Birlik İlmi
  KA HA (5) - 13.TEMMUZ.2019
 

 

KA HA (5) VE LEVHİ

KA HA (5)

DAVET

Dostlarım, 13.07.2019 günü, 14.00-18.00 saatleri arasında, Dernek Merkezimizde, “KA HA” konulu programın 5. çalışması yapılacaktır.

Öz der ki; “Savaşın barışı ilimdir. Yaşamın kervanı, dil (sesin teknolojisi) ve her bir dil bir RİSA KAHA ve HA olan yaşamdır.

Her insan bir cennettir ve her insan bir kervandır (yarınlara yol alandır). Her kervanda bir yarınlaştırıcı vardır. “OL” der ve her dilde, yarınlar kodlanır, oluşur.

Olmaz mı!? Mutlaka olur ama “OL” demek, ancak ölmeden ölüşle mümkündür. İş budur…Ölmede ölmek ve olmak…

İlgi duyan ve katılmak isteyen Tüm dostlarımızı bekliyoruz…

Saygılarımla,

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

Av. Nezire SELÇUK

Adres: Bahariye Cad. Halil Ethem Sok. Sauna Apt. No:30/8 Kadıköy/İST.

Tel: 0 216 348 95 59

NOT: KATILIM ÜCRETE TABİ DEĞİLDİR.

 

LEVHÎ (1/1)

13.07.2019

Yaşamlar boyu “İLİM”le kodlananlar; burada, yoğun ışık altında “DİRİ KELAM” olmaya çabaladılar. Onları kodladık ve kokladık. Şimdi artık teknik olarak kontrol kurmaları gerekir… Ocak yakmaları gerekir… İşleri budur!... Bu işi iyi bilmeleri gerekir.

İşçidir dünyada VASİ isteyen. Herkes, İLİM ister ama “BİR TEK SAHA”, “KO SAHASI” haline dönüştüğünde; o Görevli, “KELAM” olur ve kendini, tüm insanlığın vasisi görür… Bu, nurlu dünya için ışığın kaybıdır… Çünkü artık insanlık kodlanmıştır ve kontrol kurabilecek dürüme varmıştır… Artık insanlık, “KELAM”dır ve “RUH”tur. Onun, tükenen her anı, “TOHUM” olarak kadlayıp yaşamsallaştırması mümkündür.

Dünyayı izleyenlere şunu da söyleyeyim: “Başkanlık Dili” olarak bu çalışmayı yaparken; her anın dilini, “KELAM”la dinlememiz gerekir. “KELAM”, halikiyettir… Eğer “KELAM” olup “HALİK” olmuşsak; ışığımız, her insanın diriliğidir.

İki diri, bir diriyi kodladığında; teknik olarak kodlanmış olan; NİHAN olur ve Kurul, “KATİ SİYAHLIK”ına bürünür. O zaman o, lokomatif olur yaşama… Onun kodları, hepimizi diller ve diriltir. Onun ruhu; tüm insanlığın kulluğu olur.

Şarap, “KELAMI HAKK OLANIN İLMİ”dir. Şarabı tadan, “KELAMI HAKK OLAN”dır. Onun, “TURKUAZ KAPISI”nda DİRİLİĞİ vardır; IŞIĞI vardır ve RUHU vardır… IŞIK, sahaya kervan olduğunda; Dünya Planeti, teknik olarak koyu ışık halinde, “BÜTÜN”ü güçlendirir. İşçi, “İLMİN KELAMI”dır o yoğunlukta ve iş, kervandır!… Hepimiz, bu işi yapmak üzere çalışıyoruz…

Sorumluluk sahibi olanlar, burada bulunurlar… Sorumlulukları, teknik tahditsizlikle kulluk yapmaktır ki KULLUK, “İLMİN KULLUĞU”dur.

Atiyi Halik kılan; ilmi Halik kılar… Şerrin şarkısını okuyan ise şarkısında; kendini, kendinden kayıtsız kılar ve kıldığı yaşam sahasındaki kelamıyla, kontroldan çıkar. Ona biz, teknik olarak “kısır” deriz. Kısırdır, kırıktır, şevkini yitirmiştir; kervandan, kelamdan ayrılmıştır.

Huzur mu yoksa kontrol mu!? Hangisi önemli!? Ben, KELAM ettiğim zaman; kodlama yaparken, hep KERVAN olurum ve TOHUM olurum… Huzurluyum ve hakimim… Benim için ÖZ GÖREV, “KELAM”dır ve bu şekilde “KELAM”a HAKK olur kodlama yaparım. Asla kaynağımda kırılışım olmaz.

Beni zorlayarak; “Sessizliğin, sistemsizliğin kervanını da kodla ve tohumla.” Derken; benden istedikleri, herkesi hak etmemdir. Bu gereksizdir!... Ben, bende olan “HER AN”ım. Ben, beden olan “İLİM”im ve ben, mutluyum; çünkü, “KÜLT”üm tüm sahalara… O halde, her anda varsam; işçilik, “KELAM”ımsa; benim, “NEFES”e KERVAN olmam; onların, KELAM olması içinse; her insan, kendini hak etmeli ve kendi olmalı…

Bunu başaranlar, burada bulunurlar. Bunu başaramayıp benim, “Birlik Tekniğindeki Diriliğim”de korunmak isteyenler, kodlama yapamayacaklar; ZİYA olamayacaklar; tahditlenecekler ve yaşayamayacaklar. Buna izin veremem.

Aşağı yukarı bin yıldır bu dünyada cennet olmak üzere kodlamalalar yapanlar, “SİYAH RENK” olmaya çalıştılar. Ne var ki kervan yürümekte. Cinler, cennetinde diri iken; Cinniler, cevhere vardılar ve YOL oldular. Ne var ki KAYNAK olamadılar… Dünya Planeti, hep “PİRAYELER”le kodlamalar yaptı. Cennet olan KELAM KODLARI dahi TOHUM olamadılar. Bugün artık İNSANSILIK, “İLİM”e ulaştı ve her insan, yeryüzünün gücü olmaya başladı. Ayrılık bitiyor!... İNSANSILIK, BİRLİK KALEMLERİ ile insanlığı kodluyor. Mutluyuz!... Çok mutluyuz!... İşimiz budur!...

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

LEVHÎ (1/2)

13.07.2019

Eşya (enerjetik formal yaşamlar), cana “KALEM”se; “KELAM” has tekniktir. Bize, “BİR TEK SİYAH RENK” (Tüm renklerin kapsamı olan teklik) yaraşır. Bu rengi giyinmemiz, bu renk olmamızdır.

Neden SİYAH!? Cinni Kapılar “SİYAH”ı, “HALİKİYET” sayarlar. Ne var ki hasatları olduğu zaman; “CAN KAPI”dan girebilirler. İnsanlık ise bu rengi, “KÜLT” olarak kabul eder.

Her bir alan, bir “SİYAH SAHA”dır. Bu sahalarda, dürümler vardır ve tüm zamanlar için “TEKNİK HALİKİYET” vardır. İki diri bir kervansa; “TEK BİR KERVAN”, “BİR TEK TOHUM”sa; oğullarım, boşuna konuşmayın, her insan, “CENNETİN CEVHERİ”dir.

Huzur veren; huzur bulur. Bunu da artık anlayın… Kim kime kırıksa; ona, huzursuzluk vermektedir. Ama kıran, kırıldığı halde kırmazsa; işte o zaman o, huzurun huzurudur. Her andır ve hasattır…

“AŞK” diye bilinen “KELAM”dır… “HAKK’IN KELAMI”dır… Ağırdır!… A HA KAHA’dır amma cevherinde, dürümlerde, KERVAN (yarınlara taşıyıcılık) vardır…

Ve der ki “beni, bana ver... Beni, benden bana dille... Ben ol... Kült ol... Sonra sen, beni hak et ve dinlet… Yolunu yok etme. Yoğunluğunu hologramdan aşırt ve dillen… O zaman, senin elindeki yaşamın olayım ve sen olayım.” Boşlukları dolduralım; yolları kodlayalım; yarınları, KAYNAK yapalım; dilleyelim ve dinleyelim. Gelin NEFES olalım. Şarkılarımız, İLİM ŞARKILARI olsun.

Özür dilemeyin!… İnsanın, “İLİM”e her girdiğinde; “YAŞAM”a girdiğini bilecek düzeyi vardır. Her insan, RUHUN KULLUĞU için yaşar. Yaratır ve yaşatır. Her anı HALİK kılar… Ne var ki kodlanmış olmadığında; TOHUM olma imkanı yoktur.

Sarmak, sarılmaktır aslında. Sararsınız ve sarılırsınız ve dürümlere görev taşırsınız. Kendinizi, hasata kaynak yaparsınız; cennette olursunuz… Ve cennet, “SİYAH RENK” olur. NİHAN olan NİSA olur ve RUH olur. İş budur!... İş budur!... İş bu…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

13.TEMMUZ.2019 TARİHLİ LEVHİ 1

AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 1. AKIŞ - 1. BÖLÜM

Saha, hepimizin ilmi canlar... Ve bugün burada yeni bir programın ilmini yapacağız... ASA, KİBRE KAPILMAYANLARIN LEVHİSİ... İşte biz bugün, yeni bir KÖK GÖREV taşıyacağız... Konu; ağır yükü hafifleten LEVHİ... “LEVHİ” diyelim buna... LEVHİ...

YAŞAMIN İLMİDİR CANLARIM LEVHİ... Evet ne diyoruz? 13.7.2019... “LEVHİ 1”

Yere gökleri KÖK GÖREVLE dillerken, bizler bütüne hizmetçilik yapıyoruz canlarım burada... HEPİMİZİN GEÇİŞİDİR BURADA YAPILAN... Ve geri çekiliştir, gerçekte olmakta olan... Gerçekte olmakta olan geri çekiliştir...

GERÇEK... Kelamın halikiyetiyle GERÇEK... Ve bizler, kendi yüreğimizin gücüyle bu çalışmayı düren olarak ve türevleyen olarak, burada bu görevi yapıyoruz...

Toprağın tahtında KELAM, hepimizin ilmi... YAŞAM, MERDİVENİMİZ... Ama yaşamda teknik tahditsizlik, İLAHİ KÜLT... Ve biz o kültü kodlayanlarız...

AŞK SAHALARINDA KAYNAK OLMAK... MUTLAK olmak... Ve bütüne KÜLT olmak, hepimizin gücüyle olacak bir HALİKİYETTİR...

ALTIN IŞIĞIN gücünü biliyoruz... O güç MUTLULUKTUR tüm İNSANLIK İÇİN... HAKK’IN KALEMİDİR O GÜÇ... Ve bütünün kültüdür... Ve o günün bugünü, kök göklerin kütle kodu olan ilmi, hepimizin dilinde mevcut ama, herkes bu dili dinletemiyor...

Hasta, iyi değil; “İLİM” diyelim ilmi sahalara... Yaşamı kodlayanlara “HAK” diyelim... Hasatı yapanlara, haliki hak olan “TAHDİTSİZ” diyelim... Yolu kodlayıp, tohumlayanlara da “MAHREK” diyelim... Masayı kodlayabilen mahrek...

YARADANIN TAHTINDA TEKNİK TAHDİTSİZLİK OLMALIDIR... YAŞAMI KODLAMAK GEREKİR... MUTLAK olmak gerekir ve murad ettiğimizi hak edip, başarmak gerekir...

Muradımız İLİM... Farklı bir dünya kuracağız... Bu dünya, HOLOGRAM ÖTESİ olacak... Ve bu dünyaya kodlananlar, nesiller boyu KELAM olacaklar... HER İNSAN ALLAH’IN TINISINI DUYACAK... Her insan AKLIN KALEMİ olacak... Her şey, ağır yükü hafifletmekle mümkündür... Ve bunları bilerek buradayız...

Çarık çıkararak yaşama inmemiz, Hakk’ın kapısını bulmamız ve tohum olmamız, mutlak kaynağın kelamıyla mümkünken; biz bunları yaptık... Ve teknik olarak kayıtlar yaptık... Yaşamlar boyu doğanın gücüyle yoğunluğu kodlayanlar hep oldu... Ama DOĞANIN KÜLTÜ olmak ayrı bir olaydır... Doğanın gücü olunur ama, KÜLTÜ olunamayabilir... Ve BU MECLİS, DOĞANIN KÜLTÜDÜR... Kodlayıcıdır, koklayıcıdır ve tahditsizliği kayıtlayıcıdır... Hayrın hakkını diller ve tahtın kelamında mutlak kurulları kayda alır...

AŞK KAFTANI GİYDİK BİZ BURAYA GELİRKEN... Bu kaftanda, nesiller ile kodlanmış şarkılar var... Biz bu kaftanı, MAHREK olarak teknik tahditsizlikle, bütünün kütle kayıtlamasında LEVHİ KAYNAK yaptık... ŞAFAK olduk... Toprağın toprağa kelamı olan İNSAN olduk... İlmin kapısını bulduk... Yetkinleştik ve yeşeren dürümleri dilledik... BÜTÜN KÖTÜLÜKLERİ AŞIP GEÇTİK... Evrenlerin sistemleşmesi mutluluk verecekti insanlığa... “Evrenlerin sistemleşmesi” derken, ne kastettiğimi sordunuz... Şavkın şavkı olan ilimin, kelamla dillenişiyle birlikte, teknik tahditsizliğin MUTLAK KURULLARLA kayıtlar yapması ve evrimler, evrenlerin teknik tahditli kodlarının ötesinde kök göklerin kültü haline dönüşmesi... Bunun sonrasında, şarkılar okunacaktı... İş; şarkıları okuyabilmekten öte, ŞAFAK olup ŞARKI olmaktı... Şarkı olmak ne ki? İNSANLIĞIN, İNSANLIĞA İLMİ OLMAKTIR... DEVİNİMİ ARTIRMAKTIR, YARINLARI KODLATMAKTIR, TOPRAĞI TOHUMLATMAKTIR ve MUTLU BİR DÜRÜMDE HER İNSANIN ŞARKISI OLMAKTIR...

Devinim arttığında, MERDİVEN kurulur yaşamlara... Her merdiven, İNSANLIK İLMİYLE kodlama yapabilir... Ama rahmi kapıda kelam; mutlu olduğunuz zaman, şarkınıza ŞAFAK olur... İŞ BUDUR!...

“Deli, diri” dediler insan sahalarındakilere... Deli, diri... Davayı kaybetmeyin canlarım... Dirilik KELAM, yaşam MUTLU BİR DÜRÜM ve biz orada her anda varolanlar olarak aklın sahralarını kodluyoruz...

Kurullarımızın çoğu bugün buradalar... Türkiye çalışmalarının önemini bilecektiler ve anlatıyorlar şu anda... Dert mi insan? Kelamı HALİK olan mutlaka kodlayıcı olmalıdır... Herkes bilmeli ki insan, işçidir... AŞKIN ŞAVKINDAKİ İŞÇİDİR İNSAN... İNSAN, AN SAHALARINI KODLAYANDIR... YARADAN ve YARATTIĞINDA YAŞAMLARI TOHUMLAYANDIR... Yerkütlenin kodlanışını yapabilen teknik tahditsiz kelamı hakikiyetin katiyetiyle kodlayan tek varlık insandır... Murad ederiz ki; düzeni kurar ve yolunu kontrol eder...

EFRADINIZI İYİ DİLLEYİN... Çünkü onlar sizin yüreğinizdeler... Ama yüksek şarkılarında, şavkınız bulunmalıdır... Ekmeğiniz olmalı insanlıkta... Ve dilin diriliği, hologram ötesinde mutluluğu kodlayabilmelidir...

Allah, tahtında kelamı kodlar ki; o kelam tüm insanlığın halikiyetidir... Eğer KELAM yoksa, Allah’ın tahtı da yoktur... Eğer KELAM yoksa, insanın kervanı da yoktur... Eğer KELAM yoksa, ŞAFAK sökmeyecektir... İşte bu nedenledir ki; BARIŞIN KODLANIŞI, mutluluk olacak insansıları ilme kalem yapanlara...

Beste, güfte yapmıyoruz burada... İLİM yapıyoruz canlar... İşçiliktir yaptığımız... Ve saha bitki, hayvan ve her tür formal yaşamın sahasıdır... Burada her anı kodluyoruz... Çorba pişti burada... Bu çorba, imparatorluğun ilmi olan KELAMIN ÇORBASIDIR... Ve işte o çorba, Allah’ın tınısıdır... Ve biz; MAHREK olan, her insanı kodlayarak, masaları kodlattırdık... Teknik tahditsizlikle tüm masalara kaynak olduk... Bütün kütlemizi kodladık ki; öz görevlilerimiz, kendi yaşamlarını anlasınlar diye...

Kardeşlerim...

Dert mi ilim? Kelam, ilimin kalemindeyse; İSRA kapıyı bulmuş ve mutluluğu kodlayabilmişse, her insan BİR TEK KELAMDIR ki o kelam, her bir insanın İLİM olması anlamına gelir... İŞTE ALLAH’IN TAHTI BUDUR... İNSANLIĞIN İLMİ... Eğer insanlık ilmi biliyorsa, şafaktır... Eğer insanlık lekesizse, hakikiyetin tahditsiz kervanıdır... AMA LEKELENEN İNSAN, “EŞYA” OLARAK KALIR... Onun yolu yoktur... Onun kodları tohumsuzdur... Onun RUHU YOKTUR... Ocağı yoktur onun... SAVAŞ; ALLAH’IN İLMİYLE OLDUĞU ZAMAN, herkes kendini bilir ve kendini hak eder... Ama savaş; yaşamın kaynağındaki o kırılışlarla olursa, kin nefretten öte bir şarkı okunmaz orada... Ve o şarkının yaşama hiçbir yararı yoktur... Bu nedenledir ki; KİRİ HAK EDİP AŞIN, KİNİ HAK EDİP AŞIN... Mutlu olun ve hologramlar ötesinde kodlanın, koklanın ve tahditsizleşin... SEVİYENİZ YÜKSELTİLDİKÇE, ŞARKINIZ GÜÇLENECEKTİR...

Sit alanlarınız vardır... Dersiniz ki “koruyucular bu alanları korur.” O sit alanları, KELAM ettiğiniz sürece korunur... Ama kelam etmediğinizde, o alanlar kontrol dışıdır... Ve korunuşları yoktur... Her insan; yaşamlar boyu, sahhalar, KAHA olup rahmi kalemle dillediği KO sayfaları ve tohum ektiği mutlu kurulları ilmi kalemleriyle kayıt yaptığı HAK TEKNİK KUTSAL IŞIMALAR ve yoğunluklar oluşturdu ama, ama daha da önemlisi; kısırlaşmalar da yaptı... Herkes kendi dışındakileri kirletme çabasına girdi... Ve dedi ki “en iyi benim... Başkaları kötüdür... ” Her insan diriliğini kontrol edeceği yerde, bir diğerinin kirini araştırdı... Kırdı, kırıldı... Ama yol Allah yoluysa; bu mutlaka iyi bilin ki, munafıklık bitmelidir...

KİNİ AŞMALI İNSANLIK... YOLU BULMALI... RUHU HALİK OLMALI... Ki hasatı olabilsin, aksi halde hasatı yapılamayacaktır... Çok mu zor, bunları hak edip başarmak? Yolcu, İLİM YOLCUSU canlar... Nasıl yapamaz ki bunları? Bizse; ben varım, bizse; o var, her şey var ama yokluk, kodlanış, kayıtsızlık ve kırılıştaki kelam kayıtlarının, yağmurda siyahtan mora geçemeyişinden ibaret, o zaman düşünmelidir... Ben daha ne yapmalıyım ki; KELAM edebileyim ve hak olup hakim olabileyim diye...

https://youtu.be/grcw35bszJo

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

LEVHÎ (1/3)

13.07.2019

Yerler ve gökler; sizi, bizi ve “BİR”i dilledik bugün. Uzun zamandır yolun kontrolu için çalışmalarımız sürmekteydi. Bugün, burada Dünya Planeti, türevleri kodladı ve dedi ki “Sizi, hak etmeye çalıştık.” Biz, Dünyalıyız canlar. Biz de siz olup sizi hak ettik… Şirk koştuğumuzu söyleyen oldu. Dedik ki “Şirk koşmadık; dillendik.” Sordular; “Yaradan, yaratılan kodlandı mı!? diye. Dedik ki kontrol kurduk ve kodlandı.

Ağır, hafifler ve yol, kodlanır ama RUH yoksa NEFES olmaz. Allah, Dil-i Halik olanda olur… Aklı has olanda olur… Yaşayan ve yaşatanda olur… Öz cümle şu ki herkes ALLAH İLMİ’ni anlamalıdır.

RUH’un kulu vardır. IŞIK’ın ruhu vardır. Yaşamın, diriliği vardır. Cevherin, cenneti; her birinin diriliğindeki dürümdür. O dürüm, tüm insanlık için “IŞIK”tır.

Asıl dünya, yaşayan dünyadır. O dünya için bütün kütlemizle güç kayıtladık. Yaşamı Halik kılan o dünya; bedene, HAKK olanın NİHAN KAPISI’sıdır. Geçtik!... Geçirtik!... Geçtik!... Ve geçtik!... İş buydu.

Suların kabardığı bir günde; genişleyenler, o sularda görev taşıyacaktılar. Suların dillenmesiydi bu!… herkes, su olup; şafak olacaktı… Akış, “İLİM”le olacaktı ve yaşamak; insanlığın tahditi olan tüm sahaları kontrol edecekti ve Dünya Planeti, kodlanacaktı. İş buydu ve oldu!...

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

13.TEMMUZ.2019 TARİHLİ LEVHİ 1

AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 1. AKIŞ - 2. BÖLÜM

“Nedir” diye sorarsanız, sözüm şudur: Burada olan çoğu, YAŞAM TOHUMUMUZ; kendini buldu ama, hakkını hak edip alamadı... Neden bunu açık veriyorum? Bilin diye... Hepiniz ilimsiniz ama, hakkınızı alabilmeniz, HAKK’LA HAK olmanıza bağlıdır... Murad ederim ki, hepiniz bunu yaparsınız... HAKK’LA HAK olursunuz ve KELAM olup mutlu olursunuz...

MUTLU OLMANIN ÇÖZÜMÜ SİZDEDİR... Siz bilin, BİR TEK olun ki; MUTLU OLUN... “Siz, ben, o” diye ikilik yaratırsanız; anlayın ki mutlu değilsiniz, ilminizde bu yoktur... İKİLİĞİ AŞIN ve TEKLİĞİ BULUN... Sizden beklentimiz budur... İKİLİĞİ AŞIN, TEKLİĞİ BULUN...

KİNİ AŞIN, HALİK OLUN... YOLU BULUN, MUTLU OLUN... MUTLULUK, SİZE BAĞLIDIR... “BAŞKA” diye düşündüğünüz, SİZİN YARINIZDIR... Unutmayın... Siz o yarınızı “BAŞKA” diye nitelendirdiğiniz zaman, siz yoksunuz ki... Ölüsünüz... Bunları anlayın... Ölüler diyarı bunun için bütünün kültünde yoktu... Hep ölü kaldı... Artık İNSANSILAR, ilimi hak edip anlayacaklar ve kendilerini dilleyecekler, dinleyecekler...

“Bedenim, hakkımdır” diyen, Hakk’ın kalemi olduğunu da anlayacak ama; hak ettiğini yaptığını bildiğinde, has tahtında tekniğin tahdidini görecek...

Sevgililer!...

SEMAYA SES VERİRKEN, SEVGİNİN DİLİNİ KONUŞMAK GEREK... BİZ BU DİLİ KONUŞURUZ BURADA... Kısırlığın dili bizim yüreğimizde olmamalıdır... Şu ana kadar yazdığınız yazıları okudum... Hep birilerinin verdiklerini okudunuz... Çoğunuz... Ama kendi dilinizi hiç dinletmediniz... “Şu şöyle dedi, bu böyle dedi” şeklindeydi yaptıklarınız... Sizden dileğim; arzın gücünü anlamak için, kendinizi dinleyin... SİZDEN SİZE İNEN HER BİLGİ, SİZİ DİLLEYECEKTİR... Ama ben, bedenimi KELAMLA dilledim diye, benim dediğim SES KODLARINDA her anda olsa da; ocağınızın kültü olması, hologramı aşmanızla mümkündür... Eğer hologram aşılmadan, bu bilgileri hologram ötesine HAK TEKNİKLE ulaşmadığınızca, yaşamı kodlamadığınızca hak etmeye çalıştığınızda; iyi bilin ki, saha sessizliği kodlayacaktır... Devinim arttı diye bunları size bildirmeliyim...

Yürek ilim ve biz o ilmin kalemleriyiz canlar... Tüm insanlık çok bilgiler paylaştı bugüne kadar... Çoğunu hologramlar dilledi hep... Ama İLİM dinletmedi... Ama sizler, bu bilgilerin özgörevle dinletildiğini sandınız ve hep bu bilgileri dillemeye çabaladınız... İnsanlık iyi anlamalıdır ki; miraçta kendini bilmeyen, yaşamı olmayan olacaktır... TÜRKİYE ÇALIŞMALARI ÇOK DEĞERLİDİR... YERİN KÜTLE KODUYLA YAPILIYOR BU ÇALIŞMALAR...

Size bilgi verilir... Ve siz bu bilgiyi alırsınız, okursunuz, dinlersiniz ve dersiniz ki “ezberleyip, tekrarlayayım.” Okunur bu bilgiler... Tekrarlanır... Şafakta bu bilginin ilmi olur mu? Ocak için yoktur... OCAK OLANLARIN GÖREVİ AYRIDIR... OCAK, yangını tohumlar... Yanan kelam, kendinin ilmi olsun diye bekliyoruz... Türkiye çalışmalarını yaparken bunu hepinize daha açık vermek istedim... Ve DÜNYA PLANETİ şunu iyi görecek ki; herkes hologramda sesleşiyor şu anda... ŞAFAK olmasını bekliyorum... YAŞAM olmasını bekliyorum... Son sözün söyleneceği o güç sahasında, İLİM olmasını bekliyorum herkesin... Diyeceksiniz ki “ama ben, bendekini değil, ondakini anladım; kendimi anlayamadım...” Yazıklar olsun insansılara!... Nasıl anlayamazlar? Yazıklar olsun...

CANLARIM... SEVGİLİLER...

SEVİYENİZİ YÜKSELTİN... Dileğim budur... Verdiğiniz her bilgi, KERVAN olsun yaşama... Bilin... Dinleyin... Yarını kodlayın... Koklayın... Ama YOL olup kodlayın ve koklayın... SÜPER İNSANLIK REALİTESİ DERNEĞİ BUDUR... Her şeyin üstünde bir insansılığı, insanlığa tohumlayan yaşam... Ama her şeyin ötesinde... Ve tüm insanlık için...

Bugün burada ben ses veriyorum... Verdiğim ses, kelamım... Ama bu kelamı kodlayan insanlığım... Bugün buradayım; her anda, tüm zamanlarda bütünün kütle koduyum... Türevleri tohumlarken, mutlak kurulları da kodluyorum... Hiçbir sahada, benim adım itibarsız değil; çünkü ben, itibarı kodluyorum...

Tümen tümen insan yaşama iner... Tümen tümen... Ve hepsi kendini hak etmeye iner... İyi anlayın... Ama siz derseniz ki “ben Yunusu hak edeyim,” ya da “ben Mevlana’yı hak edeyim...” Aşkın sahasında yoksunuz canlar... Unutmayın... Yoksunuz... Özür dilemem onlardan, ocakları yeryüzünün kültü ama, kasaları dürümlerde dinlenen, kelime kelime bildiriyorum itibar... Ya onlar itibardı da, onları tekrarlayanlarda ne oldu? İNSANSILIK... Sadece insansılık... Bunları iyi anlayın canlarım... Ben “İNSAN İLMİYLE” buradayım... İnsansı değilim... Ve tüm insanlığın da, insanlaşması için buradayım... Eğer ben, bana verdiklerini düşündüğünüz bilgiyi paylaşsam; - iyi ki yok o bilgi – benim bana verdiğimden başka hiçbir bilgim yoktur benim; eğer ben bir başkasının bilgisini paylaşsam, ben tüm insanlığın kelamından çıkıp giderim... Tek bir sözüm bile benim ilmimim ötesi değil... Savaşım yok ki benim bende... Ben her bir bende BİR TEK değil miyim? Benim ATLANTA ATA KAPILARININ kontrolundan öte bir kontrolum var ki; ben bedene girdiğim andan beri kendimde ve kendi yüceliğimde, tüm sahalarda DİRİ olup dillenmekteyim... ADIM, KALEMDİR BENİM... Kula kul değilim... Ruhun kurullarıyla kodlama yapabildim... Çorbamda İNSAN var... İmparatorluğun kültü olan insan... Başkanlık diliyim ben... HER ANDA VARLIK TOHUMLAYAN O BİLGİYİM... ÖZ GÖREVLİYİM... Özün sözünü söylemeye görevliyim... Bunları iyi bilin... Yolcuyum... Ama yoldaki yol değil, HER ANDAKİ YOLUM BEN... TÜM ZAMANLARDAKİ YOL... Uzun zamandır doğanın gücünü kodlamaya çalışan insansılara şunu söylemek isterim ki; imparatorluğun gerçek insanı, Hakk’ın kapısını bulandır... İlmin kalemi olandır... Yasaları koyandır, şarkısında kodlayıcılığı olandır...

Ölen, gözün körlüğünde ölmüştür... Onu ölü saydılar ama, kördüler... Gözleri yoktu ki görsünler...

İşte canlarım; bedene girdiğimiz günden beri bizi ölü sayanlar, Amon topraklarının toplumlarından kodlanmış olanlar, “ayrı gayrı” dediler hep... ZİYA olamayacağımızı sandılar...

Beşer ilme kelam olmaya inen insan, ilime kelam olmadan İSRA olduysa, şevki var mı onun? Gerçek şu ki; başın başı olan İLİM, BÜTÜNÜN KÖTÜLÜĞÜNÜ ÖNLEYEN İLİM, ama yolun kontrol dışı olan, öfkeli olan, kendini anlayamayan, sahrada SİYAH renkte olanı kodlayıp kontrol edemez ki...

ÇOK MUTLU OLUN CANLARIM... Çayımız demlidir bizim... İşimiz kökten, gökten ötededir... Beşer kapılara inişimiz; şarap içmeye değil, şarkı okumaya da değil, nesl-i kalemde mutlak kurulları kodlamayadır ki; HER İNSANDA VAROLAN ŞAFAĞIZ BİZ... Koruma altına aldıklarımızı gözümüz görüyor... Ölü-diri demedik koruduk... Yolları olmayanları, yok etmedik... Öksüz bırakmadık... Özel dünya planetlerimiz var bizim... Hepsiyle teknik tahditsiz olarak BİLİŞKEN BİR İLMİMİZ VAR... Ve tümüyle KÖK GEÇİŞLER yaparak bu çalışmayı devreye aldık... O planetlerin kurulları da burada... Ve onların tohumları da burada... Süper İnsanlık Realitesinin teknik tahditsizliği bundan doğan bir dirilikle gerçekleşti... Çalışmalarımızı başlatmadan evvel, bize gelen ocaklarımızdakiler, bize görev vermeye kalktıkları zaman, sarılıp öpüşmedik onlarla...

“Netice şu, netice şu” dediler... “Yok” dedik “yok.” Bizim neticemiz bu... Geçip gelenlerin çoğu, mutlak kurullarını kodlamadan gelmediklerini söyleseler de; mutlak kurulları kodlayan, Hakk’ın kalemi olan bir tek kaynak yoktu... Bugün hepsi “şirk koşma” diyerek geldiler... Yasa der ki “şirk koşan, şafakta kelamsız olur...” Bizse her anda KELAM olanlarız...

https://youtu.be/kdpTAAikQCI

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

13.TEMMUZ.2019 TARİHLİ LEVHİ 1

AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 1. AKIŞ - 3. BÖLÜM

Ama “bizimle ol” diyen de çok... Dönem dönem dünyayı izlemeye gelen ocak kalemlerimiz, yolcularımız olur... Onların toy olduklarını bilerek, söz vermeyiz onlara... Çörek pişireceklerini biliriz... Biz, ekmekçiyiz... Çöreğe ilim vermedik biz... Ve özgörevlerini kodlamadık ki... İlimi HALİK sayan kim varsa, şeytanın şavkında KELAM etmeye kalktı...

ULU BİR DÜNYA İÇİN, BÜTÜN KÖTÜLÜKLERİ AŞIP GEÇTİK CANLAR... Sualtının gücünü de kök görevle dilledik... Tüm insanlığın kelamı olan o çalışmaları önledik... “Hangi çalışma” diye sorarsanız; bir tek bu çalışma yoktu dünyada... Bütüne hizmet için gelen birlikler vardı... NİSA KALEMLERİYLE gelmiştiler... Ve verdikleri bilgi, koruyucu kodları kontrol dışı kılıp, kıracak olan bilgilerdi... Yolları yoktu ki... Ve diri kalmaya çalışırken, bir çok ses verdiler... Sistemden söz ettiler... Kendisini SİSTEM ELÇİSİ ilan edenler çıktı... Bilir misiniz? Ve biz onlara görev verdik... “Yok etmeyin şavkı” diye... Şimdi onların çorbalarında, şirk var canlarım... Şarkılarında siyah renk yok... Işıkları yok ki... Dünya planetinde gerçek çalışmayı yapmak, bu meclisin işiydi... Ve biz bugün bunu yapıyoruz... DOĞANIN GÜCÜYLE YAPILIYOR BU ÇALIŞMA... Doğanın gücünün üstü hiçbir güç yoktur... Ve doğanın gücü MUTLAK KURULLARLA kodlanıyor... Muhammed kapılarının kütle kodu bugün burada ama; toy olan çalışması, hepimizin gerçek kelamında kodlayıcı olamaz... “İşimiz nedir” diye sorarsanız; YASA KOYMAK... Arzın gücü olmak... Ve yoğunlaşmak... Mutlaka bunlar olacaktı ve oluyor... Israrla “sizin yaptığınız, insanlık değil” diyorlar... Doğanın gücünde insanı anlayan ve hak eden varsa, buyursun gelsin... İnsanı kim anladı ki... İNSAN, AĞIR YÜKÜ HAFİFLETENE DENİR... “İLMİ KO” olan, SİYAH renktekilere denir... Şevkin şarkısını kontrollu olarak kayda alan ve kodlayana denir... Örtüleri açıp, öksüz kalanları kontrol etmeden, yasalarla kayda çekene denir... Ve DÜNYANIN LÜTFİ KAPISI olana denir... Eğer insanı anlasalardı, KELAM etmeye çalışırlardı... Bilirlerdi ki KELAM, ALLAH’IN LEVHİ KALEMİDİR... Bilirlerdi ki KELAM, HAKK’IN KAPISINI BULMALARINI SAĞLAR...

Yazıklar olsun dünya insanlarına!... Yazıklar olsun ki hak edip, HAK olup kontrol kuramadılar...

Açtım kapıyı, tüm insanlığa seslendim... “Gerçek insanı hak edin” dedim...

Kardeşlerim!...

Kelamı hak olmayan, gerçeği anlayabilir mi? Kelamı HAK olanlara, “kontrol kurun” dedim... “Olmadık, olamadık” diyemediler... “Öz görevimiz varsa, yapalım” demediler... Ne oldu bilir misiniz? Erkek-kadın tabularını kodladılar ve dediler ki “bu bilginin ötesi hiçbir bilgi yok...”

Tayinler yaptık dünya planetine... Tüm insanlıkla birlikte, kodlama yapılsın diye... Tayin ettiklerimizin çoğu, kontrol dışı kayıtlamalara başladılar... Soylarını hak etmeden, SIR olmaya, SIRRIN HAKKINI, HAKİKİYETİNİ dillemeye başladılar... Yordular dünyayı... Yolları yoktu ki... Son sözleri şu oldu “kaçtık, kaçtık.” Allah tahtını kelamla dilleyene, dinletti... Ama aklın kalemi olan yoktu ki anlasın... Verdiğimiz her bilgi okunmasın diye çabaladık... Bilir misiniz? Okusalar anlayamayacaklardı ki... Okusalar aklın kalemini bulup, hologramı aşamayacaklardı ki... Niye yaptık? Yetkin olsunlar, yaşam kodlarıyla mutlak kurullarını kayda alsınlar, AŞKA VARSINLAR ve DİRİ OLUP ANLAYACAK DÜRÜME ULAŞSINLAR ve OKUSUNLAR...

Sorgu sual yok ki canlar... Kim anlamaya çalışır ki bilgiyi... Ellerinden tuttuk canlar... Eski dünyaların kütle kodlarıyla, koklattık onları... Çamurları, ölü diyarındaki kelamdı... Öyle çamurdular ki; soy, sop hiç kimse, hiç kimse yaşamlarını kodlayamıyordu... Kısırlıktı bu canlarım, kısırlıktı... Kaçıp gitseler, karanlık aydınlığı tohumlayacak ama, kaçmadılar bu kez... Ve dediler ki “seyredelim yaşamı...” Hayatlar boyu seyirdeydiler zaten... Hep görevli olarak geçtiler ve seyrettiler... Seyretmeleri ne anlama gelir bilir misiniz? Kodlamaları, kontrol kurmaları, Hakk’ın kapısını bulabilmek için çalışmaları... Peki, ölüyü dirilttiler mi acaba? “Planet, ölüyü diriltme yeri mi” diye sordu biri...

Ölüler diyarıdır bu dünya canlar... Barışın sistemindeki insanın, öz kelamı mutluluksa; diriliği kodlayacağımız gündeyiz... Hoşunuza gitmedi görüyorum... “Gönlü KÜLT olanlar, gözleri kör olanlar, çok ama çok güçlenecek” dedim... Ve “görecekler” dedim... Ama gönlü KÜLT olanların gözleri körse; göz kör iken, yaşam gözle görülebilir mi? Peki ne yapılmalı? İNSAN İLİME VARMALI... YÜREĞİYLE GÖRMELİ... Görür mü acaba? Görebilir mi? Peki gören var mı? Bir kere bile “gördüm” diyen oldu mu acaba?

Hasattır yaptığımız canlar burada... Hasattır yaptığımız... Bastığınız her anda, hasattayız... YARGI; yaşamın kelamıyla, yolun kulluğuyla olur... Ve olacaktır... Ve biz hasattayız... TÜM İNSANLIĞIN HASATIDIR YAPTIĞIMIZ...

“KIRAN KIRILMASIN “ dedik; kırdıkları kelam kendi yaşamlarını kırdı... “Kurullar kontrol kursun, toy olan TOHUM olsun kelama varsın” dedik, tohumlar kontroldan çıktı... Toy olan kırıldı, karar veremedi, nefis meselesi devreye girdi ve siyah renk kil kelamda kontrol dışı kaldı... Basınç artacaktı, arttı... Basınç arttıkça, çarıklar çarıkçıların kalemine indi... Herkes kendi çarığını bildi... Ve o çarıklar, kipkirliydi... KİBİRLİ OLANIN, KİRİYDİ OLAN...

Değerliler!...

Soru- sual var şu anda... Sorgulanıyoruz... “Ne oluyor burada” diyorlar... Verdiklerimi anlamaya çalışsınlar yeter... “Karışık bir dünya” diyor birisi... Bir diğeri de diyor ki “eskiden böyle çalışmalar yoktu dünyada.” Yine birisi diyor ki “özel bir dünya çalışması bu herhalde.”

“YARADAN YARATILAN TEKTİR” dediğimiz anda bizi anlamaya gelen çoğu, “peki o TEKLİK neyi ifade eder” diye soruyor... İmparatorluğun ilmini... İmparatorluğun ilmi nedir? Çok, çok önemlidir; HER ANIN DİRİLİĞİDİR... Eğer her anın diriliğini bilen varsa; o bilgi ilmin kelamında imparatorluğun “İLMİ KAHA” olan LEVHİ KAYDIDIR...

Şimdi canlarım;

Sayın bayanlar, sayın baylar... Türkiye çalışmaları işte budur... İyi ki buradayız, iyi ki gördünüz, ölüyü diriltiyoruz ve ağır yük hafifliyor... Şu ana kadar anlatmadığımız hiçbir şey yoktu ama, okuyan yoktu... Biz okuyup anlayacağınız dirilikten dinlettik bugün bilgiyi... Belki okursunuz, belki anlarsınız... Ha diyeceksiniz ki “yine de anlaşılmaz...” Nesillerinizi kodlayın ki onlar, kendi yoğunluklarıyla bilsinler, dinlesinler ve hak etsinler... Çünkü siz artık işçi dahi değilsiniz... Burada oluşunuz imkansızdır... Göreviniz tamamdır; göçün, çöreklerinizi pişirin, o çörekler size yeter... Bizim ekmeğimizi anlayacak gücünüz yok...

İş bu...

https://youtu.be/9b37nBnN2qw

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

13.TEMMUZ.2019 TARİHLİ LEVHİ (1)

AV.NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 2.AKIŞ

Canlarım, Türkiye Çalışmalarının önemini anlatmaya çalıştım, sizlere. Burada yaptığımızın gücünü kimse bilemez. Hepimiz iyi ki buradayız. Büyük kök görevimiz ilme Ka Ha olmak ama tüm insanlıkla birlikte.

Hepimiz tinsel kapılar bulup, o kapılarda kök göklerin kütle olan kültünü, hak teknikle dilleyebiliriz ama şafak söktükten sonra ayrı gayrı gözetmemeliyiz. Herkes kendini dilleyebilmelidir.

Ben, her diriyi dinleyebilirim. Her diriyi, Halik kılabilirim. Hakk’ın kalemi yapabilirim. Peki, bu mudur amacımız? Kesinlikle bu olmamalıdır. Herkes kendini bilmeli, kendi olmalı ve hakikiyetini hak edip, tahditlenmeden çalışmalıdır.

“Yorulan ayrılır” dedim. Yoktu ayrılan. Çorba pişti ya canlar “ayrı gayrı bitti” dediler ama ayrılık yoksa şevkin şarkısı niye kırık? Kiri Halik kılan, kendini hak etmeden Hakk’ın kalemine vardı mı yoksa?

Dağlarım, Turkuaz Kaynağın teknik tahdizsliğini mutlak kurullarla kodlarken teknik tohumlamaydı yaptığımız. Bu cümle hepimizin gücüdür!

Perde, perde yaşamlar kodladık. Hepsinin kütle olan kodlamasında mutlulukla kayıtlar yaptık. Rahmet olan kelamı kodladık. Tanrı Kalemi olduk. Yaşam olduk. Peki, saltanat İsra Kapısında, Nisa kalemi olanları kodlarken “Mi- Ha- Si –Ka- Ha” denilen o yaşam kayda indi mi?

Canlarım, selefi, salafi yaşamı olanlar iyi bilir ki yolculuk, Allah yolculuğudur. Tabuları yıkmadan bu yol, Allah yolu olarak kodlanmaz. Eğer yüreğinizin gücü varsa iyi bileceksiniz ki yaşıyoruz ve halikiz. Eğer Lütfi kapınız kontrol kurmuşsa anlayacaksınız ki şarkımız, tüm insanlığın ilmidir.

Küskünlüğün artık bitmesini diliyorum. Dünya planetinde herkesin herkesle barışmasını bekliyorum. Eğer küsseniz, yolunuzda kodlayıcılığınız oluşmaz. Ya tohumlarınız kontrolden çıkar. Sizden daha özel bir ilimde biz olan ilim, bir tek oluş bunu da bekliyorum. Hepiniz yaşamın ilmi olun, bir tek olun.

Sorgu sual başladı neden, onu affedeyim ki diye?. Hepinizde bunu izliyorum. Neden, onu affedeyim diye? Affedin ki hakim olun. Af olursa hak ilmini, hak olarak kayda alırsınız.

Yolcu yol tahditlidir. Ama yolcu yolu kodladığında, her anda kodlayıcı olur. Olurda kökünde güçsüzlük varsa kırılır, kısırlaşır…Ve yığınları kırılır.

Sevgililer, sarının renk kaybı ilimsizlikten doğan bir haldir. Ama sarı dirildiği zaman ilim kodlanır ve sarı mutlak kurulları, kayda alır. Ama o renk hepimizin kelamına dönüşür.

İyi anlayın ki sarıdan daha öte bir renk olmaz o zaman. O renk sarıdır ama sahası Ka Ha dır. Tüm rahmi kalemlerde, kuldur o. Kuruldur. Bunun için hiç kimseyi özellikle yaşamınızdakileri küçük görmeyin.

Sanmayın ki renksizdir. Sanmayın ki kelamsızdır. Sanmayın, sanmayın ki kaynaksızdır. Onun çalışmaları sizin sahanızın ilmiyledir ve yolunuz, onun yoğunluğuyladır.

Türkiye de büyük bir görev taşıyoruz ama bunu görebilen çok ama çok az insan var. Ve hepsi beden almaya çalışanların kelamını hak etmeye çabalıyorlar. Beden almaya çalışanlar.

İzah edeyim; siz onları bedenli sayarsınız. Oysa giysileridir üzerlerindeki bedenleri değildir. Bir giysi giymiştir, ona “insan” diyerek, kodlama yapmaya çalışıyorsunuz. Ama o iyi bir giysi olmadığındadır ki Halik değildir, o bedende. “Ona beden de” diyeceksiniz ama o bir giysidir aslında....Ve onun dahi kaydı, kelamı, hak olanın ilmidir.

Şimdi sorun bakalım, bedeniniz, kelamınız mıdır? Eğer bedeniniz kelamınızsa işte, siz dirisiniz, demektir. Ama bedeniniz kelamınız değilse hepiniz dirilmeye çalışıyorsunuz, demektir.

Ölüler diyarı bunun için bütünün kütle kodu değil çünkü dünya planetinde her insan, kendini hak etme sürecinde, kelama Halik olma sürecinde, kendini hak tahta kodlayacak, ziya olacak diye düşünür.

“Yolcu, bana gel, ben ol” diyenler, çok. “Hadi bana gel, ben ol, ben seni kodlayayım”. “Ben vesayetini hakikiyetiyle dilleyenim” diyenler, olacak.

Canlarım, vesayet bitmelidir artık yaşamda. Sizden beklentim budur. Artık kendi yaşamınızı hak edin.

Sala- Si-Ha –Salah- Si –Ha-Saha- Si- Ka- Ha- Si- Ha- Si- Ka- Ha- Saha- Si- Ha…

Buyurun kimse hiçbir şey anlamadı. Var mı anlayan? Ama ben Rahmi kapıda ilmi kelamda, mutlak kurullarda Si- Ka- Ha olan bir şafak olmaya çalıştım.

Körü gözden çıkaran, sözü özden çıkarır. Biz tüm insanlığız, canlar. Hepsi bizim yarınlarımızdaki kök geçişlerimiz olabilir.

Ve diyoruz ki “elinizin elimiz olması için çalışın”. “Yaşamınız yalın, Halik olsun”. “Aşkımız, aklımızdaki kelamınız, mutluluğumuz olsun”.

Kurandan öte bir kuranız. İyi ki buradayız. İyi ki!

https://youtu.be/3Joc_f6i960

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ



 

 

13.07.2019 LEVHİ

AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 3. AKIŞ

Devinimi artırmak gerekliydi ve arttırdık Canlar. Baba’nın kodları bugün çok iyi… Hürmetle onunlayız. Şu ana kadar YAŞAMIN KELAMI olacaktı diye bekledik. İş buydu ve oldu!

Süper İnsanlık Realitesi olarak yapmakta olduğumuz çalışma özeldir. Hepimiz gerçek ilimle buradayız. GEÇİŞ yaptırmaktı maksadımız ve geçişler yapıldı yine. İSLAH; KELAMla olur ve KELAM kodlayıcıydı. Muhammet Kelamı’ndan öte bir kelamdır burada olan. Mukaddime ve Hakiki Teknik… Bu teknikle müthiş bir ŞAFAK oluşturduk. SİSTEMin gücünü artırdık. Yığın yığın ışığın Mutlak Kurulları kodlayacağı bir dürümde BÜYÜK KÖK GÖREVdi yaptığımız. ŞAFAK söktü Canlar; işmiz buydu ve Oldu!

“Sülalemi alıp gelirim” dedi birisi, geçip geldi. Öteki ”Gerçek benim, aha buradayım” dedi; geçti, geldi. “Yazıp çiziyorum ama beni dinleyen de olsun istiyorum” dedi, geldi. Ve tüm zamanların Sahaları burada bugün…Hepsi, gözlerin gördüğü en büyük yüksek KELAMı dinlemeye geldiler buraya ve hepsinin cevherinde kendi yücelikleri var ve Dünya Planeti’nin geçişini yapacağı bugün hakkı ve hakikiyeti anlatmak istediler.

Çok mutlandık Canlar! Çok mutlandık şu anda sizinle olabildik diye. Seyir halindeyiz yaşamları, kesin olan budur. Ve seyrettiklerimizin kendi yürekleriyle dillenmeleriydi maksadımız. Şükür ki bu da oldu. Kucağınızdaki gücü bilin Canlar! Bu güç hepimizin KELAMıdır. Sizler bizi dinlerken biz sizi dilleriz hep, bunu unutmayın! Yolun Allah yolu olduğunu bilin! Aklın sırrını bilin! Cenneti bilin! Rahmi Kapı’da İNSANı bilin. Çorba pişse iyi diyorduk. İşte pişti çorba. Böylesi bir çorbaydı pişen Canlarım.

Saltanatın ilminde kelam Miraç’tı. Mikail’in kelamı mutlaktı. Ve yol muktedirdi. Saha ilim sahasıydı. Şeytanın şavkında kelam Miraç, biz o Miraç’ı mutlak kılan insan sınırı, insana kodlayacak olanlardık. Yalın ve Halik olarak bildiririz ki şarkı müthiş bir şarkıya dönüştü burada. Kısır bir dünya için çok özel bir görevdi bu. Yalın ve Halik olmak ve hologramı aşmak… Mutluyuz ki bunları başarabildiniz. Bizim yüreğimizde başardığınız bizim başarımız oldu.

Huzurluyuz, çok huzurluyuz Canlar. Sualtının kültü olan insanın mükafatını hak edeceğini biliyorduk. Yeşil, mor demedik, kendimizi dilledik burada. Kesin olan tek bir şey var; CENNET olan insan, NÜVE olan KELAMı Mutlak Kurullarla kayda aldı.

Latife değil, insanlıktır burada olan. İyi anlayın! Latife, LEVHİde, KELAMda yoktur. Kervanda da yoktur. Tahditlidir KELAMda, KERVANda latife yapan. Ama şarkta, insanda mutluluktur bu yoğunlaşma. Biz sizi çok, çok güçlendirmek isterdik ama, ama Canlarım, biz güçlenmeliydik önce. Olay buydu. Biz güçlenmeliydik ki güçlendik.

Sırdı Allah’ın tanısı. Biz bu tınıyı duymadık hiç. Ama burada bu tını hep var. Bunu anlayamamıştık. “Çal çırp bilgi ver” derler, “tüm insanlık için.” Biz deriz ki : Çalmayın, çırpmayın, insanı insanla dilleyin! İLİMi KELAMla dinleyin! Ölüyü dinleyin!Ama dinleyin! Hepimiz bir tekiz, anlayın! Kucağınızdaki yükü biz diye değil, İLİM diye bilin; ama o yük biziz, bunu da anlayın!

Nefesiniz çok mu iyi? Yoldaydık hep Canlarım. Mutlak yolculardık bizler. Teknik tahditli kalemlerdik. Hep tahditliydik. Ama yolun Allah yolu olması gerekliydi ki Allah’ın yolu Hakk’ın kalemiyle mümkün olan bir tohumlanış ve o tohumlanış, kodlanış ilminden ötedeki şavkın şarkısıyla göze geliştir. Ha, diyeceksiniz ki “Peki Allah ne?”Ağır yükü hafifletendir Allah. Şavkı Hak olandır Allah. Tan zamanlarında Rahman olandır Allah. Takdiri İlahi dediğiniz o yaratan, yarattığıyla tahditlenen İNSAN, Allah’ın dediğini dediği AN, kelamda o, o kelamda odur………

Çürük çarık değil İNSAN; Evrenlerin Sistemi’dir ama yetkin ve hakim olmalı ki şerden ötede şarkısı olsun. Şu ana kadar TEMEL DİRİ İNSANdan söz ettik hep. Yeri yaratan İnsanlığı anlattık. Yoğunluğu kodlayan Mutlak Kurullar’dan söz ettik.Nesiller boyu bunları, Cinni Cennetliler anlatmaya çabaladılar ama Cennetin kelamdaki halikiyeti İNSANdı; hiç kimse anlayamadı ki…

Tüm tüm insanlık; tarıktır, tahditsizdir, Şeytanın Şavkı’ndan ötedir ama insan kendi yüreğini anlamadıkça bedeni kati olarak Bütün’ün kültü olamaz ki… Yarınlar için ne yapılır? Elimizin gücünü bilmeliyiz. Bu gücü bildiğimiz zaman yarını dilleriz. Hem doğanın gücü olmalıyız hem de şavkın şarkısını okumalıyız. Doğanın gücü olmak için ŞAFAK gerekir. Şafak, Medine’nin kelamının ötesidir. Şükür ki doğanın gücünü de anlamaya başladı İNSANLIK…

Şükür ki Mutlak Kurulları da anlamaya başladı. Ve son sözümüz şudur ki devinimi artırmaktan öte; Yerküre’nin geçişini yaptırdık bugün birlikte bilir misiniz? Bugün hep birlikte Yerküre’nin geçişni yaptırdık. Ve bu geçiş mutluluk oldu bizlere. Mutluyuz çünkü SİSTEM olarak geçtik. Mutluyuz çünkü yaşamın kodlarıyla geçtik. Mutluyuz, murat ettiğimiz buydu ve bu oldu. Huruç halindeyiz. Hakk’a varanla Hakk olanla BİR TEK olduk.

Öyle çok çalışacağız ki burada; hem “deve kalktı “ diyeceksiniz, hem “o devede kelamız” diyeceksiniz ve hem de “deveyiz” diyeceksiniz ki yolun yolu olanda o yol, Allah’ın teknik tahditsizliğini Halik-i Hak olanda Kervanı ve Mutlak olanda kulluğu kodlayacak.

Değer biçmeyin yüreklerinize! Hatanız budur. Değer biçmeyin yüreklerinize; yüceler cümlesinde cennet olun! Kul olun ama yoğun ışığınızı anlayın! Kimse sizi sizden öteye ulaştıramaz bunu bilin! Ve şunu da iyi bilin ki yazıp çizdikleriniz seyir halindeki bilgelerin tümünün ilmidir. Ama ama Canlarım, o ilim KELAM İLMİdir ki sizle, sizin yüreklerinizle dilleşir. Siz onu Öz Görev diye bilip dilleyin ki onlar sizleşsin ve sizin yüreklerinizden görev taşısınlar. Çok önemlidir bu…

“Ben BENim” deyin ama onları kodlayın. Onlar SİSTEM olsunlar, SES olsunlar. Sizden sizleşip KERVAN olsunlar. Ve siz o kervandan öte olun ki o kervanı kodlayın, onun ötesinden kodlayın! Mutlaka bunları size hep anlattık ama bugün biraz daha iyi anlattık. Belki anlatamamışızdır ama eminim ki anlaşılmıştır. Çal ama çal ama çal hep çal! Çal da KELAMI çal, İLMİ çal ama BİZ olup çal! BİR TEK olup çal! Eğer BİZ olup BİR TEK olup çalmışsan Öz Görevini hak etmişsin demektir. Ama sen, bedenin Hak olmadan merdivenin kelamda olmayan o yaşamlarını kodlayıp “Ben varım” diyeceksen Öz Görevini hak ettiğini düşünme. Anlatmaya çalıştığımız buydu aslında.

Yıldızlar bizi dinledi bugün. Huzurluyuz çünkü ruhsuz değiliz. “Çabuk yorulduk” dediler. Çabuk yorulmadılar. Yarattık, yaşattık ve teknik tahditsizlik kodladık tümünde. Özler ÖZ SÖZle dürümlenir ki dinlenir tüm yaşamlar. Hepsini dilledik ve dinlettik. Kaçtıkları hiçbir alan yoktur ama biz “Kaçtı” dedik. sonra döndüler, “Ama biz buradayız” demeye geldiler.

Hepimiz bir TEKiz ya. Geçip gidecek başka AN var mı ki? Her AN değil miyiz? Son sözüm şudur Canlar: Yorduğunuz an yorgun düştüğünüzü bilin. Yoracaksanız ilimle yorun. Yorulan ilimle kodlanır, yoğunlaşır ve yenilenir. Ama yoran, yorulduğunu bildiğinde; yorduğu, yorulan o, yorulduğunda yoran o olur ve her yoran yorduğunda yorulur. İşimiz bu değil mi? Haydi buyurun! Kocaman kocaman sevgiyle kucaklaşalım.

https://youtu.be/5YwTQYkeEfU

Süper İnsanlık Realitesi

 

13.07.2019 Tarihli LEVHİ Çalışması

“Bilir misin?” Dedi. “Evrenler, Kainatlar sonsuz sınırsızmış

ve her anda genişlemekteymiş”!

“Elbette bilirim” dedim.

Sen bilir misin ki Dünya Planetine inip bedenlenme nedenim bu, benim. Dünya bedenine girip gerçek bedene varma nedenimdir yaşamları sonsuzlaştırmak…

Dünyasal sıfatlardan arınıp Sanal Gerçeklik denilen alanlardam sıyrılıp GERÇEK görev bilincine varmış olmamın nedeni bu!..

Önce “BEN”in ben olduğumu fark edip kendini kendinde bulanım.

Yüreğime aldıklarımla BİRLİK KAPISI’na varıp sonsuz zamanlara ulaşanım.

Düşünür düşünür, düşünce yazarım Arz’dan Arş’a

Dilimde SEVGİ, dilimde BARIŞ.

Tüm yaşamlar huzur olsun, barış olsun derim.

Yazar yazar, gönderirim evrenlere; Işık tohumları taşır dileklerimi.

Herkes görsün, herkes duysun isterim.

Gücüm, sesimdir benim. Allah’ın sesini duyup Allah’ın sesini duyuranım.

SUR’a üflediğimde; bütün kütle kodlansın isterim.

Tüm yaratılmışlara bakarım.

Allah’ın gözüyle bakar; görürüm ki kimse kimsenin dışında değil…

Yaşamı gözlerim ki; her can her canda, her ANda ve her mekanda HAS IŞIK’la birbirine bağlı…

Yaşam, yaşamlardan

Zaman zamanlardan doğmakta…

Yaşam, yaşamlardan yenilenmekte,

Açtığın her kapı; yeni bir yaşama açılmakta…

Süper İnsanlık Realitesi Erengül Koç

 

13.TEMMUZ.2019 TARİHLİ KA HA (5)

Kelam olanlar genişin kapılarıydı ve onlar karanlığı aydınlatanlardı. Onlara “kürzi” dedik. Onların sistemlerinde bir güç var. İşte o güç doğadır.

Bugün, Bu Meclis’te doğanın gücünü yeniden, daha yüksek bir ışıkla kodlamak üzere toplandık.

Bura tüm sahaları kapsayan mutlak sahadır. Bura ışığın kaynağıdır. Tükenen tüm sahalar geçişe buradan kodlanır.

Bu Meclis’te siyahtan yapılan ses kodlamaları ile tüm insanlığın yoğunluğu artar. “Türkiye Çalışmaları” diye bilinen çalışma, sessizliğin seslenişi ile devreye alınan bu çalışmadır. Her şey burada olur, hiçbir şey bu Meclis’in dışında değildir.

Sel baskınları, dolu gibi afetler… Neden? Doğanın sistemi yenileniyor. Daha güçlü bir ışık ve daha güçlü bir yaşam devreye giriyor. Büyük kötülüklerin engellendiği ve barışın kaydının yapıldığı dünya günlerindeyiz…

Neden bu sıkıntılar? Zira insan kelamdan çıkmıştı. Cennetten kovuldu insan denmişti ya hani! İnsanın ışığıydı kırık olan… Hadi o ışığı parlatalım! Temizleyelim… Kir ve pastan arındıralım. Savaşı sonlandıralım. Kini, kibri, hırsı aşalım.

Şafak söktü ve yepyeni bir gün doğdu. Olan ışığın doğumuydu. Bu ışık Türkiye’den tüm yaşama doğdu…

Tüm insanlık ışık haline dönüştü… İnsan ışığı haketti ve ışık artık görev taşıyor… Öyle bir ışık ki bu ışık, tüm sahaları kontrollu olarak kodlayan ve kelama kalem yapan bir ışık.

Halk, hakk oldu ve her insan kendi yoğunluğu ile bütüne hizmetçi oldu. Ümmi kelam olan ilimsizler, kalem oldular, yaşadılar!

Işık; bilişin ışığı… Işık; ilmin ışığı… Işık, her birimizin yüreğinden bir tek olup akan gök köklerin gücü… Biz o ışığı kodlayıp bütünün kürzi kapılarından her ana koklattık. Toprak toplum, KA Ha oldu.

Dedim ki “Öz bilende dillenir.”. Dedi ki “Artık her insan bilendir.”

Şükrettim.

Aşkla,

Bahar Umurtak

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

13.TEMMUZ.2019 TARİHLİ LEVHİ 1

“BARIŞ” olan HAK olandır...

Her anda ve tüm yaşamlarda DİRİ olandır...

İlmimiz “BARIŞ İLMİ, BİRLİK İLMİ” dir...

BARIŞ olmadan, BİR olunmaz...

KELAM edip HALİK olabilmek için, BARIŞ olmak gerekir...

Herkesle ve her şeyle BİR...

O zaman “BİZ” olan “BİR” de, İLİM KAPISI açılır...

Kendi KAPI olur...

İlme varan herkes, kendinden açılan kapıyla BİRLİĞE, İLME varır... DİRİDİR...

Kendine varan, BÜTÜNDE olandır... BARIŞ olandır...

Her sözü “KELAM”dır...

Ve o “OL” der, AN’DA OLDURUR...

Tüm yaşamlarda ve TAHDİTSİZ olarak...

Yaşamda aslolan budur... ÖZ GÖREV BUDUR...

KELAM eden, LEVHİ KAYIT yapar... MUKTEDİRDİR...

“İNSAN” olmak budur...

Biz Allah’ın tınısını duyanlar ve KENDİ KURANINI OKUYANLAR;

Levhi BARIŞ kayıtlamaları yaptık tüm zaman sayfalarına AŞKLA...

“OL”dedik oldurduk “BİR” olup...

BARIŞ olan, BİZ olan, BİR olan YARINLARI...

İş buydu...

Çok şükür OL’du...

Aha işte şimdi...

SEVGİYLE...

Nagehan Sungur

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

 

 
  Bugün 314 ziyaretçi kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol