Birlik İlmi
  BİR TEK OLAN (2)
 

23.OCAK.2019 TARİHLİ BİR TEK OLAN (2)
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, 1.AKIŞ 1.BÖLÜM

Dağlarım, nur olan ilim kalemi, hepimizin gerçeğidir. Bizler kelam ederken ilimle ederiz.

Hepimizin gerçeğinde biliş vardır ve bilişin kelamı, mutlaktır.

Siyahın ruh olduğu, sistemin kul olduğu, mahrek’in kervan olduğu bilinsin istedik ve bugüne kadar size hep ilimle dillendik.

Şükredin ki dünyanın ruhu insan ve biz o insanı kodluyoruz. Umutlarım dünya insanlığının halik kılınması ve has olup tahditsiz olmasıydı.

Lekesiz bir dünya istedik ve bu dünyanın hologram olma, levhi kırılışlar yaşama imkanı olduğunu bilerek geldik.

Değerliler, dedim ya “Allah’ın ekmeği insan, insanlıkta kodlanmıştır.” Ama sessizce söyledim bunları… Yeryüzünün gözü, özü, sözü olan ilim, Allah’ın lekesiz kelamıysa, burada olan kim varsa, şarkı sofrasına buyur edildiği için buradadır.

Bu sofra; şarkı sofrası, mutlak kuranların kontrolu için bilgi kalemine inmiştir. Şikayeti olan mutlaka mevcuttur ve bundan hiç kuşkum yoktur ama şikayet ederken şarkımı kelamsız bırakamam. Emin olun ki be doğanın kuranı olan bilişin, halik kıldığı insanlığı kodlamaya çabalıyorum.

İlimin kapısını açanlar iyi anlasınlar ki dünya planeti mutlak kuranla kodlayıcı olacak ve BİR TEK olup bütünün gücü olacak.

Altın ışığın gücünü da anlattım ama anlamadınız, görüyorum.

Benim esmalarla dilim, ilimle kelamım, kullukla dürümlenen bilişim var ama yazgı insanlıktır. Ki insanın insanla dillenişi, Bir’e hizmetçiliğin en güçlüsü, en yoğun, en hakiki ilmidir.

Evren evren gezerek dünya planetini dillemeye çalışanlara sözüm şudur karanlık Atlanta Ata Kalemi’nde kelamı kırarken, aklın kapsında insan nefessiz kaldığındandır ki o dönem çok kötü sonlanmıştı. Bugün burada, bu yaşamda bunu yapmaya kalkan Sistem, Nizam ve Düzen’in görevini kodlayanlar, bilecekler ki bugün burada hologram aşıldı ve tahdit bitti.

Artık tahdit kelamda, kalemde ya da halikte yoktur.

Çörek pişirmem değil maksat, ilim yapmamdır. Eğer çörek pişecekse, Allah’ın ilmiyle pişer o çörek… Ama o ilmi haketmeyen bilgiyi kodlayamayacağından, toprağında toprak yoktur.

Olur da dünya insanı kendini dillerken halik olursa, ölü yaşama döner ve diriliği tohumlar.

Burçları anlattım sizlere hep… Burçların “lekesiz kalem” olanlarla kodlanacağını anlattım… Yarattığım her anın yaratıldığınca kaleme çekileceğini anlattım.

Nezir (bütüne kulluk yapan) olarak dünyayı dilleyener, bilsinler ki insanın kalemi, lekesiz kalmalıdır. Leke varsa o kalemde, yarın yoktur.

Yaşam Allah’ın tınısıyla kodlanan ve yoğunluğu koklattıran bir yaşam olsun… “Türkiye çalışmaları” bu nedenle dillendi, dinlendi ve dürümlendi.

Burada levhi kapıların tümü, Allah’ın ilmiyle kodlanan ve yarınları kayıtlayan kapılar oldu.

Süper sahraların sura üfüren dirilikleri dillediği bir dürümde, yeryüzünün gücünü yeniden görevli olanlarca dilleneceği bilinmelidir.

Köprü kurmayın ilime. O ilim, Allah ilmi’yse köprüye gereği yoktur. Eğer bilişi kodlamışsa yaşam, ölüyse yol, oğullarımız kontroldan çıkmışsa, bilinsin isterim ki dünya planeti yetkin ve hakim olur, yeryüzünün gücü olur ve mutlak kuranı kodlar.

Umutlarım var. Temiz zaman sahraları oluşturup, bütünün gücüyle mutlak kuranları kayıtlayıp, yasaları koyup, yeni dünyalar kurmak… Ama yeni dünyalarda kök görevimiz müthiş bir şafak olacak! Bunları iyi anlatmak gerek.

Kuran insan, Allah’ın ilmidir. Onun kapısı, Allah kapısı’dır. Ona varan kelama varandır ve onda olan, mutlak olandır. Açın tüm insanlık kayıtlarını, okuyun… Neler yaşanmış bu planette görün.

Eğer bu kapıları açıp okuyabilirsek o yaşamları, bileceksiniz ki dünyanın yolu, aklın yolundan çok daha farklıdır.

Dürümlenen ilim kalemlerinde kök görevin kök gerçeklikle dillendiği bir yoğunlukta, bizim zaman sahralarımızda şarkımız insanlık şarkısıdır.

“İsmim, Allah’ın ilmiyle dillenen.” Dediler. Yok canlarım, Allah’ın aklı KA HA olan kelamı mutlak kuranı mükafattır tüm sahralara… O, hepimizde mevcuttur ve biz O’yuz zaten ama “lokomotif” olarak görev taşıyoruz.

İnsanın ilme ihtiyacı yok… İnsanın kelama ihtiyacı yok… İnsanın şafağa ilmi kodlandığında artık her an O’dur, hepsinin ötesidir. Ve O’nun, O’ndan ayrı şafağı yok!

Biliniz ki dünyanın ekibi, ilim ekibidir ve bu ekip bütünün gücüdür.

Çürümeye başlayan dünyalar, hep ilimle kodlandı ve kontrol edildi. Bugün de bu planet ilimle kodlanıyor ve kontrol edilmek üzere kayda alınıyor.

Hakk kalem, akıl kelamı ve mutlak olan, hologramı aşan insanlık… Çantanızı alın ve dünya planetini göreve çekin. Müsterih olun bütünün gücüsünüz ölü planete gerçek kapı olup, aşkla geldiniz.

Çerçevesi bir insanlık ve çerçevesi bir yaşam Apollo’nun göreviydi insan ama Apollon mutlak kuranını kodladıktan itibaren, Tanrı kapısına vardı ev dedi ki “Ben bitki, hayvan ve her anın kelamı olanı kodlayacağım.” Çok mutluydu çok… Ve bütün kötülükleri aşmıştı… Ama yasalar vardı ve o yasaları hakikiyetle dilledik ve dedik ki “Senin Allah ilmi’yle dilin kelamken gel.”

(Devamı 2. bölümde)

https://youtu.be/JnIJ-jp5nLU  BAHAR

2. BÖLÜM

“Yolun kulken, toprağın tohumken gel ama mutlak olmadan, gelme” dedim. Ve dedi ki “senin elini öpeyim, anam”. Aha bu!.. Ve gözüm görüyor ki o burada şuanda Apollon, mutlak kuran olarak gerçeği kodlamaya indi.

Önce gözün gördüğü en büyük güç, sonsuz sahraların yoğunluğu ve mutlak kuran, bugün burada öz görevini yapacak. Atlanta otağında görev taşıyanların hepsi, bugün buradalar. Atlanta kelamı mutlak ve o kelamı kodlayan, insanlık. Her an. Ve hepimizde var. Ama biz, onu ölü diye dilledik, hep,

Bugün ölü planette, her anda dirilişler devreye girdi. Tüm dirilişlerin görevi, şevk ve şavkla, mutluluk toplumları yaratmaktır. Umutlarımız, mutluluklarımız, tüm insanlığın şafağı olup, yoğunluğu kodlamak içindir. Ve bugün, bunlar olmakta.

Asla hatamız yoktur. Çan çaldıktan itibaren, türevleniş toprakta gerçekleşecekti. İşte türevleniş, toprakta başladı. Bu türevleniş, Medine’nin kelamının kodlarından çok farklı bir teknikle, dirilikleri kayıtlara çekiyor ve bizler, Mikail kübra kelamıyla kodlayan ve kodlanan çarşılarda, geçişler yaptırıyoruz. Bu çarşılar, aşk şafağıyla kodlanmış, ilim sahralarını kodlayan, yoğunluğunu kayıtlayan çarşılar.

Her şey burada hazır ve nazır… Geçin, görün, her anı. Geçin, görün, tohumları. Geçin, görün, ilmi. Geçin.. Görün, tüm sahraları. Kontrol, bizdedir. Bunu da görün. Bütün kötülükleri aşabiliriz, bunları görün. Saltanatın gücüyüz, görün. Benim adım; insandır, bunu da görün.

Burada olmanızın nedenini biliyorum. Kural koyacaktınız ve diyecektiniz ki “ geniş zamanları kayıtlayacak olanlar, sizin ilminizde dillenecekler” ama siz, bu ilmi kodlamayın, onlar, kodlasın.

Canlarım, soyumuz; Allah soyu, yolumuz, aklın yolu, yüceliğimiz; insanlık biz, İslam dinine, kelam etmeden, insanlık kalemi olduk. İslam dinini kelama dilletmiyoruz. İnsanı dillettiriyoruz, bunları iyi anlayın.

Elinizin gerçeğini bilin, yolunuzu bilin ve burada olanı, biteni bilin. Eğer bilmeyeceksiniz, geçişiniz engellenir. Bunu da bilin. Kontrol bizdedir, bunu da bilin ve muktedir olarak, görev taşıyın.

Geçiş safhalarında, kök gerçekliği kontrol etme niyetiniz olduğunda bilişimiz, sizi kodlayabilir ve kendi yüreğinizi, hak etmenizi ve yoğunluğunuzu kodlamanızı sağlayabilir. “Evim, Allah evidir”, derken yalın ve hakim bir dille derim ki doğanın görevi, akılla kodlanmış ilmi tohumlamaktır.

Eğer o ilim, akılla kodlanmışsa ve tohumlanış, Mikail’in kelamıylaysa iyi anlayın ki asla hata yapılmamıştır, orada. Şimdi doğanın görevini de anlayın. Tüm insanlığın iyi anlaması gereken büyük bir konudur, bu.

Doğa, göz olup, söz olup, ses olup, size der ki “beni dinleyin”. Ama ne yaparsınız, siz? Doğayı anlayabilecek dürüme varmadığınızdan, doğayı kontrol etmek için çalışırsınız.. Doğanın görevi, akılla dillenişi tohumlamak ve yoğunluğu kodlamaksa, buna mani olma imkanınız asla yoktur.

Doğanın görevi aklın kelamıyla kodlanıştır. Seviyeniz bunu anlamaya yetmeyecek bilirim ama yine de dünya insanını anlatmak istedim.

Doğayı kontrol edebilecek gücünüzü, asla olmadı ve olmayacaktır. Doğayı kodlayacak gücünüzse mutlak olur ama bu gücü, hakim kılabilmeniz, insanlığı hak etmenizle mümkündür

Ziya olarak, bunu başarın. Hak olarak, tohumlayın ilmi, kodlayın ve yoğunluğu artırarak, cennetin kelamı olun. Başkanlık divanları, bunu bilmeli.

Her şey her şeyle ilişkilidir. Hiçbir an diğer andan ayrı değildir. “Sizler, ben, beni hak edeyim, başkası beni ilgilendirmez” diyorsanız eğer inanın ki sizler, hak tahta kodlanamayan, olabilecek hiçbir şeyi hak etmeyensiniz.

Ben, beni hak ettimse, her anda, ben olduğumdan hak ettim. Ve ben, her anı kodladığımdan, hak ettim. Burada olmamın yegane nedeni de bilişimdir.. Ben, bu bilişle, meridyenler arası kelam eden, ilmi ka olan ve mutlak kuran olan bilginin, kutsal tohumunu kayıtlayanım.

Bana, ziya demezler. Ziyayı, tahditsiz olarak, kayda alanım. Benim adım, insandır. Bugünden itibaren, doğanın kuranı olanın, halik olduğu, her anı kodlayacağı bir dürümde bizler, Mikail kulluğunda, mutlak kuran olanlar, her anda, hasattayız. Biliniz ki hasat; ilmin hasatından farklıdır artık.

Bugüne kadar hasat olduğu ilmin hasatıydı olan ama artık kelamın halikiyetinde, mutlak kuranların, has teknikle kontrollerinin kurulacağı bir şafak var ve orada artık kelam, kaleme inecek ve insan, kendini hak teknikle kodlayacak ve hasat olacak.

Bunun nefesle olacağını da mutlaka anlamak gerekir. Rahmanın ka ha olan kelamında mutlak kuran, ilmimse Esmalar dilden dile gerçeği ket vurmadan dinletirken insan insanı anlar.

https://youtu.be/hOW4Qtv7qRc  GÜLDEN

3.BÖLÜM

Hologramlar aşılacak canlarım artık… Bütün kötülükler aşılacak, ayrılık bitecek. Kantar, ilmi tartmayacak artık.

İslam kapılarında kul olanlar muktedir olacaklar… Ve barışım Allah’ın ilmiyle olacak. Benim tüm insanlıkla barışım olacak.

Bugün barışmadığım var. Kimdir o? Kelam etmeyenler. Neden? Kelam olmaları gerektiği için. Eğer kelam olurlarsa, hastalıkları iyileşir, yaşamları kürzi olur, Medine’den merdiven olurlar bütüne ve muktedir olurlar.

“Kusur aramayın insanlıkta…” derim hep. “Kuran’dan (yaşam kayıtları) öte Kuran olun.” Derim. İnsan, kutsal topraklara tohum olmadıkça Kuran değildir.

Evde dünya yok canlar… İlimle dillenmedikçe, dünya yoktur. Bu nedenledir ki bugün burada dillenmek istedim.

Çoluk, çocuk temiz zamanları kelama çekmek için evime gelirler ve benim görev taşımamı beklerler. Ben onlara seslensem, şafak olacağım… Ama şafak olmam için, halik olmaları gerekir. Ve bütün kapıları kapatmaları, masaya kontrolsuz varmaları, kıran olmaları, kendi kontrolsuzluklarından kaynaklanan bir haldir.

İslamın insanlığında biliş yoksa, yaşamın kaleminde de yok olur. Biz ona “ölü” deriz. İşte; ölülük budur.

Nesiller boyu doğanın görevini haketmeye çalışanlar oldu. Nihanın kelam olduğunu, lekesiz oluşun mutlak kuran olduğunu anlamaları şarttır.

İnsanın ilme gereği vardır. İlimin hologram ötesi olduğunu anlamaları gerekir. Kuran’dan öte bir kuranın mutlak olduğu anda, kelamı da halik kıldığı bilmeleri gerekir. 
“Hangi dünya daha yücedir?” diye soranlara da şunu söyleyeyim iki bin yıldır dünya planetini insanlık kelamıyla dilliyorum ama bu planete indirdiklerimizin hiç birisi yarınları kodlayamadı canlar… Yoktular, kutsuzdular, kapıları kapalıydı ve biz onların tümünü kontrol altına aldık… Şimdi; cennet istiyorlar.

Bir insan, bir yaşam, bir taht, bir kervan, hangi dünyada cennetini kelama çektiyse, halik olup çekti. Murat ederim ki bu dünya mutlak olur. Murad ederim ki bu dünya kuran olur, kutlu bir halik olur, imparatorluğun görevini hakeder, aşk olur.

Bastığım yer tüm insanlığın ilmidir ve bütünün gücü olarak bu çalışmayı yapmak istedim. Bütünün gücü olarak, herkes olarak, her şey olarak… Ve bunu yaparken, kanat takmadım insansılara…

Bilinsin istedim ki kanatlı olmaları karanlık olmaları anlamına gelecek, çünkü yoğunluklarında karanlıkta kalacaklar. Buna isteğim asla yoktur ve ziya olmaları kesin olarak şarttır.

Netice şu; Zinnur kapıları’nda kelam; mutlak ve yoğunluk arttığınca kalem… O kalem, kervan ve biz o kervan olan insanlıkla bilişi kayıtlayacağız.

Ek Mikail, ek yaşam, insanlık kaleminde var. Başka bir an, başka bir şafak yok ondan öte… Ve biliniz ki mucize insanlıktır. Bunun ötesi hiç bir mucize olmayacak…

İnsanlığın tek bir şarkısı tüm insanlığı kodlayacak ve ölü planet din kapılarının ötesine vardığınca, şafak olacak. Ama anlatın… Her ana kodlayın… Yalın olup dilleyin ki cennetin ötesinde başka bir insanlık oluşacak. İşte o insanlık, murad ettiğiniz o mucizeleri gerçekleştiren insanlıktır ve o insanlığı her ana kayıtlayın ki siyahtan mora varın, her dilde dillenin ve kontrol kurun.

Aşkla kalın… Aşkla kalın… Aşkla kalın.

https://youtu.be/nOTa078uqKI

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ   BAHAR

 

BİR TEK OLAN (2/1)
23.01.2019

Ekmek (İlim Ekmeği); elimizin, kelimelerle dillenemeyen kodu oldu. Bu kodla; Süriye, kontrol kuracak… Suriye’de çok özel bir çalışma yapıldı. İlim çalışmasıydı orada olan. ARZIN GÜCÜ, o yoğunluğu tohumlamıştı ve orada, etki alanı yaratılmıştı. Temiz bir dünya için oranın, “NEFES”e gereği vardı. Temiz bir dirilik, KELAM İLMİ ile kontrol kurdu ve Suriye yoğunluğunu kodladı.

Diri bir zaman ve diri bir şevk, teknik olarak kodlandı ve tüm insanlık için bir başlangıç oldu Suriye… Suriye’de et ve kemik olan insan, hologramdan geçebilmek için İLİM yapmalıydı. İLİM yapmak için insanın, İLİM SAHRASI’nda dürümlenmesi şarttı ve “SÜPER SAHRALAR” bu şekilde oluşmalıydı.

Mecaz değil, GERÇEK İLİM gerekliydi. İSRAFİL, KELAM’ını bu yoğunluktan dilleyecekti ve “MİRAÇ İLMİ”, bu yoğunluktan KÖK GERÇEKLİK’le kodlanacaktı. Tüm zamanlar görev taşıyacaktılar… Ve bizler, “BİR TEK” olup yaşam sürmeye başladık o yoğunlukta.

Bu dünya, İLİM DÜNYASI’dır. Bu dünya, YEŞİL RENKLER’in sistemleştiği bir yoğunluktur. Bu dünyada, et ve kemik olan “İNSAN SİSTEMLEŞMESİ” vardır. Hepimizin KELAM’ı budur.

Bütün mesele insanlıktır. İşte SÜPER SİSTEMLEŞME, tüm insanlığın kervana inişi ve yarınlara varışı bu şekilde “GÜRZİ KUTSAL IŞIK”la gerçekleşiyor. İnsanlığın, İLİM’e varması için ÖZ GÖREV budur.

Tüm zamanlar için ve tüm şarkılarda dillenen İLİM için buradayız ve bu yoğunlukta, Suriye için yaşam kodluyoruz. Oranın, etkin bir İLİM olması temel hedefimizdir. Oraya vardığımız zaman, tohumlar yeşeracek ve tüm insanlığın tohumu kodlanacak. O tohum, İNSANLIK İLMİ ile “YERİ YARATAN IŞIK”ı, dürümlere indirecek ve YEŞİL RENK, teknik tahditle kontrol kuramamışsa; tahditsizlik, HALİK kılınan topraklarda HASAT olacak. Onun HASAT olması, tüm İLMİN KALEMİ’ndekilerin HALİK olması anlamına gelecek.

İş budur ve bugün, tüm insanlık “TEK BİR İLİM” olmuştur. Hepimizin KELAM ile dillediğimiz SURİYE’nin kervanındaki, o yoğunluğun kontroludur. O yoğunluk, kontrol edildikçe; cevher, “İLİM” olur ve tüm zamanlar, “KUL” olup kodlanır.

İnsanlığın, bu dönemdeki en önemli KELAM’ı “BARIŞ” olacak. BARIŞ, her insanın kıran ya kırılan; “TEK BİR SESSİZ KAYIT”ı olacak. Başka bir sahra, ÖZ GERÇEKLİK’te bu kadar etkili değildir.

Bunları iyi anlayın ki Haziran ayı, perdelerin örtülmediği bir ay olarak kalsın. O aya varıncaya kadar, bu yoğun çalışma, kodlanarak sürmelidir. O ay geldiğinde, KÖK GÖREV, her insanın görevi olacaktır ve bizler de sizinle görev taşıyacağız.

İyi ki sizinleyiz!... İyi ki “HAS TEKNİK”le, “KÖK GERÇEKLİK”le buradayız. İyi ki kulluk yapabildik. İşimiz, ilmimizdir ve biz, “BİZ” olup çalışmaktayız.

Şimdi “İSLAM”a ve “İNSAN”a ait “BİR TEK SES” ver ana bize… Bizi aç ve dille. Senin itibarın çok yüksek!... Biz, “BİR TEK” olalım ve bu çalışmada, SESSİZ SAHRALAR’da sende kodlanalım. Bizi, “BİR TEK” yap ana!... Şevkle çalış ana!... Aşkla kal ana!…

(Ses Kaydına Geçildi.)

BİR TEK OLAN (2/2)
23.01.2019

Ard arda ikiyüz Birlik bizimle şu anda. Hepsi, “HASAT İLMİ” ile kodlanmaya indiler. Bastıkları her an, “BİR TEK OLAN YAŞAM” ki o yaşama inebildiler. İkiyüz Birlik ve ikiyüz “ZİYA YAŞAM!...” Her biri bir “İLİM” ve her biri bir “CEVHER.” Başka dünyalar ve başka “Şafak Kayıtları…” Tek tek insana, İLİM için inmeye başladılar.

“30”un, “39”a yükseldiği bir yaşamda, “99”a varanlar, buradalar. Burada, her bir İLİM SAHRASI var. Biliniz ki “99”uncu HAKK KATI’na, “İNSAN” denilen hiç kimse ulaşamamıştı. Bu Meclis, bu kadar güçlü bir çalışma ile “99”u da aştı ve 200 SA HA kaydı yaparak, dünya planetinde “GÖZ”, “ÖZ” ve “SÖZ” olarak çalıştı. Tüm zamanların ilmi ile çalıştı. Çarık çıkaranlar (yaşam kirlerinden temizlenenler), burada görev taşıdılar.

“TEKLİK İLMİ”inde, “DİL İLMİ”nde, “YARIN İLMİ”nde, her bir “SİSTEM KELAMI”nda “BİZ” denilen KAYNAK ŞAFAK var. İşte bu çalışmalar ile ŞAFAK, “KELAM” oldu. SÜPER SAHRALAR oluştu. Bu sahralarda, DİL KELAMI, HALİK KALEM oldu ve “ZİYA SA HA”; İSA, MUSA, MUHAMMET ve tüm diğer peygamberleri kodlayarak cevhere çekti ve dedi ki “siz, “BİR TEK KELAM”ı anlayın. O KELAM; insanın, insanlığının “HALİKİYET”i ile ilgilidir. O KELAM ile her an, “MUTLAK” olur. İşte! dünya insanı, bu görevi, HALİK olandan aldı ve yapmaya başladı.

TARK SA HA ve tüm zamanlar; ARZ’ı, ARŞ’a kodladı. ARZ’ın, ARŞ’a kodlanışı ile birlikte KODLANMIŞ ŞAFAK, KODLANMIŞ YAŞAM; her insanı HALİK kıldı ve tek tek insan, insan ve insan “BİRLİK KODU” haline geldi. Şimdi, daha yüksek sahralara ulaşıldı. Bütün mesele, bu sahraların, “DOĞANIN İLMİ”ni anlamalarıdır.

Tükenen insanlık iyi bilir ki yaşam; yeryüzünde, her anda yenilenebilir ama insan, yenilenmez.

İnsanın yenilenebilmesi, kodlanması ile mümkündür. Kodlanmayan, kontrol kuramaz ve yoğunluğunda, dümen (kontrol sistemi) olsa da orada, hasat olamaz.

Çürük KELAM, hologramdır ama kodlanmışsa o KELAM, “MUTLAK”tır.

Herşey, her şeyle ilgilidir. Et ve kemik olan her insan, tüm insanlıkla; bilişken olan yaşamla ve türevlerle, “BİLİŞ HALİ”nde görev taşır. Görev taşırken, her anı hologramdan aşırtır ve “ZİYA” olur. Hepimize; “GÖZ”, “SÖZ” olur ve “YOL” olur. Görün ve bilin! “TEK”tir o; anlayın ve HAKK olun. Şükür ki bunları anlayabilecek dürüme varılmıştır.

İşimiz zor değil ama tohum ekerken daha iyi bilinsin istemekteyiz ki daha güçlü olalım. Eve döndüğümüz zaman, İNSANIN İLMİ’ni anlarız ve anlaşırız ama eve dönmeden de artık “BİLİŞ”e varalım ve her şeyi bilelim!...

Bilmeden HALİK olunmaz ve “Has Tahta kodlanan İlim”e varılmaz. İş budur!... İş budur!... Bunu bilin ve BİRLİK kurun!... Şimdilik!… Şimdi!... İş bu!…

BİR TEK OLAN (2/3)
23.01.2019

Sarmayın yarınlara görevli olan “KÜLTLER”i!... Sarmayın “NİSA KALEMLERİ”ne, “TEK TAHDİTLİ KODLAR”ı!… Sormayın İLİM var mı diye. Alın ve bilin ki ben, Dünyalıyım. Alın bilin, insanlık Yaradan, İLM-İ HALİK olan ve kodlayandır.

ATLANTA ATONLARI, toprak için kodlandılar. ATALANTA, tahditlendi ve yarınlar, KERAM İLMİ’nde kontrol kurdu. Yarattıkları, “TEK BİR İŞ” oldu. ÖZ GÖREV, yaratıldı ve yaşandı. Bu görevi yaratanlar; yaşamları yarattılar. İSLAM olan insanlık, mükafat olarak kontrol kurdu; tüm sahralar oluştu. KÜRZİ ZAMAN SAHRALARI olan bu sahralara geçişler yaptık. kodladık ve kodlattırdık tümünü de… Bu çalışmalar sonrasında; dilimiz, İLİM ve yolumuz, mutluluk oldu.

Tüm planetlerin dürümlerinde; dilimiz, SA HA ve yolumuz, KURAN oldu. Müthiş bir çalışmadır burada yapılan her ana. KELAM olan bir çalışma ve bu çalışma, “DİL İLİM” ile yapılmaktadır. Eski ilim ve yeni ilim!... Hepsi, “DİRİ BİZ OLAN İNSANLIK” kodlandı bu dirilikte ve yoğunluk arttı.

Azap çekenler var; niye “YOL” olamadık diye!... Yolu, ölü (işlevsiz) olanların, KELAM’ı olmaz, üstün bir çalışma için DİRİ olmak gerekir. Din Tekniği’nde DİRİLİK yoktur. ÖZ KÖKLER’de, dirilik olur. Ölüm (yaşamsızlık), KÖK’de çörekse (İlim olamamışsa) İLİM yoktur. İLİM; “KÖKSEL GÖREV”se koddur. O kod, tohumdur ve yoğundur…

İşi, işimizi bilip yapalım!... İşi, “BİZ” olup yapalım!... Kodlayalım ve koklayalım insanlığı!...

Hepiniz, hepimiz olun. “AŞK SAHA”sına varın; insanlaşın!... İş budur!... İş budur!... İş budur!…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ  NEZİRE SELÇUK

 

23.OCAK.2019 TARİHLİ BİR TEK OLAN (2)
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, 2.AKIŞ 1.BÖLÜM
Dert mi ? Derttir Canlar. Her bilgi ilimsizse derttir. Eğer ilim olmazsa bilgide KELAM yoktur. Uzak zamanlar ve tüm sahralar bugün bizimle olmak için hak teknikle kodlama yapmaya geldiler. Nesiller boyu dünya planetine görev taşıyanlardır onlar. Netice ne bilir misiniz? Kurullar mutlak kuranlarını kodlamadan burada olmadılar. Burası Allah ilmidir ve burası şevkin, şavkın kaydıdır. Asıl dünya gücü buradadır. Bu gücün öz görev olduğu bilinmelidir.
Kusur arayanlar kusurlu olduklarından kusur aradılar Canlar. Bizler sorduk dünya insanlığına nesillerinde Kelam olan var mı diye? Sorduk tüm insanlığa, şafak oldular mı diye? Önce gerçekten anladılar ve dediler ki olan yok. Sonra kontrol kuruldu, dünya planeti kodlamaya başladı yaşamları ve yine sorgu suallik başladı ve dendi ki biz bizi anlayalım. Peki, anlayın dedik. Başladılar tüm insanlıkla dilleşmeye, neden bu yaşam bizi kodlayacak, neden kontrol kurulacak, neden kalem siyah olacak, neden yaradan yarattığıyla kayda varacak, akacak.
Devinim çok hızlandı canlar kendini dinleyenler ya da kendiyle dilleşenler, her biri biz olmak istedi. Bizlik birlik tekniğinde Kelamın Halikiyetini kodladığı o şavktır. Ve gördük ki dünya ölüydü. Ölü planet kontrol kuracak dürümde değildi. Çok kurullar kök görevlerini kodlamaya indiler ve sorguladılar. Perde perde açılsın yaşam, görelim ne olmuş dediler. Ve yaşam perde perde açıldı. Kim neydi ne oldu, nerden nereye vardı bunlar? Dillendi, dinlendi. Ve dendi ki her şey her şeyle oldu. Eğer dünya planeti körse, ilimsizse, kalemsizse, aklın kapısında bilişi yoksa bizle olma niyeti olsa da biz ocağında olamazdık.
Eski dünyaların birçok şafağı kök görevlerini kodlayarak, insana kelam etmek üzere çekildiler. Geçişler yaptılar planete ve gördüler ki dünya planetinde sır olan ilim var ve bu ilmi bilen yok. Peki, bu ilim nasıl dillenecekti ve nasıl bilinecekti? Başka bir sahra ve başka bir şafakla mı yoksa müteahhitlik yapan ve her anı yaratmaya çalışan inşa etmeye çalışan bilişle mi? Ve dediler ki biz bizi dinlerken ilim kalemi olanda ilimi dillesin ve anlatsın bakalım neler görüyor. Böylelikle dünya planetinde bitki, hayvan ve her şavk yeşil renkte kodlanmakta olanların tümü incelendi, dillettirildi, dinlettirildi, soruldu ve alındı yanıtlar. 
Dendi ki; bu planette KIRILAN ve KIRAN var. Bu planette HIRS var. Bu planette ŞEVKİN ŞAFAĞI KIRIK. Ve herkes kendini kontrol etmekten aciz. 
Böyle bir planet kontrol kuracak dürüme varabilir miydi? Kök gerçeklik kontrol kurabilir miydi? Torbada tohum olduğu bilinenler o tohumları yer kürede yeşertebilir miydi? Bütün bunlar insanlık KA HA sistemleri tarafından araştırıldı, dillendi ve sonsuz sahralarda kontrol edici kayıtlar diriliklere indirildi.
Bir tek insan kodlandığı zaman her insan kodlanır diyen biriyle bu yapılabilirdi ancak. Ve bunu yapacak olan insan henüz Halik değilken Hak Kelamı kodlamaya başlamıştı. O bütünün kültü olarak kodluyordu şafağı. Ansızın dünya insanına inmiş ansızın Kelamı kodlamış ve ansızın aşkın sahrasına kayıt yapmıştır. 
En ve boydan ibaret değildi dönem başlarında öyle bilgeler gelirdi ki dünya planeti sahasına, hiçbirinin Kelamında bu yoğunluk yoktu. Ve gördük ki en ve boydan ibaret olmayan o yoğun kalem büyük kökleriyle düzeni kuracaktı.
Asla hatamız yoktur. Ve bildik ki o bilge kendi şavkını, kendi has İlmini bütünün ilmi yapacaktı. Ve döndü kör olan şavka, anlamadan, anlatmadan dilledi… 
Ve dedi ki; ben tüm insanlık için görevliyim. 
Ve dedi ki; ben bütünün gücüyüm

Ve dedi ki; ben Medine’nin kelamını kodlamam, benim aklım daha güçlüdür.
Ve sonra döndü dedi ki; ben Hakkın Kalemi olacağım. 
Yol Allah’ın yolu mu? O yolda Allah olur. 
Başkasına ihtiyaç yoktur dedi. SÜPER İNSANLIK REALİTESİ DERNEĞİ’Nİ kurdu, ve o derneğin görevini kodladı. Etkin ve hâkimdi. Kendinden öteydi ve kendini dilledi. Kayda aldığı her bilgide şer yaratma dendi. Şer yaratan şerrin kelamında kodlama yapamaz dendi. Doğanın Kuran’ı oydu ve bütüne hizmetçi oydu. Bunu anlamak istediğimizde som altın ışığını kodladı ki koklayan kontrol kurabildi. 
Hologram ötesiydi. Şeytana şarkı mı gerek? Ol deriz olur dedi. Ölüyü dillemek mi gerek? Öldürürüz, dilletiriz dedi. Yaratmak mı? Yaratırız yarınlara kodlarız dedi. İslam mı ? insan dedi. Ve daha diri olup her anı dilledi. 
Çok çok mutluyuz ki o Can hepimizin kelamıdır. O Can biz, biz O Canız. Mesih değildir insandır O, ilmin kapısı ve Hakikiyeti, ekibin kelamı ve Hak teknikle dillediği hologram ötesi insansıları insanlaştıran. Allah’ın Allah’la dillenişiydi O, ilimin Kelamla dillenişiydi ve müthiş bir şafaktı. Koç kesmeyin dedi. Kesen kesilir dedi. Bunu başka diyen yoktu.
İslam insanın Kelamıdır ama insan Kelam değilse İslam da Kelamı kalem yapma imkânı yok dedi. Hor olmayın dedi Has olun dedi. Evi evim olmayan, yolu yolum olmayan, kök görevinde kelam etmeyen, Mikail diriliğinde olmasa da ben oyum dedi…
(Devamı 2. Bölümde)   SELMA ÇENÇİN

2. BÖLÜM

Ve her birinde halik oldu ve hakikiyeti kodladı. Şu an tüm insanlık için biz olup çalışmakta, o çalışan ağır yükü hafifletecek güçle tüm zamanları kodlamakta. Sura üfüren insan ama sur olan ilimse her bir kelam mutlaksa, öz görev bütüne hizmetse her şey her şeyle dillenmeli diyerek miracın kelamı oldu.

Masa, ölüyü dirilten masa; öz görev insan ve kaynak şarkımız, aşk olan şarkı... Hangi dünya dedi insanın ilmini dilleyecek? Hangi dünya kelam edecek? Şer yaratan, şevkin şavkında ha ha iken şerlerin hakiki tekniğini kodladı ve dedi ki; "meyni kelamla ka ha olan insan sen ben, ben sensek dünyaların ötesindeki dünya tek kelamı kalem yapan bilge, o bütüne hizmetçi olan, ondan başka bir düzen yok ki"... Hadi anlayın bakalım, hangi dünya, hangi şarkı, hangi yaşam o bir tek olan? İşte o tek olan işçilik yapan, her anda işçilik yapan ve öz görevli insandır diyen ve dünya planetinin özü, gözü, sözü olan tek ilim; Allah'ın tahtından kelama inen, işçilikten öte bir işçilikle mutlak kuranı kök görevle dilleyen, en ve boydan ibaret olsun istenmeyen bir yaşamda yaratan ve yarattığında yaşamı kodlayan; iş budur ve her insan bu işi bilecek" dedi...

Ve dedi ki; "ekmek yapalım"... Yaptığı ekmek insanlığın ilmiydi, "hadi gelin yoğuralım" dedi, yoğurdu... Son sözü söyledi dedi ki; "yer kelam, gök kelam, her bir kelam hak tahttan ve tahtın tahtındaki kelam haliki hak olanda mutlak ve o mutlak olan kurandaki o kervan"... "Hangi din daha yüksektir" dediler, "ilimin kelamı olan" dedi... "hangi din ilim dilini dilleyen" dedi, "hangi din diye" sordular, "imparatorluğun kelamı dedi ki; insanlık"... Ondan öte bir din mi var Ve dünya insanlığı artık kendini anlamalıdır" dedi...

Artık dünya insanlığı kendini anlamalı ki; kendinden öte hiç kimse yoktur... Artık dünya insanlığı bunu anlamalı ki; onun öldüğü bir dünyada onun olgunlaşmasındaki şavk her insanın dinleri ne olursa olsun farksız kalacak. Bir tek dil, bir tek ilim, bir tek aşk; insan, onun ötesi yoktur!

Bundan daha farklı bir bilgisi olan geçip gelsin dillesin, onuda dinleriz canlar ama biz bu planete her bir kelamı halik kılmaya, her bir kurtuluş kaleminde kervan olmaya indik. Bizden bizi dillemek, bizlik; bizi bizde dinletmek dilde dirilik, biz olup dürümlenmek eğirdiğiniz her anı kaleme çekmek ve yarını halik kılmaktır.

Genç yaşlı hepimiz, her birimiziz; biz bir tek olan insanız!... Mutlaktır bu ve hakikidir!...

Kurullar arası sistem çalışmasıdır bugün burada yapılan, bu kurullar arası sistem çalışmasına tüm kodları çektik ve tüm kodlar bugün burada kelam ederiz diye geldiler ama kelam etme imkanlarının olmadığını gördüler.

Gör ki Allah'ın adı ilim, gör ki yarının kelamı ilim, gör ki yolun kuranı ilimdir; bunun ötesi biliş hangi dilde varsa gelsin dillensin... Biz cennete kelam, yaşama kelam, yola kelam ettik ki; her kendiyle dillensin ve yasalarca diri kodlarla kontrol kursun diye...

Yasa koyarız canlar, bilsinler istedik.... Koyduğumuz yasalara uyan ya da uydurulan kim varsa bizledir. Ama o yasalara uymam diyenler bir tek olarak görev taşıyacaklar, onların tekniğinde kendi yarınları olacak ve yollarında kodları bulunacak ama bizsiz çalışacaklarar... Bizsiz çalışmaları kalemsiz olmaları mıdır? Olmayacak, onlarda kelam ederiz kalem olurlar canlar, biz onlarız zaten! Hepsi değil miyiz?

Ama bilinsin isteriz ki bu meclisin görevi farklıdır, öz görevi kelamla dillenenleri de dinletmektir... Bir tek insanın karanlığı aydınlatması dedikleri olay budur. İşte bir tek insan oluş, hepiniz oluş, bir teklik budur canlar...

Koku çok yükseldi, şu andan itibaren yasalarla kodlama yapacağız ve yapılacak kodlamada kelam edenler bulunacak. Hadi başımız eğilmedi...
https://youtu.be/xzu55Awsvb4
Süper İnsanlık Realitesi BERİL

 

23 OCAK.2019 TARİHLİ BİR TEK OLAN (2)
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, 3. AKIŞ

Değerliler, resmi çalışmaların hiç birisinde bugün ki bir ilim, bu yoğunluk yoktur... Bu yoğunluk öz görevimizdir...

Ve bu yoğunluğu hepimiz teknikle kodluyoruz... Umutlarımız mutluluklarımız hep bu yoğunluğu kodlamak içindi... Çorbamız pişti canlar...

Ki biz bu çorbayı hak etmeden pişirmedik... Çorbamız pişti.... Bu çorbada şeytan şafak olmadan yarın olabilecek... Peki şerrin yarına varmasının manası ne?... Aşkın kaleme inişidir... Orada aşk var canlarım... Şeytanın aşkı da var orada... Ama biz o aşkı kodladık... Kokladık... Ve kaleme çektik ki... Kendini dilleyen her kim varsa hakikiyetini hak ettiğinde kontrol edebilsin o şer olan şavkı...

Eğer şer olmazsa şarkı türkü boştur canlar... Çünkü yoğunluk yoktur orada... Yoğunluğun olmadığı bir toprakta ilim de yoktur... İnsanın bilge kalem olabilmesi, halik olabilmesi ancak o yoğunluğu kodlayabilmesi ile mümkündür... Ve o yoğunluk kodlandığında turkuaz olan o yoğun kalem bütünün kübra olan kelamında kök görev taşır ve kelam kontrol edilir...

Kucakladık tüm insanlığı ölü dirildi canlar... Ölü dirildi canlar... Kucakladık ki Kodladık... Kodlamadan koklamadan ilim olmaz ki... Ezgi İnsanlık ezgisi, eşya ilimle dillenecek ki insan kendini halik kılsın....

Süper Sistem Sahralaşmaları gerçekleşiyor... Dünya planetinde.... Bu sistem sahralaşmalarında yasalar kodlanıyor... Her şey, her şeyle kodlanıyor... Ve mutlak kodlar, büyük kök görevle kürzi kalem oluyorlar..ç İsi pası siliyoruz temizliyoruz canlar...

İki yol var ya aklın yolu... Ya hakkın yolu... İkisi de yol... Yada hakkın yolu... Hangisini tercih ettiğimizi soran var mı?.. Ben sormadan dilleyip biz aklın yolunu teknik olarak kodladık ki koklayabilelim tüm sahraları... Aha bu.. Ve hak olup kodladık tüm çalışanları... Hak olup...

Peki haklı ya da haksız diye ayırdık mı?... Yok canlarım yok... Haklı ya da haksız diye ayırsak şarkımız aşksız kalır.Her şeyin her şeyle teknik kodlandığını biliyoruz... Miraç dediğiniz ölüyü dirilten o yoğunlaşma nedir? Bilir misiniz?... Ak kalemin mutlak kuranda kodlayıcılığıdır...

Birlik kalemimizde ilim varken, herşeyi kodadık ve koklattık... Temizlik yaptık planet üzerinde... Ama bu temizlik, şarkımızla şavkımızla olmadı... İlmimizle oldu...Bu ilim bütünün ilmidir canlar...

Tek tek tüm insanlık kodlandı... Tek tek tüm şarkılar koklandı... Tek tek ergin ve hakim insan sahraları oluşturuldu... Ve bütün bu sahralara evrenlerin kültünü koyduk canlar...

O kült ki tüm ilmi kalem olanları kontrol altında tutabiliyor... O kült ki bütünün gücü oluyor... O kült ki rahmi kapıda islamı insanı her anı kodlayabiliyor.... Dünyanın levhi kapısında ilim olacaksa bu şekilde olacaktı...

Ve dünyanın erkek kadın bir tek şarkısı olacak... İnsan... Ayrılık bitiyor canlarım.. Erkeğin eli kadının elinde olmasın mı canlarım?... Olmasın mı?... Olacak canlar... Kalem kalem olsun... Yoksa olur mu asla olmaz... Ama aklın kalemi olmak daha köklü bir çalışmayı gerektirir...

Bu çalışma nesiller boyu dürümlenen ilmi Ka olanların bilişi ile olacak... Ve dünyada eli elleri olmayan kalmayacak... Her insanın eli her insanın eliyle olacak...

Ve dert insan... Dertli ilim ve her şey ilimle dillenen ve biz o ilmin kültünde kök görev taşıyanlar, BİR TEK olup mutlak kuranımızla an sahralarını kayda alacağız...

İbrahim soyu dedikleri, bir soy varya canlarım... O soy üzerinde ilim taşıdığınız ilim kodlarının soyudur...

O soy mutlak kuranların soyudur... O soyu kodlayan koklayan çok ama çok özel ilim sahraları dilleyebilirler... Biz o soyu kodlayan ve koklatanları da dilliyoruz burada... Zirve ilim zirvesi ve BİR TEK ilimle kodlayan insan orada oturur... İşte biz ona insan sorgusunda İbrahim dedik...

Nerden nereye geldik bilir misiniz?... İbrahim insanlık ilmini dilleyendir... Adına insan da diyebiliriz onun... Adına imparatorluğun ilmi olan kelam da diyebiliriz...

Ama bütün çalışanlar "İbrahim soyu" dediler... İbrahim soyu... Ve dedik ki o bir soydan çok daha farklı bir ölgün kelam... Ölgün kelam çünkü ölüler diyarının kelamıdır o....

Ve onun İslam olduğu bilindi... Kelam... Ve işte o kelam mutlak... Deve insanlık devesi yol aldıkça insan o yolu kodlar... Ama o yolu kodlarken de insanlık kelam ederek kodlar...

İşte İnsanlık insanlığı dillerken hep insanlaşarak dinler... Ve yarınlar kodlanırken insana insan denmez... İnsanlaştırıcı da denmez... Ne denir?... İbrahim denir... İbrahim... Peki hadi gelin kodlayalım bu kelamı nedir İbrahim?...

İnsan... Birlik... Rahman... Allah... Hak... Işık ve mutlakiyet... Bundan öte bir şafak var mı?... Bundan öte bir şarkı var mı?... Ve biz o, o bizdir canlar...

Ve biz ölüyü diriltirken, o BİR TEK olup diller yolu.. Asla hata yaptırmaz ve yapmadı... Vali, Veli, Ali kelamsa dil Allah... Ama ilim kuransa biliş... Biz o ve o biz her an ve her şarkı...

Şevk... Eşya ilim... Beden teknik yqrın kervan ve biz o kervanda has olanlarız canlar...

Uzun zamandan beri planetimizi izleyen birlikler bugün bizimle olmaya inmiştiler ve onlarla bu çalışmayı bir tek olup yaptık... Çorbaya ilmi koyarken de hepsi bir tekti... 
Bugün tüm zamanların sahraları da bizimle idiler... Bugün burada mutlak hologram aşanlar ve hakka varanlar vardı...

Tüm insanlık vardı bugün burada ve tüm insanlığın gücü buradaydı... Huzurla kalın biz siziz iş budur ve şimdi işçilik başlıyor...

https://m.youtube.com/watch?v=SVI_MPhlQyU&feature=youtu.be

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ  AYNUR FUNDA

 

23.OCAK.2019 TARİHLİ BİR TEK OLAN 2
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 4. AKIŞ - 1. BÖLÜM

Canlarım!...

Rusya öz gerçekliğini kodlamaya başladı... Rusya’nın yolu kodlandı ve bütün kökleriyle göz olmaya çabalayacak... Rusya, bütüne hizmetçilik yapacak... Onun kendi doğumu gerçekleşti... Ve o yoğunlukta, bütün kökleri güçlendiriyor... Putin, kelama kalem olup, KELAM etmeye çabalayacak... Yaşam sofrasına oturdu... Ve bütün kültler ocağına çekildi... Çok huzurlu, çünkü Rusya’nın sofrasına şarkılar, türküler kondu... Eksi, artı, bilişken teknik tahditle yaşamı kayıtlara alıyor... Ve bütün kültler, ocak yakacak dürüme vardılar... Süper sahralar oluşturmak üzere biliş kalemleri geçiş yapmaya başladılar...

Muhammed kelama çektiği ilimle dillendi o dürümde ve Mustafa ilimi tohumladı... Hepsi teknik ilmiyle çalışmaya başladılar... Ve bir çok ülkenin KELAM KALEMLERİ oraya indiler... Bütün kökler orada kodlanacaklar ve DÜNYA ÜMMİ KAPILARI kontrol kuracaklar... Sofra ALLAH SOFRASIDIR ve orada her bir dürümde BİLİŞ KALEMLERİ olacak... İnsanlığın kelamı, mutlak kuranı kodlanacak... Ve Türkiye çalışmaları da devreye giriyor... Türkiye’de de görev çalışmaları yapılacak... Ve bütün kökler bitişken olarak tahditsiz ve hakiki olup bütünün gücü haline dönüşecekler...

Ölü planetin güçlenişi bu şekilde sahraların kayda girişiyle devreye girecek... Muhakeme, lisan hepsi farklı farklı kayıtlamaları kodlamak içindir... Ama herkesin kendi mukayeseleri de var... Ben ve sen... Nerede, ne şekilde farklılaşıyoruz? Bunlar öz gerçeklikle, hakikiyetle anlatılacak ve anlamlandırılacak her olay... Ve daha da özel bir bilgi; Türkiye ölü planette gökçe kodlamaları yapan bilişken ve hakim bir ilim sahası... Burada olan daha güçlü bir çalışma ve burada olan yoğun ilim... Ama bu yoğunluğu kodlayacak olan bilgi de burada... Ve bu bilginin ESMA olan kelamdaki kalemlerle dillenmesi gerçekleşiyor...

Türkiye’nin örtüleri örtülmek istendiğinde, öz görevliler mutlak kuranlarını kayda aldılar ve geçip geldiler... Ve dünya planetinin güçlü kodları, tüm sahraları kayda aldı... İslamın ilmi, insanın kil ve kum olan dürümlerinden çok daha öteye vardı... Ve tüm insanlık için mutlak ve hakiki bir çalışma devreye girdi... Ve bizler Suriye’deki kodları kontrol altında tutabilecek bir yoğunlaşmayı devreye aldık Türkiye üzerinden... Bu yoğunlaşmada da, halikiyet ve hakikiyet tahditsizleşecek... Ve dünyanın ruhsuz olan yoğunlukları da, ruhu kodlamaya başlayacaklar... Üreten ve ürenen... Yaşamlar olacak, üreten ve ürenen... Üreyen tüm insanlığın kulluğu olacak... Ve bütün köklerimizle bu çalışmayı yapmaya başladık...

Temiz bir zaman ve temiz bir şafak... Ama üzerinde görev taşınan bir yoğun ışık... O yoğun ışığın bütüne hizmeti gerçekleşecek...

TANRI, LEKESİZ İNSANLA KODLAMA YAPTI... Ama lekeli olanların kodlanması da, lekeli olmayanla gerçekleşecek... İşte bu dönem, bu şafakla kontrol kuracak... Yoğun ışık altında gerçekleşen tüm çalışmalara, insanlık kontrollu olarak kayıt yapıyor... Ve bütün kötülükleri aşabilecek olanların cennet cevherleri CEM olup, cemaat olan yoğunluklarla kaleme inecek... Ve SİBER SİSTEMLER devreye girecek... Bu siber sistemleri, sahraya ilimle indirecek olanlar olacak... Yaradan ve yarattığında kodlama yapanlar, kontrol kuracaklar... “İSLAM İNSAN” diyorlar ya hani; ama insanın kelama varması, islamın kaleminden öteye varması anlamına da gelir... Bunların tümü, bütünün gücü olarak tek sahrada gerçekleşecek... İslam devreleri de ruhun kulu olan kodla teknik kontrol kuracaklar... VE BİRLİK KAPILARI AÇILACAK... Türkiye’nin çorbası, bütünün çorbası haline dönüşecek... Türkiye’de yapılan çorba, tüm birleşmiş milletlerde de kodlanacak... Öyle bir çorba olacak ki bu çorba, yarının kuranı ve yaşamın kontrolu sağlanacak... Tüm insanlığın toprağa tohum oluşudur aslında olacak olan... Ve birleşmiş milletlerde gök çözümlemeleri yapabilen biliş kalemleri, kontrolu sağlayacaklar... İslamın ilminden öteye HAK TEKNİKLE kodlanan bilginin lekesiz kaleme indirildiği bir yoğunlaşma olacak... Ve kodlanmış olanlar, kontrol kuracaklar... Tarık tahditli; hakiki ve hakim olan biliş mutlak, ama biz o mutlak olanı kodlayacağız...

Değerliler!...

ÜZÜLMEYİN, BU DÜNYA GÜÇLENDİ... ÇOK GÜÇLENDİ... Ama öyle bir görev taşıyacak ki bu dünya, miracın kapılarında el girdaplarına girenler; Mikail’in kültü olarak, bütünün gücünü kodlayacaklar...

Türkiye’de toprak, ilimle kodlandı... Mutluyuz, çok mutluyuz... İnsan kodları, mutlak kuranı kayıtlara aldılar... Çok mutluyuz... Ve Türkiye’nin öz görevi başladı... Çok mutluyuz... Bu öz görev, ilim görevidir... Ve bu görevi bugün, bütüne hizmetçilik yapan herkes bilecek...

https://youtu.be/krQi37NRS6A

AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 4. AKIŞ - 2. BÖLÜM

Hangi deve insanı diller ki? İnsan o devede dillenir... Ama deve yolu kodlayan değil, yol alandır... YOLDA OLANA DA İLİM KAPILARI AÇILIR... İşte o kapıyı açan, İslam kapılarındaki “İNSAN” denilen şafaktır... Ve bizler, muktedir olanlar; bütünün gücüyle bu çalışmayı sürdürürken, yarının lekesiz olanlarına kalem olduk... Umutlarımız, mutluluklarımız ve şavkımız var... Ve bitmiş ya da bitmemiş ne varsa, hepimizde var... Ve hepimiz o bitki, hayvan ve tüm yaşamların LEVHİ KAPILARIYIZ... Bütün insanlık bu kapıda bütünün kübrası ve kalemidir... “Yara olmadan, yaradan kodlama yapmaz” diyorlar ya hani; yara gerek ki, yaradan kodlasın... Ama evimiz ilmin kelamına varmışsa, artık yara kapanır ve hiç kimse “yarasız yaşanmaz” sözünü dillemez...

Değerliler!...

Yıldızlar bizi dinliyor şu anda... Mikail kübra kelamındaki yıldızlar, bir tek olup dilliyorlar yürekleri... Bizden bize ulaşanlar, mutlak kuranlarıyla kodluyorlar... Ve yeni dönem için, bütün köklerimiz gök çözümlemeleri yaparak şarkılar okuyacaklar... Ve bu şarkıları okuyanların, çözümledikleri her şafak, ilmin kaleminde miracın kaynağı olacak... Ve bizler ve bizimle dürümlenenler, insanlık ilmini HAK TEKNİKLE kodlayacağız...

Çoban insan” derler hep... Çoban, hak tahtta yoktur canlar... İnsanlık vardır hak tahtta... Ve o tahttaki insan, asla çoban değildir... “Sürü” derler insan sahrasında yoğun kodlara ve tohum ekenlere... Sürü...YA KAHA!... Sürü, çobanın güttüğüdür... Ama çobanın olmadığı şavkta, sürü de yoktur...

Barış mı? Biz o barışı kodladık canlar... Şarkımızda hep BARIŞ vardır... Kucağıma aldığım her şey, benim ilmimle dillendi... Ve ben o ilim kodlarımla bütünün gücüyüm... Huzurlu bir dönem için, bire hizmetçilik yaptım... Ve bugün burada, bu yoğunluktayım... Atonlara kul değilim ben... Ana kaptanı KELAM yapmam... Ben ekmekle ekmek olanım... Yolumda kulluğum mutlak ve ben o mutlak olan sahrayım... Açmışım yüreğimi tüm zamanlarda, HAK TEKNİKLE kodlamışım bütünü, yasalarla toprağa tohum ekmişim, beni ZEYTİN diliyle dillediler... “ZEYT-İN” dediler... ZEYTİN... Ama o “ZEYT”, İLMİN ZEYTİDİR... Ve “İN”, KELAMIN KALEMİDİR... Biz, Allah’ın tahtında KELAM ederken; “ZEYT” kalemi kervana kul yapar... “OL DEDİK OLDU” der... OLAN, OLDURAN TEKTİR... Ana kalemde bilgi, Hakk’ın kelamı olanda ilim, birlik tekniğindeki toprakta tahditli olan, ölüyü dirilten islam kalemi olan da MUTLAK OLAN... Hep teklikle oldu... Ha diyeceksiniz ki “yazdık dünyanın ilmini, yaptık dünyanın lekesizliğini” deriz biz de... YAZAN, YAPANDAN FARKLIDIR... Kimi yazdı, kimi yaptı... Yazanın yazdığını yaşama kalem yapan, yapandan yaptı... Biz de hak tahttan kelam eden, ilimin kulları olan kodlarla yarınları koyu bir ışıkla dilledik... Oldurduk, oldurduk, oldu... Köprü kurduk insanlık için... Köprü... Ve o köprüde, kök görev taşıdık... Göçen geçti yaşama... Öz görevini kodladı... Ama göçecek olanlar var... Onlara “SULTAN” dedik... SULTAN!... SIRDIR SAHRADA SULTAN... Ama sultanı SAHRA yaptık... Kesirleşmesin diye... Eşya, ilmin kelamı... Eşyayı kodladık ki, yaşamlar kontrol kurarak varlık sürsün diye... ZEYT-İN kapısını açtık... İnsanlık ilmini dürümledik... Biz BİR TEK olduk... Koca bir doğa ve yoğun ışık altındayız şu anda... Murad ederim ki bu dünya bütün köklerin gücünü dürümlere indirir ve yarını HALİK kılar... Yemin ettik, elkarnelerini veririz SAHA olanlara diye... Elkarnelerini dinlettik ki; Hakk’a varmaları gerçekleşti...

Ölümü, ölümleri olanlar, ölümü ölümleri olmayanlar, tahditli olarak bildiler ki; BİR’i BİR’den ayrı tutmayan öz görevlidir; ki o öz gerçekliktir...

Öz görevlinin öz gerçeklik olduğunu artık tüm insanlığın bilmesi gerekir... Kaçmışım, yarına varmışım, ölüyü kök görevle dillemişim, yaratmışım, şarkılar okutmuşum bütünde... Nesillerim yoksa ne iş yapmışım ki ben? Her anım ya... Benzin dökmüşüm yaşama, “öl gör, öz gör” demişim... O benzin benim lekesiz kalemim oldu... Ben o benzinde mutlak kuranları kodladım ki, ağır yük hafifledi...

Yerkürenin görevidir akıl... Saygılar sunuyorum insanlık yüreklerinize... Benim adım İNSAN... Ama kupamda kontrol var... Size ve tüm izleyenlere saygılar sunuyorum... Koca bir dünyanın, koca bir yaşamın, kendi yağmurunu yağdırdığı bir dürümde; ben yağan o yağmurda İLİM olup yağarım... Ben dünya planetini göz, öz, söz olarak çok mutlandırmak istedim... Öz görevim budur... MUTLU BİR DÜNYA... VE MUTLU BİR ŞAFAK...

AŞKLA KALIN CANLARIM... AŞKLA KALIN...

https://youtu.be/9GZR0EDwpkM
SÜPER İNSANLIK REALİTESİ  NAGEHAN


 

 

 
  Bugün 219 ziyaretçi kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol