Birlik İlmi
  İNSAN (2), 1.AKIŞ 3.BÖLÜM
 

27.HAZİRAN.2018 TARİHLİ İNSAN (2)
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, 1. AKIŞ 3. BÖLÜM

Ve dünya… Nereden nereye vardı? Elleriniz, ilminiz, yolunuz, kuranınız, yaşamınız kelamınızsa, “insanlık”, bütünün kök gerçekliği olarak, her yaşama “kaynak” olabilmek üzere bu dünyayı kodladı.

Bu dünya, Türkiye çalışmalarıyla ersiz demleriyle ve yüce nefes kodlarıyla “Miraç” dediğimiz o yoğunluğu oluşturmaktadır.

Türkiye’nin nurudur insan… Kuludur insan ama bu yol, Allah yoludur canlarım. Allah, tahtında “kervan olan insan”, muktedir olacaktı ve oldu.

Dünya ölü bir planet olmasın diye bu çalışmalar diriliklerle kodlanmıştı. Ve bundan daha öte bir yoğunluk oluşmadı sahralarda… Ve zaman, karanlıktaki ilmi dürümledi ve zamanın sistemi dürümlere çektirildi. Et, kemik olan “insanlık” bunu yaptı.

Kanat gerdiğimiz insan, karanlıktaki ilmini dürümlediğinde, yarınları kodlarken mutlakiyetini de kodladı. Öz gerçekliğini de kodladı ve ruhunu da kodladı.

“Az ve öz bilgi” derler. İzin verin de özün sözü olan bilgiyi bütünün kör, sağır ilm-i kalemlerine de dilleyelim.

“Ol” dedik oldu. Ol ki halikiyetini, hakikiyetini hakk olup dille. Ol da dürümle bütünü. Umutlarını diri yarınlara kayıtla. En di şe etme! Endişe etme ki hepimiz “Salatanat’ın görevlileri” olarak bu çalışmayı büyük kök gerçekliğimizle sürdürüyoruz.

Kaynağa aklın kalemini verdik. Hakka kare, küre insanın kök görevini dürümleyerek “kervan” olduk. İzin verin de izah edeyim; üzerinde görev taşıdığımız bu sahra, “beşerin kelamdaki kalemin”in üstü ve mükafat olan “bilişin kervanı” olan ilimdir.

Bu ilim, Medine’nin ilminden çok güçlü bir ilimdir. Ve ilmin kardeşliği, kelamın halikiyeti ve muktediriyeti, mutlak kuranımızla “hasat” yapabiliyor.

Hasat, ilmin hasatından çok çok daha öte olan, “sahraların hasatı” olacak bundan sonra…

Bu hasat, Medine’nin kör, sağır görevlilerin üstü olan “göç kalemleri”yle yapılacak.

“İntikam intikam intikam…” derler ya, imparatorluğun kelamında, intikam yoktur. Kibri aşan bilecek ki intikamı olmayan bir sahrada haz duyulacak bir yaşam kodlanıyor.

Allah, alemlere “ilim” öğretir. Ama kelamı halik olanlara “kervan” olur ve ruh ilmini dilletir. Allah bilgelere, “biz” der ama ikmal tamamlayanlara “birlik” kurdurur. İşte o birlik, mutlak kuranların ilimle kodladıklarıyla kurulur.

Ele, avuca sığmaz bir insan… Oyuz biz! Bu çalışma, ele avuca sığmaz bir çalışmadır. Nedendir? İnsanlıktandır.

İnsanı kök göklerde, ses sahralarında hep sınırladılar… Ve dediler ki “sen kendini ilimle dille ama Yaradan olmadığını da bil.” Ve bu insanı hep sınırlandıran bir haldi… “Sen insansın. Yaradan senden farklıdır.” Dediler. Bilinmedi ki insan, yarattığında yaratıldı… Ve dünya dışı varlık tohumları, toprak topluma “kuran” olmadılar, çünkü sorumluluktu kuran olmak dünyaya…

Yedi “doğan güç” ve yedi “yaşam kalemi”, “merdiven” olduğu zaman sahraya, “mektup” değil, artık “kelam” olan kodlanır.

Dünya hep mektuplarla dilletildi, “kanallıklar” dendi... Kanallalar kanallıklar… Ayrılıktı bu, ayrılık! Artık insanlık, “bilişle” kodlanacak.

Her insan kendi dürümlerindeki kelamla, kendini dilleyecek. Bu onun bilişi olacak.

Mahrek; insan, hasat; ilim ve mutlak kuran; tüm zamanlar…

Oğullarım, dünyalıyım ben. Bunu iyi bilin. Bu dünyaya Yaradan olup, yaşam olup indim. Yaman bir tohum oldum… Torba torba kuran olanları kodladım. Az bilgi değil, öz bilgi verdim hep… Ve kemal; kelama kalem ve biz o kelama, “hak taht” olduk canlarım.

Yaradan ve yaratılan hak teknikte bilişin kuranında, hakikiyette bir tektir. Bunları anlattık.

Az ve öz değil, hak toprağa, tohum olan “biz” olup dillendik.

Nedir insanın yolu? Yasalar… İnsan, yasalarla yolculuk yapar. Hangi yasalar? “İnsanlık yasaları”.

Nedir o yasaların hakikiyeti? İlim… Hani nerede o ilim? Kervanda… Nedir o kervan? Yarınlar… Yaman bir tohum ve yaşam. Hepsi beden ve bedenin kervanı olan, kendini hakeden dürümlenen, mahrek olan, biliş kaynakları…

Ve sayfa sayfa yaşam yazdık. Her insan bir cevheri kapıdır. Her insan bir yarın kodlayıcısıdır. Her insan bir “mutlak kuran”dır… Ve dünyalıdır. Ama dünyanın nuru oluşu, tohum oluşuyla mutluluk verecek bir dürüme indirir onu. Ve o insan, kontrol kurduğunda, artık o tohum mutlak kuranın has tahtı olur.

Yedi dere, bir diri ummanlara kodlanır. Her derede “dil” olur. Ama dere diri olmadan, “hakk tını” tohum olmaz. Ve biz, Medine’yiz… Merdiveniz ama her anız ve “insanlık kuranı”nda İstanbul’uz biz… “İslam’ın kalemi” olan İstanbul! Bugün burada ama her anda varlık süren kodlayıcılıkla tohumlarda…

“Barış” dedik. Hakkın kapısını bulan, “hasat” olsun istedik.

“Yarat!” dedik… “Yeni dünyayı kur ve o dünyada tohum ol!” dedik. “Kini aş.” Dedik. “Yoğunluğunu kontrol et.” Dedik. “Cennetini hologramdan öteye kodla da haket.” Dedik.

Deri, diridir insan… Devri kelam olanda, “kalem” oldu, “yol” oldu.

Hadi buyurun, kontrol kuralım, mucize olan insanı dilleyelim.

https://youtu.be/WmEFCtlkRZw

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 
  Bugün 249 ziyaretçi kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol