Birlik İlmi
  ATİYE GEÇİŞ - 15.ŞUBAT.1998
 

ATİYE GEÇİŞ:
15.02.1998

 

(Atiye Geçiş ve Zaman Kavramının İrdelenişi:)

Ati, gelecektir. Geleceğe geçiş ne şekilde olabiliri irdelemeden evvel zaman kavramının ne manaya geldiğini irdelemek gerek. Zaman özetle geçmiş, gelecek ve andan ibarettir diye düşündüğümüzde; bu dar şuurumuzun anlayışı değil midir!?

Zaman, lineer olarak mı düşünülmelidir yoksa, genişleyen ve genişlerken daralan bir idrak hali midir!? Yani genişleyen idrake bağlı olarak daralan zaman olarak mı anlaşılmalıdır!?

Herkes zamanın izafiliğinden söz etmektedir. Einstein’a göre, zamanın aşılması mümkün değildir. Zira kütlenin bir hız limiti vardır ve bu hız limiti aşılamaz. Zamandan zamana; boyuttan boyuta geçilemez. Eğer bir küte ışık hızına yaklaşacak olursa; büyüyecek ve boşluğa dağılacaktır.

Oysa bugün insanların zaman konusundaki çalışmaları çok farklı platformlarda sürmektedir. Amerika Bilimsel Gelişme Derneği’nin 1997 yılında Seattle Kentindeki yılık kongresine sunulan bildirilerinde, bu alanda yapılan deneyler, enine boyuna tartışılmıştır.

2 Alman Profösörün, mikro dalga sinyaller göndererek ışık hızının aşımını gerçekleştirmeleri ve Lâzer Işınlarının, ışık hızından daha hızlı yayılması, uzun uzun tartışılmıştır.

Fizikçilerin yanı sıra Beyin Uzmanları, insan beynindeki zaman kavramının sırrını çözmeye çalışırlar iken, Biyologlar da hücrelerimizdeki saat sistemini ortaya çıkarıyor ve buyük başarı elde ediyorlar.

İnsanın kromozonlarında bulunan ve ortalama ömür süresini belirleyen Genetik Saati 1997 yılında keşfediyorlar.

Dostlarım, gerek Fizik Adamları, gerek Beyin Uzmanları ve gereke Biyologlar; her biri insanı sadece kendi uzmanlık sahaları açısından ele alarak tetkike tabi tutmaktadırlar. Biz ise bugün geniş bir perspektif içinde zamanı ve atiye geçiş kavramlarını irdelemeye çalışacağız.

Bilgimizin kaynağı özümüzdür. Öz vasıtası ile açığa çıkardığımız bellek kayıtlarımız ve genetik yazılımlarımızdır.

Şunu kabul etmek gerek ki spritüalistler, birçok bilgiyi, Bilim adamları henüz keşfetmeden evvel de bilmekteydiler. Tıpkı kolonlama sisteminin bilinmesi gibi. Teknolojik ve bilimsel bazda bunun keşfedilebilmesi spiritüellerin bu bilgiyi dile getirişlerinden yaklaşık 20 yıl sonra mümkün olabilmiştir.

Bizler, burada bilimsel bir tartışmayı devreye almak istememekteyiz. Sadece spiritüel bazda bir sohbet gerçekleştirmek istemekteyiz. Hem kendimizi ve hem de bizleri kuşatan zaman ve yaşam enerjilerini irdelemektir maksadımız.

İnsan bilincinin yaşam ve zaman enerjileri karşısındaki durumunun ne olduğunu anlatmaya çalışacağız.

Bilim Adamları, kromozonlardaki Genetik Saati keşfedebilmişlerdir. Ancak vardıkları bir sonuç daha vardır ki bu da genetik yazılımların bir yaşam sürecine sığdırılamayacağıdır. Ve buna dayanarak; insanların, yaşamlar boyu devam eder süreklilikte bu yazılımlarını gerçekleştirebildikleri sonucuna rahatlıkla ulaşılmıştır.

Ayrıca insani bilinçlerin, kendilerinde mevcut yazılımlara paralel idrak kademelerindeki bilinç safahatları arasındaki bilgi alış verişleri, içinde bulundukları zaman mekan ile şimdide, geçmişte ve gelecekte mümkün olabilmektedir.

Atiden gelenler, kütlenin zaman ve evrim bilincinin ötesinde bellek kayıtlarına ve hücre kayıtlarına sahip olduklarından; her daim bu kayıtlara dalma imkanına sahiptirler ve keşifler her zaman bilinenin keşfi; buluşlar, bilinenin bulunmasıdır.

Hücrelerimiz, 64 milyar yazılımı en yüksek evrim düzeyinde tamamlar. Bu yazıların her birinin sonsuz açılım potansiyeli vardır. Her bir kot, sonsuz devrelere giriş yapma gücüne sahiptir. Her kot bizi, farklı zaman enerjilerine tabi kılar. Hücresel reaksiyon, daima önce ret; sonra kabuldür. Aşılanma, alışmadan sonra kabul devreye girer.

İdrak genişlerken, zaman daralır. Zamanın kısalması bundandır. Zamanın gittikçe kısalması, gittikçe gerçekleşen bilinç açılımının ve kütlenin kütleyi aşmasının doğal sonucudur.

Bilinçlerdeki akış, doğal dönemin devre sonu akışıdır. Ve Atiden Gelenler, kendi boyut enerjilerini, kaba maddelerinin çekim öz güçleri ile çekerek maddenin hücre şuuruna yansıtırlar iken geleceği, tatbikat sahasına çekebilektedirler.

Zaman mevhumu; düşünce, bilgi, idrak mevhumlarından bağımsız değildir. Zamandaki değişkenlik, idrakteki değişkenlikten de bağımsız değildir.

Nezire SELÇUK

 

ESKİNİN YENİYİ YENİN DE ESKİYİ VAR EDİŞİ:
(09.08.1998)

 

(Bilginin yataydan algılanıp dillendirildiği eskilerden bir bilgi.... Buyrun okuyup birlikte sorgulayalım:)

Eskinin gücü, yeniyi oluşturur. Yeni de eskiden var olup eskiyi var eder. Bu ses kaydedicilerin; eskiden, yeni var edişlerinden dolayı vardır.

Eskiden yeniyi var edenler; eskide ve yenide vardırlar. Yenide, Düzen kuranlar eskiyi yeniden yaratırlar.

Eski aşıldığında, kendinden kendini var eden, kendini aştığında, yine kendini var eder.

İstikbalde hep yeniler, eskiyi; eskiler, yeniyi var ederler. Harkes, herkeste olsa da bu böyledir.

 

Süper Realite Derneği

 

Sorgulamalar:

1- Zaman lineer midir? Küresel midir?
2- Yaradan, yaratılan mıdır?
3- Eskinin yeniden; yeninin eskiden yaradılışı neyi ifade eder?
4- YUAN (MAHREK/ KÜRESEL ZAMAN KAYITLARI); TUAN (SESSİZLİK/YARINLAR) ve KUAN (YAŞAMIN MUTLAK GÜCÜ) bileşkesinin oluşturduğu SESSİZLİĞİN SESLENİŞİ SİSTEMATİĞİ’ndeki yaratım aktivasyonu neyi ifade eder!?

Sorgulamalara katkı sunanlara şimdiden teşekkürler...

 
  Bugün 313 ziyaretçi kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol