Birlik İlmi
  İNSAN (1)
 

İNSAN (1)
20.06.2018

Dağlarım, Daha ne deyim ki size!? Biz Dünyalıyız. Buradayız!... Bu dünya, “OL!” der; tahditsiz olan İNSAN KODLARI, yerküreyi tohumlar. Bu dünya, üzerinde görev taşıyan her insanı kodlar. Bu dünya, dönem sonlarında, BİLİŞİN HALİKİ olur. YOL olur ve sonsuz zamanlar, bugünkü gibi burada olur.

Herkesin, insana ilmi vardır. herkesin, NİSA olan yarını vardır. İSLAM olan KURAN’ı, TOHUM olan KELAM’ı vardır… Bu dünyaya, ölüp geldik. Geçip geldiğimizde, dinledik yaşamı ve DİRİ KALEM’imizi, İLİM KURANI yaptık.

Aşk, sayfa sayfa KUL olan KELAM ile KERVAN oldu. AŞK, KERVAN!... İLİM, KULLUK!... Bütün kütükler, İSRAFİL KODU olarak BÜTÜN’e KAYNAK!...

Herkesin, kendini bildiği; BİRLİK kurduğu ve RUHUN KURANI olduğu bir sahrası vardır. Burada oluşu, o sahraya inişidir. O sahrada, doğar ve o sahrada yaşar… “YAŞAM SAHRASI” deriz biz buna… Onun, açık kayıtları buradadır. Bu çalışmalar; kontrolunu kurmasını, ona görev olarak bildirir. Her bir insanın, kendi sahrası, kendi GEÇİŞ KAYITLARI ve kendi HALİKİYET’i, tüm insanlığın kaynağında, kodlanmış olan ışığında, kontrol kurucu dürümünde bulunur.

Her bilgi, insanda meknuz olarak mevcuttur. O insan ruhsuzsa; kodlanmış değildir. RUH, olgun sahralarda, insanın ocağında olur. O sahralarda, o KÖK GÖKLER’in cürmü; KÜRZİ olanlarda; KURAN olan IŞIK’ı olur…

Herkesin; kini, nefreti; bugünkünden, çok daha güçlü olduğu yaşamları vardır. O yaşamlarda, kendi nefeslerini dahi haketmeyenler, bu yoğunlukta kodlama yapamayacaklarından; TINI, ocaklarında, GÖK SİSTEMLEŞMELERİ’nde, kodlama yapamaz. Bunun içindir ki her SİSTEM, kendi dili ve kendi NİSA KALEMİ ile bilişini, HALİK kılmalı ve kendini kodlayarak kontrol etmelidir. Aksi taktirde kendi NİSA KALEMİ, ocağında görev taşıyamaz ve o kalem, kontrol kuracak güce varamaz.

Zarar engellenebilir!... Herkes, kendi yarınında görev taşıyan GÜÇ KODU’dur. Kendi yarınını kodlarken MUTLAK KURAN’ını da kodlayabilir. O, çok mutlanabilir ya da mutsuz kodlamalarla KELAM’ını hasatından ayırabilir. Bunlar olduğunda; ocak, ÖZ KÖKLER’den görev almadan GÜÇ KODLARI’ndan ayrışır. Bunun sonucunda, “Dünya” dediğiniz bu planet, etkin sahrasını, “YOK KÖKLER”e görev diye diller ki bu onun; kendinden, kendi reşit kayıtlarını ayırıp, reşit olmayanları kodlayarak kontrol etmesidir.

Dünyaca ünlü çokları vardır. Kin ve nefret duyguları yüksektir. KELAMLAR’ı hırsa kodlanır. Sayfalarında, kısır kayıtlamaları vardır. SİSTEMLER’i, GÜÇ KODLARI olarak kontrol kuracak türevlenişi sağlamadığından, kendilerini yasalarla kodlarlar ki kontrol kurabilsinler diye.

ÖZCE GÖREVLER taşınır yaşamda. ÖZCE CEVHERİ GÖREVLİLER kodlamalar yaparlar. Nesiller, hep ÖZCE yapılan kodlamalarda hazır olurlar. Her birinizin KELAM’ında, tüm geçmişiniz sesleşir. Sorumlusunuz tüm geçmişinizden… Bütün mesele, kendinizi kodlayarak kontrol etmeniz ve kendinizle HALİK olmanızdır. Bu çok büyük bir görevdir ve bunu, hakedip de başarırsanız; siz, sizleşebilir ve KALEM’e indirilebilirsiniz… Mutlaka mesele budur!... Haketmek ve yapmak!...

TANRI, İNSANI YARATMADI. İNSAN, NEFES OLDU; KENDİNİ HAKETTİ VE YARATTI… İNSAN, KENDİNİ HAKETMEDEN YARATILMADI. YARADAN, YARATILAN TEKTİR.

Bunları insan soyunun bilmesi gerekir. İNSANSI İNSAN, KENDİ HALİKİYETİNİ ANLAMAYANDIR.

İSA, daha güçlü bir dünya istedir… MUSA, kulluk yapmak istedi… MUHAMMET, TEKNİK KALEM olmak; NEFES olmak; yaratmak istedi… Aralarındaki temel fark, İLİM’di… Biri; insanı, diri olarak kodlarken; diğerleri, insanı kontrol etmeye çalıştı. BÜYÜK GÜÇ, İSLAM’dı. İSLAM, İMPARATORLUĞUN KELAMI’dır. O KELAM’a KAYNAK olana; İSA, daha üstün bir SİSTEM olabilirdi. MUHAMMET, daha güçlü çürükleri bularak; göreve KAYNAK olan SAHRA yapabilirdi. Daha neler! Daha neler oluşturulabilirdi!... Bunlar, çok göz önündeydi.

Bugüne gelince “bildik, bilindik!” dediler. Herbirini bildik!... Herbiri bilindi!... Bir tek bilinmeyen, YARADAN’ın yaşamda olduğuydu. Hepimiz, hepimizi yaradanlar mıyız!? Yoksa biz, BSUİ olarak YARADAN, YARATILAN İLİM miyiz!? Biz miyiz İNSAN!? Bizi bizde dilleyen mi haketiğinde, HAKK olan o SAHRA!? Ya KALEM!? KELAM mıydı!? Bizden miydi o KELAM yoksa biz miydik KERVAN’da KELAM olan İNSAN!?…

Kimiz!? Kimde, kimi, kimle dillemekteyiz!? Niye biz, bizi kodlarken; her biz, bizleşip BİR TEK olup kodlanmaktadır. Hani insan, SAHRA’ydı ya!... Hani insan, NEFES’ti ya!... Ya insan, KELAM’sa ne olacak!? ANA KALEM, kodlanmış; vize alanlar tohumlanmış mı olacaklar!?

Baştan beri “DİN” dediler. Baştan beri “DİRİ” dediler. DİRİ olan İLİM, baştan beri dilde dinlendi. Ya DİN olmayan SAHRALAR ne olacaklar!? VAR’ın verdiği, YOK’ta var mı!? Yoksa yok mu!? “OL!” deriz; “OLUR!” derler. Olur mu acaba!? Akıp geçerken SİSTEM’den, SİSTEM’e; esrarla kodlanan yarınlar, AŞK KALEMİ’nde, KERVAN olup da tüm insanlığı tohumlayabilir mi!?

Beşer şarkı okuyor şu anda!... Ama bu şarkı, NİSA olan İNSANIN ŞARKISI!... BEŞER, şarkı okudu. Ummanlarda KURAN oldu. BEŞ KELAM KERVAN, bir tek oldu!... O ŞAFAK, İNSANLAŞTI. Kendi dili, kendi diriliği, İLMİN KAPISI’nı buldu… O KAPI’yı, HASAT’a KAYNAK yaptı. Bulduk!... Bulduk!... Bulduk!... Oh! işte bu!…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 
  Bugün 393 ziyaretçi kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol