği vardır her anda… “İmparatorluk gerçekliği” derken, her şeyin her şeyle kodlanışını kastetmekteyim. Biliniz ki dünya planeti kendi dilini ve kendi değerini dinletebilir. Ama “kuran” olmalı ki kodlama yapabilelim ve kontrol kurabilelim.

Dünya planetinde yarınları kodlayacak olan “biliş kapılarımız” var. Bu kapıların tümünde eğirdiğimiz kelamlarımız var… Her anımız var ve mutlakiyetimiz var… Ama çantamız da var. O çanta, ağır yüktür bize…

Biliniz ki o yükü taşıyabilmek için mutlak kuranımızı kodlayarak buraya geldik. Ama ağırdır o çanta… O çantaya siyahı koyduk ve o siyahta muktedir olduk. Ama siyahın lekesiz kalan insanda mutlak olduğu bilinir.

Eğer siyah lekeli olanda olursa, kontrol kurulamayabilir. Bizler lekesiz kalmak sorumluluğunu taşımaktayız. Eğer yasaları çiğnersek, yaşamlarımız kontroldan çıkar. Bizler yasaları çiğnemeden burada, bu yoğun çalışmada her insanla olmalıyız.
Yana yana görev taşıdık tüm insanlık olarak… Yandık… Yandık ama ne yanmak! Öyle bir yandık ki planetlerin perdelerini açanlar, som altın ışığın tohumda kodlandığını ve Yaradan’ın tınısının teknik tohumda muktediriyeti kattığını her ana gördüklerinde, yananın “yangın olan” olduğunu anladılar.

Değerliler, biz yanan o yangın olarak çalışıyoruz…

Yanmak, insanın insanda yanması, bizim için dil olan, ilim olan ve kelam olan imparatorluğun “Kelam ilmi”yle dillenişinden ötedir.

Umutlarımız, mutluluklarımız her andadır. Barışımız mutlaktır ve her andır. Bedenimiz kervandır. Tüm sahraların ilmiyle kodlanmış ve mutlak olan bütünün gücüne her ana kodlayabilen bir tek kervandır.

Elim, “Allah eli”dir canlar. Bugün buradayım ama her anım ben… İmparator olarak güçlendiriciyim. Toprak topluma “tohum” olarak inmedim… İlim olmaya da inmedim… Karanlığı tahditsizleştirip, hakikiyeti teknik tohumla kodlamaya indim.

Emin olunuz ki dünya, elimizin gücünden çok farklıdır. Bunun içindir ki bu gücü hepimiz teknik olarak kodlayabilmeliyiz.

Bütün kötülüklerin aşılması için BİRLİK halinde olmalıyız. Birlik haline varmadan, bütüne hizmetçilik yapılamaz. Eğer biz birlik olamazsak, “kardeşlik kodları” “Mutlak kuran”da kontrol kuramayacaklar. Bunun neticesi doğanın gücü kodlamayacak.

Çantanızın “İnsanlık çantası” olduğu da anlaşılamayacak ve dünya planeti korunamayacak. Biz bu planetin korunması için bu çalışmayı dürümlere çektik.

Bu çalışma hepimiz için “er karnesi” olarak görev taşıyacak. “Eril karne” derken, kelamın halikiyetini kastediyorum. Ki diri, kutsal ışık halinde bütünün gücüdür ve o. Ve o direkt olan ekrandır. Her anı kodlayan ve direkt olan…

Dünya planetinin kontrolü, siyah renkle sessiz sahralarda kodlanmış şafak kayıtlarıyla kontrol altında tutulabilir.

Bu dünya kontrolü, Allah kodlarıyla, herkesin kendi yoğunluğuyla gerçekleşir.

İnsanın ilime halik olup varması, mutlak olması, bütünün gücü haline dönüşmesi gerekir ki har olabilsin. Ki Yaradan’ın tınısını tahditsiz olarak kodlayabilsin.

Harını yükselten, “halik” olabilir ama harını yükseltirken “lekesiz” de kalmalıdır.

Merdivenin en aşağısına indik ki Yaradan’ın tahtındaki o yaşamları kodlayalım diye. En az bilgiyle kodlama yaptık ki bütünün gücünü kök görevle dilleyelim diye…

“Ölü planet”i dinlemeye inmedik… Ölüyü diriltmeye de girmedik yaşama… Ölü, görevini yapar ve dinlenir… Ama görevi türevleniş ve tahditsizlenişse, o tahditsizliği bizler Yaratan olarak “Tanrı KA HA Sahraları”na indirmeliyiz.

(Devamı 2. Bölümde)   https://youtu.be/5Q8XI6fVYp8  BAHAR

2.BÖLÜM
Koran kapıları vardır. Koran kapılarında ruh sahraları vardır. Her sahrada şafak vardır. Bütün ana kalemlerin Hak tahtları oradadır. Ve biz oranın kuranlarıyız. Olgun sahabeler orada olurlar. Olgun sahabelerin lekesiz kalanları insanlaştırıcı kaynak kayıtlamalar yaparlar. Medine’nin kökünden öte kök olan görevlilerimiz kök gerçeklikleri ile bütünün gücü olurlar.
İşimiz çok zordur canlar. Bunu bilerek bu çalışmayı devreye aldık. Burada bulunuş sebebim insanlıktır. Arkam önüm asla yoktur. Tek bir ilim olarak buradayız. Tek bir ilim ve bu ilim Maharaj köklerinden güç çekmeyen tekniğe sahiptir. Neden bilir misiniz? O sözü hep sessizce dillerim. Çünkü yaşam kalemimiz olduğu için O hep bir tek olup bizle çalıştı. Onun adı İNSAN’dır. Ve o BİR TEK’tir ki ben oyum diyen birliklerden öz görevlidir. Ben oyum diyebilendir O. Ölüleridirilteceklerin biridir. Onun lokomotif olduğunu biliniz. Çok çalıştı çok. Ve bugün dünya planetine görev taşıyor hala. Ve onunla bu çalışmayı bir tek olup yapabildik bugüne kadar. Dönem başka bir dünya gücü için gerçek kayıtlarını yaparken onunla kontrol kurduk. 
Oğullar torbanız Allah torbasıdır bunu iyi bilin. Ve bu torbaya ruh koyun. Ruhun olmadığı bir torbada AŞK yoktur. Aşkın bulunması şakayan, şaha kalkan insanlıkla olacaktır. Şakayan, şaha kalkan.
Değerliler, koruyucu kodlama bugün burada başlatılıyor. Bu ne anlama gelir? Bunu izah edeyim. Hepimiz tahditsiziz. Hepimiz herkeste kök görevliyiz. Ve hepimiz öksüz, yetim kalanlardan öte her sessiz kaydı yenileyebiliriz. Bunun sonucu nedir bilir misiniz? Torbalarımızın görev kalemleriyle dolması. O torba, Allah torbasıdır ki oraya biz geçiş kalemlerimizi koymuştuk. Tüm insanlığı geçebilecekleri her ana taşıyabilmek için. Ve her birini taşımakla kalmadık has tahtla tohumladık ve kodladık. Bundan sonrası ne olacak diye beklendi. Her şey her şeyle kodlanırken her şeyin şafağı kontrol kurucu ışıkla kayda girecekti ve girdi. 
Örgüt haline gelenler kodlama yapar. Örgüt demek bilişken kelam kalemlerini teknik olarak tahditsiz olarak birleşmesi anlamına gelir. Ve bu birleşmede muktedir olanlar kaynak olabilirler. Ortalık karışmadan her şey hak edilir ve başarılırsa cennetin ekmeği hepimizin ekmeği olur. Peki, ekmek derken kastettiğim nedir? İLİM’dir. 
Başka doğa başka yaşam hep bu sorulur. Sorgulanır. Başka doğa başka yaşam. Oğullarım doğanın tekliğini anlayın artık. Doğa tekdir. İnsan tahditsiz değildir ama doğa tahditli de olsa kelam olabilir. Ne demek bu? Kelam olması yaratabilmesidir. 
Herkes herkesle bilişken olabilir. Ama ilim yoksa yaşam kodlanamaz. Ama doğa yaşamı kodlayabilir. Çünkü doğada ruh vardır. Mutlaktır o ruh. Bilir misiniz otomatik çalışmadır yaptığı doğanın, her anda teknik olarak kodlar ve kontrol kurar. Her anı yaşatır. Yaşam sahraları oluşur. Bu çürüyen dünyaları yenilemek içindir bilir misiniz? 
Yeni dönemde bu çürümekte olan dünya yenilenecek. Ve bunu yapacak olan doğadır. Bizler doğaya görevliyiz. Kesindir. Doğal dürümler kodlanacak. Ama her dürümde hasat olacak biliş kayıtlarımız. Dünyanın kontrolü bu şekilde sağlanacak.
Doğa kelamı HALİK olan , bilgi kapısı olan ve Hakkı Hakikiyeti dilleyenlerle bu görevi taşıyacak. Bu görevi insan olanlar yapacak ama doğada yapacaklar. Doğal türevlenişi kodlayarak yapacaklar ve doğa kontrolünü kurarak yarınları kayıtlayacak. 
Tüm insanlığın iyi anlaması gerekir ki yeni dönemde artık dümene insan değil tüm insanlık oturacak. Yani insanlığın oturduğu bir dümen her şeyin gücünü kodlayacak. Ve dünya planında yer yüzünün gözü olacak. Dünyanın ruhu oluştu canlar. Bunu iyi bilin. Dünyanın ruhu oluştu. Var mıydı? Vardı ama yarın içindi o ruh. 
Bugün artık o ruh bütünün Kübra olan kelamıyla yer kürenin Halikiyetini kodluyor. Öz gerçeklik
 budur. Ve bizler mutlak olan, KA HA olan ve Halik olanlar bu çalışmayla bunu başarabildik. Doğanın yer kürede YES işte diyebileceği bir yağmur yağıyor. Ve öyle bir yağış ki bu her ana yağıyor. İlim olup yağıyor. Hologramı aşarak yağıyor ve BSUİ olup yağıyor. Barış, insanlık ve halikiyet ama sistem olan bir insanlık. Ve bütüne hizmet buydu. Her şeyin ötesinde ki hizmet buydu Canlarım. 
Türkiye çok görev taşıyacak bu dönemde hangi doğa daha güçlü ise o doğa kodlanacak buradan hangi doğa daha yoğunsa şafak olup tohumlayacak tüm sahraları. Ve murat ederiz ki büyük kötülükler bu yoğunlukla aşılacak. 
Ardı önü olmayan bir çalışmadır burada olan Canlar. Hepimiz önde ya da ardda değiliz andayız iyi bilin. Anda ve Hakta ama tahditsiz olup mutlak olup ve hologramları aşıp. Şikayet etmiyorum size yeni konuyu söylüyorum yeni konu biz olanda O tek olan insanlık. O tek olan insanlık. Ve ben ona bir tek olan diyorum. 
Yeni konu BİR TEK OLAN. Aha bu!
SÜPER İNSANLIK REALİTESİ   SELMA ÇENÇİN

 

 

BİR TEK OLAN (1)
16.01.2019

Dağlar, Yaradan ve yaratılan insan!... O, “BİZ”iz. Yaradan ve yaratılan insanlık!... “BİZ”iz O!… Kelam ettikçe Halik olan yaşam!... O “BİZ”iz… O, “BİR TEK OLAN”da, dillenen KELAM’dır… “BİR TEK OLAN” insan!... “BİZ”iz O…

Onlarca Görevli, kodlar halinde görev taşıdılar… Herkes, “BİZ” olup çalıştı…. Tahdit yoktur “BİZLİK”te… O çalışmalarla, “İLİM SAHRALARI” oluştu. Ölü planet, dirildi. İş buydu ve yaptık…

Büyük kötülükler aşıldı. Israrla “KAYNAK” olmak için çalışanlara, görev verdik. Dediler ki “biz, “BİZ”i hak edelim…” “Edin!” dedik ve “KELAM” olup çıktılar yürekten… Ocakları, kodlar halinde görev taşıdı. Oğul verdiler ve tohum ektiler. “BİR TEK” olup kodlandılar ve “RUH” oldular.

ALLAH, İNSAN’ı “İLİM” için kodladı ama ilim, “ALLAH İLMİ”, “KELAM EDENİN İLMİ”dir. Bu ilmi bilen, kendi dilini bilir.

İsterseniz kendinizi dinleyin… Siz, sizi dillerken, diri olup; diri kalıp dillenin. Bakın neler olur!... Her insan, cennet ister ya. Bakın cennet nedir!... İlimdir cennet. Her insan, “İMPARATORLUK GÜCÜ” ile KÖK GÖREV’ini HALİK kılar ve o görevi, TOHUM olup “KUTLU BİLİŞ” halinde, “HALİKİYET”e görevli kılar.

Bizler, “BİZ” olup tohum ekerken; tüm insanlık için ektik. Eser meydana getirdik. O eser, KELAM olanın kervanıdır. O kervan, “İLİM KERVANI”dır. Her anı tohumlar ve kodlayıp tohum ekenlere, geçiş sağlar.

Uzun ve bütün “KÖK GÖREV”lerin, yaşam kayıtlarının kodlandığı, BİLİŞ SAHRALARI’nda. “DİN” dedikleri İSLAM KELAMI, “DİRİ YARINLAR”ı kodladı ve insan, “İSLAM” oldu. olan budur… Bundan sonra insanın, “İLİM” olması gerekir. Bu da SESSİZ ZAMANLAR’ın seslenmesi ile gerçekleşir. Gereken yapılmaktadır. Birlik halinde bu çalışmayı yapmamızın nedeni budur.

“TURKUAZ ZAMAN SAHRALARI”; “YEŞİL”, “MOR” derken; her anı tohumladı ve bugün, yeni dönemde, tüm ZAMAN SAHRALARI, “GÜRZİ SİYAHLIK”tan, “İNSAN SAHRALARI”na kodlandı.

Bizler, “İLİM SAHRALARI”ndan, “KELAM HALİKLERİ” olarak görev taşırken; tüm zamanlar; burada, bu yoğunlukta görevli olacaktı. Bizleri, “BİR TEK” kılan “İNSAN”dır. Bugün, bu çalışma; her insanla görevli olan, “Yaşam Sahraları”nda görev taşıyacak olan “İNSAN”la gerçekleşecek.

Merdiven, “İLİM”dir; Kuran, “KELAM”dır; Yaşam, “SAHA”dır ve “BİR TEK” oluş, “İNSANLIK”tır.

İşte Canlar! İnsanlık, bugün bu çalışma ile “TEKLİK”i kodluyor .

Kurul Kararları var. Her Kurul, kendi Cemaatini Halik kılamadığı için “BSUİ” (Barış, Sevgi, Umut ve İmparatorluğun İlmi Olan İnsanlık) olamayacağını anlayarak; kodlarını, “KELAM”dan ayırdı ve “YAŞAM KALEMLERİ”ni, “BİR TEK” kula “KELAM” yapmaya çabalayacak.

Bu, şu şekilde olacak: Her biri, beden alıp dünya planetine inmeye karar verdi. Bundan sonra, daha yüksek “BİLİŞ KALEMLERİ”, yerküreyi kodlamak üzere çalışmalar başlatacaklar. Tüm insanlık için bu çok önemli bir aşamadır. Her birinin, “BİR”e hizmetçi olarak Dünya Planetine gelişi!...

Bizler, bütün MAHREK olan “YAŞAM KAYNAKLARI”ndan görev taşıyanları kodlayarak, CEVHER’e indirdiğimizden; her bir CEVHERİ GÖREVLİ, tohum ekmek üzere yarına inebilecek ve TOHUM olup yaşam sürebilecek. Ölü planet, bunları başarabilir ve başarmıştır…

Sessiz ve sistemli olan çalışmalar, “MUKADDİME KODLARI” ile yoğun ışık altında yenileniyor.

Muhakeme yaparak insan, ilmini anlar ve biliyoruz ki muhakeme yapmadan; insan, ilmi anlayamaz… Bütün mesele, insanın insanlığını, KAYNAK İLİM’le anlaması ve anlayıp hologramdan aşıp kontrol kurmasıdır.

“TEKNOLOJİK ŞAFAK KALEMLERİ” vardır. O kalemler, “BİRLİK TEKNİĞİ” ile görev taşırlar. TOHUM olur yaptıkları her şey… Ne var ki kontrol kurulmadıkça; o tohumlar, dillenemez ve dinlenemez.

Eser, insanlık eseri; tüm insanlığın kelamıdır. Bu kelam, “HAS KELAM” olmalı ki toprak, “TOHUM” olsun ve yol, “İLİM” olsun… Her an, her anı hasata kaynak yapmalı.

ALİMLER HALİK OLDUKÇA, YARINLAR HALİK KILINIR…

Tan ağarırken; herkes, “ben varım!” der. Ne var ki tan, tahditlendiğinde; kimse, “VARLIK KODLARI” ile “BİLİŞKEN KUL” olamaz. Çünkü, tüm sahralar, Kelam kalitelerini kaybederler.

Bedene girmek; yaşama inmek; hologramı aşmak; yaşama lokomatif olmak!… yapılması gereken bunlardır…

Hemen hemen tüm insanlık, kendi dili ile kelam eder. Her insan, kendi dilinden, diriliğinden kontrol kurar ve der ki “ben Dünyalıyım.” Ya da der ki “ben, boşuna çalışıyorum. Bu dünya; bana, beni vermedi. Ben, benden bana varamazsam, yok olacağım!... Bunun için bende beden, boşunadır.”

Dili Halik olanlar, ocağına inerler ve derler ki “ben, bende beden olup; sen olup; her an olup, seni kodlayabilirim. Seni kodlarsam; sen, “SES” olabilirsin. Sen, “SES” olduğunda; teknik olarak KELAM, “SESSİZLİK”i, “SES”e dönüştürür ve sen, seni kodlayabilirsin. Bu olduğunda, yaşamın kontrol kurar ve Sonsuz Zamanlar; seni, sana “SEN” yapar.”

Bunu başaranlar çoktur!. Tükenen tüm zamanlarda bu başarıldı. Tüm zamanlar, “KUL” olup kodlandılar ve “RUH” oldular.

Mucize, “İLİM”dir. Kinin ilmi yoktur. Ne var ki kin, “KİL”den kodlanmışsa; ona insan, kelam edebilir ve der ki “kendini dille!...”

Borç, İLİM’dir. Her insan, her anda borç öder. Ödenen, “KELAM” olanın, “KALEM” olup ödediğidir. Hepimiz, yazılarımızla ve yaşamlarımızla borç öderiz. Öderiz, ödetiriz… Herkes, herkese borç ödettirir. Herkes, herkeste borç öder… Ya da Herkes, herkesi kodlayarak; borçtan kodlar ve borçtan kurtarır.

Deli diri olur, “KÜRZİ SİYAH”a varır. Aşık, yaşama iner. BELLEK KALEMİ, insanı kodlar.

Son söz şudur: “Bu masa, İlim Masası… herkesin masası!... İşte bu masa, “BİR TEK OLAN” masa!... Herkes, bu masadadır. “ARZIN GÖZÜ” burada!... “ÖZ”, “GÖZ”, “İLİM”… O, burada ve burası, SİSTEM ve SİYAH renkte bir dürüm. Bu dürüm, temiz bir dürüm.”

Ümmet, Medine’de olur. İNSAN, “BİR TEK OLAN”da “İNSANLIK”tır. Onun, ruhu vardır. Onun, kulluğu vardır. Onun, robotik olanlara dahi cevheri vardır. Tüm robotikler ve tüm Ziya olanlar, bu yaşama kervan olup güç katacaklar. AHA bu!…

BİR TEK OLAN (1/2)
16.01.2019

Canlarım; Tanrı, ilmi yaratmadan önce insan, ilmi yaratmıştı. İlmin, “HALİKİYET” olduğunun, bugün artık herkesçe anlaşılması gerekir.

Bizler, cennet yaratmadık. Bizler, birlik halinde “KÜLT” olan sofralar kurduk. Bu sofralara, dirilikleri koyduk. Tüm dirilikler, “BİLİŞ HALİ”nde “GÜÇ KODU” olan İLİM DİRİLİĞİ’nde, “KALEM”e çekildi ve bizleri dilledi o HALİK olan insanlık.

Yukarılar!... ve yukarılar!... ve yine yukarılar!... ve tüm zamanlardaki HALİK SAHRALAR!... Her dere. KELAM ile aktı o sahralardan yerküreye. Bizleri, bize kodlayan, o yaşam kayıtlarıydı.

Bedel ödemeden yarına varılmaz. Beden, “İLİM KALEMLERİ”nin ödedikleri; has, tahditsiz yaşam kayıtlarıdır. O bedel ödenmese; yarınlar oluşmaz.

Tüm zamanlarda bu, bu şekilde gerçekleşti. Her insan, yasalar kapsamında KÖK GÖREV yaptı ve yeryüzü, yaşam kayıtladı.

Tüm zamanlar ve tüm SAHA KAYITLARI, tüm yarınlar için geçiş kayıtlamalarıydı. “TEN” dediğimiz de bu kayıtlamaları yapan, “İnsan Biliş Siyahlığı”ydı.

Herkes, beste yapar ama güfte yoksa KELAM yoktur… Herkes, İLİM yapar ama kervan yoksa, şafak yoktur… Herkes, herkesi kodlar, koklar, tohumlar ama yoğun ışık yoksa, dirilik yoktur…

Diri olmak için. insanlaşmak gerekir. İnsanlaşmak için, “İLİM” olmak gerekir.

Umut ve umut!... Hep umut ile çalıştık. Tanrı, “TEK BİR İNSAN”a güç kattığı zaman, tüm insanlık güçlenir. Tanrı, “TEK BİR İNSAN”a; “KİL”, “KUM” ilminin kervanından “KERVAN” olup “YOL” olması için “KERVAN TEKLİĞİ”ni kattığı zaman; her şey orada “TEK” olur ve yoğun ışık, “MUTLAK” olur.

Sonsuz Zamanlar, “BİR TEK KELAM” olanda, kodlanır ve kontrol kurulur. Burası işte o “TEK OLAN KELAM”dır. Burada, çok büyük bir çalışma yapılıyor. Bu çalışmaya KALEM olacak olanlar, buraya alındılar.

Tanrı, tan ağarırken size ses verir ve der ki “Bil! Sen ben, ben senim!...” Ya da der ki “Seni, sana verdik. Sen, Sessiz Zamanlara ulaş ve seslen. Yarınlar için insanlaş. Din Kapıları’ndan geç ve dillen. Son sözü söyle ve dürümleri KÖK GÖREV’le dürümle. Cennet!... Cennet!... Cennet!... Hepsi sensin bunu anla!... Ama hasat ile anla ve yoğun ışık altında dürümlen!...”

Şimdilik!... Aşkla kalın!... Tüm insanlık, doğanın gücüsünüz anlayın ve Halik olun!... Şimdilik!... İş budur!... İş bu! ve bu!…

 

BİR TEK OLAN (1/3)
16.01.2019

(AÇIKLAMALAR: ÖZ BİLGİ’nin, biliş haline varanda, özce çözümlenerek, akışa geçmesi SES KODLARI halinde olur. Akış halinde açığa çıkan bilgiler, okuyanların bilinç kodlarını açarak kendi özlerini okuyabilmelerinde anahtar rol oynar. Bu bilgilerde, her okuyanın kendisini okuması ve kendisince çözümlemeler yapması temel amacımızdır… Bu nedenle bilgiyi orijinal hali ile paylaşıyoruz… Bilginin frekansı ile uyumlanan ve bilinç kodlarını açan herkesin, bu bilgilerin ötesindeki bilgileri akışa geçirebileceğine inanıyoruz. Umuyoruz… )

Canlar, “ALLAH”, “ALLAH” deriz ya hani!... ALLAH ise “O”, “BİR TEK İNSAN”sa (İNSANLIĞIN TEKLİĞİ ise); “BİZ”, “O” isek; herkes, herkeste “O” olduğunda; Dünya, ölüyü diriltebilirdi ki Ölü planet dirildi!... Ayrılık bitti!... ve YOL, İNSANLIĞA VARDI, insanlığa vardı.

İnsan, “İLMİN KALEMİ” oldu ve “RUH” oldu. ÖZ GÖREV tamamdır. Çünkü artık, İSLAM, “İNSAN” insan oldu. İNSAN, İlmin Kapısı’nda kendi oldu; kodlandı; ruhu “MUTLAK” oldu…

Önce insan, insanlığını dilledi ve dinledi… Aşk şarkısı okudu… Ölü dirildikten sonra, RAHMAN oldu. Uzun, mutlak ve sistemli çatışmalarla insanlaştı ve “ZEKİ SAHRALAR” tohumlandı.

Temel ilim insanlıksa; insan, “ZİYA” olup zeki olmalı ki HALİK olabilsin. ALLAH, “TINI”yı kodladı ve yolu kontrol altına aldı…

ZAMAN, “ALLAH TAHTI”nda, “BİR TEK İNSAN”da görev taşır. ZAMAN, “İNSAN SİSTEMLERİ”nde dillenir ve lekesiz bir şafak olur. İnsan, “İMPARATORLUĞUN KÖK GÖREVİ”ni diller; “DİRİ” olur ve kontrol kurar. İnsan, “İMPARATORUĞUN KÜLTÜ” olur… ÖZ GERÇEKLİK, “ŞİMDİLİK”tir… Şimdilik!…

Devinim artar ve “İLİM” sahaya iner. İnsan, “KİLİN İLMİ”nden kodlanır ve tohum eker o zaman insan, kendi yaşamını HALİK kılar ve “ŞİMDİ” olur. “İŞ BUDUR!” der. İş budur!...

Bunu dedikten sonra, arza görev taşır ve yaşar. Yaşarken, “İŞTE” der. Hep “İŞTE” der ve “SİYAH” lekesiz ilmi ile kodlanır; sonsuzlaşır ve der ki “AHA!...” AHA, “KELAM”dır. KELAM, HALİKTİR ve İLİMDİR.

Sura üfüren, kendini dillerken; hep “BİR” der. BİR, dünyadır. Dünyanın “İLM-İ HALİKİYET”i, o “BİR”dedir. Bu, “BİR”, bir SİSTEM KODU olsa da; ÖZ GÖREV, o “BİR”i kontroldur. Bir kontrol kurulduğunda; dürümler, KÖK GÖREV taşırlar.

Dili, “KALEM” olan ve yolu kodlayan her insan, insansı oldukça; insanlaşmaya çalışan türevleri tohumlar. Son sözü, “ÖZ GÖZ”dür. O bir “KÜLT”tür. SESSİZLİK, SES; her biri, bir “DİRİLİK” ve her bir “KELAM” bir kod. Tüm kodlar; lokomatif, teknik tahdit ve hakiki KELAM olarak, “çerçeveli ilim sahası!...”

KÖR; sözsüz olandır… GÖZ; “ÖZ”ü, “SÖZ”ü olandır… ÖZ, “GÖZ”dür ve ÖZ’ün GÖZ olması, “DİRİ LEVHİ HALİK” olmasıdır.

Kontrol kurmak için şarkı söylemek gerekir. Şarkı, tek tek “SES”lenen; kontrollu; varlığında, leke sahrası olmayan, “KELAM TEKLİĞİ”dir. O “TEKLİK”lerde, “BİLİŞ KAYITLARI” vardır. Her bir kayıt, bir “TEKNİK KOD”dur. Tüm kodlar, “TEK SAHA”nın ilmi ile tohum eker. İşte yaşamlar, bu şekilde kodlanır ve yaratılır.

YARADAN, yarattığını HALİK kılarken de bu şekilde HALİK kılar.

Her bir SİSTEM ve BİRLİK KALEMİ, kodlarla TOHUM olur. TOHUM olmak için kodlanmış olmak şarttır. Kontrol, mutlak kurulur ve kontrol, “MUTLAK KELAM” olanla sağlanır.

“Ben tek bir cennet isterim!” dersek; biliniz ki o cennet, “SES SAHRASI”ndaki cevherinizdir. Ve “Ben, tüm insanlığın cevherinde cennet olmak isterim!” dersek; biliniz ki her bir cennet, sizin “KELAM”ınız ve “HALİKİYET”inizdir.

“TEK BİR İNSAN” bin kez ölür; bin kez cevherini tohumlar; bin kez “İSLAM” olur ve “İMPARATOR” olur…

Ve her insan, “BİR TEK” olup “kör sağır görevli” olursa; o, “KÖK GÖK”olan, onlarda ölür… Onun ölümü; tümünün, kültsüz kalışıdır.

Muradımız; her insanın, KÖK GÖREV’ini HALİK kılıp her anda görev taşımasıdır. Ölmek, “OL”mak anlamına gelir eğer İLİM içinse; “OL”mak, “İLİM” olmak anlamına gelir, İLİM, “HALİK”se.

“OL”up KÖK GÖREV’i yapanlar, “İNSAN SİYAHLIĞI”ndan, “İLİM SAHRALARI”na inerken, “BİZ” olup inmelidirler ki hepsi, yasaları bilerek çalışmalıdırlar. Yasa “İNSANLIK”tır… Yasayı koyan, “İlim Sahraları”ndakidir… İnen, “İLİM” olandır…

“YOL” olan insan, “YOLDA” olanda KELAM’dır. “KUL” insan, KURAN’dır. Kurullar ile çalışır ve yaşar.

“BEN”den, bine varan; “BEN”de “BİR”i tohumlayan; “BEN” olup tüm insanlık olan “HER AN”, BİLİŞ’in SİSTEM olan sahrasıdır.

Hey Dünya! bandrol gerek sana, “BİZ”e varmak için. “BEN” bir cennet kurarken, bu yaşama kodlananları tohumladım. Senin bandrolun, beleklerdeki bebelerdi. Onlar, tek tek cennet oldular. Tümü yaşadılar ve yaşatıldılar. Sen, sevgiyle kodladın tümünü de ve “BİZ” senleştik… Şimdiden sonra sen ve ben “TEK”iz. “BEN” derken, KELAM olan “HER AN”ı kastediyorum.

Buyur Dünya! Bana, “BEN” olup geldin. Ben, bana “BEN” olup geldim. Bende “BEN” olan; her benden, bana beden oldu ve yol, “ALLAH YOLU” oldu.

Orada insanlık var; biliyorum!... Orada; kervan, insanı kodladı biliyorum!... Orada, bedenin var biliyorum!... Ölü Dünya dirildi; biliyorum!... Daha önemlisi; benden, “BEN”i dileyen her an, “BEN” olup dirildi.

Ben, Dünyaya “Gör bak neler olacak!” dediğimde; Dünya bana, “Son sözü sen söyle!” dedi. Dedi ama demek istediği; “beden al ve gel.”di. “Beden al ve gel!...”

İşte! Dünya Planeti, beden alan “SEN”n olup; burada, bu çalışmada görev taşır. Taşıyan, taşınan her “BİZ” olan insan… O “BİZ” olan, “TEK” olan İLİM!... O İLİM, “KUL” ve KUL olan MUHAMMET ve MUSTAFA!... ve daha pek çok önemli “KELAM KODLARI…” Hepsi, “BİR TEK” ve burada, bu çalışmada bulunan tüm “SÜPER İNSANLIK REALİTE KODLARI…” Hepsi, “BİR TEK” Canlar!... “BİR TEK!…” O, “BİR TEK İNSAN” ÖZ GÖREVLİ… İş budur ve bu, mutluluk verdi tüm insanlığa. AHA, “BİZ”; o, “BİR TEK OLAN…” Şimdi!…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ  NEZİRE SELÇUK

 

16.01.2019 BİR TEK OLAN 1
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 2. AKIŞ 1. BÖLÜM

Dağlarım, sura üfürdük uzun zamandır... Bu üfürüş beklenmekteydi. Bunun anlamı nedir bilir misiniz? Hepinizin Mikail oluşunuz, her birinizin siyaha mordan öte kodlarla varışınız ve her birinizin kelama ilmi kodlayışınız. Bu çorba bir tek insanlık çorbası olarak kodlanacak ve kontrol kuracaktı, bunu bu meclis başarmıştır.

İnsanlık çorbası tüm ilim sahralarında, mutlak kuranlarda kodlanmaktaydı ve tohum olup koklanan ve kodlanan her insanda halik olacaktı. Şükür ki hak ettik ve bunu başardık.

Dağı insan diye dilledik tüm sahralarda, ilmi halik kelam ama yolu mutlakiyet diye dilledik. Bütün köklerimiz dünyadaydı, hepimizin geçiş sahalarımız, mutlak kuranlarımız buradaydı ve burada olmamızın yegane nedeni alıp götüreceklerimizi kodlamak ve koklamak değil; türevlerin tümünden öte bir türevlenişle mutlak kuranları halik kılmaktı. Tüm insanlık için bu hak olup yapılmıştır.

Elinizin görevi insan ve yaşamınız insandır... Ama doğanın gücünü asla umutsuzlukla kodlamayalım. İyi bilin ki bu doğa bütünün gücüdür. Ve doğaya gözümüz görürken güç katalım. Tükenen her an doğayla kodlanır ve bir tek olalım doğayı kodlayalım.

"Deli diri" dedik, ilim kalemde mutlak ama biz o deride diri olduk... Hani nerede deri? İnsanlık derisi!.. Öyle bir deridir ki o deri; kelamı halik kılabilir.

Tene insanı koyun bakın ne olur? O ten yasalarla kodlanmışır. Her birinizin teni kodludur, öyle kodludur ki o ten; mutlak kaha olan ilim sahalarında bütünün gücü olarak görevlidir.

Ve teni halik olanlar geçiş yaptılar Türkiye çalışmalarına ve yoğun ışık altında mesih kapılarının kültü açık tutuldu. Mesih derken cevheri halik olanları kastederiz. Cevheri halik olanlar halik kıldıklarında bütünün gücü oldular.

Bu dünyanın artık ruhlar kalemi var, bu dünya sura üfürenin ruh kalemi oldu ve biz o suru kök görevli olarak dürümlere indirdik.

"Kaynak ışık insan" dedik, enkarne olduğu yaşam insan ve ekmek yaptığı hak tahtta kalem olduğu yarınlar hepimizin yaşamları. Burada olmamızın yegane nedeni yaşamları kodlamak ve yarınları tohumlamaktır.

Ezgi şudur canlarım, yasa "insan" der ama yaşam tüm zamanlarda doğanın gücüdür. Doğanın gücünü hak teknikle kodlama imkanı olana "insan" dedik biz... O insan masamıza oturandır, işte biz masamıza oturan her anda olan, bütünün kübra olan kelamını kodlayanlara "imparator" da dedik...

Kontrol hiç bir zaman kaybedilmedi burada canlar, hep kontrol kuruldu ve kontrolle çalışıldı.

"Han" dediğim zaman, ilimde handadır canlar... Peki o han hangi handır? İslam kalemlerinin kulluğundan ötede olan aklın kalemi olan handır... İşte o han hepimizde olandır. Biz o han olanda, han olduk, hak tahtta kurullarımızı koyduk. Önce "göz, öz, söz" dedik, sordular "ölüler mi dirildi" diye... Görevi hak eden hak olup alır ve bütüne hizmet bu şekilde olur canlar...

Israrla "neden dünya" diyorlar, sorgu sual başladı canlar...

Devamı 2. bölümde yayınlanacaktır....
https://youtu.be/LCeGfrSZFNc   BERİL

2. BÖLÜM

Israrla neden dünya?... Diyorlar şu anda.. Sorgu sual başladı canlar... Israrla sorgu sual başladı.... Neden dünya?... Çünkü dünyanın öz görevidir ilim...

Ve tanrı kalemidir dünya... Ölü planet dedikleri, tanrının öz görevli olarak kodlanabikeceği bir planetin hologram kalmasıydı... Ve anlaşılacak ki ölü artık dirilmiştir...

Bugünden itibaren dünya planeti halik ve hakim bir planet haline dönüşecektir... Ve bu planette geçiş sahraları hepimizin kelamı ile kodlanacak...

Kustu dünya dürümlerde ki kelamı... Kustu yarınlarını... Kustu yaşamlarını...Ama okudu da kustu...

Süper Sahralar bundan sonra dürümlere çekildi... Süper sahraların dürümlere çekilmesi misafirlikten öte bir kalemin dürümlere çekilmesiydi...

Hani nerde o kalem?... Orada işte orada her an olan... Orada o kalem hep an kalemi olarak kodlamalarını sürdürecek..

Ve biz o kalemi hologram ötelerine kodladık... Hepimiz BİR TEK olarak yaptık bunu... BİR TEK oluş buydu canlarım....

Organ BİR TEK'tir... Olan teknik olarak BİR TEK'tir... Yarınlar BİR TEK'tir... BİR TEK olmak için bu görev taşındı... Ve "Sultan İnsan... Mutlak Kuran... Her an... Her Şey hakk teknikle BİR TEK oldu....

Orada orada hepimiz bu tekniğiz canlar... Bu kesin...

Köprü insanın ilme ulaşacağı köprüdür... Her insan o köprüyü her dilde dinleyecek ve o köprüden kelam olup indiği ana kendini dilletecek...

Bizim bize varışımızdan öte bizim "BİR TEK" oluşumuz olan o köprüde tüm insanlık kelam edecek...

Kontrol dışı hiç bir insan olmayacak bunu iyi bilin... Her insan kontrol edici yoğunluğuyla bu kotlara kaynak olacak...

Biz Allah'ın tahtında olan insanı ilim diye dilleriz canlar... Her biri kelam olup o tahta oturacak.... Ama Allah'ın adı ilim olacak...

Bunun ön gerçeklik olduğu artık anlaşılacak... Kaçıp kaçtığımızdaki o yoğunlukta kodlarımızı kontrol edip; koruduklarımızla, kodladıklarımız kayıtlayıp masaya oturttuğumuz günler artık geçmişte kaldı...

Herkes kendi yarını için burada olmuştu... Bugünden itibaren herkes tüm insanlık için bu mecliste oturacak ve bu masada olacak..

Bu Süper İnsanlık Realitesi Derneğinin esas görevidir... Tüm İnsanlığın bu meclise kontrollu olarak dahil edilmesi..

Ve dünya planeti bu dönemde bu yoğunluğu hak etmiş bir planettir... Ve deve kalkmadı henüz... Hangi deve? İmparatorluk devesi... Diyeceksiniz ki daha evvel kalkmıştı.. Beşere kalktı o develer... İnsana kalkmadı...

İmparatorluğun devesi, mahrek olanların, halik kodlarla tohum olanların ve bütün kökleriyle göz olanların, tende ki insanlığıdır canlarım...

Kaç kere dünyaya indim diye sordu tüm insanlıktan biri... BİR TEK kez... Peki insan kaç kez gelir?... Bir kez... Bunu anlama imkanları var mı acaba?... Ol dedik... Yaradanın yarattıklarını yasalarla kodladığı bir Türkiye de bunu artık insanlığın halik olup anlaması ve hak olup kaleme indirmesi gerekir...

Boş boşu tohumlar... Tohum tohumu tohumlar... Yol yolu kodlar ve biz ol dedik mi olur... Ve biz "ol" dedik...

Kesir bilgi, kesir kelama dönüşür... Tüm insanlık kesir kelamı halik kılmaya çabalar.. Ama bilgi tümlendiğinde artık kesir olan halik olmak için bütün olur... Bütüne hizmet için onu kodlar ve ko ha sistemi ila kayıtlarız...

Bizlerin ergin sahralarla yapacağımız dünya çalışmalarında birisi de budur... Bundan sonra torbamız dün ölü olanların bugün dirilebilmesi için büyük kök görevlerini kodlayabilmeleri için ve yoğun ışık aldında kaynak olabilmeleri için sistemli çalşmaları devreye alıyoruz...

Bugün devreye aldığımız BİRTEK OLAN konulu çalışma bugünlük bu kadar... İş budur...

https://m.youtube.com/watch?feature=share&v=wiUXqKKKTm0

Süper İnsanlık Realitesi  AYNUR FUNDA

 



16.OCAK.2019 TARİHLİ BİR TEK OLAN 1
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 3. AKIŞ - 1.BÖLÜM

Değerliler!...

Resmi bir dönem... Hepimiz için resmi... Her diri için... Hepimiz bilişin hak tahtında bu resmi çalışmaya dahiliz... Niye “RESMİ” diyorum? Çünkü tüm bütün KÜTLE KAYITLARI için, GEÇİŞ KAPISIDIR BU ÇALIŞMA... Ve bu çalışmaya herkes HAK olup varabilir... HAK olmak, HAK KAHA olmak anlamındadır... Siyah renkten ötedeki renkleri kodlamalıyız artık... Ve süper sistemlerle bunu başarabiliriz...

Peki, renk ötesinde başka renk var mı? Halikler, HAK TEKNİKLE kodlandıklarında; her an her anı koklatır ki, her kokuda mutlak kuranlar kontrol kurarlar ve teknik olarak yenilik kontrol edici kayıtlarını diriliklere indirir ve orada yerküre yeniden ve yeniden kontrol kurar... Ve tüm sahraların gücü; yeşil, mor ve tüm zamanların kurullarıyla yaratıcılığı kayda alır... Tüm renkler teknik tahditle mutlak kurana inmeden, başka bir renk oluşur... İşte o renge biz; “sistem, nizam ve düzenin göz olan, öz söz olan rengi” deriz... İşte canlarım, renkler ötesindeki renk budur...

GÖZ, ÖZ, SÖZ OLAN BİR RENK... VE BU RENGİ KİMSE ALGILAYAMADI BUGÜNE KADAR... AMA BÖYLESİ BİR RENK MEVCUTTUR...

Kurandan kelama varmak, mutlak olmak ve hümmetle çalışmak... Ama ümmi kapıların tümünü kodlayarak çalışmak... Ve BİR TEK olup, BÜTÜNE HİZMET ETMEK... Mesele insana ilim öğretmek değil canlar... Burada yapılan hiçbir çalışma,öğretmek amacıyla yapılmaz... Ölü planette öğretiliş, kontrol kaydına yol açıcıdır hep... Yani ben bilgiyi alıp, “senin bilgin budur, ölüsün sen, öğren de diril” diyemem... Demem hatadır... Ama her insanın, “ben beni anlayabilmeliyim” diyerek, kelamı halik olup kendini bulmaya çabalamasıdır esas olan... Ve amacımız budur canlarım... Eğer, zeki bir görevliyseniz, kendi dilinizi ve kendi yüceliğinizi dinlersiniz ve bütün köklerinizle Medine’nin kelamını kontrol altına tutan o yoğunluğu aşıp, çok daha güçlü bilgiyi hak kaleme indirebilirsiniz... Ama ben, birilerinin yaptıklarını okuyup onları yinelersem, bu yanlış olur... Çünkü o ben, ben oyuz zaten... Onun tüm bilgisi bende meknuzdur... Ben beni okursam, onu dinlerim... O ve ötekiler, hepsini dinlerim... Ve yapmak istediğimiz budur... HER BİLGİ HEPİMİZDE MEKNUZDUR VE TÜM BİLGİLERİ KODLAYARAK, O BİLGİLİ HALİKİ HAK TEKNİKLE KELAMA ÇEKERİZ VE ONUN DEDİĞİNİ BİZ ONDANDERİZ... Bu kesindir... Türkiye çalışmalarının çoğunda, “KANAL” denilen kati ve hakiki bilginin kontrolunu kuramayacak olan, ilim sayfaları var canlarım... İşte kastettiğim budur... Bilgi, size ait değildir... Ama sizin ilminizi halik kılmanızda da faydası yoktur o bilginin, çünkü siz anlaşılan, anlatılandan ötedesiniz ve onun ötesini dinleyebilirsiniz ve onun ötesindeki bilgiyi kontrollu olarak akışa geçirebilirsiniz... Bunu yapabildiğinize emin olun... Yapmak isteyin yeter... Ya da “ben beni dinledim, ama ben benden öte olan bir ben olup, daha yüksek bilgiyi de dinlerim” deyin...

DERE, İNSANIN İLMİDİR... O dere akmaya başladığında, İLİM BÜTÜNÜN KÜLTÜ OLUR, kürzi kalem olur, tüm insanlığa akar canlar... AKANIN, AKIP GEÇENDE HAK KALEM OLDUĞU DA KESİNDİR...

Miraç kapıları vardır... O kapıları bulanlar, oradan kelama varırlar... “MİRAÇ” denilen, HASAT İLMİYLE kodlanmış olan, insanlığın kaydıdır... Ve biz o kapıyı hep açık tuttuk... O kapıya gelen, ilme gelir... İnsan KELAM olup ilme geldiğinde, mutlaktır... İşte “MUTLAK OLMASI”, “KENDİNİ BULMASI” anlamına gelir... BEN ONA VARDIMSA; O BEN, BEN O’YUM!... Bunu asla unutmayın...

“Enkarneleriniz” diye soru sorarlar... Benim enkarnem, hangi dirilikte?

Canlarım; “ENKARNE” dediğiniz, ilmin kelama inişidir... Siz; ilim olup kelama indiğiniz zaman, bize biz olur enkarne olursunuz... Bu, yeniden doğmakla ilgisi olmayan bir kavramdır... BENİM BENDE OLUP, BENLERE İNİŞİMDİR BU... Ama ben, benden bana inerken; kelamı kalem yapabiliyorsam, artık ben mutlak olarak, kendi dilimle kendimi dinletebilirim... İşte bunu başardığım zaman, hologramı aşarım ve mutlak kuranda kendi dilimi dilleyen bilişimle, HERKESTE İNSANLIK KURANI OLURUM... Peki ben herkesteysem, kendini okuyan kimi okuyacak? Beni mi, kendini mi?

Dağlarım!...

KENDİNİ BULAN, İLMİ BULUR!... Kendine varan, kendine varır... Ama ilimle varır... İLMİ BULAN, BİLİŞİYLE KENDİNİ DİLLER ve orada her anda bedel ödeyen tüm sahralar vardır... Her anda olabilen; bedeni, belleği ve hakikiyeti mutlak olandır ki, O TÜM İNSANLIK İÇİN BEDELDİR... Ödediği bedel, insanlık bedelidir... Ve herkesin herkesle dillendiği o sahrada, O HER ANDIR... Onu okuyabilen, onda kelam olup kendini dinler canlar... Bu kesindir... Ve temiz bir dönem için, bunların tümünü anlatmamız gerekiyordu...

ÖZ GÖREVDİR BİLGİYİ DİLLEMEK... Ama bilmeden değil, bilip dillemek... Eğer siz bilmeden dillerseniz bilgiyi, yarıp geçemezsiniz çürük olanlardaki o yaşam kayıtlarındaki kil olan, kontrolsuz olan kodları... Ve onları kelamla, ilimle, kural koyarak aşamazsanız; onlarla çorba olmanızın manası yoktur...

Bir insan; Mikail olduğu zaman, makbul olur... Bir insan, insanlık kaleminde HER ŞEYDE OLDUĞU ZAMAN, O CEBRAİL’DİR... Ama her andadır o ve her dirilikte dillenendir... İşte o Cebrail’dir... VE BİR İNSAN, BİR CANA KIYDIĞI ZAMAN, AZRAİL’DİR!... KIYAN, KIYILANDIR... Kelamda kuranı kırandır... Ama o hep andadır...

https://youtu.be/HCq9fbypfJQ

 

2. BÖLÜM

Ve sistemdir o... Ama bir insan da mutlaksa eğer ve kulsa; AŞKLA KAYDA VARMIŞSA, O YAŞAMDIR... İşte ona biz, asla kulluk yaptırtmayan ve kendisi kuldan öte kul olup, HER AN İÇİN KODLAMA YAPAN” deriz... Adı “Zİ” dir onun... Zİ...

Ve canlarım... Değerliler!...

Zİ’yi size daha nasıl anlatayım? Her şeydir o... Her şey... Zİ KALEMİDİR O ve BİZDİR O... Ve bizler her anda var olanlarız...

Dağlarım!...

Turkuazın kuranı olan insana, nesiller boyu ilim öğrettik... Ama ölüydü insan... Bundan sonraki süreçte dirilip, kendini halik kılacak... İşte o zaman biz ona SAHRA diyeceğiz... Sahra olacak o zaman... İşte o zaman, şevkle ŞAFAK olacak ve AK KALEM olacak... İnsanın umutları, mutlulukları olacak ve biz onda ölüyü dirilten olacağız... Hepimizin gücü budur canlar... Hepimizin gücü budur... Bunları iyi anlayın...

Canlarım!...

İnsan derse ki “ben insanlık boyutlarında İSLAM olacağım...” İnsan İsrafil olur da, İSLAM olur... Nedir İsrafil olmak? HER ANDA SİSTEMLİ OLARAK SES KAYDI YAPABİLMEKTİR... Bunu da başardığı zaman, öz görevini hak etmiştir... Ve her şey, herkeste meknuzdur... Bütün dürümlerdekiler ve bütün has teknikle kodlama yapanlar... Ve her anda olmak da işte budur... “Bir kapıyı kapatır, her kapıyı açarım” diyene de şunu söylerim; “KANTARA İNSANI KOYDUĞUN ANDA, İNSAN OLAMAZSIN... KANTARA İNSANLIĞI KOYDUĞUN ZAMAN, KERVANDA DAHİ YOKSUN... Sen insan olsaydın, karanlıktaki ilmi kodlardın, her anı kodlardın ve derdin ki “BEN SENDE SENİM...” Ve o senin hak etmediğin, seni hak teknikle kodlayabilirdi...

Canlarım!...

Arkanızı boş görmeyin... Arkanız insanlıktır... Ha önünüzü de boş görmeyin... Ölüler diyarıdır dünya ama, önünüz de boş değildir... Her an sizde olan bütün kökleriniz sessizce sizin yaşamınızdadırlar... “Ben insanım” deyin, ama ilimle deyin bunu... “Ben et kemiğim ama, insanlığı HALİK kılarım” deyin... Dönün, dünyayı izleyin... “Doğan gücüm” deyin... Sonra deyin ki “BEN DOĞANIN KURANIYIM...”

HEPİMİZ BİR TEKİZ CANLAR... BUNLARI ASLA UNUTMAYIN... KİNİ AŞMAYAN, HALİK OLAMAZ... KİNİ AŞIN... Ama “kini aştım” demek yeterli değildir... Kininizi, kelamınızı hak teknikle kodlayıp, hak olup dilleyip aşın... KİMSEYİ KIRMAYIN... HORLAMAYIN KİMSEYİ... HOR OLAN HORLAR... UNUTMAYIN!... Seviyeniz yüksek... Sessizliği dilliyorsunuz ama yorulduğunuz zaman, öz görevinizi dinletmeyin... Çünkü yorgunsunuz... Siz sizi dahi dilleyemezsiniz o zaman...

Koruma altına almayın kimseyi... Kontrol kurun yeter... Koruyacağınız sizde kontroldan çıkar... Unutmayın... Siz onu hak etmek istiyorsanız, onun hologramı aştığını bilin... Onun kontrol kurduğunu bilin... Onun ölüyü diriltebilecek olan olduğunu bilin... Demeyin ki “sen çok kötüsün...” Kim ne yaparsa yapsın, ölüden diriye varmak içindir yaptığı... Bunu bilin... KİMSE KÖTÜLÜK İÇİN DOĞMADI... Ama kötülük de yapar... Netice o, dirilip kodlanacak... Ve ölü olup kontrol kuracak... Ve borç ödemelidir... Hangi dürümde borç ödenir? Bunu kimse bilmez ki... KÖTÜ; BÜYÜK GÜÇLÜKLERLE BORCUNU ÖDEYENDİR... O borcu ödemek için, çantasında başka hiçbir şey kalmamıştır... Ve dirilmek içindir yaptığı... Ama dirilebilmesi, hak etmesiyledir... “Ben kötü olayım da, HAK olayım” diyemezsiniz... KÖTÜ OLAN, KENDİNİ HAK ETMEYE ÇABALAYANDIR... AMA HAK OLMUŞSA ARTIK, KÖTÜLÜK YAPAMAZ...

Daha önemli bilgiler de var... Sana nefes verdik, kök görevlisin sen... Ölüyü diriltiyor, yoğunluğu kodluyorsun... Ama kırıcı olduğun zaman, sakatlık devreye giriyor... Nedir sakatlık? Bedensel sakatlıklar... Ve diyoruz ki babaya “yaparsan, bunlar olur...” BU HERKES İÇİN AYNIDIR... BEDENİ KONTROL EDEBİLMENİZ İÇİN, HEPİNİZ KENDİNİZİ HAKİM KILMALISINIZ...

Medine’de insan, tınıydı... Merdiven kurdu, Mekke oldu, teknik kuran oldu... Sorgu sual başladı, toprak tohumu kontrol edemedi... Soran, sorulan oldu... Bunların başka şekilde anlatılması mümkün değil ki... Hepimiz Allah’ın adını zikrederiz ama, onun Lütfi kapısında insanlık olduğunu kimse anlamaz... Anlayın artık... Allah, sessizliği dilleyende; O olur... Allah, yaşamı kodlayanda; olgun, sonsuz SIR olur... Ama Allah beden almaz, O HER ANDADIR... Bedeni kodlayandır ama, Medine’deki merkez, kalem olandır... HER ŞEY, HER ŞEYDEDİR... MEDİNE HER ANDIR... Ama biz o andan öte bir anda, MUKADDİME’yi kodladık... Nedir mukaddime? An sisteminde, an sahrasında HER ŞAVKIN AŞKINDAKİ O YAŞAMIN EN VE BOYUNDAN İBARET OLAN İLK SAHASIDIR...

İşte anlar anı olan, orada mutlakız bizler... Başımız hiç eğilmedi ve dünya planetine inmek, bizim için çok ama çok sorumluluk taşıyan bir hadiseydi... Bu dünya planetine inişimizin, yerküreyi güçlendirmekten öte müthiş bir ışığı kodlamak için olduğunu bilerek geldik... “Yırtıldı dünya” derken; yırtan, mutlak olacak, kodlayacak yaşamı ve yenileyecek tüm zamanları” dedik...

Kimseyi kırmak istemiyoruz canlar... Bu kesindir... KIRICI, KIRK KAPIDA KIRILIR!... BİLİRİZ... Ama kıran, kelamı kıran, KELAMDA KALEMİ KIRANDIR... BUNLARI BİLİRİZ... En ve boydan ibaret değil insan artık... Biliriz... Ve mitosların ilmindeki o insan, mutlaktır biliriz...

KİM KİMİ HAK EDER, BİLİRİZ ve KİM KİMİ HALİK KILAR BİLİRİZ... HER ŞEY BİZİM İÇİN AŞİKARDIR... BİLİRİZ... Ve korkumuz asla yoktur... Çünkü ruhsuz değiliz... Biliriz... TÜM İNSANLIĞIN YENİDEN KENDİNİ BULACAĞI BİR DÜRÜMDEYİZ... Ve tüm insanlık, mutlaka kendi olacak ve kendini dinleyecek... Kesindir... İyi ki, insanlık ilmini dilledi... İyi ki... İyi ki...

https://youtu.be/CGBPbZ0g9-Y
SÜPER İNSANLIK REALİTESİ  NAGEHAN

 

16.OCAK.2019 TARİHLİ BİR TEK OLAN (1)

AV.NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 4.AKIŞ – 1 BÖLÜM

Değerliler, lekesiz bir çalışmaya, leke sürmeye çabalayanlar olmuşsa onların kontrolleri olmadığından, doğan bir haldir. “Ekmeği ekmeğim” diyebilen, Allah’ın tahtında, insanı kelam diye dilleyen ve bizi, İslam diye bilenler, buradaolacaktılar.

Uyuyan, uyanır, canlarım.. Biz unutmayın ki toprak topluma, tohum ilmiyle geldik.. Neden, dünya ilmi diye soruyor, daha hak etme imkanı olmamış olan ve yaşamı hak tahta kodlamayan, bir insan? Yavrum, doğanın gücü ilimse, hepimiz o ilmi ka olarak, bu toprağa, tohum ekmeye ineriz.

Kanat kırmak gerekir mi? Yok, canım. Biz kanat ilminden öte bir ilimle buradayız. Kontrolümüz mutlaktır. Ayrı gayrı gözetmedik, hiç. Her şey her şeyledir.

Emperyal dinler, ekmek yaptıkları zaman, her şey o ekmeğe kodlanır. Ya ka ha olmak? Bu mudur acaba yoksa karanlıktaki insanlığın, kelamla dilleyip, aydınlığı tohumlayan insanlık mıdır?

Burada dünya planetinde hepimiz, tahditli olarak çalışma yapıyoruz ama bu tahditli çalışmayı hakikiyetle dillediğimiz andan itibaren tahditsizliği tohumluyoruz. Tahdit, Tahditli kaldığı sürece kelamsız, kalemsiz olanların ilmidir. Ama tahdit, tahditsizliği kodladığında artık insan mutlak kuran olacak, güce varır.

Yorulmayın, en ve boydan ibaret insanlık. Yorulmayın, bu milli kalem, sizin ilminizle de milli olur ama ilmi kalemle milli olmak, ilahi kulda, teknik kalemle, kodlanmak mıdır acaba?

Kontrol dışı hiçbir bilgim yoktur. Peki, niye Millilikten, söz ediyorum? Bunu, size izah edeyim, canlarım. Dünya planetine, insan sistemleşmesini kodlayacak olanlar, kendi ilmi kalemleriyle indiler. Ucu bucağı olmayan bir dürüme inişlerinde, mutlaka kelam olacakları bir yoğunluktan gelmeliydiler. İşte o yoğunluk, mutlak kutsal toprakların tohumunu kodlayabilen ilim sahralarının yoğunluğuydu.

İşte biz, bu yoğunluğuna kelam edenlere, “Millet” dedik. Ama o Millet, Türkiye Çalışmasında, bitki, hayvan ve her anı kodlayabilen, bir Millettir ki buna, biz insanlığın ilmindeki kelamı kodlayanların türevlerindekini o yoğunlaşmayı da kast ederek, bir saha olan insanlığı, kast ettik.

Bu dürümdeki insanlık, hepimizin ilmidir, canlarım. Yazı yazarken, dünya planetinin gücünü anlamak imkanımız mutlaktır ama yazıyı bitirdiğimiz zaman artık o bilgiyi, kontrollü olarak kodlamalıyız.

Unutmayınız, dünya altın ışığın gücüyle kodlandı. Peki, bu güç, neden insanlık kültü oldu? Çünkü ruhun kuralları geçerlidir, burada. Ruh, kural koyar. Der ki “itibar ve hakiki teknik”. “İtibar yoksa o tekniği kodlayacak, cevher yoktur.”

Uzak bir planet ama o uzak, kimin ilmiyle kodlanır, bu bilinmelidir. Uzak, çok uzak bir planet ve bizler, an kalemleri olarak, her birimiz, o porlarla kodlanmış olan planette, tahditsiz olarak, sahra kodluyoruz.

O porlar, mutlaktırlar ve toprak topluma, tohum ilmiyle inmektedir, her biri. Peki, yazan yazarken, ilimle mi yazmalı mı yoksa halikiyetlemi yazmalı? Peki, ilim, halikiyetten ayrımıdır? Hangi diri, Allah’ın teknik tahditiyle kodlanmamıştır ki? Peki, Allah’ın teknik tahditi, ilmin kaleminde mutlakiyeti kodlayacak, güç müdür? Yoksa o güç, mutlak kuranları kodladı da kontrol kurarak mı kodlandı?

Hangi dünya daha yüksek ilmi kayıtlayacak? Hangi yaşam, daha yüksek şafak olacak? Ve bizler, neden buradayız? Niçin, bu dünya planetindeyiz? Hangi planette kodlarımız, kontrol dışı ki? Her anda değil miyiz? Biz, buradayız ve her planette de kodlama yapıyoruz aynı anda.

Peki, canlarım saltanatın ilmi, ne ki? Nerede, o ilim? Kimin ilmi, o? Bedene halik olup, girenlerin midir? Hakk’ın kalemi olup, kodlama yapanların mıdır?Yok olup, tohum olanların mıdır? Hangisi?

Değerliler, “cennet” dendiği zaman, kimse ilmin kalemindeki o cenneti bilmedi. Hepsi kendi halikiyetiyle yaratacağını düşündüğü ilmi kalem olan cennetten, söz ettiğimizi düşündü.

Kim, kimin cennetini, hak etti ki? Her insan, kendi yarattığını hak etti, bugüne kadar. Peki, yanıp tutuştuğu bir cennet varsa, hangimiz o cennette, kodlanıp, vardık?.. Dünyanın ekmeği, kimindir? Han insanlıksa, hangi ilim, Allah’ın tekniğinden ötede ki o kelamda, kodlanıyor?

Burada, “dünya planeti” denilen, bu yaşam sahrasında, kim insan, kim değil bunu bile bilmeyen bir insanlıkla bu çalışmayı devreye alırken netice ne olur diye bildiriler okumadık . “Sadece ölüyüz, diriliriz”, dedik

Bu can, Allah’ın tınısı duyarken, her canın bu tınıyı duymadığı düşünemedi... Her anda, her tende, bu dirilik, var diye düşündü. Ve sonra döndü baktı ki tınıyı, tohum olarak ektiğimiz, ilim sahralarında, o tını, kodlanmaya başlanmış. Ve bizler, Mikail kültünden ötedeki kelamı, kulluk ile itibarlı dirilikle dillerken, her şeyin ötesindeki ilmi de dillemeye başladık.

Ziya olmak için soru sormadan bilmek gerekir ama soru sorup da bilemeyenlerde var. Hangi biliş, o yoğunluğu anlatabilir ki? Cennetin etken ve hakim olduğunu, hologram ötesinde diri olduğunu anlatabiliyor mu ilim sahralarındakiler?

Vakit geldiğinde karanlıktaki iyiliği bilebilecekler mi ana sahralar? Kucak, kucak olduklarımız var. Yaşam sahralarında, dürümlere dillediklerimiz var. Esma olanlara, ilim öğretmek için çabalayanlar var. Yere görevli olarak inenlerin çoğu, kendi dillerini bile dilleyemiyorlar.

Vendi, İslam kapısında, insan dendi. Vendi diye dillerken diriliği, ilmin kelamıdır, o. Ama insan, ruhsuz değildi. Ruhunu Kodlayamadığından kontrol dışı kaldı. Ruhunu kodlasaydı kontrolü tamdı. Ama şuanda daha yüksek bir ilime anlamaya başlıyor, insan ve o, kendi kontrolünde, kendi yoğunluğunda, bütünün gücünü dürümlere indirmeye başlıyor.

Dağlarım, orta kapıların hepsinde insanlığımız var.. Orta; kürzi kapıların tümünün, en ortasıdır. Ne anlama gelir, bu? Kürzin, orta sahrası. O sahra, insanlığın kelamıdır. İşte o sahrada, has insanlık olgunluğu var.

Uzun zamandan beri size, bu noktayı anlatmaya çalışmıştım. Bu noktanın, son sözün söylediği nokta olduğunu, herkesin artık bilmesini bekliyorum.

Son sözün söylendiği orta; kürzün orta noktası. Buradaki orta noktada, kurtarıcı olan insanlık var... Her insanı kurtarabilecek olan, bir insanlık. İşte o insanlık, ka ha olan ve “Ha - Aha” diyebilen, “Ha - Aha” diyebilen, insanlıktır. Bu süzülen sistem sahralarındaki ilmin kodlanmış şafağıdır.
https://youtu.be/CrYbEUIIvYU

2 BÖLÜM

Bu süzülen sistem sahralarındaki ilmin kodlanmış şafağıdır…Her şey kodlarla dillenirken, size, “Ha” diyebiliyorsam, Ha Ka ha olanın, sahra olarak ilmi kelam etmesinden öte, bir kelamın mutlakiyette kodlanması için dürümlere inen, bir sahra ka ha kaynağıdır.. Buna anahtar da diyebilirsiniz. Her bilge, bu anahtarı bilir. Bu anahtarı, topraktan alır ve kontrollü olarak, kendini kodlayıp, oradan, o yoğunluktan aşıp, geçer.

“Vara, insan” diyebilirsek. Yol kodlandığında, yokluğu tohumlayabilirsin ve yoğunluğu artırıp mutlak kuran olabilirsiniz ama siz, varı, kontrol dışı sayarsanız, yolunuzu bulup, mutlak kurana varamazsınız.

Emin olun ki burada, bu yoğunlukta, yapılan her şey bütüne hizmettir. Bunun ötesinde hiçbir hizmet, tüm insanlığın kalemi olmamıştır. Bizler, bu çalışmayı, tüm insanlığın kalemi olarak yapmaktayız.

Bunun içindir ki Bu Mecliste, bütünün gücünü dürümlere çekebilen, teknik sahralar, bütün kökleriyle, kelam olup, dinlenirler…Ve dünya planetinde, göz olup, söz olup, ses olanların gücü, bütünün gücüdür.

Muhammet’in ekibi, mükafat istedi, bizden. Öz görevini yapmış, yolunu kodlamış mutlak olmuş, bir güç kaydıydı, onlar. Şuanda olgun sahraları inmeleri mümkün ve geçmekteler.

Daha ötelerde insanlık boyutlarının ilmiyle dillenenler var. Ölüyü dirilttiklerini bilerek, kök görevlerini kodladıkları için BSUİ olup, geçmek istediler ve geçişleri gerçekleştirilmektedir.

Yasalar kapsamında tohum olabilenler var. Kokuyu yükseltmek için bütüne hizmet edenler var. Hepsi gerçek çatışmaya girmek istedikleri için buradalar ve geçişleri, yaptıkça yaptığımız, o çalışmalarla, türevleriyle, görevi kodlayanlarca, gerçekleşmektedir.

Ve daha ötelerdekiler var. Hepsi gönül gücüyle geçiyorlar....Genişleyip, gerçekleşen o çalışmalarla, geri çekilişleri yapılıyor. Ve dürümlerdekiler, tümü kök görevleriyle kodlandılar ve geri çekilişleri, bütünle yapılıyor. Doğanın gücü olarak, bütüne hizmet edenlerin tümünün geçişleri var.

Miraç sahralarından, geçişler var. Yerkürenin gözü olanların, geçişleri yapılıyor. Tomar, tomar ışıklar geçiyorlar, şuanda biliş kayıtlarımızla ve gerçek çatışmalar, mutlak kuranlarıyla gerçekleşiyor.

“Kurtul dünya, kurtul” dedik. Dünya kurtuluşunu gerçekleştirmek için geri çekiliş yapıyor. Ve tüm zamanların gücü olan, bu Türkiye Çalışması mutlak kuranlarla, görev taşıyor.

Geni, genimiz olanlar, ilmi kelamımızda olanlar, yaşamı muktediriyetimizle kodlanmış olanlar, bir tek olup, bugün burada, kodlama yapıyorlar. Hepsi biziz, onların. Genler, bizim genlerimiz. İlim; bizim ilmimiz. Rahman olanın kelamı, insan kervanı... O biz, biz oyuz.

Kurandan öte mutlakiyet ve yaşam, insanlık....O gün, bugündür canlar. İnsan, insanlıktan geçiş yapıyor.…Daha ne diyeyim ki? İnsan, insanlıktan geçiş yapıyor. Gerçek işte, budur. Geçenin, gen kelamından geçişi, gen kaleminden geçişi, gen sahasından geçişi...

Gen; peki nedir, gen? Kelamdır, gen. Her bir kelam, anda, tüm sahralardaysa, her an genler geninde, kelamdır. Ve bir tek olandadır. İşte kayda giren tüm bilgiler, her ana kayıt olduğundan, her an genimizdir. Ve o gen; ilmimizden doğan, bir haliki hak teknikle, kök görevle, tüm sahralara ve Zakaran siyahlığına inmiştir.

Sevgililer, geçişler tamam. Her şey her şeyden geçiyor. Bunun bilinmesi şart. Ve her şey her şeyden genleşerek geçiyor. Genleşerek geçiyor. Genetik geçiştir, olmakta olan. Genetik geçiş. Her andan geçiş.

Ah canlarım, ah canlarım, ah, ah, ah. Her an, her an, her an ve hepimiz o an olarak, tek bir geniz. Bir tek olan!… İşte birliğimiz, bunu başarmıştır. Ve bu gen, tüm sahraların ilmidir. Ve bu genin kodu, tüm zamanların kodudur.. Bu bir insanlık kodudur, canlar… Bu bir insanlık kodudur. Ve bu kodun, her anda mevcut olması mutlaktı. Ve oldu!.

Dağım, ağır, ağır, temiz temiz zaman kapılarını açtık. Ağır, ağır, temiz, temiz. O zaman kapılarını, halik kelamla açtık.. Şimdi, o kapları aldık, baktık. Ne var, o kaplarda? İnsanlık var.

Bugün, bu yoğunlukla, insanlığı tohum olarak, o kaplara koyduk ve o kaplar, bir tekti.. Hangisi, bir tek?.. Tek, tek, bir tek.. Hepsi tek, tek, bir tek… Ve bütün çalışmalar, bir tek olanda, tek oldu. Ve her bir çalışma, bir tek olanda, tek.

Ve bu çalışma, tümü olan, o tek. Ha diyeceksiniz ki “her biri tek”. Kutsal ışığın ilminde, bu var...Her biri tek.. Ve o tek olan, bütün. Hepsi orada. Kontrol, tümümüzün kontrolüdür, canlar.

Şansınız var ki bu çalışma, görevlilerce anlaşılmaya başlandı. Bu çalışmaya, kaynak olmaya gelecek olanlar, var. Ama daha özel bir bilgidir ki hepsi, o bir tek olarak, çalışacaklar. Bu dünya planeti için büyük bir göz olma halidir. Görme halidir.. Her anı gözlemleme halidir.

Ve temizlik, hepimizin hakiki ilmiyle olacak. Çok mutluyuz, canlarım. Çok mutluyuz.. Önce görevimizi bildik. Ölüyü dirilttik. Ölüydük, dillendik, dirildik, halik olduk, hakka vardık, sessizleştik, sisteme vardık, seslendik ve yeniden sessizliği dirilttik ve dürümlendik ve ölüyü, ölüler diyarında diyarında dirilttik ve artık diri olan, her anla dirildiğinden, planetimiz, dipdiri oldu.

Çok mutluyuz. Çok. Çok mutluyuz. Çok..

https://youtu.be/h0m6mx3Edmo
SÜPER İNSANLIK REALİTESİ  GÜLDEN

 
  Bugün 42 ziyaretçi kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol