Birlik İlmi
  İNSAN 5-4
 

İNSAN (5/4)
18.07.2018

Eve dönme zamanı!... Sizi, sizden dilledik Canlar!... Sizi, size dilledik. Sizleştik, dilleştik!... Eşyaydık; dillendin, dinlendin TOHUM olduk… Okunduk, MUHAMMET olduk. Okuduk, tohumları kodladık; DİN olduk… NUR olduk. Aha KÖK GÖKLER’den çözümlendik; dillenip dillenip KERİMAN olduk!... Olduk da analara, KAYNAK olduk.

Umman olduk RAHM-İ KAPILAR’a NUR olup sonsuzlaştık. Dillendik, dinlendik, MUTLAK KALEM’le sözlendik!.... Kim zamana indi ise o olduk.

Onca çalışma; bizleri, BİR TEK yaptı. BİR TEK!... Aha o TEKLİK; DİL’de, DİN’de ve tüm zamanlarda kodlandı.

Mucize oldu!... İNSAN, umman oldu. Oğulladı, tahditlendi. Et oldu; KELAM’da dinlendi, dirildi. SESSİZ ZAMANLAR’a SES oldu.

MUHAMMET der ki “neden İLİM!?” “Ben cevap vereyim.” der. ANA KALEM’i aldı yazmaya başladı. “Ben, insana benden söz ettim.” Dedi. Dedi ya!... her insan, MUHAMMET oldu onu dilledi…

Dediler ki “KURAN oldum!...” Dediler ki “kontrol kurdum!...” Dediler ya “İLİM olan, MUHAMMET olmuştu. ÖZ GÖREV’di bu!…

CENNET KAPILARI’nda, İLİM SAHRALARI’nda; İNSANSILAR’ın, İNSANLAŞMALARI’nda GÜÇ KODU olmak ve kontrol kurmak sorumluluktu. İşte masaya MUHAMMET oturdu. Sordular, “ÖZ GERÇEKLİK’inde kayıtlanan, itibarlılar niye yoklar!?” diye. MUHAMMET’e kontrollu olarak geçen MUSA, sordu bunu.

MUSA’ya, SA-HA olan İNSAN, BSUİ olup yanıt verdi. Dedi ki “hasat olurken, her insan, o masada oturamaz. O masaya; yasaları koyanlar, yaşamları tohumlayanlar, kodlayanlar ve tohum ekenler buyurulur ve kontrollu olarak oturtulur.

Mutlaka MUHAMMET, kendi tahditi ile bu yoğunluğa ulaşabilmişse, onun ruhu ile kodlananlar da onun ruhunda bu yoğunluğa girerler. Ne var ki kodlanmış olarak girmek; sonsuzlukta, kontrol kurabilmek demek olmadığından, son sözü söyleyemezler; Ocak yakamazlar; beste yapma imkanları yoktur. Soy Sayfaları’nda diri olamazlar. Cevherlerini kodlasalar da tahditli olarak kodlarlar.”

Masaya, NEFES olanlar kabul edilirler. Bu masa, SAHRA olanların sistemleşmesinde, çok büyük bir güçtür. Bütün kütle, İSA olsa bu güç, MUTLAK KURAN’da TOHUM ekmez. Her insanın, kendi diriliği ile bu yoğunluğu kodlaması ve kontrolu gerekir. BÜYÜK KÜLT, İLİM KÜLTÜ olarak burada; bitki, hayvan ve diri yarınlar için görev taşıyan SAHRALAR’ı kontrol altında tutar ve her bir SESSİZ KAYNAK bu yoğunlukta kodlanır.

BİR’e hizmet edenler, kendi dilleri ile BİZ olup çorba yaparlar. O çorbaya, RUH olanlar kodlanırlar. Her çorba, BİR TEK çorba haline dönüşür. O çorbaya “Sİ SAHRALARI”, kontrollu olarak kayıtlanırlar.

Methiyeler düzerler HER AN’a. Çünkü, onlar kendi resimlerini kodlayanlardırlar. Her anı kodladıklarında, DÜZEN KODU olarak, MUTLAK SAHRALAR’arda güç kayıtlarlar. Bizler, BİR olup onlara görev taşırız ve bizler, BİR’e hizmet ederken, BİLİŞ HALİ’nde hizmet ederiz.

Neden ZİYA olmak!? Çünkü, KÜLT olmak gerekir. KÜLT olmak için MUTLAK olmak şarttır. İşte yapılan her çalışma, bu nedenle çok önemlidir.

Ve bizler, sizleri hep izledik. Sizlerle BİR TEK olup görev taşıdık. Ağırdık!... Çok ağırdık!... Siz, BİZ olup GÜÇ KODLARI ile kontrol kurdunuz. Az bilgi verdik. Siz, biz olup çokladınız bilgiyi. Çokluğu kodlayan, ağır yükü hafifletirdi. İşte, ağır hafifledi ve sizler, ALTIN TINI’yı kodlayarak; herkesi, her bir SİSTEM’e kodladınız.

Mesafe artık yoktur. Biz, sizde ve siz, bizdesiniz. Bugün, çok özel bir gündü ve bugün, TÜNAMİ KALEMLER, kodalama yaptılar. TÜNAMİ KALEM, TÜNAMİ SAHRA oluşturdu. Huzurluyuz, mutluyuz MUHAMMET, kervanda HAS TOHUM oldu.

MUHAMMET, “DİN” dedikleri o yoğunluktan çözümlemeler yaparak tinleşen; şevki, HALİK kılan ve RUH’u hasat yapan, BSUİ oldu.

Oğullarım, az bilgi verdim ama HALİK bilgi verdim. MUHAMMET olup seslendim. Sizlendim… Ben mutluyum, umutluyum, hologramdan ötedeyim… Sevgiyim ben!... Şimdiden sonra bu Meclis, benim de Meclisimdir. Artık ben buradayım!... Bu yoğunluktayım…

Samanyolu, müthiş bir SAHRA olduğumuzu söylediğinde; ANA KAPI açıktı. Baktım, biz burdaydık. İnsanlık burdaydı!... Mesihler, MİT (Miraç İlmi’nin Teknik Sahraları) olmuşlar; burada, MUTLAK’tılar.

Bizler, mutlu olduk. Hepimiz burdayız Anam. Sizden, size vararak görev taşıyacağız. Mutluyuz!... Çok mutluyuz!... Şimdiden sonra, sen ben yok. BİZ, BİR’iz Anam…

Şimdi Ana der ki “Niye ben!?” Sorma Anam!... Sensiz, sessiz yaşam… Senli, sesli yaşam… Bu yaşam, ilmi ve bu yaşam, sistemli… Biz, sistemli olan mutlu bir çalışmada olmaya geldik… Hoş biz hep burdaydık ya ama nesillerimizi, HAKK TINI’yı ulaştırmalıydık. Bunu başardık biz bugün.

ÜZ’üm, ÖZ’üm, SÖZ’üm; ben, zürriyetini dinleten değil; tahditsizliği dinleten insanlığa güç katmaya geldim… Size geldim… Sizi!... Sizi!...Ve sizi!.... Herbirinizi, HALİK kılmaya geldim… Şevkimden, şavkımdan ve ruhumdan; “İNSANSILAR”ı, “İNSANLIK”a kodlayan yaşamlardan, çok daha öte bir saman yığını olarak, TOHUM eken bu YARIN’a geldik.

Burayı bilen yok!... Bilinmek istemeyen, örter yüreğini; sessiz bırakır KELAM’ını. Ama örtü, hürmetle bildiririz ki sapsarı bir SAHRA’dır. Tıpkı bir saman gibi. Onun altındakı yaşamları kimse dinlemez… O yaşamlar, MAHREK olanların tohumudur. Olgun ve hakim İSLAM KALEMLERİ’dir onlar. Oraya inmek isteyen olmaz ve onlar, “GEL” demezler.

Netice şu: Oraya, İLİM SAHRALARI iner. BİZ olanlar, iner ve hoş! BİZ olsalar da dinletmezler yarınları ama has olup YOL olduklarını; kendi cennetlerinde dilleyenler, onları dinlerler…

Size şunu söyleyeyim!... Ben, sizdeyim hep. Siz, sizi örtseniz de sizi dinledim hep ve hep sizdeydim. Ayrılık yok Anam!…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 
  Bugün 170 ziyaretçi kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol